KATAR-RUS ENERJİ
ANLAŞMASI SURİYE’DE BARIŞA YOL AÇABİLİR
Aurangzeb Qureshi (Enerji
jeopolitiği, Pakistan ve Ortadoğu’daki toplumsal meseleler üzerine yazan
siyaset uzmanı)
Middle East Eye,
21.12.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Katar Yatırım
İdaresi (KYİ) ve Glencore şirketi, kısa süre evvel Rusya’nın en büyük petrol
şirketi Rosneft’in %19,5’lik hissesini 11,5 milyar dolara satın alarak
yaptırımlarla beli bükülmüş vaziyetteki Rus ekonomisine o çok ihtiyaç duyduğu
parayı sağladı.
Katar’ın devlet
kurumu olan Yatırım İdaresi, acaba niçin kendisini Rusya’nın riskli piyasasına
girmek zorunda hissetti ve Rus Devlet Başkanı Putin’in ABD karşısında siyasi
zafer iddiasında bulunmasına yardım etti?
KYİ daha evvel
Rus piyasasına girmiş olsa da ilk defa yatırım fonu Putin’in iç petrol
halkasına girmeye çalıştı. Rus resmi basın organı Pravda, KYİ’nin bir
Rus şirketiyle yer değiştirebileceğini belirterek Katar’ın varlığını tamamıyla
reddetti.
Bu ihtimal
sözkonusu dahi olsa Katar’ın aynı zamanda Glencore şirketinin çoğunluk
hisselerini elinde bulundurması kozlarını artırıyor. Rusya’yla bir çeşit
diplomatik uzlaşının eli kulağında olabilir. Zira Esed yönetiminin sözünü
sakınmayan muhaliflerinden biri olan Katar, artık Esed’in Suriye’nin
geleceğinde var olabileceğini fark etmeye başladı.
Diplomatik taviz
mi?
Katar’ın dış
politikası değişim dönemlerinde pragmatikleşir. Katar Emiri Hamad bin Halife
es-Sani 2013’te sürpriz bir şekilde tahtını oğlu Tamim’e bırakmıştı. Her ne
kadar bu devir teslim biraz vakitsiz gerçekleşmiş olsa da iki meseleyi
çözmüştü.
Birincisi,
1995’te kendi babasını devirerek tahta geçen ve artık yaşlanmakta olan Emirin
yerine kimin geçeceği sorusunu ortadan kaldırmış oldu.
İkincisi ve daha
önemlisi, ülkenin aynı zamanda hem başbakanı hem de Yatırım İdaresi başkanı
olan Katar’ın güçlü Dışişleri Bakanı Hamad bin Casim bin Cabir es-Sani’nin
görevine son verilmesini sağladı.
Hamad bin Casim,
sadece yönetimde kritik mevkileri elinde tutmakla kalmamış, aynı zamanda
–nicelerinin algılamasına göre aşırı saldırgan, her işe karışan ve Afgan
Taliban’ından Müslüman Kardeşler’e kadar düşman gruplar için bir platforma
dönüşen– Bismarkvari dış politikasıyla Körfez’deki komşularını usandırmıştı.
Her ne kadar
es-Sani, Körfez’deki komşularından bağımsız bir dış politika takip etmiş olsa
da (ki bunun böylece devam etmesi muhtemeldir) Arap Baharı sonrası dönemde daha
fazla sitemin/azarın önüne geçmek için bir dengeleme çağrısı elzemdi.
Halep’in geri
alınmasıyla Suriye rejimi, büyük ölçüde, jeopolitik çıkarlarını korumaya
kendini adamış Rusya-İran-Hizbullah ekseni sayesinde yenilginin eşiğinden dönmüşe
benziyor.
Katar, Esed
rejiminin ve dolayısıyla Rusya’nın vekil hükümetinin lafını sakınmaz bir
muhalifiydi. Artık Katar, Körfez ile Rus çıkarları arasında bir denge kurmak
suretiyle sahada vazgeçilmez bir oyuncu olarak kalmak için Suriye krizindeki
pozisyonunu gözden geçirmek zorunda.
Trump etkisi
Amerikan başkanı
seçilen Trump’ın kısa süre evvel Exxon şirketinin başı olan Rex Tillerson’ı
yeni dışişleri bakanı olarak atayacağını duyurması Trump’ın (…) Putin’le yakın
ilişkilerini doğruladı. Exxon’un CEO’su olmadan evvel şirketin Rusya’daki
faaliyetlerini idare eden Tillerson’ın hem Putin’le hem de Rosneft’in başkanı
Igor Seçin’le yakın ilişkileri sözkonusu.
Katar’a göre
Rus-Amerikan iyi ilişkileri sadece iktisadi değil aynı zamanda (…) siyasi
fırsatlar da sunacaktır. Rusya’nın petrol sektörüne 11 milyar dolar aşılamak,
bunun bir yolu olup Katar muhtemelen bu şekilde Moskova’da nüfuz elde
edebilecektir.
Bu anlaşma
Katar’ın Ortadoğu’daki diğer önemli oyuncularla ilişkilerini de etkileyebilir.
Daha da ilginç olan, Katar anlaşmasının hemen ardından İtalyan petrol ve
doğalgaz devi Eni, son on yılda Akdeniz’de keşfedilmiş en büyük doğalgaz sahası
olan Mısır’ın Zuhr sahasından %30’luk hisseyi Rosneft’e satmayı kabul etti. Bu
da demek oluyor ki artık Katar, Mısır doğalgaz sahasına da dolaylı yoldan
erişime sahip.
Ve bu Mısır’ın
başında, Trump’ın seçim zaferini kutlayan ve aynı zamanda Rusya’nın BM’ye
sunduğu Halep’le ilgili karar taslağını destekleyen –bu yüzden Suudi
Arabistan’ın Mısır’a petrol yardımını askıya aldığı– Cumhurbaşkanı Abdülfettah
es-Sisi bulunuyor.
Katar ile Mısır
arasındaki gerginliklerin, en son örneğini İslam Devleti’nin bir kiliseye
düzenlediği saldırıdan Kahire’nin Katar’ı suçlamasında gördüğümüz üzere, hala
daha içten içe kaynadığına hiç şüphe yok. Buna rağmen dış dinamiklerin değişimi
dikkate alındığında, Katar’ın iş dünyasındaki adımları, filizlenen
Rus-Amerikan-Mısır hattına dolaylı da olsa yerleşme çabasının bir göstergesi
sayılabilir.
ABD’nin
muhtemelen Ortadoğu’dan çekilmesiyle ve göründüğü kadarıyla yerini Rusya’nın
almasıyla birlikte Katar’ın müttefikliği çok büyük bir değer olmasa da bir
kazanca dönüşecektir.
Enerji çıkarları
Siyasi
farklılıklarına rağmen, gerek Rusya gerekse Katar, dünyanın iki büyük enerji
üreticisi ve ihracatçısı ve Doğalgaz İhracatçısı Ülkeler Forumunun önde gelen
üyeleri olarak birbirine bağımlılar. Yine her ikisinin de tarihsel olarak
aralarında rekabete yol açan, Avrupa piyasasına doğalgaz arzını sürdürmek gibi
bir çıkarı var.
Her ne kadar
Rusya, Ukrayna’ya bağlanan yaygın boru hattı ağlarıyla Avrupa’da kilit bir
oyuncu olarak kalacaksa da, zaman içinde Avrupa LNG ithalatını Norveç, ABD ve
Katar üzerinden daha da çeşitlendirecek. Rusya bu ihtimalin farkında ve yüzünü
Asya’ya dönerek, en son 2014’te Çin’le yaptığı 400 milyar dolarlık doğalgaz
boru hattı anlaşmasıyla kendi piyasalarını çeşitlendirmeye çalışıyor.
Katar’ın Avrupa
piyasasına iyice girmekten vazgeçmesi mümkün değil. Ancak Suriye’nin geleceğine
ilişkin masada bir yer edinme karşılığında boru hattı entrikalarından feragat
edecek olması anlaşılamaz değil.
İş ve siyaset
her zaman birbirine karışmaz ve çoğunlukla her biri kendi sahasıyla iştigal
eder. Katar ve Rusya örneğinde ise Suriye’deki tehlikeler, bu tür bir düşünceye
kıymet vermeyi gerektirecek kadar yüksek olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder