ÇİN’LE TEHLİKELİ BİR RESTLEŞME UFUKTA BELİRİYOR
David Ignatius (Washington Post
gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde
yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post,
16.3.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Obama yönetimi Güney Çin Denizi üzerinden Çin’le
tehlikeli bir restleşmeye doğru gidiyor.
Karşılıklı meydan okumaların taşları son üç yıldır
–ABD’nin ikazlarına rağmen Çin’in güney kıyıları açıklarında suni adalar inşa
etmesiyle ve ihtilaflı sulara füzeler ve radar sistemi yerleştirmesiyle– bir
bir döşenmekte. Lahey’deki [Lahey Adalet Divanı’ndaki] tahkim
heyetinin Çin’in denizlerdeki egemenliği konusunda “aşırı” hak iddialarında
bulunduğuna ilişkin bir karar vermesinin beklendiği bu yaz aylarında gerilim
zirveye çıkabilir.
İhtilafı bu denli patlamaya hazır hale getiren şey,
–Amerikan askeri gücünü umursamayan ve içeride de etkili/nüfuzlu siyasi
düşmanlarla yüzleşen– risk alıcı bir Çin devlet başkanı ile güçlü bir lider
olarak inandırıcılığını teyit etme ihtiyacındaki bir Amerikan başkanını
birbiriyle yarıştırtması/boy ölçüştürtmesi.
Geçmişte Asya konusunda Amerikan Dışişleri Bakanlığı
müsteşarlığı yapmış Kurt Campbell, Birinci Dünya Savaşı’na yol açan yanlış
hesaplar zincirine atıfla “bu, bir Pearl Harbor değil, ama eğer tüm tarafların
yetkilileri dikkatli olmazlarsa ‘The Guns of
August’a dönüşebilir” diyor. [Z.T.K. The Guns of August, Birinci
Dünya Savaşı’nın ilk aylarına odaklanan ve savaş yol açan gelişmeleri ele alan
Barbara Tuchman’a ait 1962’de yazılmış Pulitzer ödüllü bir kitap]
Beyaz Saray’ı rahatsız eden şey, Başkan Obama’nın, geçen
eylül ayındaki Washington ziyareti sırasında Çin Devlet
Başkanı Xi Jinping’in Güney Çin Denizi’nde itidalle hareket
edeceği konusunda kendisine güvence verdiğini düşünmesi. Xi açık
açık “Çin [bölgeyi] askerileştirme/silahlandırma niyetinde değil”
demişti.
Çin’in son dönemdeki hareketleri bu güvencelerle çelişir
görünüyor. Yetkililer şubat ayında Çin’in Woody Adasına karadan havaya füze ve
anakaradan yüzlerce mil açıkta kendi inşa ettiği suni adalardan biri olan Cuarteron Reef’e de askeri radar sistemi yerleştirdiğine işaret ediyorlar.
Obama kasım ayındaki bir Asya-Pasifik ekonomi zirvesinde
bu tarz provokatif adımlara karşı uyardı: “Gerilimi düşürmek için Güney Çin
Denizi’nde ihtilaflı bölgelerin silahlandırılmasını, daha fazla arazi üzerinde
hak iddiasını ve yeni inşaatları durdurma taahhüdü de dahil cesurca adımlar
atmaya ihtiyacımız olduğu konusunda mutabıkız.”
Çin bu ikazları büyük ölçüde görmezden geldi ve gelinen
noktada artık Amerikan yönetiminin problemi, bir yandan muhtemel bir askeri
çatışmayı önlerken diğer yandan Çin tehdidine karşı pasif olmadığı
konusunda Güneydoğu Asyalı müttefiklerine nasıl güvence vereceği. ABD ile Çin
arasındaki gedik, 31 Mart’ta Washington’da yapılacak Nükleer Güvenlik
Zirvesi’nde Obama ile Xi bir araya geldiğinde daha da büyüyebilir.
Tırmanmanın tetikleyicilerinden biri, 2013’te
Filipinler’in Lahey’de tahkime taşıdığı davanın sonucuna Çin’in göstereceği
tepki olabilir. Filipinler Çin’in –eski haritalara ve iddialara dayalı (…) “kanıtlarla”– neredeyse tüm Güney Çin Denizi üzerinde “aşırı hak
iddiaları”nda bulunduğu iddiasında. Lahey’deki heyet kararını muhtemelen nisan
veya mayıs ayında verecek ve Campbell ile diğer uzmanların tahminlerine göre
karar, dikkatli bir şekilde Filipinler’in pozisyonunu meşru kabul edecek.
Bundan sonra Çin ne yapacak? Pekin denizlerdeki hak iddialarına
ilişkin bu tarz tahkim kararlarını geçerli kabul etmiyor. Bazı Amerikalı
yetkililer, Çin’in kendi aleyhine çıkacak bir karara Güney Çin Denizi’nde hava
savunma teşhis bölgesi ilan ederek –yani Çin’den izinsiz sözkonusu bölgenin
hava sahasında uçuşları yasaklayarak– karşılık vereceğini düşünüyor. Bu
Washington için yeni ve tehlikeli bir provokasyon olacaktır.
Pentagon, Çin’in herhangi bir hava savunma teşhis
bölgesi iddiasına karşı ABD’nin Amerikan savaş uçaklarını sözkonusu bölge
üzerinde uçurarak derhal meydan okuması gerektiğini savunuyor. Kasım 2013’te
Çin, Doğu Çin Denizi’nde hava savunma teşhis bölgesi ilan ettiğinde ABD’nin
B-52’leri derhal devreye sokarak yaptığı meydan okuma işte tam da buydu. Bu
uçuşlar daha evvelden planlı olduğundan Pentagon’un Beyaz Saray’ın onayını
alması gerekmemişti; Pentagon yetkilileri böyle bir izin gerektiği takdirde
bunun [Beyaz Saray tarafından] geri çevrilmesinden korkmuştu.
Bu defa Beyaz Saray, [Çin’le] ufukta beliren
yüzleşmeye karşı hazırlık için kurumlar arası yoğun bir planlama süreci içinde.
Seçenekler arasında ABD’nin Filipinler ve Vietnam gibi ülkelere kendi ihtilaflı
sularında suni adalar inşa etmeye yardımcı olma gibi agresif bir kısasa kısas
stratejisi de var. Filipinler 1999’da Spratly Adalarında kumsala büyük bir gemi
indirerek fiilen böyle bir adım atmıştı; yakın dönemde bu gemiyi –Amerikan
insansız hava uçaklarının havadan gözetimi altında– yeniden ikmal etti.
Campbell’e göre ABD için en mantıklı tutum, Çin’in
iddialarına meydan okumak için diğer Güneydoğu Asya ülkeleriyle birlikte iş
tutmak. Bu, mesela Avustralya, Singapur, Hindistan ve Avrupa ülkelerinden
uçakları ve gemileri içerebilir.
Campbell diyor ki “İstenen şey, Çin’in küçük
düşmesini değil, Çin liderliğinin –bu şekilde devam ederlerse– ilişkileri son
derece olumsuz bir sarmala sokma riskini anlaması.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder