David Ignatius (Washington
Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar
listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington
Post, 14.11.2017
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin
bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
Amerikan Başkanı Trump,
Asya gezisini tamamlarken bu 12 günlük yolculuğu Jül Sezar’a atfedilen sözün
farklı bir şekliyle özetleyebilir: Veni, vidi, blandivi. Yani geldim,
gördüm, methiyeler düzdüm.
Trump’ın gezisi bir güç
projeksiyonundan ziyade bir hac ziyaretine daha yakındı. Başkan, Amerikan
politikasının ayrıntılarını nadiren açıkladı, çoğunlukla diğer liderlerden
yardım istedi, onların erdemlerini yere göğe sığdıramadı ve dünya görüşlerini
kucakladı.
Methiye düzme turu boyunca
Trump; Japonya Başbakanı Şinzo Abe’yle “gerçekten olağanüstü” ilişkilerinden,
“çok özel bir insan” dediği Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e karşı beslediği
“inanılmaz sıcak” hislerden, “son derece başarılı” Filipinler Devlet Başkanı
Rodrigo Duterte ile “harika ilişki”lerden ve ülkesi “ülkemiz için bir yük değil
kazanç/değer” olan Rusya lideri Vladimir Putin’e olan empatisinden dem vurdu.
Ve Başkan, neredeyse her
durakta kendi kendisini övdü. ABD’ye geri dönüş yolunda gazetecilere gezinin
“muazzam” kazanımlarla dolu “olağanüstü düzeyde başarılı” olduğunu söyledi.
Trump’ın gezisi gerçekten
de tarihî olabilir ama muhtemelen kastettiği şekilde değil. Bu, ABD’nin –gözle
görünür az bir güvenlik kazanımı karşılığında– yükselen Çin gücüyle
uzlaşmasının ve dahası agresif Rusya’yla ilişkileri düzeltme arzusunun işareti
olabilir. 1945 Yalta Zirvesi’nin Doğu Avrupa’da Sovyetler Birliği
hegemonyasının kabulüne işaret ettiği gibi, bu gezi de Çin’in bir Pasifik gücü
haline gelişini tasdik etmişe benziyor. Şi’nin Trump’a dediği gibi “Pasifik
Okyanusu Çin’e de ABD’ye de yetecek kadar büyük.”
Trump, agresif Rusya’yla
uzlaşma arzusunu da net bir şekilde dillendirdi. Geçen seneki başkanlık
seçimleri kampanyasında ABD’ye karşı örtülü bir operasyon yürüttüğü iddialarını
Putin’in yalanlamasını ezbere tekrarlayıp durdu: “Başkan Putin, bizim
seçimlerimize gerçekten karışmadığı izlenimi veriyor, hem de gayet güçlü bir
şekilde.”
Eski bir CIA yetkilisinin
dikkat çektiği gibi “İş Bitiricilik Sanatı KGB’yle bir araya geldiğinde KGB
kazanır”. [Z.T.K. “İş Bitiricilik Sanatı/Art of the Deal” Trump’ın iş
hayatını anlattığı 1987’de yayımlanan kitabının başlığı. Bu cümleyle
zannedersem kastedilen şey şu: Trump yahut Amerikan iş dünyası Rus
istihbaratıyla karşı karşıya geldiğinde bundan galip çıkacak Rus
istihbaratıdır]
Ancak Trump’ın Putin’e
enayice cevabından çok daha önemlisi, ABD’nin küresel konumunu desteklemekte
Moskova’dan yardım almaya hevesli olması. Mesela Trump, Kuzey Kore meselesinde
bağıra çağıra bir kırmızı çizgi çekti; ama savaşa gidişi önlemek için Çin’in
yanısıra Rusya’nın yardımına çok açık bir şekilde muhtaç. Kuzey Kore ve tabii
ki Suriye konusunda Moskova’dan yardım almak için Trump, Putin’i görmezden
gelmeye istekli görünüyor.
[Vietnam’ın başkenti] Hanoi’deki basın toplantısında Trump bakın bunu nasıl ifade
etti: “İnsanlar Rusya’nın çok ama çok ağır yaptırımlara çarptırıldığının
farkında değil. Beli bükülüp tükenmiş bir toplumun yaralarını sarma vakti
geldi… Bana göre her daim mücadele etmek yerine Rusya’yı dostane bir konuma
çekmek dünya için bir kazanım olur.” İşte bu, gezinin en önemli açıklaması
sayılabilir.
Trump’ın bu yorumları,
ABD’nin stratejik yönelimini kaybettiği bir dönemde geldi. Senato’da görevli
önde gelen bir Cumhuriyetçi dedi ki “Biz akıntıya kapılmış sürükleniyoruz” ve
bu, son dönemde Pentagon, düşünce kuruluşları ve üniversitelerin tarafsız
uzmanlarından duyar hale geldiğimiz bir görüş. Rusya, Çin ve İran’ın hızla
askerî kapasitelerini geliştirdikleri bir zaman diliminde Trump yönetimi askerî
kuvveti beyan edici politikalara sahip olmakla birlikte potansiyel hasımlarla
fiiliyatta nasıl mücadele edeceğine dair henüz gerekli kararları almış değil.
Arizona Senatörü John
McCain’in Savunma Bakanı Jim Mattis’e hitaben yazdığı 27 Ekim tarihli pek de
dikkat çekmeyen mektubunda Amerikan yönetimin Rusya ve Çin’i caydırmak için
stratejik kararlar almakta geciktiğine dair sert bir özet vardı. Kanserle
boğuşan Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı McCain’in bugünlerde
saklayacağı hiçbir şey yok.
McCain şöyle yazdı:
“Hâlihazırda son 70 yılın en karmaşık güvenlik ortamıyla yüzleşiyoruz. Yanlış
öncelikler ve kazanımlarımızdaki başarısızlıklar, neredeyse bize eşdeğer hale
gelen rakiplerimize karşı koymak için gerekli kritik savunma kapasitelerinden
bizi mahrum bıraktı. Rakiplere ve hasımlara karşı bir zamanlar sahip olduğumuz o
büyük kuvvet farkının keyfini artık süremiyoruz. Her yerde her şeyi yapamayız.
Tercihte bulunmak zorundayız. Öncelik sırasına koymamız lazım.”
McCain aylardır birçok
uzmanın sessizce dillendirdiği şeyleri önerdi. Trump’la ilgili en üzücü şey
onun fevri askerî tehditleri değil (ki bu konuda endişelenmek için de nedenler
var). Daha derin korku, milli güvenlik konusunda bu yönetimin işe yaramaz
olması. Karar almaktan, öncelikleri belirlemekten acizler.
Trump, kendi gururu
okşansın diye başkalarına methiyeler yağdıran boş, kibirli adamın teki. Eğer ki
onun yaklaşımının altını çizen stratejik bir kavram varsa o da kabullenme/zımni
muvafakatla birleşen realizm olabilir. Asya gezisi, beni cilalı bir bando
eşliğinde Amerikan gerileyişini seyretmekte olduğumuz hissine kaptırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder