Chris Doyle (Arap-İngiliz
Uyumu Konseyi CAABU başkanı)
Middle East Eye,
11.1.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
Michael Wolff’un dünyada çok
satan, Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk yılını anlatan Ateş ve Öfke: Trump’ın
Beyaz Saray’ının İçinde kitabı, medyaya sızdırılan işlevsiz ve kaotik
hikâyelerin çoğunu doğruluyor, Ortadoğu da dâhil dış politikanın nasıl
yürütüldüğüne dair içyüzü anlamaya dönük bazı çarpıcı anlatımlarla.
Trump öncelik
(…)
(…) Amerika öncelik stratejisi,
göçmen karşıtı uygulamalar ve korumacılık konusunda bastıran kişi Ağustos
2017’de görevinden alınan Baş Stratejist Steve Bannon’du.
(…)
Başkan olmaya
uygun değil
(…) Wolff’un anlatımıyla, birbiri
aleyhine çatır çatır ifşaatlarda bulunanların her birinin ortak noktası,
Trump’ın başkanlık için uygun olmadığına inanmaları.
Bannon-Kushner nefreti sürekli
olup bu, Çin ve Ortadoğu da dâhil pek çok dış politika meselesine, Yahudilere
ve İsrail’e karşı tutuma kadar yansıyor. Wolff’a göre [Trump’ın damadı
Jared] Kushner, Bannon’un bir Yahudi düşmanı olduğu kanaatine varmış. Henry
Kissinger, Trump’ın Beyaz Saray’ının içini “Yahudiler ile Yahudi olmayanlar
arasında bir savaş” olarak görüyormuş.
Liyakati sıfır olmasına rağmen
Ortadoğu dosyası Trump tarafından Kushner’e verildi. Bannon, Kushner’i İsrail
konusunda yumuşak olmakla ve onu savunmak için yeterince çaba sarf etmemekle
ağır bir şekilde eleştirmekten hep zevk almış. “Alt-right” denilen
alternatif sağcıların çoğu gibi Bannon’un İsrail’i müdafaası da Yahudilere
saygıdan ziyade Müslümanlara karşı içgüdüsel tiksintisinden kaynaklanıyor.
Bannon, Trump’ın “en sapasağlam
Yahudi” olarak görerek İsrail konusunda sürekli hürmet edip boyun eğdiği multi
milyarder kumarhaneler kralı Sheldon Adelson’u seferber edip kullanmış.
Bannon, Wolff’a demiş ki “Daha
ilk günden Amerikan büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyoruz” ve belki daha da açığa
vuran bir şekilde “Bırakın Ürdün Batı Şeria’yı, Mısır da Gazze’yi alsın.
Bırakın anlaşsınlar veya bununla cebelleşirken batsınlar”. Mevcut haliyle
Mısır’ın Gazze’de ana güç olma şansı göz ardı edilemez.
Ortadoğu’nun
kilit oyuncuları
Nisan 2017’de Suriye’de Han Şeyhun’a
yönelik kimyasal silahlı saldırı, başkanlığının daha onuncu haftasında Trump’ı
ilk büyük uluslararası imtihandan geçirdi. Yeni başkanın ne yapacağını dünyanın
çoğu gibi Beyaz Saray çevresi de kestirmeye çalışıyormuş.
Bannon, Suriye’ye askeri bir mukabeleye
karşı olan tek kişiymiş, bu türden standart cevapların Ortadoğu’da çözüme değil
kördüğüme yol açtığına inanıyormuş. Trump da işadamı yönüne seslenen “benim bu
işten çıkarım ne” güdüsüyle onunla kısmen de olsa mutabıkmış.
Bu konuda Bannon’un kaybetmesi,
büyük ölçüde, Trump’ı sıkan detaylı bir brifing yerine ölen çocukların çarpıcı
görüntülerini gösteren [kızı] Ivanka sayesinde gerçekleşmiş.
Kushner, Bannon’un sadece aşırı
tecritçi/izolasyoncu değil, üstelik bir de “Dünya yanıyor, bırak yanmaya devam
etsin” tarzı apokaliptik dünya görüşü yüzünden telaş içindeymiş. Tabii ki bu
kararda kilit bir unsur da Trump’ın düşünme sürecinin diğer bir özelliğiyle
alakalı: Selefi hem Obama’nın hem de [Bush dönemi] Neoconların
yaptığının tam aksini yapmak.
Zamanla Trump, Ortadoğu’da dört
kilit oyuncu olduğu kanaatine varmış: İlk üçü sonuncuya karşı birleştirilmesi
gereken İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve İran. İran’ın bütün kötülüklerin
anası olduğu fikrine Trump’ı getiren General Michael Flynn olmuş.
Bu görüşler o denli sabitleşmiş
ki İran’a karşı duran herkes dolayısıyla iyi demekmiş.
Suudi Arabistan ve yeni Veliaht
Prensi Muhammed bin Selman, Jared Kushner’le hayati bir ilişki kurdu. Trump’ın
seçim kampanyasındaki Suudi karşıtı söylemini (…) yumuşatmasında, aşırıcılığa
karşı herhangi bir savaştan çok daha önemli olan faktör milyarlarca dolarlık
silah satışı oldu.
Trump’ın Beyaz Saray’ı, Wolff’un
anlatımıyla, son derece işlevsiz ve bu Trump’ın dış politikasına da yansıyor.
Kararların nasıl alındığını çözmek neredeyse imkânsız; zira ortada ne bir
sistem var ne de politika üretme veya tartışma süreci.
İçeride ve dışarıda birbiriyle
rekabet eden taraflar, uzmanlığı kötüleyen ve kendi içgüdülerinin herhangi bir
profesyonel tavsiyeden daha üstte olduğuna inanan, olgulara dirençli bir adamın
dikkatini çekmek için itişip kapışıyorlar.
(…) Belki de Trump yönetimi
Ortadoğu’da ne kadar az iş yaparsa o kadar herkesin hayrına olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder