16 Kasım 2017 Perşembe

D.IGNATIUS: TRUMP’IN ASYA’DA 12 GÜNLÜK OLAĞANÜSTÜ METHİYE TURU



TRUMP’IN ASYA’DA 12 GÜNLÜK OLAĞANÜSTÜ METHİYE TURU

 

David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)

Washington Post, 14.11.2017

 

Tercüme: Zahide Tuba Kor

 

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

 

Amerikan Başkanı Trump, Asya gezisini tamamlarken bu 12 günlük yolculuğu Jül Sezar’a atfedilen sözün farklı bir şekliyle özetleyebilir: Veni, vidi, blandivi. Yani geldim, gördüm, methiyeler düzdüm.

Trump’ın gezisi bir güç projeksiyonundan ziyade bir hac ziyaretine daha yakındı. Başkan, Amerikan politikasının ayrıntılarını nadiren açıkladı, çoğunlukla diğer liderlerden yardım istedi, onların erdemlerini yere göğe sığdıramadı ve dünya görüşlerini kucakladı.

Methiye düzme turu boyunca Trump; Japonya Başbakanı Şinzo Abe’yle “gerçekten olağanüstü” ilişkilerinden, “çok özel bir insan” dediği Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e karşı beslediği “inanılmaz sıcak” hislerden, “son derece başarılı” Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte ile “harika ilişki”lerden ve ülkesi “ülkemiz için bir yük değil kazanç/değer” olan Rusya lideri Vladimir Putin’e olan empatisinden dem vurdu.

Ve Başkan, neredeyse her durakta kendi kendisini övdü. ABD’ye geri dönüş yolunda gazetecilere gezinin “muazzam” kazanımlarla dolu “olağanüstü düzeyde başarılı” olduğunu söyledi.

Trump’ın gezisi gerçekten de tarihî olabilir ama muhtemelen kastettiği şekilde değil. Bu, ABD’nin –gözle görünür az bir güvenlik kazanımı karşılığında– yükselen Çin gücüyle uzlaşmasının ve dahası agresif Rusya’yla ilişkileri düzeltme arzusunun işareti olabilir. 1945 Yalta Zirvesi’nin Doğu Avrupa’da Sovyetler Birliği hegemonyasının kabulüne işaret ettiği gibi, bu gezi de Çin’in bir Pasifik gücü haline gelişini tasdik etmişe benziyor. Şi’nin Trump’a dediği gibi “Pasifik Okyanusu Çin’e de ABD’ye de yetecek kadar büyük.”

Trump, agresif Rusya’yla uzlaşma arzusunu da net bir şekilde dillendirdi. Geçen seneki başkanlık seçimleri kampanyasında ABD’ye karşı örtülü bir operasyon yürüttüğü iddialarını Putin’in yalanlamasını ezbere tekrarlayıp durdu: “Başkan Putin, bizim seçimlerimize gerçekten karışmadığı izlenimi veriyor, hem de gayet güçlü bir şekilde.”

Eski bir CIA yetkilisinin dikkat çektiği gibi “İş Bitiricilik Sanatı KGB’yle bir araya geldiğinde KGB kazanır”. [Z.T.K. “İş Bitiricilik Sanatı/Art of the Deal” Trump’ın iş hayatını anlattığı 1987’de yayımlanan kitabının başlığı. Bu cümleyle zannedersem kastedilen şey şu: Trump yahut Amerikan iş dünyası Rus istihbaratıyla karşı karşıya geldiğinde bundan galip çıkacak Rus istihbaratıdır]

Ancak Trump’ın Putin’e enayice cevabından çok daha önemlisi, ABD’nin küresel konumunu desteklemekte Moskova’dan yardım almaya hevesli olması. Mesela Trump, Kuzey Kore meselesinde bağıra çağıra bir kırmızı çizgi çekti; ama savaşa gidişi önlemek için Çin’in yanısıra Rusya’nın yardımına çok açık bir şekilde muhtaç. Kuzey Kore ve tabii ki Suriye konusunda Moskova’dan yardım almak için Trump, Putin’i görmezden gelmeye istekli görünüyor.

[Vietnam’ın başkenti] Hanoi’deki basın toplantısında Trump bakın bunu nasıl ifade etti: “İnsanlar Rusya’nın çok ama çok ağır yaptırımlara çarptırıldığının farkında değil. Beli bükülüp tükenmiş bir toplumun yaralarını sarma vakti geldi… Bana göre her daim mücadele etmek yerine Rusya’yı dostane bir konuma çekmek dünya için bir kazanım olur.” İşte bu, gezinin en önemli açıklaması sayılabilir.

Trump’ın bu yorumları, ABD’nin stratejik yönelimini kaybettiği bir dönemde geldi. Senato’da görevli önde gelen bir Cumhuriyetçi dedi ki “Biz akıntıya kapılmış sürükleniyoruz” ve bu, son dönemde Pentagon, düşünce kuruluşları ve üniversitelerin tarafsız uzmanlarından duyar hale geldiğimiz bir görüş. Rusya, Çin ve İran’ın hızla askerî kapasitelerini geliştirdikleri bir zaman diliminde Trump yönetimi askerî kuvveti beyan edici politikalara sahip olmakla birlikte potansiyel hasımlarla fiiliyatta nasıl mücadele edeceğine dair henüz gerekli kararları almış değil.

Arizona Senatörü John McCain’in Savunma Bakanı Jim Mattis’e hitaben yazdığı 27 Ekim tarihli pek de dikkat çekmeyen mektubunda Amerikan yönetimin Rusya ve Çin’i caydırmak için stratejik kararlar almakta geciktiğine dair sert bir özet vardı. Kanserle boğuşan Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı McCain’in bugünlerde saklayacağı hiçbir şey yok.

McCain şöyle yazdı: “Hâlihazırda son 70 yılın en karmaşık güvenlik ortamıyla yüzleşiyoruz. Yanlış öncelikler ve kazanımlarımızdaki başarısızlıklar, neredeyse bize eşdeğer hale gelen rakiplerimize karşı koymak için gerekli kritik savunma kapasitelerinden bizi mahrum bıraktı. Rakiplere ve hasımlara karşı bir zamanlar sahip olduğumuz o büyük kuvvet farkının keyfini artık süremiyoruz. Her yerde her şeyi yapamayız. Tercihte bulunmak zorundayız. Öncelik sırasına koymamız lazım.”

McCain aylardır birçok uzmanın sessizce dillendirdiği şeyleri önerdi. Trump’la ilgili en üzücü şey onun fevri askerî tehditleri değil (ki bu konuda endişelenmek için de nedenler var). Daha derin korku, milli güvenlik konusunda bu yönetimin işe yaramaz olması. Karar almaktan, öncelikleri belirlemekten acizler.


Trump, kendi gururu okşansın diye başkalarına methiyeler yağdıran boş, kibirli adamın teki. Eğer ki onun yaklaşımının altını çizen stratejik bir kavram varsa o da kabullenme/zımni muvafakatla birleşen realizm olabilir. Asya gezisi, beni cilalı bir bando eşliğinde Amerikan gerileyişini seyretmekte olduğumuz hissine kaptırdı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder