6 Aralık 2016 Salı

P.COCKBURN: TRUMP’IN TEHLİKELİ EKİBİ, ORTADOĞU’DA YENİ SAVAŞLAR BAŞLATACAK




TRUMP’IN UÇUK KAÇIKLARDAN OLUŞAN TEHLİKELİ EKİBİ, YOLSUZLUĞU YAYACAK VE ORTADOĞU’DA YENİ SAVAŞLAR BAŞLATACAK

Patrick Cockburn (Ortadoğu uzmanı, Independent gazetesi ödüllü dış politika yazarı)
The Independent, 18.11.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

IŞİD, Musul ve Rakka’da baskı altında; ancak Donald Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesi onları mutluluktan havaya uçurdu.
Afganistan’daki IŞİD liderlerinden Ebu Ömer Horasani konuyla ilgili şöyle söylemiş: “Liderlerimiz Amerikan seçimlerini çok yakından takip ettiler; ama Amerikalıların kendi mezarlarını kazacakları hiç beklenmiyordu.” Horasani, Trump’ın Müslümanlara yönelik “nefret”inin IŞİD’in binlerce yeni asker devşirmesini sağlayacağını da sözlerine eklemiş.
IŞİD’in hesabı şu: Tıpkı 11 Eylül saldırılarının ardından yaşandığı gibi, Müslümanların şeytanlaştırılmasının ve topluca cezalandırılmasının İslam toplumundan bir kesimi kendi saflarına katılmaya teşvik etmesi… 1,6 milyar –yani dünya nüfusunun %23’ü kadar–  Müslüman olduğu dikkate alınırsa, IŞİD ve el-Kaide tarzı örgütlerin Müslümanlardan küçücük bir oranın sadakatini kazanması dahi etkili bir güç olmalarına yetecektir.
İnsanın kanını dondurucu cinsten Müslümanlara zulmedici teklifleri Trump’ın seçim kampanyasında merkezî bir rol oynadı. Trump bir ara bütün Müslümanların ABD’ye girişlerini durdurmayı vaat etti; ama sonradan bunu, “aşırı güvenlik sorgulaması”ndan geçirme vaadiyle değiştirdi. Suyla işkence tekniği onaylanıp göklere çıkarıldı (…).
Trump ve yardımcıları, [iş başa düştüğünde] belki abartılı seçim söylemi olarak bunların çoğunu yok saymayı düşünebilir. Ancak IŞİD ve el-Kaide propagandacıları, orijinal zehri/nefreti hiç bozmayacak şekilde Trump’ın sözlerinin sürekli tekrarlanmasını sağlamak için gerekeni yapacaklardır.
Aslına bakılırsa, yeni yönetimin Müslüman karşıtı önyargılarına ilişkin mevcut propaganda gerçeklikten o kadar da uzak sayılmaz, hele de güvenlik ve dış politika ekibindekilerin çoğunun geçmiş performansları dikkate alındığında. Haberlere bakılırsa Trump, Milli Güvenlik Müsteşarlığı görevini 2014’te Obama tarafından Savunma İstihbarat Teşkilatı başkanlığından azledilen General Michael Flynn’a teklif etmiş. Bilindiği üzere Flynn, İslami militanlığı sadece bir tehlike değil, ABD’ye yönelik varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. 2016 yılı başında attığı bir tweette “Müslümanlardan korkmak RASYONELdir” demişti.
Flynn’ın yaklaşımının (…) saplantılı ve kendini haklı sayan bir niteliği var. Teşriki mesai yaptığı eski arkadaşları, Flynn’ın siyasi dar görüşlülüğünün Ortadoğu’yu altüst edebileceğinden endişeliler. Flynn’ın müşavirlik şirketi the Flynn Intel Group, görünen o ki Türk hükümeti için lobi faaliyeti yürütüyor; kaleme aldığı son makalesinde Flynn, şu sıralar Washington’ın Suriye ve Irak’a geniş çaplı bir saldırı başlatmasını engellemeye çalıştığı Türkiye’ye tam destek verilmesi çağrısı yapıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Trump’ın seçilmesini hoş karşılaması ve ABD’de Trump’a karşı protestoları sert bir dille eleştirmesi sürpriz değil.
Trump başkanlığında üst mevkilere gelmek için can atanların göze çarpan bir özelliği, Washington’ın normal standartlarının çok üstünde şahsi hırslara sahip olmaları. Seçim kampanyası sırasında Trump’ın meşhur sloganı “Bataklığı kurutmak”tı ve resmî yolsuzluk ve yozlaşmayı kıyasıya eleştirmişti. Ancak bataklığın akış borusunun yeni yönetimin giriş kapısı olduğu ortaya çıkmış bulunuyor.
Bunun acayip bir örneği, 11 Eylül [2001] sırasında New York belediye başkanıyken konuşma ücreti ve yabancı hükümetlere ve şirketlere müşavirlik karşılığında milyarlarca dolar kazanarak adını lekeleyen Rudy Giuliani. (…) 2011-2012’de Amerikan Dışişleri Bakanlığının terör örgütleri listesinde bulunan İran’ın çığır açıcı hareketi Halkın Mücahitleri’ni savunan konuşmalar yaptığına dair haberler var.
Giuliani (…) batık biri olmasına rağmen bu hafta kendisine Başsavcılık makamı teklif edildi. Teklifi geri çevirdi ve bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda kendisi Dışişleri Bakanlığı için düşünülüyordu.
IŞİD ve el-Kaide, talihlerinin ters döndüğü kötü bir döneme denk düştüğünden, Trump’ın seçilmesinden ne denli istifade edeceklerini hafife alabilirler. Trump ve yandaşları, milyonlarca Müslüman’ı çoktan ürkütüp kızdırarak cihatçıların kendilerine çekebilecekleri tabanı iyice genişletti.
Onlara karşı bir operasyon, pratikte bütün Müslümanları hedef alacak ve bu da [kitleleri] doğrudan onların ellerine düşürecektir. 11 Eylül’ü Usame bir Ladin açısında başarılı kılan şey, İkiz Kulelerin yıkılması değil, Afganistan ve Irak savaşlarını üreten Amerikan askeri tepkisiydi. Bu tekrar yaşanabilir.
Musul kuşatması her ne sonuç verirse versin, kuşatma altındaki IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi için uzun vadeli başka potansiyel kazanımlar da söz konusu. Taliban, el-Kaide ve IŞİD hep Afganistan ve Irak savaşlarının kaosundan doğan silahlı fanatik hareketler olup şimdi de benzer şekilde anarşik durumdaki Suriye, Libya, Yemen, Somali ve ötesinde neşvünema buluyorlar.
Teoride Trump müdahaleci olmayan biri; Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Amerikan askeri müdahalesine karşı çıkıp Suriye’deki savaşı sonlandırmak istiyor. Ama aynı zamanda İran’la imzalanmış nükleer anlaşmaya karşı ve 2011’de Amerikan birliklerinin geri kalan tamamını Irak’tan çektiği için Barack Obama’yı eleştiriyor (oysaki bu geri çekilme anlaşması George W. Bush tarafından imzalanmıştı).
Ama Bush da Obama da ilk seçildiklerinde müdahaleci olmayan başkanlardı, ta ki olayların akışı ve Washington’daki dış politika kurumunun dış askeri maceralara can atması bütün bunları değiştirene kadar.
Bugün Amerikan ordusu ve hava kuvvetleri Irak ve Suriye’ye iyice girmiş durumda ve Obama’nın görevi bırakmasıyla da bu durum sona ermeyecek. Trump’ın müdahaleye karşı tutumuna rağmen, dış politika ekibinin ABD’nin eski BM Büyükelçisi John Bolton gibi ağır topları, 2003’ten bu yana İran’la bir savaşın ateşli savunucuları. Bolton, Irak’ın kuzeyi ve Suriye’nin doğusunda bir Sünni devleti kurulmasını teklif etmekte – ki bu teklifin her bir cümlesinden sahadaki güçlere dair yanlış kanaatler ve cehalet akıyor. Bölgedeki çatışmanın derinleşmesine bir çare olarak dile getirilen bu teklifin gidişatı iyileştirmesi çok zor.
Washington’da uçuk kaçıklar hep oldu, hatta bazen üst mevkilere de geldiler. Ama müstakbel yönetime kendisini bağlamış tehlikeli adamların sayısı, Amerikan tarihinde hiç olmadığı kadar yüksek olabilir.
Mesela The Daily Beast’ten Shane Harris ve Nancy Youssef’a göre, Trump’ın milli güvenlik geçiş ekibindeki bir danışman, See No Sharia kitabının yazarı Clare Lopez. Lopez; Beyaz Saray’a, FBI’a ve ayrıca Amerikan Dışişleri, Adalet, Savunma ve İç Güvenlik bakanlıklarına İslamcıların ve özellikle de Müslüman Kardeşler’in sızdığı iddiasında. Yine Lopez, 2008 mali iflasına, hisse senetlerinin açığa satışı (short-selling stocks) yoluyla teröristlerin yol açtığına inanmakta.
İyimserler bu hafta diyorlar ki aslında Trump dillendirdiğinden daha az ideolojik; böyle olsa dahi ABD devlet gemisi, bir sürat teknesinden ziyade okyanuslarda giden bir transatlantik niteliğinde olup bu da onun ani dönüşler yapmasını zorlaştırıyor. Aynı iyimserler, özelde bütün bu sahtekârların ve uçuk kaçıkların istedikleri makamlara gelemeyeceğini de ekliyorlar.
Maalesef ki 11 Eylül saldırılarından evvel başa geçmiş George W. Bush hakkında da çok benzer şeyler söylenmişti. Terörizmle provoke olup kendi kendini tahrip edici aşırı tepkiler verenler, işte tam da bu tür kibirli ama yeterice bilgi sahibi olmayan fırsatçılardır. IŞİD’in şansı yaver gidiyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder