İNGİLTERE
KÖRFEZ’E GERİ DÖNMEYE Mİ HAZIRLANIYOR?
Paul
Iddon (Kuzey Irak’ta yaşayan serbest
gazeteci)
War Is
Boring, 21.12.2016
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
Aralık
2016’da İngiltere Başbakanı Theresa May, İran’ı çok sinirlendirdi. Başbakan,
aralık ayı başında yapılan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirve toplantısında
İngiltere’nin “Körfez’in uzun vadeli güvenliği için daha kalıcı bir taahhütte
bulunma” arzusunu ilan etti.
On yıl
içinde bölgeye yönelik savunma harcamasının 3 milyar sterlinlik bir yatırımı
içereceğini söyledi. Bölgede İran tehdidini “gayet gerçekçi bir şekilde
gördüğü”nü belirtti ve İran’ın “bölgedeki saldırgan faaliyetleri”ne karşı koyma
sözü verdi
Bu, tam
da KİK üyelerinin ekseriyetinin duymak istediği şeydi (…). Tahran’daki
yetkililer ise bu açıklamaları (…) sert bir şekilde kınadı.
İngiltere’nin
Arap monarşileriyle işbirliği içinde Körfez’de bir güç olma arzusu yeni değil.
Son senelerde İngiltere, Süveyş’in doğusundan geri çekilme politikasını değiştirmeye
çalıştığı sinyalleri veriyor.
1970’lerin
başlarına giden bu politika bir dizi askeri kesintinin ardından gelmişti.
İngiliz ordusu maddi açıdan bölgede büyük bir güç olarak kalmayı artık
sürdüremez durumdaydı.
2016’ya
gelindiğinde İngiliz ordusu artık düşüşte; tıpkı Kraliyet Hava Kuvvetleri gibi
Kraliyet Donanmasının da eski halinden eser kalmadı. Ancak İngiltere, bölgesel
güçlere silah satışından yüklü kazanç elde etmeyi sürdürüyor.
Ordusunun
gücü azalmasına rağmen İngiltere, Körfez bölgesinde göze çarpan askeri
varlığını yeniden tesisin somut işaretlerini verdi. Eylül 2014’te Londra’daki
yetkililer görünüşte İslam Devleti’yle mücadele için Körfez’de üç yeni üs kurma
niyetlerini dillendirdiler.
Bundan
evvel İngiliz ordusunun bölgeye önemli miktarda askeri güç kaydırdığına dair
açık işaretler vardı. Kraliyet Hava Kuvvetleri, Birleşik Arap Emirlikleri’nde
Dubai’nin güneyindeki el-Minhad hava üssüne (…) savaş uçakları yolladı.
Ayrıca
İngiliz hükümeti, Umman’da Dukm limanındaki varlığını artırma ve küçük bir ada
devleti olan Bahreyn Krallığı’nda donanma varlığını destekleme çabasında.
Aralık 2016’da İngiliz Savunma Bakanlığı, Hava Kuvvetlerine bağlı uçakların
İslam Devleti’ne karşı mevcut savaşta Afganistan savaşının zirvesindeyken
attığı bombaların 11 katı fazlasını kullandığını açıkladı.
Kraliyet
Donanmasına ait uçak gemisi bulunmadığından (…) İngiltere bölgedeki askeri
üslere büyük ölçüde bağımlı. İngiliz ordusu, Kıbrıs’taki üslerin yanısıra büyük
ölçüde Körfez devletlerine yöneldi.
İslam
Devleti gibi teröristlerin ötesinde bu üsler, İran’dan gelecek her türlü
provokasyona karşı İngiltere’ye mukabelede bulunma platformu sağlıyor. Mevcut
rejimin 1979’da iktidara gelmesinden çok önce Tahran’daki yetkililer Körfez’i
kendi arka bahçeleri olarak görüyorlardı.
(…)
İngilizler Süveyş’in doğusundan çekilirken İran Şahı’nın bölgede hâkim askeri
kuvvet olma hedefini göz ardı ettiler.
İngiliz
Dışişleri Bakanı Michael Stewart, 1965 Mart’ında Başbakan Harold Wilson’a, “biz
Körfez’i terk ederken yerimizi İran’ın alabileceği fikrinden Şah’ı
vazgeçirmeliyiz” tavsiyesinde bulundu ve ekledi: “Körfez’in güney kıyılarının
Arap karakteri ve Suudi Arabistan’la Irak’ın iddiaları dikkate alındığında
Şah’ın bu ümidi oldukça yanıltıcı.”
Nixon-Kissinger
döneminde ABD’nin İran’la ilişkilerine dair bir çalışmada tarihçi Roham Alvandi
şöyle diyor: “Arap monarşileriyle yakın iktisadi ve siyasi bağlarıyla
İngiltere, İran’ın bölge üzerindeki ihtiraslarını frenleme politikasını
şekillendirdi.” Nixon, Kissinger ve Şah kitabında Alvandi “İngiliz
siyaseti, İran’ın ihtiraslarını kontrol altına almak ve kendisine bağlı
Araplara güvence vermekti” diye yazıyor.
(…)
İngilizler
sonunda Arap Yarımadası’ndan çekildiğinde [1971] (…) [Z.T.K. İngilizlerle
anlaşmalı] yedi Ateşkes Devleti, Birleşik Arap Emirlikleri adı altında bir
araya geldi. İran’la gerginlikler hemencecik ortaya çıktı.
Şah,
Bahreyn üzerindeki hak iddiasından vazgeçti, ama derhal Körfez’deki üç adayı
ele geçirdi. (…) bu adalar, Şarjah Emirliğine devretmeden evvel İngiltere’nin
kontrolündeydi.
Şah,
yeni kurulan BAE’nin bu adaların kontrolünü elinde tutmasından memnun olmadı.
Abu Dabi ile Tahran arasındaki bu adalar ihtilafı bugün hala devam ediyor.
Birleşik
Arap Emirlikleri’yle tarihi bağlarına rağmen Şah, Körfez’de en büyük askeri
harcama yapan güçtü. Dolayısıyla İngiltere, Şah ordusunu 700 adet dönemin son
model Chieftain tankıyla donattı ve (…) 4 Saam türü firkateyn sattı.
Bu
silahlarla İran, Körfez’in sıcak sularında hâkimiyet kurdu. İran ordusunun
ileri teknoloji ürünü silahlarla donatılmasında İngiltere ABD’den sonra ikinci
sırada geliyordu.
1979
İran İslam Devrimi’nden sonra gerek ABD’nin gerekse İngiltere’nin askeri
harcamalarında denge Tahran’dan Riyad’a ve diğer KİK ülkelerine kaydı. (…)
2016’da
Amerikan Dışişleri Bakanlığı küçücük bir ülke olan Katar’a 72 Eagle savaş uçağı
satışını onayladı. İngiltere’nin BAE Systems şirketi de benzer miktarda
Eurofighters savaş uçağını Suudi kraliyetine satmak için çalışıyor.
Bu
monarşilerin Batı’nın gelişmiş silah sistemlerine yaptıkları harcama, Şah’ın 40
sene evvel çılgınca askeri yığınak miktarını fersah fersah geçiyor. Bu yığınak,
Tahran’ın uzun vadeli Körfez’in hegemonu olma hedefine net bir şekilde meydan
okuyor.
Başbakan
May’in 2016 Aralık’ındaki demeçlerini dikkate aldığımızda İngiltere, Arap
monarşilere desteğini sürdürmeye ve belki de bir kez daha, bölgeye çok daha
fazla askeri birlik yollamaya kararlı görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder