16 Ocak 2018 Salı

D.IGNATIUS: ÇİN’İN PARMAK İZLERİ HER YERDE




David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 9.1.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

Trump yönetiminin geçen ay yayınlanan Milli Güvenlik Stratejisi’nde fazla dikkat çekmeyen paragraf Amerikan üniversitelerini, düşünce kuruluşlarını, film stüdyolarını ve haber kuruluşlarını etkileyen Çin nüfuz operasyonlarıyla mücadelede yeni bir hamleyi öngörüyordu.
Yetkililer, 2016 başkanlık seçimleri kampanyasına Rusya’nın müdahalesine ilişkin Kongre ve FBI soruşturmalarının Çin’e odaklanmaktan etkilenmeyeceği görüşündeler. Daha ziyade amaç, sıklıkla serbestçe iş tutan ve fakat artan zenginliği ve gücü nedeniyle zehirleyici bir uzun vadeli etkisi olabilecek Çin’in faaliyetlerine dikkat çekmek.
Üst düzey bir yetkili dedi ki Milli Güvenlik Konseyi kurumlar arası grubu, Çin’in “geleneksel casusluğun dışında örtülü nüfuz operasyonlarının gri alanındaki” faaliyetlerine dair Washington yönetiminin çalışmalarını koordine ediyor. 55 sayfalık strateji belgesinde belirtildiği üzere mantık şu: “Amerika’nın rakipleri, dış enformasyondan kendilerini korurken, serbest toplumun dayanağını oluşturan değerlere ve kurumlara saldırmak için bilgiyi silah haline getiriyor.”
Çinlilerin operasyonlarını hedef alırken Washington yönetimi; Amerikalı akademisyenlerin, düşünce kuruluşu uzmanlarının ve gazetecilerin baskıya karşı direnmelerine yardım etmek ile Pekin’in faaliyetlerine karşı kamuoyunun endişesini beslemek arasında ince bir çizgide yürüyor. Amerikalı yetkililer, 1950’lerin histerisini önlemek ama aynı zamanda –Rusya’nın hiçbir zaman olmadığı kadar– zengin, kendine güvenen ve baştan çıkarıcı olan Çin Komünist Partisi’nin tehdidine Amerikalı kuruluşların karşı koymasına yardım etmek istiyorlar.
Washington’daki yetkililerden biri salı günkü bir mülakatta hedefin “Çin’in yumuşak gücü, yani bizim de hoş karşılayacağımız meşru insan mübadelesi ve fikir teatisi olmadığını; kastettiğimizin seçimleri, yetkilileri, politikaları, şirket kararlarını ve kamuoyunu etkilemek üzere tasarlanan zorlayıcı ve örtülü faaliyetler olduğunu” söyledi.
Obama yönetiminde Asya politikasını izleyen ve şu an bir Asya danışmanlık grubunu yürüten Kurt Campbell, [bu hamleye] ölçülü bir destek veriyor: “Çin’in nüfuz operasyonlarına ilişkin Milli Güvenlik Konseyi öncülüğündeki tahkikat eğer ki tarafsızlık içinde yürütülürse faydalı olabilir. Biz çoğunlukla Rus nüfuz operasyonlarına odaklanıyoruz. Ancak Çinliler burada çok daha sinsice ve karmaşık bir gündeme sahipler.”
Trump yönetimi tahkikatının katalizörü Avustralya’daki bir soruşturma oldu. Bu soruşturmayla, güvenlik şefinin deyimiyle, Avustralya’nın egemenliğine zarar verebilecek “daha evvel görülmemiş” bir dış müdahale ifşa oldu. (…)
Washington’daki yetkili, Amerikan kurumlarına Çin tarafından nasıl baskı yapılabileceğine dair bazı örnekler sundu:
·        Üniversiteler 350.000’i aşkın Çinliye ev sahipliği yapıyor ki bu rakam ABD’deki yabancı öğrencilerin neredeyse üçte birine tekabül ediyor. Pekin, bu öğrencileri Çinli Öğrenciler ve Akademisyenler Birliği’nin yerel şubesine katılmaya teşvik ediyor. Bazen öğrenciler [Çin istihbaratıyla] sıkıştırılıyor. (…)
Pekin’e direnen öğrenciler ve üniversite yetkilileri bir bedel ödeyebilirler. (…)
·        Düşünce kuruluşları Çin çalışmaya istekli; ama araştırmayı desteklemek üzere para, sıklıkla Pekin’le yakın ilişkileri olan iş dünyası yöneticilerinden geliyor. Bu da sinsi Çin yanlısı önyargılara yol açabilir. (…)
·        Hollywood stüdyoları özellikle hassas bir mesele; zira Çin’deki gişe hâsılatı kâr-zarar bilançoları açısından son derece önemli. Çin’de bilet satışları 2010’da 1,5 milyar dolarken geçen sene 8,6 milyar dolara ulaştı ve bu haliyle hâsılat bakımından ABD’den sonra ikinci sırada geliyor. Kaçınılmaz olarak Amerikan stüdyoları Çinli yetkililerin hassasiyetlerini incitmekten korkuyor.
·        Haber kuruluşları da baskı altında kalabilir. Çin aşırı saldırgan olarak gördüğü gazetecilere vizeyi ve yayınlara onayı sınırlandırabilir. 2012’de Bloomberg News Çinli siyasi liderlerin aile servetlerini ifşa eden yayınlar yapınca Pekin geçici de olsa Bloomberg’in mali veri uçbirimlerinin satışını engelledi.
Çin’in parıldayan modern yüzü, sıklıkla dışarıdakileri bu ülkenin aslında Batı’dakiler gibi olduğuna ikna eder. Şu an Jamestown Vakfı için Çin’in nüfuz faaliyetlerini araştıran eski CIA analizcisi Peter Mattis “o kadar da değil” diyor. Amerikalı kanaat önderleri Çinli temsilcilerle temasa geçtiğinde bunun serbest akan değil kontrollü bir “kanal” olduğunu görüşünde. 

ABD daha evvel hiç Çin’e benzeyen bir rakiple yüzleşmedi; Çin demokratik değerlere yönelik bu denli zorlu ve iyi finanse edilmiş bir meydan okumayı temsil eden bir rakip. Amerika tabii ki yeni bir “Kızıl Korku” istemiyor, ama belki de bu bir uyarı alarmı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder