30 Nisan 2016 Cumartesi

E. SOKİRİANSKAİA – IŞİD’İN KUZEY KAFKASYA’DAKİ ETKİSİ


IŞİD’İN ZEMİNİ GELİŞTİKÇE RUSYA’NIN KUZEY KAFKASYA BÖLGESİNDEKİ İSYAN GENİŞLİYOR
                                      
Ekaterina Sokirianskaia (Sokirianskaia, Uluslararası Kriz Grubu Avrupa ve Orta Asya proje direktörü)
12.4.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

 (...)
Kuzey Kafkasların Stavropol şehrinde pazartesi günü bir polis karakolunun hemen dışında engellenen intihar saldırısı bunun en son işaretiydi. (...) Bütün bunlar, Avrupa’nın en amansız çatışmasında şiddetin 2014’ten beri belirgin bir şekilde azalmasının ardından geldi. Ardı ardına iki yıldır Rusya’nın Kuzey Kafkasya bölgesindeki isyanda ölü sayısı her sene yarı yarıya azaldı. Bunda güvenlik birimlerinin başarısının payı olsa da aslında ne isyan tamamen bastırıldı ne de bölgedeki Rus karşıtı ayaklanmanın temel sebepleri ortadan kalktı.

Daha ziyade, büyük bir ideolojik ve operasyonel dönüşüm isyanın doğasını değiştiriyor; yani Çeçen ayrılıkçı hareketinin bir parçası olarak 1990’ların ortalarında ortaya çıkan Rus karşıtı milli bir ayaklanmadan 2000’lerin sonuna doğru önce bölgesel bir cihatçı projeye ve bugün gelinen noktada da İslam Devleti’nin önderliğinde küresel bir cihada doğru evrim...

İlk defa 2007’de dönemin Çeçen lideri Dokku Umarov tüm Kafkasları içine alan (...) “Kafkas Emirliği”ni ilan etmişti. (...)
2013’e gelindiğinde örgüt felce uğradı. (...)
Bunun sonucunda Kuzey Kafkaslardaki radikallerin çoğu geleceklerini İslam Devleti’nde görmeye başladılar. (...) 2015 Haziran’ına gelindiğinde isyancı grupların çoğu İslam Devleti’ne biat ettiler. (...)

Birkaç bin Kuzey Kafkasyalı, gerek kendi anavatanlarından gerekse Avrupa ve Ortadoğu’daki diasporadan Suriye ve Irak’ta İslam Devleti saflarında çarpışmaya gitti. Kuzey Kafkasya cihadının Ortadoğu’ya ihracı Rusya’ya yeni düşmanlar kazandırdı ve problem milli iken bölgesel bir probleme dönüştü.

Kuzey Kafkasyalı militanlar sadece İslam Devleti saflarında değil, el-Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’nde ve diğer isyancı gruplarda da savaş veriyorlar. Komutanların çoğu korkusuz savaşçılar olarak bilinen Çeçenler.

Kuzey Kafkasya’dan [Suriye ve Irak’a] savaşçı akını 2014 Soçi Olimpiyatları çerçevesinde alınan güvenlik tedbirlerine kadar geri gidiyor; iddialara göre bu dönemde Rus istihbaratı sınırları açarak yerel radikallerin bölgeyi terk etmesini sağladı – her ne kadar yurtdışında silahlı gruplara katılmayı suç saysa da. Kuzey Kafkaslardan bir Rus güvenlik kaynağı, Uluslararası Kriz Grubuna açık açık dedi ki “Hepsinin dışarı çıkmasına bizzat yardım ettik ve ardından bu tarz savaşları suç kapsamına alarak sınırları arkalarından tamamen kapadık.”

Ancak 2014’ün ikinci yarısından itibaren yetkililer dışarı akışı azalttı ve eleman kazandıranları, para toplayanları ve savaşçıları sistematik bir şekilde yakaladı. Şu anda Suriye ve Irak’ta savaşan ne kadar Kuzey Kafkasyalı olduğu tam olarak bilinmiyor. Resmi rakamlara göre 2900, ama gerçek rakamlar çok daha fazla olmalı. Bağımsız Devletler Topluluğu’nun Anti-Terör Merkezine göre İslam Devleti saflarına katılan Rus vatandaşlarının sayısı yaklaşık 5000.

(...)
Güvenlik birimleri Kuzey Kafkasya’daki isyanı bastırırken Rus yönetimi bu isyanı besleyen temel rahatsızlıkların üzerine eğilmekte başarısız oldu. İslam Devleti, kendi şemsiyesi altında daha iyi bir gelecek vizyonu sunmak suretiyle –el-Kaide ve diğer örgütlerden çok daha fazla– bölgedeki Sünni Müslümanların öfkesini ve hayal kırıklıklarını kanalize edebildi.

Uluslararası Kriz Grubu’nun hazırladığı son raporu için mülakat yaptığı Kuzey Kafkaslardaki Selefilerin çoğu, radikallerin İslam Devleti’ne katılmaktaki temel motivasyonlarının dini olduğunda ısrarcı. İslam Devleti’ne savaşçı devşirenler çoğunlukla insanları, özellikle de gençleri, Hilafete katılmanın veya onun için savaşmanın her Müslüman’ın bireysel bir yükümlülüğü ve boyunduruk altındaki Müslümanların onurlarını ve güçlerini ihya etmenin bir yolu olduğuna ikna ediyor.

Moskova’nın ezmesiyle zayıflayan Kafkas Emirliği’nin aksine, İslam Devleti yaşayabilir bir siyasi proje olarak kendini takdim ediyor. Yine İslam Devleti, toplumsal düzen vaadiyle eşitlikçi bir refah projesi –ve böylece Kuzey Kafkaslarda otoriterliğe, belli bir zümreye dayalı adam kayırmacılığa, iktisadi eşitsizliğe ve yolsuzluğa karşı bir alternatif– olarak kendini tanımlayarak insanların sosyoekonomik sıkıntılarını dindirmeyi vaat ediyor. Bizzat tecrübe edilen aşağılanma hissinin veya savaş mezaliminin intikamını alma arzusu da adam devşirmede etkili bir diğer faktör ve bu motivasyon bilhassa Çeçen diasporasında oldukça güçlü.

Rus yetkililer, Kuzey Kafkasya’daki terörizmle mücadele tecrübesinin dünyanın tek başarılı radikalizmden arındırma örneği olduğunu söylemeyi çok severler. Gerçekte ise bilhassa Dağıstan ve Çeçenistan’da kaba kuvvete dayalı zalimane metotlar, ağır insan hakları ihlalleri, cebri kaybolmalar, yargısız infazlar ve işkencenin yaygın kullanımı Selefi grupları radikalleştirmeye devam ediyor. Rus karar alıcılar şunu bilmeliler ki İslam Devleti işte bu meşru rahatsızlıkları istismar ediyor.
(…)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder