Mauldin
Economics, 15.1.2018 ve Geopolitical Futures, 22.1.2018
Tercüme: Zahide Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak
göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız,
alıntılamayınız, yayınlamayınız
(…)
HARİTA
1: ÇİN İLE JAPONYA ARASINDA YAKLAŞAN ÇATIŞMA
2017’de (…) Kuzey Kore’nin nükleer
programına karşı ABD’nin önalıcı bir saldırı düzenleyeceğini öngörmüştük. Ancak
bu saldırı, büyük ölçüde, ABD’yi Kim Jong Un’un füze menzilinden uzak tutacak
diye kendi başkenti Seul’u feda etmek istemeyen Güney Kore yönetiminin itirazları
yüzünden gerçekleşmedi.
Bunun 2018’de değişmesini beklemiyoruz. [1950’lerdeki] Kore Savaşı’nın bir
tekrarı yaşanmayacak. En fazla ABD, Kuzey Kore’nin uzun menzilli nükleer silah
üretiminde ilerleyişini yavaşlatmak için sınırlı taktik bir saldırı
düzenleyecek. Diğer bir deyişle dünya nükleer bir Kuzey Kore fikrine alışacak.
Bu da bölgede odak noktasını, Kim ile Trump arasında uçuşan ileri geri
tehditlerden Çin-Japon ilişkilerine doğru kaydıracak.
Çin-Japon ilişkileri haklı olarak on
yıllardır durgundu. Nihayetinde Çin ile Japonya’nın birçok ortak iktisadi menfaatleri
vardı. Ancak nükleer bir Kuzey Kore bölgedeki oyunu değiştiriyor. Zira bu durum
Japonya’ya Amerikan güvenlik garantisinin belki de artık eski değerine sahip
olmadığı sinyalini verecek ve Tokyo’nun daha agresifçe kendi menfaatleri
peşinde koşmasını sağlayacak. Bu da Çin’e ABD’nin ısırmayıp sadece havladığı ve
Trump’ın kâğıttan bir kaplan olduğu işaretini verecek.
2017’de Şi Cinping, Çin’in en yeni
diktatörü oldu ve Şinzo Abe, Japonya’da şaşırtıcı bir seçim zaferi kazanarak
önümüzdeki yıllar için de koltuğunu sağlama aldı. Bunlar, tarihsel olarak
karşılıklı güvensizlik yaşamış iki güçlü ülkenin iki güçlü lideri ve ABD’nin
alışıldığı şekilde bölgede ağırlığını koyamayacak kadar çok kendi içine daldığı
önsezisine sahipler. Bu da demek oluyor ki Çin ve Japonya Kore Yarımadası’nda,
Güneydoğu Asya’da ve -yukarıdaki haritada görüldüğü gibi- üzerinde hak iddia
ettikleri alanlarda birbiriyle doğrudan rekabete başlayacak.
HARİTA
2: İRAN YÜKSELİYOR
2017’de Ortadoğu tamamen İslam
Devleti’ne karşı savaştaydı. Bu mücadele birbirine zıt kesimlerin aynı dava
uğruna bir araya gelmelerine yol açtı. Rusya askerî faaliyetlerini ABD’yle
koordine etti. Tarihsel rakipler olan Türkiye ile İran’ın işbirliği görülmemiş
derecedeydi. Arap devletleri farklılıklarını ve Beşşar Esed’den
rahatsızlıklarını bir kenara bırakıp kaynaklarını İD’i mağlup etmeye adadı.
Görüldüğü üzere savaş başarılı oldu. (…)
Bu savaştan İran galip çıktı ve 2018 itibarıyla bölgede en önemli aktör olmaya artık
hazır. Yukarıdaki haritada görüldüğü üzere İran, geçmişte birçok defa
Ortadoğu’da hâkimiyet kuracak kadar güçlenmişti. İD’in mağlubiyeti İran’ın
bölgesel ihtiraslarını hayata geçirmesi için en iyi fırsat oldu.
İran için her şey gayet yolunda. Eski
baş düşmanı Irak üzerindeki nüfuzu oldukça güçlü. Esed rejiminin koltuğunu
koruması, İran’ın en güçlü müttefiklerinden birinin varlığını muhafazası demek.
İD’e karşı savaşın sona ermesi, Hizbullah’ın savaş alanından geri dönerek
Lübnan yönetimindeki ağırlığını artırabileceği ve İsrail’in başını ağrıtacağı
anlamına geliyor. Ve bütün bunlar demek oluyor ki İran, Akdeniz’e kadar gücünü yayma
hayalini başarabilir.
İran’ın tüm hedeflerine ulaşmasını
beklemiyoruz. Öncelikle, bölgede güçlü müttefikleri olsa bile, İran’ın
coğrafyası gücünü yaymasını zorlaştırıyor. Ancak ikincisi ve daha önemlisi,
Türkiye İran’dan çok daha güçlü. Bununla
birlikte Ankara bu gücünü göstermek için henüz daha hazır değil. Bu da demek
oluyor ki 2018 İran’ın yılı olacak. Eğer ki mevcut avantajından başarılı bir
şekilde istifade etmek istiyorsa adımlarını şimdiden atmak zorunda. Uzun vadede
ise yeni bir Pers imparatorluğu hayali gerçekleşemeyecek. Bununla birlikte
2018’de İran’ın imparatorluk peşinde koşması Ortadoğu’daki gidişatı
belirleyecek.
Z.T.K. İran’ın
yayılmasıyla ilgili daha evvel tercüme ettim şu üç analizi okumanızı tavsiye
ederim:
George Friedman,
Mauldin Economics, 17.10.2016
George
Friedman & Jacob L. Shapiro, Mauldin Economics,
20.3.3017 ve Geopolitical Futures, 27.3.2017
Kamran
Bokhari, Stratfor Analiz, 12.5.2015
GRAFİK
3: PETROLÜN CAM TAVANI
Bu grafik, [Alaska ve Hawaii dışındaki] 48 Amerikan eyaleti, Meksika Körfezi
ve Kanada’da yeni petrol kuyularının masrafları çıkartıp kâra geçiş fiyat
aralığını gösteriyor. Bu kuyuların çoğu için bu kâra geçiş noktası varil başı
60 doların da epeyce aşağısına indi. Bu da demek oluyor ki 2018, yine petrol
fiyatlarının düşük seyrederek özellikle İran, Suudi Arabistan ve Rusya’nın
temel problemlerini çözmesine imkân vermeyeceği bir yıl olacak.
Bu analizi kaleme aldığımız sırada petrol fiyatları 70
dolara yaklaştı. Bunun bir dizi nedeni var: soğuk havalar, siyasi belirsizlik
ve ABD ham petrol stoklarında beklenmedik şekilde büyük düşüş. Şunu unutmamak
gerekir ki birçok OPEC üyesi ham petrol üretiminde kesintiye gidecek bile olsa
2018’de arz talebi aşacak.
Bu, İran’ın yurtdışı maceraları için daha az para
harcamak durumunda kalması demek. Suudi Arabistan için ise siyasi çalkantı anlamına
geliyor; zira yeni genç veliaht prens kendisinden evvel hiçbir Suudi
yöneticinin yapamadığını yapmaya kalkıştı: Suudi Arabistan’ı petrol
gelirleriyle bir arada tutulan sun’i bir devlet olmaktan çıkarmak. Rusya için
bu, sosyal harcamaları ve savunma harcamalarını kesmek veya ekonomisini çökecek
hale getirmek arasında bir tercih yapmak demek (ki bunlardan hiçbiri Moskova
açısından hoş seçenekler değil).
Büyük ham petrol üreticilerinden birini yere serecek
herhangi bir büyük olayın yokluğunda (ki biz 2018’de böyle bir gelişme
öngörmüyoruz) petrol fiyatlarının 60 dolar veya belki biraz daha altında
kalacağını bekliyoruz. Tam fiyatı tahmin edemeyiz; fakat petrole bağımlı
devletlerde problemlerin devam edeceğini ve aynı zamanda ABD’de üretimin tarihî
rekora koşacağını öngörüyoruz.
HARİTA 4: AVRUPA’DA KARTLAR KARIŞIYOR
Perspektif haritaları, Geopolitical Futures olarak hazırladığımız, benim en beğendiğim
harita çeşidi. Perspektif haritalarda ustaca hazırlanmış en ince değişim dahi
bir olaya bakışımızı tamamen değiştirebilir. Yukarıda yer alan İngiltere’nin
perspektifinden Avrupa haritası bunun tipik bir örneği. Önümüzdeki yıllarda
Avrupa meselelerine yön vermesini beklediğimiz bazı konuların da altını
çiziyor.
İngiltere 2019’da AB’den çıkmış olacak. AB-İngiltere
müzakereleri manşetleri işgal ederken 2018 yılı epeyce bir siyasi melodram
özelliği taşıyacak. Ancak manşetler asıl önemli konuları yakalayamayacak. Zira
asıl mesele, İngiltere ile AB arasında bir ticaret anlaşması imzalanıp imzalanmaması
değil. Ki biz bir anlaşmaya varılmasını bekliyoruz; zira AB’nin (yani
Almanya’nın) İngiltere’yle ticareti yoğun ve İngiltere’nin de AB’yle ticareti
fazla. Anlaşmaya varamamak iki tarafın da menfaatine değil.
Fakat İngiltere’nin AB’den ayrılması, Londra’nın Avrupa’yla
dış politikasının eski haline geri dönmek zorunda olması demek. Bu sürece
girişi, kısa süre evvel Polonya-İngiltere savunma antlaşmasının imzalanmasıyla
görmüş olduk. İngiltere’nin hedefi ne? Avrupa kıtasında hiçbir devletin İngiliz
Kanalı’nın öte tarafında güç intikaline gidecek kadar güçlenmemesini sağlamak.
Bu haritanın diğer bir şaşırtıcı unsuru, merkezinde -ikili
ilişkileri, 2018’de AB’nin gidişatını diğer herhangi birinden çok daha fazla
belirleyecek olan- iki ülkenin yer alması: Polonya ve Almanya. Polonya,
Almanya’nın AB içindeki orantısız nüfuzundan bıkıp usandı ve AB içinde
Almanya’ya karşı dengeleyici güç olan İngiltere’yi kaybetmenin ne anlama
geleceğinin farkında olarak kaygı içinde. Önümüzdeki yıl, AB birçok alanda test
edilecek ve ayrılıkçılık bitip gitmeyecek; ancak AB’nin geleceği konusunda
Polonya-Almanya anlaşmazlığı izlenmesi gereken en önemli konu olacak.
GRAFİK 5: NAFTA’NIN
DİRENÇLİLİĞİ
NAFTA müzakereleri o kadar çok ısınıyor ki Kanada bile
zorlu bir müzakereciye dönüştü... Şaka bir yana, 2018 için temel
tahminlerimizden biri, her ne tehdit yayılırsa yayılsın veya Trump hangi niyet
mektuplarını imzalarsa imzalasın NAFTA’nın varlığını koruyacağı yönünde.
Yukarıdaki grafik bunu açıklıyor.
Aşırı siyasallaşmış tartışmaları analiz etmenin
bildiğimiz tek yolu, söylemleri duymazdan gelmektir. Menfaatler kelimelerin ve
siyasetin önüne geçer. Buradaki menfaatler de -her üç ülke için- NAFTA’nın
olduğu gibi kalmasını gerektiriyor. Grafiğin de gösterdiği gibi, Kanada ve
Meksika için ABD’yle ticaret, ekonomilerinin gidişatı için son derece önemli.
(…) ABD’nin NAFTA ortaklarıyla ticareti büyük, ama
dünyanın geri kalanıyla ticaret hacmine kıyasla düşük sayılır. Bununla birlikte
şunu unutmamalıyız ki ABD 50 eyaletten oluşmakta ve bunlardan en etkili ikisi -yani
Kaliforniya ve Teksas- NAFTA’nın varlığının devamına çokça yatırım yaptı. Üstelik
ekonomileri NAFTA ortaklarıyla ticarete dayalı olan eyaletler sadece bu
ikisiyle de sınırlı değil.
(…) Bu üç taraf ne kadar beter birbirine hakaret
ederse etsin günün sonunda NAFTA’nın ayakta kalacağı beklenmeli.
***
Yukarıdaki beş harita ve grafik, 2017’de Geopolitical Futures olarak
hazırladığımız en iyi haritalarımızın ve grafiklerimizin bazıları ve her biri
2018’deki en önemli hikâyelerin neler olacağına ışık tutuyor. Çin ve Japonya
Asya’da güç mücadelesine girecek. İran kendi çıkarlarına uyacak şekilde
Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışacak. Petrol fiyatları İran, Suudi Arabistan
ve Rusya’nın umduğundan çok daha düşük düzeyde kalacak. İngiltere, yabancı
konumuna düşerek Kıta Avrupa’sındaki güçleri dengelemeye çalışırken Polonya ve
Almanya, Brüksel’de kararları kimin alacağı konusunda birbirine meydan okuyarak
kavga pozisyonu alacak. Ve NAFTA yaşanacak tüm siyasi acıklı oyuna rağmen
ayakta kalacak. 2018 ilginç bir yıl olacağa benzer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder