ARAP BAHARI
BİTMİŞ DEĞİL
Koert Debeuf (Tahrir Ortadoğu
Politikası Enstitüsü Avrupa direktörü)
Politico,
22.1.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
(…)
Bütün bunlar
Arap Baharı’nı tam bir başarısızlık olarak değerlendirmek için yeter de artar
sebepler olarak görülebilir. Ancak gerçekte olan biten, meseleye ne denli
dikkatlice baktığınıza bağlı. İlk bakışta yaşanan, diktatörlüklere karşı
başarısız isyanlar olarak görünüyor. Ancak Arap toplumlarına biraz daha
derinden daldığınızda, bizim yaşananları niçin basit bir isyan hareketi değil
de çığır açıcı bir devrim olarak gördüğümüze ikna olabilirsiniz.
Bugünün iç
karartıcı hali, bir son değil, daha iyi bir gelecek uğruna bölgenin içinden
geçtiği aşamalardan sadece biri. En azından tarihten öğrenebileceğimiz dersler
buna işaret ediyor.
1789 Fransız
Devrimi’ni ele alalım. (…) Fransa’nın 1870’te istikrarlı bir demokrasiye
dönüşmesi tam 80 sene ve 12 ayrı anayasa değişikliğini gerektirdi.
Arap Dünyasının
da benzer bir devrimsel süreçten geçtiğine inanmamızı gerektiren birçok sebep
var. Bunlardan ilki nüfus. Bölge nüfusu 1980’den bu yana geçen 30 küsur yılda
tam ikiye katlandı ve nüfus hızla artmaya devam ediyor. Sadece Mısır’da son 6
ayda nüfus 1 milyon arttı. Arap nüfusun üçte biri 30 yaşın altında. Genç
işsizliği %30’larda. Birçok Arap ülkesinde bir erkeğin ev almadan evlenmesi
mümkün değil. İşsizlik ev sahibi olamama ve bu da evlenememe anlamına geliyor.
Durumun vahametini düşünün.
İkinci neden
iktisadi çöküş. Bölgedeki savaşlar ve terör saldırıları, en önemli gelir
kaynaklarından biri olan turizme büyük bir darbe vurdu. Bölgenin ana para
kaynağı olan Suudi Arabistan düşen petrol fiyatları yüzünden iktisadi çöküşte.
İlk defa Suudi hükümeti halkına vergi koymak zorunda kaldı. Mısır’da enflasyon
%30’lara ulaştı ve ithal ürünlerdeki enflasyon çok çok daha fazla. Fakir
Mısırlıların büyük çoğunluğu temel gıda ürünleri, şeker ve petrol kıtlığıyla
yüzleşiyor. Yabancı yatırımın azlığı ve yabancı dövizin neredeyse suyunu
çekmesi nedeniyle ithalat yapmak giderek imkânsızlaştı ve bu da ekonominin
hayati sektörlerine büyük zarar verdi.
Üçüncüsü, baskı
ve zulüm Arap Baharı öncesinden çok daha beter durumda. (…) adam kaçırma ve
ölümüne işkence (…) Mısır polisi dini şiddete karşı Hıristiyan azınlığı
korumakta başarısız kaldı. Tunus ve Lübnan hariç bütün Arap ülkelerinde medyaya
ve sosyal medyaya sansür altı sene evveline kıyasla bugün çok daha kötü
durumda. 2010-2011’de Tunus, Mısır ve Suriye’de protestoları tetikleyen şeyin
polis vahşeti olduğunu hatırlamakta fayda var.
Kısaca, Arap
Baharı’nı tetikleyen temel nedenler halen daha ortada, hatta çok daha akut bir
halde. Bazı insanlar kaostan ve protestodan illallah deyip evlerine dönmüş olsa
da diğerleri hala pes etmiş değil. (…)
Suriye’de geçen ay Rusya ve Türkiye arabuluculuğunda varılan ateşkesin
hemen akabinde birçok şehirde Esed rejimine karşı protesto gösterileri yeniden
patlak verdi.
Başka büyük soru
işaretleri de var. Acaba Irak bir ve bütün kalacak mı, yoksa parçalanacak mı?
Cumhurbaşkanı Abdülaziz Bouteflika öldüğünde Cezayir’de neler olacak? Eğer
petrol paraları suyunu çekerse Suudi rejimi ayakta kalabilecek mi? O büyük
Sünni Arap nüfus, İran’ın büyüyen bölgesel gücünü kabullenecek mi?
Son olarak bir
de din meselesi var. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013’te Mısır’da
devrilmesinden ve onunla birlikte bütün bölgede Müslüman Kardeşler’in
düşüşünden sonra birçok Arap Müslüman, İslam’ın durumunu sorgulamaya başladı.
Bir sene sonra İslam Devleti hilafetini ilan ettiğinde dini reform çağrıları
daha da öne çıktı. Dini kurumlar durdurmaya çalışsa da İslam’ın geleceği
konusundaki tartışma kaçınılmaz görünüyor. Nüfus, ekonomi ve siyaset bir araya
geldiğinde varoluşsal bir savaş patlayacak. Emniyet kemerlerimizi bağlamalıyız;
zira Arap Devrimi aslında daha yeni başlıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder