AVRUPA’NIN
PROBLEMLERİ MUHTEMELEN ÇÖZÜMSÜZ
John
Mauldin (Mauldin Economics’in başkanı;
Amerikan ve dünya ekonomisi konusunda dünyaca meşhur finansal uzman, kitapları
en çok satanlar listesinde yer alan yazar)
Mauldin
Economics, 16.1.2017
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
NOT: Bu blogda yer alan John Mauldin'e ait önceki tercümeleri okumak için TIKLAYINIZ.
NOT: Bu blogda yer alan John Mauldin'e ait önceki tercümeleri okumak için TIKLAYINIZ.
AB
kurucularının hep hayalindeki şey, ortak para birimiyle ve mali birlikle devasa
bir serbest ticaret bölgesi olan 50 eyaletli ABD’ydi. Bu sistemin ABD’de işlemesi,
kısmen eyaletlerimizin –her biri kendi nev-i şahsına münhasır olmakla birlikte–
Avrupa gibi yüzyılların kültürel ve dil çeşitliliğine sahip olmaması.
Avrupa
milletlerinin sahip olduğu farklı farklı diller, kültürler ve tarihler, kıtanın
iktisaden daha iyi bir işbirliği geliştiremeyeceği anlamına gelmez. Ancak
mevcut AB yapısının –özellikle de Avrupa Para Birliği ve avronun– buna bir
çözüm olmadığı gayet net.
Avro
Bölgesi problemlerini çözecek hiçbir mekanizma yok
İtalyan
bankalarının verdiği, geri dönüşü olmayan yaklaşık 350-400 milyar avroluk kredi
var. Bu miktarın kahir ekseriyeti sadece
kısa vadeli geri dönüşü olmayan krediler değil, üzerine bardak bardak soğuk su
içilmesi gereken uçup giden paralar. İtalyan bankaları durum sanki böyle
değilmiş gibi davranıyor; hükümet de Avrupa Merkez Bankası da buna izin
veriyor. Ancak bu, Avrupa’nın yüzleşmesi gereken bir olgu.
(…)
Avro
Bölgesi içinde hiçbir mekanizmanın çözemeyeceği devasa dengesizlikler sözkonusu
ve İtalya bunun ceremesini çeken güney kuşak ülkelerinden biri.
Geçen
ay Almanya’da enflasyon %1,7’ye ulaştı. Almanya’da ve diğer kuzey ülkelerinin
çoğunda daha sıkı para politikasının davul seslerinin yükseleceğine bahse
girebilirsiniz. Ancak bu, İtalya ve güney ülkelerinin ihtiyaç duyduğu şeyin tam
aksi.
Avro
Bölgesi’nde büyük değişimler kapıda
Geçen
hafta Spectator dergisinde hiç de cesaret verici olmayan bir makale
gördüm. Durumu makalenin yazarı James Forsythe’den daha iyi bir şekilde dile
getiremezdim; dolayısıyla ondan aşağıdaki alıntıyı yapmayı tercih ettim:
2016’nın hengâmesinden sonra Avrupa’nın bir sükûnet
yılına ihtiyacı olabilir. Ama buna erişemeyecek. Avrupa projesinin altı kurucu
ülkesinden dördünde seçimler yapılacak ve her birinde popülist Avrupa
şüpheciler yükselişte. En azından bunlardan birinde iktidar değişikliği
yaşanacak: François Hollande yeniden Fransa cumhurbaşkanlığı yarışına
katılamayacak kadar popülerliğini yitirdiğini kabullendi ve eğer ki tek gidici
Avrupa lideri o olursa gerçekten bir sürpriz olur. Diğerleri sıkıca
koltuklarına tutunabilirler; ancak iktidara tutunmalarının popülistlerin
başarılarıyla zayıflayacağını göreceklerdir.
Mali çöküş heyulası Avrupa siyasetine musallat olmuş
durumda. Paralar basıldı ve bankalar kurtarıldı; ancak bu toparlanma
yabancılaşmaya, ümitsizliğe ve öfkeye yol açan hayat standartlarında büyük bir
durgunluk pahasına gerçekleşti. Bu öfke hali olmasaydı Donald Trump, bırakın
Amerikan başkanlığını, Cumhuriyetçi Parti’den adaylık hakkını dahi
kazanamazdı. Trump’ın zaferine yol açan
koşullar Avrupa’da çok daha güçlü bir şekilde mevcut.
Mali çöküşün ardından kendilerini koruması için
devletlerine yüzünü dönen Avrupalı seçmenler, bir süre sonra hükümetlerinin
çaresizliğini keşfetti; zira hükümetler, ekonomi politikalarının çok büyük bir
kısmının kontrolünü AB’ye devretmişlerdi. İkinci büyük şok olan küresel göç
dalgası da AB içinde oldukça çetrefilli bir meseleydi; zira neredeyse bütün AB
üyeleri, Schengen Anlaşması’nın altına imza koyduklarında sınırlarındaki
kontrolden feragat etmişlerdi. Bu durumdan mutsuz olanların yüzünü
dönebilecekleri sadece yeni popülist partiler var. Dolayısıyla gelinen aşamada
Avrupa seçimlerinin çoğu, mevcut düzene isyan edenlerle savunanlar arasında bir
savaşa dönüştü.
James
Forsythe’nin de belirttiği üzere, Donald Trump’ın Amerikan başkanlık
seçimlerini kazanmasını sağlayan koşullar Avrupa’da da mevcut ve muhtemelen
burada çok daha güçlü. 2017 içinde Fransa, Hollanda ve Almanya’da genel
seçimler yapıldığında, kanaatimce bunun ispatını görmüş olacağız. İtalyanların
da bankacılık krizi yüzünden erken seçime gitmek zorunda kalma ihtimali var.
Yine referandum sandığı önlerine konduğunda çoğunluğun Avro Bölgesi’nde kalmayı
destekleyeceği de tam net değil.
Bu
siyasi partilerin çözümleri olmayabilir; ancak görevli memurların hiçbir çözümü
olmadığı kesin. Mümkün görünmeyen ile imkânsız arasında bir tercih yapmanız
gerektiğinde mümkün görünmeyenin peşinden gidersiniz.
Avrupa’nın
problemleri, dünyanın problemlerine dönüşecek
Ben
2017’nin Avrupa’ya birçok değişiklik getirmesini bekliyorum; ama henüz bunun
sonuna gelindiğine ikna olmuş da değilim. 2010 yılında Avrupa Borç Krizi kıtayı
vurduğundan beri “geciktir ve oyala” taktiği, AB ve avro yanlısı güçlerin işine
yaramıştı.
Bir
noktada, onların kararlılıkları önem arz etmeyebilir; ancak nihai adımı kısa
vadeli çözümlerle öteleme inadını 2018 veya sonrasına kadar
sürdürebileceklerinden şüpheliyim. Yoldan ne zaman çıkacakları henüz net değil.
Bu
gerçekleştiğinde sonuç, muhtemelen Avrupa’da çok feci bir ekonomik durgunluk
olacaktır ve eğer ki bu çok hızlı gerçekleşirse, dünyaya sirayet edecek ve
ABD’yi de durgunluğa sürükleyebilecektir.
Belki
ABD’de ihtiyaç duyduğumuz reformları yaparsak ve sürdürülebilir bir büyüme
kaydedersek, parçalanan bir Avrupa, sadece büyümeyi %2, hatta %1 bandının
altına çekebilir. Ancak eğer ki Çin de 2017’deki hedeflerini tutturamazsa işte
o vakit her şey mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder