28 Ocak 2018 Pazar

J.SHAPIRO: 2018’İN HİKÂYESİNİ ANLATAN BEŞ HARİTA VE GRAFİK




Jacob L. Shapiro (Geopolitical Futures Analiz Direktörü)
Mauldin Economics, 15.1.2018 ve Geopolitical Futures, 22.1.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

(…)

HARİTA 1: ÇİN İLE JAPONYA ARASINDA YAKLAŞAN ÇATIŞMA



2017’de (…) Kuzey Kore’nin nükleer programına karşı ABD’nin önalıcı bir saldırı düzenleyeceğini öngörmüştük. Ancak bu saldırı, büyük ölçüde, ABD’yi Kim Jong Un’un füze menzilinden uzak tutacak diye kendi başkenti Seul’u feda etmek istemeyen Güney Kore yönetiminin itirazları yüzünden gerçekleşmedi.
Bunun 2018’de değişmesini beklemiyoruz. [1950’lerdeki] Kore Savaşı’nın bir tekrarı yaşanmayacak. En fazla ABD, Kuzey Kore’nin uzun menzilli nükleer silah üretiminde ilerleyişini yavaşlatmak için sınırlı taktik bir saldırı düzenleyecek. Diğer bir deyişle dünya nükleer bir Kuzey Kore fikrine alışacak. Bu da bölgede odak noktasını, Kim ile Trump arasında uçuşan ileri geri tehditlerden Çin-Japon ilişkilerine doğru kaydıracak.
Çin-Japon ilişkileri haklı olarak on yıllardır durgundu. Nihayetinde Çin ile Japonya’nın birçok ortak iktisadi menfaatleri vardı. Ancak nükleer bir Kuzey Kore bölgedeki oyunu değiştiriyor. Zira bu durum Japonya’ya Amerikan güvenlik garantisinin belki de artık eski değerine sahip olmadığı sinyalini verecek ve Tokyo’nun daha agresifçe kendi menfaatleri peşinde koşmasını sağlayacak. Bu da Çin’e ABD’nin ısırmayıp sadece havladığı ve Trump’ın kâğıttan bir kaplan olduğu işaretini verecek.
2017’de Şi Cinping, Çin’in en yeni diktatörü oldu ve Şinzo Abe, Japonya’da şaşırtıcı bir seçim zaferi kazanarak önümüzdeki yıllar için de koltuğunu sağlama aldı. Bunlar, tarihsel olarak karşılıklı güvensizlik yaşamış iki güçlü ülkenin iki güçlü lideri ve ABD’nin alışıldığı şekilde bölgede ağırlığını koyamayacak kadar çok kendi içine daldığı önsezisine sahipler. Bu da demek oluyor ki Çin ve Japonya Kore Yarımadası’nda, Güneydoğu Asya’da ve -yukarıdaki haritada görüldüğü gibi- üzerinde hak iddia ettikleri alanlarda birbiriyle doğrudan rekabete başlayacak.


HARİTA 2: İRAN YÜKSELİYOR



2017’de Ortadoğu tamamen İslam Devleti’ne karşı savaştaydı. Bu mücadele birbirine zıt kesimlerin aynı dava uğruna bir araya gelmelerine yol açtı. Rusya askerî faaliyetlerini ABD’yle koordine etti. Tarihsel rakipler olan Türkiye ile İran’ın işbirliği görülmemiş derecedeydi. Arap devletleri farklılıklarını ve Beşşar Esed’den rahatsızlıklarını bir kenara bırakıp kaynaklarını İD’i mağlup etmeye adadı.
Görüldüğü üzere savaş başarılı oldu. (…) Bu savaştan İran galip çıktı ve 2018 itibarıyla bölgede en önemli aktör olmaya artık hazır. Yukarıdaki haritada görüldüğü üzere İran, geçmişte birçok defa Ortadoğu’da hâkimiyet kuracak kadar güçlenmişti. İD’in mağlubiyeti İran’ın bölgesel ihtiraslarını hayata geçirmesi için en iyi fırsat oldu.
İran için her şey gayet yolunda. Eski baş düşmanı Irak üzerindeki nüfuzu oldukça güçlü. Esed rejiminin koltuğunu koruması, İran’ın en güçlü müttefiklerinden birinin varlığını muhafazası demek. İD’e karşı savaşın sona ermesi, Hizbullah’ın savaş alanından geri dönerek Lübnan yönetimindeki ağırlığını artırabileceği ve İsrail’in başını ağrıtacağı anlamına geliyor. Ve bütün bunlar demek oluyor ki İran, Akdeniz’e kadar gücünü yayma hayalini başarabilir.
İran’ın tüm hedeflerine ulaşmasını beklemiyoruz. Öncelikle, bölgede güçlü müttefikleri olsa bile, İran’ın coğrafyası gücünü yaymasını zorlaştırıyor. Ancak ikincisi ve daha önemlisi, Türkiye İran’dan çok daha güçlü.  Bununla birlikte Ankara bu gücünü göstermek için henüz daha hazır değil. Bu da demek oluyor ki 2018 İran’ın yılı olacak. Eğer ki mevcut avantajından başarılı bir şekilde istifade etmek istiyorsa adımlarını şimdiden atmak zorunda. Uzun vadede ise yeni bir Pers imparatorluğu hayali gerçekleşemeyecek. Bununla birlikte 2018’de İran’ın imparatorluk peşinde koşması Ortadoğu’daki gidişatı belirleyecek.

Z.T.K. İran’ın yayılmasıyla ilgili daha evvel tercüme ettim şu üç analizi okumanızı tavsiye ederim:
George Friedman, Mauldin Economics, 17.10.2016
George Friedman & Jacob L. Shapiro, Mauldin Economics, 20.3.3017 ve Geopolitical Futures, 27.3.2017
Kamran Bokhari, Stratfor Analiz, 12.5.2015


GRAFİK 3: PETROLÜN CAM TAVANI


Bu grafik, [Alaska ve Hawaii dışındaki] 48 Amerikan eyaleti, Meksika Körfezi ve Kanada’da yeni petrol kuyularının masrafları çıkartıp kâra geçiş fiyat aralığını gösteriyor. Bu kuyuların çoğu için bu kâra geçiş noktası varil başı 60 doların da epeyce aşağısına indi. Bu da demek oluyor ki 2018, yine petrol fiyatlarının düşük seyrederek özellikle İran, Suudi Arabistan ve Rusya’nın temel problemlerini çözmesine imkân vermeyeceği bir yıl olacak.
Bu analizi kaleme aldığımız sırada petrol fiyatları 70 dolara yaklaştı. Bunun bir dizi nedeni var: soğuk havalar, siyasi belirsizlik ve ABD ham petrol stoklarında beklenmedik şekilde büyük düşüş. Şunu unutmamak gerekir ki birçok OPEC üyesi ham petrol üretiminde kesintiye gidecek bile olsa 2018’de arz talebi aşacak.
Bu, İran’ın yurtdışı maceraları için daha az para harcamak durumunda kalması demek. Suudi Arabistan için ise siyasi çalkantı anlamına geliyor; zira yeni genç veliaht prens kendisinden evvel hiçbir Suudi yöneticinin yapamadığını yapmaya kalkıştı: Suudi Arabistan’ı petrol gelirleriyle bir arada tutulan sun’i bir devlet olmaktan çıkarmak. Rusya için bu, sosyal harcamaları ve savunma harcamalarını kesmek veya ekonomisini çökecek hale getirmek arasında bir tercih yapmak demek (ki bunlardan hiçbiri Moskova açısından hoş seçenekler değil).
Büyük ham petrol üreticilerinden birini yere serecek herhangi bir büyük olayın yokluğunda (ki biz 2018’de böyle bir gelişme öngörmüyoruz) petrol fiyatlarının 60 dolar veya belki biraz daha altında kalacağını bekliyoruz. Tam fiyatı tahmin edemeyiz; fakat petrole bağımlı devletlerde problemlerin devam edeceğini ve aynı zamanda ABD’de üretimin tarihî rekora koşacağını öngörüyoruz.


HARİTA 4: AVRUPA’DA KARTLAR KARIŞIYOR


Perspektif haritaları, Geopolitical Futures olarak hazırladığımız, benim en beğendiğim harita çeşidi. Perspektif haritalarda ustaca hazırlanmış en ince değişim dahi bir olaya bakışımızı tamamen değiştirebilir. Yukarıda yer alan İngiltere’nin perspektifinden Avrupa haritası bunun tipik bir örneği. Önümüzdeki yıllarda Avrupa meselelerine yön vermesini beklediğimiz bazı konuların da altını çiziyor.
İngiltere 2019’da AB’den çıkmış olacak. AB-İngiltere müzakereleri manşetleri işgal ederken 2018 yılı epeyce bir siyasi melodram özelliği taşıyacak. Ancak manşetler asıl önemli konuları yakalayamayacak. Zira asıl mesele, İngiltere ile AB arasında bir ticaret anlaşması imzalanıp imzalanmaması değil. Ki biz bir anlaşmaya varılmasını bekliyoruz; zira AB’nin (yani Almanya’nın) İngiltere’yle ticareti yoğun ve İngiltere’nin de AB’yle ticareti fazla. Anlaşmaya varamamak iki tarafın da menfaatine değil.
Fakat İngiltere’nin AB’den ayrılması, Londra’nın Avrupa’yla dış politikasının eski haline geri dönmek zorunda olması demek. Bu sürece girişi, kısa süre evvel Polonya-İngiltere savunma antlaşmasının imzalanmasıyla görmüş olduk. İngiltere’nin hedefi ne? Avrupa kıtasında hiçbir devletin İngiliz Kanalı’nın öte tarafında güç intikaline gidecek kadar güçlenmemesini sağlamak.
Bu haritanın diğer bir şaşırtıcı unsuru, merkezinde -ikili ilişkileri, 2018’de AB’nin gidişatını diğer herhangi birinden çok daha fazla belirleyecek olan- iki ülkenin yer alması: Polonya ve Almanya. Polonya, Almanya’nın AB içindeki orantısız nüfuzundan bıkıp usandı ve AB içinde Almanya’ya karşı dengeleyici güç olan İngiltere’yi kaybetmenin ne anlama geleceğinin farkında olarak kaygı içinde. Önümüzdeki yıl, AB birçok alanda test edilecek ve ayrılıkçılık bitip gitmeyecek; ancak AB’nin geleceği konusunda Polonya-Almanya anlaşmazlığı izlenmesi gereken en önemli konu olacak.


GRAFİK 5: NAFTA’NIN DİRENÇLİLİĞİ



NAFTA müzakereleri o kadar çok ısınıyor ki Kanada bile zorlu bir müzakereciye dönüştü... Şaka bir yana, 2018 için temel tahminlerimizden biri, her ne tehdit yayılırsa yayılsın veya Trump hangi niyet mektuplarını imzalarsa imzalasın NAFTA’nın varlığını koruyacağı yönünde. Yukarıdaki grafik bunu açıklıyor.
Aşırı siyasallaşmış tartışmaları analiz etmenin bildiğimiz tek yolu, söylemleri duymazdan gelmektir. Menfaatler kelimelerin ve siyasetin önüne geçer. Buradaki menfaatler de -her üç ülke için- NAFTA’nın olduğu gibi kalmasını gerektiriyor. Grafiğin de gösterdiği gibi, Kanada ve Meksika için ABD’yle ticaret, ekonomilerinin gidişatı için son derece önemli.
(…) ABD’nin NAFTA ortaklarıyla ticareti büyük, ama dünyanın geri kalanıyla ticaret hacmine kıyasla düşük sayılır. Bununla birlikte şunu unutmamalıyız ki ABD 50 eyaletten oluşmakta ve bunlardan en etkili ikisi -yani Kaliforniya ve Teksas- NAFTA’nın varlığının devamına çokça yatırım yaptı. Üstelik ekonomileri NAFTA ortaklarıyla ticarete dayalı olan eyaletler sadece bu ikisiyle de sınırlı değil.
(…) Bu üç taraf ne kadar beter birbirine hakaret ederse etsin günün sonunda NAFTA’nın ayakta kalacağı beklenmeli.

***
Yukarıdaki beş harita ve grafik, 2017’de Geopolitical Futures olarak hazırladığımız en iyi haritalarımızın ve grafiklerimizin bazıları ve her biri 2018’deki en önemli hikâyelerin neler olacağına ışık tutuyor. Çin ve Japonya Asya’da güç mücadelesine girecek. İran kendi çıkarlarına uyacak şekilde Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışacak. Petrol fiyatları İran, Suudi Arabistan ve Rusya’nın umduğundan çok daha düşük düzeyde kalacak. İngiltere, yabancı konumuna düşerek Kıta Avrupa’sındaki güçleri dengelemeye çalışırken Polonya ve Almanya, Brüksel’de kararları kimin alacağı konusunda birbirine meydan okuyarak kavga pozisyonu alacak. Ve NAFTA yaşanacak tüm siyasi acıklı oyuna rağmen ayakta kalacak. 2018 ilginç bir yıl olacağa benzer.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder