6 Aralık 2016 Salı

C.KAŞIKÇI: SELMAN DOKTRİNİ



SELMAN DOKTRİNİ

Cemal Kaşıkçı (Suudi kraliyet ailesi ve istihbaratına en yakın gazetecilerden. Daha evvel Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Prens Türki el Faysal’ın basın müşavirliğini yürüttü. Yine birçok Arap ülkesinde muhabirlik yaptı. Şu anda yazılı ve görsel birçok Arap medya kuruluşunda yazılarıyla ve yorumlarıyla öne çıkıyor)
(İngilizcesi) Arab News, 1.4.2015 / (Arapçası) el-Hayat, 28.3.2015

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Birkaç ay evvel “Her devrin kendi şartları, adamları ve dış politikası vardır” başlıklı bir makale kaleme almıştım. Bugün Kararlılık Fırtınası harekatıyla birlikte, devir bundan daha fazlasını üretecektir. Bu, Kral Selman ilkesidir.
(…)
Bu tam da Kral Salman bin Abdülaziz’ın yaptığıdır; o, uluslararası ilişkilere yeni bir kural getirdi. Kıdemli Senatör John McCain geçen perşembe günü, Kararlılık Fırtınası operasyonunun başlatılmasından birkaç saat sonra işte buna dikkat çekti: “Arap ülkeleri artık ABD’ye güvenmiyorlar ve bu nedenle söz konusu ittifakı kendi başlarına planladılar.” McCain onlarca yıldır bu tür bir ittifak gerçekleşmediğini de sözlerine ekledi. 

‘Suudi Arabistan artık umursamıyor’

Yani bu eylem, Kral Selman tarafından oluşturulan yeni bir durum. Peki, bu nasıl oldu ve devam edebilir mi? Zannedersem bunda ilk adım, Suudi kralının ülkesinin bundan böyle İran’ın bölgedeki provokatif yayılmacı politikasına ve buna karşı Amerika’nın suskunluğuna tahammül gösteremeyeceğine karar vermesi oldu.
Bu Amerikan sessizliğinin, görev süresi iki yıl sonra sona erecek bir başkanın gelip geçici bir zafiyetinden mi kaynaklandığı, yoksa Başkan Barack Obama’nın nükleer programa odaklanarak İranlılarla müzakere ettiği bir büyük anlaşma veya bir komplo mu olduğu artık Suudi Arabistan’ın umurunda bile değil.
Öyle görünüyor ki Suudi kralı Suudi çıkarlarının [her şeyden] önce geldiğine karar vermiş durumda. Suudi Arabistan’ın eğer tek başına harekete geçmesi gerekirse bunu yapmaya kararlı. Tabii ki test edilmiş bu eski ittifak senaryosunu eski müttefikiyle [ABD’yi kastediyor] hayata geçirmeyi tercih ederdi; ama ülkesinin kaderini bu ittifaka [Amerikan-Suud ittifakı] bağlayamaz – zaten ittifak kurmak için öncelikle Arap ve İslam dünyasından kardeşlerine ve dostlarına başvurdu.
Birileri (ki bunun ikinci veliaht prens ve içişleri bakanı Muhammed bin Nayef olduğu söyleniyor) Amerikan başkanına Suudi Arabistan’ın Yemen’de askerî bir operasyona “Amerikalı veya Amerikasız” girişeceğini söylemiş ve Suudi krallığıyla müttefik olan ülkelerin isimlerini bildirmiş olmalı. Amerikalılar da konuyu savsaklayıp zaman istemiş olabilirler. Suudilerin [Amerikalıların] kararlılıklarını test edip üzerinde baskı kurmaya çalıştığını düşündüler; ancak ne zaman ki “kararlılığı” hissettiler, bundan sonra savaşa doğrudan müdahil olmasalar da işbirliği yapmaya razı oldular ve Obama istihbarat ve lojistik destek sağlama sözü verdi.

İleride bunun bize nasıl faydası olur?
İlk fayda, Suudi Arabistan gibi güçlü bölgesel devletler, tarih veya en azından kendi tarihleri değişiyor olsa da, [süreci] yönetebilirler. İkincisi, ABD “kararlılığı” hissettiği anda buna karşılık verecek ve bölgesel lideri [peşinden] takip edecektir, eğer ortada halk meşruiyeti ve desteği olan ve doğru olduğunu düşündüğü şekilde –hele de ahlaken üzerinde ittifak edilen bir şeyse- yürümeye/ilerlemeye kararlı bağımsız bir lider varsa.

“Krizleri çözmek”

Üçüncü fayda, müttefikler tereddüt anlarında hayal kırıklığına uğrayabilirler, hatta duruşlarını değiştirip diğerlerinden bağımsız politikalar benimseyebilirler ve böylece başarılanın ve başarı için planlananın önünde bir engel teşkil edebilirler. Ancak liderin kararlılığını hissettiklerinde, politikasını değiştirme arzusundan vazgeçip –gönüllü veya gönülsüz– onun planıyla devam ederler ve sonunda kendileri de bundan faydalanırlar.

Şu anda Kararlılık Fırtınası devam ediyor, birileri durumu gözlemliyor olmalı. “Kriz çözümü” biliminde yeni bir kural koyma/oluşturma söz konusu ve eğer başarılı olursa, diğer bölgesel güçleri de başka konularda bunu deneme noktasında cesaretlendirecektir.
Operasyonlar başladığında Suriyeliler [kendileri için de] benzer bir yaklaşım[ın sergilenmesini] istediler; zira Suriye ile Yemen vakaları arasında çok net benzerlikler olduğunu hissettiler.(…)
Amerikasız “kriz çözümü” sürecinde Suudi Arabistan’ın ortağı olmak üzere olan Türkler de böyle düşünüyorlar. (…)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de bir uçuşa yasak bölge ve daha sonra tampon bölge oluşturulması isteğini defalarca dile getirdi. Hatta son görüşmesinde Kral Selman’a da bu tampon bölge fikrini önerdi ve kralın desteğini aldı.
Ancak alışıldık olan, böyle bir isteğin Amerikan onayı olmaksızın başarılamayacağı. Eğer Kararlılık Fırtınası başarılı olursa bu kural değişebilir ve Amerikan şartı artık bir şart olmaktan çıkabilir. Bu durumda Erdoğan “Eğer Suudiler yaptıysa ben niye onlar gibi yapmayayım?” diyebilir.

Bekleyip görelim. Nasıl ki Erdoğan Yemen’de Suudi Arabistan’ın operasyonunu desteklediyse, Selman doktrinini uygulamaya karar vermesi halinde tabii ki Suudi Arabistan da onu destekleyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder