29 Mayıs 2017 Pazartesi

M.GONZALEZ&J.POULOS: FRANSIZ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ




FRANSIZ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNİN İLK TURU MÜESSES NİZAMA BİR DARBE

Mike Gonzalez (Amerikan Miras Vakfı (Heritage Foundation) kıdemli üyesi; Asya, Avrupa ve Latin Amerika’da muhabirlik, yorumculuk ve editörlük yapmış tecrübeli bir gazeteci.  George W. Bush yönetiminde de çeşitli görevler aldı)
Daily Signal, 23.4.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

 (…) çağımızın yeni ideolojik mücadelesi, daha iyi bir kavram olmadığından, milliyetçilikle küresellik arasında.
(…)
Emmanuel Macron da Marine Le Pen de eski Sol-Sağ paradigmasının yerine geçen yeni küresel mücadelenin ilk örnekleri. (...)
(...)
Onların zaferi, 1958’de General Charles de Gaulle’ün Beşinci Fransız Cumhuriyet’ini kurmasından bu yana çoğunlukla iktidara münavebeli olarak gelmiş de Gaulle’cü merkez Sağ ile Solcu Sosyalistlerin iki partili sisteminin tamamen çöküşüne işaret ediyor. Bu iki parti sisteminin tek istisnası, 1970’lerde merkezci Cumhurbaşkanı Valerie Giscard d’Estaing’ın seçilmesi olmuştu.
Macron da Le Pen de geniş bir siyasi tabana dayanmayan partilerden geldikleri için her ikisinin de 11 ve 18 Haziran’da yapılacak genel seçimlerle oluşacak yeni meclisteki çoğunluktan istifade etmesi mümkün görünmüyor. Ancak Macron’un eğer mayıs ayındaki ikinci turu kazanırsa üstünkörü bir destekleyici koalisyon kurması yaygın beklenti.

(…)


EMMANUEL MACRON’LA İLGİLİ SORUN

James Poulos (National Affairs editör yardımcısı; farklı yayın kuruluşlarında özgürlükler ve gelecekteki siyaset konusunda yazılar kaleme alıyor)
The Week, 23.4.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

(...)
(...) Popülist, milliyetçi ve hatta komünist partilerin Avrupa’da yükselişini sürdürmesi, müesses neoliberalizmin bugüne kadar –Avro Bölgesi krizinden tutun göçmenlik fiyaskosuna kadar mevcut her şeyi yönetmekte acemice, karmakarışık ve etkisiz manevralarla yetersiz ve maliyetli çabalar sarf ederek– başarısızlıklarıyla ne denli aşırı bir tepkiyi tetiklediğini gözler önüne seriyor.
Evet, bütün bunlar başarılması imkânsız zorlu görevlerdi. Evet, yönetici (yoksa acaba idare edici mi demek lazım!) sınıflar bunların gelişini görmeliydi.  Ve evet, her ne kadar [Fransız cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun galibi] Macron ve şürekâsı, belki Avrupa’da işlerin ne denli kötüye gidebileceğini idrak etmiş, iyi niyetli ve muteber kişiler olsalar da hala daha onların kafadarları Sol, Sağ ve İslamcı siyasi aşırıcılığı daha da kışkırtacak türden politikalara kilitlenmiş durumda. Le Pen ve onun sevgili yoldaşlarıyla siyasi açmazın bir zafer olduğunu zannediyorlar. Gerçekte ise bu, çok daha şiddetli bir kültür savaşını ima ediyor.
Macron’un [seçimlerin birinci turunu] kıl payı kazanmasıyla Fransa ve Avrupa’nın gerçek hikâyesi gözler önüne serilse de kıtanın geleceğini nasıl yeniden şekillendirmek gerektiği konusunda günümüzün yetişkin nesilleri arasında herhangi bir uzlaşma yok. Küreselci merkezin ideal “gelecek” vizyonunun olayların akışıyla süresiz olarak ertelendiğine hiç şüpheniz olmasın. “Tarihin sonu”na başvurma gibi bir şey yok. (…) Rasyonel çözümü ve ahlakiliği olmayan ucu açık bir mali ve iktisadi açmaz, yarayı dağlayıp yeni bir başlangıç yapmak için yeterince derin. (…)
Ne Macron ne de onun ideolojik ekibinden herhangi biri, bu açmazların üstesinden nasıl gelecekleri veya sakınacakları konusunda herhangi bir öngörüye sahip.
Bazen hayat, zor bela bir işin üstesinden gelme veyahut batışa/iflasa sürükler. Ama yine de bütün belalara ve acılara yine hemen hemen aynı şeyler uğruna tahammül edilir: nihai güzelliklerin dünyevi etiği, dünyanın son müze küratörünün veya kütüphanecisinin ruhu, aydınlanmacı materyalizmin küçük geçici hazları (…).
Acaba bu değerlerin, bir sonu olmayan ızdırapları çekmeye değer olduğuna hala daha inanan var mı?
Eski ve yeni alternatiflerin gölgesinde tökezleyen Fransa’nın ve Avrupa’nın yükselen nesilleri tabii ki buna ikna olmuşa benzemiyor. Düşünün ki Paris’te yaşayan 14 yaşında bir kız veya erkeksiniz. İster laik ister Katolik isterse İslamcı olun, büyüklerinizin kurduğu bu dünyayı sürdürme gibi bir göreviniz olduğu fikrini bir dakikalığına olsun tasvip eder misiniz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder