David
Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve
kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 18.1.2018
Tercüme: Zahide Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin
bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
Fort Polk,
Louisiana
Amerikan ordusu,
bataklığın ortasındaki bir üste inşa edilen yapay bir Afgan köyünde yürütülen
eğitim tatbikatlarında Suriye ve Irak’ta İslam Devleti’ne karşı verilen
savaştan aldığı askeri dersleri uyguluyor: Ortaklarının düşmanı yenmesine
yardım et ama savaşı kendin yürütmeye kalkışma.
Modern
dönemlerde başkalarının savaş vermesine müsaade etmek hiç de Amerikan metodu
değildi. Amerikan ordusu, toplumları Amerikan ateş gücüyle yeniden
şekillendirmeye çalışarak Irak ve Afganistan’da bataklığa saplandı, tıpkı bir
nesil evvel Vietnam’da olduğu gibi. Ordunun bu kördüğümlerden aldığı ders, geri
adım atmak ve yerel güçlere eğitim, danışmanlık ve hava gücüyle destek çıkmak
oldu.
Fort Polk, Trump
yönetiminin en yaratıcı askeri deneylerinden biri olan 1. Güvenlik Gücü Yardım
Tugayı’nın son hazırlığı. İlkbaharda Afganistan’a konuşlandırılmadan evvel bu
ay burada yaklaşık 1000 asker eğitiliyor. Hazırlık tatbikatlarının hepsi aynı
temel temaya odaklanıyor: geri adım at ve ortakların ön cephe savaşını
vermesinde ısrarcı ol.
Libya’dan
Afganistan’a askeri operasyonlara nezaret eden Amerikan Merkezî Komutanlığı
CENTCOM’un başındaki General Joseph Votel’le birlikte perşembe günü Güvenlik
Gücü Yardım Tugayı’nın nihai eğitim alanını ziyaret ettik. Votel, yeni tugayın
ardındaki düşünceyi şöyle özetledi: “Ortaklarımızın işi sahiplenmesine müsaade
etmek zorundayız. Bunu yapmak bizim için zor. İşe balıklama dalıp dört elle
sarılmak genlerimize işlemiş. Ama bizim işimiz, ortaklarımızın savaşmasına
yardımcı olmak, yoksa onlar adına savaşmak değil.”
Afganistan
simülasyonları, bir film setinin askerî versiyonu olarak dikkatlice hazırlanmış:
(…) Fort Polk’taki komutan Tümgeneral Gary Brito dedi ki buradaki düşünce,
askerleri “rahatsızlıkla rahata kavuşturma”.
(…)
Her noktada
Votel, yeni doktrini tekrarlayan askerleri dinledi: Afganistan’a gitmek üzere
olan bir çavuş “Afgan Milli Ordusu’nu öne sür” dedi ve ekledi: “Biz geride
durmalıyız, çünkü bu bizim savaşımız değil”. Uzunca bir gün boyunca Votel bu
alışılmadık mesajı askerî birliklere tekrarlayıp durdu. Bir danışman grubuna
“Bizim gerçekte bel bağlayacağımız şey sizin intibak sağlama kabiliyetiniz”
nasihatini verdi.
Bu tugay
Afganistan’a gittiğinde ülke çapında Afgan Milli Ordusu birlikleriyle ortaklık
kuran, her biri aşağı yukarı 10’ar kişilik toplamda 36 savaş danışmanlığı
timine sahip olacak. Tim üyeleri savaş uçaklarından, insansız hava araçlarından
ve ağır silahlardan ateş desteği verme talebinde bulunabilecek. Diğer timler
karargâhlarda ve lojistik operasyonlarda yardımcı olacaklar. Çoktandır
Afganistan’da bulunan 10.000’i aşkın Amerikan birliğine katılacaklar.
Ordunun farklı
birliklerinden gönüllülerle hızlıca oluşturulan bu yeni tugay, 15 yılı aşkın
bir süredir yaşanan hüsranın ardından Pentagon’u bezdiren şu üç konuyla baş
etme girişimi: İşe yarayacak şey nedir? Başarılı taktikler nasıl
sürdürülebilir? Irak, Afganistan ve Suriye’de yıldız oyuncular olan Özel
Harekât birliklerinin “eğit ve yardım et” becerileri ordunun geneline nasıl yayılabilir?
Bu taktik
değerlendirmeye öncülük eden, Irak ve Afganistan’da savaşmış deneyimli isim
Savunma Bakanı Jim Mattis. Geçtiğimiz ilkbaharda savaş alanlarında neyin işe
yarayıp yaramadığı konusunda bir “başarısızlık analizi”ne başladı.
Yeni tugay, bir
yıllık tartışma ve gecikmenin ardından en sonunda Trump yönetiminde ilgi çeken,
daha geniş çerçevede Ortadoğu’da askeri planları şekillendirme sürecini ortaya
koyuyor. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, bu hafta Stanford Üniversitesinde bu
stratejik çerçevenin Suriye ayağını özetledi [Z.T.K. Tillerson'ın Stanford'daki konuşmasının tercümesini okumak için TIKLAYINIZ]. Tillerson,
Suriye’nin kuzeydoğusunda istikrara yardımcı olmak için ABD’nin buradaki
birlikleri eğitmeye ve desteklemeye devam etmesi gerektiğini savundu. Geçmişte
bu çatışma alanlarından çıkıp gitmenin de ulus inşası üzerinden yerel yönetime
yön vermeye kalkışmanın da birer hata olduğunu söyledi.
ABD Ortadoğu’da savaşmaktan o denli hüsrana uğradı ki insanlar İslam
Devleti’ne karşı kazanılan zaferi –ve bunu sağlayan [yerelle] ortaklık
kurma taktiğini– pek de fark edemediler. ABD’nin Suriyeli Kürtler ve Iraklı
Şiilerle işbirliği komşu ülkeleri, özellikle de Türkiye’yi sinirlendirdi. Ama
sonuç aldı.
T.E.Lawrence döneminden bu
yana uzmanlar, Ortadoğu halkının kendi savaşlarını kendisinin vermesi
gerektiğini savundu. Bu basit ama hayati fikir en sonunda Pentagon’da
yerleşmişe benziyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder