24 Ocak 2018 Çarşamba

D.IGNATIUS: ABD, ORTADOĞU’NUN KENDİ SAVAŞINI VERMESİNE MÜSAADE EDİYOR




David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 18.1.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

Fort Polk, Louisiana
Amerikan ordusu, bataklığın ortasındaki bir üste inşa edilen yapay bir Afgan köyünde yürütülen eğitim tatbikatlarında Suriye ve Irak’ta İslam Devleti’ne karşı verilen savaştan aldığı askeri dersleri uyguluyor: Ortaklarının düşmanı yenmesine yardım et ama savaşı kendin yürütmeye kalkışma.
Modern dönemlerde başkalarının savaş vermesine müsaade etmek hiç de Amerikan metodu değildi. Amerikan ordusu, toplumları Amerikan ateş gücüyle yeniden şekillendirmeye çalışarak Irak ve Afganistan’da bataklığa saplandı, tıpkı bir nesil evvel Vietnam’da olduğu gibi. Ordunun bu kördüğümlerden aldığı ders, geri adım atmak ve yerel güçlere eğitim, danışmanlık ve hava gücüyle destek çıkmak oldu.
Fort Polk, Trump yönetiminin en yaratıcı askeri deneylerinden biri olan 1. Güvenlik Gücü Yardım Tugayı’nın son hazırlığı. İlkbaharda Afganistan’a konuşlandırılmadan evvel bu ay burada yaklaşık 1000 asker eğitiliyor. Hazırlık tatbikatlarının hepsi aynı temel temaya odaklanıyor: geri adım at ve ortakların ön cephe savaşını vermesinde ısrarcı ol.
Libya’dan Afganistan’a askeri operasyonlara nezaret eden Amerikan Merkezî Komutanlığı CENTCOM’un başındaki General Joseph Votel’le birlikte perşembe günü Güvenlik Gücü Yardım Tugayı’nın nihai eğitim alanını ziyaret ettik. Votel, yeni tugayın ardındaki düşünceyi şöyle özetledi: “Ortaklarımızın işi sahiplenmesine müsaade etmek zorundayız. Bunu yapmak bizim için zor. İşe balıklama dalıp dört elle sarılmak genlerimize işlemiş. Ama bizim işimiz, ortaklarımızın savaşmasına yardımcı olmak, yoksa onlar adına savaşmak değil.”
Afganistan simülasyonları, bir film setinin askerî versiyonu olarak dikkatlice hazırlanmış: (…) Fort Polk’taki komutan Tümgeneral Gary Brito dedi ki buradaki düşünce, askerleri “rahatsızlıkla rahata kavuşturma”.
(…)
Her noktada Votel, yeni doktrini tekrarlayan askerleri dinledi: Afganistan’a gitmek üzere olan bir çavuş “Afgan Milli Ordusu’nu öne sür” dedi ve ekledi: “Biz geride durmalıyız, çünkü bu bizim savaşımız değil”. Uzunca bir gün boyunca Votel bu alışılmadık mesajı askerî birliklere tekrarlayıp durdu. Bir danışman grubuna “Bizim gerçekte bel bağlayacağımız şey sizin intibak sağlama kabiliyetiniz” nasihatini verdi.
Bu tugay Afganistan’a gittiğinde ülke çapında Afgan Milli Ordusu birlikleriyle ortaklık kuran, her biri aşağı yukarı 10’ar kişilik toplamda 36 savaş danışmanlığı timine sahip olacak. Tim üyeleri savaş uçaklarından, insansız hava araçlarından ve ağır silahlardan ateş desteği verme talebinde bulunabilecek. Diğer timler karargâhlarda ve lojistik operasyonlarda yardımcı olacaklar. Çoktandır Afganistan’da bulunan 10.000’i aşkın Amerikan birliğine katılacaklar.
Ordunun farklı birliklerinden gönüllülerle hızlıca oluşturulan bu yeni tugay, 15 yılı aşkın bir süredir yaşanan hüsranın ardından Pentagon’u bezdiren şu üç konuyla baş etme girişimi: İşe yarayacak şey nedir? Başarılı taktikler nasıl sürdürülebilir? Irak, Afganistan ve Suriye’de yıldız oyuncular olan Özel Harekât birliklerinin “eğit ve yardım et” becerileri ordunun geneline nasıl yayılabilir?
Bu taktik değerlendirmeye öncülük eden, Irak ve Afganistan’da savaşmış deneyimli isim Savunma Bakanı Jim Mattis. Geçtiğimiz ilkbaharda savaş alanlarında neyin işe yarayıp yaramadığı konusunda bir “başarısızlık analizi”ne başladı.
Yeni tugay, bir yıllık tartışma ve gecikmenin ardından en sonunda Trump yönetiminde ilgi çeken, daha geniş çerçevede Ortadoğu’da askeri planları şekillendirme sürecini ortaya koyuyor. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, bu hafta Stanford Üniversitesinde bu stratejik çerçevenin Suriye ayağını özetledi [Z.T.K. Tillerson'ın Stanford'daki konuşmasının tercümesini okumak için TIKLAYINIZ]. Tillerson, Suriye’nin kuzeydoğusunda istikrara yardımcı olmak için ABD’nin buradaki birlikleri eğitmeye ve desteklemeye devam etmesi gerektiğini savundu. Geçmişte bu çatışma alanlarından çıkıp gitmenin de ulus inşası üzerinden yerel yönetime yön vermeye kalkışmanın da birer hata olduğunu söyledi.
ABD Ortadoğu’da savaşmaktan o denli hüsrana uğradı ki insanlar İslam Devleti’ne karşı kazanılan zaferi –ve bunu sağlayan [yerelle] ortaklık kurma taktiğini– pek de fark edemediler. ABD’nin Suriyeli Kürtler ve Iraklı Şiilerle işbirliği komşu ülkeleri, özellikle de Türkiye’yi sinirlendirdi. Ama sonuç aldı.

 T.E.Lawrence döneminden bu yana uzmanlar, Ortadoğu halkının kendi savaşlarını kendisinin vermesi gerektiğini savundu. Bu basit ama hayati fikir en sonunda Pentagon’da yerleşmişe benziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder