29 Haziran 2017 Perşembe

D.HEARST: HAMAS NİÇİN KATAR’DAN TALEPLER LİSTESİNDE YOK?



HAMAS NİÇİN SUUD’UN KATAR’DAN TALEPLER LİSTESİNDE YER ALMIYOR?

David Hearst (Middle East Eye internet sitesi baş editörü; İngiliz Guardian gazetesi eski dış politika başyazarı)
Middle East Eye, 27.6.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Gerek Katar Krizi'ni gerekse Körfez ülkelerinin Ortadoğu siyasetinde oynadığı oyunları daha iyi anlamak için son bir yıldır David Hearst’ten yaptığım 16 tercümeyi toplu olarak okumanızı tavsiye ederim. TIKLAYINIZ.

Suudi Arabistan’da Saray Darbesi (Middle East Eye, 26.4.2017)
Suudi Arabistan Ektiğini Biçiyor (Middle East Eye, 2.11.2016)
Halep Düştükten Sonra Ne Olacak? (Middle East Eye, 7.12.2016)
ABD Acaba Türkiye’yi Kaybediyor Mu? (Middle East Eye, 23.8.2016)
Mısır’ın Sisi’si Yürüyen Bir Mevta (Middle East Eye, 21.9.2016)
Bir iPhone Nasıl Tankları Mağlup Etti (Middle East Eye, 16.7.2016)

Suudi Arabistan’ın Katar’a verdiği 10 gün içinde yerine getirilmesi gereken 13 talep listesinde dikkat çekici bir eksiklik vardı: HAMAS.
HAMAS’a Katar tarafından ev sahipliği yapıldığına hiç şüphe yok. O da Müslüman Kardeşler içinden yetişmiş bir hareket ve İsrail devletinin yok olmasını istiyor. Gerek Suudi Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr gerekse ABD’nin BM Büyükelçisi Nikki Haley, Güvenlik Konseyi’ne HAMAS’ın terör örgütleri listesine alınması çağrısı yapmıştı.
Ancak Cuma günkü Katar’a sunulan talepler listesinden çıkarılmış görünüyor.
Liste ilan edilmeden sadece birkaç gün evvel başka bir tuhaf gelişme Kahire’de yaşandı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın baş rakibi olan ve BAE’nin kucak açıp finanse ettiği Muhammed Dahlan, biri seçilmiş yetkili olmak üzere iki HAMAS mensubuyla bir araya geldi.
Gazze’de yayın yapan HAMAS’a ait er-Risale gazetesi, böyle bir toplantının gerçekleştiğini doğruladı, ancak Dahlan’ın bizzat toplantıda hazır bulunduğunu yalanladı.
Aslında bakarsanız benim aldığım duyumlara göre bu toplantıda hazır bulunan, sadece –2007’de Gazze’de HAMAS’a karşı önalıcı bir darbe yapmaya kalkışan el-Fetih’in etkili adamlarından– Muhammed Dahlan değil, bundan çok daha önemlisi HAMAS’ın yeni seçilen Gazze’deki lideri Yahya Sinvar’dı.
Dahlan, Sinvar’a kapsamlı bir plan sundu. Buna göre, “Siz benim Gazze’ye geri dönüşüme izin verin, ben de Mısır sınırından uygulanan ablukayı hafifleteyim.”
Mısır rejimine yakın el-Fecr gazetesi planı daha da ayrıntılandırdı: HAMAS içişleri bakanlığını elinde tutarken ve ona bağlı memurlar Gazze yönetiminin bir parçası olarak kabul edilirken Dahlan da Mısır ve İsrail’le sınır geçişlerini ve para akışını kontrol ederek Gazze’deki hükümeti yönetecek. Bu plan hayata hiç geçmeyebilir, ama en azından ziyaretin sebebi hikmetini ortaya koyuyor. 
Mısır tarafından uygulanan abluka İsrail’in uyguladığından çok daha vahşice olduğundan bu teklif cazip görünüyor. O denli cazip ki Sinvar bu konuda el sıkışmışa benziyor. Nitekim günler içinde akaryakıt tankerleri Refah sınır kapısından Gazze’ye geçti.
Bu yeni uzlaşmayla ilgili tek problem şu ki HAMAS’ın geri kalanı bu konuda hiçbir şey bilmiyor.

BAE, HAMAS’ı bölerek Katar-Türkiye eksenine darbe indirmek istiyor
Sinvar, HAMAS’ın Gazze’deki lideri. HAMAS’ın Gazze, Batı Şeria ve diaspora birimleri arasında en önemlisi, fiilî bir devlet konumunda olan Gazze’deki; ama yine de bu, üç birimden sadece bir tanesi.
Bu üç birimin üzerinde Siyasi Büro başkanını seçen Şura Konseyi var. Şu an Siyasi Büro’nun başında, geçen ay görevi Doha’da yaşayan Halid Meşal’den devralan İsmail Heniyye bulunuyor. Hareketin tarihinde ilk kez Siyasi Büro başkanı Gazze içinde yaşıyor ve dolayısıyla onun önderlik ettiği hareket abluka altında kıstırılmış durumda.
Heniyye, arkadaşlarına Sinvar’ın Dahlan’la buluşması hakkında hiçbir şey bilmediğini söylemiş.
Ancak Sinvar’ın HAMAS’ın Gazze lideri olarak attığı ilk adım, hareket içinde daha evvel görülmemiş bir kriz yarattı. Onlarca yıldır hareketin tüm bileşenleriyle uzun süren istişarelerden sonra dikkatli ve ölçülü kararlar almaktaydı.
Mesela HAMAS’ın beyannamesini değiştirmesi dört sene süren iç tartışmaların ardından gerçekleşti. Sinvar’ın abluka başladığından bu yana tam 11 yıldır var olan bir politikayı değiştirmesi ise anlaşılan o ki sadece bir toplantıya baktı.
Güvenilir bir kaynak bana dedi ki “Bu, hareket içinde daha evvel hiç görülmemiş son derece tehlikeli bir gelişme. Bu, hareketin beyinlerinin Gazze dışına çıktığı ve ancak ve ancak yoğun toplu istişarelerden sonra stratejik kararların alındığı 1992’den bu yana, HAMAS’ı bölmeye dönük açık bir kalkışma… BAE Türkiye ile Katar’ı sıkıştırarak Gazze’den çıkartma arzusunda. Dahlan ve BAE, HAMAS’ı bölerek Katar-Türkiye eksenine bir darbe indirmek istiyor.”

Trump’ın gözüne girme yarışı
Dahlan’ın ablukayı hafifletme teklifi hem zehirli hem cazip.
Tony Blair de Halid Meşal’le yaptığı, ilk kez benim ifşa ettiğim, bir dizi görüşmede benzer bir teklifte bulunmuştu. Blair bir kalıcı ateşkes karşılığında ablukanın kaldırılmasını teklif etmişti. Bu görüşmeler, İsrail de Mısır da arkasında durmadığından başarısızlığa uğramıştı. Ancak Meşal de sınırsız şeker-çikolata ve makarna karşılığında işgale direnme hakkından vazgeçmekten sakınmıştı.
Bu defa ise Gazze’deki şartlar çok daha beter. Trump’tan yönelen tehditler altında Mahmud Abbas, İsrail’e Gazze’ye elektrik arzını günlük altı saatten iki saate indirmesini söyledi (Gazze’nin elektrik parasını ödeyen İsrail değil, Filistin Yönetimi). Gerek bu karar gerekse Gazze’deki Filistin Yönetimi’ne bağlı memurların ve hatta İsrail hapishanelerinde yatan bazı el-Fetih mensubu mahkûmların maaşlarını kesme kararı, Abbas’a yönelik desteğe büyük bir zarar verdi.
Ramazan Bayram’ında bir el-Fetihli, Mescid-i Aksa’da Mahmud Abbas’ın fotoğrafını açtığında kalabalık ona saldırdı ve “hain, hain” nidalarıyla resmi yırttı.
Abbas, başka bir seçeneği kalmadığını hissediyor olabilir. Abbas ve onun el-Fetihli baş rakibi Dahlan, Trump’ın sevgisini kazanmak için ölümüne mücadele ediyor.
Dahlan daha evvel Abbas’la uzlaşarak Filistin’e dönmeye çalışmıştı. Ancak Filistin lideri Abbas bunu reddetmiş ve Dahlan destekçilerini el-Fetih Merkez Komitesi’nden çıkarmıştı. Şimdi ise Dahlan, Filistin topraklarına geri dönebilmek için Gazze ve HAMAS üzerinden yeni bir güzergâh tutturmaya çalışıyor.
Trump’ın 50’yi aşkın Arap ve Müslüman ülke liderinin hazır bulunduğu Riyad’daki konuşmasında HAMAS’ı terör örgütü ilanı, Arap devletlerinin açıkça düşmanlığı ve şimdi de Dahlan’ın HAMAS’tan Filistin topraklarına giriş vizesi alma çabası Sinvar’la buluşmanın zeminini teşkil ediyor.

Gazze bağlantısı
Şu an için hem Abbas hem de Dahlan, HAMAS’a ağzının payını verme ve Gazze’de Katar’ın nüfuzunun azaldığını görme arzusuyla Suud ve BAE menfaatlerine hizmet ediyor. Oysa yeniden inşası için 1,3 milyar dolar vaat ederek Gazze’ye en fazla bağış yapan ülke Katar’dır. İnşaat işçilerinin paralarını doğrudan Katar ödüyor. %40’ı aşan işsizlik oranıyla malul Gazze’de Katar’dan gelen paraların ve yapılan bu işlerin bir dengi daha yok.
Katar’a abluka Gazze’yi kuşatmayla çok yakından bağlantılı.
Kahire’deki toplantıya kadar HAMAS, el-Fetih içindeki bu iki kanadı birbirine karşı hep oynamıştı. Mesela Abbas’ın ricası üzerine HAMAS, el-Fetih Merkez Komitesi’nde Abbas’a yakın adaylara oy kullanabilmesi için Gazze’deki yüzlerce el-Fetih delegesinin Batı Şeria’ya gidişine izin vermişti. Bu, Dahlan ve destekçilerini iktidardan ve Batı Şeria’dan uzak tutmaya yönelik bir operasyondu.
Aynı şekilde HAMAS, kendilerini Dahlan’a yakınlaştıracak şekilde Kahire’de düzenlenen bir dizi toplantıya da heyet yollamıştı. Dahlan ve Mısır bu stratejiyi işe yarar gördü.
HAMAS’ın gerek Körfez’deki güç mücadelesinden gerekse el-Fetih içindeki mücadeleden aldığı dersler son derece acı.
Aslında HAMAS, kuruluş beyannamesini, İsrail’i 1967 sınırları içinde tanıyan bir belgeyle henüz daha yeni [mayıs ayında] değiştirmişti. Bunu yapma nedeni, bütün Filistinli grupların ortak bir pozisyon benimsemesini kolaylaştırmak, ama aynı zamanda Arap Barış İnisiyatifi’ni yeniden canlandırmaya çalışan Arap devletlerine yardımcı olmaktı. Müzakere pozisyonunu yumuşatmaya dönük bu jeste Suud’un verdiği karşılık peki ya ne oldu? HAMAS’ı terör örgütü ilan etmek.
Aslında bu, el-Fetih’in tarihiyle benzeşiyor. El-Fetih’ten taviz üzerine taviz istenmiş, bunu kabullenen örgüt ise karşılığında hiçbir şey elde edememişti. Bu süreçte destek tabanını büyük ölçüde HAMAS’a kaptırmıştı. Eğer ki HAMAS, el-Fetih gibi bir kan kaybına uğramaya başlarsa destek tabanı geldiği yere [yani el-Fetih’e] geri dönmeyecek, İslam Devleti gibi tekfirci grupların saflarına akacaktır.
Sinvar, 20 yılı aşkın bir mahkûmiyetin ardından İsrail hapishanesinden “boyun eğmeyen savaşçı” namıyla çıkmıştı. İsrailli esir asker Gilad Şalit karşılığında yapılan esir değişimiyle salınmıştı.
Sinvar’la müzakere, tıpkı İngilizlerin bir zamanlar IRA lideri ve Bağımsızlık Savaşı’nın devrimci kahramanı Michael Collins’le görüşmeye başlarken hissettikleri kadar cazip görünüyor. Ancak Collins, [Z.T.K. yeni devleti tanımayı reddeden] “Antlaşma Karşıtı IRA”yı kuran kendi eski adamlarına karşı, Dublin’deki Dört Mahkeme Binası’nı topçu ateşiyle vurulması emrini veren kişi oldu. Bu, [1921-1922] İrlanda İç Savaşı’nı başlatan bir gelişmeydi.

Acaba Sinvar, Collin’in ayak izini mi takip etmek istiyor, yoksa Mahmud Abbas’ınkini mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder