5 Şubat 2017 Pazar

STRATFOR: 2017’DE AVRASYA’DA NELER YAŞANACAK?



2017’DE AVRASYA’DA NELER YAŞANACAK?

Stratfor, 27.12.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Batı’ya ekarte etmek

Avrupa ve onun Rusya’ya yönelik politikası her zamanki gibi yine bölünmüş durumda; bu yüzden yaptırımların en azından kısmen hafifletilmesi Moskova’nın başarısı olacaktır. 2017’de –Avro Bölgesi’nin çöküşüne yol açabilecek– Avrupa’daki seçimlerin önemini idrak eden Rusya, müesses nizam karşıtları ile Avrupa şüphecileri destekleyecek ve siber saldırılarla ve propaganda kampanyalarıyla kıtadaki bölünmüşlüğü istismar edecektir.
Fransa, İtalya, Avusturya ve Yunanistan Rusya’ya karşı daha dengeli ilişkiler kurma arayışına girecek; buna mukabil önceden kestirilemeyen gelişmelere karşı çok daha savunmasız durumdaki Polonya, Romanya, Baltıklar ve İsveç ise muhtemel bir Rus saldırganlığını savuşturmak maksadıyla yekvücut olacaktır. Almanya her iki tarafa da oynamaya çalışacak; ancak Avro Bölgesi’ni bir ve bütün tutma mücadelesi verirken bunu yapması giderek zorlaşacaktır. Almanya’nın oyalama iradesi, Polonya’yı Doğu Avrupa’nın daha güçlü bir lideri haline getirecek; Batı’nın zayıflayan kararlılığıyla tehlikeye düşenlere Polonya siyasi, iktisadi ve askeri destek verecektir.
Bu demek değil ki Rusya’nın eli tamamen serbest olacak. Her ne kadar Washington Moskova’yla bazı konularda müzakereye daha istekli görünse de ABD’nin Rus yayılmasını kontrol altına almak için her türlü nedeni hala var. Dolayısıyla ABD, Rusya’nın Avrupa sınırında NATO üzerinden yoğun askeri varlığını sürdürecektir. Bunun herhangi bir müzakereyi engelleyeceği kesin. Yine de Rusya, Batı’yı karıştırmak ve nihayetinde onunla müzakere etmek için elindeki –Batı sınırındaki askeri yığınaktan tutun ABD’yle yeniden işbirliği algısına ve Avrupa içi ihtilafları istismara kadar– her türlü aracı kullanacaktır. Ve bunu yaparken de komşularına gözdağı verecek ve yakın çevresinde Batı nüfuzunu ekarte etmeye çalışacaktır. 
Moskova ile Washington arasında bir uzlaşma iması dahi Rusya’nın sınır komşularında yankı uyandıracaktır. Rusya Ukrayna’nın doğusundaki askeri varlığını sürdürecek; ancak ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, yaptırımların hafifletilmesini meşrulaştırmak amacıyla Minsk Protokollerini daha esnek yorumlamayı tercih edecektir. Ancak bu durum Kiev hükümetini Rus zorlayıcı gücüne daha fazla muhatap hale getireceğinden Ukrayna’nın Polonya ve Baltık ülkeleriyle askeri, siyasi ve iktisadi bağlarını yoğunlaştırması beklenebilir.
Amerikan-Rus uzlaşması beklentisi, normalde Batı yanlısı olan Ukrayna, Moldova ve Gürcistan gibi ülkelerin Batılı kurumlarla bütünleşme çabalarına –Avrupa’da iç ihtilafların büyüyeceği bir ortamda– ket vuracaktır. Bu ülkeler Moskova’yla tam anlamıyla ittifak kurmayacak, ama taktiksel olarak iktisadi alanda Rusya’yla birlikte iş tutmak ve Rus yanlısı ayrılıkçı topraklar üzerindeki pozisyonlarını yumuşatmak zorunda kalacaklardır.
Ukrayna kendi güvenliğini sağlamak için Polonya ve Baltık ülkeleriyle güvenlik işbirliğini güçlendireceği gibi Gürcistan da benzer şekilde Azerbaycan ve Türkiye’ye yanaşacaktır. Türkiye bir yandan Kafkaslarda ve Karadeniz’deki sağlam zeminini korurken, diğer yandan Suriye’deki misyonunu tehlikeye atmaması için Moskova’yla enerji ve ticari ilişkilerini sürdürecektir. 
Rusya; Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ ihtilafında kendi menfaatine her iki tarafı birbirine karşı oynayarak baş arabulucu olmaya devam edecektir. AB’nin Doğu Ortaklığı ve diğer programlarının Birlik içindeki bölünmelerden ve dikkat dağılmasından olumsuz etkilenmesi muhtemeldir; buna karşılık Rusya, Avrasya Ekonomik Birliği ve Ortak Savunma Antlaşması Örgütü gibi kendi entegrasyon inisiyatiflerini öne çıkararak bölgedeki nüfuzunu derinleştirme fırsatı elde edecektir.

Doğu cephesinde herkes aktif
Rusya’nın batı cephesinde işlerin yatışması beklentisiyle Moskova, doğu cephesinde stratejik konumunu geliştirmeye çalışacaktır. Rusya ve Japonya onlarca yıllık toprak ihtilaflarını yavaş yavaş sonlandırmaya çalışacak ve bunu yaparken de büyük yatırım ve enerji anlaşmalarıyla ilişkilerini geliştirecektir. (Hatta iki ülkeyi petrol boru hattıyla birbirine bağlama fikri üzerinde çalışıyorlar.) Ayrıca Tokyo, Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarının hafifletilmesine liderlik edebilir.
Çin de farklı nedenlerle de olsa Rusya’yla benzer anlaşmalar peşinde koşacaktır: Çin, kısmen ABD’yle gelişen uyuşmazlık, kısmen de Rusya’nın Japonya’yla yeni kurulan dostluğuyla harekete geçmiş durumda. Pekin’in 2017’de enerji projelerini, (özellikle Kuzey Kutup Bölgesinde) askeri koordinasyonu ve siber teknoloji alanında Moskova’yla işbirliğini artırması beklenebilir.
Rusya; bölgede pozisyonunu güçlendirerek Çin ile Japonya’yı birbirine karşı kullanacak, ama ikisiyle de tamamen aynı eksene girmeyecektir. Yine bir yandan nükleer tehdidin gittikçe arttığı Kuzey Kore’yle ilişkilerini sürdürürken Güney Kore’yle ticari ilişkilerini geliştirmeye devam edecektir.

İç sıkıntılar
Rusya’nın yurtdışında elinde tuttuğu bütün bu fırsatlara rağmen 2017’de yurtiçinde çok daha fazla meydan okumalarla karşılaşması muhtemeldir. İktisadi küçülmeden kendini kurtarsa dahi uzun dönemli bir durgunlukla yüzleşecek ve petrol fiyatları anlamlı bir yükseliş kaydedene değin kısıtlı bir bütçeye bağlı kalmak zorunda. Kremlin birikmiş fonlarından istifade etmeyi sürdürecek ve federal harcama öncelikleri için dışarıdan borçlanmaya daha fazla bel bağlayacaktır.
Rusya Federasyonu içindeki yerel hükümetler mali açıdan çok daha dayanıksız durumda; mali yardım için Kremlin veya uluslararası borç verenlere bağımlı hale gelecekler. Bu ise sadece ve sadece merkezi yönetim ile yerel hükümetler arasındaki mevcut gerginlikleri tırmandıracak ve nihayetinde Kremlin, kendisine bağlı hükümetler üzerindeki kontrolünü artırıp daha da merkezileştirmek zorunda kalacaktır.
Federal yönetimden ne gibi bir iktisadi destek gelirse gelsin bu, iktisadi küçülmenin zorluklarını göğüslemeyi sürdürecek Rus halkına fazla yansımayacaktır. 2017 yılı boyunca zaman zaman protestolar baş gösterecektir. Kremlin’in tepkisi, güvenlik aygıtını kullanarak ve daha sert yasalar çıkararak kargaşaya geçit vermemek olacaktır. Ancak Kremlin, 2018 devlet başkanlığı seçimleri yaklaştıkça bazı sosyal programlara yönelik harcamalarını artıracaktır.
Merkezi hükümet otoriterleştikçe güvenlik birimleri, liberal çevreler, enerji şirketleri ve yerel hükümetler arasında güç mücadelelerinin ortaya çıkması kaçınılmaz. Vladimir Putin, kendisine meydan okuyacak muhtemel odakların, bilhassa Rosneft başkanı Igor Seçin’in ve ona sadık Federal Güvenlik Servisi’nin gücünü kurumsal yeniden yapılanmalarla kırmaya çalışacaktır. Tabii ki bu süreç, Putin iktidarının konsolidasyonunu sağlayacak şekilde zaman zaman tasfiyeleri ve sadık isimlerin atanmasını da beraberinde getirecektir. Ancak gücü daha fazla ele geçirmesi Putin’i yalnızlaştıracak ve müttefiklerinin sayısı giderek azalacaktır.

Orta Asya’nın alamet-i farikası
Sıkça yaşandığı üzere istikrarsızlık 2017’de de Orta Asya’yı saracaktır. Aslında bu, zayıf ekonomiler, neredeyse daimi askeri saldırı tehdidi ve (uzun yıllardır ülkesini demir yumrukla yöneten İslam Kerimov’un eylül ayında hayatını kaybetmesiyle Özbekistan’da yaşanan lider değişimi, Kazakistan’da eli kulağındaki iktidar değişimi ve Kırgızistan’da cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi) belirsiz siyasi dönüşümlerle malul bir bölgenin alamet-i farikası. Orta Asya’nın hükümetleri gücü merkezileştirerek ve güvenlik tehditlerinin üzerine çok daha sertlikle giderek istikrarsızlıkları yönetecektir. Bu da durum el verdiği ölçüde birbirleriyle kâh rekabete tutuşacak kâh işbirliği yapacak Rusya ve Çin’in güvenlik alanında bölgeye daha fazla müdahilliğine davetiye çıkaracaktır.
Kazakistan’daki yönetimin el değiştirmesinden duyulan endişeler ve iktisadi durgunluk, 2017’de Kazak elitini bilhassa enerji ve finans sektöründe bazı kritik güç gösterilerinde bulunmaya zorlayacaktır. Ancak bu tür adımlar hükümetin uyumlu ve bütüncül bir iktidar değişimi planını testten geçirecektir.

Stratejik olarak tarafsız kalmak için elinden geleni yapan Özbekistan’da hükümet, enerji alanında ve askeri ve siyasi meselelerde kendini Rusya’yla işbirliği içinde bulacaktır. Kırgızistan ve Tacikistan’ın Çin’le güvenlik işbirliğini yoğunlaştırması da muhtemeldir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder