İSRAİL MISIR VE SUUDİ ARABİSTAN’LA BİR İTTİFAK MI KURUYOR?
Ben Caspit (İsrail basınında kıdemli köşe
yazarı ve siyasi yorumcu)
El-Monitor, 13.4.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
9 Nisan’da Mısır’ın Tiran ve Sanafir adalarını Suud’un egemenliğine
bırakacağını ilanı Ortadoğu’daki birçokları için tam bir sürpriz oldu. Bu
gelişmeye şaşırmayan tek ülke İsrail’di. Kudüs’ten üst düzey bir yetkili 12
Nisan’da el-Monitor’e dedi ki, gizli müzakerelerin bilgisi İsrail’le
paylaşılmıştı. İsrail bu sürece onay verdi ve –her ne kadar [Camp David
Anlaşması’nda] herhangi bir toprak takasının veya İsrail’in geri verdiği
Mısır egemenliğindeki toprakların bir başkasına devrinin Anlaşmanın ihlali
sayılmayacağına dair maddeye rağmen– Mısır’la barış anlaşmasını yeniden masaya
yatırma gibi bir talepte de bulunmadı.
Suud’la Mısır arasında adaların devri konusundaki görüşmeler İsrail’in sert
muhalefetine rağmen yıllardır devam ediyordu. Bu devrin gelinen noktada İsrail
desteğini de alması Kahire, Riyad ve Kudüs arasındaki ortak çıkarların
derinliğini yansıtıyor.
Ortada gerçek bir jeostratejik ve diplomatik oyun var. İsrail iç güvenlik
servisi Şin-Bet’in eski başkanı, şu anda Likud Partisi milletvekili Avi Dichter
12 Nisan’da İsrail’in Kol Yisrael radyosuna verdiği demeçte, bu adımın
Ortadoğu’da iki Arap ülkesi arasında cereyan eden en önemli ve dramatik
diplomatik hadiselerden biri olduğunu vurguladı. İsrail Savunma Bakanı Moşe
Ya’alon (...) İsrail’in gerçekten de bu gelişmenin gidişatına rıza gösterdiğini
ve hatta bu konuda tüm tarafların altına imza koyduğu bir yazılı belge dahi
aldığını doğruladı. Belge iki stratejik adanın bulunduğu ve İsrail’in liman
şehri Eliat’a açılan Tiran Boğazı’nda İsrail’in seyrüsefer serbestliğini teyit
ediyordu. Ayrıca Ya’alon, Amerikalıların müzakerelere eşlik ettiğini ve
anlaşmalara imza koyanlardan biri olduğuna da dikkat çekti. Yani Ya’alon,
İsrail’in gerekli tüm garantileri aldığını söyledi.
El-Monitor’a konuşan adının açıklanmamasını
isteyen üst düzey bir güvenlik yetkilisine göre, Ya’alon birlikte mesai yaptığı
arkadaşlarına Mısır ile İsrail arasındaki güvenlik işbirliğinin tüm zamanların
en üst noktasına ulaştığını vurgulamış. İki ülkenin güvenlik sistemleri aynı
çıkarları paylaşıyorlar. Mesela Mısır, İsrail’in Gazze’de Hamas’ı kuşatıp
güvenlik çemberine almasına yardımcı oluyor.
İki adanın Suudi Arabistan’a devri İsrail ile Sünni komşuları arasında
gelişen diyalogun bir kısmını faş ediyor. Üst düzey bir İsrailli güvenlik
yetkilisi el-Monitor’e yaptığı açıklamada bazı ayrıntılar da verdi:
İsrail’in bölgedeki ilişkileri derin ve önemli. Ilımlı Arap ülkeleri Osmanlı
dönemini unutmamışlar ve Arap olmayan iki imparatorluğun –İran ve Türkiye’nin–
artan gücünden ve genişlemesinden oldukça endişeliler. Bu arka plan
çerçevesinde birçok bölgesel oyuncu İsrail’in problemin değil, çözümün bir
parçası olduğunu artık fark etmiş durumdalar. İsrail’in büyük ve önemli Sünni
ülkelerle diyalogu takip altında, ama bu diyalog sürekli derinleşiyor ve
meyvelerini de veriyor.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin attığı bu adım Mısır kamuoyunda çok sert
eleştirileri beraberinde getirdi. Sisi muhalifleri, Mısır anayasasına göre
cumhurbaşkanının Mısır toprağını başkasına teslim etme yetkisine sahip olmadığı
iddiasında. Ama Sisi doğru bir şekilde bu eleştirilere karşı koydu: Adalar
aslen Suudi Arabistan’a aitti ve 1950’de İsrail’i güneyden boğma ve İsrail ordusunun
kontrolü ele geçirmesini önleme çabasının bir parçası olarak adaları Mısır’a
devretmişti. İsrail Kızıldeniz’de seyrüsefer hakkı için Mısır’a karşı 1956 Sina
ve 1967 Altı Gün Savaşı’nı açtı. Adaları iki defa ele geçirdi ama daha sonra
Mısır’a geri vermek zorunda kaldı. Şimdi ise olaylar dönüp dolaşıp aslına rücu
etti ve Mısırlılar adaları ilk sahibi olan Suudi Arabistan’a geri veriyor. Bu,
Suudilerin önümüzdeki beş yıl boyunca Mısır rejiminin iktisadi ödeme/borçlarını
çevirme gücünü garanti altına alma yönündeki taahhüdünün ardından Sisi’nin Kral
Selman’a bir iyi niyet jesti niteliğinde. Suudiler Mısır’da devasa yatırımlar
yapıyorlar ve Mısır ekonomisini çöküşten kurtarmak için mali destek de
veriyorlar.
Mısır’ın adaları Suudi Arabistan’a devrinin bir boyutu daha var: Geçmişte
Filistin-İsrail çatışmasının çözümü hedefiyle bölgesel toprak takası için
birçok teklif gündeme gelmişti. Çerçeve prensipte gayet basit: Mısır Gazze’yi
güneye doğru genişletecek ve Gazzeli Filistinlilere nefes almalarını sağlayacak
daha geniş bir alan bırakacak. Bu toprak değişimi karşılığında Mısır, İsrail’in
çöl bölgesi Necef’ten koparılıp Sina’ya katılacak şekilde, iki ülke arasındaki
sınır hattı boyunca dar bir şerit alacak. Bunun aksine, Filistinliler Batı
Şeria’daki Yahudi yerleşimleri İsrail’e bırakacak. Ürdün de bu tür bir girişime
kendi topraklarıyla katkıda bulunabilir ve karşılığında başka topraklar
alabilir. Hüsnü Mübarek döneminde böyle bir yaklaşım kategorik olarak
reddedilmişti. Ama artık Ortadoğu’nun yeni şartlarında toprak takası imkan
dahilinde görünüyor ve İsrail-Mısır toprak takası fikri yeniden gündeme gelmiş
bulunuyor. Geçmişte bu toprak takası ihtimalleri bölgede birçoklarının
hayallerini dağlıyordu. Vakti zamanında İsrail Milli Güvenlik Konseyi eski
başkanı Tümgeneral Giora Eiland bu konuda bölgesel bir inisiyatife el atmış,
ama Mısır tarafından engellenmişti.
Yine de her şey güllük gülistanlık değil. Ortadoğu’da kolay denklemler
yoktur. İsrail’de Mısır üzerinde artan Suudi nüfuzundan –bilhassa Mısır’da
Suudi ilhamlı medreseler kurulmasından ve Suudi tarzı Sünni radikalleşmeden–
endişe duyanlar var. Ama bu kötümserler azınlıkta. Adının açıklanmasını
istemeyen Kudüs’ten diplomatik bir kaynak el-Monitor’e dedi ki “Sisi’nin
güçlenmesi ve ayakta kalması önemli; tüm bölgenin istikrarı için o, kilit bir
önemde.”
Amerika’nın bölgeden çekilmesi ve Mısır’ın son yıllarda Washington’dan
gördüğü soğuk muamele göz önüne alınırsa, Kahire’ye Suudi yardımı ve İsrail
desteği Sisi’nin iktidarda tutunabilmesi için kritik önemde. Ve bu denklemi
daha da karmaşıklaştıran bir diğer faktör ise İsrail ile Türkiye arasındaki
uzlaşma çabaları – ki iki taraf arasındaki müzakere maratonu oldukça uzunca bir
süredir devam ediyor.
İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir İsrailli yetkili el-Monitor’e
dedi ki Mısırlılar Türkleri Gazze’de görmek istemiyorlar ve Kudüs ile Ankara
arasındaki bir yakınlaşmaya şiddetle karşılar. Uzlaşma görüşmelerinin bir türlü
tamamlanıp da anlaşmaya varılamamasının sebebi de işte bu. İki taraf arasında
boşluklar var. Mevcut durumda Türklerin ve İsraillilerin tam bir anlaşmaya
varamayacakları gerçeğini kabul edip kısmi bir uzlaşmaya varmaları mümkün. Yani
sadece büyükelçileri karşılıklı olarak atamakla ve ilişkileri sınırlı olarak
sıcak tutmakla yetinmek. İsrail bir ikilem içinde kıvranıyor: –İsrail
doğalgazının Türkiye’ye arzı anlaşmasının imzalanmasını kolaylaştıracak olan–
Türkiye’yle ilişkileri normalleştirme arzusu ile yeni ortaya çıkan ve İsrail
milli güvenliğinin stratejik bir köşe taşı haline gelen İsrail-Sünni
mutabakatını daha da geliştirme isteği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder