2040’A DOĞRU: GELECEK ÖNGÖRÜMÜZÜN BİR ÖZETİ
Geopolitical Futures Raporu, 2.12.2015
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Raporun genel
giriş kısmı ile ardından gelen temel tahminler kısmındaki maddeler büyük ölçüde
birbirinin tekrarı idi. Bunlar tekrar tercüme edilmek yerine farklı olanlar
genel giriş kısmına köşeli parantezler içinde yerleştirilmiştir.
Önümüzdeki çeyrek yüzyılda küresel yapıda önemli birçok değişiklik ve
karışıklık öngörüyoruz. Ancak değişmeyecek bir olgu varsa o da ABD’nin tek
küresel güç olma pozisyonunu koruyacağı. ABD, gelecek 25 yılda en düşük
maliyetle gücünü sürdürmek için yeni stratejiler benimseyecektir. Bu strateji
izolasyonculuğa benzeyecektir, yani büyük bir kapasite kullanımıyla bölgesel
askeri çatışmaların içine dalmayacak; bunun yerine müttefiklerine askeri
teçhizat, eğitim ve biraz da hava gücü sağlayacaktır. Avrupa, Ortadoğu ve
Asya’daki bölgesel meselelere doğrudan ve güç kullanarak müdahil olmak yerine,
onları çevrelemeye/kontrol altına almaya
odaklanacaktır. Bu, ihtiyatlı bir strateji olacak ve ABD’nin küresel
hâkimiyetini sürdürmesine yardımcı olacaktır.
Avrupa’da AB [Avro Bölgesi de dahil], ya [en iyi ihtimalle] kıtanın daha
küçük bir kısmını kapsayan çok daha mütevazı bir ticaret bölgesi şeklinde
kendisini yeniden tanımlayacak ya da [daha muhtemel olanı] bir kurum olarak
tamamen dağılacaktır. Başta Almanya olmak üzere üye devletler ihracata aşırı
bağımlı bir şekilde büyüdüklerinden mevcut serbest ticaret yapısı sürdürülemez
durumdadır. Bu bağımlılık söz konusu ekonomileri kendi sınırları dışında talep
dalgalanmalarına karşı aşırı derecede hassas bir hale getirmiştir. Almanya bu
anlamda en fazla hassaslaşan ülke olup ihracat pazarındaki kaçınılmaz
dalgalanmalar yüzünden iktisadi düşüş yaşayacaktır. [Almanya’nın ansızın
düşüşüyle bağlantılı olarak İngiltere de dahil kuzeybatı Avrupa’nın diğer
ülkeleri de bir düşüşle yüzleşecektir. Böylece güç ve iktisadi dinamizm Batı
Avrupa’dan Orta Avrupa’ya kayacaktır.] Neticede 2040’a kadar Almanya Avrupa’da
ikinci kümeye düşmüş bir güce dönüşecektir. Batı Avrupa’daki diğer ülkeler de
Almanya’nın düşüşünden etkilenecek ve bu da Orta Avrupa ve bilhassa Polonya’nın
yeni büyük, aktif güç olarak ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Rusya düşen petrol fiyatlarının etkilerinden muzdarip olmaya devam
edecektir. Doğal kaynaklardan elde edilen gelir şimdiye kadar iç bütünlüğü
sürdürmek için kullanılmıştı. Bu gelirlerin artık iyice tükenmesiyle Rusya,
2040’a kadar ya [en iyi ihtimalle farklı bölgelerin kendisine bağlı ama
Moskova’nın kontrolü altında olmadığı] bir konfederasyona dönüşecek ya da
[Kuzey Kafkaslar, Pasifik kıyı bölgesi ve Finlandiya sınırındaki Karelya
başta olmak üzere] ayrılıkçı bölgeler tamamen kopacaktır. [Ayrıntıları nasıl
şekillenirse şekillensin Rusya’nın değişmeden kalma ihtimali çok düşüktür.] Rus
nükleer silahlarının geleceği bu gerileme yaşanırken en kritik stratejik mesele
olacaktır.
Asya’da Çin’in ihracat piyasasındaki rekabetçiliği azalmaya devam
ettikçe yüksek işsizlik Çin devlet başkanı için büyük bir meydan okuma haline
gelecektir. Rejim ekonominin aşağı doğru sürekli düşüşü karşısında ayakta
kalabilmek için iktidara daha da sıkıca yapışacak ve diktatörlüğe doğru
kayacaktır. Ancak Çin’de bölgesel farklılıklar/açmazlar son derece yaygın ve
diktatörlükle bastırılması da o kadar kolay olmayacaktır. Bu yüzden 2040’a
kadar Çin kargaşa eşliğinde bölgeselciliğe yeniden dönecektir. Çin zayıfladıkça
Doğu Asya’da bir güç boşluğu oluşacak ve bu boşluk da Japonya tarafından
doldurulacaktır. 2040’a kadar Japonya devasa ekonomisiyle ve büyük askeri
kapasitesiyle Doğu Asya’nın öncü gücüne dönüşecektir.
Ortadoğu’da önümüzdeki on yıllarda İslam Devleti’nin yeterince kontrol
altına alınacağını öngörmüyoruz. Aksine topraklarını genişletme ihtimali yüksek
ve [bölgesel] büyük güçlerin sınırlarına girdiğinde ciddi bir meydan okuma
olarak görülerek karşı konacaktır. İslam Devleti’ne karşı meydan okuma
kapasitesine sahip bölgesel aktörler sadece Türkiye ve İran’dır. İran’ın bunu
somut/tatmin edici bir şekilde yapma ihtimali bulunmamaktadır. İslam
Devleti’nin toprak hırsı dikkate alındığında Türkiye sınırlarını korumak için
askeri olarak çatışmaya girmek zorunda kalacaktır. [İslam Devleti’ne karşı
operasyona girişmesi halinde Türkiye’nin başarılı olmasını, ama başarılarının
Türkiye’yi kolay kolay geri çekilmeyeceği bir işgale sürükleyeceğini
bekleyebiliriz.] Türkiye askeri ve iktisadi gücünü kanıtladıkça/ortaya koydukça
bu gelişmeler fiilen Osmanlı İmparatorluğu’nun [ve Osmanlı’nın Arap
topraklarına] geri dönüşünü beraberinde getirecek ve böylelikle Türkiye’yi
2040’ta hakim bölgesel güç pozisyonuna sokacaktır.
Özetlemek gerekirse, [Önümüzdeki çeyrek yüzyılda ana eğilimler, Doğu
Yarımküre’de istikrarsızlığın devam etmesi ve şiddetlenmesi, Batı Yarımküre’de
ise istikrarın artması olacaktır.] Bu süreçte temel konu, Avrupa ve Asya’da artan
kargaşa, buna karşılık Kuzey Amerika ile Latin Amerika’da uzun istikrar
olacaktır. Avrasya’da artan çalkantılara rağmen, üç bölgesel gücün ortaya
çıkacağını bekleyebiliriz: Japonya, Türkiye ve Polonya. Bu üç ülke, Doğu
Yarımkürenin parçalandığı bir ortamda ana gidişattan sapan aykırı güçler
olacaktır. [ABD ise gelecek 25 yılda dünyanın tek küresel gücü olarak
kalacaktır.]
Temel Tahminler:
(…)
Diğer tahminler:
• 2040’a kadar Rusya’ya yönelik Amerikan stratejisi, kendisi bizzat
Ruslarla fazlaca karşı karşıya gelmeksizin Baltık ülkelerini, Polonya,
Slovakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’ı kapsayan bir direniş hattıyla
Moskova’ya karşı koymak olacaktır.
• 2020’lerin ortasına kadar hem Almanya hem de Rusya giderek
zayıflayacaktır; Polonya bir anda kendi kendine yükselişe geçmese de görece
ağırlığı dramatik bir şekilde artacaktır.
• Rus askeri gücü Rusya’nın nihai krizinin ilk aşamada artacak ve bu
Polonya’yla gerilimlere yol açacak; ancak temel iktisadi ve siyasi
problemlerini idare etmek zorlaştıkça giderek güçten düşecektir.
• Rus nükleer silahlarının geleceği bu gerileme yaşanırken en kritik
stratejik mesele olacaktır.
• Petrol gelirlerindeki düşüşün Rusya üzerinde uzun vadeli sonuçları
olacaktır. Moskova’nın elinde ne bölge politikasını sürdürmek için yeterli
kaynak ne de bütünlüğünü sağlayacak etkili bir güvenlik aygıtı olacaktır.
• Önümüzdeki 25 yılda ortaya çıkacak yeni iktisadi güçlerin kimler
olacağının yeni enerji kaynaklarıyla bağlantılı olması kuvvetle muhtemeldir.
• Türkiye, İslam Devleti ve diğer tehditlere karşı askeri ve iktisadi
gücünü kullanmak zorunda kalacak, bu da 2040’a kadar Türkiye’yi bölgede hâkim
güç haline getirecektir. Bu güç sadece güneyle de sınırlı kalmayacak,
kuzeybatıda Balkanlara ve kuzeyde Karadeniz havzasına doğru genişleyecektir.
• Şu anda küresel açıdan pek de önemli görülmeyen bazı alanlar, ABD’ye
yönelik stratejik bir meydan okuma teşkil etmeseler de, birer iktisadi güç
olarak ortaya çıkacaklardır. Bunlar hızlı büyüyen, ücretlerin düşük olduğu
ülkeler ve ayrıca gelişmiş sanayi ülkeleri olacaktır.
• Batı Yarımküre Doğu’ya kıyasla giderek daha istikrarlı hale gelirken
Latin Amerika oldukça önemli bir pozisyona yükselecektir. Ancak kıta hala
kalkınmanın ilk aşamalarında olup bunun birçok ülke için 2040’a kadar böylece devam
etmesi muhtemeldir.
• Avrasya’nın parçalanması sürdükçe mantıki sonuç gücün el
değiştirmesidir. İyice zayıflayan Avrasya’nın çevresindeki veya çevresine yakın
bölgelerde üç bölgesel gücün yükseleceğini bekleyebiliriz: Japonya Doğu
Asya’nın büyük gücü, Türkiye Ortadoğu’nun hâkim gücü, Baltıklardan Karadeniz’e
bir koalisyona öncülük edecek Polonya da Avrupa’nın ana oyuncusuna
dönüşecektir.
• Avrupa’dan Çin’e [kadarki geniş coğrafyada] inanılmaz derecede
kabiliyetli ve yaratıcı halklar var ki bunlar hem kendileri hem de başkaları
için servet üretmeye devam edeceklerdir. Ancak –zaten birçok açıdan bölünmüş
durumdaki Hindistan dışında– bu ülkelerin tamamı, uluslararası sistemde
güçlerini azaltacak bir parçalanma sürecine girmektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder