14 Ocak 2018 Pazar

D.IGNATIUS: İRAN REJİMİ İLELEBET KAZANMAYI SÜRDÜREMEZ




David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 4.1.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

(…)
İran’daki gösterilerin “devrim öncesi” şartları yaratıp yaratmadığı sorusu daha büyük bir noktayı gözden kaçırabilir. Değişim süreci çoktan başladı. Rejimin baskı araçlarını kullanmasıyla huzursuzluk gözden kaybolabilir. Ancak protestolar o denli yaygındı ki (eski bir Amerikalı istihbarat görevlisinin söylediğine göre 80 şehre yayılmıştı) tüm ülkeyi kutuya geri sokmak mümkün olmayacaktır.
İran’daki protestolar 1979 Devrimi’nden bu yana derinleşen tezatları ortaya döktü: yaşlı teokratik yöneticilere karşılık kıpır kıpır bir genç ülke, muazzam iktisadi kapasitesine rağmen kötü performans, iç ihtiyaçlarına karşılık dış maceralar. Hükümet de bölündü; Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani protestoculara sempatisini dile getirirken dinî lider Ayetullah Ali Hamaney ise muhalifleri ezme ümidinde.
Günümüz dünyasında baskının kısa vadede işe yaramayacağını savunmak zor. Ama bu uzun vadeli bir oyun ve mollalar silahlı olsa da kamuoyunun güvenini kaybetmişe benziyorlar. Rejim zayıflarken mutsuz ülke adına konuşacak popüler bir liderin doldurabileceği bir alan var ortada. Bir hafta evvel bu Ruhani olabilirdi, ama artık bu şansı kaybetmiş gibi görünüyor.
İran’daki protestoları ne denli hararetle desteklemek gerektiği konusunda Batılı hükümetler bölünmüş durumda. Başkan Trump’ın yaygaracı tweetleri Avrupa’daki hükümetleri rahatsız etti; zira onlara göre bu tweetler, rejimin “Büyük Şeytan”ı ve diğer dışarıdan burnunu sokanları suçlamasını kolaylaştırıyor. Bu hafta Fransa, Almanya ve İngiltere ABD’nin İran’a karşı ortak bir açıklama yapma talebini tereddütle karşıladı. Trump’ın söylemleri çoğunlukla sorumsuzca olmakla birlikte bu konuda haklı.
(…)Susmak yanlış. Batı, İranlı protestocuları barışçıl kalmaya teşvik edip rejimi de vatandaşlarına karşı şiddetten sorumlu tutulacağı konusunda uyarmalı. Eğer ki rejim, tıpkı 2009 Yeşil Hareketi sırasında olduğu gibi sert önlemlere başvurursa bunun sonuçlarına katlanmalı.
Batı ayrıca İran’la iletişim hatlarını açık tutmaya yardımcı olmalı. (…) 2009’da İran’da kullanılan akıllı telefon sayısı 1 milyonken bugün tahminen 48 milyona ulaştı. İranlılar rejimin bloke edebileceğinden çok daha fazla şifreli mesaj uygulamasına erişebilirler. Güneydeki bazı noktalardan cep telefonları BAE ve başka yerlerdeki ağlara erişebilir. (…)
Dünya İran rejiminin baskıcılığına ve istikrarsızlaştırıcılığına odaklanmışken Trump yönetiminin konuyu İran nükleer anlaşmasına kaydırması aptalca olur. Trump anlaşmayı korumalı ve İran’ın dışarıya müdahalelerine odaklanmalı. Tam da dikkati içeriye odaklanmışken İran’ın Yemen, Suriye ve Lübnan’daki vekil güçlerine lojistik akışı sıkıştırmanın ideal bir vakti. ABD ve müttefikleri, İran’ın vekillerine meydan okumak suretiyle protestocuların “Gazze’ye, Lübnan’a değil, hayatım İran’a feda” sloganını güçlendirecektir.
(…)
Ortadoğu geçtiğimiz haftadan ne ders aldı? Ben bu soruyu Suudi Kralı’nın oğlu ve Washington Büyükelçisi Prens Halid bin Selman’a yönelttiğimde şu cevabı aldım: “İran rejimi geleceğin önünün tıkamaya çalıştı. Tersine bir devrim yapmaya çalışıyorlar. Biz ise diğer tarafa gitmek istiyoruz.” Eğer Suudiler gerçekten gençlik ve modernleşme üzerine bahis oynuyorsa doğru yöne gidiyorlar demektir.

İran rejimi bu hafta sarsıldı ve buna acımasızca karşı koyacaktır. Ama değişime bu denli aç bir toplumda teokrasinin ilelebet galip geleceğini hayal etmek zor. Batı bu savaşı veremez. Ama kimin doğru kimin yanlış olduğunu söylemekten korkmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder