25 Kasım 2020 Çarşamba

Z.T.KOR: BİSAV 20. VE 21. YÜZYIL ORTADOĞU’SU OKUMA GRUBUMUN OKUMA LİSTESİ



BİSAV 20. VE 21. YÜZYIL ORTADOĞU’SU OKUMA GRUBUMUN OKUMA LİSTESİ

 

Bilim ve Sanat Vakfı’nda düzenlediğim 3 aylık okuma grubumda okuttuğum metinler ve izlettiğim videoların listesi aşağıdadır.

3 ayda 5 kitaptan bölümler ile 40 kadar makale okunmakta ve yaklaşık 20 saatlik video izlenmektedir.

Ayrıca okunması/izlenmesi zorunlu olmayan birçok makale ve video da listeye eklenmiştir.

NOT: Altı çizili başlıklara tıklayarak makalelere ve videolara ulaşabilirsiniz. 

NOT: Blogda yer alan 800 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.




Giriş: “Ortadoğu’ya Bakışımıza Dair Eleştirel Bir Değerlendirme” Başlıklı Sunumum

Bu sunumum, 4 oturumluk bir seminer olarak “Ortadoğu’ya Yaklaşımımızda Temel Problemler” başlığı altında BİSAV TV’de yayınlanmaktadır.

1. Oturum: Türkiye odaklılık ve Batı perspektiflilik konusundadır. 

2. Oturum: Tek boyutluluk, an odaklılık, olay bağımlılık konusundadır.

3. Oturum: Yüzeysellik, Soğuk Savaş zihniyeti, sebep ile sonuçları karıştırma, saha ile masa farkı konusundadır. 

4. Oturum: Komplocu bakış, duygusallık-hamasilik, genellemecilik-basmakalıplık, yok sayma konusundadır.

Okunacak metinler:

Fawaz Gerges, “Ortadoğu Uluslararası İlişkiler Çalışmaları: Tarih, Teori ve Metodoloji Üzerine Bir Haşiye”, Ortadoğu Konuşmaları: Küresel ve Bölgesel Perspektiften “Arap Baharı”, (ed.) Zahide Tuba Kor, Küre Yayınları, 2014, s.25-57.

Negar Razavi, “Washington’da İran Uzmanı Var mı?”, Jadaliyya, 4.9.2019. 

 

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) Döneminde Ortadoğu ve İtilaf Devletlerinin Bölge Politikası

Okunacak metinler:

David Fromkin, Barışa Son Veren Barış: Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı?, Epsilon Yayınları. (Tamamını okumanızı tavsiye ederim.)

William Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, Agora Kitaplığı, 9. Bölüm, s.167-190.

Alexander Mikaberidze, “Napolyon’un Ortadoğu Mirası”, Project Syndicate, 10.3.2020.

İzlenecek video: 

Modern Ortadoğu’nun Siyasi Dönüşümü – 1 (Arap coğrafyasının Osmanlı’dan kopuşu ve iki savaş arası dönemde (1918-1945) yeni Ortadoğu’nun oluşum süreci)

 

20. Yüzyıl Ortadoğu Tarihi

Okunacak metinler:

William Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, 10. bölümden başlayıp sonuna kadar, s.191-598.

Zahide Tuba Kor, “Filistin’in Kaderini Belirleyen Büyük Savaş”, Derin Tarih dergisi, 2. Dünya Savaşı Özel Sayısı, Mayıs 2018, s.52-56. 

Robert D. Kaplan, “Suriye: Kimlik Krizi”, The Atlantic, Şubat 1993.            

Robert D. Kaplan, “Irak ve Suriye’deki Kaosun Müsebbibi Baasçılık”, Foreign Policy, 7.3.2018.     

İzlenecek videolar:

Modern Ortadoğu’nun Siyasi Dönüşümü – 2 (Filistin-İsrail meselesinin ortaya çıkışı, 1948 ve 1956 Arap-İsrail savaşları bağlamında 1940’lar ve 1950’ler)

Modern Ortadoğu’nun Siyasi Dönüşümü – 3 (1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşları bağlamında 1960’lar ve 1970’ler)

Modern Ortadoğu’nun Siyasi Dönüşümü – 4 (İran İslam Devrimi ve İran-Irak Savaşı bağlamında 1980’ler)

Modern Ortadoğu’nun Siyasi Dönüşümü – 5 (Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Körfez Savaşı ve Filistin-İsrail Barış Süreci bağlamında 1990’lar)

Modern Ortadoğu’nun Siyasi Dönüşümü – 6 (11 Eylül saldırıları ve Irak Savaşı bağlamında 2000’ler

Ortadoğu’da Toplumsal Hareketler – 1 (Toplumsal hareketlerin son yüzyılda ortaya çıkışının tarihi ve siyasi arka planı)

Ortadoğu’da Toplumsal Hareketler – 2 (Arap milliyetçiliği akımı ve Baas Partisi)

Okunması zorunlu olmayan metinler:

Zahide Tuba Kor, “Geçmişten Günümüze ‘Filistin Meselesi’”, Ortadoğu Günlüğü, Kasım 2018. 

Raymond Hinnebusch, “Syria-Iraq Relations: State Construction and Deconstruction and the MENA States System”, LSE Middle East Centre Paper Series / Nisan 2014. 

İzlenmesi zorunlu olmayan videolar:

Büyük Felaket - 1. Bölüm, Al Jazeera Türk Belgesel, 2016

Büyük Felaket - 2. Bölüm, Al Jazeera Türk Belgesel, 2015

Büyük Felaket - 3. Bölüm , Al Jazeera Türk Belgesel, 2015

Büyük Felaket - 4. Bölüm , Al Jazeera Türk Belgesel, 2015

Altı Gün Savaşı, Al Jazeera Türk Belgesel, 8.6.2014 

İran: Bir Devrimin Anatomisi, Al Jazeera Türk Belgesel, 2.2.2014

Körfez Savaşı Belgeseli, 7.5.2019

 William Cleveland’in kitabından Filistin-İsrail ile ilgili bölümler üzerine İTÜ Kudüs Masası’nda düzenlediğimiz okuma grubunun kayıtları:

1. Bölüm: Filistin Mandası ve İsrail’in Doğuşu

2. Bölüm: 1948’den 1970’lere Kadar İsrail ve Filistinliler

3. Bölüm: 1990’lar Filistin-İsrail Barış Süreci

Beytülmakdis Akademi’de Filisin Meselesi ile ilgili dört saatlik seminer:

Geçmişten Günümüze Filistin Meselesi – 1 Siyonizmin ortaya çıkışı ve İngiliz Manda dönemi

Geçmişten Günümüze Filistin Meselesi – 2  1947’den günümüze Filistin Meselesi


“Arap Baharı/Devrimleri/İsyanları” Süreci

İzlenmesi zorunlu videolar:

Modern Ortadoğu’nun Siyasi Dönüşümü – 7 

Arap Baharı: Mutlak Güç, Al Jazeera Türk Belgesel, 2.2.2014

Massacre in Rabaa, Al Jazeera World, 17.8.2016

Okunacak metinler:

Munsif Merzuki, “Arap Dünyası Uçuruma Doğru İlerlerken”, Diktatörlük ile Devrim Arasında Arap Dünyasının Krizleri, Küre Yayınları, s.65-71.

Zahide Tuba Kor, “Giriş”, Ortadoğu Konuşmaları: Küresel ve Bölgesel Perspektiften “Arap Baharı”, Küre Yayınları, s.7-14.

Zahide Tuba Kor, “6. Yılına Girerken ‘Arap Baharı’nın Önündeki Meydan Okumalar”, el-Cezire Türkçe, 25.1.2016.

Muhammed bin el-Muhtâr eş-Şankîtî, “Karşı-Devrim: Günümüz İçin Geçmişten İbretlik Dersler”, el-Cezire Arapça, 4.7.2016.

Joschka Fischer, “Ortadoğu’nun Bir Sonraki Savaşı”, Project Syndicate, 21.7.2017. 

Mervan Muaşir, “Arap Baharı 2.0 mı?”, Carnegie Endowment, 30.10.2019.      

Koert Debeuf, “Arap Baharı Bitmiş Değil”, Politico, 22.1.2017. 

Arap Baharı Yeniden Yaşanabilir”, Guardian başyazısı, 2.1.2017. 

Charles Lister, “Esed Savaşı Kazandı mı Gerçekten?”, Foreign Policy, 11.7.2019.

Charles Lister, “Esed Düşmek Üzere mi?”, Politico, 11.6.2020.

Sagatom Saha, “İklim Değişikliği Ortadoğu’daki Çatışmaları Nasıl Şiddetlendirebilir?”, Atlantic Council, 14.5.2019.

Steven A. Cook, “Ortadoğu’da Ümidin Sonu”, Foreign Policy, 5.9.2020.

Pandemi Sonrası Ortadoğu’nun Yeniden Şekillenmesi Kaçınılmaz” başlığı altında:

Jon B. Alterman, “Diğer Krizlere Bir de Koronavirüsün Eklendiği Ortadoğu Bir Felaketle Karşı Karşıya”, The Hill, 22 Mart 2020,

Jason Pack & Nate Mason, “Koronavirüs Arap Baharı 2.0’a Yol Açabilir mi?”, Ortadoğu Enstitüsü, 25 Mart 2020.

Alain Gresh & Jean-Pierre Sereni, “Tarihsel Perspektiften Arap Devrimleri”, Orient XXI, 22.11.2019.

Mustafa Beysuni, “Ortadoğu’da Diziler Üzerinden Tarih ve Güç Savaşı”, Orient XXI, 6.2.2020.

 

Ortadoğu Jeopolitiği

George Friedman, “Dört Haritayla İran’ın Ortadoğu’daki Konumu”, Mauldin Economics, 17.10.2016.

George Friedman & Jacob L. Shapiro, “Geçmiş İmparatorluklar Gelecek Hakkında Bize Neler Söyler?”, Mauldin Economics, 20.3.3017 ve Geopolitical Futures, 27.3.2017. 

Kamran Bokhari, “Şiiliğin Yayılması Niçin Kısa Ömürlü Olacak?”, Stratfor Analiz, 12.5.2015. 

George Friedman, “İsrail’in Stratejik Kırılganlığı”, Geopolitical Futures, 26.2.2016. 

Robert D. Kaplan, “Ortadoğu’da İmparatorluğun Kalıntıları”, Foreign Policy, 25.5.2015. 

 

Ortadoğu Din ve Mezhepler

Okunacak metinler:

Ortadoğu Konuşmaları: Bölgesel ve Küresel Perspektiften “Arap Baharı” kitabından:

Mehmet Ali Büyükkara, “Ortadoğu’da Mezhepler ve İslami Hareketler” s.465-493.

Burhanettin Duran - Mehmet Ali Büyükkara- Ömer Korkmaz, “Ortadoğu’nun Tetiklenen Fay Hattı: Mezhep Gerilimleri”, s.495-547.

İsmail Yaylacı, “Mısır’da İhvan-ı Müslimin ve İslamcılık”, s.135-163.

Mu’tez el-Hatip, “Âlim ve Hükümdar: İslam Dünyasında Siyaset Sancısı”, el-Cezire Arapça, 3.7.2017.

Zahide Tuba Kor, “BAE’nin ‘Seküler’ Dış Politikası ve Gizli Gündemi”, Anadolu Ajansı, 30.07.2018.   

Okunması zorunlu olmayan metinler:

Peter Mandaville ve Shadi Hamid, “Islam as Statecraft:  How Governments Use Religion in Foreign Policy”, Brookings Enstitüsü, Kasım 2018. 

Alastair Crooke, “IŞID: Bilişsel, Sistemik Bir Fiyasko”, Huffington Post, 13.12.2014.     

Yasser Fathy, “Cepheleşmeden Bölünmeye: Mısır’da Müslüman Kardeşler, 2013-2016”, Al Sharq Forum, 16.10.2019.

Yeni Ortadoğu: Arap Dünyasında Protesto ve Devrim, (ed.) Fawaz Gerges, İyidüşün Yayınları, 2014 kitabından: Sadık Al-Azm, “Arap Milliyetçiliği, İslamcılık ve Arap İsyanları”, s.313-325.

İzlenmesi zorunlu olmayan videolar:

Ortadoğu’daToplumsal Hareketler - 3 İslamcılık ve Müslüman Kardeşler

Ortadoğu’da Toplumsal Hareketler - 4 Geleneksel Selefi hareketler ve Vehhabilik

Ortadoğu’da Toplumsal Hareketler - 5 Cihatçı Selefi hareketler ve IŞİD ile el-Kaide

Ortadoğu’da Toplumsal Hareketler - 6 Şii hareketler ve Hizbullah


Ortadoğu’da Ordular ve Sivil-Asker İlişkileri

Ortadoğu Konuşmaları: Bölgesel ve Küresel Perspektiften “Arap Baharı” kitabından:

Fulya Atacan, “Mısır’da 25 Ocak Devrimi’nin Arka Planı: Ekmek, Hürriyet, Adalet”, s.103-133.

Yeni Ortadoğu: Arap Dünyasında Protesto ve Devrim, (ed.) Fawaz Gerges, İyidüşün Yayınları, 2014 kitabından:

Philippe Droz-Vincent, “Arap Dünyasında Ayaklanmalar ve Geçiş Döneminin Ortasında Ordu”, s.211-241.

Amr Khalifa, “Kan ve Servet: Mısır Ordusu”, Middle East Eye, 27.4.2017.


Ortadoğu Ekonomileri ve “Arap Baharı”nı Tetikleyen İktisadi Şartlar

Yeni Ortadoğu: Arap Dünyasında Protesto ve Devrim, (ed.) Fawaz Gerges, İyidüşün Yayınları, 2014 kitabından:

Ali Kadri, “Arap İsyanları Öncesinde İç Karartıcı Ekonomik Performans”, s.103-132.

Rami Zurayk ve Anne Gough, “Ekmek ve Zeytinyağı: Arap İsyanlarının Tarımsal Kökenleri”, s.133-158.

Arap Dünyasında Petrol Çağının Sonu Yaklaşıyor”, the Economist, 18 Temmuz 2020.

Mervan Muaşir, “Arap Dünyası İçin İktisadi Ültimatom”, Project Syndicate, 16.11.2016. 

David Hearst, “3 Temmuz: Bir Devrimin Sonu ve Bir Diğerinin Başlangıcı”, Middle East Eye, 6.7.2017.

İzlenmesi zorunlu olmayan video:

Mısır’ın Çalınan Enerjisi, Al Jazeera Türk Belgesel, 2014

 

Arap Dünyasının Temel Meseleleri ve Krizleri

Munsif Merzuki, Diktatörlük ile Devrim Arasında Arap Dünyasının Krizleri, Küre Yayınları, 2019 (Kitabın tamamını okumanızı tavsiye ederim).

Suheyl Gannuşi, “Suriye Felaketi: Kördüğüm, İbretlik Dersler ve Çıkış”, el-Cezire Arapça, 5.1.2017.

Muhammed Hüneyd, “Arap Dünyasının Yolsuzluk Sorunu”, el-Cezire Arapça, 30.9.2016.                

Hossam Abouzahr, “Fasih Arapçanın Geriliyor Olması Niçin Kaygı Verici”, The Atlantic Council, 21.5.2018.

Robert Kaplan, “Aleksander Wat’ın Ütopik İdeolojiler Tecrübesi Dünyaya Geri Mi Dönüyor?”, The American Interest, 10.10.2015.

Robert D. Kaplan, “Ortadoğu’da İmparatorluğun Kalıntıları”, Foreign Policy, 25.5.2015. 

Fehmi Hüveydi, “Arap Dünyasının Sınırları da Varlığı da Tehdit Altında”, el-Cezire Arapça.

Fehmi Hüveydi, “Özlemle Beklenen Devrime Giden Yol”, el-Cezire Arapça.

Jonathan Cook, “İsrail’in Casus Teknolojisi Nasıl Hayatımızın Derinliklerine Ulaştı?”, Middle East Eye, 11.11.2019.

Thomas L. Friedman, “Herkes İçin Lübnan Dersleri”, The New York Times, 9.8.2020.

İzlenmesi zorunlu olmayan video:

Arap ve İslam Dünyasının Temel Problemleri


NOT: Daha başka neler okuyabiliriz derseniz, 100 kitaptan oluşan ORTADOĞU İLE İLGİLİ KİTAP TAVSİYELERİMi Temmuz 2019’da Ortadoğu Günlüğü’ne yükledim.


14 Kasım 2020 Cumartesi

Z.T.KOR: ABD SEÇİMLERİ YAHUDİ SEÇMENLER ARASINDAKİ BÖLÜNMEYİ DERİNLEŞTİRDİ


ABD SEÇİMLERİ YAHUDİ SEÇMENLER ARASINDAKİ BÖLÜNMEYİ DERİNLEŞTİRDİ

Zahide Tuba Kor  

Anadolu Ajansı, 11.11.2020

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/abd-secimleri-yahudi-secmenler-arasindaki-bolunmeyi-derinlestirdi/2039948

 

NOT: Anadolu Ajansı’nın yazı uzunluğu standardını çok aştığı için çıkarmak zorunda kaldığım bölümleri ekleyerek aşağıda paylaşıyorum. Bütün yeni eklemeler kırmızı renklidir.

NOT: Blogda yer alan 800 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.

Kaynak göstermeden blogdaki yazı, tercüme ve infografikleri kullanmamanız önemle rica olunur.

 

Özet: ABD seçimleri gerek Yahudiler arasındaki fay hatlarını gerekse Yahudi-Evanjelik ilişkilerini net bir şekilde gözler önüne sermesi bakımından önemli.

 

4 Kasım’da İsrail’in i24 News haber kanalında Yahudilerin Amerikan seçimlerindeki tutumunun tartışıldığı programda Evanjelik aktivist Joel Rosenberg durumu iyi özetledi: “Amerikalı Yahudilerin çoğunluğu Joe Biden’a, İsrailli Yahudilerin ve Amerikalı Hristiyan Evanjeliklerin çoğu ise Donald Trump’a oy verdi. Artık -ezici çoğunluğu solcu ve Demokrat olan- Amerikalı Yahudiler ile -sağcı ve Trump destekçisi olan- İsrailli Yahudiler arasındaki fark kapanamaz şekilde genişlerken, değerler ve çıkarlar bakımından İsrailli Yahudiler ile Amerikalı Evanjelik Hristiyanlar birbiriyle örtüşüyor. (…) Trump’ın 2016 zaferinde Evanjelikler belirleyiciydi. Başkan Trump İsrail’e her ne istediyse verdi. Biden-Harris kazanırsa bu bizim için yıkıcı olacak.”

İsrailli ve Amerikalı Yahudilerin değerler ve öncelikler bakımından ne denli ayrıştığını, aynı programda konuşan Amerikalı Yahudi kadın Haham Rachel Kahn-Troster şu sözleriyle ortaya koydu: “Trump’ın ırkçılığa varan beyaz üstünlüğünden çok rahatsız ve endişeliyiz. Amerikalı Yahudiler oylarıyla Trump’ın ve Netanyahu’nun gündemini reddetti. Bizim önceliklerimiz ABD’nin temel meseleleri olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisi, sağlık hizmetleri, kadın ve LGBT hakları gibi konular. Trump, Ortodoks kesim dışında Amerikalı Yahudilerin değerlerini kesinlikle yansıtmıyor.”

 

Yahudi kesimler arasındaki fay hatları

2020 Amerikan seçimleri gerek Yahudiler arasındaki fay hatlarını gerekse Yahudi-Evanjelik ilişkilerini net bir şekilde gözler önüne sermesi bakımından önemli. Aslında on yıllardır Amerikalı Yahudilerin oy kullanma davranışı değişmiş değil. Bu defa farklı olan, Trump’ın İsrail kartını bir seçim yatırımı olarak alabildiğine kullanması ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan tutun birçok hahama ve kanaat önderine kadar Ortodoks ve milliyetçi Yahudilerin var güçleriyle Trump’ı desteklemesine ve teşvikine rağmen Amerikalı Yahudileri bir türlü ikna edememesiydi. Tabii bütün bu çabalarda hedef salt Yahudi seçmen miydi? Değildi elbet. Asıl hedef, Amerikan seçmeninin yüzde 20’sini oluşturan ve en çok sandık başına gidip blok halinde Cumhuriyetçilere oy verme eğilimindeki en büyük grup olan Evanjelik seçmenlerdi. Hristiyan Siyonistler de diyebileceğimiz Evanjelikler, kendi dini anlayışları gereği “İsrail’den fazla İsrailci” olmalarıyla meşhurdur.

“Kudüs’ün koruyucusu olduğu için Trump’a oy vermeniz Tanrı tarafından size emredildi.” [1] Evanjelik çevrelerde yürütülen propaganda işte buydu. Aslında tarihsel olarak Yahudi Siyonizminden çok daha önce ortaya çıkan Hristiyan Siyonizmi, İsrail’in kuruluşu ve bugüne kadar ayakta kalmasındaki en temel unsur olagelmiştir. İster Cumhuriyetçi isterse Demokrat olsun, gelmiş geçmiş bütün Amerikan başkanları İsrail’in korunup kollanmasını Ortadoğu politikalarının temeli kıldılar. Trump’ın ve ekibinin seleflerinden farkı ise temel motivasyonlarının Evanjelizm olmasıydı. Evanjelikler, İsrail devletini Kitab-ı Mukaddes’teki kehanetlerin bir tezahürü olarak görürler; ABD’nin kaderinin de İsrail’le sıkı sıkıya bağlı olduğuna inanırlar. Nihai kurtuluş için İsa Mesih’i dünyaya geri getirtmek temel öncelikleridir; bunun için de kadim toprakların tümünde İsrail egemenliği sağlanmalı, bütün Yahudiler İsrail’e göç ettirilmeli ve Kutsal Mabed yeniden inşa edilmelidir. Trump’a biçilen misyon tam da buydu ve İsrail sağına her istediğini vererek başladığı bu işi, Mesih’i getirtecek şekilde taçlandırmak için bir dönem daha seçilmesi elzemdi.

Seçimlerin öncesinde Trump’ın zaferi için duaya çağıranlar, sadece Evanjelikler değildi. İsrailli ve Amerikalı (anti-Siyonistler dışındaki) Ortodoks Yahudi gruplar da bu kervana katıldı. Onlar da Hz. Davud soyundan kendi Mesihlerini bekliyor ve ilahi kurtuluşta Trump’a önemli roller biçiyor. Ortodoks hahamların Amerikan seçimleri hakkındaki yorumları, Trump’ın -şahsen hiç dindar olmamasına ve skandallarla dolu özel hayatına rağmen- nasıl algılandığını ortaya koyuyor. (i24 kanalındaki bir programda Trump’ın gayriahlaki hayatı ve dengesiz kişiliği gündeme geldiğinde bir yorumcu “Bazen ilahi kurtuluş günahkar ve ahlakı bozuk insanlar eliyle gelir.” diyerek Tevrat’tan Yahudilerin kurtuluşunu sağlayan benzer tarihî örnekleri vermiş ve Trump eliyle ilahi kurtuluşun sağlanacağını vurgulamıştı.) Birkaç örnek verelim:

Haham Batzri, “Şahsi siyasi eğilimlerden bağımsız olarak, bizim için yaptığı her şey için Trump’ı kutsayıp hayır dualar etmek tüm Yahudilerin boynuna bir borçtur,” ifadesini kullandı.[2] Batı Şeria’nın kuzeyini kapsayan Samarya bölge konseyi başkanı Yossi Dagan, “Trump son dört yılda İsrail ve Yahudi halkı için harika işler yaptı. (…) Obama-Biden yönetiminin sekiz korkunç yılı hatırımızda. (…) İsrail’i, Yahudileri ve Hıristiyanları seven ve [Batı Şeria’yı kastederek] Tevrat topraklarını önemseyen herkes (…) İsrail Devleti’nin gerçek dostu Başkan Trump’a oy vermeli,” dedi.[3]

El-Halil’deki Kiryat Arba Yahudi yerleşimi Başhahamı Dov Lior, Trump’ı Yahudilerin ilk sürgünden geri dönmesine ve mabetlerini yeniden inşasına izin veren Pers Kralı Büyük Sirus’a benzetti. Lior’a göre Trump, “Doğru olanı yapmak için” yaratılmıştır.[4]

Yahudi şeriatının otoritelerinden Haham Yoel Schwartz’a göre ABD bir kavşaktaydı: “Trump seçilirse, yağmurlar tarlaların yeşermesini sağlayan bir nimet olacak (…); Biden seçilirse, aynı nimetler dünyayı yok eden bir tufana dönüşecek. (…) Demokratlar tufan neslinin günahlarını (eşcinselliği, kürtajı) yayarken Trump dünyayı kurtuluşa hazırlıyor.”[5] 

Seçimlerin ertesi günü Hasidik Yahudi Haham Isser Zalman Weisberg, Trump’ın kazanacağına neden emin olduğunu anlatırken Biden ile Demokratları cennette Hz. Havva’yı kandırıp yoldan çıkaran yılana benzetti. “Bu seçimler Biden ile Trump değil, her insanın kalbini kaydıran yılan ile onun daha derinlerinde yatan ilahi ruh arasında. (…) Bu seçimler ekonomi, Covid-19, iklim değişikliğiyle vs. ilgili değil; ilahi düzen için epik kozmik bir savaş. (…) Yahudi halkının ve tüm dünyanın kurtuluşu yakın. Bu nedenle Tanrı’nın savaşını vermek ve O’nun seçilmiş halkının yanında durmak üzere seçilen Trump’a bu misyonunu tamamlama fırsatı verileceğine %1000 eminim.”[6] 

Amerikan seçimleri kıyamet ve kurtuluş üzerinden de değerlendirildi. ABD’nin sonunun geldiği ve bir iç savaşın kaçınılmaz olduğu vurgulandı. Kabalacı yazar Haim David Targan şöyle dedi: “Bugün resmen Amerikan İmparatorluğu çağı sona eriyor. Biden kazanırsa, tıpkı Roma gibi, Amerika sert bir şekilde çökecek ve yanacak. Trump galip gelirse, Amerikan çağı zarif bir şekilde sona erecek; gücünü, otoritesini ve egemenliğini tamamen kurtuluş liderlerine devredecek (…) Amerika’nın günleri sayılı.”[7]

Bu söylemler ve Trump’ın eylemleri, Evanjelik veya Ortodoks Yahudi seçmeni cezbetse de Amerikalı Yahudilerin kahir ekseriyetini hiç etkilemediği aşikâr. Nitekim son seçimlerde Amerikalı Yahudilerin yüzde 21’i Trump’a, yüzde 77’si ise Biden’a oy verdi.[8] 2016’da yüzde 24’ü Trump, yüzde 71’i de Clinton için oy kullanmıştı.[9] İsrailli Yahudiler arasında Trump’a destek ise yüzde 70’lerde. Bu da bize İsrailli ve Amerikalı Yahudiler arasındaki derin farkı gösteriyor. İsrail’i ve/ya dini değerleri önceleyen Ortodoks ve milliyetçi Yahudiler Trumpçı, ABD’yi önceleyen seküler-liberal evrenselci Yahudiler ise Bidencı bir çizgide yer alıyor.

Amerikalı tarihçi ve Siyonizm savunucusu Gil Troy, “Yahudi Oyu: Amerikan Seçimlerinde Siyasal Güç ve Kimlik” başlıklı makalesinde[10] 2016 seçimleri sırasında Yahudiler arasında yaygın olan bir espriye yer vermiş: “Bakın şu işe. Cumhuriyetçi ve Demokrat başkan adayları Trump ve Clinton’ın damatları Yahudi; başkanlık ön seçimlerini kazanan ilk Yahudi aday olan Demokrat Bernie Sanders’ın ise tek bir Yahudi torunu bile yok.” Aslında bu, Amerikan Yahudiliğini anlamamız bakımından oldukça öğretici.

Amerikalı Yahudiler, 1920’li yıllardan bu yana Demokrat çizgide; Cumhuriyetçiler ne yaparsa yapsın sağa döndüremiyor. Çünkü ABD’de Ortodoks olmayan yüzde 90’lık Yahudi kitle modern liberal kültüre sıkı sıkıya bağlı; geleneksel dini ritüelleri ve duaları modası geçmiş sayıp dinlerini, Amerikan liberalliğini esas alarak yeniden kurgulamış, önemli bir kısmı da asimile olmuş durumda. Kurtuluşu Mesih’te değil, liberal bireycilikte görüyorlar; ABD’yi kendi “Vaat Edilmiş Topraklar”ı sayıyorlar. Sağcı Cumhuriyetçilerden de, Evanjelik Hristiyanlardan da korkuyorlar, hele de Trump gibi bir başkandan... Trump’ı “beyaz milliyetçileri ve antisemitleri doğrudan ve kasıtlı olarak cesaretlendiren nefret dolu bir otoriter lider[11] olarak görüyorlar. Avrupa’daki tarihi tecrübelerinin de etkisiyle aşırı sağın sonunda ırkçılığı ve antisemitizmi doğuracağına inanıyorlar. Dinin de devletin de her türlü dayatmasına karşılar. Daha hoşgörülü, çoğulcu ve eşitlikçi bir toplum için ABD’deki sivil haklar mücadelesinin hep ön saflarındalar.

İsrail ise Amerikan tecrübesinden çok farklı bir çizgide. Sosyalist ve liberal ideolojileri mezceden kurucu Siyonist kadro sol seküler bir devlet tasarlasa da zamanla hem Ortodoks dini otorite alanını genişletti hem de parçalı siyasi sistemin de etkisiyle dini ve muhafazakâr partiler hükümetlerde kilit ve etkin roller oynadı. 1970’lerin sonlarına doğru sağ partiler siyasi arenada hızla yükselirken, 1990’larda barış sürecinin başarısızlığa uğraması ve 2. İntifada’nın patlak vermesiyle birlikte 2000’li yıllarda sol partiler iyice eridi. Ülkeyi uzun yıllar yönetmiş kurucu partinin devamı olan İşçi Partisi, 2020’deki son seçimlerde sadece üç milletvekili çıkarabildi. Eskinin aşırı sağının günümüzün merkez partilerine dönüştüğü İsrail siyaseti istikrarlı bir şekilde sağın da sağına kayarken Amerikalı Yahudilerin siyasi eğilimleriyle tam bir tezat teşkil ediyor. Öte yandan İsrail’de Trump’a destek sadece dini değil aynı zamanda milli bir temele oturuyor.

Merkezi ABD’de bulunan PEW şirketinin bir araştırmasına göre, iki ülke Yahudileri siyasi yelpazede kendilerini bakın nasıl konumlandırıyor: Amerika’dakilerin yüzde 49’u liberal, yüzde 29’u ılımlı, yüzde 19’u da muhafazakâr. İsrail’dekilerin yüzde 55’i merkezde, yüzde 37’si sağda, yüzde 8’i ise solda.[12] Her iki ülkede de dindar Yahudiler daha sağda, sekülerler ise daha merkezde veya solda yer alıyor.

Dini konumlanışları da önemli. Günümüzde ABD’de hakim Yahudi ekollerin oranları PEW araştırmasına göre şöyle: Ortodokslar yüzde 10 (Ultra Ortodokslar yüzde 6, Modern Ortodokslar yüzde 3), Reformistler yüzde 35, Muhafazakârlar yüzde 18, Yeniden Yapılanmacı vb. gruplar yüzde 6, hiçbir gruba bağlı olmayanlar ise yüzde 30.[13] Bu ekollerin Yahudiliği liberal değerlere göre modernleştirdiklerini ve çoğu Yahudi’nin sekülerleştiği ve asimile olduğunu da belirtelim. Dolayısıyla bu ekollerin bir kısmı Ortodokslarca dinden sapmış olarak görülüyor.

Gelelim Ortodoks Yahudiliğin tek resmi dini anlayış kabul edildiği İsrail’e. Aydınlanma’nın etkisiyle 19. yüzyıldan itibaren Batı’da gelişen modern dini ekollerin her birinin İsrail’de sadece yüzde 2-3 kadar müntesibi var. PEW araştırmasına göre 2015 yılı itibarıyla[14] İsrail toplumu kendisini şöyle tanımlıyor: yüzde 22 Ortodoks (yüzde 9 ultra Ortodoks, yüzde 13 dindar), yüzde 78 Ortodoks olmayan (yüzde 29 geleneksel, yüzde 49 seküler).

Bu arada İsrail’de dindarlık ABD’dekinden çok daha fazla olsa da, iki tarafta da yüzde 20 kadar ateist var ve bunlar kendilerini etnik ve kültürel temelde Yahudi olarak tanımlıyor.


ABD’deki Yahudilerin seçim tercihleri

Amerikan Yahudi Komitesi’nin (AJC) anketine göre[15] 2020 seçimlerinde Yahudilerin oy tercihinde belirleyici birincil ve ikincil öncelikleri Kovid-19, sağlık hizmetleri, ekonomi, ırk ilişkileri, suçlar ve dış politika; İsrail’i zikredenlerin oranı ise sadece yüzde 5. Bu öncelik listesinin geçmişte de çok benzer olduğunu J-Street anketleri ortaya koyuyor. Liberal Yahudi kitlenin oy verme davranışında İsrail yanlılığından ziyade (kürtaj ve cinsellikle ilgili konularda) bireysel tercih hakkı öne çıkıyor. Bu oranlar seçmenin sandıkta ve siyasette Yahudiliklerinden ziyade Amerikalılıklarını ön plana çıkardığını gösteriyor. Öte yandan oy tercihlerinde İsrail’i göz ardı etseler de normalde İsrail yanlısılar. Amerikalı siyasetçiler zaten İsrail savunucusu olduğundan karşılarında İsrail yanlısı ve karşıtı diye iki ayrı aday profili yok.

İsrail yanlısı liberal bir lobi kuruluşu olan J-Street tarafından 2018 ara seçimleri sırasında yapılan bir ankete göre[16] Trump’ın başkanlık performansını onaylayan Amerikalı Yahudilerin oranı yüzde 25. İran’la nükleer anlaşmayı destekleyenler yüzde 67, İsrail-Filistin arasında iki devletli çözümü savunanlar yüzde 83, Batı Şeria’nın her yerinde yeni Yahudi yerleşim inşasını destekleyenler ise sadece yüzde 23. Bu veriler, Amerikalı Yahudiler arasında Trump’ın ve Netanyahu’nun değil, Obama-Biden ikilisinin Ortadoğu politikalarının revaç bulduğunu gösteriyor.

Yine anketlere göre Netanyahu, Amerikalı Yahudiler arasında epey olumsuz bir imaja sahip ve yıllar geçtikçe bu algı daha da pekişiyor. Bunda hem kendisinin sağcı kimliği hem de ABD’deki Evanjelik ekiple sıkı işbirliği etkili.

AJC anketine dönersek, Amerikalı Yahudilerin yüzde 77’si Trump’ın performansından rahatsız. Beğenenlerin oranı ise Ortodokslarda yüzde 75, Muhafazakârlarda yüzde 24, Reformistlerde yüzde 20, Yeniden Yapılanmacılarda yüzde 4 ve laik Yahudilerde yüzde 15.[17] Seçimlerde Trump’a oy verenlerin ekollere göre dağılımı da bu verilerle örtüşüyor.

Tam da bu noktada Trump İçin Endişeli Hıristiyanlar ve Yahudiler hareketinin kurucusu Ronald J. Edelstein’in şu cümlesi anlam kazanıyor: “Yahudi oyu bir tür ümitsiz vaka. Çoğu Yahudi değişmez. Biz bu nedenle Hıristiyanlara odaklanıyoruz.”[18] Aynı hareketten Alan Bergstein’in ifadeleri ise daha çarpıcı: “ABD’deki Evanjelik Hıristiyan desteği olmasaydı İsrail’in sonu gelirdi. Pek çok liberal Yahudi, İsrail’e ve kendi refahına çok az değer veriyor; onlar bilinçli cahiller. Hıristiyanlar daha açık sözlü ve mücadeleye daha istekli. (…) 87 yaşındayım. Yahudileri Demokratlara oy vermenin dini hükmü konusunda ikna etmeye çalışmaktan vazgeçtim. Yahudilerin oy kullanma alışkanlıklarını değiştirmenin tek yolu, İsrail’e olan bağlılıklarına odaklanmak değil, cüzdanlarıyla onları korkutmaktır.”[19]

Aslında Amerikalı Yahudilerin seçimlerde İsrail’i öncelememelerini salt bencil bireysel çıkarlar üzerinden okumak yanlış. Zira Amerikalı Yahudi seçmenler, iç siyasette İsrail’e desteğin partiler üstü “milli” bir uzlaşma olduğunun bilincindeler. Biden’ın da Trump kadar İsrail dostu olduğuna ve Orta Doğu politikasında bambaşka bir paradigmaya geçmeyeceğine şüphe yok. Aradaki temel fark, Biden’ın İsrail’e dini bir perspektiften adanmışlıkla bakmaması ve Trump’ın Evanjelik ve Modern Ortodoks Yahudi ekibini dağıtıp yerine daha seküler ve liberal Yahudileri koyacak olması. Türkiye’den baktığımızda bunu “ha Ali Veli, ha Veli Ali” diye görüyoruz. Oysa İsrail’den bakıldığında Biden’ın İran’la nükleer anlaşmaya geri dönme ve ambargoları kaldırma/hafifletme, mimarı Trump’ın damadı olan sözde Yüzyılın Anlaşması’nı sahiplenmeyip klasik Amerikan politikasına dönme niyeti ve bu bağlamda İsrail’in ilhakı politikasına karşı çıkması, sınırsız Yahudi yerleşim inşasına razı gelmemesi, Filistin tarafıyla diplomatik ilişkileri yeniden kurup kesilen paraları yollama ihtimali ve iki devletli çözüm için İsrail tarafına da baskı uygulayacak olması adeta bir Nekbe (Büyük Felaket) gibi algılanıyor. Tabii Nekbe’ye İsrail’in mi, yoksa bütün yatırımını Trump’a yapan Netanyahu’nun mu duçar olacağını, eli kulağındaki dördüncü erken seçimin sonucunda göreceğiz.

***

Son olarak Yahudilerin Amerikan siyasetindeki etkinliği üzerine birkaç bilgi daha eklemek istiyorum. Yahudilerin ABD nüfusu içindeki oranı sadece %2 ve dolayısıyla -her ne kadar tıpkı Evanjelikler gibi- seçimlere %85’lerde büyük bir katılım gösterseler de sonuçlar üzerindeki belirleyicilikleri son derece düşük.  Gil Troy’un bahsi geçen makalesine göre[20], “salıncak eyaletler” diye anılan, Yahudi nüfusun da yoğunlukta olduğu Florida, Pensilivanya gibi iki parti arasında ortadan bölünmüş eyaletlerde kritik önemdeler. (2000 seçimlerinde Cumhuriyetçi başkan adayı George W. Bush’un Florida’yı kıl payı kazanarak başkan olabilmesinde Yahudi oylar doğrudan etkilidir. Florida’da %9,2’lik bir orana sahip Yahudiler, daha ileri yaşlarda olup -bir istisna olarak- Cumhuriyetçilere oy verme eğilimleri daha fazladır.) Yahudilerin Amerikan seçimleri üzerindeki asıl etkinlikleri medyadaki hakimiyetlerinden, lobi faaliyetlerinden ve yaptıkları bağışlardan geliyor. Bağışlara bağımlı Amerikan siyasi sisteminde Demokratların topladığı bağışların %50’sinin, Cumhuriyetçilerinkinin de %25’inin Yahudilerden gelmesi önemli bir ayrıntı. Ayrıca Amerikan Kongresi’nde, yönetimde ve yüksek yargıda Yahudilerin sayısına baktığımızda %2’lik nüfus oranlarının katbekat üzerinde temsil ediliyorlar.