2017’DE
YENİ DÜNYA DÜZENİ
Robert
J. Samuelson (Washington Post
kıdemli ekonomi yazarı)
Washington
Post, 1.1.2017
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
2017’yi
şekillendirecek ısrarla sorulan soru şu olacak: Acaba ABD’nin iktisadi ve
askeri gücünün hâkim olduğu İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzenin
tedrici bir çöküşüne mi tanık oluyoruz?
(…)
Dünyanın
dört bir yanında ekonomiler yavaşlamakta. ABD, Çin, Almanya gibi neredeyse
bütün büyük ülkelerde büyüme oranları küresel durgunluğa yol açacak şekilde
düştü. Daha fazla refah ile demokratik siyaset arasında varsayılan bağlantının
fiiliyatta gerçekleşememesi sürpriz değil.
Demokratik
hayal âleminden çıkış ekonomik hayal kırıklığıyla paralel gitti. Gelişmiş
toplumlarda sanayi işçilerinin işlerinin ve ücretlerinin düşmesiyle
küreselleşme ve ticaretin itibarı zedelendi; yaşlanan nüfuslarıyla bu
ülkelerdeki hükümetler aşırı yük altına girdi. Şu anda maliyetli sosyal
güvenlik yardımlarını ödeyebilmek için mücadele ediyorlar. Kamuoyu da
demokratik idealleri güçlendirmek yerine iktisadi popülizme ve milliyetçiliğe
saplandı. Brexit’e ve Donald Trump’a selamlar.
(…)
Artık “süper güç” tabiri aldatıcı veya eski kaçabilir. ABD sıcak bölgelere
askeri birliklerini yollamak suretiyle öyle istediğini elde edebilir durumda
değil.
Son
olarak nükleer uzlaşı da yıpranıyor. Kuzey Kore’nin atom bombaları var, İran da
bir gün elde edebilir. Ne kadar fazla ülke nükleer silah elde ederse günün
birinde birilerinin felaketvari hesap hatası yapma ihtimali o kadar artacaktır.
(…)
İşte bu
söylem, ABD’nin Soğuk Savaş sonrası uluslararası düzene yansıtma arayışına
girdiği şeydi. Ama tahmin edemediğimiz şey diğer ülkelerin buna tepkisi ve
tarihin karmaşıklığıydı.
Uluslararası
düzen birçok sebepten ötürü sürekli değişim halinde. Başta Çin ve Rusya olmak
üzere birçok ülke ABD’nin liderlik rolünden illallah diyor. Birçok Amerikalı da
bu rolden bıkıp usanmış durumda. Yeni teknolojiler (bilhassa siber savaş,
elektronik ticaret) de gücü ve etkiyi yeniden dağıtıyor.
İlginç
olan, ABD liderlerinin de zaman zaman Amerikan gücünün düşüşüne katkıda
bulunmaları. Obama’nın askeri güç kullanmaya tenezzül etmemesi, ABD’nin savaş
kapasitesinin –Suriye’de olduğu gibi– hem müttefiklerince hem de hasımlarınca
dikkate alınmamasını çok net bir şekilde hissettirdi ve gösterdi. Meslektaşım
Richard Cohen’in de yazdığı üzere bunun sonuçları oldu:
“İkinci
Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana dünyada barışın tesisi için Amerikan
liderliği elzem hale geldi. Beğenelim beğenmeyelim biz dünyanın polis gücüydük.
Devriye gezen başka polisler yoktu. Ama artık liderlik gitti ve bu nedenle
barışın da giderek sonuna geliniyor.”
Trump’ın
zayıflayan uluslararası sistemle ilgili kendi görüşleri var. Tercih ettiği alan
ticaret. Çin’den ve Meksika’dan gelen ithal mallara fahiş gümrük vergileri
koymakla tehdit ediyor. Eğer ki bu bir ticaret savaşının fitilini ateşlerse
olumsuz yönde yan etkileri Amerikalı işçiler ve şirketler aleyhine geri
tepebilir. Ekonomiyi canlandırmak üzere kitlesel korumacılık en son 1930’larda
denendi ve iyi bir şekilde sonuçlanmadı.
Burada
daha büyük bir mesele var. Henry Kissenger, Dünya Düzeni başlıklı son
kitabında diyor ki, uluslararası düzen bir sistemden diğerine doğru kayarken
dünyada riskler zirveye varır. “Dizginler boşalır ve meydan en pahalı iddialara
ve en yatıştırılmaz aktörlere kalır” diyor ve ekliyor: “Yeni bir düzen kurulana
değin bunu bir kaos izler.” İç karartıcı bir uyarı.
Bu düzenler olduğu sürece gelişemeyiz Beylikdüzü Escort olarak bu dış mihraplara karşıyız.
YanıtlaSil