TRUMP’IN UÇUK
KAÇIKLARDAN OLUŞAN TEHLİKELİ EKİBİ, YOLSUZLUĞU YAYACAK VE ORTADOĞU’DA YENİ
SAVAŞLAR BAŞLATACAK
Patrick Cockburn (Ortadoğu uzmanı, Independent gazetesi ödüllü dış politika yazarı)
The Independent,
18.11.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
IŞİD, Musul ve
Rakka’da baskı altında; ancak Donald Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesi onları
mutluluktan havaya uçurdu.
Afganistan’daki
IŞİD liderlerinden Ebu Ömer Horasani konuyla ilgili şöyle söylemiş:
“Liderlerimiz Amerikan seçimlerini çok yakından takip ettiler; ama
Amerikalıların kendi mezarlarını kazacakları hiç beklenmiyordu.” Horasani,
Trump’ın Müslümanlara yönelik “nefret”inin IŞİD’in binlerce yeni asker
devşirmesini sağlayacağını da sözlerine eklemiş.
IŞİD’in hesabı şu:
Tıpkı 11 Eylül saldırılarının ardından yaşandığı gibi, Müslümanların
şeytanlaştırılmasının ve topluca cezalandırılmasının İslam toplumundan bir
kesimi kendi saflarına katılmaya teşvik etmesi… 1,6 milyar –yani dünya
nüfusunun %23’ü kadar– Müslüman olduğu
dikkate alınırsa, IŞİD ve el-Kaide tarzı örgütlerin Müslümanlardan küçücük bir
oranın sadakatini kazanması dahi etkili bir güç olmalarına yetecektir.
İnsanın kanını
dondurucu cinsten Müslümanlara zulmedici teklifleri Trump’ın seçim
kampanyasında merkezî bir rol oynadı. Trump bir ara bütün Müslümanların ABD’ye
girişlerini durdurmayı vaat etti; ama sonradan bunu, “aşırı güvenlik
sorgulaması”ndan geçirme vaadiyle değiştirdi. Suyla işkence tekniği onaylanıp
göklere çıkarıldı (…).
Trump ve
yardımcıları, [iş başa düştüğünde] belki abartılı seçim söylemi olarak
bunların çoğunu yok saymayı düşünebilir. Ancak IŞİD ve el-Kaide
propagandacıları, orijinal zehri/nefreti hiç bozmayacak şekilde Trump’ın
sözlerinin sürekli tekrarlanmasını sağlamak için gerekeni yapacaklardır.
Aslına bakılırsa,
yeni yönetimin Müslüman karşıtı önyargılarına ilişkin mevcut propaganda
gerçeklikten o kadar da uzak sayılmaz, hele de güvenlik ve dış politika
ekibindekilerin çoğunun geçmiş performansları dikkate alındığında. Haberlere
bakılırsa Trump, Milli Güvenlik Müsteşarlığı görevini 2014’te Obama tarafından
Savunma İstihbarat Teşkilatı başkanlığından azledilen General Michael Flynn’a
teklif etmiş. Bilindiği üzere Flynn, İslami militanlığı sadece bir tehlike
değil, ABD’ye yönelik varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. 2016 yılı başında
attığı bir tweette “Müslümanlardan korkmak RASYONELdir” demişti.
Flynn’ın
yaklaşımının (…) saplantılı ve kendini haklı sayan bir niteliği var. Teşriki
mesai yaptığı eski arkadaşları, Flynn’ın siyasi dar görüşlülüğünün Ortadoğu’yu
altüst edebileceğinden endişeliler. Flynn’ın müşavirlik şirketi the Flynn Intel
Group, görünen o ki Türk hükümeti için lobi faaliyeti yürütüyor; kaleme aldığı
son makalesinde Flynn, şu sıralar Washington’ın Suriye ve Irak’a geniş çaplı
bir saldırı başlatmasını engellemeye çalıştığı Türkiye’ye tam destek verilmesi
çağrısı yapıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Trump’ın seçilmesini hoş karşılaması
ve ABD’de Trump’a karşı protestoları sert bir dille eleştirmesi sürpriz değil.
Trump başkanlığında
üst mevkilere gelmek için can atanların göze çarpan bir özelliği, Washington’ın
normal standartlarının çok üstünde şahsi hırslara sahip olmaları. Seçim
kampanyası sırasında Trump’ın meşhur sloganı “Bataklığı kurutmak”tı ve resmî
yolsuzluk ve yozlaşmayı kıyasıya eleştirmişti. Ancak bataklığın akış borusunun
yeni yönetimin giriş kapısı olduğu ortaya çıkmış bulunuyor.
Bunun acayip bir
örneği, 11 Eylül [2001] sırasında New York belediye başkanıyken konuşma
ücreti ve yabancı hükümetlere ve şirketlere müşavirlik karşılığında milyarlarca
dolar kazanarak adını lekeleyen Rudy Giuliani. (…) 2011-2012’de Amerikan
Dışişleri Bakanlığının terör örgütleri listesinde bulunan İran’ın çığır açıcı
hareketi Halkın Mücahitleri’ni savunan konuşmalar yaptığına dair haberler var.
Giuliani (…) batık
biri olmasına rağmen bu hafta kendisine Başsavcılık makamı teklif edildi. Teklifi
geri çevirdi ve bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda kendisi Dışişleri Bakanlığı
için düşünülüyordu.
IŞİD ve el-Kaide,
talihlerinin ters döndüğü kötü bir döneme denk düştüğünden, Trump’ın
seçilmesinden ne denli istifade edeceklerini hafife alabilirler. Trump ve
yandaşları, milyonlarca Müslüman’ı çoktan ürkütüp kızdırarak cihatçıların
kendilerine çekebilecekleri tabanı iyice genişletti.
Onlara karşı bir
operasyon, pratikte bütün Müslümanları hedef alacak ve bu da [kitleleri]
doğrudan onların ellerine düşürecektir. 11 Eylül’ü Usame bir Ladin açısında
başarılı kılan şey, İkiz Kulelerin yıkılması değil, Afganistan ve Irak
savaşlarını üreten Amerikan askeri tepkisiydi. Bu tekrar yaşanabilir.
Musul kuşatması her
ne sonuç verirse versin, kuşatma altındaki IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi için
uzun vadeli başka potansiyel kazanımlar da söz konusu. Taliban, el-Kaide ve
IŞİD hep Afganistan ve Irak savaşlarının kaosundan doğan silahlı fanatik
hareketler olup şimdi de benzer şekilde anarşik durumdaki Suriye, Libya, Yemen,
Somali ve ötesinde neşvünema buluyorlar.
Teoride Trump
müdahaleci olmayan biri; Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Amerikan askeri
müdahalesine karşı çıkıp Suriye’deki savaşı sonlandırmak istiyor. Ama aynı
zamanda İran’la imzalanmış nükleer anlaşmaya karşı ve 2011’de Amerikan
birliklerinin geri kalan tamamını Irak’tan çektiği için Barack Obama’yı
eleştiriyor (oysaki bu geri çekilme anlaşması George W. Bush tarafından
imzalanmıştı).
Ama Bush da Obama
da ilk seçildiklerinde müdahaleci olmayan başkanlardı, ta ki olayların akışı ve
Washington’daki dış politika kurumunun dış askeri maceralara can atması bütün
bunları değiştirene kadar.
Bugün Amerikan
ordusu ve hava kuvvetleri Irak ve Suriye’ye iyice girmiş durumda ve Obama’nın
görevi bırakmasıyla da bu durum sona ermeyecek. Trump’ın müdahaleye karşı
tutumuna rağmen, dış politika ekibinin ABD’nin eski BM Büyükelçisi John Bolton
gibi ağır topları, 2003’ten bu yana İran’la bir savaşın ateşli savunucuları.
Bolton, Irak’ın kuzeyi ve Suriye’nin doğusunda bir Sünni devleti kurulmasını
teklif etmekte – ki bu teklifin her bir cümlesinden sahadaki güçlere dair
yanlış kanaatler ve cehalet akıyor. Bölgedeki çatışmanın derinleşmesine bir
çare olarak dile getirilen bu teklifin gidişatı iyileştirmesi çok zor.
Washington’da uçuk
kaçıklar hep oldu, hatta bazen üst mevkilere de geldiler. Ama müstakbel
yönetime kendisini bağlamış tehlikeli adamların sayısı, Amerikan tarihinde hiç
olmadığı kadar yüksek olabilir.
Mesela The Daily
Beast’ten Shane Harris ve Nancy Youssef’a göre, Trump’ın milli güvenlik
geçiş ekibindeki bir danışman, See No Sharia kitabının yazarı Clare
Lopez. Lopez; Beyaz Saray’a, FBI’a ve ayrıca Amerikan Dışişleri, Adalet,
Savunma ve İç Güvenlik bakanlıklarına İslamcıların ve özellikle de Müslüman
Kardeşler’in sızdığı iddiasında. Yine Lopez, 2008 mali iflasına, hisse
senetlerinin açığa satışı (short-selling stocks) yoluyla teröristlerin
yol açtığına inanmakta.
İyimserler bu hafta
diyorlar ki aslında Trump dillendirdiğinden daha az ideolojik; böyle olsa dahi
ABD devlet gemisi, bir sürat teknesinden ziyade okyanuslarda giden bir
transatlantik niteliğinde olup bu da onun ani dönüşler yapmasını zorlaştırıyor.
Aynı iyimserler, özelde bütün bu sahtekârların ve uçuk kaçıkların istedikleri
makamlara gelemeyeceğini de ekliyorlar.
Maalesef ki 11
Eylül saldırılarından evvel başa geçmiş George W. Bush hakkında da çok benzer
şeyler söylenmişti. Terörizmle provoke olup kendi kendini tahrip edici aşırı
tepkiler verenler, işte tam da bu tür kibirli ama yeterice bilgi sahibi olmayan
fırsatçılardır. IŞİD’in şansı yaver gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder