James Clapper
ile röportaj (Amerikalı emekli general, Milli İstihbarat eski direktörü (2010-2017) ve Savunma İstihbarat Teşkilatı
eski direktörü (1991-1995))
Röportajı yapan:
Susan B. Glasser (Politico dergisi dış politika başyazarı)
The Global Politico,
30.10.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
Bugüne kadar kamusal hayatta şahit olduğum en sürpriz
başkalaşımlardan birini yaşadınız. ABD’nin en üst istihbarat makamındayken
basına konuşmayı sevmemenizle meşhurken şu an Başkan Trump’ı belki de kamuoyu
önünde en çok eleştirenlerden ve hâlihazırda yaşanan sıradışı olayları
yorumlayanlardan birine dönüştünüz. Sizi değiştiren belirli bir an var mıydı?
Hayır zannetmiyorum. Milli istihbarat direktörü olarak
yönetimde görev aldığım sırada, özellikle Snowden ifşaatlarının ardından, böyle
bir makamda özgürce ve açık yüreklilikle konuşmak epeyce zordu. Bu nedenle istihbarat
teşkilatı olarak bizim [adımıza konuşan] bazı son derece önemli
vekillerimiz vardı; mesela istihbarat makamındaki bizler yapamazken istihbarat
programlarını savunan, hitabeti çok iyi, müthiş bir sözcü olan Mike Hayden
gibi.
Ben de bu örneği hatırlayıp istihbaratta çalışan
görevliler adına kamuoyu önünde konuşacak faydalı bir ses olabileceğime karar
verdim.
Acaba sizi yüksek sesle konuşmaya iten şey Donald
Trump’ın istihbarat teşkilatına yönelik ilk saldırıları olabilir mi?
Tabii ki bu bir faktördü. Daha başkanlık makamına
oturmadan evvel teşkilatı küçük düşürmeye başlamış, özellikle de teşkilattan
“Naziler” diye söz etmişti. (…)
Ben de (…) teşkilatı savunmam gerektiğini hissettim.
Geçtiğimiz dokuz ay içinde Başkan Trump’ın salt
konuştuğu söylem düzeyinden atamaların yapıldığı ve politikaların uygulandığı
icraat aşamasına geçildi. Bu sürecin istihbarat teşkilatlarının siyasallaşması
gibi bir zararlı etki doğurduğunu düşünüyor musunuz? Trump’ın yol açtığı
sonuçlar neler?
Baskıyı hafifleten şey, Başkan’ın Naziler olarak gördüğü
kişilerin, yani John Brennan, Jim Comey ve benim görevlerimizi bırakmamız oldu.
Bu pozisyonlara kendisi atamalar yaptı ve bence bu, istihbarat
teşkilatlarındaki görevlilerin çıkarlarına hizmet eden bir durum.
İstihbarattaki görevlilerin doğru işler yapmaya devam edeceklerini düşünüyorum.
Onlar iktidara hakikati ileteceklerdir; tabii bu gerçekliğe kulak asıp asmamak
yine iktidara kalmış bir şey.
(…)
Trump’ın milli güvenlik aygıtlarındaki generallerin
rolüne geçelim. Biliyorsunuz, Başkan sıklıkla “benim generallerim” diyor. Buna
karşılık, “onun milli güvenliği”nden endişe duyan insanlar General Kelly,
General McMaster ve tabii ki General Mattis gibi tecrübeli isimlerin
Pentagon’da bulunmasından biraz olsun rahatlıyorlar. Siz bu konuda nerede
duruyorsunuz? Sizce bu generaller sayesinde daha güvende miyiz yoksa bu, sivil
kontrol sistemimizden bir sapma mı?
Deniz Piyadesi İhtiyat Teşkilatı’ndaki dönemi de
katarsam toplamda 34 yılını orduda geçirmiş bir eski asker olarak, bizdeki
ordunun siviller tarafından kontrolü sisteminin temel prensibine hep son derece
saygı duydum. Öte yandan bu siyasi-sivil makamları doldurmasında General
McMaster örneğindeki gibi muvazzaflara da emekli generallere de öncelik
verilmesinden içgüdüsel olarak pek hoşlanmıyorum.
Ama evet, onların sözkonusu makamlarda bulunmasından
memnunum. Onların oturmuş/deneyimli, ferasetli, mutedil ve ölçülü bir
muhakemeyi ve kararı temsil ettiklerini düşünüyorum. Şahsi dostum olan ve bence
bütün seleflerinden çok daha ağır bir yükü omuzlayan Savunma Bakanı Jim Mattis
için bu özellikle geçerli.
Daha büyük yükleri konuşalım. Sizce Kuzey Kore’yle şu an
ciddi bir savaş ihtimali var mı?
Genç bir istihbarat subayı olarak 1976’da İstihbarat
Başkanlığının Pasifik Komutasında görevliydim ve bir Kore askerî birliği
tarafından iki Amerikan askerinin doğranarak öldürdüğü askerden arındırılmış
bölgedeki ağaç kesimi olayını araştırmıştım. O dönemki atmosferi hatırlıyorum;
bir savaşın patlak verme ihtimali bugünküne kıyasla çok daha somut ve yüksekti.
Hâlihazırda Başkan Trump ile Kim Jong-un arasında havada uçuşan aşırı ölçüsüz
ve savaşkan söylemin bir kısmından endişe duyuyorum.
Başkan Trump, mükemmel bir danışmanlar kadrosunca
çevrili olmanın avantajını yaşıyor; ancak Kim Jong-un kendisine objektif
şekilde akıl verecek danışmanlardan yoksun. Ağzından çıkan her sözü görev
addederek (…) takip eden, (…)
madalyalarla donatılmış dalkavuklarla çevrili.
Hakaret edildiğinde (…) Kim Jong-un’u harekete geçirecek
ateşleme noktası nedir merak ediyorum. 2014 Kasım’ındaki Kuzey Kore ziyaretimde
açıkça gördüğüm üzere, Kim Jong-un’un öyle sadece Kuzey Kore Demokratik
Cumhuriyeti’nin devlet başkanı değil, aynı zamanda ilahı olduğunu unutmamak
gerekir. Yani bir devlet başkanı olarak ona hakaret ettiğinizde aslında Kuzey
Korelilerin ilahına hakaret etmiş oluyorsunuz. (…)
Konunun bir diğer boyutu da Başkan Trump’ın “gazap ve
öfke” ve “Kuzey Kore’yi tamamen yok etme” tehditleri. Eğer gerçekleşirse bunun
sadece kuzeyin askerden arındırılmış bölgesiyle sınırlı kalması mümkün değil.
Savaş, askerden arındırılmış bölge boyunca uzanan topların ve roketlerin
menzili içinde yaşayan 15 milyon insanın hayatını tehlikeye atacağınız güneye [yani
Güney Kore’ye] de sıçrayacaktır.
Eğer ki biz tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde Kuzey
Kore’ye saldırırsak hiç şüphem yok ki Pyongyang yönetimi, karşılık olarak bütün
roketlerini ve toplarını [Güney Kore’nin başkenti] Seul’u hedef alacak
şekilde ateşleyecektir ve defalarca ahdettikleri gibi Güney Kore’nin başkentini
cehenneme çevirecektir. Yani bu tür bir şeye girişirsek sonuçları tufan
olacaktır.
(…)
(…) Biz Trump Gezegeni’nde yaşıyoruz ve bu tamamen
farklı bir evren. Yürütmenin anayasal yetkilerini, Kuzey Kore’yle nükleer savaş
ihtimalini, Rusya’yı konuşuyoruz. Sizce dünya değişmekte mi, yoksa biz şu an
sadece Donald Trump’ın reality şovunda mıyız?
Evet, biz kesinlikle farklı bir dünyadayız (…). Trump’ın
başkanlığı, alışık olduğumuzdan tamamen farklı bir model. Gerçekten de o büyük
bir iletişimci. Twitter’ı muazzam şekilde kullanıyor. Ama keşke bunu yaparken
gerçekliklere sadık kalabilseydi. Çünkü Twitter, Amerikan halkıyla doğrudan
temas kurmanın son derece etkili bir yolu.
Ancak bu twitlerdeki çarpıtmalar ve gerçek dışılıklar
zamanla onun ve mesajlarının inandırıcılığını giderek azaltacaktır.
Sizce Cumhuriyetçi senatörlerin Başkan Trump hakkında
konuşmaları ne gibi etkiler doğurabilir? Onlar bunu doğruluk, dürüstlük adına
yaptılar; ama bu, ABD’yi uluslararası alanda nasıl sarsacak?
Senatör Corker ve Senatör Flake’in konuşmalarından
gerçekten çok memnun oldum. (…) Onların sözleri ve dile getirdikleri endişeler,
konuşmak için henüz “artık yeter” noktasına ulaşmamış diğerleri için sembolik
önemde.
Beyaz Saray açısından, Steve Bannonlar dünyası
muvacehesinden bakıldığında bu önemli bir an. Niçin? Çünkü Başkan’ın gündemini
desteklemeyen iki kişiden daha kurtulacaklar [Z.T.K. Trump aleyhine
konuşan bahsi geçen iki senatörü kastediyor]. Aslında bu, pek gündem[i
destekleyip desteklememe] meselesi de değil, daha ziyade Trump her ne derse
desin veya her ne yaparsa yapsın ona tavizsiz, tam destek verip vermeme
meselesi.
Başkan’ı en çok rahatsız eden şeylerden biri, Rusya’ya
yönelik tutumuyla ilgili süregelen eleştiriler ve ivme kazanan soruşturmalar. Aspen Güvenlik Forumu’nda Trump’ın dış politikasıyla
Rusya’yı yeniden yüceltmek istediği esprisini yapmıştınız. Trump, Amerikan
politikasının yönünü değiştirmeyi hala başarmış değil; ama Rusya’yla baş etme
kabiliyetimiz bağlamında bunun uzun vadeli sonuçları olacağını düşünüyor
musunuz?
Tabii ki. Zaten kamuoyu önünde açık açık konuşma gereği
duymamın bir nedeni de bu. Zira sistemimizin temellerini ve değerlerimizin
altını oymaya kendini adamış Rusya, ülkemize yönelik son derece derin ve ciddi
bir tehdit. Bu tehdide yönelik kayıtsızlığı, özellikle de yürütme erkinin,
Kongre tarafından –oybirliğiyle olmasa da– her iki partinin de oylarıyla alınan
Rusya’ya yönelik ilave yaptırımlar kararını uygulamaktaki başarısızlığını
anlayamıyorum. Amerikan yönetimi bu yaptırımları hala daha uygulamaya geçirmiş
değil.
Ruslar bir süredir Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF)
Antlaşması’nı tamamen ihlal ederken “İran’ın nükleer anlaşmanın ruhuna
uymadığı” iddiasına hepimizin heyecanlanmasını doğrusu tuhaf buluyorum.
Rusların ihlalinden kimse bahsetmiyor bile.
Rusya’nın altımızı oymak için neler yapmaya çalıştığına
ve stratejik nükleer güçlerini modernize etme çabalarına bakarak (ki bütün
bunları yaparken zihninde tek bir düşman var [o da ABD]) Rusların teşkil
ettiği tehdide fazla odaklanılmamasını ben kaygı verici ve can sıkıcı
buluyorum.
Sizce Obama yönetimi sırasında Rusya tehdidine yeterince
odaklanılmış mıydı?
Bence yavaş yavaş değişti. SSCB’nin çöküşünün ardından
yakın tarihimizde başa geçmiş tüm yönetimler, Rusya’yla ilişkileri yeni baştan
ayarlamanın ve daha olumlu bir temele dayandırmaya çalışmanın müthiş bir fikir
olduğunu düşünegeldi. Tabii ki bu noktada Obama yönetimi de bir istisna
değildi.
Ancak bence 2014’te Moskova’nın Ukrayna’yı işgali ve
Suriye’de Esed’e yardım etmesiyle birlikte Rusya’yla ilişkileri geliştirme
hedefi de sona erdi. Özellikle Rusların 2016’da başkanlık seçimlerimize son
derece saldırganca ve doğrudan müdahalesinin kanıtlarını topladıkça olan
bitenin daha iyi farkına varıp uyandık.
Sizce uyanmakta yeterince hızlı mıydık?
Bakın, olgular açığa çıktıktan sonra öyle mi böyle mi
yapılmalıydı diyebilirsiniz ama ahlanıp vahlanmanın bir anlamı yok. Bu gibi
durumlarda ne yapmak gerektiğine dair bir ders kitabı veya hazır şablon yok. Bu
konuyu saatlerce tartıştık. İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson’ın açıklamasının da
gösterdiği gibi, olan bitenden tamamen bihaber değildik.
Tartışma şuydu: Rusların yaptıklarına karşı sesimizi
yükseltip dikkatlerin bu yöne çekilmesini sağlarsak acaba onları
şereflendirmiş, hak ettiğinden fazla yüceltmiş olur muyduk? Daha da önemlisi,
mesela Başkan’ın kendisi bu konuda çıkıp konuşsaydı acaba bu Donald Trump’a
karşı Hillary Clinton’a destek verici bir siyasi eylem olarak görülür müydü?
Daha evvel bu konuyu kamuoyuna mâl etmememizin karşı argümanları işte bunlardı.
Devam eden Rusya soruşturmasıyla ilgili son birkaç
aydaki ifşaatlardan daha evvel bilmeyip de yeni öğrendiğiniz şeyler oldu mu?
Tabii ki. Rusların Facebook reklamları, Twitter
kullanımı, düzmece haber ekleme gibi sosyal medya kullanımıyla ilgili genel bir
farkındalığımız vardı. Ama zaman geçtikçe Rusların yaptıklarının derinliği ve
genişliği konusunda çok çok daha fazla şeyler öğrendik.
Ya peki şimdilerde gündeme düşen Trump Tower’da Haziran
2016’daki toplantı? Siz bu temasların boyutlarının farkında mıydınız?
Hayır, bu konuda hiçbir fikrimiz yoktu ve bu da
Başkan’ın Trump Tower’in gözetlendiğinde dair absürt ithamını çürütmeye
yetiyor.
(…)
Önümüzdeki süreçte başka büyük ifşaatlar olacağını
düşünüyor musunuz? İnsanlardan sürekli duyduğumuz şeylerden biri bu. Bunun
soruşturmaya bir tür engel olduğu söyleniyor. Sizce bu anlamlı mı?
Bilmiyorum. Böyle bir şey diyemem.
Bu soruşturmayı siz yürütüyor olsaydınız dinlemek
isteyeceğiniz kişiler kimler olurdu? Sizce bu hikâyenin daha fazla bilip
anlamamız gereken en önemli kısımları neler?
İçeriden ayrıntılı özel bilgiler alıyor değilim; ama
kendi topladığım bilgilerden hareketle diyebilirim ki soruşturmayı yürütenler
doğru insanlarla irtibattalar veya irtibata geçmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla
ilave bir tavsiyem yok. Ama bana kalırsa bulgulara bakılmaksızın bu soruşturma
bir noktada sona erdirilmeli ve elde edilen bulgular kamuoyuna ilan edilmeli.
Çünkü böyle devam ederse soruşturma sadece başkan değil, başkanlık makamı,
yönetim, hükümet ve ülke üzerinde bir şüphe bulutu olarak gölge düşürmeyi
sürdürecek. İster Cumhuriyetçi olsun isterse Demokrat, artık bir sonuca ulaşmak
herkesin çıkarına olur kanısındayım.
Kongre’nin yürüttüğü soruşturmalar hakkında ne
düşünüyorsunuz? Çoktan iş karşılıklı suçlamalara dönüşüp soruşturmalar
neredeyse çökmeye başlamış görünüyor?
Hala iki partili ve makul ölçüde objektif yürüyen ve
sonucundan bir şeyler çıkacağına dair biraz olsun ümit beslenen tek soruşturma,
kanaatimce Senato İstihbarat Komitesi’ninki. Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi
ise işe yarar herhangi bir sonucun çıkamayacağı kadar tarafgirlikle malul.
Milli istihbarat başkanı rolünüz gereği bu tür Kongre
denetleme komiteleriyle ilgili uzun bir tecrübeniz var. Yasama organının
Watergate skandalı sonrası yapılan reformların bir parçası olarak öngörülen
denetim rolünü etkili bir şekilde oynayabileceğine inanıyor musunuz?
Haklısınız. O dönemde ben Milli Güvenlik Teşkilatında
genç bir memurdum; dolayısıyla bütün Watergate’i ve akabindeki gelişmeleri
takip ettim.
Bugünkünün Watergate’ten çok daha kötü bir kriz
olabileceğini söylemiştiniz.
Bunun nedeni krizin perde arkası. Zira bu defa yabancı
bir hasım, sistemimizin altını oymak maksadıyla siyasi sürecimize doğrudan,
aktif ve saldırganca müdahil oldu. Watergate skandalında ise sadece içeriyi
ilgilendiren, beş para etmez bir küçük soygunculuk vakasıyla uğraşıyorduk. Bu
yüzden bana göre bağlamlar birbirinden son derece farklı.
Peki ya istihbarat komiteleri?
Onlar başarılı olabilirler. Böyle olacaklarını
düşünüyordum. Ama işler büyük ölçüde komitelerin liderlerine bağlı. (…)
Başkan’ı ve Beyaz Saray’ı kuşatan bu tür bir kargaşa
niçin önemli? Profesyonellerden oluşan büyük bir altyapımız var. Başkan bu
denli yıkıcı ne yapabilir ki? Gücü ne kadar?
Havayı ve gidişatı belirleyen başkanlardır. Dolayısıyla
ortam, başkanların gündemine bağlı olarak aydınlatıcı ve ilerlemeci de
olabilir, göz korkutucu da. Beni endişelendiren diğer bir boyut ise bunun
yurtdışındaki dostlarımıza ve müttefiklerimize etkileri. Çoğu ABD’nin dünyadaki
konumundan, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana var olan küresel liderlik rolünü
sürdürüp sürdürmeyeceğinden çok ama çok endişeli.
Sizce Vladimir Putin kazandığını düşünüyor mudur?
Niye olmasın? Ruslar hayallerinin dahi ötesinde
başardılar. Seçimlerdeki [müdahaleleriyle] ilk hedefleri, siyasi
hayatımıza huzursuzluk ve nifak tohumları ekmekti ve bunu had safhada
başardılar. ABD’deki kutuplaşmayı ve bölünmeyi hızlandırıp artırdılar ve
demokratik sistemimizin altını oydular. Kamuoyunun zihninde hükümetimiz ve
sistemimiz hakkında şüpheler yaratmak istediler ve bunu kusursuz biçimde
becerdiler. Cesaretlendiler ve bunu yapmaya devam edecekler.
Kamuoyuna mâl olmuş bilgiler ışığında, sizce bu Rusya
soruşturmasının mesela Paul Manafort veya Mike Flynn hakkında bir tür iddianameyle
sonuçlanma ihtimali var mı?
Onlar hakkında olabilir. Ama bence asıl soru, Başkan
hakkında hukuki bir işlem başlatılıp başlatılmayacağı, ki bunun ülkemiz için
iyi mi kötü mü olacağı da ayrı bir soru.
Paul Manafort’un Rus oligarklarla yürüttüğü faaliyetler
ve Ukrayna’daki Rus çıkarları, daha Trump’ın seçim kampanyasına dahil olmadan
çok çok evvel gayet iyi biliniyordu. Sizce neden daha evvel bu konuda bir
soruşturma açılmadı? Acaba Paul Manafort’un Amerikan istihbaratıyla herhangi
bir bağlantısı olabilir mi?
Hayır.
Yani siz onun faaliyetlerinden haberdar değildiniz, öyle
mi?
Evet, genel olarak haberdardım. Ama şunu unutmayın ki o
bir Amerikan vatandaşı ve biz, mümkün mertebe Amerikan vatandaşları içinde
casusluk yapmaktan kaçınırız.
Sizce Ruslar, Hillary Clinton’ın seçim kampanyasını
etkilemeye çalışıyor muydu?
Bence Ruslar hedeflerini zaman içinde değiştirdiler. İlk
hedefleri, daha evvel söylediğim gibi, nifak tohumları ekmekti. Daha sonra,
-Putin’in gerek Bill gerekse Hillary Clinton’la ileri derecede şahsi husumeti
olduğundan ve 2011’de renkli bir devrimle devrilmeye çalışıldığını hissederek
bundan özellikle Hillary’yi sorumlu tuttuğundan- ona karşı kimi destekleyeceğiz
sorusunu düşünmeye başladılar. Bence Trump’ı başta ciddiye almadılar; ama adaylığını
koyduğunda onunla muhataplığın çok daha iyi olacağı kanısına vardılar. Zira
Trump, anlaşma yapmayı bilen bir işadamıydı ve mesela insan hakları ihlalleri
gibi konularda onunla daha kolay anlaşabilirlerdi. Yani Trump’ı Clinton’a
kıyasla daha cazip gördüler.
(…)
50 yılınızı istihbaratta geçirdiniz. Sizce Başkan’ın
kurumlara saldırısının uzun vadeli sonuçları olabilir mi?
Bu kilit bir soru. Kurumlarımıza gerek dışarıdan, yani
Rusya’dan, gerekse içeriden gelen saldırılara karşı endişelerimi dile getirdim.
Bence bu, sistemimiz ve temel dayanakları için gerçek bir dirençlilik testi
olacak.
Biliyorsunuz, Trump istihbaratı eleştirirken sıkça
gündeme Irak işgalini getiriyor. Bu, çok uzun bir süre önceydi ama peşini
bırakmayacak gibi görünüyor. Irak, Trump’ın istihbarat teşkilatlarımızın
objektifliği ve bağımsızlığına dair saldırısının tam merkezinde yer alıyor.
Bundan kurtuluşun bir yolu var mı?
Evet, bu oldu. Ama daha sonra, 2002 Ekim’inde yayınlanan
kitle imha silahlarıyla ilgili o meşum Irak Milli İstihbarat Değerlendirmesi
raporunda vuku bulan benzer durumları engellemek için yapılan bütün o
iyileştirmeleri duymamış olması talihsiz. Bunu gayet iyi hatırlıyorum, çünkü bu
Milli İstihbarat Değerlendirmesi’nde benim de parmağım vardı. Şahsen ben çokça
şey öğrendim ve bundan sonra benzer durumların önüne geçmek için birçok çözüm
yoluna katıldım. Bu korkunç bir yanlışlıktı. Bunu kabul ettik ve düzeltmek için
dönemin CIA Başkanı George Tenet’ten başlamak suretiyle birçok düzenlemeye
gittik. İstihbarat teşkilatı benzer durumların önüne geçmek için birçok
önleyici adım da attı.
Peki Beyaz Saray, mesela İran’ın nükleer anlaşmaya
uymadığı iddiasıyla bir rapor hazırlanması emrini verse ve istihbarat da
İran’ın anlaşmaya uyduğu sonucuna varsa sizce bu sonuca direnir mi?
Bu harika bir soru. İnanıyorum ki bu işin başını çeken
analizcilerin ilk içgüdüsü kesinlikle direnmek olacaktır. Değerlendirmelerini
ortaya koyduktan sonra ne olur gerçekten bilemiyorum. Ama bulgularından taviz
vermeyeceklerine itimat ediyorum.
Trump Şov ve bu Twitter savaşları vs. kapanına düşüp
bütün günümüzü bunlarla geçirmemiz yüzünden acaba dünyada gözardı ettiğimiz
önemli gelişmeler yaşanıyor mudur, ne dersiniz? Milli İstihbarat başkanlığı
şapkasıyla, gece boş vakitlerinizde göz ardı ettiğimiz için üzüldüğünüz şeyler
var mı?
Güzel bir soru. İstihbarat teşkilatının kurumsal olarak
odak kaybı yaşadığını düşünmüyorum; görevini yapmayı sürdürecek ve bizi
kuşatarak bütün bu konularda tetikte olmaya devam edecek. Bana kalırsa daha
büyük tehlike, siyaset üretenlerin meşguliyetleri ve istihbaratın kendilerine
söylediklerine ne ölçüde kulak astıkları.
(…) Dikkat kesilmemiz gerektiğini düşündüğünüz vakalar
neler?
(…) Şu an Çin’de olup bitenler çok önemli. Birinin
vurguladığı gibi, Başkan Xi, Komünist Parti kongresinde Çin’in yeni imparatoru
olarak takdis edildi. Çin’in yükselişi ve ABD’nin iş dünyasına ve finans
alanına aktif katılımı ve müdahaleleri sözkonusu. Bu konu izlenmeye değer.
Yine Rusların yapıp ettikleri ve INF Antlaşması’nı ihlal
etmeyi sürdürmeleri takip edilmeli ama bu konuda pek bir şey duyulmuyor. Kuzey
Kore’ye çokça dikkat kesilmiş durumdayız, bu konuda şüphe yok. Terörizm
önümüzdeki dönemde de bir meydan okuma olmaya devam edecek. Ulus-devletvari bir
yapı olarak IŞİD hilafetinin fiziki donanımlarını azaltmakta muazzam bir başarı
kazandığımızı kabul etmemiz gayet iyi. Ancak IŞİD’in ideolojisi, mesajlaşması
ve karşı-mesajları konusunun üstesinden gelmiş değiliz.
Dolayısıyla dünya çapında birçok meydan okumayla karşı
karşıyayız; istihbaratımızın bunları takibe, izlemeye ve raporlamaya devam
edeceğine hiç şüphem yok. Asıl soru(n), Washington’da dikkat dağıtıcı diğer
konular arasında bu meselelerin her birine doğru düzgün odaklanılacak mı?
(…) Ağustos ayında Başkan Trump’ın “gazap ve öfke”
sözlerinden sonra CNN’e dediniz ki “Bu kâbus daha ne kadar devam
edecek?” İstihbaratçı kimliğinizle bir değerlendirme yapmanızı istersem, sizce
Başkan’ın görev süresini tamamlama ihtimali yüksek mi?
Trump’ı görevden almak bence epeyce zaman alacak.
İnsanların bahsettiği 25. Ek Madde görevden almak için son derece üst bir çıta.
Eğer ki bu gerçekleşirse –diyelim ki görevi kötüye kullanmak suçlamasıyla
azledilirse veya daha düşük bir ihtimal de olsa suçlu bulunup hüküm giyerse–
ancak ve ancak kutuplaşmanın ve bölünmenin artmasına hizmet eder. Zira taban
bunu asla kabul etmeyecektir ve bu, sadece komplo teorilerini besleyecektir.
Dolayısıyla ben, Başkan’ın görevden alınmasının iyi bir şey olacağından emin
değilim.
Şunu belirtmeliyim ki, Başkan’ın başarılı olmasını benden
daha fazla isteyen hiç kimse yoktur. Babam 28 yıl Amerikan ordusunda hizmet
etti, İkinci Dünya Savaşı’nda ordu istihbarat subayıydı. Ben hep onun
gölgesinde büyüdüm ve izinden gittim. Dolayısıyla babamdan aldığım miras gereği
ve tabii ki gerek orduda gerekse sivil görevlerde geçirdiğim 50 küsur yıllık
hissiyatla, başkomutanımız olarak başkanlara destek, saygı ve hürmet en azami
derecede benim içime zerk oldu. Başkan’ı eleştiren kişi olarak görülmek benim
için tam bir ızdırap; ama yukarıda bahsettiğim gibi endişelerim var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder