tag:blogger.com,1999:blog-20583847159732845002024-03-26T19:25:08.917-07:00Türk Dış Politikası ve Ortadoğu GünlüğüZahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.comBlogger922125tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-46000994703172685932024-03-26T12:46:00.000-07:002024-03-26T19:24:37.935-07:00N.EL-HİLA: “GAZZELİ KADINLAR HEM GÜÇLÜ HEM DE ÇOK CESUR VE FEDAKÂRDIRLAR”<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“GAZZELİ
KADINLAR HEM GÜÇLÜ HEM DE ÇOK CESUR VE FEDAKÂRDIRLAR”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Nur el-Hila
(İstanbul’da hadis alanında doktorasını tamamlayıp çalışmaya başlayan Gazzeli
bir hanım)<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İstanbul,
1.3.2024</span></b></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;">
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri <u>kaynak göstermek
şartıyla</u> kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></i></p><p>
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">7
Ekim’den bu yana Filistin tarihinde görülmemiş bir savaş ve yıkım yaşanıyor. Bütün
aileniz ve sevdikleriniz Gazze’de. Siz de Türkiye’den izliyorsunuz. Savaşı
sahada bizzat yaşamak ayrı bir zorluktur, uzaktan takip etmek ayrı bir zorluk.
Türkiye’deki Gazzeli bir öğrenci dayanamayıp kalp krizi sonucu hayatını
kaybetti. Siz ne hissediyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Okullarımız,
üniversitelerimiz, Gazze’nin güzel yerleri hep bombalandı gitti. Bazen
videolara, fotoğraflara bakıp ben rüya mı görüyorum diye düşünüyorum. Çok
üzülüyor, ailem için endişeleniyorum. Üzülmemek mümkün mü? Medyada Gazze’dekilerden
“hasbünallah”, “elhamdülillah” sözlerini sürekli duyduğunuz için bizim
üzülmememizi bekliyorsunuz. Oysa biz de insanız. Üzülüyoruz diye bize “Siz
Gazze’dekiler gibi güçlü değilsiniz” diyorlar. Biz taş mıyız, duygusuz muyuz? Peygamber
Efendimiz de oğulları vefat edince ağladı. İnsan çocuğu ve aile bireyleri ölünce
tabii ki üzülür; ama Allah sabrını da verir. Üzüntü peygamberlerin hayatında da
vardır. Yakup Aleyhisselam da oğlu Yusuf’u kaybettiğinde kahırdan gözleri kör
oldu. Savaşı uzaktan takip etmek, yardım ve dua yollamaktan başka bir şey
yapamamak çok zor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gelelim
asıl konumuza. Savaş altında Gazzeli kadınlar ne yaşarlar?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kadın
bizde zaten her şeyi yapar. Ekmeği bile kendimiz yaparız, nadiren fırından
alırız. Sadece çalışıp da vakti olmayan kadınlar ekmek satın alır. Şu an savaş
altında her şeyi sıfırdan yapıyorlar. Kadınlar çocuklarının karnını nasıl
doyuracakları, çamaşırlarını nasıl yıkayacakları derdindeler. Çadırlarda yemek
pişirmek için malzeme ve yakacak bulmak bile zor. Yeterli su da yok. Gazzeli
aileler kalabalıktır, ortalama altı-sekiz kişiliktir. Kadınlar herkesin
çamaşırını elleriyle yıkamak zorundalar. Çadır içinde yatıp kalkmak başlı
başına çok zor. Biz mahremiyete çok önem veririz. Ama artık kadınlar yemeği
bile dışarıda pişirmek zorundalar. Dahası, otuz aile kadın-erkek tek bir
tuvalet kullanıyor. Yani 200 küsur kişiye bir tuvalet düşüyor. Bu, çok büyük
bir sıkıntı.</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kadının Gazze’de
artık bir özelliği kalmadı, erkek gibi her şeyi yapmak zorundalar. Çocuklarını
kurtarmaya da gidiyorlar. Bir kadın çocukları için bir şeyler almaya gitmişti,
bu sırada yolu kestiler. Kadın bir tarafta, çocuklar diğer tarafta kaldı. Kadın
“çocuklarımı asla bırakmam, vuracaklarsa beni vursunlar” diyerek karşı tarafa
geçmeye çalıştı… Bir gece çadırların bulunduğu alana insanlar uyurken tanklar
girdi. Anne gözlerini açtığında yanı başında bir tank vardı, hemen yanında da
kızı. Tank beni ezsin, kızımı ezmesin diye çocuğunu oradan uzaklaştırdı.
Ebeveynler çocukları yaşasın diye böyle fedakarlıklar yapıyorlar. Yine ölürsek
birlikte ölelim diye bir arada yaşayanlar da çok.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’de
kadınlar sadece güçlü değildir, aynı zamanda çok cesurdur. Eşi şehit olan
kadınlar çocuklarına sonuna kadar sahip çıkarlar. Gazze’deki kadınlar çok fedakârdırlar.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ayakta
kalan evlere diğer bölgelerden birçok Gazzeli sığındı. Aslında onlar ev
sahibinden bir şey beklemiyorlar. Ama Gazze’de evine misafir gelen kişi, parası
yoksa bile borç alıp mutlaka ikram edecek bir şeyler pişirir. Çünkü yemek
yapamayan kendisini çok mahcup hisseder. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Yine
Gazzeli kadınların en önem verdiği şey eğitim ve hafızlıktır. Çocukları şu an
okula gidemese bile Kur’an ezberletmeye devam ediyorlar. Bu şartlar altında
bile eğitimi bırakmıyorlar. Hamileler çok fazla Kur’an okurlar ki çocuklarının
kulakları daha en baştan alışsın. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">2021’de
oğlu ile birlikte şehit düşen meşhur mühendisin eşi dedi ki “Mahallemizden
herkes çıkıp gitti, sadece biz kaldık. Çıkmak istemedik, burada sabit kalma
şerefine nail olmak istedik.” Evlerinden ayrılmadılar. Kızı her gün üç cüz
okuyor. “Biz Kur’an-ı Kerim’i hıfzedersek Allah da bizi korur” diyor. [Arapça
korumak kelimesi hıfzetmek kelimesiyle aynı kökten gelir.] Böyle kadınlar var
Gazze’de. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Allah’ın
çok sevgili kulları var ve Allah onların hürmetine Gazze’yi koruyor. Ama herkes
birbirinin aynısı da değil. İyi insanlar da var, kötüler de. İsrail’e hizmet
edenler hala mevcut, ama sayıları fazla değil.</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk162384895;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaş altında doğum yapmak zorunda kalan on
binlerce kadın var. Onlar ne yaşıyor?<o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk162384895;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Birçok kadın doktorsuz doğum yapıyor; çünkü
hastaneye götürmek için araç yok, bir yerden bir yere gitmek de güvenli değil. Mesela
evde doğum yapan bir hanım bebeğin göbeğini kestiremedi. Mecburen yeni doğmuş
bebeğini kucağına alıp bir araba bulup hastaneye götürdüler ki göbeği kesilebilsin.
Başka bir kadın doğum yaptı ve ardından evi yıkıldı; götürüldüğü okulda bir
sınıfta yirmi kişiyle birlikte kalıyor. Özel ilgilenilmesi gereken insanlar
bile mecburen lavabo sırası bekliyor. Bir arkadaşım doğum yaparken stresten ve
yaşadığı kötü şartlar yüzünden bebeği öldü. Kuzenimin kuzeninin komşusu evinin
bombalanması sonucu yanarak yaralandı. Hamileydi, doğum yaptı. Bebek iyiydi.
Ama anne, bedeni hem yanıkları hem doğumu kaldıramadığı için vefat etti. Ölmeden
evvel ablasına bana bir şey olursa bebeğime sen bakarsın diye emanet etti. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk162384895;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kadınlar doğum yapıyor ve yiyebilecek yemek bulamadıklarında
sütleri de olmuyor, bebeklerini doyuramıyorlar. Küçücük parça ete ve bir avuç
pirince 100 dolar veriyorlar. Özel ihtiyaçları karşılamak da büyük sıkıntı. Sadece
hamileler ve doğum yapanlar değil, bütün kadınlar için duş, gusül ve abdest
almak hepsi birer sıkıntı. Teyemmüm fetvaları veriliyor artık. Düşünsenize otuz
ailenin aynı lavaboyu kullandığı bir ortamda kadınlar nasıl duş alacak?<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk162384895;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze 2006’dan beri defalarca İsrail’in
irili ufaklı saldırılarına sahne oldu, birkaç defa yıkıcı savaşlar yaşandı. Geçmiş
savaşlar nasıldı?<o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk162384895;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ben üç savaş yaşadım. En kötüsü 2014 yazında
52 gün süren savaştı. Savaş başladığında hava çok sıcaktı. Elektrik hiç yoktu.
Kadınlar her şeyi düşünmek zorunda. Bozulur diye yiyecekleri toplu
alamıyorlardı. Çocuk yemek istiyor, annenin parası yok. Ne yapacak? Çok zor
günlerdi.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk162384895;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaş başlayınca mücahitlerin eşleri, evleri
her an bombalanabileceğinden çocuklarını alıp annelerinin evine gidiyorlar. Savaş
bitene kadar bu hanımlar eşlerinden hiçbir haber alamıyorlar. Çocuklar sürekli
babam nerede diye soruyor. Kolay değildir direnmek.</span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Geçmişteki
savaşlarda okula sığındınız mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hayır;
ama okullarda toplu yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum. 2014’teki savaşta arkadaşımın
Kanada’da yaşayan teyzesi para göndermiş, biz o parayla satın aldıklarımızı
okula sığınanlara dağıtmıştık. Okulda Han Yunus’un en zengin insanları
kalıyordu. [İsrail’le] Sınır tarafında oturan zenginler… Onlar mülteci değildi;
nesillerdir orada yaşayan gerçek Han Yunuslulardı. Arazileri ve mülkleri vardı.
Yardım dağıtırken düştükleri hale çok üzülmüştüm. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu arada
Gazzelilerin hepsi fakir değildir. Özellikle tarlası, arazisi olan yerliler zengindir.
Bunların çocukları, baba parasıyla Türk üniversitelerinde okuyorlar. Ama
savaşla birlikte şu an aileleri sıfıra düştü. Çocukları burada o kadar zor
durumda ki ve özellikle harçlar konusunda bir kolaylık tanınmamasına o kadar
kırgınlar ki…<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">(Röportajı
1 Mart'ta yapmıştım; ancak yayınlayabildim. Bu süreç içinde devlet
üniversitelerinin tamamı Gazzeli öğrencilerden harçları kaldırmış. Vakıf
üniversitelerinin de bir kısmı kaldırmış. Ama öncesinde gerçekten büyük
sıkıntılar yaşanmış. Bu güncek bilgiyi veren Betül Özel Çiçek’e teşekkür
ederim.)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu
savaşta kadınların geçmişten farklı olarak yaşadığı sıkıntılar var mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazzelilerde
tesettür ve haremlik-selamlık çok önemlidir. Enkaz altında kalan bir doktor
hanım “Bana başörtü verin, böyle çıkartmayın” dedi. Çıkartmaya çalışan erkekler
“Burada başörtü bulamayız; vakit de yok, tekrar bombalanabiliriz” dedikleri
halde “Bu şekilde ölürüm de çıkmam” dedi. Adam gömleğini çıkartıp kadına başını
örtmesi için verdi. Gazzeliler tesettüre böyle önem verir. Her an ölüm
tehlikesi olduğu için savaşlarda hep namaz elbisesiyle yatıp kalkarız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ama
İsrail askerleri bu sefer bazı kadınları esir alıp kıyafetlerini çıkartmaya
zorladı. Serbest kalanlardan bazıları kimliklerini gizleyerek hapiste başlarına
gelen çok kötü şeyleri anlatıyorlar. Muhtemelen çocukları ve eşleri şehit
edildi veya hapiste, haber alamıyorlar. Bu kadınlar olabilecek en büyük acıları
yaşadı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bütün
bunlar dünya Müslümanlarının Gazzelileri yalnız bırakması yüzünden. 1969’da
Mescid-i Aksa yakıldığında Yahudiler çok korktu; ama İslam dünyasından doğru
düzgün tepki olmayınca rahatladılar. Tarih tekerrür ediyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazzelilere
“Allah ayaklarınızı sabit kılsın” diye dua ediyorum. Aileme de sürekli bu duayı
tavsiye ediyorum. Çünkü çok büyük bir imtihandalar. Dünyanın en dindar insanları
Gazze’de. Biz dine bu kadar bağlıyız, neden bunları yaşıyoruz, Allah nerede
diye düşünebilirler.</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Aileniz
ne durumda, görüşebiliyor musunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Evimiz
bombalanmasın diye çok dua ettim, ama bombalandı. Şu an ailem çadırda. Annem
yaralı, hastanede tedavi görüyor. Beş ay içinde annemle sadece dört sefer sesli görüştüm. Son görüşmemde keşke konuşmasaydım dedim, çünkü sesi çok kötüydü ve o sesi duyunca ben de kötü oldum. Annem dedi ki “Evimiz
gitti, önemli değil, direnenler sağ olsunlar da. Biz hiç kimseden hiçbir şey
istemiyoruz, Allah bize yeter.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Geçmiş
savaşların travmaları daha henüz iyileşmemişti, öyle değil mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bizde
travmalar çok uzun sürmez. Yahudiler hep şaşırır, Gazzeliler savaş biter bitmez
ertesi gün nasıl hiçbir şey olmamış gibi hayata devam edebiliyorlar diye. Ama
herkes dayanıklı değil. Mesela bütün ailesi şehit düşen bir hanım vardı; kendisi
de yaralanmıştı. Tedaviden sonra çocuklarını sorduğunda önce gizlediler, sonra
söylemek zorunda kaldılar. Herkesin şehit düştüğünü öğrenince çok üzülüp kahırdan
öldü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Biz hep
ölümle iç içe yaşadığımızdan çocuklar da bu bilinçle yetişiyor. Annelerinin “Allah
bize yeter” ve benzeri sözlerini sürekli duyarak büyüyorlar. Mesela sizde deprem
bölgesindekiler için ölüm yeni bir şeydi. Ama bizimkiler için her zaman olan
bir şey. Bizim ölümle ilişkimiz sizinkinden farklı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazzeliler
şu an savaş şartlarında direnmeye, ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ama savaş bitip
de geri döndüklerinde ve yıkımı görüp kayıplarıyla baş başa kaldıklarında ciddi
bir psikolojik çöküş yaşayacaklar gibi geliyor bana. Ne dersiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Şu an herkesin
şehidi veya yaralısı var. Herkesin zihinleri çok meşgul. Çadırlarda hayatta kalma
mücadelesi veriyorlar. Savaş bittiğinde daha büyük bir zorluk onları bekliyor
olacak…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Geçmişte
1948 ve 1967’deki savaşlarda ve göçlerde büyükleriniz neler çekmiş, size neler
anlattılar? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kudüslü
olan annemin babası kırk yaşında şehit düşmüş; annem yetim büyümüş ve bunun
acısını hep yaşamış. Dört kız, iki erkek kardeşlermiş. Çok muhafazakâr bir aile
olup kimse onları dışarıda görmezmiş. Annem hep kardeşlerine annelik yapmış.
Çünkü en büyük ablası Ramallah’a üniversite okumaya gittiğinde anneannem ona
eşlik etmiş. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">1948’de
herkes evlerinden çıkmak zorunda kalmış. Kıyamet günü gibiymiş. Herkes kendi
derdine düşmüş.</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bir
tanıdığım Gazze’nin köyünde yaşayan akrabasını anlatmıştı. Kadın 1948’de Siyonist
çetelerden can havliyle kaçarken bebeğini evinde unutmuş. Yıllar sonra [muhtemelen
1967 Savaşı’ndan sonra aradaki sınırlar kalkınca] terk ettikleri evi görmeye
gitmiş, içinde Yahudiler yaşıyormuş. Eve yerleşen Yahudi aile bu unutulan
Filistinli bebeği evlat edinmiş ve büyüdüğünde orduda asker yapmış. Kadın oğlunu
bir kerecik olsun görebilmek için yalvarmış; ama evlat edinen aile önce kabul etmemiş,
sonra “Görebilirsin ama geçmişte neler olduğunu anlatırsan seni öldürürüz”
demiş. Kadın oğlunu görmüş ama ona hiçbir şey diyememiş. O mülteci anneler neler
yaşadılar neler... Aslen Filistinli olan ama bir Yahudi olarak yetiştirilen oğlu,
İsrail ordusunda Filistinlilere kim bilir neler yaptı… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Babam da
1948’de can havliyle topraklarından kaçan bir tanıdığından bahsederdi. 1967
işgalinden sonra Gazzelilerin İsrail’de çalışmasına izin verilmiş. O adam da
yıllar evvel terk etmek zorunda kaldığı kendi portakal bahçesine tarım işçisi
olarak yollanmış. Bahçesinin kendisine ait olduğunu görünce hüngür hüngür
ağlamış. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Böyle
çok hikayeler var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">1948
Nekbe’sini anlatan <i>Felaketi Gördüm</i> kitabında unutamadığım çok acı bir hikâye
vardı. Siyonist çetelerin köylerini bastığı bir hanım, can havliyle kundaktaki
bebeğini kucaklayıp ailesiyle birlikte kaçmış. Kilometrelerce yürüdükten sonra
bir de bakmış ki kucağındaki çocuğu değil, yastık. Kahrolmuş ama geri dönmesi
mümkün değil. Yıllar sonra çocuğun yaşadığını ve Filistin’in bir başka yerinde
olduğunu öğrenmiş… Sizin İsrail askerleriyle şahsi tecrübeniz var mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Biz çok
küçükken babamı tutuklamaya geldiler; annem hamileydi. Askerlerin yaptığı bir
şey yüzünden annem yere düşünce ya ölürse diye çok korktular. Askerler salonumuza
sanki kendi evleriymiş gibi oturdular. İçlerinden biri anneme yapılanı telafi
etmek istercesine kaskını<span style="color: red;"> </span>çıkarıp başıma takınca
fırlatıp attım. Onlardan nefret ediyordum çünkü. Annem o an “eyvah, kızım gitti,
öldürecekler” diye düşünüp çok korkmuş. Asker gülmüş… Normalde onlar kadınları
da, çocukları da öldürmekten hiç çekinmezler. Zaten biz onların nazarında insan
değiliz. <o:p></o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-81818405270264878112024-03-21T12:52:00.000-07:002024-03-22T09:53:07.158-07:00Z.T.KOR İLE AKSA TUFANI HAKKINDA RÖPORTAJ<p> </p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">ZAHİDE TUBA KOR İLE AKSA TUFANI
HAKKINDA RÖPORTAJ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Röportajı yapan: Ala İslam Çelik<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Davet Mektebi dergisi,
Ocak-Şubat 2024, sayı 105, sf. 24-38<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT: Blogda yer alan 900 küsur
içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a> linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.</span></i><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHsRjv1P0_TU_3u89tZq4IRR5iuqJScohfBlTOj_qFZ7C6fCT1lYziMUzT5Fm7joAv7CLDIP8QO5UAleJTlh9xaAvA-VbcKjIUelSlze6JJbygaAGEJQmtiWsfgD6Z6SXpyaqzttdaYm_ou2ZLgjhppcEfJi67_nzrGL_Fb40G9ZfwwDSTd4hkFPBb_iIR/s1495/Davet%20Mektebi%20r%C3%B6portaj%20ilk%20sayfa.jpg" style="font-size: 13pt; margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1495" data-original-width="1067" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHsRjv1P0_TU_3u89tZq4IRR5iuqJScohfBlTOj_qFZ7C6fCT1lYziMUzT5Fm7joAv7CLDIP8QO5UAleJTlh9xaAvA-VbcKjIUelSlze6JJbygaAGEJQmtiWsfgD6Z6SXpyaqzttdaYm_ou2ZLgjhppcEfJi67_nzrGL_Fb40G9ZfwwDSTd4hkFPBb_iIR/w284-h400/Davet%20Mektebi%20r%C3%B6portaj%20ilk%20sayfa.jpg" width="284" /></a></div><div style="text-align: left;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjGbMEMBs1rAXiyHYIWyORsrUqPalqz46D97HdorgaSxAVPgcEtNeRqkzhpP0Qu4nd9fHT1MlVcAVV033UtQv2qQVhCxrcD6FJ199_bC3EQSnwZV6cAFfBsMIBx_OnoUL9FF9dvI5lJgy2xgDaU7y22XRpZ0MpPNINEKO26HRtoFXKaEMvKPVE2kSWtzbN/s1600/Davet%20Mektebi%20kaapk.jpg" style="font-size: 13pt; margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><strike><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1143" height="394" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjGbMEMBs1rAXiyHYIWyORsrUqPalqz46D97HdorgaSxAVPgcEtNeRqkzhpP0Qu4nd9fHT1MlVcAVV033UtQv2qQVhCxrcD6FJ199_bC3EQSnwZV6cAFfBsMIBx_OnoUL9FF9dvI5lJgy2xgDaU7y22XRpZ0MpPNINEKO26HRtoFXKaEMvKPVE2kSWtzbN/w282-h394/Davet%20Mektebi%20kaapk.jpg" width="282" /></strike></a><span style="font-size: 13pt;"> </span></b></div></div><p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">HAMAS’ı Aksa Tufanı operasyonuna
gerçekleştirmeye iten sebepler nelerdir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Birçok sebebi var. Birincisi, İsrail
1967’de işgal ettiği Gazze’den 2005’te askerlerini ve yerleşimcileri geri çekse
de havadan, karadan ve denizden kuşatarak bir açık hava hapishanesine dönüştürdü.
2006 Ocak’ında HAMAS’ın Filistin seçimlerini %60 oyla kazanıp tek başına
iktidar olmasının ardından bir cezalandırma aracı olarak başlayan abluka ve
ambargo 17 yıldır devam ediyordu. Gazzelilerin hayat şartları yıllar geçtikçe
daha da kötüleştiği halde dünyanın umurunda bile değildi. Oyunun kuralları
değişmeden abluka ve ambargonun kırılabilme ihtimali yoktu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İkincisi, 7 Ekim yaşanmasaydı şu
an biz İsrail-Suud barışını ve doğmakta olan yeni bölgesel düzeni, yeni
yatırımları, boru hatlarını ve ticaret yollarını vs. konuşuyor olacaktık.
2020’den bu yana “İbrahim Anlaşmaları”yla -Filistinliler pahasına- kurulan bölgesel
düzenin tesisinde son aşama Suud’la anlaşma olacaktı. Filistin meselesi adeta tarihin
çöp sepetine atılmak üzereydi. HAMAS, Aksa Tufanı’yla bizi yok sayarak yeni bir
düzen kuramazsınız, yüzyıldır Ortadoğu’nun en temel meselesi Filistin’dir dedi.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Üçüncüsü, İsrail bugün tarihinin
en aşırı sağ hükümetiyle yönetiliyor. Öyle ki 1990’larda ABD ve İsrail
tarafından Yahudi terör örgütü ilan edilen ekolün siyasi uzantıları hükümette
maliye ve iç güvenlik gibi kritik bakanlıkları elinde tutuyor. İktidardaki dinî
Siyonist ekol, Suud’la barışa vardıktan sonra Batı Şeria ve Kudüs üzerindeki
emellerini hayata geçirmeyi planlıyordu. Yani Batı Şeria’yı ilhak ve MS 70’te
Romalılar eliyle Kudüs’te yıkılan tapınaklarını (Mescid-i Aksa ve
Kubbetu’s-Sahra üzerinde) yeniden inşa etmeyi… Son bir yılda Batı Şeria’da
Yahudi yerleşimcilerin İsrail ordusuyla el ele verip düzenlediği saldırılar
sonucunda Filistinliler yirmiye yakın köyü boşaltmak zorunda kalmıştı. İşte HAMAS,
işgale ve Batı Şeria ile Kudüs’ün Yahudileştirilmesi planına da karşı koymak
istedi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu arada İsrail hükümeti, 2021
ve önceki tecrübelerine binaen, Gazze’de direnişi bertaraf etmeden Batı Şeria
ve Kudüs üzerindeki emellerini gerçekleştirmeyeceğinin farkındaydı. Bu nedenle
2023’ün sonlarına doğru Gazze’ye saldırma planı zaten yapıyordu. Hatta 7 Ekim
günü Gazze çevresindeki İsrail kışlalarından elde edilen belgelerde müstakbel
savaş planları da bulundu. HAMAS, bir bakıma İsrail’e savaş hazırlıklarını
tamamlamadan ön alıcı bir savaş açtı. 7 Ekim günü Gazze konusunda uzman askerî
kadroyu ya esir aldı ya da öldürdü ve İsrail’in planlarını altüst etti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Dördüncüsü, yüzlerce İsrailliyi
esir alıp bunları İsrail hapishanelerindeki 5000 Filistinli mahkûmu kurtarmak
ve başka kazanımlar elde etmek için kullanmayı hedefliyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Aksa Tufanı operasyonu bölgesel
gelişmeler bağlamında önemli bir kırılma noktası oluşturur mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Evet, bölge tarihi yazılırken 7
Ekim’in bir kırılma noktası olarak zikredileceği kanaatindeyim. Hem de 1948 ve
1967 Arap-İsrail Savaşları, 1979 İran İslam Devrimi, 11 Eylül saldırıları
ölçeğinde bir kırılma noktası…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bölgede kırılma noktası
oluşturan bu operasyon küresel gelişmeleri etkiler mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hâlihazırda etkilemiş durumda. 7
Ekim’in ana kaybedeni ABD’dir. 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve
Irak maceralarıyla bir bataklığa saplandı ve bu süreçte Çin ile Rusya yükselişe
geçti. Daha oğul Bush’un son döneminde başlayan, Obama döneminde hız kazanan
ABD’nin Ortadoğu’dan çekilip Rusya’ya karşı NATO sınırlarına ve Çin’e karşı da
Asya-Pasifiğe odaklanma hayali, Trump ve Biden döneminde “İbrahim Anlaşmaları”
bağlamında gerçekleşmek üzereyken 7 Ekim’de acı bir şekilde sona erdi. ABD,
savaş gemilerini Asya Pasifik yerine İsrail’in bekası için Doğu Akdeniz’e
demirlemek zorunda kaldı. Envanterinde ne kadar silah ve savaş araç gereci
varsa İsrail’e yolladı. Buna mukabil, İsrail’in kendisini bile koruyamadığı
görüldü ki ABD’nin bölgeden çekildiği bir ortamda müttefiki Arap rejimlerini
nasıl savunabilsin. 7 Ekim, ABD’yi Rusya ve Çin’e odaklanmaktan alıkoydu,
Ortadoğu’ya geri dönmeye zorladı. Bunun ilk sonucunu Ukrayna’da görüyoruz.
Ukrayna, Rusya’ya karşı Batı cephesini korumanın jeopolitik olarak en kritik
noktasıydı. İsrail’in bekasının söz konusu olduğu bir ortamda ABD ve AB’nin
Ukrayna’ya odaklanma ve silah yığma imkânı kalmadı. Bu kış Ukrayna’da dengeler
Rusya lehine değişebilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bir de 2008’den bu yana iktisadi
ve askerî alanda Amerikan hegemonyası zayıflasa da “evrensel” değerler sistemi ve
kültürel hegemonyası hala ayaktaydı. Dünyanın gözü önünde Gazze’de yaşanan
soykırım ve bunda ABD’nin dahli, Amerikan yumuşak gücünün temeli olan değerler
sistemini ve normları Batı’da ve kendi ülkesinde dahi sorgulatıyor. Yani ABD, İsrail’e
verdiği kayıtsız şartsız desteğin bedelini, kendi meşruiyet zeminini kaybederek
ödeyebilir. Bütün bunlar rakip güçler Çin ve Rusya’ya yarayacaktır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">HAMAS’ın operasyon öncesi
hedefleri nelerdi ve gelinen nokta itibariyle hedeflerini gerçekleştirdi mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">HAMAS’ın ana hedefi, İsrail’i en
gafil olduğu anda avlamak ve yenilmezlik mitini yıkmaktı. Bunu, 7 Ekim’de
İsrail’e tarihi boyunca hiç tatmadığı büyük bir şok ve kayıp yaşatarak kesin
olarak başardı. İsrail’in zannedildiği gibi kadir-i mutlak bir güç olmadığını,
zafiyetlerle malul olduğunu dünyaya gösterdi. 1948’den bu yana İsrail’in güvenlik
ve dış politikasının temeli, aşırı güç kullanarak düşmanlarını caydırmaktı. Bu
şekilde hem Filistinlilere ve Araplara bana bulaşırsanız akıbetiniz feci olur
mesajı vererek kendisine yönelik saldırıları asgaride tutuyor hem de aşırı güç
kullanımıyla kendi halkına özgüven ve özsaygınlık kazandırıp dünya Yahudileri
için en güvenli vatan olduğu hissini perçinliyordu. Ayrıca mesela 1967’de altı
günde işgali altındaki toprakları üç kat genişleterek ordusu ve istihbaratıyla kimsenin
alt edemeyeceği yenilmez bir güç olduğu kanaatini bölge halklarının ve
rejimlerinin zihinlerine yerleştirmişti. İsrail’in Ortadoğu’ya verdiği en büyük
zarar, ardı ardına yaşattığı mağlubiyetlerle halkların özgüvenini ve
özsaygınlığını yitirtmesi ve bizden adam olmaz fikrini yerleştirmesiydi. İşte 7
Ekim bunu da bozdu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Yine HAMAS, İsrail’in -tıpkı
dünyadaki diğer güçler gibi- ancak içeriden çökertilebileceğinin farkında. Biz
savaşın sadece fiziki çatışma boyutuna bakıyoruz; oysa direnişin etkili bir
şekilde yürüttüğü bir de psikolojik savaş var. Yayınladığı videolar, yaptığı
açıklamalar ve esir takasında izlediği yöntemle hedefi, 7 Ekim’den evvel karpuz
gibi ortadan bölünmüş haldeki İsrail toplumunu ve siyasetini daha da parçalayıp
birbirine düşürmekti. Bunu da başardı. İsrail siyaseti, toplumu, ordusu ve
istihbaratının bu şoktan toparlanabilmesi ve iyice derinleşen iç ihtilafları
atlatabilmesi hiç kolay olmayacak. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Diğer bir hedefi de İsrail’in
gerçek yüzünü bütün dünyaya göstermek ve bu şekilde halklara kendi
yönetimlerine politikalarını değiştirtmek için baskı yaptırmaktı. Bu hedefinde
de başarılı sayılır. Biden yönetimi, hem içeriden hem de dışarıdan yükselen
tepkiler karşısında artık İsrail’e ilk günlerdeki gibi kayıtsız şartsız destek
veremiyor. İmaj İsrail için her şeydir; on yıllar içinde ince ince dokuduğu bir
imaj vardır. İşgal politikalarını hem kendi halkının hem de dünya kamuoyunun
dikkatini celp etmeyecek şekilde hukuki, siyasi, iktisadi, kültürel vb.
kılıflar altında yürütmekteydi. Ama 7 Ekim’den sonra kaba kuvveti soykırıma
varacak şekilde kullanmak suretiyle özenle oluşturduğu imajını kendisi yıktı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Yine HAMAS, İsrail-Suud barışını
erteletti ve Ortadoğu’da Filistinliler yok sayılarak yeni bir düzen kurulamayacağını
dosta, düşmana göstermiş oldu. Bir müddet sonra İsrail’in Filistin tarafıyla
masaya oturmak zorunda kalacağı kanaatindeyim. Son sözde barış masası 2014’te
kurulmuştu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Son olarak kadın, çocuk ve yaşlı
esirleri sadece Filistinli mahkûmlarla takas bağlamında serbest bıraktı. Büyük dış
baskılara rağmen geri kalanları, özellikle askerleri, tüm Filistinli
mahkûmların salınması karşılığında serbest bırakmamaya kararlı. İsrail ordusu
tüm çabalarına rağmen şimdiye kadar tek bir esiri dahi kurtaramadı; her esir
kurtarma operasyonu bir fiyaskoya dönüştü ve esirlerin ölümüne yol açtı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ama başaramadığı şeyler de var: Birincisi,
Arap ve İslam dünyasından -gerek halklar gerekse yönetimler nezdinde- İsrail’e
karşı çok daha etkili bir tepki ve -tıpkı 2021’de olduğu gibi- Batı Şeria,
Kudüs ve İsrail içindeki Filistinlilerin Gazze’ye destek olmak için topyekûn
ayaklanmasını bekliyordu. Ama dış devletler Gazze’nin başına gelen feci akıbete
duçar olmak veya kazanımlarını yitirmek istemediği için, işgal altındaki
Filistinliler de İsrail güvenlik güçlerinin çok sıkı takibatına uğradığı için
direnişe beklediği ölçüde destek ver(e)medi. İkincisi, İsrail’i Batı Şeria ve
Kudüs’le ilgili politikalarında -2021’de olduğu gibi- caydırmaya ve geri adım
attırmaya niyetlenmişti; ama bunu da başarabilmiş değil. İsrail ordusu 7
Ekim’den bu yana Batı Şeria ve Kudüs’te hemen her şehre, mahalleye ve mülteci
kampına baskınlar düzenleyip 5000 Filistinliyi daha tutukladı, yüzlercesini
öldürdü ve yaraladı. Keza yüzlerce evi yıktı veya yıkım için tahliye emrini
adreslere yolladı. İçeride ve dışarıda tepki çekmemek için yıllardır planladığı
ama hayata geçiremediği projeleri başlatma kararı aldı. Filistinlilerin
Mescid-i Aksa’da kalabalık bir cemaatle Cuma namazı kılmasını 7 Ekim’den bu
yana engelliyor. İntikam için hapishanelerdeki Filistinli mahkûmların hayatını
tam bir kâbusa çevirdi, işkencelerle öldürdüğü mahkûmlar oldu. Yahudi
yerleşimcileri kendilerini koruması (ve Filistinlilere saldırması) için daha
fazla silahlandırıyor. Üçüncüsü, kimsenin beklemediği ölçüde başarılı bir
direniş sergilese de, Gazze’deki akıl almaz yıkımı ve soykırımı engelleyebilmiş
değil. İsrail’in karada ilerleyişini sekteye uğratsa ve birçok noktadan geri
çekilmeye zorlasa da hava üstünlüğü hala İsrail ordusunda. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu operasyonun sonucunda HAMAS’ın
istediği gibi bir Filistin devleti kurulur mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">HAMAS 2017’de iki devletli
çözümü kabul etmek zorunda kalmıştı. Ama bunun gerçekleşebilir bir çözüm
olduğunu düşünmüyorum. Çünkü 1990’lardaki barış sürecinde iki devletli çözüm
dense de Filistinlilere sunulan şey sadece özerk bir yönetimdi, o kadar. Altına
imza konan yazılı metinlerde hiçbir zaman devlet kelimesi geçmedi. İsrail sözde
barış süreci yürürken Batı Şeria’nın toprak bütünlüğünü bozup muhtemel bir
devlet oluşumunu engelleyecek şekilde Yahudi yerleşimlerini her yere yaydı. Şu
an Filistin Devlet Başkanı dediğimiz Mahmud Abbas yönetiminin tam veya kısmi
kontrolündeki alanlar Batı Şeria’nın sadece %40’ı, kalanı İsrail’in işgali
altında. Gazze ile Batı Şeria coğrafi bakımdan tamamen birbirinden kopuk
olmakla kalmayıp Batı Şeria içinde Filistin yönetiminin kontrolündeki alanlar
-araları Yahudi yerleşimler, otoyollar ağı, askerî alanlar, atış alanları,
duvarlar, kontrol noktaları, doğal rezerv alanlarıyla vs. dolu- irili ufaklı
toplamda 220 adacıktan müteşekkil. İsrail’in Filistin devletinin toprak
bütünlüğüne, yerin altında ve hava sahasında egemenliğine, kendi su
kaynaklarını kullanmasına, ordusunun olmasına, Doğu Kudüs’ü başkent edinmesine,
kendi para birimine ve bağımsız bir ekonomiye sahip olmasına vs. kesinlikle
karşı çıktığını da hatırlatayım. Sizce böyle bir devlet olabilir mi? Aksa
Tufanı’yla aldığı darbeden sonra İsrail’in barış masasına oturmak ve bazı
tavizler vermek zorunda kalacağı kesin, tıpkı 1973 Savaşı’ndan birkaç yıl sonra
buna mecbur kaldığı gibi. Ama gerçek bir çözüme varmak için İsrail’in on
yıllardır benimsediği politikalardan ve ayak oyunlarından vazgeçmesi, bunun
için de kendisine zihnî bir format atması gerekir. İşte bunu çok zor görüyorum.
Yani barış masası illaki gelecektir, ama çıkacak sonuçtan ümitvar değilim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Öte yandan savaştan sonraki ilk
hedef, barış masasına oturmak ve bir Filistin devleti kurmak değil, Gazze’nin
HAMAS’sız nasıl yönetileceği ve savaşta yok edilemeyen direnişin masada nasıl
bertaraf edileceği olacak gibi görünüyor. Hem enkaza dönen Gazze’nin yeniden
inşa edilebilmesi için dış finansmana ve inşaat malzemelerine ihtiyaç var hem
de Gazzelilerin ekmek-su-ilaç gibi en temel ihtiyaçlarına erişebilmesi dış
yardımların ulaşması gerekiyor. İşte yaraların sarılma sürecinde dış güçler
HAMAS’sız bir Gazze önşartını dayatabilir. Bunda da başarılı olacaklarını
zannetmiyorum ama silahlar sustuğunda masada çetin bir siyasi mücadele devam
edecektir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Arap devletlerinin İsrail’in
yaptığı soykırımlarla ilgili tutumunu nasıl değerlendirebiliriz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Aksa Tufanı, Arap devletleri ya her
alanda derin iç krizlerle boğuşurken ya da İsrail’le barışmış veya barışmak
üzereyken gerçekleşti. Dolayısıyla ya elleri çok zayıf ya İsrail’le
planladıkları yeni projelerin ve bölge vizyonunun baltalanmasının huzursuzluğu
içindeler ya da Gazze’de yaşananların kendilerini etkilemesinden korkuyorlar.
Fas, Mısır, Ürdün, Yemen gibi ülkelerde kitlesel gösteriler yapıldı, yapılıyor.
Ama mesela Suudi Arabistan ve BAE’de Gazze’deki soykırım konusunda bir karartma
var. Bahreyn ve Umman İsrail’le normalleşme bağlamında attıkları bazı adımlardan
vazgeçip anlaşmaları iptal etti. Şimdiye kadar en cesurca adımı, Yemen’deki
Husiler, İsrail ve bağlantılı gemilerin Babu’l-Mendeb Boğazı’ndan geçişini
engelleyerek yaptı. Bu, kanaatimce 1973 Savaşı’nda Suudi Kralı Faysal
öncülüğünde uygulanan petrol ambargosundan bu yana dünya ticaretini etkileyen
en önemli silah oldu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kritik olan, komşuların tutumu.
İsrail’in Gazzelileri Mısır’a, Batı Şerialıları Ürdün’e gönderme planı 1967’den
beri vardı; Aksa Tufanı’ndan sonra para karşılığında bunu hayata geçirmek için
rejimlere büyük baskı yaptı. Mısır da, Ürdün de buna direniyor. Tabii ki
Filistin topraklarının Yahudileşmesini engelleme gibi bir şuurla değil;
Filistinlileri kendi bekalarına yönelik bir tehdit gördükleri için… İsrail’in
kuzeyde Lübnan’a (Hizbullah’a ve bu ülkede yerleşik HAMAS unsurlarına) yönelik
bir cephe açma ihtimali en baştan beri vardı; bu, Batı tarafından şimdiye kadar
engellenmeye çalışıldı. Çünkü Lübnan, yasama-yürütme-yargı erkleri çalışmayan,
ekonomisi tamamen çökmüş, parası adeta pul olmuş, eğitim ve sağlık sistemi
büyük darbe almış, doğru düzgün elektriği bile olmayan, halkın %70’inin
fakirlik sınırı altında yaşadığı bir ülke olup İsrail saldırısına uğradığı
takdirde tamamen çökme ihtimali var. Suriye zaten savaştan belini
doğrultabilmiş değil, sefalet diz boyu. Savaş uzadıkça komşu Mısır ve Ürdün
ekonomisi de çok ağır bir darbe alacak. Lübnan’a savaş ihtimali de ortadan
kalkmış değil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Burada asıl mesele, HAMAS’ın
Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olması ve 2013’ten bu yana bölgedeki bazı
rejimlerin Müslüman Kardeşleri bir iç tehdit olarak görüp bu hareketle
bağlantılı bütün yapılanmaları terör örgütü kapsamına alıp
gayrimeşrulaştırması. Bu rejimler, kamuoyu önünde İsrail’in soykırımını kınasa
da, kapalı kapılar ardında HAMAS’ı yok etmesi için Netanyahu yönetimini teşvik
ediyor. Çünkü Gazze’de Filistin direnişinin başarısı, kendi ülkelerinde
rejimden rahatsızlık duyan kitleleri on iki yıl sonra sokağa dökülme noktasında
yeniden cesaretlendirebilir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu arada Arap rejimlerinin
birçoğu İsrail ve Amerikan desteği sayesinde ayaktalar. Koltuğunu İsrail’e
borçlu olanların soykırıma karşı dik ve kararlı bir duruş sergilemesi
beklenemez. Geçmişteki dört Arap-İsrail savaşının şahidi eski Arap liderler
kuşağı çoktan öldü veya iyice yaşlandı. Özellikle Körfez’deki genç liderler
kuşağı, İsrail’in değil, İran’ın baş tehdit olduğu bir dünyaya gözlerini açtılar.
Onların tehdit algılamasında baş sırada İran, Türkiye ve kendi halkları var ve
Filistin diye bir davaları yok. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İran ve Türkiye’nin Aksa Tufanı operasyonu
ile ilgili duruşlarını nasıl değerlendirebiliriz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İran da, Türkiye de yıllardır
Filistin davasını savunan ve kullanan önemli bölge ülkeleri. Özellikle 7
Ekim’den sonra İran’ın Lübnan, Suriye ve Irak’taki müttefiklerini Gazze’ye
destek için harekete geçirir mi diye bir endişe duyuldu. ABD’nin Doğu Akdeniz’e
derhal donanma yollamasının ana nedeni savaşın başka cephelere yayılmasını
caydırmaktı; çünkü İsrail aynı anda birkaç cephede savaşabilecek durumda
değildi. Öte yandan İran, geçtiğimiz on yılda Ortadoğu’daki düzeni ABD’yle
uzlaşma içinde kurmuş aktördür. Bunca yıllık emekle ve kan dökerek elde ettiği
büyük kazanımlarını Gazze için feda etmek istemiyor. Ama bunca yıldır “direniş
cephesi” adı altında Filistin’i kullanıp da en zor zamanında Gazzelileri
yüzüstü de bırakamazdı. Dolayısıyla Gazze’ye kara harekâtını kırmızı çizgisi
ilan etse de İsrail harekâta giriştiğinde vekil güçlerini sahaya sürüp topyekun
bir savaşa girmek yerine Suriye ve Irak cephelerinde Amerikan üslerinin
vurulması, Lübnan’dan İsrail’e angajman kuralları dahilinde saldırılar
düzenlenmesi ve Yemen’de Husilerin Babu’l-Mendeb Boğazı’nı tutması gibi daha az
riskli yöntemleri tercih etti. Bu bakımdan Gazze’deki direnişi de hayal
kırıklığına uğrattı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Türkiye en baştan beri savaşın
bölgeye yayılmasını engellemek, bir an evvel tarafları ateşkese vardırmak ve
insani yardım girişini sağlamak için uğraşıyor. Aslında arabuluculuk adımları
çok doğru ve önemli. Ama muhatap İsrail olunca bu çabalar nafile kaçıyor. Perde
arkasından önemli adımlar atılıyordur, ama sahada somut adımlara
dönüşemediğinden Gazzelileri biz de hayal kırıklığına uğratmış durumdayız. Bu
arada yılladır <i>Diriliş Ertuğrul</i> gibi dizilerle Filistinlileri de,
Ortadoğu halklarını da çok büyük bir beklenti içine soktuk. Bizi hakikaten bir
kurtarıcı olarak görüyorlardı. Zannedersem artık acı bir şekilde bir
yanılsamadan uyandılar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kaybedeceği çok şey olan
devletler ve aktörler, arkasında tam bir Amerikan desteği olan İsrail gibi bir
soykırımcı yapıyla savaşa girmeye cesaret edemezler.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">HAMAS’a operasyon öncesi askeri
lojistik desteğini sağlayanlar kimler olabilir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Büyük ölçüde kendi çabasıyla bu
silahları ürettiği söyleniyor. Beni en şaşırtan, mesela geçtiğimiz yıllarda
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın batırdığı İngiliz savaş gemisini Gazze
sularının derinliklerinde bulan dalgıçlar, batıktaki bombaları tek tek çıkartıp
bunlardan roketler üretip 2021’deki savaşta İsrail’e fırlatmışlardı. Soba
borusundan bile roket üretecek bir kafa yapısına sahipler. Gazzeliler icatçı
bir toplumdur; İsrail’in 17 yıldır uyguladığı ablukalar da bu özelliklerini
perçinledi. Tabii yeraltındaki tüneller aracılığıyla İran gibi ülkelerden gelen
silahlar veya teknik ekipman vardır, ama bunlar sınırlı. İran’ın mali ve
lojistik desteği HAMAS’tan ziyade İslami Cihad örgütüne. Bu arada HAMAS’a
destek sağlayan İsrailliler de var olmalı ki 7 Ekim’de İsrail yönetimi ve
güvenlik birimleri, şoka uğrayıp kendi içlerindeki “düşmanla işbirliği yapan hainleri”
bulabilmek için epey uğraştı. Hatta harekâtın hemen başlamama nedenlerinden
biri önce kendi içlerinde temizlik yapmaktı. Sonuç ne oldu bilmiyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">HAMAS, operasyonu İran, Katar, Türkiye
veya herhangi başka bir devletin istekleri doğrultusunda mı gerçekleştirdi? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Direnişe destek veren bu ülkelerden
herhangi biri, 7 Ekim operasyonundan haberdar olsaydı engellemeye çalışırdı.
Çünkü Aksa Tufanı, sadece İsrail-Körfez ülkeleri değil, bütün bölge çapında
eski düşmanlarla ilişkileri düzeltme, milli menfaat ve iktisadi fayda
doğrultusunda yeni bir düzene geçme çabaları iyice ilerlemişken yaşandı. Mesela
7 Ekim olmasaydı Netanyahu Türkiye’yi ziyaret edecekti; Doğu Akdeniz’de Türkiye
karşıtı ittifak zayıflatılmaktaydı. İran, Suud’la bile barışmıştı, müttefiki
Esed yeniden meşru aktöre dönmekteydi. Eğer böyle bir operasyonu isteseydi,
sonrasında savaşa müdahil olup Gazze’deki müttefiklerini bu denli hayal
kırıklığına uğratmazdı. Katar yıllardır Gazze’nin hamisi ve ana finansörüydü;
ekonomisi çok kötü olan bölgede memur maaşlarını ödüyor, inşaat ve yatırımları
yapıyordu. Bunca yıldır yaptığı bütün yatırımları İsrail savaşta yerle bir
etti. Hatta hava bombardımanına Katar’ın inşa ettiği, Gazze’nin orta ve üst
sınıfının yaşadığı lüks Rimel Mahallesini yerle bir ederek başladı. İsrail,
savaş sonrası Gazze’nin geleceğinde hami güç olarak -HAMAS’ın güçlenmesinin baş
sorumlularından gördüğü- Katar’a bir daha rol vermemeye kararlı; onun baş
rakibi BAE ve Suudi Arabistan’ı yeni hami güçler olarak devreye sokma
niyetinde. Katar Gazze’deki kazanımlarının ve yatırımlarının bir çırpıda yok
olmasını istemezdi herhalde. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">HAMAS’ın Gazze içindeki siyasi
kanadının operasyondan son anda haberi oldu; Katar gibi ülkelerde yaşayan
sürgündeki siyasi liderler ise tıpkı bizler gibi 7 Ekim sabahına şok içinde
uyandı. HAMAS’ın siyasi kanadı bile habersizken bölgesel güçlerin parmağı bu
işin içinde nasıl olsun? Öte yandan ABD’yle mücadele bağlamında Rusya veya
Çin’in dolaylı desteği veya teşviki bana daha mümkün görünüyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Operasyon tarihi olarak neden 7
Ekim seçildi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsraillilerin en gafil olduğu
anı kolladılar. 15 Eylül’de Yahudi bayramları sezonu başlamıştı; ardı ardına
bayramlar yaşanıyordu. İsrailliler bir haftadır devam eden Sukkot Bayramı’nın
son günü 6 Ekim’i 7 Ekim’e bağlayan gece boyunca içmişlerdi ve sarhoştular. 7
Ekim sabahı, yani Yahudiler açısından kutsal Şabat (Cumartesi) günü operasyon
başladı. Bayramlar sezonu olduğu için de askerî-güvenlik birimlerindekilerin
bir kısmı izindeydi. Bu arada İsrail, Batı Şeria ve Kudüs’ü kaşıdığı için
patlamayı oradan bekliyordu ve ordusunun büyük kısmını o cephelere sevk
etmişti. Bir de 6 Ekim, aynı zamanda 50 yıl evvel İsrail’in Mısır-Suriye ortak
saldırısıyla şoka uğradığı 1973 Savaşı’nın da başlangıç tarihi. Bir sembolik
anlamı ve benzerlikleri de var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">ABD uluslararası kamuoyunda
tepki görmesine rağmen neden ısrarla İsrail’i desteklemeye devam ediyor? İsrail
bu desteği nasıl elde ediyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsrail’i kuran ve bugüne kadar
ayakta kalmasını sağlayan zaten -İngiltere ile birlikte- ABD’dir. Yani
Protestan aklı, parası ve gücüyle ayaktadır. İsrail, ABD’nin şımarık çocuğudur,
bölgesel hedeflerine ulaşmak için kullandığı bir araçtır. ABD ile İsrail
arasında simbiyotik bir ilişki biçimi vardır. İsrail, ABD için sadece bir dış
politika değil, aynı zamanda bir iç politika meselesidir. İsrail lobisi,
Amerikan iç siyasetinde önemli bir güçtür ve her iki partinin de ana
sponsorlarındandır. Dolayısıyla hiçbir Amerikalı siyasetçi kolay kolay onları
göz ardı edemez ve hilafına hareket edemez; bunu yapmaya kalkışanlar, aleyhte
büyük bir medya kampanyasıyla sindirilir, pişman edilir. Geçmişte New York’ta
İsrail’in BM büyükelçiliği görevini yürüten Binyamin Netanyahu şöyle demişti:
“ABD hükümeti İsrail siyasetine karşı çıkacak olursa Amerikan kamuoyunu kendi
hükümetine karşı nasıl manipüle edeceğimi biliyorum.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Amerikan kamuoyunda tepki
gösterenler daha ziyade Demokrat Parti tabanı; yani Biden’ın seçmen kitlesi
sokaklarda. Kahir ekseriyeti Cumhuriyetçileri destekleyen Evanjelik
Hristiyanlar ise Yahudilerden daha fazla İsrailci olup kayıtsız şartsız Netanyahu’ya
destek veriyorlar… 2021’deki savaşın 11 gün sürmesi ve Netanyahu’nun çok
istemesine rağmen kara operasyonuna girişememe nedeni, Amerikan Başkanı
Biden’ın yeşil ışık yakmamasıydı. Hem Netanyahu’nun seçim sürecinde Biden’a
karşı Trump’a açık ve tam destek vermesinin yol açtığı şahsi husumet hem de
Demokrat seçmenin sokaklarda Filistin yanlısı eylemleri bunda etkili olmuştu.
Ama Biden yönetimi, 7 Ekim’i İsrail için bir beka, yani varoluş meselesi olarak
görüp İsrail ordusuna Gazzelilerin soykırımında tam destek verdi. Bu arada biz
ABD’nin İsrail’e Gazze’yi yerle bir etmesinde nasıl bu denli destek çıktığına
şaşırıyoruz; oysa Amerikan ordusu aynısını başta Irak olmak üzere işgal ettiği
coğrafyalarda yaptı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Filistin yıllardır büyük bir
saldırı altında. Dünya çapında halklar nezdinde kitleler halinde çok büyük
tepkiler alan İsrail daha önce böyle bir durumla karşılaşmış mıydı? Bu tepkiler
İsrail’i zor durumda bırakacak şekilde çok daha geniş kitlelere yayılır mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">2021 savaşında dünyanın her
yerinde aynısı yaşanmıştı. Amerikan ve İngiliz tarihinin en büyük Filistin’e
destek gösterileri yapılmış ve savaş bittikten sonra bile kitleler eylemlerine
devam etmişti. O dönem Avrupa yönetimleri bu gösterileri yasaklamaya
kalkışmamıştı; çünkü Kudüs’te İsrail’in haftalardır yaptığı kışkırtmalar ve
saldırılar sonucunda Gazze devreye girmişti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gerek 2021’de gerekse
hâlihazırda bu kitleselliğin temel nedeni, sosyal medyanın İsrail’in propaganda
tekelini kıracak şekilde geleneksel medyaya alternatif bir mecra olarak
yükselişi ve Filistinlilerin bu mecrayı maharetle kullanması. 24 saat canlı
yayın yapan <i>el-Cezire</i> etkisi de yaşananları dünya gündemine taşımakta
önemli bir faktör. İsrail’in dehşet verici katliam görüntüleri sürdükçe dünya
çapında eylemler daha da yayılacaktır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu arada hem 2021’de hem de bugün
İngilizce yayın yapan İsrail medya organlarında en temel tartışma konularından
biri, yıllarca özenle kurdukları propaganda tekelinin kırılmasından duydukları
rahatsızlık ve bunu nasıl telafi edip dünya kamuoyunu ikna edecekleri. Yine
İsrail aleyhtarı diasporadaki Yahudilerle kopan güven bağını nasıl tesis
edeceklerini de tartışıyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsrail yaklaşık 3 aydır çok
yoğun bir saldırı altında. Tarihten gelen çok ağır travması olan bir millet
olduklarını biliyoruz. Bu saldırılar sonrası kendi halkı nasıl etkilenmiştir?
Bu durumun İsrail iç siyasetinde ne gibi etkileri olacaktır? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Çok derinden etkilendiler. Bu
travmayı kısa sürede atlatabilecekleri kanaatinde değilim. İlk kez kendi
evlerinde vuruldular; geçmişte İsrail bütün savaşlarını düşmanlarının
topraklarında vermişti. Yenilmezlik miti yerle bir oldu; ordularının ve
hükümetlerinin kendilerini koruyamadığını gördüler. Dahası, tanıklar konuştukça
yalan propagandalar açığa çıkıyor, 7 Ekim’de kendi ordularınca havadan
bombalandıkları ve yakıldıkları gerçeğini öğreniyorlar. İsrail toplumunda güven
problemi başladı. Ayrıca hem hükümet içinde hem de askerî ve sivil kurumlar
arasında güvensizlik had safhada. Güven, güvenliğin önşartıdır; güven olmadan
güvenlik sağlanamaz. Gerek Gazze çevresindeki gerekse kuzeydeki İsrailliler
çoktan evlerini terk edip Tel Aviv’de vs. otellere sığındılar; ilk kez yerinden
oluşu tadıyorlar. Keza Gazze’de çok fazla İsrail askeri öldü, yaralandı veya
sakat kaldı; bunların sayısını resmen açıklayamıyorlar bile. İsrail işgücünün
önemli bir kısmı yedek asker olarak silahaltına alındı; bu da İsrail
ekonomisini, üretim çarklarını olumsuz etkiliyor. Bütün bunların İsrail
siyasetine yansımaları olacaktır. Netanyahu’nun sürekli yalan söylediğini,
adeta bir yalan makinesi olduğunu artık fark ediyorlar. 7 Ekim’de siyasi hayatı
biten ve savaşı uzatarak uzatmalara oynayan Netanyahu ateş kesildikten sonra
hapse girecek. Hatta kendisine yönelik bir suikast da olabilir. Ama Netanyahu
sonrası da İsrail siyasetinin kısa sürede rayına girebileceği kanaatinde
değilim. Çünkü 2018’den beri siyasi kriz içindeler ve 3,5 yılda 5 genel seçim
yapmalarının nedeni, sadece Netanyahu yandaşlığı ve karşıtlığı üzerinden keskin
kutuplaşma değil, aynı zamanda yapısal problemler ve demografik değişimdi. Bu
arada 7 Ekim’den sonra beka kaygısı iç ihtilafların üzerini kısa süreliğine
örtse de, toplumda laikler ile aşırı sağcılar arasındaki kutuplaşma daha da
derinleşiyor. İsrail’in artık güvenli bir vatan olmadığını düşünen ve “canının
kıymetini bilen” İsrailliler ülkeyi terke çoktan başladı. Savaş sürdükçe bu
eğilim devam edecektir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Son olarak şunu da eklemek
isterim: İsrail hükümetinin 7 Ekim’den sonraki ana hedefi, tıpkı 2006’dan bu
yana olduğu gibi, HAMAS’ı ve altyapısını yok etmekti. Ama Gazze’nin önemli bir
kısmını yerle bir ettiği halde direniş hala ayakta. Üstelik İsrail ordusunun
tam kontrolümüze aldık dediği bölgelerden İsrail’in içine roket atışları devam
ediyor. HAMAS’ın önemli komutanlarından hiçbirini öldürebilmiş değil. Asıl
önemlisi, her askerî operasyonun bir siyasi planı ve çıkış senaryosu olmalıdır.
Ama Netanyahu hükümetinin üzerinde uzlaşılmış böyle bir planı ve senaryosu hala
yok. Gazze ile ilgili seçeneklerin tamamı kötü. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte
İsrail hükümeti kötünün iyisi bir senaryoya razı gelirken hem iç kamuoyunun
öfkesini çekecek hem de koalisyon hükümetinin dağılmasıyla iç siyasi krizler
derinleşecektir. Çünkü 7 Ekim’le birlikte İsrail, hem Filistin içinde hem de
bölgede oyun kurma veya dayatma gücünü yitirdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-26307138111202994452024-03-19T11:48:00.000-07:002024-03-19T11:57:29.364-07:00Z.T.KOR: POST ÖYKÜ DERGİSİNİN ÇEVİRİLERİMLE İLGİLİ SORUSUNA CEVABIM<p><br /></p><p>
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">POST
ÖYKÜ DERGİSİNİN ÇEVİRİLERİMLE İLGİLİ SORUSUNA CEVABIM<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Post
Öykü dergisi, Mart-Nisan 2024, sayı 57, sf. 134-135.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</span></a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu
sıralar üzerinde çalıştığınız, yeni bitirdiğiniz, yeni başladığınız metin ve
yazarlardan bahseder misiniz? Her çeviri yeni bir deneyimdir, her yeni günün
olduğu gibi. Bizimle paylaşmak istediğiniz herhangi bir bilgi var mı?<o:p></o:p></span></i></p>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-CSCCyQX4H88lhXvE2Nk0qwwbxUJZACG2lgeic4FPaIwaNqGLqG4dX902JU-SC5N9xwqRrE4e4GanlRFCbOB_u4QZo0PLvHuaBT3iKOWj7-Iuq9tIeXPWuH7gMT8j4KqTPx2UWkDZ9PrYTJQI6lxOY01SrBald36fiiZ1ov6KFUGrtaPAMIliGoOQFjf1/s1369/Post%20%C3%96yk%C3%BC%20dergisi%20kapak.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1369" data-original-width="1080" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-CSCCyQX4H88lhXvE2Nk0qwwbxUJZACG2lgeic4FPaIwaNqGLqG4dX902JU-SC5N9xwqRrE4e4GanlRFCbOB_u4QZo0PLvHuaBT3iKOWj7-Iuq9tIeXPWuH7gMT8j4KqTPx2UWkDZ9PrYTJQI6lxOY01SrBald36fiiZ1ov6KFUGrtaPAMIliGoOQFjf1/s320/Post%20%C3%96yk%C3%BC%20dergisi%20kapak.jpg" width="252" /></a></div>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Siyonist
anlatıya meydan okuyan İsrailli revizyonist tarihçilerden Avi Shlaim’in 2023’te
İngiltere’de yayımlanan <i>Three Worlds: Memoirs of an Arab-Jew</i> başlıklı
hatıratını çevirmeye yeni başladım. Bu kitap, aslen bir Irak Yahudi’si olan ama
1950’de henüz beş yaşındayken ailesiyle İsrail’e göç etmek zorunda kalan, daha
sonra 15 yaşında Londra’ya eğitim için giden yazarın Irak-İsrail-İngiltere’de
geçen ilk on sekiz yıllık hayat hikayesini anlatıyor. Konuyu İngiliz
sömürgeciliği, yükselen Yahudi ve Arap milliyetçilikleri, Arap-İsrail savaşları
ekseninde, siyasi argümanlarla ele alıyor. Ailesinin geçmişi üzerinden
Ortadoğu’nun çalkantılı bir dönemine ayna tutarken alternatif bir tarih
anlatısı sunuyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu
kitabı neden çevirmek istedim? 1000 sayfalık <i>Demir Duvar: İsrail ve Arap
Dünyası</i> başlıklı şaheserinin giriş bölümünde kitabı babasının hatırasına
adadığını vurguladığı şu satırlar merakımı celbetmişti: “<i>Bizler Arap
Yahudileriydik, evde Arapça konuşur ve Müslüman komşularımızla daima uyum
içinde yaşardık. Ebeveynimin Siyonizm ve Siyonizm ülküsü hakkında çok az
bilgisi ve sempatisi vardı. (…) Babam, asıl vatanından sürgün edildiği bu zorlu
deneyimi asla atlatamamıştı. Irak’ta yüksek statülü varlıklı bir tüccar;
İsrail’de ise iflas etmiş ve yıkılmış bir adamdı. Derin bir iç geçirmeyle
‘Yahudiler iki bin yıl boyunca kendi devletlerine sahip olmak için dua ettiler
ve duaları beyhudeydi; İsrail devleti benim ömrüme denk gelmek zorunda mıydı?!’
demeyi adet edinmişti</i>.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hatıratında
da İsrail’e birlikte gittiği ninelerinin “Cennet Bahçesi” dedikleri Irak’ı sevgili
anavatanları, İsrail Toprağını ise sürgün yeri gördüğünü vurguluyor. Çünkü
Arap-Yahudileri olarak Irak’tan İsrail’e göç, aile için mutlu ve müreffeh bir
hayattan Avrupa merkezli yeni ‘vatan’da sosyokültürel aşağılanma, marjinalleştirilme,
uyum sorunları ve güçlü kimlik duygusunu yitirme anlamına geliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kitabın
benim açımdan en güzel yönü, ezberleri bozucu olması ve aynı zamanda Avi
Shlaim’in dilinin sadeliği sayesinde çevirmenin kolaylığı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Son
çıkan kitabıma gelince, otuz küsur Suriyeliyle yaptığım röportajlardan oluşan <i>Tuz
ve Taş Üstünde: Suriye’de Rejim, Savaş ve Göç </i>Ekim ayında yayımlandı. Üçte
ikisi Arapça, üçte biri de İngilizce veya Türkçe toplamda elli saatlik röportajdan
oluşuyor. Farkı, yazılı bir metni değil, sözlü röportajları çevirmiş olmam ve
bu, çok daha zor bir iş. Çünkü röportajlarda jest, mimik, ses tonu ve
duraksamaların hepsinin bir anlamı vardır. Hele de bu röportajlar savaşı, göçü
ve kimseciklere anlatılamayan acı hayat hikayelerini içeriyorsa. Zaten birçok
Suriyeli, “Dünyadaki hiçbir dil ve hiçbir kelime, yaşadıklarımızı ve şahit
olduklarımızı hakkıyla anlatmakta yeterli değildir” diye vurguladılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kitabın
en önemli özelliği; Suriye’nin farklı şehirlerinden, mesleklerinden, etnik, mezhep
ve yaş gruplarından insanların hem duygu ve düşüncelerini hem de rejime,
isyana, savaşa ve göçe dair şahitliklerini içermesi. Yani devleti ve
uluslararası sistemi değil, Suriyelilerin kendisini özne kılması. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu arada
ilk çeviri röportaj kitaplarımı (<i>Küresel Vicdanın Dilinden Özgürlük Filosu</i>
ve <i>Witnesses of the Freedom Flotilla: Interviews with Passengers</i>)
2011’de yayınladım. Gazze’ye deniz ablukasını kırmak için yola çıkan, ancak
uluslararası sularda İsrail’in saldırısına uğrayan Mavi Marmara’nın otuz beş
yabancı ve dört Türk yolcusuyla kahir ekseriyeti İngilizce röportajlardan
oluşuyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">En
değerli çevirime gelince; aslen bir tıp doktoru, insan hakları aktivisti,
siyaset teorisyeni ve tam bir münevver olan Tunus’un devrim sonrası ilk
cumhurbaşkanı Munsif Merzûkî’nin <i>el-Cezire</i>’deki Arapça makalelerinden
derleyip çevirdiğim, <i>Diktatörlük ile Devrim Arasında Arap Dünyasının
Krizleri </i>başlıklı kitap 2019’da yayımlandı. Kendisiyle yaptığım iki
röportajı ve hayat hikayesini de eklediğim bu eser, son derece ufuk açıcı ve ezber
bozucu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Merzûkî’nin
makalelerini çevirmek hiç kolay değildi. Çünkü Arap dilini ve edebiyatını enfes
bir şekilde kullanıyor. Maalesef ki kaliteli bir Arapça edebi eseri Türkçeye
kazandırabilmek kolay değil. Çünkü dilimizi on yıllar içinde fena budamışız ve
kısırlaştırmışız. Çeviri yapmaya başlamasaydım ‘öztürkçeleştirme’ adı altında
dilimize ve düşünce dünyamıza ne kadar zarar verildiğini fark edemezdim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Çevirdiğim
diğer kitap ise jeopolitik alanında dünyaca meşhur Amerikalı yazar Robert D.
Kaplan’a ait. <i>Coğrafyanın İntikamı: Yaklaşan Çatışmalar ve Kaderle Savaş
Hakkında Harita Bize Neler Söyler?</i> başlıklı kitap 2022’de yayımlandı. Küreselleşmeyle
sınırların kalktığı iddia edilen bir dünyada coğrafya ve tarihin neden çok
önemli olduğunu hatırlatan, alanında otorite bir eser. Daha evvel yazarın yirmi
dokuz makalesini çevirmiş olmama rağmen bu kitap, diliyle ve muhtevasıyla beni
o kadar yordu ki artık geçmişteki gibi keyif alamıyorum çeviriden.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kitaplarım
dışında bir de 2015-2021 yılları arasında yabancı basından ve düşünce
kuruluşlarından Türkiye, Ortadoğu ve dünya siyasetiyle ilgili çevirdiğim yedi
yüz küsur analiz ve makale var. Bütün çalışmalarıma <i>Ortadoğu Günlüğü</i>
blogumdan ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-31146024715766879922024-03-02T09:52:00.000-08:002024-03-12T05:57:01.866-07:00Z.T.KOR: GAZZELİLER İLE SURİYELİLERİN ORTAKLAŞAN KADERLERİ<p><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">GAZZELİLER İLE SURİYELİLERİN ORTAKLAŞAN
KADERLERİ<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Zahide Tuba Kor</span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">NOT: Bu yazının değiştirilmiş bir
versiyonu 1.3.2024 tarihinde Fokus+ sitesinde yayınlanmıştır. Yazının orijinali aşağıdadır. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">NOT: Blogda yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Gazze’de 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan sonra
cereyan eden savaşın görüntüleri, Gazzelilerle yapılan röportajlar ve sahada
yaşananlara ilişkin analizler, Suriye savaşıyla arasında önemli bazı benzerlikler
olduğunu ortaya koyuyor. Rejimin kuşattığı muhaliflerin kontrolüne giren bölgelerdeki
Suriyeli sivillerin yıllar boyunca tecrübe ettiklerini, daracık bir mekânda ve
sınırlı bir zamanda, ama aşırı yoğun ve şiddetli bir şekilde şu an Gazzeliler yaşıyor.
Buyurunuz, iki savaşta sivillerin çektiklerinin benzerliklerine…<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Bombardımanla yıkım, abluka altında
açlık ve susuzluk<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail nasıl ki 7 Ekim Aksa Tufanı’nda
aldığı şok edici darbe karşısında intikam hırsıyla ağır hava bombardımanıyla
Gazze’de taş üstünde taş bırakmıyorsa, Suriye’de de Esed rejiminin bilhassa varil
bombaları ve Rusya’nın ağır hava bombardımanı sonucu muhaliflerin kontrolüne
geçmiş kırsal kesim, şehirlerin kenar mahalleleri ve birkaç şehrin merkezi
benzer bir yıkıma uğradı. Keza IŞİD’in kontrolüne geçen Fırat’ın doğusundaki bölgeler
de Amerikan hava bombardımanıyla yerle bir oldu. Gazze’de binaların yüzde 80’i
kısmen veya tamamen yıkılırken Suriye’de milyonla ev oturulamaz hale geldi. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">17 yıldır abluka altındaki Gazze’ye “yasal”
mal girişi sadece İsrail üzerindendi. Gazze elektriğinin de yarısı oradandı. 9
Ekim’de İsrail Gazzelileri cezalandırmak amacıyla gıda, ilaç, yakıt, tüp, su,
elektrik başta olmak üzere her şeyin girişini durdurdu. Açlığı ve susuzluğu
direnişi teslime zorlamak için bir silah olarak kullandı. Üç ayın sonunda artık
Gazzelilerin hayvan yemlerini öğütüp ekmek yapmaya ve hayatını kaybetmeye
başladığı haberleri geldi. Bütün bunlar
Suriye’de de yaşanmıştı.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Esed rejimi, muhaliflerin eline geçen
bölgeleri -ucuz ve risksiz bir savaş yöntemi olarak- etrafını aylarca, hatta
yıllarca kuşatıp içeri başta un olmak üzere temel gıda ve ihtiyaç maddelerinin
girişini engelleyip, zaman zaman elektrik ve suyu da keserek sürekli havadan bombalıyordu.
Bazı dönemler parası olanın bile satın alabileceği herhangi bir gıda kalmıyordu.
Türkiye, Avrupa ve Suriye’nin kuzeyinden onlarca mülteci ve yerinden edilmişle
yaptığım röportajlarda kuşatma ve bombardıman altında ne yediniz diye
sorduklarım şunları söyledi: ağaç yaprakları, yerde biten yenebilir her türlü
ot, kaktüs, hayvan yemi arpa… Hatta Doğu Guta’dan bir hanım, arpa ile kartonu
yarı yarıya karıştırıp ekmek diye yediklerini anlatmıştı. Şam’ın güneydoğusunda
Suriyelilerin de yaşadığı koskoca bir ilçe halini alan ve Filistinli
mültecilerin üçte birinin ikamet ettiği Yermük Kampı’nda abluka altında kalanlar
için kedi-köpek yiyebilir fetvaları verilmişti. Bunu sorduğum, kampta yaşamış
ve rejimle savaşmış Suriyeli bir genç, “İnanır mısınız, yenebilecek tek bir
kedi-köpek bile kalmamıştı. (…) 12 gün boyunca mideme sadece su ve biraz
baharat girdiği oldu” diyerek o zor günleri anlattı. Sadece Yermük Kampı’nda
kahir ekseriyeti Filistinli 300’e yakın kişi açlıktan hayatını kaybetti. Hayatta
kalanlar da zapzayıf hale geldi. Bu kamptan Suriye’nin kuzeyindeki Azez’e
sığınan Filistinli bir genç kızla çadırında yaptığım röportajda 2017’de kuşatma
altında babasının susuzluktan öldüğünü anlattı. Keza ülkenin farklı savaş
bölgelerinde su bulabilmek için evinin bodrumundan çıkıp bombaların hedefi olan
Suriyelilerin sayısı da çok.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail’in bu tür toplu cezalandırma
yöntemleriyle hedefi, direniş ile sivil halkın arasını açıp halkın direnişe
isyan etmesini, bu sayede direnişin pes edip İsrailli esirleri serbest bırakıp
bölgeyi terk etmesini sağlamaktı. Ama başarısız oldu; Gazze halkı ölüm pahasına
bile olsa direnişin etrafında kenetlendi. Esed rejimi ise aynı mantıkla hareket
edip başarıya ulaştı. Bombardıman ve abluka altında sivil halk ile silahlı
muhalifler arasında sürtüşmeler hep yaşandı ve sonunda silahlı gruplar teslime
ve tehcire mecbur kaldı.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Nasıl ki dış baskılar sonucu İsrail’in
girişine izin verdiği yardımlar son derece yetersizse, Suriye’de de uzun
pazarlıklar sonucu içeri girebilen BM yardımları öyleydi. Rejim, uluslararası
basının önünde belli sayıda TIR’ın kuşatma altındaki bölgelere girişine izin
verip kalanını engelliyordu. Yıllarca Doğu Guta’da kuşatma altında yaşamış bir
Suriyeli, bana kendilerine ulaşan BM yardımının kişi başı 2 gram tuz, 100’er
gram pirinç ve şeker olduğunu anlattı. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Savaş bitse de ölüm her yerde kol
gezecek<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Gazze’de savaş bitse bile halk çok zor şartlarda
yaşamaya ve hayatını kaybetmeye devam edecek. Hatta muhtemeldir ki İsrail’in hem
uyguladığı abluka hem de bütün yerel iktisadi kaynakları ve altyapıyı yok
etmesi yüzünden ölenlerin sayısı, bombardımanla şehit düşenleri geçecek. Zira
insanların kışın soğuğunda sokaklarda derme çatma çadırlarda kalması gıdanın, suyun,
temizlik malzemesinin, elektriğin, yakıtın ve ilacın olmamasıyla birleştiğinde
soğuktan, kirli sudan, hastalıktan ve salgından ölümler daha uzun süre devam
edecek. Tıpkı Suriye’de ve tüm diğer savaş bölgelerinde olduğu gibi. Suriye’nin
Azez ilçesinde Şubat ayında görüştüğüm doktorlar, yıllardır çadırlarda yaşayıp hayat
kalitesi dibe vuranların ortalama ömrünün artık 50-55 yaşa düştüğünü söyledi. Oysaki
burası 2016 sonundan beri Türkiye kontrolünde olup savaş yaşanmıyor. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Suriye’de savaş sırasında bombalanan
binalar ve altyapı, üzerinden yıllar geçse de hala harap; ayrıca uluslararası yaptırımlar
da nefes aldırmıyor. Silahlar kuzeybatı cephesi hariç sussa da vahim bir
sosyoekonomik hayatta kalma savaşı tırmanarak sürüyor. Orta sınıfın artık
kalmadığı ülkede rejim destekçileri de dahil nüfusun %90’dan fazlası fakirlik
sınırı altında yaşıyor; 12 milyon ise açlık sınırında. Suriye’de savaşın
bittiği bölgelerde elektrik ve su çok azken, savaşın yaşanmadığı yerlerde bile
(zenginlerin mahalleleri hariç) elektrik her gün 5-6 saatte bir yarım veya bir
saat, su birkaç günde bir geliyor. Isınma her yerde ciddi bir sorun. Gazze,
Suriye’ye kıyasla çok küçük bir bölge olup dünya harekete geçse yeniden inşa imkânı
var. Ancak 2006’dan bu yana abluka altında tuttuğu Gazze’ye defalarca savaş
açan İsrail, yerle bir ettiği altyapının ve binaların yeniden inşa edilmesine
hiçbir zaman tam olarak izin vermeme taktiğini sürdürecek.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail nasıl ki ağır bombardımanla
kuzeydeki Gazzelileri güneye -Mısır sınırına doğru- göçmeye zorladıysa ve daha
sonra güneyi de vurmaya başladıysa, Esed rejimi de benzerini yaptı.
Muhaliflerden geri aldığı yerlerdeki nüfusa iki seçenek sundu: Ya rejime boyun
eğip kalacaklar ya da kuzeyde muhaliflerin kontrolündeki bölgelere gitmeye razı
olacaklardı. Boyun eğmeyenleri önce otobüslerle kuzeye yolladı, ardından kuzeyi
de vurmaya başladı. Rejim bu şekilde muhaliflerin sığınağı haline dönüştürdüğü
İdlib’in daha sonra bombardımanla önemli bir kısmını ele geçirirken insanları
Türkiye sınırında dar bir alana kıstırdı. Öte yandan rejim, halihazırda ülke
topraklarının üçte ikisini kontrolünde tutsa da nüfusun sadece üçte biri burada
yaşıyor. (Savaştan evvel nüfusun yüzde 75’i buradaydı.) Yani Suriyelilerin
ekseriyeti, sığındıkları yerlerde sefil bir hayat sürseler dahi gaddar rejimin
bölgesine geri dönmüyor. Gazzeliler ise yıkık da olsa evlerine dönebilmek için
gün sayıyor. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Savaşta ölüm ve yaralanmaların benzerliği<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail nasıl ki kasıtlı olarak sivil
alanları gelişigüzel vurup çok fazla kadın ve çocuk öldürüyorsa<span style="color: red;"> </span>aynısı Suriye’de de yaşandı. <i>For Sama</i>
belgeselinin baş kahramanı doktor Hamza bir röportajda şunu söylemişti: “Save
Children adlı STK, 2011-2016 yıllarında Suriye’de yaptığı bir çalışmada
saldırılar yüzünden çocukların ölme ihtimalinin savaşçılara kıyasla yedi kat
daha fazla olduğu sonucuna ulaşmıştı.” Gazze’de savaşçıların yeraltındaki
tünellerde yaşadığını düşünürsek bu oran katbekat fazla. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail nasıl ki fosfor ve misket
bombası gibi uluslararası hukukta yasaklı bombaları kullandıysa ve nice Gazzeli
ya içten içe ya da dıştan bedenen yandıysa, aynısı Suriye’de de oldu. Rejim de,
Rusya da bunları kullandı. Bu silahlarla bedeni veya organları yanmış birçok Suriyeli
var. Rejim, İsrail’den farklı olarak, defalarca kimyasal silah da kullandı ve
çocuklar bile boğularak can verdi. Ayrıca savaşta kullanılan diğer silahlar
yüzünden vücut bütünlüğünü yitirmiş, kolları veya bacakları kesilmiş, felç
kalmış birçok Suriyeli var; tıpkı bugün Gazze’de olduğu gibi. Bombalar altında
paramparça can verenlerin ise haddi hesabı yok. Rusya için Suriye son model
silahlarını denediği bir sahaydı; İsrail de ABD’den aldığı en yıkıcı silahları
kullanıyor. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Her ikisinde de hem sağlık personeli hem
de arama-kurtarma ekipleri, kurtarılması gerekenlerin hiç bitmediği bir
ortamda, her an ölüm tehlikesi altında ve gerekli teçhizattan mahrum oldukları
halde durmaksızın çalıştı. Her ikisinde de enkazlardan yaralıların birçoğu
çıkartılamayıp ölüme terk edildi, sokaklar cesetlerle doldu. Talihsiz hastalar
ve yaralılar anestezisiz ameliyat oldu. Kanser hastaları ve kronik hastalar -eğer
komşu ülkenin hastanelerine gönderilemezse- tedavi imkânı olmadığı için öldü. Hem
Suriye hem İsrail güvenlik birimleri, doktorları ve sağlık personelini kâh
bombardımanda kâh gözaltına alıp işkenceyle katletti.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Savaş bölgelerinde fiziki sağlık kadar
akıl ve ruh sağlığı da kritik önemdedir. Bugün hem Gazze’de hem Suriye’de
yediden yetmişe hemen herkes sık sık yenilenen çok derin travmalarla boğuşuyor.
Her iki coğrafya da dullar ve yetimlerle kaynıyor. Ama Gazze’nin Suriye’den en
büyük farkı, bazı ailelerin soyunun tamamen kesilmesi.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Hastaneler, okullar, çarşılar, tarihi
eserler ve kütüphanelerin bombalanması<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail nasıl ki IŞİD’le özdeşleştirdiği
Hamas’ı yok etme adı altında sivil-askeri mekân ayrımı yapmadan hem meskenleri
hem de hastaneleri, okulları, çarşıları, fırınları, camileri, kiliseleri,
mezarlıkları vs. bombalıyorsa aynısını Suriye ordusu da, İran, Rusya ve ABD de
yaptı. Dahası, Suriye’de yüzlerce okul ve hastane savaşta yerle bir oldu. Ama
arada önemli bir fark var: Suriyeli sivillerden şanslı olanlar bombardıman
sırasında binalarının bodrumuna sığınabiliyordu. İsrail’in direnişin
tünellerine karşı sığınak delici bombalar kullandığı bir ortamda Gazzeli
sivillerin ise sığınabileceği hiçbir yer yok. Ayrıca Suriye’de aynı anda her
yerde savaş yoktu; dolayısıyla sivillerden imkân bulanlar ülke içinde savaşın
yaşanmadığı daha güvenli yerlere veya komşu ülkelere sığınabiliyordu.
Türkiye’nin en küçük şehri Yalova’nın yarısı kadar olan ve etrafı duvarlarla ve
denizle çevrili Gazze’de ise sivillerin bombalardan kaçabileceği güvenli hiçbir
mekân yok. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Suriye’de rejim bölgesindeki okulların
birçoğu, savaştan kaçanların sığınağına dönüştüğünden yıllarca eğitim
verilemedi; tıpkı aylardır Gazzelilerin daha güvenli olabileceği ümidiyle okullara
dolduğu gibi. Keza bombardımandan kaçmak için ülke içinde defalarca yer
değiştiren Suriyelilerin çocukları yıllarca okul yüzü görmedi, eğitimsiz kalan
kayıp bir nesil ortaya çıktı. 2023-2024 eğitim yılında da Gazzeli çocuklar ve
gençler okula gidemedi. Ateş kesildiğinde de durum hemen değişmeyecek; sayısız
binanın yıkıldığı Gazze yeniden inşa edilmeden sivillerin buralardan ayrılması
ve okulların asli işlevi olan eğitime dönebilmesi kolay olmayacak. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Her iki ülkede de savaş yüzünden tarihî
eserler, kütüphaneler ve arşivler yok oldu. Yani bu coğrafya tarihsizleşme,
kültürsüzleşme ve hafızasızlaşmaya mahkûm bırakıldı. Hem eğitimden koparılan
nesillerle geleceği hem de yok edilen eserlerle geçmişi söndürülmeye çalışıldı.
Neyse ki Filistinliler İsrail’e karşı en büyük silahlarının iyi eğitim
olduğunun bilincindeler. Bu sayede talihsiz Suriyeli genç nesiller gibi cehalet
girdabına düşmeyecek. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Gazze’de şehit düşen yüzlerce
akademisyen, öğretmen, doktor-sağlık personeli, mimar-mühendis, alim,
entelektüel, profesyonel meslek sahibi insan var. Gazze, yeniden ayağa kalkmakta
çok ihtiyaç duyacağı insanlarını yitiriyor. Suriye de öyleydi ama önemli bir
farkla: Rejim, değişim isteyen halka önderlik edebilecek önemli kişileri veya -şantaj
için- onların aile bireylerini tutuklayarak, işkenceyle öldürerek veya
kaybederek 2012’den itibaren eğitimli elit kesimi ülke dışına göçe zorladı. Suriye
şu an âkıl insanlardan büyük ölçüde mahrum; eli silahlı eğitimsiz insanlar her
yerde söz sahibi. Ayrıca 18-42 yaş arası erkeklerin çoğu, ya içeride savaşa
seferber edildiğinden ya da muhaliflerin bölgesinde veya yurtdışında olduğundan
yeniden inşa için ihtiyaç duyulan insan gücünden de mahrum kaldı. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İki lider profilinin ve rejimlerin
benzerlikleri<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İki ülke liderinin refleksleri de
benzeşiyor. Nasıl ki İsrail tarihinin en uzun başbakanlık koltuğunda oturan
lideri Netanyahu için tek öncelik iktidarda kalıp hapse girmekten kurtulmaksa
ve bunun için savaşı uzattıkça uzatıyorsa, aynısı Beşşar Esed için de
geçerliydi. Her ikisi de terörle ve IŞİD’le savaşıyorum dedi. Arada önemli bir
fark var tabii: “Büyük İsrail” ideolojisini savunan Netanyahu, yeniden işgal
etmeye heveslendiği düşman toprağı Gazze’yi ve Gazzelileri yok ederken, Esed
kendi ülkesini ve halkını mahvetti. İki rejimin diplomasiyi ve propagandayı
yürütme şekli de benzer. Halkına ve dünyaya sürekli yalan söylemeleri, kendi
işledikleri savaş ve insanlık suçlarını sanki düşmanı yapmış gibi göstermeye
kalkışmaları, her türlü barış girişimini sabote edip sorumluluğu karşı tarafa
atmaları vs. iki liderin de ana karakteri. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Rejimlerin diğer bir ortak yanı,
insanları gelişigüzel tutuklamaları. İsrail, 5000 küsur Filistinli mahkûma
ilaveten, 7 Ekim’den sonra 6000 küsur Filistinliyi daha Batı Şeria ve Kudüs’te
tutukladı. Gazzelileri de her gün kitlesel şekilde gözaltına alıp sorguluyor.
Suriye’de de isyanla birlikte istihbarat merkezleri ve hapishaneler öyle bir
dolup taştı ki tutuklular bırakın yatmayı, bazı yerlerde oturacak alan bile
bulamadı. Korkunç işkenceleri ve taciz-tecavüzleriyle nam salan Suriye ve diğer
Arap ülkelerinin hapishanelerine kıyasla, geçmişte İsrail hapishanelerine
‘otel’ denirdi; ama 7 Ekim’den sonra mahkumları aç-susuz-elektriksiz bırakma ve
korkunç işkenceler uygulama bakımından Suriye standartlarına epeyce yaklaştı.
Suriye hapishanelerinde işkenceden, açlıktan ve hastalıktan ölüp toplu
mezarlara gömülen Suriyelilerin haddi hesabı yok; İsrail hapishanelerindeki
Filistinli tutuklular henüz bu düzeye gelmese de ölüm vakaları çoktan başladı. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> </span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Dünyanın samimiyet testinde sınıfta
kalışı<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Suriyelilerin de ölüleri Gazzeliler
gibi bir sayıdan ibaretti; hatta bir noktadan sonra Suriyelilerin ölüsü bile
sayılamaz hale geldi. Yine de Gazzeliler çok daha şanslı; en azından onların
katliamı karşısında dünyanın vicdanı harekete geçebildi. Öte yandan Gazze’de
öldürülen Filistinlileri sahiplenenler, Suriye’de öldürülen Filistinli
mültecilerin hiç farkında bile olmadı. Suriye’de de, Gazze’de de Filistin mülteci
kamplarının çoğu yerle bir oldu; Filistinlilerin ekseriyetinin yaşayabileceği
bir evi kalmadı. 1948’den beri üçte ikisi mülteci statüsünde yaşayan
Gazzeliler, topraklarını bir kez daha işgalci İsrail’e bırakmamak için ölümüne
direniyorlar. Suriye’deki Filistinli mültecilerin yarıya yakını ise çoktan ikinci
defa mülteci konumuna düşüp Türkiye gibi komşu ülkelere veya Batı’ya sığındı.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Havadan yoğun bombardıman altında kalıp
açlıkla imtihan edilen sivil halk, her iki coğrafyada da kaderine terk edildi. Suriyeli
talihsiz sivillerin şu dünyada tatmadığı ölüm çeşidi kalmadı. Gerek Esed rejimi
gerekse İsrail, dış müttefiklerinden her türlü yardımı fazlasıyla alırken, onlara
karşı direnenler kendilerini savunup savaşın kaderini değiştirebilecek
nitelikte silahları (uçaksavar ve füzesavar gibi) sözde dış destekçilerinden
temin edemedikleri gibi, üzerlerindeki ablukayı da kaldırtamadılar. Her iki
savaş da şunu gösterdi: Kendi dininden, ırkından ve milliyetinden bile olsa hiçbir
dış güce güvenmeyip direnen halkların kendi kendilerini güçlendirmeleri, öz
kapasitelerine dayanmaları gerekiyor. Gazzeliler geçmiş savaşlardan bu dersi
aldıkları için kendi silahlarını ve özgün direniş metotlarını ürettiler ve bu
sayede aylardır İsrail’e ve onu var eden Batılı güçlere karşı direnişi sürdürebiliyorlar.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İki savaşta her şey aynı mı? Tabii ki
değil. En temel fark, Gazzelilere bunları yaşatan bir dış işgalci,
sömürgeci-yerleşimci bir düşman olup bu, onların direnme azmini diri tuttu.
Suriye’de ise ülkeyi yıkan ve insanları perişan eden kendi rejimi ve ordusu
olup halkın bir kısmı diğer kısmıyla savaştırıldı, hatta aynı ailenin
mensupları birbirine öldürtüldü. Bu süreçte bölgesel ve küresel güçler kendi
menfaatleri doğrultusunda müdahale ederek adeta bir üçüncü dünya savaşını
Suriye topraklarında, Suriyelilerin kanı üzerinden verdiler. Daha 2012’de
Suriye Suriyelilerin elinden çıktı; yerel-bölgesel-küresel üç düzlemde verilen
savaşta rejim de, muhalifler de birer piyona dönüştü. Haklı olarak
soracaksınız, bütün suç rejimde mi, muhalifler silahlanıp rejime isyan etmedi
mi diye. Muhaliflerin ellerine silah alması şüphesiz en büyük hatalarıydı ve
onlar da savaş suçu işledi. Ama muhaliflerle uzlaşma ve çözüm imkânı olduğu
halde onları silahlanmaya sevk eden, barışçıl mücadeleyi silahlı isyana
dönüştüren rejimin bizzat kendisiydi. Sonuçta bir devlet, bir toplum ve bir
halk kolay kolay belini doğrultamayacak şekilde dağıldı gitti. Gazze ise
küllerinden yeniden doğabilecek mi, bunu önümüzdeki süreçte varılacak ateşkes
ve ateşkes maddelerinin ne ölçüde uygulanacağı, sözde Gazze’yi destekleyen
devletlerin ellerini taşın altına koyup koymayacağı gösterecek.<o:p></o:p></span></p><p>
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"> </span></p><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-35266618624655586362024-02-25T11:47:00.000-08:002024-02-25T11:59:38.504-08:00Z.T.KOR: GAZZE ÖĞRETMENİNİN İNSANLIĞA ÖĞRETTİĞİ DERSLER <p> </p><p></p><p style="line-height: 150%; margin: 0cm;"><b><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">GAZZE ÖĞRETMENİNİN İNSANLIĞA ÖĞRETTİĞİ DERSLER </span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm;"><b><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm;"><b><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Nida dergisi, Ocak-Mart 2024, s.214, sf.23-28.<o:p></o:p></span></b></p><p style="line-height: 150%; margin: 0cm;"><b><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;"><br /></span></b></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><i>NOT: Blogda yer alan 900 küsur
içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></i></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLBXzy6aQw14LComIpTyLRDIriRdRaunLbxeBENz8nh95HR_vyhC9JRifEAfKYaToYt3Ji2CfAn7D9noqk1PLJnkvK7tdTQhN1iy0uOexk0s_9yFksQlP81PB9EVFUhGrzZswdv9kEDpJzT8oIkKfLClx0pozfq_HKo2SzPIT4kLXyvPhIeLQpoLduqwKE/s1441/nida%20kapak.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1441" data-original-width="1012" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLBXzy6aQw14LComIpTyLRDIriRdRaunLbxeBENz8nh95HR_vyhC9JRifEAfKYaToYt3Ji2CfAn7D9noqk1PLJnkvK7tdTQhN1iy0uOexk0s_9yFksQlP81PB9EVFUhGrzZswdv9kEDpJzT8oIkKfLClx0pozfq_HKo2SzPIT4kLXyvPhIeLQpoLduqwKE/s320/nida%20kapak.jpg" width="225" /></a></div><br /><p></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">7 Ekim 2023, ileride Ortadoğu tarihi yazılırken bir dönüm noktası
olarak kayıtlara geçecek kritik bir tarih. O gün sadece kurulmakta olan yeni
bölgesel düzen ve İsrail’in en aşırı sağ hükümetinin Filistin’e dair planları
bozulmadı. Akabinde yaşanan savaş ve soykırım, bir yüzyıllık Filistin-İsrail
çatışması tarihine ve Siyonist devletin dış destekle (Protestan aklı ve
gücüyle) kurulup ayakta kaldığına ışık tuttuğu gibi, İsrail’in yenilmezlik
imajını ve propaganda tekelini de yıktı. Dahası, Gazzelilerin yaşadıkları
soykırım karşısındaki duruşları dünyayı şoka uğrattı. Gazze, ezberlerimizi
bozan, bilgilerimizi ve hayatlarımızı sorgulatan, bütün dünyaya türlü türlü
dersler veren bir okul oldu. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Filistinli, bırakın büyükleri, çocukların bile İsrail saldırıları
karşısında dik duruşu ve özgüveni, buna mukabil takdir-i ilahiye teslimiyeti ve
adanmışlığı, direniş azmi ve ölümle kurdukları ilişki biçimi, yaşananları takip
eden dünya halklarını şaşkına çevirdi. Dünyanın dört bir yanında
gayrimüslimleri İslam’ı araştırmaya ve materyalist hayat tarzlarını sorgulamaya
sevk ederken, bizlere de mü’minliğin belli ibadetleri, emirleri ve nehiyleri
ifadan ibaret olmadığını, İslam’ın bambaşka bir anlam dünyası, değerler sistemi
ve hayat felsefesi ürettiğini, bunu unutup küreselleşmenin ve tüketim
kültürünün cazibesine kapıldığımızdan İslam algımızın özden kopuk şekilcilikten
ibaret kaldığını hatırlattı, hatta imanımızı sorgulattı. İslam’ın ayetler ve
hadislerle üretmeyi hedeflediği insan modeli, abluka altında dünyadan tecrit
edilen Gazze’de karşımıza çıkıverdi. Başka türlü bir hayatın mümkün, hatta daha
anlamlı olabileceğini düşündürdü. Gazze örneği, İslam’ın 21. yüzyılda da
yaşanabileceğini gösterdi. Hakiki imanın ve Allah’a teslimiyetin ne demek
olduğunu, bütün ailesini yitiren Gazze’nin yetim ve öksüz çocukları da,
yavrularını metanetle toprağa gömen ebeveynler de dünyaya öğretti; tıpkı
Peygamber Efendimizin de bir yetim ve öksüz olması ve bütün oğullarını
minicikken toprağa vermesi gibi... Ölümün korkulacak bir yok oluş değil, eğer
imanlı ve anlamlı bir hayat yaşandıysa diriliş olduğunu hissettirdi. Gazzeliler
şehadet mertebesine erip canlarından olurken, dünyanın dört bir yanında ölü
toprağı serpilmiş insanlara hayat tarzlarını ve felsefelerini sorgulatarak ve
hal diliyle İslam’ın özüne dönüş çağrısı yaparak onlara can verdiler. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Adeta bir hapishane hayatına doğan ve defalarca yıkıcı savaşlar
yaşayan Gazzeli çocukların olgunlukları ve felaketler karşısındaki sabırlı
duruşları, hem çocuğa bakışımızdaki hem de çocuk yetiştirmedeki yanlışlarımızı
gösterdi. Elini suya sabuna dokundurtmadan, tüm ihtiyaçlarını fazlasıyla
karşılayarak, hayatın zorluklarıyla ve tehlikeleriyle yüzleştirmeden, hiçbir
sorumluluk yüklemeden çocuk büyütmek ve bununla övünmek, dünyadaki varlık
gayemiz olan imtihan olgusundan habersizliğimizin en açık göstergesi. Sıkıntı
çekmeden büyüyenler mücadeleyi, sabrı ve tevekkülü öğrenemezler. Bir dâva eri
olamazlar. Çünkü rahatlık insanoğlunu çürüten en baş düşmandır. Meydan okumalar
ve imtihanlar ise bünyeyi güçlendirir; bireyleri, toplumları ve medeniyetleri
üretken kılar. Tam da bu yüzden İsrail’in karadan, havadan ve denizden kuşatıp
bir açık hava hapishanesine dönüştürdüğü ve her türlü mal girişini kontrolünde
tuttuğu Gazze’nin halkı icatçıdır, her zorluğun bir kolaylığını mutlaka bulur.
İsrail’in 17 yıldır uyguladığı abluka ve ambargo Gazzelilerin hayat kalitesini
iyice düşürse de onlar yaşayabilmek ve geçinebilmek için alternatif yollar ve
araçlar üretiyor. Keza kısıtlı imkânlara rağmen işgalciye direnebilmek için
kendi silah sistemlerini ve mücadele yöntemlerini geliştiriyor. Bugün tam da o
icatçılıkları sayesinde, -İsrail’in her türlü mal girişini engellemesine,
elektrik ve suyu kesmesine rağmen- üç aydır hayattalar ve direnişi
sürdürüyorlar. İsrail ordusunun bir türlü etkisizleştiremediği mühendislik
harikası tüneller ağından çıkan direnişçiler işgalci askerlerin kâbusu oluyor.
Kısaca Gazze öğretmeni diyor ki mahrumiyetler, zorluklar ve imtihanlar
zannettiğiniz kadar kötü değildir. Kötü olsaydı Allah bu dünyadaki en çetin
imtihanları kendi seçtiği peygamberlerine ve salih kullarına yaşatmazdı. Önemli
olan zorlukları ve imtihanları aşabilecek becerilerle çocukları donatmak. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Gazze demokrasi, insan hakları, hürriyet ve adalet dersi veren
Batı yönetimlerinin ikiyüzlülüğünü bir kez daha ifşa etti. Hür ve insanca
yaşamak ve adalet için Batı’ya koşanlarımıza, Batılı değerlere sadece beyaz
Batılıların ve kendilerine tam anlamıyla boyun eğen Doğuluların layık
görüldüğünü gösterdi. Yine rejimler ile halklar arasındaki farklılıkları,
halkların da kendi içindeki çeşitliliği gözler önüne serdi. Kimin vicdan
sahibi, kimin çıkarcı olduğunu ortaya dökerek safları berraklaştırdı. Dünya sokakları
vicdanlılığın, insaniliğin ve ahlakiliğin belli bir dine, ırka veya millete
mahsus olmadığına ve yine hiçbir kesimin Filistin dâvasını tekeline
alamayacağına ayna tuttu. ABD’de ellerinde Free Palestine pankartlarıyla
yürüyen, Kongre binasını basıp “Bu savaş bizim savaşımız değil” diyerek acil
ateşkes isteyen Amerikan Yahudilerinin varlığı, hiçbir milleti ve halkı tek bir
bütün saymamak gerektiğini öğretti. Her Yahudi’nin Siyonist olmadığını, her
Siyonistin de Yahudi olmadığını, önemli bir Hristiyan ve Müslüman Siyonist
kitlenin bulunduğunu ve İsrail’in tam da bu kesimlerden güç aldığını ortaya
döktü. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Bunca yıldır Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Yemen’e İslam
coğrafyasında kan akarken ve İslam beldeleri yerle bir olurken umursamayan
bizleri Gazzeliler gaflet uykusundan uyandırıp harekete geçirdi. Bugün
Gazze’deki soykırıma sessiz kalan, hatta alenen destek veren Batılı rejimleri
ikiyüzlülükle suçlayan bizler, geçtiğimiz yıllarda kapı komşumuz Suriye ve
Irak’ta benzer ablukalar ve bombardımanlar altında milyonla sivil can verirken
acaba neredeydik? Gazzelilerin yaşadıklarının bir benzerini yıllarca -işgalci
dış düşman değil- bizzat kendi rejimi ve ordusu eliyle yaşayan Suriyeliler
aleyhine neler dedik? Suriye’de yaşayan yüz binlerce Filistinlinin de
evlerinden olduğunu, içeride daha güvenli yerlere veya Türkiye ve Avrupa’ya
sığındığını, binlercesinin Esed rejiminin ve Rusların bombardımanında ve İran
destekli milislerin saldırılarında hayatını kaybettiğini, mülteci kamplarının
birçoğunun kısmen veya tamamen yerle bir olduğunu, başkent Şam’ın
güneydoğusundaki Yermük Kampı’nda rejim ablukasının ve açlığın boyutu karşında
kedi-köpek yenebilir fetvaları verildiğini hiç duyduk mu? Onların yaşadığı
zulüm ve ölüm, hem içeriden sürekli haber veren güvenilir haber kaynaklarının
yetersizliği hem de Suriye gündemimizi esir alan PKK-PYD kontrolündeki alanlara
uzaklığı yüzünden Gazzeliler kadar dikkatimizi çekmedi. Gazze öğretmeni diyor
ki zalime ve zulme karşı duruşta dürüst ve ilkeli olun, ikiyüzlü Batılılar gibi
çıkarlarınıza göre seçmece davranmayın. Yoksa Gazze’de ölen Filistinliler için
ağıtlar yakarken Suriye’de ölen Filistinlileri umursamaz, savaştan kurtulup
ülkenize gelenlere bunların burada ne işi var dersiniz…</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">İsrail hükümetleri 2000’li yıllardan itibaren istikrarlı bir
şekilde aşırı sağa kayıyor. Bugün tarihinin en aşırı sağ hükümeti iktidarda;
öyle ki iktidarın ortağı dinî Siyonist partiler 1990’larda ABD ve İsrail
tarafından terör örgütü sayılan Yahudi hareketin siyasi uzantıları.
Destekçileri sokaklarda yıllardır “Araplara ölüm!” sloganlarıyla geziyor. Gazze
öğretmeni, dünyadaki aşırı sağcı hareketlerin ve partilerin İslam karşıtlığı
bağlamında İsrail’le ortaklıklarını gözler önüne serdi. Keza ülkemizde ve dünyada
görünüşte mülteci düşmanlarının gerçekte İsrail muhibbi birer İslam düşmanı
olduğunu da ifşa etti. Yıllardır Türklüğü koruma kisvesi altında milli
değerleri istismar eden ve Suriye/Arap düşmanlığını körükleyen kesimlerin 7
Ekim’den itibaren nasıl da gözü kara birer İsrail savunucusuna dönüştüklerini,
hatta bazı parti mensuplarının Gazzelilerle savaşmak için İsrail ordusuna
katıldıklarını veya boykot listesindeki küresel markaların tüketimine devam
edilmesi için propaganda yürüttüklerini gördük. Türkiye’nin Ortadoğu’da attığı
kritik adımları dışarıdan engelleyemeyen güçlerin içeriden bu piyonları
kullanarak baltalamaya çalıştıkları bugün artık gün gibi ortada. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Üzücü olan, ABD ve Avrupa üniversitelerinde gençliğin
azımsanmayacak bir kısmı Gazzeliler için mücadele yürütürken ve İsrail’e karşı
boykota katılırken, kendi ülkemizde sosyal medya fenomenleri üzerinden yayılan
“Araplar bizi arkadan vurdu”, “Filistinliler topraklarını sattı”,
“Filistinliler Kıbrıs’ı tanıdı mı?” gibi kolayca çürütülebilecek iddiaların
gençlerimizi cezbetmesi veya en hafifinden zihinlerini bulandırması. İsrail’le
iltisaklı kesimlerin gençlerimizin vicdanlarını köreltecek kadar ifsat edebilmesinin
asıl sorumlusu, bilgi üretme ve yaymanın önemini hafife alan bizleriz.
Geçtiğimiz yıllarda mülteci düşmanı çevreler alabildiğine yalan haberler
yayarken ve nice mazlumun hayatını karartırken sessiz kalmamızın bedelini şimdi
ödüyoruz. Gençlerin artık bilgi kaynaklarını sorgulama, büyüklerin de doğru
bilgiyi üretip gençlerin ilgisini çekecek şekilde onlara sunamamalarının
nedenleri üzerinde düşünme vakti geldi de geçiyor. Zira Hucurat suresi 6.
ayetteki “Ey iman edenler! Size bir fâsık bir haber getirirse, bilmeyerek bir
topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu
araştırın.” emrine uymak Müslümanlığın bir gereği. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Ülkemizde geçmişten bugüne Türkçüler Türk dünyasını, İslamcılar
İslam dünyasını, Batıcılar Batı’yı, komünistler Sovyet tecrübesini bütün
boyutlarıyla bilmeden sloganik ve sahadaki gerçeklerden kopuk söylemler üretti.
Filistin’i dert edinip bu ‘bilinç’ ile yetişenler de bir istisna değil. 7 Ekim
akabinde İsrail muhibbi çevrelerin işlettiği yalan-yanlış propaganda çarkları
karşısında düştüğümüz acziyet, bilgi sahibi olmadan bilinç sahibi
olunamayacağını net bir şekilde gösterdi. Nasıl ki ensar-muhacir edebiyatı
mülteci meselesini anlatmakta son derece yetersiz kaldıysa Kudüs ve Mescid-i
Aksa dâvası söylemi de Gazze’yi savunmak için yetersiz. Nitekim bu dâvayı
savunanların bile 7 Ekim Aksa Tufanı yaşandığında zihinleri allak bullak
oluverdi. İyi niyetliler “Neden durup dururken bunlar yaşandı? Acaba Hamas
İsrail’in oyununa mı geldi?” diye düşünürken, kötü niyetliler “Hamas zaten
İsrail’in bir piyonu, onun kurduğu oyunu oynadı. Bize ne? Kendileri etti,
kendileri buldu” moduna girdiler. Nasıl ki İslam’ın ilk emri “Oku” ise, bir dâvayı
sahiplenebilmenin de ilk şartı okuyup öğrenmek ve slogan değil bilgi
üretmektir. Gazze öğretmeni bize, artık tembel öğrenciler olmayı bırakın,
dostunuzu ve düşmanınızı doğru düzgün tanıyın, bilgi temeliniz sağlam olsun ki
fâsıkların ve cahillerin tuzaklarına düşmeyin diyor.</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Zihinlerin allak bullak olmasının diğer nedeni, son yıllarda
dünyada ve ülkemizde yaşanan her şeyi kadir-i mutlak üst akıllara bağlama
kolaycılığımızdı. Sahanın gerçeklerini bilmeye hiç gerek yoktu;
petrol-doğalgaz-ABD-İsrail-BOP dediniz mi en büyük uzman oluveriyordunuz! Zaten
Ortadoğu’da hiçbir aktör ve hiçbir halk kendi kaderini çizecek bir akla ve güce
sahip olamazdı. Kur’an-ı Kerim’de sıkça geçen Allah’ın tarihin, toplumun ve
kâinatın akışına müdahalesi anlamına gelen sünnetullah kavramı da neydi? Uluslararası
ilişkilerde Allah’ın ne gibi bir rolü olabilirdi? Kısaca Allah’ın dünyanın
gidişatıyla bağlarını kopartıp O’nun esmasını ve sıfatlarını tanrılaştırdığımız
üst akıllara yakıştırarak yıllardır imani-akidevi bir çıkmaza düştüğümüzün ve
kendi kendimizi akılsızlaştırdığımızın ve acizleştirdiğimizin farkında bile
değildik. İşte Gazze öğretmeni, hem İsrail’in zannettiğimiz gibi es-Semi (her
şeyi duyan), el-Basir (her şeyi gören), el-Alim (her şeyi bilen) vs. olmadığını
hem de Allah’ın -ayetlerde buyurduğu gibi- tuzak kuranların en hayırlısı
olduğunu gösterdi. Güçlü bir ordusu ve istihbaratı olmasına rağmen kibir ve
gaflet tuzağına düşen İsrail’in de bir yığın hatalar yapabildiğini gözler önüne
serdi. Keza izzet sahibi Gazzelilerin, birkaç yıldır Filistinliler yok
sayılarak kurulmakta olan yeni bölgesel düzeni sabote edip kendi kaderleriyle
ilgili inisiyatif alabildiğini göstererek de ezberlerimizi bozdu. Gazze bize
diyor ki Ortadoğu’ya yaklaşımınızdaki temel problemlerle artık yüzleşin. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">17 yıldır dünyadan tecrit edilen, en küçük şehrimiz Yalova’nın
yarısı kadar yüzölçümüne sahip Gazze, İsrail’in yenilmezlik mitini yıktı ve
zaaflarını bir bir ortaya döktü. Mayıs 2021’de 11 gün süren savaş ateşkesle
sona ererken ertesi günü bir sonraki mücadele için hazırlıklara başlayan
Filistin direnişi, tam da İsrail’in o zaaf noktalarını maharetle kullanarak 7
Ekim’i İsrailliler için kalıcı bir şoka ve travmaya dönüştürdü. Şu an biz
sadece Gazze’deki fiilî savaşa, yıkıma ve insanlık dramına odaklansak da
direniş, yürüttüğü psikolojik savaşla o zaafları İsrail toplumunu ve yönetimini
kalıcı olarak birbirine düşürecek ve toparlanmasını iyice zorlaştıracak şekilde
başarıyla kullanıyor. Tarih boyunca güçlü devletlerin çoğu gibi İsrail’in de
ancak içeriden bir darbeyle yıkılacağının bilinciyle İsrail siyaseti ve
toplumundaki mevcut fay hatlarını iyice derinleştiriyor. Dahası, İsraillilerin
on yıllardır özenle inşa ettiği imajı, İsrail ordusunun ve yönetiminin
yalanlarını bir bir ifşa ederek ve maskelerini düşürerek yıkıyor, uluslararası
alanda yalnızlaştırıyor. Nitekim şu sıralar İsrail’in en büyük dertlerinden
biri, uluslararası alanda yitirdiği inandırıcılığını ve propaganda tekelini
nasıl yeniden tesis edeceği. Bu haliyle zihinlerimizden geçen “Hamas Gazze’nin
ve Gazzelilerin başına gelecekleri öngöremedi de mi 7 Ekim’i yaptı?” sorusunun
anlamsızlığını ortaya koyuyor. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Biz Gazze’nin savaş öncesi gerçeklerinden habersiz, sıcak
evlerimizden “Ama Hamas da saldırmasaydı bu kadar masum yavrucak ölmez ve Gazze
yıkılmazdı!” diye sayıklarken o masum yavrucaklarını toprağa gömen, evleri
başlarına yıkılan annelerin ve babaların direniş aleyhine tek bir kelam
etmemesi ve bir kısmının alenen direnişe desteğini ilan etmesi hiç dikkatinizi
çekti mi? Gazze, bombardıman altında sahip olduğu her şeyi yitirmesine,
sakatlanmasına, kışın soğuğunda aç açıkta kalmasına ve hastalanmasına rağmen
Rabbine hamd edebilen kullarla dolu (Aynı kulları Suriye’de de bizzat gördüm).
Geçmiş savaşlarda olduğu gibi Gazzeliler, sadece bitmek bilmeyen bombardımana
ve yıkıma değil, aynı zamanda Siyonist düşmana verdirdikleri muazzam kayıplara
ve her şeye rağmen direnişi sürdürebilmelerine odaklanıyor. Çünkü geçmişten
beri yıkım da, yaşama arzusu da Gazze’nin bir gerçeği ve onlar ölümü modern
insan gibi bir yok oluş olarak görmüyor. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Gazze’de olan biteni ekranlarda izlerken elden bir şey
gelmemesinin çaresizliğini ilk kez bu denli derinden hissettik. Oysa aynı
çaresizliği gerek Filistinliler gerekse Arap ve Müslüman halklar kâh
Siyonistler kâh emperyalist güçler eliyle en az yüzyıldır hissediyordu.
İsrail’in bölge halklarına verdiği en büyük hasar, aşırı güç kullanarak
uğrattığı mağlubiyetler sonucunda özgüvenlerini ve özsaygılarını yitirtmesi,
bizden adam olmaz fikrini zihinlerine zerk ederek mücadele azmini kırmasıydı. 7
Ekim ve Gazze direnişi bu algıyı tersine çevirdi. 1948 ve 1967’deki etnik
temizliklerin ardından işgal altında boyun eğdirilmeye ve asimile edilmeye
çalışılan Filistinliler, her direniş girişimlerinde şiddetle bastırıldı. Ama
bastırılan her direniş, Filistinlilerin bir süre sonra yeni bir silahla
işgalcinin karşısına dikilmesini sağladı. Öyle ki en sonunda İsrail’e tarihinde
hiçbir gücün verdiremediği kadar büyük bir kayıp yaşatmayı başardılar. Gazze
öğretmeni, işgalci ölüm saçsa da direniş fikrinin ve ruhunun dinmeyeceğini,
Filistinlilerin topraklarını terk etmeyeceğini bir kez daha gösterdi. İsrail
geçmişte Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz Rantisi, Yahya Ayyaş gibi Hamas’ın öncü
isimlerini katletse de bayrağı Muhammed Deyf, Muhammed Sinvar, Ebu Ubeyde vs.
devraldı. Çünkü direniş fikri ve İslam’ın kutsallarını savunma arzusu askerî
metotlarla yok edilemez.</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">7 Ekim sonrası başlayan dünya çapında boykot seferberliği, tüketim
kültürünün esiri olmuş bizlerin hayatın her alanında düşmanlarımızın
ürettikleriyle beslendiğimizi, onların pervasızca İslam dünyasına saldırmasına
ve sömürmesine dolaylı yoldan çanak tuttuğumuzu gözler önüne serdi. Gazze
öğretmeni, tüketimi bırakın, üretim toplumuna geçin dedi. Sadece mal ve gıda
üretimi değil, aynı zamanda bilgi ve etkili söylem üretimi, bilimsel ve
kültürel üretim, silahların ve her türlü mücadele araçlarının üretimi, ideolojilerden
ve önyargılardan bağımsız insani ve vicdani duruşun üretimi, yitirdiğimiz
değerlere ve hikmete dönüş… Bütün bunlar aynı zamanda küresel markalarda,
tüketimde, psikologlarda ve yaşam koçlarında aradığımız ama bulamadığımız
mutluluğa ve mutmain olma haline bizi ulaştıracak yolun ta kendisi. Kısaca
Gazze diyor ki kendi özgür iradenizle şekillendirdiğinizi zannettiğiniz
hayatınızı ve düşüncelerinizi esir almış prangaları artık kırın ve öz
değerlerinize dönerek özgürleşin.</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p style="line-height: 150%; margin: 0cm; text-align: justify;"><span style="color: black; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Calibri;">Son olarak, Gazze ekranlarda izlediğimizden çok daha büyük bir
yıkım aldı; elektriksizliğin, susuzluğun, açlığın, salgın hastalıkların ve
tedavi imkânından yoksunluğun bilançosu, bombardımanların ve fiilî savaşın
bilançosundan çok daha ağır olabilir. Gazze öğretmeni, savaş bittikten bir ay
sonra Gazzelileri unutup gideceğimizi geçmiş tecrübelerden de hareketle çok iyi
biliyor ve şöyle diyor: Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı savunmak adına çıktığımız
yolda yıkılırken yanımızda yoktunuz; bari ateşkes sonrası yaralarımızın
sarılmasında ve yeniden inşada ellerinizi taşın altına koyun!</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-64372230246218379702024-02-20T11:45:00.000-08:002024-02-20T12:54:46.202-08:00ÜÇ DOKTORUN DİLİNDEN SURİYE’NİN KUZEYİNDEKİ SAĞLIK ŞARTLARI<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">ÜÇ
DOKTORUN DİLİNDEN SURİYE’NİN KUZEYİNDEKİ SAĞLIK ŞARTLARI <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Azez/Suriye,
11.2.2024<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">11 Şubat
Pazar günü (Pazar haftanın ilk iş günüdür) Suriye’nin Azez ilçesindeki Kifaf
Kliniği’ni ziyaret edip üç branştan -fizik tedavi, çocuk ve dahiliye bölümünden-
doktorlarla röportaj yaptım. Çevredeki dört-beş kamptan hastalar buraya geliyormuş.
Küçük bir klinik olduğu halde her gün ortalama 150 hasta müracaat ediyormuş. Uzman
doktorların bir kısmı Türkiye’de yaşıyor ve Suriye’ye çalışmak için gidip geliyormuş,
daha genç doktorlar ise Azez’de yaşıyormuş. Buyurunuz uzman doktorlarla
yaptığım röportajları okumaya…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">15 yıldır fizik tedavi doktoru olan bir hanım:</span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Modern fizik tedavi cihazlarımız olmadığından tedaviye gelenlerin
sağlık durumlarında hiçbir ilerleme sağlayamıyoruz”<o:p></o:p></span></b></p><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Bu kız çocuğu İsra, yetersiz beslenme yüzünden yürüyemiyor”</span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTjMFIK5QSiiIxDQEq30Zuc5poENReN2kdU_T-biGs-0DvaoesvZHL8vNSOYgedxdQhk79p4MDEUm4RIepfGzggeyu1dV7BR0t4fOOXxaOzUdukr1aGIUt2HVilwSL2FzhFHOAQZxCEHNHTpWTb1YGYsxqP2utz7UIfnJiuzuDqQE5vtsbDMIru6oH7Uyo/s4080/20240211_103141.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2296" data-original-width="4080" height="307" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTjMFIK5QSiiIxDQEq30Zuc5poENReN2kdU_T-biGs-0DvaoesvZHL8vNSOYgedxdQhk79p4MDEUm4RIepfGzggeyu1dV7BR0t4fOOXxaOzUdukr1aGIUt2HVilwSL2FzhFHOAQZxCEHNHTpWTb1YGYsxqP2utz7UIfnJiuzuDqQE5vtsbDMIru6oH7Uyo/w545-h307/20240211_103141.jpg" width="545" /></a></span></b></div><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Fizik tedaviye
gelen bu çocukların hastalıkları neler?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu çocuk
Musa, doğuştan şekil bozukluğu var, sırtında bir kitleyle doğmuş; kitle
alındıktan sonra iki bacağına da felç inmiş. Bu çocuk ise otizmli, serebral
palsi hastası; doğum esnasında beynine yeterince oksijen gitmemiş. Bu da geçirdiği
trafik kazasında beyni hasar almış bir çocuk. Bakın bu gördüğünüz kız çocuğu İsra da (aşağıda resimdeki)<i> </i>yetersiz beslenme yüzünden yürüyemiyor.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqBn6nUeuedEyxOrxz8um8vnUE4cOdy37-b-3lvYB7gIGDtENB1TX_XGvJC2gi8NUmIf777V5opErG-ECz2dMHImhnTIv4jW5ePwSIjUGu7dEEdaopc3QT7wqtQhuqPkNtN1AHrCKRZg9LtbXq-MK4PBNa73VjIb6JWQ4gaSfydY3gMPAynBxn_fCzKMXC/s3063/20240211_103924-%20k%C3%BC%C3%A7%C3%BCltme.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3063" data-original-width="2296" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqBn6nUeuedEyxOrxz8um8vnUE4cOdy37-b-3lvYB7gIGDtENB1TX_XGvJC2gi8NUmIf777V5opErG-ECz2dMHImhnTIv4jW5ePwSIjUGu7dEEdaopc3QT7wqtQhuqPkNtN1AHrCKRZg9LtbXq-MK4PBNa73VjIb6JWQ4gaSfydY3gMPAynBxn_fCzKMXC/s320/20240211_103924-%20k%C3%BC%C3%A7%C3%BCltme.jpg" width="240" /></a></div><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaşta sakatlananlar
da vardır…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Evet,
hem de çok. En yaygın görülen vakalar omurilik zedelenmesi, uzuv kaybı ve sinir
sisteminin tamamıyla zarar görmesi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kampta
çadırlarda yaşayan hastalarla normal evde yaşayanlar arasında fark var mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Var
tabii. Hava durumu, özellikle soğuk havalar hastaları çok etkiliyor. Kamplarda yollar
yürümeye uygun olmadığından çocuklarda yürüme gecikmesi ve yürüme zorlukları var.
Yine kamplarda fakirlik çok yaygın. Ulaşım problemi var. Hastalarını buraya getirecek
araç sıkıntısı çekiyorlar. Kemik kırıkları olanlar, uzuvları kesilenler,</span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span><span dir="RTL" face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-ascii-font-family: Garamond; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-hansi-font-family: Garamond;"><span dir="RTL"></span><span dir="RTL"></span> </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">şeker hastaları, omurilik yaralanmaları vb. var. Ayrıca
yetersiz beslenme de kas ve sinir sistemini çökertiyor, beyin hücrelerini de öldürüyor.
Böyle çok vaka var. Kamplarda yetersiz ve kötü beslenme, suların kirliliği, kimyasal
maddeler yüzünden oluşan çevre kirliliği hep beyin hücrelerine hasar veriyor. Kandaki
protein trombositleri zarar görüyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Psikolojik
rahatsızlıklar da bu tür hastalıklara yol açıyor mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Evet. Şu
an gördüğün, -yetişkin veya çocuk- fizik tedaviye gelmiş hastaların hepsinin
psikolojik rahatsızlıkları da var. Şöyle düşünün: Bu insanlar savaştan evvel doğru
düzgün evlerde, apartmanlarda yaşıyorlardı; bir anda kendilerini kamplarda,
çadırlarda buldular. Varlıklılardı; birden beş parasız kalakaldılar. Temiz su
içiyorlardı; artık kirli suya mahkumlar. Her yer çok kalabalık, kamplar iç içe
insan dolu. Buraya gelene kadar bombardımanlar yüzünden oradan oraya sürekli
göç etmek zorunda kaldılar. Tüm bu etkenler psikolojik problemlere yol açtı. Ayrıca
engellilik de insanları toplumdan uzaklaştırdı. Kıyafetsizlik ve gıdasızlık da.
Mevcut şartlar yüzünden hemen herkes psikolojik desteğe muhtaç, hatta biz
doktorlar bile.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNq8HTIL65wQeuw0JPzcfCNfJsTeeB5vPjeDwPACGrN6GRr1SgHGR-DQ8Q7l3cp496zZRMgDMKEXRIU2Q5XitupV1RIAQ1GnFrehpTefvu1-Hb7pT6pkmISoStZIKHDMyx0531uL3ArEHrzQB06xvC-KChyB1nggVwSy7dP0Fud5xx9lr8Ejt5ncwZTq6B/s4080/20240211_103119.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4080" data-original-width="2296" height="356" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNq8HTIL65wQeuw0JPzcfCNfJsTeeB5vPjeDwPACGrN6GRr1SgHGR-DQ8Q7l3cp496zZRMgDMKEXRIU2Q5XitupV1RIAQ1GnFrehpTefvu1-Hb7pT6pkmISoStZIKHDMyx0531uL3ArEHrzQB06xvC-KChyB1nggVwSy7dP0Fud5xx9lr8Ejt5ncwZTq6B/w200-h356/20240211_103119.jpg" width="200" /></a></div><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br />Sizi en
çok etkileyen hastalar hangileri?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Tabii ki
çocuklar. Şu kız mesela; yiyecek yemek bulamadığı için yürüyemiyor. Bir de imkânsızlık
yüzünden gerekli tedaviyi uygulayamadığımız için hasta kalanlar var. Mesela yaşlılar,
mesela savaşta yaralananlar. Buna çok üzülüyoruz. Biz onların mevcut durumunu
korumaya, daha fazla kötüleşmelerini engellemeye çalışıyoruz, yoksa durumlarını
daha iyi hale getirebilmemiz mümkün değil. Çünkü modern fizik tedavi cihazlarımız
yok. Bu gördüklerinizin hepsi el yapımı cihazlar, onlarla hastalara tedavi uygulamaya
çalışıyoruz. Tabii ki elimizde modern cihazlar olmadığından bize tedaviye gelen
çocukların ve büyüklerin sağlık durumlarında hiçbir ilerleme sağlayamıyoruz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaştan
evvel ve sonra size gelen fizik tedavi hastaları arasında ne gibi farklar var? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Eskiden vakalar
hafifti ve sıradandı. Trafik kazasında, spor yaparken ya da bir yerden düşüp
yaralananlar geliyordu. Eklem rahatsızlıkları oluyordu. Savaştan kaynaklı yaralamalar
yoktu, yetersiz beslenme ve açlık yüzünden gelen hastalar da yoktu. Çok farklıydı
hastalarımız. Savaşla birlikte kurşunla veya bombayla yaralananlar, yananlar,
zehirlenenler, kemikleri kırılanlar, uzuvları kopanlar veya kesilenler
yoğunlaştı. Felç vakaları çok arttı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Keza
panik, fakirlik ve kahırdan yüksek tansiyon ve kısmi felç de çok. Yani savaş
öncesi ile sonrası arasında çok bariz bir fark var. Artık savaş nedeniyle gelen
vakalar, diğer normal yaralanmalardan çok daha fazla.</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt; text-align: justify;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRSL4NB6oRky7R_eGxBClgMoT9Yf5zfE876ogp0e6nkFMWtRwBWVC-ZwrZfU177egaYaBrtVN1pwkTClnCI1uTG81STP8ttFvekT7RdwKDXvAvIB4kytNGj8acYOolDZ1Gko59NANp7eXZYGPtHY5L02YngMGPdasatkickffSCALP98gcj3rcS5s_HV9c/s4080/20240211_104030.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="4080" data-original-width="2296" height="395" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRSL4NB6oRky7R_eGxBClgMoT9Yf5zfE876ogp0e6nkFMWtRwBWVC-ZwrZfU177egaYaBrtVN1pwkTClnCI1uTG81STP8ttFvekT7RdwKDXvAvIB4kytNGj8acYOolDZ1Gko59NANp7eXZYGPtHY5L02YngMGPdasatkickffSCALP98gcj3rcS5s_HV9c/w222-h395/20240211_104030.jpg" width="222" /></a></span></div><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span><p></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">25 senedir çocuk doktoru olan Halid bey:<o:p></o:p></span></b></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Savaş nesli çocuklarının peşini hastalıklar hiç bırakmayacak”<o:p></o:p></span></b></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Kamplarda yaşayanların ömürleri 50-55 seneye düştü”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaştan
evvel Suriye’de sağlık şartları nasıldı? Neler değişti?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaştan
evvel Suriye’de sağlık durumu stabildi, hastanelerde hizmet iyiydi, doktorların
sayısı fazlaydı. Savaşla birlikte hem ülke içinde hem de ülke dışına 6-7’şer
milyonluk bir göç yaşandı. Suriye’nin doktorları ve diğer sağlık çalışanları
Türkiye’ye ve Avrupa’ya göç etti. Bu da içeride tıbbi kadrolarda büyük bir açığa
yol açtı. Diğer yandan savaş kaynaklı rahatsızlıklar çok fazla. Bir milyonu
aşkın insan hastalandı, yaralandı veya engelli kaldı. Bu da bölgede sağlık alanında
ciddi bir yük demek. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Çocuk hastalıklarında
ne gibi değişiklikler oldu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hastalıklar
çok arttı. Savaştan evvel ülkede gıda güvenliği vardı, yetersiz beslenme diye
bir şey yoktu. Şu an en büyük problemlerimizden biri bu. Kampların kötü hali,
insanların maddi sıkıntıları ve fakirliği, kaynakların yetersizliği yüzünden çocuklarda
kötü beslenme ileri derecede. Bazı hastalıkların sebebi de ailelerin cahilliği
veya yaşadıkları yerin sağlık merkezlerine uzaklığı yüzünden çocuklarına doğru
düzgün aşı yaptırmamaları. Yine kamplarda altyapısızlık ve hijyensizlik
yüzünden ishal, dizanteri gibi bağırsak ve mide hastalıkları çok. Savaş ortamı
ve sonuçları, Suriye halkının tamamı, ama özellikle çocuklar için tam bir
felaket oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu çocuklar
büyüdüğünde ne olacak? Gelecekte nasıl bir Suriye toplumu bekliyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Biz bu
çocuklar için “savaş nesli” diyoruz. Eğitim, sağlık ve psikolojik baskı bakımından
eşi benzeri olmayan şartlarda büyüyorlar. Her gün bombalara, yıkıma şahit oldular.
Her gün korku içindeydiler. Allah yardımcıları olsun, bunların peşini psikolojik
hastalıklar ve depresyon bırakmayacak. Yetersiz beslenen çocukların gelişimi
tabii ki sağlıklı büyüyenler gibi olmayacak; ileride toplumda etkin rol alamayacaklar.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Yetersiz
beslenme gelecekte çocuklarda ne gibi sıkıntılara yol açacak?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hafıza
zayıflığı, zihni ve fiziksel yetersizlik, tansiyon ve şeker gibi kronik
hastalıklara neden olacak. Bağışıklık sistemi zayıf kalacağından her türlü hastalığı
kapmaya meyyal olacaklar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu çocuklar
yıllarca hep korku yaşadı. Daimi korkunun çocuklar üzerindeki etkisi ne
olabilir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Korku ve
stres insanın bağışıklık sistemini çökertir. Böylece virüslere ve enfeksiyona daha
kolay kapılır ve hastalık şiddetlenir. Ayrıca stres, kortizon hormonunu da
yükseltir. Bu da kişinin gelecekte şeker, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma
ihtimalini artırır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Suriye
toplumunda erken ölümler başladı. Mesela kamplarda yaşayanların ömürleri artık 50-55
sene. Niye? Endişe, psikolojik baskı, üzerlerindeki büyük sorumluluklar, kısaca
tahammülü zor hayat şartları yüzünden. Her ailede bir-iki kişi şehit verildi ve
hayatta kalanların şehitlerin küçük çocuklarına bakmaları gerekiyor. Bu
sorumluluklar ebeveynler ve aileler üzerindeki psikolojik baskıyı artırıyor. Bu
şekilde insanların ömrü azalıyor. Bunu özellikle siyasi istikrarın olmadığı
bölgelerde görüyoruz. Bombaların, topun tüfeğin arasında insanların ne bir
gelecekleri ne de umutları var. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Buna bir
de zorlu iktisadi şartları ve sağlık koşullarını ekleyin.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Çocukları
düzgün tedavi edebilme imkânınız var mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Mevcut tıbbi
imkanlar dahilinde elimizden geleni yapıyoruz. Kifaf Kliniği’nin varlık nedenlerinden
biri, yetersiz beslenme sorunları olan veya engelli kalan insanların, ama bilhassa
çocukların tedavisine odaklanmak. Hem yetersiz beslenme hem de fizik tedavi bölümümüz
var. Fizik tedavi bölümündeki çocukların durumunu gördünüz zaten. Savaştan
kalma engelleri, beyin felci gibi hastalıkları var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kuzeyde
tıbbi ihtiyaçlar çok fazla. Evet, sağlık merkezleri ve hastaneler var; ama
bunlar tıbbi müdahale için çok yetersiz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Sizi en
çok üzen vakalar neler?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaş
yüzünden uzuvları kesilmiş çocuklar. Bombardımanın neden olduğu yaralanmalar
sonucu vücutlarının üst ya da alt kısmında uzuvlarını kaybettiler. Çok acı
veren durumlar bunlar. Bir de yetersiz beslenmeden muzdarip çocuklar. Eğer bu
çocuklar yeterli beslenebiliyor olsaydı ya da en başından tedavi edebilseydik beslenme
ve vitamin eksikliğinden beyinlerinde ya da karaciğerlerinde hasar meydana
gelmezdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaştan
önceki ve sonraki hastanelerin durumunu mukayese edebilir misiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaştan
önce hastanelerin dağılımı nüfusun dağılımıyla doğru orantılıydı ve yeterliydi.
Bugüne gelince, bölgede hastaneler mevcut; ama tıbbi kadro eksiliği var. Çocuk
kalp cerrahı, göğüs hastalıkları cerrahı, damar cerrahı, romatolog gibi alanlarda
uzman doktor açığımız büyük. Varsa da bütün bölgede ancak tek bir tane olduğundan
yetmiyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWk_7KJPzkYbbdyDl3xjKC-Q_o3pUlX_z7UO-CY6KjO3qOsewPLMo760-6Bb6C25a3Xi1fpTHouxXgRK-FZmAxNxSL7kl3RRtrZufJEY4dQ3UcBe15v6ceH0a9ZsOTEpLwqKg4FLzb399cv0-uzV-hPvUX-y-R8BM_1PL7UKl7ofHgFGPhOiO3BJfzmAx_/s4080/20240211_100920.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2296" data-original-width="4080" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWk_7KJPzkYbbdyDl3xjKC-Q_o3pUlX_z7UO-CY6KjO3qOsewPLMo760-6Bb6C25a3Xi1fpTHouxXgRK-FZmAxNxSL7kl3RRtrZufJEY4dQ3UcBe15v6ceH0a9ZsOTEpLwqKg4FLzb399cv0-uzV-hPvUX-y-R8BM_1PL7UKl7ofHgFGPhOiO3BJfzmAx_/w425-h239/20240211_100920.jpg" width="425" /></a></span></b></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></b></div><p></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">10 yıl evvel mezun olmuş dahiliye doktoru Muhammed Vahîd:<o:p></o:p></span></b></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Kuzeydeki kurtarılmış bölgede örnek teşkil edecek çok iyi
bir sağlık hizmeti yok”<o:p></o:p></span></b></p><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Depremden sonra Türkiye’ye hasta nakli iyice zorlaştı, çok
fazla hasta hayatını kaybetti.”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-justify: inter-ideograph;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Suriye’nin
kuzeyinde sağlık şartları nasıl?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kuzeydeki
kurtarılmış bölgede örnek teşkil edecek çok iyi bir sağlık hizmeti maalesef yok.
Sıkıntılarımız büyük. Hele de bizim görev yerimiz gibi ilçe merkezinden uzak bölgelerde.
Mobil klinik hizmeti veren bazı özel kuruluşlar var. Ama sağlık merkezlerinin
sayısı ihtiyaca kıyasla az. Sağlık hizmetlerini yürütme önünde en büyük engel tıbbi
personel, cihaz ve ilaç yetersizliği. İhtiyaçlarımız çok.<b> </b>En temel
ihtiyaçlar, kronik hastalar ve çocuklar için gerekli ilaçlar. Fakirler bu ilaçları
satın alamıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Burada en
temel sağlık problemleri neler? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kamplarda
hijyen koşullarının ve altyapının kötü olması yüzünden bulaşıcı hastalıklar var.
Kolera, cilt hastalıkları, bit, uyuz, parazitler, karaciğer iltihaplanması, solunum
yolu enfeksiyonları gibi. Tedavi için gerekli ilaçlara ulaşma noktasında sıkıntı
çekiliyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaşla bağlantılı
hastalıklar yaygın mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaşın
engelli bıraktığı hastalar burada çok. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Psikolojik
rahatsızlıklar iç hastalıkları tetikler. Psikolojik rahatsızlıklar yaygın mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Evet. İç
hastalıkların yüzde 40 kadarı psikolojik rahatsızlıklardan kaynaklanıyor. Kalp çarpıntısı,
uyku bozukluğu, depresyon şikayetleri ve özellikle gençler arasında intihar
düşüncesi yaygın. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bazı hastalıkların
burada tedavi imkânı yok diye biliyorum. Bu hastalar ne yapıyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kanser
hastaları ve savaşta yaralanıp sinir sistemi zarar görenler sadece Türkiye’de tedavi
olabiliyor. Burada tecrübeli uzman doktorlarımız olsa bile ameliyatlar için
gerekli tıbbi cihaz ve ekipman yetersiz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu hastaları
Türkiye’ye yollamanız zor olmuyor mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Türkiye’ye
hasta nakli ancak çok acil durumlarda yapılıyor; çünkü prosedürü zor ve belli
bir kotası var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Peki, gerekli
tıbbi cihazlar ve ilaçlar olmaması yüzünden hayatını kaybeden hasta sayısı çok mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">(Derin
bir nefes alarak) Evet, maalesef çok. Depremden önce durum daha iyiydi. Depremden
sonra hastaların Türkiye’ye nakli iyice zorlaştı, özellikle de kanser hastalarının.
Burada çok fazla hasta hayatını kaybetti. Eğer Türkiye’ye nakledilebilselerdi
veya burada daha iyi ekipman olabilseydi, bu insanların hayatı kurtulurdu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Neden
depremden sonra hasta nakli zorlaştı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Çünkü Türkiye’deki
hastaneler depremde yaralananlarla dolup taştı. Ayrıca sınıra yakın hastaneler de
depremde zarar gördü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İlaç
sıkıntısından bahsetmiştiniz. Burada ilaç fiyatları nedir? Türkiye’den daha mı
pahalı, daha mı ucuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Evet. Maddi
durumu kötü olanlar, eğer hastanelerden bedava temin edemezse, parayla ilaç
satın alamıyorlar. Türkiye’den gelen ilaçların fiyatları aşağı yukarı aynı. Ama
buraya ilaçlar daha ziyade rejim bölgesinden geldiği için biraz daha ucuz. Ağrı
kesici gibi basit ilaçlar çok ucuz. Hatta bu bölgede de bazı ilaçların üretimi
var; ama ilaçların uluslararası lisansı olmadığı için güvenemiyoruz. O yüzden rejimden
ya da Türkiye’den gelen ilaçları kullanıyoruz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Rejim bölgesinden
ilaçlar buraya hangi yolla geliyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kaçak
geliyor. Bu yüzden fiyatları rejim bölgesine kıyasla daha yüksek. Tabii artık rejim
bölgesindeki ilaçlar da güvenilir değil, geçmişteki gibi bir kalite kontrolü ve
sıhhi denetim yok. Vakti bitmiş ilaçların tarihini yenileyip bize satıyor da olabilirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Suriye’nin
kuzeyinde çalışan sağlık personelinin ortalama maaşı nedir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Doktorların
maaşı, eğer haftada altı gün tam mesai çalışırlarsa, ortalama 1200-1500 dolar;
hemşirelerin ise 300-500 dolar arası. Tabii ki bu, STK’ların kurduğu özel tıp
merkezlerinde çalışanlar için geçerli. Türkiye’den gelip giden Suriyeli doktorlar
ise 500 dolar ve hemşireler 200 dolar alıyor. Maaşlar, ya haftada altı gün ya
da nöbet sistemine dayalı olarak haftada 48 saat sürekli çalışma esasına dayalı.<o:p></o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-79630053199629758842024-02-18T10:37:00.000-08:002024-02-18T10:37:09.741-08:00XX: “SURİYE’NİN KUZEYİNDE HERKES PSİKOSOSYAL DESTEĞE MUHTAÇ”<div><br /></div><div><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk159174689"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">“SURİYE’NİN KUZEYİNDE HERKES PSİKOSOSYAL DESTEĞE
MUHTAÇ”<o:p></o:p></span></b></a></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">“SADECE KADINLAR DEĞİL, ÇOCUKLAR DA İNTİHARI
DÜŞÜNÜYOR”<o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">“GÜNLÜK YİYECEK YETERLİ EKMEK BİLE BULAMAYAN
AİLELER VAR”<o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">“YETERSİZ BESLENME YÜZÜNDEN ÇOCUKLAR ÖLÜYOR;
Ö</span></b></span><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial;">LMEYENLER DAVRANIŞSAL, BİLİŞSEL VE FİZİKSEL OLARAK
GERİLİYOR”<o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial;">XX (Suriyeli psikososyal
destek uzmanı)<o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial;">Azez/Suriye, 11.2.2024</span></b></span><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></span></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk159174689;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Azez,
2016 sonundan beri Türkiye’nin ve muhaliflerin kontrolünde. Savaş, göç,
fakirlik, işsizlik, deprem ve statü belirsizliği yaşayan bölgedeki Suriyelilerin,
özellikle de hanımların problemlerini ve haletiruhiyesini öğrenebilmek için, yıllardır
onlara bireysel veya toplu psikososyal destek hizmeti veren bir psikolojik danışmanla
geçtiğimiz Pazar günü bir röportaj yaptım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Suriye’nin
kuzeyindeki halkın çoğu savaşı, göçü ve fakruzarureti yaşamış insanlar. Bütün
bunlar kadınların psikolojisini nasıl etkiliyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Suriye’nin
içinde yaşayanlar olarak hakikaten çok zor psikolojik etkilerle boğuşuyoruz.
Buradaki istisnasız herkes daimi psikososyal desteğe muhtaç. Ayrıca emniyet,
gıda gibi en temel ihtiyaçlar da karşılanamıyor. Yine kadınların, geçimlerini
sağlayabilecek şekilde mesleki ve eğitim bakımından güçlendirilmesi gerekiyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
bölgede bir de deprem yaşandı. Özellikle depremden sonra depresyon,
genelleştirilmiş anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik
rahatsızlıklar arttı. İnsanlar duygusal katılaşma ve hissizleşmeden muzdarip. Sürekli
endişe içinde yaşıyorlar, endişeyle yatıp endişeyle kalkıyorlar. Özellikle de
sahip oldukları her şeyi yitirenler. Burada öyle insanlar var ki bütün malını
mülkünü, sevdiklerini, eşini, çocuğunu, resmî belgelerini, kısaca bu hayatta
sahip olduğu her ne varsa hepsini yitirdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bizim
insanlara psikososyal destek vermemiz yetmiyor; onların psikiyatristlere ve
ücretsiz ilaç veren kaynaklara da ihtiyacı var. Çünkü burada psikiyatrik
ilaçlar pahalı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Psikiyatrik
ilaçların fiyatları aşağı yukarı nedir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Değişiyor.
Mesela antidepresan fiyatı anksiyete ilaçlarından farklı, antipsikotikler de
farklı fiyat. Deprem felaketine maruz kalıp psikolojik rahatsızlıklar çeken çocuklar
epilepsi hastası olmaya başladı. Ve epilepsi ilaçları çok pahalı, yaklaşık 20
dolar, yani 650 TL. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İnsanların
psikolojik desteğin yanı sıra hayatını sürdürebilmek için iki ayağı üzerinde
durabilecek şekilde iş güç sahibi olması gerekiyor. Ama bölgede insanların
çalışıp para kazanabileceği fabrika, üretim tesisi vs. yok. Hayat çok zor, iş imkânı
çok sınırlı. Tek bir yönetim mercii yok. İnsanlar daimi korku ve endişe içinde.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Daimi
korku ve endişe hissi insanların günlük hayatını nasıl etkiliyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Psikolojik
bozuklukların yan etkileri var. Mesela bazı kadınlar kendilerine zarar verebiliyor,
intiharı düşünüyor. Çocuklarına zarar verebiliyor. Eve ekmek getirmesi için çocuklarını
küçük yaşta çalışmaya yolluyor; sokakta mendil, çiçek sattırıyor. Bu yüzden
çocuklar eğitimsiz kalıyor. Cehalet giderek yayılıyor, özellikle kamplarda.
Burada ilim sahibi olmak bir lüks. Çünkü okul ücretleri, defter-kitap fiyatları
yüksek. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İntiharı
düşünen kadınların sayısı çok mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet.
Şiddetli depresyondan ve zorlu hayat şartlarından kaynaklanan psikolojik
rahatsızlıklar yüzünden intiharı düşünüyorlar. Sadece kadınlar değil, çocuklar
da. Mesela başarısızlık korkusuyla ve üniversite masraflarını nasıl
karşılayacağı endişesiyle ilaç içip intihara kalkışan lise son sınıf
öğrencileri var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mevcut
durum kadınları toplumsal şiddetten sağ kurtulan kişilere dönüştürdü. Erkekler işsizlik
yüzünden asli görevlerini yapamamanın huzursuzluğu içinde<span style="color: red;"> </span>duygusal olarak hissizleşti. Bu sefer kadınlar
çocuklarının karnını doyurabilmek için iş arayışına girdi; ama burada kadınlara
uygun iş de yok. Kadınlar evladımı nasıl besleyeceğim diye daimi bir gerginlik
ve kaygı içinde. İnsanlar onurlu bir hayat yaşayabilmek için en temel
ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. <a name="_Hlk159174518">İnanın günlük
yiyecek yeterli ekmeği bile bulamayan aileler var.</a><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İntihar
oranları nedir? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Diğer
kuruluşları bilemem ama sadece bize her ay gelen vaka sayısı 5-6. Çok ciddi
şekilde intihara kalkışanları söylüyorum, diğerlerini değil. Bunlara psikososyal
destek verirken en azından bazı ihtiyaçlarının karşılanması veya iş sahibi olmaları
için onları başka kuruluşlara yönlendirip fikirlerini değiştiriyoruz. Fikri
düzeyinde on kadından dokuzu ölmek istiyor; ama buna cesaret edip fiilen
intihara kalkışanlar daha az. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İntiharlara
dair istatistik yok mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
bölgede damgalanma olgusu var. İnsanlar intihardan utanç duyup saklar. Aileler ölüm
sebebi olarak başka şeyler söyler. Bizden psikososyal destek almaya gelenler, anlattıklarını
kimseyle paylaşmayacağımızı, gizli tutacağımızı bildiklerinden konuşuyorlar. Normalde
herkes yaşadıklarını anlatmaz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Rejimin
devrim sırasında halktan intikam almak için tecavüz silahını kullandığı, on
binlerce genç kızın hayatını kararttığı, ama ailelerin utanç içinde bunu
gizlediği de söyleniyor. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet.
Özellikle rejimin hapishanelerine düşen kadınların kahir ekseriyeti serbest
kaldıktan sonra hiçbir şey anlatmadı. Sustular hep. Damgalanmaktan korktular. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Peki, burada
taciz-tecavüz vakaları var mı? </span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Buranın
insanı Allah’tan korkar; böyle haramlara girişenlerin sayısı çok çok azdır. Bir
yılda en fazla üç tane böyle vaka gelir bize.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
soruyu sormamın nedeni, Türkiye’de sanki Suriyeli erkekler birer
tacizci-tecavüzcü gibi bir algının kasıtlı olarak halkın zihnine yerleştirilmesi.
Eğer böyle bir eğilim olsa, bu suçu işlemek burada daha kolay diye düşünüyorum.
Çünkü geçmiş ziyaretlerimde inşaatı tamamlanmamış binalarda kapısız evler
gördüm, içinde dul hanımlar ve yetimler yaşıyordu. Keza çadırlarda zaten kapı
diye bir şey yok. Böyle bir suçun işlenmesi için fiziksel olarak ortam müsait. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Burası
muhafazakâr bir toplumdur. Evet, çadırların kapısı, kilidi yok; ama insanlar
Allah Teala’dan korkar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Peki,
kadınları rahatsız etme oluyor mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Çok az
gerçekten. Bize en çok gelenler, psikolojik desteğe ihtiyacı olanlar ve temel
ihtiyaçlarını karşılayamayanlar. Herhangi bir şekilde cinsel taciz veya
tecavüzden bahseden sayısı o kadar az ki. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İktisadi
zorluklar her toplumda suç oranlarını artırır. Burada hangi suçlarda artış var?
Mesela benim en çok duyduğum uyuşturucu satışı ve bağımlılığı. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet, en
çok uyuşturucu var; ikinci sırada da hırsızlık geliyor. Çünkü burada hakikaten geçim
kaynağı yok. Yine burada herkesin silahı olduğundan kasıtlı değil, yanlışlıkla
adam öldürme vakaları olabiliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Çocukların
psikolojisi nasıl?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Çok
yorgunlar. Çünkü çocuklar onurlu bir hayata sahip değiller. Bizim çocuklarımız
inanın her şeyden mahrumlar. Küçük bir oran okula gidebiliyor, eğitim alıyor.
Kahir ekseriyet ise ya eğitim masrafları yüksek olduğundan evde oturuyor ya da
aile geçimi için çalışıyor. Ayrıca çocukların yeterli kıyafetleri de yok. Babalar
işsiz. Anneler parayı nereden bulacak? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aile
içinde dayağa ve şiddete maruz kalan çocuklar var. Çünkü bu zorlu hayat
şartlarında ebeveynlerin de huyu sertleşiyor, asabileşiyorlar ve bu yüzden
çocuklarına tahammül edemez hale gelip hemen parlayıveriyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aile içi
sıkıntıların da arttığı söyleniyor. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet.
Aileler parçalanıyor artık. Geçmişte bir-iki boşanma anca duyardık ve bu, hoş
karşılanmazdı. Şimdi ise boşanmalar çok arttı. Erken yaşta evlilik de yaygınlaştı.
Babalar çocuklarını 18’ine varmadan evlendiriyor, bir lokma yemek için. Artık
evlilikte yaş denkliği de aranmıyor. Kim evlilik talebiyle geliyorsa, kimdir sorup
soruşturmadan, çocuğuma uygun mudur diye araştırmadan evlendiriveriyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Size
gelen hangi vakalardan en çok etkileniyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Biz
duygularımızı bir kenara bırakıp profesyonelce işimizi yürütüyoruz. Ama tabii
bazı vakalarda ister istemez üzülüyoruz. Beni en çok etkileyen, maruz kaldığı
toplumsal şiddet yüzünden depresyona sürüklenen ve intiharı düşünen kadınlar.
Bir de aşırı fakirlik vakaları. Öyle ki bazıları tamamen yokluk içinde.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu sabah
bir dahiliye doktoruyla görüştüm; yetersiz beslenmenin birçok hastalığa yol
açtığını anlattı. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
mesela anemi (kansızlık) hastalığı. Biliyor musunuz, ileri derecede yetersiz
beslenme yüzünden burada çocuklar ölüyor. </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial;">Ölmeyenler
zihinsel problemler yaşıyor. Davranışsal, bilişsel ve fiziksel olarak geriliyor
ve yetersiz beslenme nedeniyle IQ’ları düşüyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial;">İlçe merkezinde normal evlerde yaşayanlar ile kamplarda,
çadırlarda kalanlar arasında psikolojik durum bakımından fark var mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Tabii ki
var. İlçe merkezinde yaşayanların çoğu maddi bakımdan daha iyi olanlar. İşi ve
aylık geliri olan aileler. Onların psikolojik durumu kamplardakilere kıyasla
daha iyi. Ama ilçede ev kirasını bulmakta zorlananlar aileler de var. Kamplarda
yaşayanlar ise hiçbir şeyi olmayanlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bazı
yaşlıların vatanına ve toprağına hasret kaldığı, dünyaya dağılan çocuklarının
özlemini çektiği, bu yüzden hastalanıp öldüğü söyleniyor. Doğru mudur?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Yaşlılarda
vatan hasretiyle yananlar, gurbette olmanın hüznüne gark olanlar,
evinin-toprağının özlemiyle yaşayanlar var. Bu üzüntüler kalp krizlerini, felci
vs. tetikleyebiliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">NOT:
Azez’e güvenli bölge diye aylardır her gün Türkiye’den otobüsler dolusu
Suriyeli sınırdışı ediliyor. İş imkanının çok az olması nedeniyle mevcut
nüfusun bile temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığı ve bir yığın
psikolojik problemler -ve önümüzdeki röportajlarda okuyacağınız üzere sağlık
sorunları- yaşadığı bu bölgeye ilave nüfus yollandıkça şartların ne kadar daha
kötüleştiğini varın siz düşünün.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Statü
sorunu, diğer bir deyişle geleceğinin ne olacağı belirsiz bu bölgeye zaman
zaman saldırılar da olduğu için ekonomiyi ayağa kaldıracak tesisler
kurulamıyor. Bazen Türkiye briket evler yapıyor deniyor; evet yapıyor,
insanları yıllardır yaşadıkları çadır sefaletinden kurtarmak için yapmamız da
gerekir. Ama iş imkânı olmadan insanlar burada ne yiyip ne içecek, briket evin
betonlarını mı kemirecek?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Öte
yandan maddi durumu yerinde olanlar da belirsizlik yüzünden, yani yarın öbür
gün Türkiye bölgeyi Esed rejimine teslim eder mi, başımıza ne gelir, katledilir
miyiz korkusuyla psikolojik problemler yaşıyor. Zaten belirsizlik insanı içten
içe kemirir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Son
olarak, Suriye’nin kuzeyinde hayat şartları ne kadar zor olursa olsun, bugüne
kadar hem buradaki hem de Türkiye, Lübnan ve Avrupa’daki kiminle konuşursam
konuşayım hepsi aynı tespitte bulundu: Suriye’nin kuzeyinde hayat, rejimin
bölgesindekinden kat kat daha iyi. Rejim bölgesinde hem maaşlar çok daha düşük
hem enflasyon ve hayat pahalılığı çok daha yüksek hem de korku çok daha fazla.
Orta sınıfın kalmadığı Suriye içinde fakirliğin %90’dan daha fazla olduğunu da
bir not olarak düşeyim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">NOT 2:
Röportajda görüştüğüm uzman sadece kadınlara ve çocuklara danışmanlık hizmeti
verdiği için onları konuştuk. Eğer erkek bir uzmanla röportaj yapsaydım,
zannedersem o da benzer şeyler söylerdi. Suriye'nin kuzeyinde intihar eden
erkekler de var. Hatta geçen sene Türkiye'nin sınırdışı ettiği genç erkeklerden
intihar edenler de oldu.</span></p><br /></div>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-39186299947341814262024-02-04T01:52:00.000-08:002024-02-04T01:53:36.104-08:00Z.T.KOR: KAHRAMANMARAŞLI DEPREMZEDELERLE RÖPORTAJLAR<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">KAHRAMANMARAŞLI
DEPREMZEDELERLE YAPTIĞIM RÖPORTAJLAR<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">12.1.2024,
Kahramanmaraş Karacasu Konteyner Kenti<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT: Bir
sene evvel 26-28 Nisan 2023’te Hatay, Gaziantep ve Mardin’de kalan depremzedelerle yaptığım
röportajlara bu blogun Mayıs 2023 kısmından ulaşabilirsiniz. Türk ve Suriyeli
depremzedelerle röportajlarımı üç bölüm halinde yayınlamıştım.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT: Blogda
yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">12 Ocak’ta
Kahramanmaraş’ta Karacasu Konteyner Kentinde müftülüğe bağlı bir anaokulunu ve
Kur’an kursunu ziyaret ettim. Konteynerde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu,
depremin hayatlarını nasıl değiştirdiğini öğrenmek için sorular yönelttim. Anaokulunda
biri öğretmen (C), diğer ikisi depremden sonra psikolojik terapi mahiyetinde
çalışmaya başlayan 50’li yaşlarında gelin (B) ve görümce (A) toplamda üç hanımla;
Kur’an kursunda ise orta ve ileri yaşta 10-15 kadar öğrenci hanımla yarımşar
saat görüştüm. Dikkatimi çeken ve beni şaşırtan husus, görüştüğüm kadınların
yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini çok başarılı bir şekilde ifade
edebilmeleriydi. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Depremin
merkez üssü Kahramanmaraş’ta, bir yıl sonra depremzedelerimizin hayatını,
düşüncelerini ve psikolojilerini öğrenmek, onları hissetmek ve ibret almak için
buyurunuz…<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">A: “BİZ
DEPREMLE KÜÇÜK MAHŞERİ YAŞADIK, KÜÇÜK CEHENNEMİ TATTIK”<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">B: “ÇADIRDAYKEN
KONTEYNER ÇIKMASI SANKİ BİR VİLLAYA SAHİP OLMAK GİBİYDİ”<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">
</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">C: “DEPREMLE
BİRLİKTE İYİLER ÇOK DAHA İYİ, KÖTÜLER ÇOK DAHA KÖTÜ OLDU”</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541997"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kahramanmaraş’ta konteynerde kalıyorsunuz. Alışabildiniz
mi? Konteyner hayatı nasıldır, bize anlatır mısınız? <o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541997;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Ben oğlumla
Katar’ın konteynerinde kalıyorum. Diğerlerine kıyasla daha küçük, iki kişiden
fazlasını almaz; ama daha lüks ve konforlu. Toplam 18 metrekare; tek oda ve bir
lavabosu var. Küçük olduğu için her şey tıkış tıkış. Bu yüzden ortalık çabuk
kirleniyor, ama çabuk da temizleniyor. Oturmamız, yatmamız, yememiz, içmemiz, bütün
hayatımız 6 metrekare bir halının üstünde geçiyor. İlk başlarda bocaladık ama
hamdolsun, artık alıştık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: İnsan
her şeye alışıyor. Kendi imkanlarımızla yaptığımız derme çatma çadırda 2 ay boyunca
tam 21 kişi kaldık, çok rezillikti. Dolayısıyla konteyner, çadıra göre çok daha
rahat olduğundan alıştık, artık evimiz gibi. Bizimki 21 metrekare. İki küçük
odası ve bir lavabosu var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">21 kişi
çadırda nasıl kalabildiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B:
İnsanlar korkup şehirden ayrıldı. Kayınlarımın eşleri İstanbul’a, Antalya’ya
gitti; geri kalan aile mensupları bizde kaldı. Ben en büyük gelindim; mecburen
beraber idare ettik, yapacak bir şey yoktu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Konteynerde
şu an kaç kişisiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: İlk
başta üç oğlum, kızım, damadım ve eşimle bendik. Sonra oğluma ayrı yer çıktı;
kızım da evlenip ayrı konteynere geçti. Şu an dört kişiyiz. Buna da şükür;
Rabbim bu günümüzü aratmasın.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kızın
depremden önce mi, sonra mı evlendi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Kızım
nişanlıydı, düğün yapacaktık; ama deprem olunca yepyeni bütün eşyaları Adıyaman’da
enkaz altında kaldı. Damadımın da kaldığı ev depremde yıkıldı; mecburen bizimle
yaşamaya başlayınca apar topar düğün yaptık.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541985"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Depremde neler yaşadınız?<o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541985;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C:
Evimiz deprem başlar başlamaz yıkılıverdi, uykudan uyandığımız gibi duvarlar
üzerimize çöktü. Beni enkazdan çıkardılar. 8 kişilik ailemizde kayıp çok şükür yok;
ama apartmanımızdan 21 kişi vefat etti. 4. katta yaşıyorduk; 5., 6., ve 7.
katlar tamamen uçtuğu için biz enkazın üstünde kaldık. Duvarlar parçalanınca bazılarımız
yatak odasındayken bir anda mutfak balkonuna savruldu. Bizi bu sayede
vatandaşlar enkazdan kurtarabildi. Annemi çıkartmak çok zor oldu, 9 saat sürdü.
Bacağının üstüne kolon düşen ikiz kardeşim ameliyat oldu, platin takıldı. 7.
katta yaşayan komşularımızdan hiçbiri sağ çıkamadı. 6. kattaki komşumuz yanarak
vefat etti. Çünkü bizi enkazdan çıkardıktan sonra apartmanda yangın başladı. O
an çaresizlik hissi neymiş çok iyi anladık. O kadar büyük bir çaresizlikti ki gözümüzün
önünde apartman sakinleri yandığı halde hiçbir şey yapamıyorduk. İtfaiye aracı
geldiğinde suyu boşalttığı halde aşağılara inmiyor, yangın sönmüyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A:
Çığlık sesleri çok zordu. Benim binam hemen çökmedi, enkazdan çıkmadım. Ama yan
taraftaki bina ben aşağı indiğimde gözümün önünde çöktü. “Yardım edin, imdat”
diye bağırıyorlardı; ama donup kaldık, hiçbir şey yapamadık.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Öyle
bir şok anıydı ki hiçbir şey yapamıyordum; ne ağlayabiliyor ne de
üzülebiliyordum. 10-15 gün kendime gelemedim. Komşumuzun gelini öldüğü için
insanlar feryat ediyordu; ben sadece donup kaldım. Adıyaman’ın bir köyünde
yaşayan annemin ölüm haberi geldi. Aslında ölmemiş, enkazdan yaralı çıkarılıp
ameliyata alınmış, sonradan öğrendik. Haber geldiğinde “Allah rahmet eylesin,
yapabileceğim hiçbir şey yok, çocuklarımı bırakıp cenazeye gidemem” dedim. Bazı
insanlar ailesini geride bırakıp şehir dışına gitti; ben “asla” dedim, “ölürsek
de beraber, kalırsak da”. Çocuklarımı bırakıp tuvalete bile gidemiyordum.
Yardım TIR’ı geldiğinde içindekilerden almaya onlarla gidiyordum. İnsan o anda
kendini ve annesini bile düşünmüyor, tek derdiniz çocuklarınız oluyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Biz
bir özel hastanenin yanında kalıyorduk. Ağabeyimin büyük bir arabası vardı;
günlerce hastaneye hiç durmadan ceset taşıdı. Öyle ki ceset görmek artık
sıradanlaştı. Yoğun bakım, poliklinikler, acil servis, her yer tıklım tıklım
dolduydu. Ne yeterli doktor vardı ne de tıbbi cihaz. Deprem anında ölmeyenler
de o şekilde tıbbi imkansızlıklardan hayatını kaybetti… Ağabeyim gelip 5-10
dakika sobada ısınıp tekrar hastaneye yardıma gidiyordu. Hem ağlıyor hem de
yardım etmeye çalışıyordu. Bizim elimizde ise gerekli malzeme olmadığından
kimseye faydamız dokunmuyordu. İnsanların çığlığını duymamak için mecburen
kulaklarımız tıkıyorduk. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Deprem
sırasında yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Çocukların ayağı çıplak,
üstlerinde doğru düzgün kıyafet yoktu. Sırtımdaki yeleğimi çıkarıp çocuğumun
ayağına sardım. Kızım hastaydı. Evden inerken iki tane yorgan kapmışım. O
yorganları indirirken merdivenden aşağı düştüm. 6 ay dizimden epey zorlandım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İkinci
deprem olmaya başladı. Kaldığımız yerde büyük bir otobüs vardı. Adam otobüsün
camını kırıp ters kontak yaptı. Tanıdığı tanımadığı herkese “Binin, sizi
buradan uzaklaştırayım” dedi. Hemen atladık. İkinci depremde de yıkımlar oldu. Bizim
mahalleler ‘hayalet kent’e dönüştü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Rabbim
bir daha hiç kimseye yaşatmasın. Çok zor süreçler atlattık. Büyük bir
imtihandı. Allah bizi uyarıyor; bunun farkına bazen varıyoruz, bazen
varmıyoruz. Aslında biz depremle küçük mahşeri yaşadık, küçük cehennemi tattık.
Yine de bazen gaflete kapılıp şükürsüz olabiliyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541975"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Depremden sonra ne gibi sıkıntılar yaşadınız?<o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541975;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Ne
yaşamadık ki! Çadırımızı su bastı. (Ağlayarak devam etti.) İlk zamanlar çok kötüydü.
Yıkanamadık. 2 yaşındaki torunum bitlendi. Lavabo, banyo ihtiyacımız vardı; gidebileceğimiz
yer yoktu. 25 gün sonra yavaş yavaş düzelmeye başladı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A:
Okulun oraya çamaşırhane, banyo konmuştu. Sıraya giriyorduk.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Çadırdan
konteynere geçince her şey daha iyi oldu. Aslında yine de zor. Düşünsenize, büyük
bir evden çıkıp önce bir çadıra, sonra konteynere düşmek…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çadırdayken çevrede komşular olduğu için
konuşup stres atabiliyordum. Şimdi çalıştığım için böyle bir imkânım olmuyor
ama çok şükür, burada küçük çocukların eğitimine yardımcı oluyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İşi
nasıl bulabildiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Tesadüfen
oldu. Moralim çok bozuktu; burada çalışan bir öğretmen, “Senin psikolojin iyi
değil, seni buraya yazalım, çalışırken rahatlarsın” dedi. Allah razı olsun.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">(Ziyarette
bana eşlik eden müftü yardımcısı, devletin deprem bölgesinde İŞ-KUR’a başvuran
herkese iş verdiğini söyledi.)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Kanser
hastaları, yaşlı insanlar ve hamileler çok sıkıntı çektiler. Depremden üç gün
sonra Kızılay’ın yardım aracının arkasına binip hasta çocuğumla Mersin’e yedi
saatte gittim. İki ay kadar orada kaldım. Hastaneler çok kalabalık olduğundan
çok büyük sıkıntı yaşardık. Kızım dokuz ay evvel vefat etti. Hastanede
bakamayız demiyorlardı, elden geldiğince ilgileniyorlardı. Ama Mersin deprem
bölgesine yakın olduğundan 400.000 göç aldı.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541910"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Başınız sağ olsun. Peki kalıcı sakatlık
yaşayanlar çok mu? <o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541910;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C: Çok
fazla. Yollarda tekerlekli sandalyeliler çok. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A:
Kolunu, bacağını kaybedenler de, yaralananlar da çok fazla. 50.000’den fazla
insanımız hayatını kaybetti ama belki 20.000 kadarı da engelli kalmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B:
Ölenler bir nevi kurtuldu. Biz ne olacağız bakalım… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541962"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Deprem gibi çok ağır bir imtihan yaşadınız. Neler
öğrendiniz?<o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541962;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Benim
bütün hayatım zaten hep bir mücadeleyle, koşuşturmacayla geçti. Depremle
birlikte sabrı, merhameti daha iyi öğrendim. Paranın pulun boş olduğunu gördüm.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Son
bir senede çok ağır şeyler yaşadık. 2-3 ay depremin psikolojisini atlatamadık.
Korku vardı. Karanlıkta da, yalnız da kalamıyorduk. Kaybetme korkusu yaşamaya
başladık. Ben depremden 2,5 ay sonra kızımı kaybettim. Yani evimizin yıkılması
değil sadece. Maddi ve manevi çok zor süreçler geçirdik. Paranız olsa bile
harcayamıyordunuz. Yemek yeme isteği kalmadı. Hepimizde bir donukluk vardı, duygumuzu
ifade edemiyorduk. En yakını ölenlerden bazıları ağlayamıyor, ağlayamayınca daha
da kötü oluyordu. Aileler arasında ufak tefek çatışmalar yaşandı. Zorluklarla
mücadele edildiğinden bir noktadan sonra insanın birbirine sabrı ve saygısı
kalmıyordu. Ama zamanla birbirimize kenetlenmeyi ve sahip çıkmayı öğrendik. Konteyner
bulmak bizim için bir lükstü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Çadırdayken
konteyner çıkması sanki bir villaya sahip olmak gibiydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541953"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Konteyner neden bir lükstü?<o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541953;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Ocağa
tencere koyup yemek pişirebiliyorsun. Bulaşığını, elini-yüzünü yıkayabiliyorsun,
yıkanabiliyorsun. Kendine ait bir tuvaletin var. Bunlar depremden sonra lavabonun
olmadığı bir ortamda artık lükse girmişti. İlk başlarda ekmek bile bulamıyorduk.
Çocuklarımız çadırda üşüyüp hastalanmasın diye sabahlara kadar oturuyorduk ki
üstü açılanı hemen örtebilelim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Hava
çok soğuktu. Gece kalktık, bir de baktık ki içeridekilerin nefesinden naylon çadırın
kenarları ve çocukların başları buz tutmuş. Çok zor günlerdi. Tüp yoktu, sokakta
ateş yakıp yemek pişiriyordum. Sobanın üstünde çay demliyordum. Ama yağmur
yağdığında çadırın etrafından içeri su giriyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Şanslısınız,
soba kurmayı biliyorsunuz, sizin uyum sağlamanız daha kolay olmuştur. Ben
bunları hiç bilmiyorum mesela ve benzer bir deprem yaşarsam mahvolurum...<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Çok
şükür… Siz de mecbur kalsanız öğrenirdiniz. Hayat her şeyi öğretiyor insana.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Hayatında
hiç zorluk çekmemiş insanlar depremden daha fazla etkilendi, bocaladı. Biz
zaten dar gelirliydik; yıllarca sobalı evde yaşadım. Depremden altı ay evvel
ilk defa kaloriferli bir eve taşındım, o da depremde yıkıldı. Sokakta ateş
yakıp yemek pişirmek, soba kurmak bizim bildiğimiz şeyler. Ama bilmeyenler için
gerçekten çok zordu, çok daha ağır psikolojik sorunlar yaşadılar. İnsanların farklı
kişilikleri olduğu için bu süreci bazısı kolay atlattı, bazısı daha zor.
Bazısının ise hiç umurunda değildi; “Sağlıklıyım, elhamdülillah” diyor, arkasına
dönüp hiç bakmıyordu. Bazısı ise çıkarının peşindeydi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541932"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Çıkarının peşinde derken ne kastediyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541932;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C:
Mesela evi sağlam olduğu halde yardımlardan faydalanmak için önüne çadır kurdular.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Depremden
sonra muhtaç olan da, olmayan da yardım aldı. Açgözlüler, yapılan yardımdan
birden fazla almaya kalkıyor, alamayınca hırslanıp curcuna çıkarıyordu. Deprem
bölgesinde bazı insanlar hep alan el oldu, veren değil. Veren el olsalardı bu
imtihanı daha kolay atlatırdık. Yağmalama çok fazla oldu. Düşünebiliyor
musunuz, adam tutmuş çamaşır makinesi, buzdolabı, elektronik eşyaları
yağmalıyor? Sen depremden çıkmışsın, onları ne yapacaksın? İhtiyacın varsa
ekmek-su, çocuğuna süt, bez, mama alırsın.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C: Bu
yağmalamalarda Suriyelilere çok suç atıldı. Her yağmacıya Suriyeli dendi. Halbuki
öyle değildi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A:
Onlardan da vardı, Türklerden de.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C:
Suriyeliler korkudan gündüzleri enkazlara yardım edemediler. Ama gece
karanlığında enkazdaki insanları çıkartmak için çok çalıştılar. Buna şahidiz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A:
Bakın, bu hayatı Suriyeliler de seçmedi, biz de seçmedik. Ülkeleri savaş
içinde. Dışarıdan gelen insanlara saygı duyarım, buraya keyfine gelmemiştir.
Ama iyi niyeti suistimal edenler hem Türklerde var hem Suriyelilerde hem de
başka milletlerde.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C:
Çocuklarımın okulu nedeniyle Mersin Tarsus’a gidip dört ay kaldım. Maraşlıyım
demek istemiyordum. Çünkü bunu öğrenenler hemen bir şeyler vermek, yardım etmek
istiyordu. Biz yardım almaya alışık olmadığımızdan kendimizi çok kötü
hissediyorduk. O dönem çok zorlandık, yardımı çekine çekine aldık. Ama kimisi
nereye gitse “Biz depremzedeyiz, muhtacız” diyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Ben
Mersin’de depremzedeyim diyerek hiçbir yardımdan faydalanmadım. Sağ olsun, bir
aile dostumuz bana kucak açtı, evi hastaneye yakındı. Çok şükür başımı sokacak
bir ev bulmuştum; hakikaten çok muhtaç hale düşenler vardı. Yardım almasam da
mağazalarda deprem bölgesinden gelenlere %30 indirim yapılıyordu. Bu çok güzel
bir şeydi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541938"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Deprem bölgesindeki bazı şehirleri Gazze’yle
ilgili konuşmalarım vesilesiyle ziyaret ettim. Görüştüklerime “Depremden sonra
insanlarda ne gibi değişimler oldu?” diye sorduğumda bana hep “Daha kötü hale
geldiler” dediler. Burada nasıl?<o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541938;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C: İyiler
çok daha iyi, kötüler çok daha kötü oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Doyumsuzluk
var. Açgözlülük ve bencillik başladı. Kaybetme korkusu başladı. Şükürsüzlük var.
Mesela konteyner kentte oturanlar hamdolsun sıcak suya, yemeğe ve ısınabileceği
klimaya kavuştu; ama hala şikâyet ediyorlar. Evet, bir göz odada yaşıyorum; ama
en azından başıma yağmur yağmıyor, ayağım ıslanmıyor, çocuğumla oturup sohbet
edebiliyorum. Bunlar çok büyük nimet. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C:
Devlet konteynerleri boş da verebilirdi. Ama içinde diş fırçası ve macuna,
kanepeye, halıya, en ince ayrıntısına kadar her şey vardı. Buna rağmen hala şu
eksik, bu eksik diye itiraz ediyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Kaç
ay kahvaltı ve yemek de verildi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Her
şey verildi. Ama bazıları yılın 12 ayı verilsin istiyor. Bedavacılığa da alışmamak
gerekiyor. Sonuçta bize tükettiğimiz elektriğin, suyun, doğalgazın parasını
soran, kira isteyen yok. Tamiratlar da yapılıyor. Daha fazlasını istemek
bencillik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541920"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Dediniz ki “İyiler daha iyi, kötüler daha kötü
oldu”. Hangisi daha fazla?<o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541920;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Eşit
diyebiliriz. İnsanların bakış açısı depremden sonra o kadar değişti ki. Kötü
olanlarda merhamet duygusu kalmadı. En çok da yakınlarını kaybedenler, artık kaybedecek
hiçbir şeyim kalmadı noktasına geldi; artık gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Bir
de psikolojik sağlığı bozulduğu için en ufak bir şeyi sorun haline getirenler
var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B:
Psikolojik sağlık çok önemli. Hala çok korkuyoruz. Deprem konusu açıldığında
tekrar tekrar o günleri yaşıyoruz, şu an olduğu gibi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Maraş’ta
psikiyatriye gidiş çok arttı. O kadar vahim şeyler yaşandı ki atlatamıyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a name="_Hlk157541898"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hayatınızda neler değişti? <o:p></o:p></span></b></a></p>
<span style="mso-bookmark: _Hlk157541898;"></span>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A:
Mersin’de çarşıya alışverişe gittiğimde tuhaf oldum. Dört duvarı sağlam binalar
vardı; yollarda yürüyebiliyordum. Hayat normal akıyordu, insanlar arabalarıyla
işe gidip geliyordu. Bana tuhaf geldi. Çünkü depremden sonra Maraş’ta arabanız
sağlamsa bile benzin yoktu. Yollar çok kötü durumdaydı. Evler ya tamamen enkaza
dönmüştü ya da yarısı yıkıktı. Sağlam olana da korkudan girilemiyordu. Maraş’ta
açık market bulamıyorduk, Mersin’de marketler iş yapıyordu. Normal işleyen
hayata öyle bakakaldım. Sanki daha evvel hiç normal bir hayat görmemiş,
yaşamamışım gibiydim. İnsan farklı bir psikolojiye bürünüyor; “Acaba ben
neredeyim, bu yaşadığımız rüya mı?” diyordum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C:
Hayatın tadı tuzu kalmadı. Eskiden evimize veya kendimize bir şeyler satın alma
hevesimiz vardı, artık alsak da bir, almasak da. Geçmişte çarşıya çıktığımda 5 kuruşluk
dahi olsa evime mutlaka bir şey alırdım. Şimdi evimiz mi var ki ne alayım?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">B: Ne alışveriş
ne giyinme ne de yiyip içme zevkimiz kaldı. Yediğimiz yemeğin bile tadını
alamıyoruz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C: Başta
Maraş’tan ayrılmak istemedim. Eşimin zorlamasıyla Tarsus’a çocuklarımın
geleceği için gittim. Kızım lise sona, oğlum ortaokul sona gidiyordu; ikisi
için de önemli bir dönemdi. Önce teyzemde kaldım; ama evi ikinci katta olduğundan
korkuyordum. Orada da artçı depremle sallandığımızda küçük kızım, “Anne Maraş’ta
evsiz kalmıştık, burada da mı evsiz kalacağız?” diye soruyordu. Çocuklarıma sarılıp
ağlamaktan başka çarem yoktu. Sonra mecburen kiralık ev tuttuk. Devletten
binlerce kez Allah razı olsun, hem sınava girecek çocuklarım için ücretsiz dershane
imkânı tanıdı hem de oradaki okullara rahatlıkla gidip geldiler. İşimiz
kolaylaştı. Ama nihayetinde hayatımız altüst oldu, her şey değişti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Eskiden
karanlıkta uyurdum; ama depremden sonra geceleri elektriği kapatamıyorum. Çocuklarımı
Tarsus’ta bana eşimin bir emaneti gibi hissettiğimden ve tek başıma depremde ya
çocuklarımı dışarı çıkarıp kurtaramazsam korkusu kapladığından geceleri gözüme
uyku girmiyordu. Sadece eşim yanıma geldiğinde huzurla yatıyordum; en azından
deprem olursa hep birlikte ölürüz düşüncesiyle… Tekrar deprem olursa üstümüz
başımız tedbirli olsun diye geceleri pijama giyemedim. Üstüme bir kazak ile pantolon
ayarlayıp, başımı da örtüp öyle yatıyordum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">A: Hayatta
insanı mutlu eden bazı küçücük şeyler vardır, hiçbir zaman unutulmaz. Mesela itfaiyenin
yanındaki ekmek fabrikasına gittik, ekmek yoktu. Ama orada beşli bir paket kışlık
kalın çorap verdiler. Hayatımda hiçbir şey için o kadar mutlu olmamışımdır. Çünkü
ayakkabım yoktu, ayaklarım üşüyordu. Düşünün, Mersin’e giderken ayaklarımdaki
terliklerden biri kahverengi diğeri krem rengiydi. Üşümeyeyim diye önüme ne
gelmişse onu giymişim; üstümde saçma sapan kıyafetler vardı… Bir de depremden
sonra aşağı iner inmez ağabeyim arayıp “İyi misin, seni almaya geliyorum”
deyince içimden “Aaa seviliyormuşum ya” dedim, dünyalar benim oldu. O mutluluk
hiçbir şeye değişilmez. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">C: Daha
evvel hiç aramayanlar bile “Nasılsınız, sağ mısınız?” diye arıyorlardı ya
insanı, bu o kadar mutlu ediyordu ki bizi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">***<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“DEPREMLE
BİRLİKTE HAYATIMIZDA HER ŞEY DEĞİŞTİ, DÜNYAYA YENİDEN GELMİŞ GİBİYİZ”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT: Kur’an
kursunda 10-15 hanımla röportaj yaparken rahat konuşabilmeleri için sadece ses
kaydı aldım. Deşifre ederken sesleri ayırt edebilmek zordu. Bu yüzden
anaokulunda yaptığım röportajdaki gibi sesleri teşhis edip konuşanları
harflerle kodlayamadım. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Konteyner
kentte yaşamak nasıl bir şeydir, ne gibi zorlukları var, bize anlatır mısınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Konteynerlerin
büyüklüğü değişiyor; kimisi tek, kimisi iki odalı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Bizim
konteyner diğer birçoğuna kıyasla daha iyi, ama küçük olduğu için ev ortamını
tutmuyor. Herkes birbirinin konteynerinde neler olup bittiğini duyuyor. Dışarı
ses çok geliyor. Komşular rahatsız olmasın diye sessiz olmaya çalışıyoruz. Ama
zor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Bizimkinde
yağmur yağdığında çatıda akma oluyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Bizimkinin
de banyosunda havalandırma yok. İçeri su basabiliyor. Pek iç açıcı değil, ama
dışarıda kalmaktansa şükrediyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Banyoya
girip abdest aldığımızda veya yıkandığımızda suyun içinde kalıyoruz. Sürekli
yerleri silip kurutmaya çalışıyoruz. Buna da şükür, en azından başımızın
üstünde bir çatı var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Kuzularım
gitti benim. Çocuklarımı kaybetmeyeydim, sokakta çadırlarda yaşamaya da
razıydım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Bizim
konteynerde de ne zaman banyo yapsak su odaya geçiyor. Kaç kere tamir edildiyse
de düzelmedi. Sular içindeyim. Çocuklarım büyük. Oğullarım 1.90 boyunda ve
yatağa sığmıyorlar. 5 kişiyiz. 2 kanepe ve ranza var. Bir çocuğuma da yere yatak
seriyoruz; ama şu an zemin çok soğuk olduğundan mecburen iki çocuğumu bir
kanepeye sıkıştırıyoruz. Böyle zorluklar olsa da çok şükür, çadırda kalmaktan
iyidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Biz
misafirperver insanlardık. Şimdi konteynerde misafir ağırlama imkânımızın olmaması
bana bir tuhaf geliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Evet,
konteynerlerde misafirlere gerçekten yer yok; ama insanlar anlamıyor, yine de
ziyarete geliyorlar. Misafir eve geldiğinde lavaboya gitmek bile bir mesele
oluyor. Gidemiyoruz. Çünkü her halimiz dışarıdan ve içeriden duyuluyor. Misafir
evdeyse gündüz banyo yapamıyoruz, gece de komşular rahatsız olacak diye
giremiyoruz. Öylece kalakalıyoruz. Hayatımızın özeti işte böyle. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Peki, çocuklarınız
konteynere alışabildi mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Alışamadılar.
Koşacakları, tepişecekleri bir alan yok. Çok zorlanıyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Benim üç
çocuğum var. Biraz ses yapsalar komşudan hemen şikâyet geliyor. Yani konteynerde
çocuklar çocukluğunu yaşayamıyor. İçeride çocuklara aman sus diyoruz; ses
yapmasınlar diye oyuncak veriyoruz ama daha da hırçınlaşıyorlar. Mecburen ellerine
telefon veriyoruz, bu sefer de telefon bağımlısı oluyorlar. Küçük olduklarından
konteynerde yapacakları bir aktivite yok. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Ders
çalışma konusunda sıkıntıları var. Mesela kızım üniversiteye hazırlanıyor.
Oğlum lisede. Birine oda ayırınca öbürüne çalışacak yer kalmıyor. Kütüphane var;
ama bu soğuklarda oraya gidip çalışmak da zor. Internet konusunda çok sıkıntıdayız.
İnternet olsa evde bir nebze daha iyi çalışabilirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Okula
gidip geliyorlar. Hava iyiyse genelde dışarıdalar. Evimiz varken çocuklar bu
kadar sokağa çıkmıyordu. Ama konteynerde çocukların herhangi bir şey
yapabileceği alan yok.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu dar
mekânda komşularınızla kardeş gibi olmuşsunuzdur, öyle değil mi? En azından yıllarca
konteynerde yaşamış Suriyeliler geçmişte bana öyle demişti.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Olduk
tabii. Komşularım çok şükür iyi. Apartman hayatından daha farklı oldu bu konteyner
hayatı. Ama benim geçmişte de, şimdi de komşularımla ilişkilerim hep iyidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Komşularımın
biri akşama kadar çalışıyor, okuyan kızları da var. Rahatsız olmasınlar diye
sessiz olmaya çalışıyorum ama küçük çocuklarıma söz geçiremiyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Komşuluk ilişkilerim gelişti. Eskiden apartmanda komşularımla çok yabaniydik, yakın
komşuluk ilişkilerim yoktu. Burada komşularımla birbirimize çocuk emanet edecek
derecede içli dışlıyım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Hiç
tanımadığımız insanlarla komşu olduk. Ama dertlerimiz, sıkıntılarımız aynı
olunca iyi geçiniliyor. Herkesin bir kaybı var. Birbirimize kenetlendik.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Burada
birbirimizi teselli etmeye, acılarımızı hafifletmeye çalışıyoruz. Birbirimizin
dertleriyle dertlenmeyi öğrendik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Burada
herkes pişirdiği güzel bir yemeği birbiriyle paylaşıyor. Hadi bugün birlikte
şunu yapalım diyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Komşularımın
hepsi geçmişte benim gibi kiracıymış. Depremden sonra ev sahipleri bizi
çıkardı. Hepimizin tek bir korkusu var: Ya deprem konutlarını sadece ev
sahiplerine verirlerse ve bizi bu konteynerlerden çıkarırlarsa halimiz ne
olacak? Kiracıların geleceği belirsiz. Kiralar da dışarıda çok yüksek, en
düşüğü 8000-9000 TL; 15.000-20.000’e kadar çıkıyor. Eşim asgari ücretle
çalışıyor, üç çocuğum var. Nasıl geçinelim? Hep bir korku içindeyiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Peki, aile
bireyleri arasında ilişkiler güçlendi mi, zayıfladı mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Benim
daha da güçlendi. Depremin dördüncü günü İstanbul’da yaşayan ağabeylerim ve
ablalarım, ben ne kadar Maraş’ı bırakmam desem de kabul etmediler, 40 gün
misafir ettiler. 40 gün sonra ellerinden zor kaçıp memleketime döndüm.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Evim
koskocamandı, herkesin odası vardı. Çocuklar odasına çekiliyordu. Şu an
mecburen aynı odada sıkış tepiş yaşıyoruz. Yeniden aile olduk. Güçlü olmayı
öğrendik.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Çocuklar geçmişte eşimle birlikte hiç televizyon izlememişti. Şimdi hep
birlikte izleyebiliyoruz, bir şeyler konuşabiliyoruz. Böyle değişiklikler oldu.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Eşim
şimdi konteynerde çocuklarını tanıyor. Önceden aynı evde yaşasak da
tanımıyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Sinirlendiğimde hıncımı evdeki birisinden çıkarmak, eşimle tartışmak veya
söylediği bir lafa karşılık vermek istiyorum. Tam cevap vermeye başlıyorum ki o
sırada çocuklarımla göz göze gelince mecburen susuyorum. Ama dayanamayıp
telefondan mesaj atarak sayıp sövüyorum. Yani bu konteyner hayatında eşimle
doyasıya tartışamıyorum bile.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Kimi
ailelerde dar mekânda aile içi huzursuzluklar arttı. Alkol, sigara vs.
kullanımı da depremden sonra artış gösterdi. Bir de çok fazla kavga duyar
olduk. Çadırlar özellikle fenaydı, kim bağırıp çağırsa herkes duyardı.
Konteynerlerde de kim evinde ne konuşsa duyuluyor. Gizlimiz saklımız yok. Özel
hayat diye bir şey de kalmadı. Bu yüzden başka yerlere yönelenler oldu. Eşini
aldatma vakaları arttı. Küçücük konteynerde veya çadırda çoluk çocuk bir arada
yaşamak eşler arası ilişkileri ister istemez etkiledi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Depremle
birlikte hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu? Ayrıntılı anlatabilir misiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Her
şey değişti, adeta hayata sıfırdan başladık. Yeniden dünyaya gelmiş gibiyiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Sabretmeyi, şükretmeyi daha iyi öğrendik. Kendi adıma konuşuyorum, geçmişte
nankörlüğüm çokmuş. Bakış açım değişti. Depremle birlikte kanımdan canımdan
olmayan yabancı insanların da çok iyi olduğunu gördüm. Başkalarının kapısını
rahatlıkla çalıp yardım isteyebileceğimi öğrendim. Bize yardım edecek
insanların olduğunu görmek çok güzel bir şey. Depremden evvel bütün topluma
kötü nazarıyla bakıyordum. Evimden çıkmazdım. Bebeklerim vardı zaten. Komşularla
ilişkim yoktu, sadece burnumun ucuyla selam verip geçerdim. Şimdi artık cân-ı
gönülden selam veriyorum, hasbihal etmeyi öğrendim. Depremle birlikte din
kardeşliğinin nasıl bir şey olduğunu öğrenmiş oldum kısacası.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Geçmişte 3+1 veya 2+1 evi beğenmiyorduk, şimdi küçücük iki odanın içinde
yaşamak zorunda kaldık. Sürekli eve eşya alırdık. Artık azla yetinmeyi,
şükretmeyi, bugünden daha kötü günlerin gelmemesi için dua etmeyi öğrendik.
Olmazsa olmaz diye bir şey olmadığını, bu da olmak zorunda değil demeyi
öğrendik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Elimizdekilerle yetinmeyi öğrendik. Çünkü burada vakumlanmış bir hayat
yaşıyoruz. Bir şey hoşumuza gittiğinde almak istesek de diyoruz ki “Bunu ne
yapacağız?” ya da “Bunu küçücük konteynerin neresinde kullanabiliriz ki?” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Evet,
ihtiyaçlarımız değişti, kısıtlandı, azaldı. Aslında geçmişte ihtiyaç sandığımız
şeyler ihtiyaç değilmiş. Eve çok şey alıyormuşuz. Bize burada 6 tabak, 6
bardak, 1 tencere verdiler, yetti. Her şeyin fazlası zarar. Azla yaşanıyormuş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Onca
eşyaya yıllar boyunca ne çok hizmet etmişiz. Tabak kirlendi, mutfak
dolabındakileri indirip temizle, yatakları düzelt, gardıropları boşaltıp
düzenle… Hepsi zaman kaybıymış. Meğer eşya insana ne kadar yükmüş. Eğer ileride
tekrar evim olursa kesinlikle bu kadar eşyayla doldurmayacağım. Buradakiler
bana yetti. Yıka kulan, yıka kullan; fazlasına ne gerek var?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- İnsanoğlu
her şeye katlanabiliyormuş. Yaşamayan anlamaz tabii. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Ama
şükretmeyen insanımız da çok. Özellikle evi sağlam olanlar her şey bizim olsun
istiyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Evi
sağlam olanlar “Konteynerde ne güzel mutlusunuz, belediye bakıyor size” diyorlar.
Evimiz olsa burada yaşanır mı? Böyle bir hayatı biz mi seçtik? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Hep
diyorum, çoluk çocuğum yaşasaydı, ömrüm boyunca soğan-ekmek yemeye razıydım.
Yağmur, soğuk demiyorum, her gün mezarlığa gidip çocuklarımı ziyaret ediyorum… Benim
çocuklarımı belediyenin önünde can verdi. Yağmurun altında dört gün bekledim.
Bir tane yetkili görmedim. Erken müdahale olsa o kadar ölen olmazdı. Yangın
çıktı, itfaiye gelmedi. Hiçbir yetkili de gelip başın sağ olsun demedi. Kırgınım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Ne
kadar güçlü insanlarmışız da haberimiz yokmuş. İnsan isterse veya mecbur
kalırsa her şeyi yapabiliyormuş. Acıya dayanabiliyormuş. Bu deprem bize bunu
öğretti. Herkesin bir can kaybı var; birinci derecede olmasa bile ikinci
derecede. Can kaybı acısına da, fakirliğe de, evsizliğe de dayanabiliyormuşum.
Ailenin, çocuklarının huzurunu gördün mü yetiyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Dışarıdan
konteyner güzel görünüyor ama burada herkesin bir acısı var. İnsanlar kendi
acılarına şifa olmaya çalışıyor. Birlik olmaya çalışıyor. Hiç kimse tek bir oda
içinde yaşamak istemez, ama mecburuz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Bize
diyorlar ki “Fazla elektrik-su kullanmayın, sizin harcadığınızı devlet bizden
alıyor, bizim faturalarımız yükseliyor.” Bize bir de bunun vicdan azabını
çektiriyorlar. Acaba fazla kullanırsak günaha mı gireriz diye çekiniyoruz. “Bizim
kesemizden geçiniyorsunuz” diyorlar. Kimse istemezdi ki burada böyle yaşamayı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Elektrikten
kısma gibi bir lüksümüz yok ki. Yemek, ısınma, her şey elektrikle. Birazcık
klimayı kapatalım diyoruz, daha yarım saat geçmeden içerisi buz kesiliyor. Geçenlerde
elektrik kesildi; küçük çocuğum da var, üst üste giyindiğimiz halde donduk.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Bizim
etabımıza istinat duvarı ördüler. Orada moloz yığınları vardı. Yazın yetkililere
söyledik. Temizlenecek diye diye sonbahar geldi. Komşulara dedim ki bari hep
beraber temizleyelim. Kovalarla, torbalarla temizledik. Yönetime bir şey
söylediğimizde “Daha dün çadırdaydınız, siz çok havalandınız, burnunuz havada”
diye cevap veriyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- “Konteynerdekilere
iyi bakılıyor” diyorlar. Ne bakması? Daha bir tane yetkili görmedim, derdimizi
dinleyen. Sağ olsun, başımızı sokmamız için bize bir konteyner verdiler, ama devlet
onu da mı yapmayacaktı? Bunca yıldır devlete vergi verdik. Biz yaşlıyız,
çalışmıyoruz. Eşime sigortalı iş de yok. Birkaç ay kart dağıtıldı, 3000 TL’lik.
O kadar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Bazılarına
hala yardım kartı veriliyor, iş bulanlara kesildi. Ama çalışana da kazancı yetmiyor
ki. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu Kur’an
kursuna gelip gidiyorsunuz. Faydalı oluyor mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Sabahları
erkenden kalkıp 8:30’da koşa koşa, heyecanla geliyorum. Buraya gelmenin ayrı
bir sevinci var. Ben Kur’an okumayı öğrenmiştim ama çalıştığım için okumayalı yirmi
sene olmuş. Tekrar burada Kur’an okumaya başladım, bana ferahlık geldi. Artık
hiç olmazsa günde bir sayfa okuyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Artık
hatim indirme telaşıyla daha fazla okuyoruz. Cuma günlerini daha iyi yaşıyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Depremden sonra ibadete yöneldik. Dört yaşındaki oğluma kelime-i şehadeti,
Sübhaneke duasını öğrettim. Deprem olmasa büyük ihtimalle bunları öğretmezdim.
Bu deprem bizi sarstı, kendinize gelin dedi. Tabii anlayana. Anlamayan da çok.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">-
Anlamayanlar daha fena oldu. Allah korkusu olmayanlar ben depremi atlattım,
bundan sonraki hayatımı istediğim gibi yaşayacağım fikrine büründü. İstediğim
gibi lüks içinde ya da açık saçık yaşarım diyorlar. İstediğim yere gidip
istediğimi yaparım, bak ölseydim hayatın tadını bu şekilde çıkaramayacaktım,
toprak olup gidecektim, ama şimdi hayat bana güzel tarzı zihniyetler çoğaldı.
Normal dozu aşan çok insan gördüm. Mesela örtülüyken açılanlar, normal bir
açıklıktayken iyice açılıp saçılanlar oldu. Allah korkusu içlerinde biraz
varsa, onu da tamamen yitirenleri gördüm… Eskiden namazımı kılsam da geçirdiğim
olurdu. Şimdi başıma bir felaket gelir de Rabbimin huzuruna borçlu varırım diye
ezan okununca hemen kılma telaşına düşüyoruz. Kur’an’a yöneldik. Hocalarımız da
sağ olsunlar, sohbetlerinde bu dünyaya niye geldiğimizi anlatıyorlar. Geçmişte
de sohbetlere gidiyorduk; ama dünya telaşına çok düştüğümüz, evdeki
meşgalelerimiz baskın çıktığı için biz kendi özümüzü unutmuştuk. Şimdi kısıtlı
mekânda, kısıtlı iş imkânı altında, dünyaya çok dalmadan daha çok ibadete
yöneldik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">- Biz bu
felaketi yaşadık, Allah’ım size yaşatmasın. İstanbul’da deprem olmasın diye biz
sürekli size dualar ediyoruz. İstanbul yıkılırsa Türkiye’nin hali ne olur?</span><span style="color: #0f1419; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Segoe UI";"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #0f1419; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Segoe UI";"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-39849109785203517602024-01-25T13:23:00.000-08:002024-03-12T13:19:57.374-07:00Z.T.KOR: SURİYE KİTABIM ÜZERİNE RÖPORTAJLAR VE PROGRAMLAR<p><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><b>“TUZ VE
TAŞ ÜSTÜNDE: SURİYE’DE REJİM, SAVAŞ VE GÖÇ” KİTABIM ÜZERİNE RÖPORTAJLAR VE
PROGRAMLAR</b></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">Kitabımın
arka kapak yazısı, içindekiler kısmı, kitapta röportaj yaptığım kişilerin
bilgileri için bkz. </span><a href="https://ortadogugunlugu.blogspot.com/2023/11/ztkor-tuz-ve-tas-ustunde-suriyede-rejim.html" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">https://ortadogugunlugu.blogspot.com/2023/11/ztkor-tuz-ve-tas-ustunde-suriyede-rejim.html</a></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/C09G2Dnirdi/">SURİYE’DEN
GAZZE’YE SAVAŞ BÖLGESİNDE YAŞAYANLARIN HİKAYELERİ<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Taksim
Camii Kültür Sanat Merkezi, 17.12.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">Aynı
konuda yayınlanan yazım: </span><a href="https://ortadogugunlugu.blogspot.com/2024/03/ztkor-gazzeliler-ile-suriyelilerin.html" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">GAZZELİLER
İLE SURİYELİLERİN ORTAKLAŞAN KADERLERİ</a></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://youtu.be/3IsvuR6O4J8?si=lKDOu8SNwSdzo6rN">SURİYE’DEN
TÜRKİYE’YE GÖÇÜN ETKİLERİ<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsmail
Güleç ile “Enderun Sohbetleri” programı, VAV TV, 18.12.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://youtu.be/baExboaGE4Y?si=PJl2JWy3aA5Ajomc">SURİYE’DE VE GAZZE’DE HAYAT</a><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Belkıs
Kılıçkaya ile “Bu Ülke” programı, 24TV, 06.01.2024<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/tv/C2VOYGxC2Kg/?igsh=aHAzMjZkc2dxcHp6">TUZ VE
TAŞ ÜSTÜNDE<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Meridyen
Genç Kitap Söyleşileri, 20.1.2024<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=JaqxFZbaYNg">MÜLTECİLİK
NE DEMEKTİR? YAŞANANLARDAN NE GİBİ DERSLER ÇIKARILMALI? <o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsmail
Halis ile “Bin1” programı, TVNET, 8.2.2024</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=-w6cvduduIs">EĞİTİM,
GÖÇ VE İŞGAL EKSENİNDE KADINLAR<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Nursem
Keskin Aksay, Hasibe Turan, Zahide Tuba Kor, Merve Özdenler, Emine Çınar<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">SETA Web
Panel, 6.3.2024</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=EpppUfoiU8I">DÜNYA
KADINLAR GÜNÜ ÖZEL: SAVAŞ, GÖÇ VE KADIN <o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsmail
Halis ile “Bin1” programı, TVNET, 7.3.2024<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> </span></p><p>
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> </span></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-57557357416353013962024-01-25T12:57:00.000-08:002024-01-25T12:57:20.153-08:00Z.T.KOR: GAZZE İLE İLGİLİ MERAK EDİLEN SORULARIN CEVAPLARI<p> </p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">GAZZE
İLE İLGİLİ MERAK EDİLEN SORULARI SORDUM, ORTADOĞU UZMANI ZAHİDE TUBA KOR
CEVAPLADI<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Röportajı
yapan: Kadriye Kırdök<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">19.1.2024,
Maraş Manşet internet haber sitesi, </span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.marasmanset.com/gazze-ile-ilgili-merak-edilen-sorulari-sordum-ortadogu-uzmani-zahide-tuba-kor-cevapladi">https://www.marasmanset.<i>com</i>/gazze-ile-ilgili-merak-edilen-sorulari-sordum-ortadogu-uzmani-zahide-tuba-kor-cevapladi</a>
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe <span class="MsoHyperlink"><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a></span>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Tuba Hanım,
Kahramanmaraş’a Gazze ile ilgili bir konferans vermeye geldiniz, hoş geldiniz,
teşekkür ederiz. Kendinizi bize kısaca tanıtır mısınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">2003
yılında Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümünden
mezun oldum. Aynı üniversitede Türkiye-Suriye ilişkileri üzerine yüksek lisans
tezi yazdım. Doktorayı bilinçli bir şekilde yapmadım, akademiden ayrı bir yola
girdim. 2004’ ten beri Ortadoğu üzerine makale ve kitap yazıyorum, tercüme ve konuşmalar
yapıyorum. İngilizce ve Arapça biliyorum. 2016’dan bu yana Ortadoğu üzerine
okuma grupları düzenliyorum. Tek başına enstitü diyorlar bana. Hemen hemen
bütün çalışmalarımın yer aldığı Ortadoğu Günlüğü blogum var. Hayatımı gençleri
yetiştirmeye adadım. Sadece Ortadoğu anlatmıyorum; başarılı ve kaliteli iş
nasıl yapılır, bunun metotlarını öğretmeye çalışıyorum. Türkiye’nin en büyük
sorunu metotsuzluk ve bu yüzden büyük işler yapamıyoruz. Bir kitap nasıl okunur,
bunu öğretiyorum. Kısa, orta ve uzun vadeli baktırmaya, süreklilik içinde iş
yapma alışkanlığı kazandırmaya çalışıyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Gazze’nin
sesini duyurmak için konuşmalar yapıyorsunuz. Kendinizi, zulme uğrayan Orta
Doğu Halkları aktivistiyim diye tanımlayabilir misiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Filistin
yolculuğum nasıl başladı, öncelikle onu anlatayım. İlkokuldayken Birinci İntifada
başlamıştı. Her akşam televizyonda haberlerde İsrail askerlerinin taş atan Filistinli
çocukların kollarını kırdığını izlerdim. Onları gördükçe bir şeyler yapabilmek
için Allah’a dua ederdim. Uluslararası ilişkiler bölümüne isteyerek başlamadım;
ortaokul ve lisede tek hayalim matematik öğretmenliğiydi. 28 Şubat sürecinde
imam hatiplere kat sayı engeli konunca Sakarya İlahiyatı kazandım; ama deprem
yaşandı, şehirde kalacak yer kalmadı. Ben de mecburen Kıbrıs’ta uluslararası ilişkilere
başladım. Yatay geçişle ikinci sınıfta Marmara Üniversitesi’ne geçtim. Mezun
olur olmaz ilk yaptığım iş İHH’nın Filistin kitabını güncellemek oldu ve 19
yıldır Filistin ve Ortadoğu’nun diğer çatışma bölgeleri üzerine çalışıyorum.
Orta Doğu ile ilgili 8 kitabım, yüzlerce makalem ve tercümem var. Bunların hep
7-8 yaşında bir çocukken yaptığım duaların neticesi olduğunu sonradan fark
ettim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sorunuza
gelince, ben kategorilere uymayan biriyim; aktivist de, akademisyen de değilim.
Kendi yolunu bulmuş biriyim. Hatta bana bir tanıdığım “akademinin anarşisti” der.
Mevcut kalıpları yıkmak gerekiyor ki orijinal bir şeyler üretilebilsin. Kalıbın
dışına çıkmak zor iştir, herkes buna cesaret edemez. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bazen
doğru yolda, Allah’ın yolunda olmak için duruşumuzun anarşistçe olması
gerekiyor, şartlar bunu zorluyor, özellikle bu çağda. Mevcut kalıpları bazen
yıkmak zorunda kalıyoruz… Filistin iç siyaseti neden bu kadar karışık? Yakın
zamanda düzelir mi, nasıl düzelir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İsrail’in<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>böl-yönet politikası vardır. Amacı; geçmişten
beri hem Filistinlileri hem de Arap dünyasını kendi içinde bölmek ve birbirine düşürmektir
ki kendisi ayakta kalabilsin… Öte yandan dünyanın en parçalı ve bölünmüş toplumu
İsrail’dedir; “İki Yahudi’nin olduğu yerde üç görüş vardır” diye bir atasözleri
bile var. İsrail’de çok fazla siyasi ve ideolojik farklılıklar var; ama o
farklılıkları dış düşman tehdidi altında etkisizleştirebiliyorlar, güvenlikleştirme
siyasetiyle beka tehdidi algısını yükselterek devleti ayakta tutmaya
çalışıyorlar. Hem karşı tarafı bölüyorlar hem de içerideki bölünmüşlüğe rağmen
bir ve bütünmüş imajı veriyorlar. Ama iç bölünmüşlük öyle bir noktaya geldi ki
2019-2022 arasında 3,5 yılda 5 defa seçime gittiler. Yine de siyasi
istikrarsızlığa rağmen kurumlarının güçlü olması sayesinde sistem yürüyordu. Ama
Aksa Tufanı’yla birlikte İsrail içindeki kutuplaşma tarihinin zirvesine çıkmış
durumda, kolay kolay da düzelemeyecekler. Filistin’e dönersek, Hamas ile
el-Fetih arasındaki çekişmeler, Türkiye’deki AK Parti-CHP rekabetinden çok daha
fazla ve şiddetlidir. İdeolojileri, mücadele yöntemleri ve İsrail’le barışa
bakışları başta olmak üzere aralarında derin farklılıklar var. Şimdiye kadar ne
zaman el-Fetih ile Hamas ortak bir hükümet kurma kararı alsa, İsrail bu süreci
ya savaş açarak ya başka yöntemlerle sabote etmiştir. Sonuç olarak 100 yıllık
hiçbir meselenin öyle kolay bir çözümü yoktur. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Gazze
Katar’ın himayesindeydi, maddi-manevi destekçisiydi, hatta Hamas’ın
memurlarının bile maaşını ödüyordu. Şu anda Katar, Gazze’nin yanında mı, gizli
de olsa destek veriyor mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
gizli yürüyen işlerin ayrıntısını bilemem ama mutlaka yardım yapıyordur.
Arabuluculuk görüşmelerini, esir takas anlaşmalarını vs. Katar başbakanı bizzat
yürütüyor. En önemli yardımı, Katar’ın <i>el-Cezire</i> kanalının -İsrail’in
tehditlerine rağmen- üç aydır 24 saat canlı yayın yapması ve İsrail’in
soykırımını dünyanın gözleri önüne sermesi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Türkiye,
dünya düzeninin içinde kendini de korumak zorunda, sizce Gazze meselesinde nasıl
tavır almalı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Türkiye’nin
Gazze’nin yanında olması çok önemli ama dünyada İsrail’i saldırılarından
vazgeçirecek tek aktör Amerika’dır. Geçmişte de böyleydi. Amerika’yı ikna etmek
lazım, Türkiye bununla uğraşıyor. Kamuoyunun bir kesiminde savaşa bilfiil
katılma arzusu var; ama Türkiye buna yanaşmaz. Çünkü savaş sonrası Gazze’de
garantör olabilmek için daha tarafsız kalmaya çalışıyor. Bir de savaş açmanın
bedeli çok ağır olur; buna hazır olduğumuzu hiç zannetmiyorum. Bugün “Mehmetçik
Gazze’ye!” sloganı atanların bir kısmı, aynı zamanda “Bizim Suriye’de ne işimiz
var?” diyenler!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Gazza’ye
girmeli miyiz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Türkiye
girmek istese de giremez, TSK Gazze’nin tünellerini ve coğrafyasını bilmiyor. Bu
arada savaş sadece uçakla, tankla yürütülmez. Siyasi tecrit, psikolojik harp,
ekonomik boykot, propaganda, sanat gibi farklı boyutlarda yapabileceğimiz çok
şey var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Arap Baharının
ardından sıra Türkiye’ye mi geliyor diye bir soru da akılları karıştırıyor. Bu
konuda ne düşünüyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Türkiye
yok edilemeyecek kadar büyük bir ülkedir. Biz, ya gücümüzü abartıyoruz ya da
olduğundan az görüyoruz. Konumumuzu doğru bilmek lazım. 20 milyonluk Suriye’de
düzen bozulup da kitlesel göç başladığında Avrupa’nın bütün değerlerinin nasıl
tepe taklak olduğunu, nasıl birbirine düştüklerini bilelim. 80 milyonluk
Türkiye’de bir karışıklık olduğunda, Avrupa Birliği ayakta kalamaz. Dolayısıyla
Türkiye’yi kimse yok edemez, yok etmeye çalışan bunun altında kalır. Ama
Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya, siyaseten zayıflatmaya çalışıyorlar,
çalışacaklar, bu ayrı bir konu. Yüz yıl evvelki Sevr pozisyonunda değiliz, yok
edilme korkusundan çıkmak lazım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Elimiz kolumuz bağlı Gazze’yi seyrediyoruz.
İnsanlık olarak bu durumdan nasıl bir ders çıkarmalıyız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Gazze
hem bizim hem bütün dünya için geçmişteki bilgilerimizin ve hayat tarzımızın
yanlışlığını gösteren bir ayna, bir öğretmendi. Maalesef aşırı tüketen ve dünya
zevklerine dalan bir toplumuz, öz değerlerimizden uzaklaşmış durumdayız. Dolayısıyla
Gazze’de yaşananları, ölüm pahasına mücadeleyi, 7’den 70’e topyekûn direnci
anlayamıyoruz. Gazze bize özünüze dönün diyor. Bu arada İslam sadece
ibadetlerden, tesettürden ibaret değildir. Şekle bürünmek kolaydır, esas mesele
o özü kavramak ve yaşamaktır. Yıllardır tecrit ve abluka ve zaman zaman
bombardıman altında yaşayan Gazze, bize tüketim toplumu olmaktan vazgeçin, zihinlerinizdeki
putlarınızı kırın diyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Arap
ülkeleri güçlü, tabiri caizse bir avuç İsrail’e üfürseler yok ederler diye
düşünüyoruz çoğumuz. Neden seyirci kalıyorlar? Yoksa bunu başka türlü mü
yorumlamak lazım?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Arap ve İslam
dünyasının çoğu güçlü değil ve hemen her yerinde çok çeşitli alanlarda
eşzamanlı başarısızlıklar var; Filistin meselesinin varlığı bu başarısızlığın bir
neticesidir. Ne zamanki ilmi alanda yükseliriz ve bu, fiili olarak diğer
alanlarda da başarıya ve kalkınmaya dönüşür, işte o zaman düşmanlarımızı alt
edebilir noktaya geliriz. Öte yandan Orta Doğu rejimlerinin birçoğu dışarıya
bağımlı ve koltuklarını dış güçlere borçlular. Birçok Arap rejiminin tehdit
algıları ve çıkarları son 12 yıldır İsrail’inkiyle örtüşüyor. ABD ve İsrail’e
karşı bir duruş sergilerlerse koltuklarında kalamazlar; tıpkı 1973 Arap-İsrail
Savaşı’nda petrol ambargosu uygulatan Suudi Kralı Faysal’ın suikasta kurban
gitmesi gibi. Bu arada her genelleme haksızlıklar içerir. Mesela Yemen,
Babü’l-Mendeb Boğazı’nı Amerikan ve İsrail gemilerine kapatarak en etkili
mücadeleyi yürütüyor. Katar’ın geçmişte Gazze’ye yardımlarının 7 Ekim’in
başarısında rolü büyük; İsrail Katar’a çok öfkeli, intikam almak için gün
sayıyor. Orta Doğu’da halklar ile rejimler arasında da büyük bir fark var;
halklar bu yüzden 2011’de rejimlerine karşı ayaklandılar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Boykot
ne kadar önemli olabilir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İsrail ve
Yahudiler için ekonomi, para ve imaj çok önemlidir. Geçtiğimiz yıllarda
İsrail’in ilan ettiği bir numaralı tehdit, 2005’te Batı’da başlayan BDS
(boykot, tecrit, yaptırım) hareketiydi. Netanyahu, Trump yönetimini ikna edip
bu hareketi yasaklatmıştı. Bu harekete üye Yahudi ve Hristiyanları bile İsrail
ülkeye almıyor. Kısaca İsrail boykottan yıllardır çok rahatsız. Bu arada
Gazze’de bir soykırım yaşanıyor ve elimizden bir şey gelmiyor, bari boykotu
yapalım.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">NOT: </span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 17.3333px;">Kadriye Hanım</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 17.3333px;">, son s</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">oruya verdiğim uzun cevabı Instagram hesabında yayınladı. Şu linkten dinleyebilirsiniz: </span><span style="font-family: Garamond, serif;"><span style="font-size: 17.3333px;"><a href="https://www.instagram.com/p/C2SA1VbsORl/">https://www.instagram.com/p/C2SA1VbsORl/</a> </span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sorularıma
verdiğiniz kıymetli cevaplar için teşekkür ederim.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-29174992088340877602023-12-26T12:59:00.000-08:002024-03-12T13:17:54.292-07:00Z.T.KOR: 7 EKİM’DEN BU YANA FİLİSTİN’LE İLGİLİ YAYINLANAN KONUŞMALARIM<p> </p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">7
EKİM’DEN BU YANA FİLİSTİN’LE İLGİLİ YAYINLANAN KONUŞMALARIM<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">7
Ekim’den bu yana Filistin ve İsrail’le ilgili yaptığım/katıldığım 100 konuşmadan/programdan 25’i YouTube ve Instagram’a yüklendi. Aşağıda bu
konuşmalarımı paylaşıyorum. Önümüzdeki süreçte yayınlanacak diğer programları da
bu listeye eklemeye devam edeceğim. Geçmişte yayınlanan 90 küsur saatlik Ortadoğu
ve Filistin’le ilgili konuşmalarımı dinlemek için <a href="https://ortadogugunlugu.blogspot.com/2022/01/ztkor-ortadogu-ile-ilgili-konusmalarim.html">TIKLAYINIZ</a>.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a> linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=POWZ-jMHSNM">1948’DEN
BU YANA FİLİSTİNLİLER<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">24
TV, Belkıs Kılıçkaya ile “Bu Ülke” programı, 18.11.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=V9egELETwvw">FİLİSTİN’DE
YÜKSELEN İNSANİ VE SİYASİ KRİZ SEMİNERİ<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor, Kadriye Sınmaz, Ahmet Uysal <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kudüs
Çalışma Grubu, 14.10.2023 (ilk 2,5 saat benim konuşmamdır)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=hrskeBCGdi8">SEBEPLERİ
VE SONUÇLARIYLA GAZZE VE FİLİSTİN’DE YAŞANAN GELİŞMELER<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İlahiyat-İhtisas
Makale Müzakereleri, 17.12.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/C4Q8reTCu4W/">DİRİLTEN ÖLÜM GAZZE</a> <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Nida dergisi,
8.3.2024<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Konuyla ilgili yazım: </span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 17.3333px;"><a href="https://ortadogugunlugu.blogspot.com/2024/02/ztkor-gazze-ogretmeninin-insanliga.html">Gazze Öğretmeninin İnsanlığa Öğrettiği Dersler</a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;">
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=hS8yEtK1MLY&t=3463s" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">ALGILAR
VE GERÇEKLER ARASINDA FİLİSTİN’DE YAŞANANLAR</a></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Aile
Çatısı (117. Bölüm), VAV TV, 29.11.2023 (ilk 50 dakika benim konuşmamdır)</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=nAMapbr50o0&t=154s">GEÇMİŞİ
VE BUGÜNÜ İLE GAZZE<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Prof.
Dr. Cevat Akşit Hocaefendi YouTube kanalı, 14.12.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/C09G2Dnirdi/">SURİYE’DEN
GAZZE’YE SAVAŞ BÖLGESİNDE YAŞAYANLARIN HİKÂYELERİ<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Taksim
Camii Kültür Sanat Merkezi, 17.12.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=9mK9gKZmx_k&list=PLjYuiawZhjWee_yN9AHT8CBAMgR4HmcOK">DÜNDEN
BUGÜNE: “FİLİSTİN’E DAİR”<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">EDEP
Youtube Channel, 3 bölüm <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">“<a href="https://www.youtube.com/watch?v=eLj2wqAon94&t=3s">Filistinliler Topraklarını Sattılar mı</a>?”, 31.10.2023</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">“<a href="https://www.youtube.com/watch?v=9mK9gKZmx_k&t=18s">Araplar bizi arkadan vurdu mu</a>?”, 5.11.2023</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">“<a href="https://www.youtube.com/watch?v=1clRCZPyKus">Filistin İçin Ne Yapabiliriz</a>?”, 12.11.2023</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/reel/C2SA1VbsORl/">BOYKOT NEDEN
ÖNEMLİDİR<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">@kadriyekirdok,
19.1.2024<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;">
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Rh6dbZIUEAA&t=878s" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">FİLİSTİN
MESELESİNİ ÖĞRETMENLER NASIL ANLATMALI?</a></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">ÖNDER
İmam Hatipliler YouTube kanalı, 9.11.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/CyblUg3tK04/">FİLİSTİN’DE
NELER OLUYOR?<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">@ihhkadinaltindag
Instagram hesabı, 15.10.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=crJg_sJ5-rI">GAZZE’DE
İŞGAL ALTINDA BİR GÜN<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">@meridyen.genc
Instagram hesabı, 20.10.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/Cy_iLkJiz7U/">ORTADOĞU,
İSRAİL, FİLİSTİN VE 100. YILINDA TÜRKİYE<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">@nimetkeseliustabasi
Instagram hesabı, 29.10.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://youtu.be/ONL94Uu8R84?si=Ab9TZb22wFe1z5z3">FİLİSTİN
SABAHI <o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Mavera
TV, 14.12.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=0yG7J5Y363M&t=14s">İSRAİL
TERÖR DEVLETİ NASIL KURULDU?<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">TRT
Radyo 1, Vesair Programı, 12.11.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=VzkeleUu-sA">AKSA
TUFANI VE İSRAİL’İN GAZZE’DEKİ SOYKIRIMI<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">TRT
Radyo 1, Vesair Programı, 19.11.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://open.spotify.com/episode/3PHnfH4CbVP1NJ1c1KHNP2?si=eXZMGkRNRjOL1oFUYto9hA&nd=1&dlsi=1e94b3d71ba24c93">LÜBNAN’DAKİ
FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">LübnanPod,
44. Bölüm, 2.12.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://open.spotify.com/episode/1VN6TIYyQwxP7B30A8l0qE?si=y4keHb4aSee4sp0u9M7uaQ&nd=1&dlsi=8a601035f4c44f8a">LÜBNAN’DAKİ
FİLİSTİN MÜLTECİ KAMPLARINDA SOSYAL YAŞAM VE HUKUKİ HAKLAR<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 107%;">LübnanPod, 46. Bölüm, 16.12.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/live/3slYToT3SZw?feature=share">ANADOLU
MEKTEBİ FİLİSTİN PANELİ: FİLİSTİN VE SİYONİZM<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Konuşmacılar:
Muhittin Ataman, Ebubekir Ceylan, M. Hüseyin Mercan, Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Anadolu
Mektebi, 15.12.2023 (Son konuşmacı olduğumdan konuşmam ilk 1 saatten sonra
başlıyor)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=3diRgm7YPwM">BELKIS
KILIÇKAYA İLE “SORU-YORUM” / İSRAİL’İN ASIL HEDEFİ NE? <o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Serhan
Afacan, Zahide Tuba Kor, Mehmet Rakipoğlu<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">24
TV, 24.10.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://twitter.com/SharqStrategic/status/1719701298583634228">GAZZE
SALDIRISI VE BÖLGESEL DENKLEM<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor, Hakkı Uygur, Tuba Yıldız<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Al
Sharq Strategic Research, 1.11.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #131313; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><a href="https://youtu.be/QUMHGEjlHeE?si=wwFn8ECrVF5h2eNe">20.-21. YÜZYIL FİLİSTİN TARİHİ<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #131313; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Kudüs’ün Kandilleri Eğitim Programı</span>, 10.3.2024<span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/reel/C33EWMqKeDl/?igsh=MXM5NW9neDl0c20ydQ">GAZZE’DE
HAYAT<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sakarya TDV
Genç, 27.2.2024<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;">
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://fb.watch/nZh-IfICy7/?mibextid=2JQ9oc">İŞGAL
ALTINDAKİ GAZZE’DE GÜNLÜK HAYAT <o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bolu
İl Müftülüğü, 28.10.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/C06uzLtC6BO/">GEÇMİŞTEN
GÜNÜMÜZE FİLİSTİN MESELESİ VE AKSA TUFANI<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hayat
Vakfı, 9.12.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-23261377741930312022023-12-26T11:50:00.000-08:002023-12-26T12:01:51.800-08:00Z.T.KOR: GAZZELİLERİN GÜNDELİK HAYATI: YIKIM DA, YAŞAMA ARZUSU DA GAZZE’NİN BİR GERÇEĞİ<p> </p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">GAZZELİLERİN
GÜNDELİK HAYATI: YIKIM DA, YAŞAMA ARZUSU DA GAZZE’NİN BİR GERÇEĞİ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Derin
Tarih, sayı 141, Aralık 2023, sf.75-83<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe </span></i><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html"><i><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi; mso-themecolor: hyperlink;">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</span></i></a><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"> linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, röportaj, fotoğraf ve infografikleri <u>kaynak
göstermek şartıyla</u> kullanabilirsiniz.</span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoxU-Z6Bz7DOFp0f4QnFGaBdhfF_X5SKs9DzHGdWvaJEueVYxHIPIkvFxH6DtyqwpDuelNZzHaoxhfD6xAyjh-bdiygDLuX7n-6UWb_yEk7UpWXQ4BCpTWTPuAq8zuq6KUcbfmxVJVo4IgG_TRQcAlumjlWIdKNvN2u6-wLmjorlY2v-VcZ1TXwOh6abtg/s1080/D.T.%201.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="702" data-original-width="1080" height="362" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoxU-Z6Bz7DOFp0f4QnFGaBdhfF_X5SKs9DzHGdWvaJEueVYxHIPIkvFxH6DtyqwpDuelNZzHaoxhfD6xAyjh-bdiygDLuX7n-6UWb_yEk7UpWXQ4BCpTWTPuAq8zuq6KUcbfmxVJVo4IgG_TRQcAlumjlWIdKNvN2u6-wLmjorlY2v-VcZ1TXwOh6abtg/w558-h362/D.T.%201.jpeg" width="558" /></a></i></div><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"><br /></span></i><p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:
Bu yazıdaki bilgilerin tamamı Gazze’de 7 Ekim 2023’ten evvelki hayatı
anlatmaktadır. Son savaşla birlikte her şey Gazzeliler için ya kötüleşmiştir ya
da tamamen değiştirmiştir.</span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">365
kilometrekarelik yüzölçümüyle Türkiye’nin en küçük şehri Yalova’nın yarısı
kadar olan Gazze Şeridi, 1948 öncesi Filistin topraklarının sadece %1,3’üne
tekabül eder. Akdeniz kıyısındaki bu küçücük şerit, 2 milyonu aşkın nüfusuyla
dünyanın nüfus yoğunluğu en yüksek 5. bölgesidir. Çok genç bir nüfusa sahiptir.
Öyle ki yaş ortalaması 18’dir; 30 yaş ve altı nüfus toplam nüfusun %70’idir.
Çünkü Filistinlilerin İsrail’e karşı en büyük silahı ve direniş yöntemi, çok
çocuk sahibi olmaları ve çocuklarına iyi bir eğitim vermeye çalışmalarıdır. 65
yaş ve üstü nüfusun dünya ortalaması %10 (İsrail’de %12) iken, Gazze’de %3’tür.
17 yıldır devam eden abluka ve yıkıcı savaşlar yüzünden bölgede hayat şartları
ve kalitesi ile sağlık hizmetlerinin giderek kötüleşmesinin de bunda payı
büyüktür. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’deki
her üç Filistinliden ikisi (1,5 milyon) mülteci statüsündedir. Çünkü dedeleri,
1948’de Siyonist çetelerin etnik temizlik politikasıyla İsrail egemenliğine
geçen topraklardan Mısır kontrolünde güvenli bir bölgeye dönüşen Gazze’ye
sığınmışlardır. (1948-67 arasında Gazze Mısır’ın egemenliği altında kalmıştır.)
İlk başta çadırlarda, daha sonra barakalarda ve derme çatma evlerde sefil bir
hayata mahkûm kalan mültecilerin kampları zaman içinde dar alanda çok katlı
binalara dönüşmüştür. BM’nin Filistinli mültecilerle ilgili teşkilatı UNRWA’ya
bağlı 58 kamptan 8 tanesi Gazze’de olup -7 Ekim’den sonra İsrail
bombardımanıyla birçoğu yerle bir edilene kadar- 600 bin kişiye ev sahipliği yapmaktaydı.
On yıllar içinde maddi durumu iyileşenlerin ayrıldığı kamplarda yaşayanlar, çoğunlukla
Gazze’nin en fakir kesimidir. Mülteci kampları aşırı kalabalık ve dip dibe
evlerden müteşekkil devasa mahallelerdir. Evler oldukça eskidir. Kimi yerinde
iki kişinin yan yana zor yürüdüğü daracık sokakları, pencereden içeri doğru
düzgün güneş girmeyen rutubetli ve küçük evleri ile buralarda hayat zordur. Filistinliler
kamplarda adeta tek bir aile gibi, dayanışma ruhu içinde yaşasalar da özel
hayatın mahremiyetini koruyabilmek neredeyse imkânsızdır. Direnişçi gençlerin çoğunun
mülteci kamplarından çıkması tesadüf değildir. Şunu da belirtelim: 7 Ekim’de
Gazze sınırını aşan direnişçilerin İsrail’e girdiği söylense de aslında bu, 75
yıl sonra dedelerinin topraklarına dönüştü.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj63y8q2HZknT717q89ppYCW2HTl1SbRoUbgUJ8hlhTNH5V0C34nm80joVACEOtxThuxHQHN7npIqDMsBl9tbn7NFH85SSIRrAQw4DFft2UppWVVQMnUn-kiWWUIpD4B88DQW1J-TQKKfsyMTuAlTZXqx6MaxbbRzBaH4caJNAKnp_co-ItlUaI99mXvx4R/s1080/D.T.2.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="709" data-original-width="1080" height="340" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj63y8q2HZknT717q89ppYCW2HTl1SbRoUbgUJ8hlhTNH5V0C34nm80joVACEOtxThuxHQHN7npIqDMsBl9tbn7NFH85SSIRrAQw4DFft2UppWVVQMnUn-kiWWUIpD4B88DQW1J-TQKKfsyMTuAlTZXqx6MaxbbRzBaH4caJNAKnp_co-ItlUaI99mXvx4R/w518-h340/D.T.2.jpeg" width="518" /></a></div><p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsrail
Gazze Şeridi’ni açık hava hapishanesine çevirdi</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">1948’de
80 bin olan Gazze nüfusu bugün 2 milyonu aşmıştır ve hızlı nüfus artışı
nedeniyle İsraillilerce “saatli bomba” ve “demografik tehdit” olarak görülmektedir.
Tam da bu nedenle her türlü toprak tavizine karşı çıkan revizyonist Siyonizm
ekolünden Başbakan Ariel Şaron, İsrail’in Yahudi karakterini koruyabilmek adına
2005 Eylül’ünde bu dar şeritten işgalci askerlerini ve 8000 yerleşimciyi çekmiştir.
Bundan sonra Gazzeliler, -Batı Şeria ve Kudüs’teki Filistinlilerin aksine-
günlük hayatlarında İsraillilerle hiç muhatap olmadan yaşama imkânına kavuşsalar
da ve askerî kontrol noktalarıyla içeride dolaşımı kâbusa çeviren engellerden
kurtulsalar da İsrail, Gazze’yi karadan, havadan ve denizden kuşatmış ve dışarıdan
tamamen kontrolü altına alarak adeta bir açık hava hapishanesine dönüştürmüştür.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Oslo
Anlaşması çerçevesinde 1994’te Gazze ve Eriha merkezli Filistin Özerk Yönetimi
kurulurken İsrail, Gazze’yle arasına dikenli tellerle sınır çekmeye başlamıştır.
2005’te tek taraflı olarak geri çekilirken duvarlarla, gözetleme kuleleriyle ve
2 kilometreye varan tampon bölgeyle çevreleyerek sınıra yaklaşılmasını dahi
yasaklamıştır. Böylece Gazzelilerin hem dış dünyayla hem de diğer Filistin
bölgeleriyle fiziki bağlantısını koparmıştır. Akdeniz’de uyguladığı ablukayla
Gazzelilerin dışarıya açılmasını yasakladığı gibi, karasularının %85’ine
erişmelerini de engellemiştir. Dahası, 24 saat gökyüzünde uçurduğu İHA’larla ve
kameralı balonlarla Gazze halkının yer üstündeki her hareketini izlemeye başlamış;
-içeriden bütün İsrail vatandaşlarını çıkardığı bir ortamda- gerekli gördüğü
anda havadan bombardıman yapması kolaylaşmıştır. Tam da bu yüzden direniş
örgütleri, yerin altında tünellerle birbirine bağlanan ayrı bir şehir kurmak
zorunda kalmışlardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu
kuşatmanın bir neticesi olarak, 1994’ten bu yana Gazzelilerin Kudüs’e ve
Mescid-i Aksa’ya gidebilmesi -aralarında sadece bir saatlik mesafe olmasına
rağmen- imkânsızdır. Keza Kudüs’ün yanı başındaki Batı Şeria ile Gazze arasında
da bağlantı yoktur; birinden diğerine gitmek isteyen Filistinliler, ülke dışına
çıkıp Ürdün’den ve Mısır’dan geçerek içeri -çoğunlukla- kaçak girmek
zorundadır. Gazzeli erkeklerle evlenen Batı Şerialı hanımların kimliği iptal
edilip Batı Şeria’ya dönüşleri yasaklanmaktadır. Kısaca birbirinden kopuk
Filistin toprakları arasında hareket serbestisi yoktur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’ye
ablukayı İsrail ve Mısır el ele uygulamakta olup insan giriş-çıkışı Mısır
sınırındaki Refah kapısından, mal giriş-çıkışı ise İsrail üzerindendir. Refah
üzerinden Gazze’ye giriş-çıkış çok zor, pahalı, çileli ve belirsiz bir süreçtir.
Hastalar, yurtdışında okuyan öğrenciler, işadamları ve uluslararası yardım
kuruluşlarının çalışanları dışarı çıkabilen şanslı azınlıktandır. Ama bunların
da hepsine izin verilmez. Kapının ne zaman açılacağı ise belirsizdir;
Gazzeliler aylar boyunca çileli bir bekleyiş içine girerler. Sınırda Mısır
polisinin kötü muamelesi yaygındır; hatta bazıları İsraillilerden beter
davranır. Rüşvet yaygın olup Gazzeliler rüşvet parası bulmak zorundadır.
Normalde yedi saatlik Refah-Kahire arası, Mısır’ın İsrail’den beter
uygulamaları yüzünden dört gün ila bir hafta sürmektedir. Kapıların ne zaman
açılıp kapanacağı belirsiz olduğundan yurtdışına okumak için giden öğrenciler
eğitim hayatı bitene kadar Gazze’ye dönemezler; keza yurtdışında çalışanlar da...
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">2006-2007’den
itibaren siyasi tercihleri (seçimlerde HAMAS’a oy vermeleri) yüzünden ablukayla
toplu cezalandırmaya maruz bırakılan Gazzeliler İsrail, Mısır ve Batı
Şeria’daki Filistin Yönetimi’nin üçlü kıskacıyla boğuşmaktadır. Üçünün de ortak
hedefleri, düşman saydıkları HAMAS yönetimine diz çöktürmek ve devirmektir. Ablukanın
bahanesi bugün HAMAS olsa da aslında Gazzeliler I. ve II. İntifada yıllarını da
abluka altında geçirmişlerdir. Çünkü İsrail’in geçmişten beri temel hedefi, ya hayatlarını
dayanılmaz kılarak Gazzelileri terke zorlamak ya da boyun eğdirip kendisine
bağımlı kılmaktır. Daha 1967’deki işgalin akabinde dönemin Başbakanı Levi
Eşkol, Filistinlileri göçe zorlamak için bir birim kurmuş ve bakanlar kurulunda
şöyle demiştir: “Tam da oradaki boğulma ve mahpusluk hali nedeniyle Araplar
Gazze’den taşınacaklar… Belki biz onlara yeterince su vermezsek başkaca
şansları kalmaz; çünkü meyve bahçeleri sararıp çürüyecek.” 56 yıldır gündemde
olan bu hedef doğrultusunda Gazzelilerin hayatı sık sık cendere altında
tutulmuştur.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Z68ecwr5ImgKjX4yzvntoEokQlooMztGKyv0efBLzjEG8R6X9A5KOplF8woRgXG1GIWCJzoHeYlVtgGH81n833Qv1dpkdEkNJCgSAwTzfafQs9egavvnk1dw-nAqjIK5lAJ3RKzKrmtMb6I91UvMhPMbuEHHSL0oJQzd4C44Eiu1Tdt4Hd_OCRMuy1tz/s1080/D.T.3.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="688" data-original-width="1080" height="329" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Z68ecwr5ImgKjX4yzvntoEokQlooMztGKyv0efBLzjEG8R6X9A5KOplF8woRgXG1GIWCJzoHeYlVtgGH81n833Qv1dpkdEkNJCgSAwTzfafQs9egavvnk1dw-nAqjIK5lAJ3RKzKrmtMb6I91UvMhPMbuEHHSL0oJQzd4C44Eiu1Tdt4Hd_OCRMuy1tz/w516-h329/D.T.3.jpeg" width="516" /></a></div><p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Abluka
demek, yavaş yavaş gelen ölüm demek…</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’ye
‘yasal’ mal giriş-çıkışı sadece İsrail üzerinden gerçekleşir, yani Gazze
ekonomisi ve istihdam politikası İsrail’in kontrolündedir. Gazze’de kıtlık ve
açlık yoktur. Ama 2006-2007’de abluka başlarken dönemin başbakanlık müsteşarı Dov
Weisglass’ın şu sözü, ablukanın niteliğini ortaya koymaktadır: “Düşüncemiz
Filistinlilere diyet yaptırmak, yoksa açlıktan öldürmek değil.” Gazzelileri aç
bırakma ama açlıktan öldürmeme stratejisi bağlamında minimum kalori hesabıyla içeri
gıda girişi yapılmaktadır. Buna mukabil Gazze’nin hayat damarı, kaçak yollarla
Mısır’dan her türlü mal, gıda, para, silah ve insan geçişinin devam ettiği yeraltı
tünelleri olmuştur. Bu şekilde İsrail’in ablukası dolaylı yoldan aşılmıştır. Ancak
2013’teki Sisi darbesi, sadece Mısır’ı değil, Gazze’yi de derinden sarsmıştır. Sisi
yönetimi, -Müslüman Kardeşler bağlantısı nedeniyle hem iç hem de dış tehdit
olarak gördüğü HAMAS’a karşı- Gazze’nin hayat damarını kurutmak amacıyla
tünellere deniz suyu bastığı gibi, yeni tünel inşasını engellemek için Mısır-Gazze
arasında 2 kilometre derinliğinde geniş bir tampon bölge oluşturma kararı almıştır.
Bu çerçevede kendi vatandaşlarına ait 12.300 evi yıkmış ve 6000 hektar tarım
arazisini dümdüz etmiştir. Bu durum Gazzelilerin sosyoekonomik hayatını mahvetmiş;
mal ve para girişinin iyice azalması enflasyonun artmasına, maaşların
ödenememesine ve Gazze’nin iktisaden İsrail’e daha bağımlı hale gelmesine yol
açmıştır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kısaca
Gazze, İsrail saldırıları, tecrit ve ablukası ile iç ve bölgesel rekabetler yüzünden
iktisaden bir çöküş sürecine girmiştir. Öyle ki 2013-2014’ten beri Dünya Bankası
ve Birleşmiş Milletler defalarca 2020’de Gazze’nin yaşanamaz bir yere dönüşeceği
uyarısında bulunmuştur. Gazzeliler adeta iki tercihle yüz yüze bırakılmıştır:
İşgalcinin bombardımanı altında hızlı bir ölüm ya da yıllardır süren abluka
altında yavaş yavaş ölüm… Tam da bu yüzden hayatları katlanılmaz hale gelen Gazzeli
gençler “Biz yaşayan ölüleriz”, “Biz yavaş yavaş ölüyoruz” demekteydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze
ekonomisi balıkçılık ve tarıma dayalıdır. Ancak balıkçılar karasularının %15’lik
bir kısmında avlama yapabilmekte; İsrail’in ilan ettiği deniz sınırını aşan
tekneler saldırıya uğramaktadır. Verimli tarım arazilerinin %35’i kara sınırındaki
yaklaşılması yasak tampon bölgede olduğundan çiftçilerin %15’i topraksız veya işsiz
kalmıştır. İsrail gübre girişini engellediğinden tarımda verimlilik düşüktür,
hatta diyebiliriz ki dünyanın en ‘organik’ tarımı Gazze’de yapılmaktadır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’de
küçük ve orta işletmeler, küçük sanayi tesisleri de vardır; ancak her
bombardımanda İsrail buraları da vurduğu gibi, ayakta kalanları da gümrük
vergilerini artırıp hammadde ithalatını zorlaştırma gibi türlü yollarla
boğmaktadır. Bugün bahanesi HAMAS olsa da aslında 1967’den beri İsrail’in
politikası, Filistinlilerin iktisaden kalkınıp kendi ayakları üzerinde
durmasını engellemek, ucuz işgücü ve mallarının tüketicisi olarak sistemli bir
şekilde kendisine eklemlemektir. Öyle ki 1970’lerde Gazzeli işgücünün yarısı
İsrail’de çalışmaktaydı. Abluka döneminde ise on binlerce Gazzeli, işçi olarak
İsrail içinde çalışmayı sürdürdü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’de
iktisadi gelişmenin kasıtlı olarak engellenmesi ve ablukalar yüzünden işsizlik oranı
%50 küsur olup gençlerde %70’i aşmaktadır. Son yıllarda boş memurluk kadrosu
yoktur ve üniversite mezunları ne kadar iyi eğitimli olursa olsun iş bulamamaktadır.
Gazze diplomalı inşaat işçileri ve seyyar satıcılarla doludur. Memurlara maaşları
tam ödenememektedir. Aileler kalabalık ve maaşlar da düşük olduğundan insani
yardımlara bağımlılık %80’lerdedir. Zaman zaman dış yardım girişinin
engellenmesi yüzünden (özellikle Trump’ın başkanlığı döneminde ABD’nin
Filistinli mültecilere gıda, eğitim ve sağlık desteği veren UNRWA’ya bağışı kesmesi
üzerine) Gazzeliler çok zor günler geçirmiştir. Zira üç ayda bir UNRWA’nın
yaptığı gıda yardımıyla yaşayan birçok aile mevcuttur. Nüfusun %47’si yeterli
besin değeri olan gıdaya ulaşamamaktadır; gıda güvenliği olmayan ailelerin
oranı da %70’tir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’de
mal vardır. Çin’in sağlığa zararlı malzemelerle üretilmiş ucuz ürünlerinin ve
oyuncaklarının bir pazarıdır. Kıyafet, tuhafiye malzemeleri vs. çok ucuz ve
bolken, temel ihtiyaç ürünleri, bilhassa gıda ve inşaat malzemeleri çok
pahalıdır. Özellikle hem sivil hem askeri alanda kullanılabilen gübre, klor,
çimento, demir gibi bini aşkın maddenin girişi ya tamamen yasaktır ya da uluslararası
denetlenen projeler kapsamında girişine sınırlı izin verilmektedir. Girişi
yasak maddelerin bazıları değişkendir, keyfi ve dönemseldir. Mesela
Gazzelilerin bir direniş yöntemi olarak uçurtmaların ucuna yanıcı madde
bağlayıp rüzgârlı havalarda İsrail’e doğru salması ve tarlalarda yangınlar
çıkması üzerine “uçurtma terör”ü ilan eden İsrail, bir toplu cezalandırma
yöntemi olarak o dönem biberon, oyuncak, çocuk bezi vs. girişini engellemiştir.</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Yazın
kavrulmaya, kışın donmaya mahkûmlar<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Uydudan
bakıldığında yıllardır Gazze’nin dünyanın en karanlık yerleşimlerinden biri
olduğu görülür. Zira İsrail’in geçmişten beri Gazzelilere karşı kullandığı
toplu cezalandırma yöntemlerinden biri de elektrik ve su kesintileridir. Üstelik
2006’dan sonra her savaşta Gazze’nin altyapısını kasıtlı olarak hedef alarak bu
kesintileri kalıcılaştırmıştır. Elektrik santralleri ve şebekeleri, su artıma ve
deniz suyunu tuzdan arındırma tesisleri, su ve kanalizasyon sistemleri bu
saldırılar sırasında ya ağır hasar almış ya da kullanılamaz hale gelmiştir. Elektrik
ekseriyetle İsrail’den sağlanmakta; ama o da ihtiyacın sadece yarısını karşılamaktadır.
Dolayısıyla Gazzeliler yıllardır günde bazen 4-5, bazen 6-8 saat elektrik kullanabilmekte;
musluklarından su haftada ancak birkaç gün akmaktadır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Elektrik
sıkıntısı ve kesintileri Gazzelilerin eğitim ve çalışma hayatını, esnafın işini,
sağlık hizmetlerini, düzgün ve temiz su akışını, atık suların arıtılmasını, ev
hanımlarının ev işi yapma ve misafir ağırlama vaktini, kısaca gündelik hayatın
her anını etkilemektedir. Akşamları hayat genellikle mum ışığında geçmektedir.
Yine Gazzeliler yazları sıcaktan yanmakta, kışları soğuktan donmaktadır. Hem
elektriksizlik yüzünden hem de pahalı olduğundan halkın çoğunun yaz için klimaları
ve kışın kullanmak için de ısıtıcıları yoktur. Kışları kat kat giyinerek,
geceleri aynı yatakta yatıp birbirlerini ısıtarak uyumaktadırlar. Bu arada
birçok Gazzeli ailenin jeneratörü vardır; ama Çin malı çok ucuz ve aşırı
gürültülü bu jeneratörler uzun çalışma sürelerine dayanamayıp sık sık bozulmakta,
bazen elektronik aletleri de bozmakta, patlayıp yangın çıkartmakta, hatta ölümlere
yol açmaktadır. Gazze’de marketten çok jeneratör tamircisi olduğu
söylenmektedir. Bu şartlar altında elektronik eşya kullanımı da bizdekine
kıyasla çok daha azdır. Tabii ki maddi durumu daha iyi olan orta ve üst
sınıfların yaşadığı semtlerde kaliteli jeneratörler sayesinde elektrik de,
elektronik eşyalar da daha fazla olup hayat daha normal akmaktadır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Su
meselesine gelince, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, günlük kişi başı su tüketimi
en az 100 litre olmalıdır; ama Gazze’de ortalama 70 litre olup sonradan yerleşime
açılan bölgelerde altyapı olmadığı için 20-30 litreye kadar düşebilmektedir. Gazze
genelinde ailelerin sadece dörtte birinin her gün musluktan akan suyu vardır,
ama o da günün belli saatlerinde. Çünkü elektrik olmayınca su da pompalanamamakta
ve kesilmektedir. Bazı yerlere ise haftada birkaç defa su verilmektedir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’de
temiz suya erişebilen nüfusun oranı sadece %10’dur. Yeraltı sularının artık
sadece %3’ü içilebilir kalitededir. Elektriksizlik yüzünden hem arıtılamayan
atık sular hem de deniz suyu yeraltı sularına karışıp kirletmektedir. Musluk
suyu tuzlu ve bazen de renkli akmaktadır. Halkın çoğunun temiz şişe suyu alacak
parası olmadığından tankerlerle gelen suyu içmektedir. Yeraltı sularının yüksek
oranda klorür ve nitrat içermesi yüzünden böbrek ve mide hastası çoktur. Dünya
Sağlık Örgütü’ne göre, Gazze’deki hastalıkların dörtte biri içilen sağlıksız
sular yüzündendir.</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgT94lzM66C-XqIOuthSAbDXg9bg9a5wyI3dfu22vwsqQCFiuVxSw-GFHR5E5CLhgY5-feqUUcwpl9NyfL_WdwhagQvhAMqZiy2TeXArPYkI3qGbUD-V1GIzxJC4x5Un4qQh5selCq88i7aGkV9Al4iEKon74NcEhTsK0hQayZnaiDXZ7qTPA5R7LEgCI_N/s1080/D.T.4.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="707" data-original-width="1080" height="339" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgT94lzM66C-XqIOuthSAbDXg9bg9a5wyI3dfu22vwsqQCFiuVxSw-GFHR5E5CLhgY5-feqUUcwpl9NyfL_WdwhagQvhAMqZiy2TeXArPYkI3qGbUD-V1GIzxJC4x5Un4qQh5selCq88i7aGkV9Al4iEKon74NcEhTsK0hQayZnaiDXZ7qTPA5R7LEgCI_N/w519-h339/D.T.4.jpeg" width="519" /></a></div><p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hastaneler
ve okullar kasıtlı olarak vuruluyor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze,
hastası çok olan bir bölgedir. Buna karşın abluka yüzünden yeterli tıbbi cihaz,
ilaç ve doktor bulunmadığından sağlık sistemi iyi işleyemez. Elektrik
kesintileri yüzünden bazı hastalar hayatını kaybetmektedir. Bomba yapımında
kullanılabilir diye İsrail bazı ilaçların girişine izin vermemektedir. İçmek
zorunda kaldıkları sağlıksız sular yüzünden her yaştan on binlerce böbrek
hastası vardır. Ancak diyaliz makineleri yetersizdir. 1990’larda neredeyse hiç
kanser hastasının bulunmadığı Gazze’de bugün artık hemen her evde bir kanser
hastası vardır. Bunun İsrail’in her savaşta yağdırdığı bombalardan ve
kullandığı savaş aygıtlarından, abluka altında içeri sağlıksız ürünler girmesinden,
hayat şartlarının zorluğundan ve sıkıntılardan kaynaklanabileceği tahmin
edilmektedir. 2018-2020 arasında Gazze’de bir de “koltuk değnekliler nesli” doğmuştur.
İki sene boyunca her Cuma günü barışçıl bir şekilde sınıra doğru yapılan Büyük
Geri Dönüş Yürüyüşü sırasında İsrail 30.000 Gazzeliyi yaralamış ve bunların bir
kısmını kasıtlı olarak bacağı kesilecek şekilde kurşunlamıştır. Dolayısıyla
bugün Gazze’de bacağı kopmuş veya kesilmiş binlerce genç vardır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’de
tıbbi altyapının yetersizliği yüzünden tedavi edilemeyen hastaların İsrail’de
veya yurtdışında tedavi imkânı olsa da herkese izin verilmemektedir. Geçmişte
İsrail’e karşı direnenlere ve çocuklarına tedavi imkânı kolay kolay tanınmamaktadır.
İster Mısır isterse İsrail üzerinden olsun hastaların giriş-çıkışı da eziyete
dönüşmektedir. Çıkış izni beklerken hayatını kaybeden hastaların sayısı da az
değildir. Dahası, İsrail hastanelerinde tedaviye kabul edilen hasta ve
yakınlarına bazen Erez sınır kapısında muhbirlik teklifi yapılmaktadır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Eğitim
sistemine gelince, Filistinliler eğitimlerine çok önem verirler; hatta Gazze’de
okuma-yazma bilmeyenlerin oranı %1’den azdır. Çünkü iyi eğitim İsrail’e karşı
en büyük silahlarıdır. İsrail, bunu bildiğinden her savaşta kasıtlı olarak
sivillerin sığındığı okulları ve üniversiteleri bombalamaktadır. Genç nüfusun
çok fazla olduğu Gazze’de okulların İsrail saldırılarıyla yıkılması neticesinde
eğitim altyapısı yetersiz hale gelmiştir, sınıflar aşırı kalabalıktır. Ayrıca
2000’li yıllarda doğan Gazze’nin talihsiz çocukları, birkaç yılda bir yıkıcı
İsrail bombardımanlarına maruz kaldığından travmalar yaşamakta ve bu da
başarılarını düşürmektedir. Elektrik kesintileri eğitimin kalitesini etkilerken
Gazzeli öğrenciler evlerinde mum ışığında ders çalışmaktadır. Yüksek lisans ve
doktora öğrencileri tezlerini seyyar bir şekilde yazmakta; gün içinde elektrik
hangi semtteyse oraya gitmektedir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsrail
1967’de Batı Şeria ve Gazze’yi işgal ettiğinde mevcut nesil ölecek, yeni nesil
davasını ve geçmişini unutup gidecek beklentisine girmişti. Tam da bu yüzden
Filistinlileri dünyevileştirmeye ve asimile etmeye odaklanmıştı. 1978’de Şeyh
Ahmed Yasin önderliğinde ortaya çıkan hareket, gençleri İslam’la yeniden
buluşturmaya ve camiye çekmeye odaklanmış ve 1980’lerde hedefine ulaşmıştı. Bu
sayede Gazze’de dinî eğitim de güçlüdür. Çocukların birçoğu sabahtan normal
okula, öğleden sonra hafızlık eğitimine gitmektedir. Gazze’de ailelerin en
büyük gurur ve rekabet kaynağı çocuklarının hafız olmasıdır. Gazzeli annelerin
birçoğu da her hamilelik döneminde hadis külliyatı Kütüb-i Sitte’den bir tanesini
baştan sona ezberlemektedir.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6EKWb7INpdjHfiMbk9VIyU_SuoMBIJoEAlLlwcwl2NLh-i-eoZvCACASoMoADaHMZOkaQgtquEpTnZSu-jdclCBqHogCT9HYtPVvLaPbyP3f0hbH2hAWgxOlWyhTp-Tlf-VOeyoGpuyDUoXK2LMBR5DUc16pQwhVJppliTg7iRMr23Vu4fEBDpbINQfhB/s1080/D.T.5.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="704" data-original-width="1080" height="347" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6EKWb7INpdjHfiMbk9VIyU_SuoMBIJoEAlLlwcwl2NLh-i-eoZvCACASoMoADaHMZOkaQgtquEpTnZSu-jdclCBqHogCT9HYtPVvLaPbyP3f0hbH2hAWgxOlWyhTp-Tlf-VOeyoGpuyDUoXK2LMBR5DUc16pQwhVJppliTg7iRMr23Vu4fEBDpbINQfhB/w531-h347/D.T.5.jpeg" width="531" /></a></div><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kaderine
savaş düşen çocuklar</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gelelim
İsrail’in Gazze’ye açtığı savaşların etkilerine… 2005’te İsrail çekilirken doğan
bir Gazzeli genç bugün 18, II. İntifada başlarken doğanlar da 23 yaşındadır. Bebeklikten
itibaren bu nesil, dünyadaki akranlarının yaşadığı normal hayatı hiç tadamamıştır.
Yıkıcı savaşlar ve ambargo altında korku, dehşet ve iktisadi mahrumiyeti tadıp
çocukluklarını yaşayamadan olgunlaşmışlardır. 2021 savaşında gözleri önünde evi
bombalanıp yıkılan bir çocuğun şu sözleri durumun bir özetidir: “Biz çocuklar
bombardımanlar altında doğduk ve büyüdük. Bizim hayatımız hep savaşla ve
yerinden olmakla geçti.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsrail,
HAMAS’ı ve altyapısını yok etmeyi ahdederek girdiği her savaşta okulları,
hastaneleri, altyapıyı, fabrika ve küçük işletmeleri, ticari merkezleri, tarım
alanlarını, çiftlikleri, sıradan insanların evlerini, kısaca her şeyi hedef almıştır.
Geçmiş savaşlarda -çoğunlukla önceden haber vererek boşalttırdığı için-
insanlardan ziyade binaları ve altyapıyı vurmuştur. 2008-2009, 2014 ve 2021
saldırılarında 25 bin evi yerle bir ederken ve 200 bin kadar Gazzeliyi evsiz bırakırken
2006’dan itibaren bütün saldırılarında şehit ettiği Gazzeli sayısı toplamda 6
bine yakındır, yaraladıkları ise 121 bin küsurdur. İsrail, geçmişte katliamlarla
uluslararası kamuoyu önünde imajını kirletmek istemediği için fiziken yok
etmekten ziyade iktisaden ve psikolojik olarak çökertmeyi öncelemiştir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ev
yıkmak, İsrail’in sıkça başvurduğu psikolojik çökertme aracıdır. Zira
molozların altında Filistinliler sahip oldukları her şeyi yitirirler, hayatları
sıfırlanır, hatıraları ve hafızaları çalınır. Yitirdiklerini abluka şartları
altında yeniden kazanabilmeleri de imkânsıza yakındır. Kenize Mourad’ın
deyimiyle “Ev güvenliktir, yuvadır; yuvası yıkılan kendisini ölüm tehlikesi
içinde hisseder.” Mescid-i Aksa İmam Hatibi Şeyh İkrime Sabri de “Ölüm insanın
evinin yıkılmasından daha iyidir” der. Dolayısıyla İsrail, her savaşta
Gazzelilerin evlerini yerle bir ederek onları ölmekten beter etmeye çalışır. Kısaca
Gazze’de savaşlar ateşkesle bitmiş olmaz; travma sonrası stres bozuklukları
(TSSB) ve yıkımın ortasında sosyoekonomik hayatta kalma savaşı başlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İsrail
saldırıları, ablukası ve ambargolarının Gazzeliler üzerinde yıkıcı psikolojik
etkisi vardır. Ana hedefi, direniş ruhunu ve kabiliyetini tamamen yok etmek, özsaygıyı
ve özgüveni yitirtmek, kendisine boyun eğdirmek ve insan onuruna yaraşır bir
şekilde yaşatmamaktır. Ancak Gazzeliler Filistinlilerin en güçlü, dirayetli ve
dirençli kesimidir. İsrail’in Gazzelilere karşı kullandığı her bastırma yöntemi,
direnişin daha etkili silahlar ve metotlar üretmesini sağlamıştır. İsrail
evleri ve işyerlerini bombalayarak gençlerin hayallerini, umutlarını ve
sevinçlerini çalmıştır; Gazze’de bir gelecek olmadığı kanaatini yerleştirmiştir.
Yine de abluka ve İsrail’in saldırıları yüzünden ailesini ve evini yitiren
veyahut çok iyi bir eğitim aldığı halde hak ettiği işi bulamayan Gazzeli
gençlerin birçoğu, boyun eğmek yerine direnişin saflarına katılarak
bileklerinin gücüyle bu cendereden kurtulmaya çalışmaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Öte
yandan tükenmişlik hissi ve depresyon Filistin genelinde yaygındır. Gazzeli bir
psikolog durumu şöyle özetlemiştir: “Daimi güvensizlik ve geceleri İsrail
uçaklarının sesi yüzünden korku içinde nesiller yetişiyor. Çok fazla çocuk
psikolojik bozukluk yaşıyor, ebeveynleri ise çaresizlik içinde çocuklarının
ızdırabına şahit oluyor, ama ellerinden bir şey gelmiyor… Dünyadaki tüm
psikologlar toplansa bu çocukları tedavi edemez.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">2021
saldırılarından bir sene sonra yapılan araştırmada, Gazzeli çocukların %80’inin
TSSB yaşadığını, bu çerçevede konuşma ve iletişim zorluğu, geceleri yataklarını
ıslatma, uyku bozukluğu, odaklanamama, sürekli kaygı ve korku içinde olduğu
tespit edilmiştir. Sadece çocuklar değil, sorumluluklarını yerine getiremeyen
ebeveynler de, özellikle işsiz kalıp ailesinin geçimini ve bombardıman altında
çocuklarının güvenliğini sağlayamayan çaresiz babaların da birçoğu TSSB’den
muzdariptir. Yine de her savaşın sonunda Gazzeliler, en azından işgalciye karşı
direnebiliyor, kendimizi savunabiliyoruz diye coşkulu kutlamalar yaparlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazzeliler
her şeye rağmen direnişi sürdürüyor</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Peki,
Gazzeliler bunu nasıl başarıyor? Bütün bu zorlukların üstesinden nasıl geliyorlar?
Zorluklarla baş etme, imkânsızlık içinde imkân bulma kabiliyetleri çok yüksek
olan Gazzelilere “buluş toplumu” denir. Gazzeliler bunu şöyle açıklar: “Yaşamak
zorundayız, bunun için de bir çıkar yol bulmamız lazım. Çoğumuz geçimimizi
sağlamak için bir şeyler icat ediyoruz. Nihayetinde ihtiyaç icadın temelidir.”
Birkaç örnek verelim: İsrail benzin girişini engellediğinde Gazzeliler eski
arabalarını yemeklik yağla çalıştırırlar; tüp girişini engellediğinde yağ
tenekelerini fırına ve ocağa çevirirler; inşaat malzemesi yasağına karşı bina
molozlarını değerlendirip yeniden inşaat malzemesine dönüştürürler. Geçtiğimiz
yıllarda Gazzeli dalgıçlar, Akdeniz sularında buldukları Osmanlı’nın batırdığı
bir İngiliz savaş gemisindeki patlamamış bombaları tek tek çıkarttı; daha sonra
bunlardan roketler üretilerek İsrail’e fırlatıldı. Gazzeli tüccarların ne yapıp
edip ablukaya rağmen içeri bir şekilde mal sokmayı başardıkları da söylenir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze’de
yıkımın ortasında bile her daim hayat ve umut vardır. Yıkım da, yaşama arzusu
da Gazze’nin bir gerçeğidir. Öngörülemezlik ve belirsizlik yüzünden gelecek
planı yapamayan ve günlük yaşamaya mahkûm olan Gazzeliler, hayatlarını
ertelemezler, o an neyi gerektiriyorsa en iyi şekilde yapmaya çalışırlar.
Mesela bayramları bayram gibi kutlarlar, büyük ve coşkulu düğünler yaparlar, neslin
devamlılığına çok önem verirler, özel günlerini kutlamaktan vazgeçmezler, misafir
ağırlamayı ve ikramı çok severler. Her fırsatta şakalaşır, güler, eğlenirler ve
bu, onları psikolojik olarak ayakta tutan bir emniyet supabıdır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazzelilerin
en büyük eğlencesi ve nefes aldığı yer, doyasıya yüzdükleri, piknik yaptıkları,
at koşturdukları Akdeniz sahilidir. Bütün bunlar aynı zamanda İsrail’e karşı direnmenin
bir yoludur. Bu konuda Gazzeliler şöyle derler: “Yıkımın ortasında bile
Gazzelilerin hala yaşamak istediğini görürsünüz.” “İsrail bizi haritadan silme
planları yaptıkça bizim de hayatta kalma azmimiz artıyor.” “Biz kendimizi mutlu
etmeye çalışırız, mutlu olmak için bir vesile ararız. Bugün savaş biter, ertesi
gün hiçbir şey olmamış gibi hayata devam ederiz ve bu da İsrail’i çıldırtır.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Gazze
halkının imanı kuvvetlidir; hafızlık çok yaygındır ve en büyük gurur
kaynağıdır. “Kim bir iş yaparsa en iyisini yapsın” hadis-i şerifi birçok
Gazzelinin hayat felsefesidir. İstanbul’da doktorasını yeni bitirmiş bir
Gazzeli hanımın 2021’de yaptığım röportajda söyledikleri, Gazzelilerin hayatını
ve hissiyatını anlama noktasında çok önemlidir: “Biz hiç göremediğimiz Kudüs
için, hiç gidemediğimiz Filistin şehirlerinin özgürlüğü için savaşıyoruz, bunca
sıkıntıya göğüs geriyoruz. Anlamlı bir hayatımız var. Hayatın tadı ümmetin
meselesi için yaşamaktır. Hayatlarımız zordur, ama güzeldir. Gazze’de muazzam
bir dayanışma duygusu vardır, kendisi muhtaç olan bile yardıma koşar. İsrail
bir yolu kapatır, Gazzeliler başka bir yerden yolu yine açar... Şehit olmak
istediğimiz kadar hayatı da severiz ve önem veririz; hayatımız da, ölümümüz de
güzel olsun isteriz.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kaynaklar:</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><i><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Middle East Eye</span></i></span><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;"> ve <i>Middle
East Monitor</i> web sitelerinin Gazze haberleri ve analizleri.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Kenize Mourad, <i>Toprağımızın Kokusu Filistin ve İsrail’in Sesleri</i>,
Everest Yayınları.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Türkiye’de okuyan Gazzelilerle gündelik hayatta yaşananlara
dair yaptığım röportajlar.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Emine Çınar ile Gazzelilerin direnişine dair yaptığım
görüşmeler. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">El-Cezire belgeselleri: <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Gazze Yeniden </span></span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=uPZvDZCp5dI"><span style="background: white; mso-bidi-font-family: Arial;">https://www.youtube.com/watch?v=uPZvDZCp5dI </span></a><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Bitmeyen Trajedi Gazze </span></span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=1S6646qAi40"><span style="background: white; mso-bidi-font-family: Arial;">https://www.youtube.com/watch?v=1S6646qAi40</span></a></span><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;"> <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Gazze’yi Karartma </span></span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=0GYIJe9g6SI"><span style="background: white; mso-bidi-font-family: Arial;">https://www.youtube.com/watch?v=0GYIJe9g6SI</span></a></span><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;"> <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span class="style-scope"><span style="background: white; border: 1pt none windowtext; color: #0f0f0f; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: Arial; mso-border-alt: none windowtext 0cm; padding: 0cm;">Parçalanan Filistin </span></span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=utnthHPdk94"><span style="background: white; mso-bidi-font-family: Arial;">https://www.youtube.com/watch?v=utnthHPdk94</span></a><b><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-19725218403812663592023-12-21T08:08:00.000-08:002023-12-21T08:08:51.059-08:00Z.T.KOR: 7 EKİM’DEN ÖNCE DE GAZZELİLER YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜYORDU<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">7
EKİM’DEN ÖNCE DE GAZZELİLER YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜYORDU<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">Genç
Dergi, sayı 207, Aralık 2023, sf. 10-11<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe </span></i><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</span></i></a><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">7
Ekim’den sonra Gazze gündemden hiç düşmedi. Peki 7 Ekim öncesinde Gazze
nasıldı? Tüm sorunlar 7 Ekim’de mi başladı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">7
Ekim’den bu yana İsrail Gazze’nin yarıdan fazlasını adeta yerle bir edip halkı
tam bir sefalete sürükledi. Ama bu, bir başlangıç değil, işgalci İsrail’in on
yıllardır Filistinlilere karşı uyguladığı -ancak dünyanın gündemine pek de
girmeyen- ırkçı-ayrımcı ve sömürgeci politikaların şiddetinin intikam hırsıyla
zirveye çıktığı bir süreçtir. İsrail, 7 Ekim’den sonra bir intikam, toplu
cezalandırma ve tehcir aracı olarak Gazze’ye elektrik, su, gıda, yakıt ve her
türlü mal girişini tamamen kesti ve havadan gelişigüzel her yeri bombalıyor. Ancak
bunların hiçbiri yeni değil. Filistinli gençlerin tek silah olarak taşları
kullandıkları 1980’lerin sonunda da İsrail bir cezalandırma yöntemi olarak
elektrik-suyu kesiyor, taş atanları hapse atıyor ve ‘uslanmazsa’ evlerini
yıkıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">İsrail,
2005 Eylül’ünde Gazze’den çekilip burayı karadan, havadan ve denizden kuşatarak
bir açık hava hapishanesine çevirdi. 2006 Ocak’ında yapılan seçimlerde HAMAS
Filistin halkının %60’ının oyuyla iktidar olunca bir cezalandırma yöntemi
olarak ablukayı yürürlüğe koydu. 16 yıldır Gazze’ye temel ihtiyaç
malzemelerinin girişini ya sınırlı tutuyor ya da engelliyordu. Dahası, 2006’dan
bu yana HAMAS’ı ve altyapısını yok etme hedefiyle açtığı savaşlarda Gazze’nin bütün
altyapısını, okullarını, hastanelerini, üretim tesislerini ve sivillerin evlerini
de bombalıyordu. İnşaat ve tamir için gerekli malzemelerin girişine de kolay
kolay müsaade etmediği için altyapı yıllardır haraptı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">Elektrik,
su ve kanalizasyon sistemlerinin vurulması yüzünden 7 Ekim’den evvel Gazze’de
elektrik günde 5-6 saat, su haftada birkaç gün gelebiliyordu. Nüfusun sadece
%10’u temiz içme suyuna ulaşabiliyordu. Gazze’deki hastalıkların dörtte biri
içilen sağlıksız sular yüzündendi; çok fazla böbrek ve mide hastası vardı. Sağlık
sistemi, her savaşta hastanelerin hedef alınması, yeterli tıbbi cihazın
bulunmaması, elektrik-yakıt kıtlığı ve belirli ilaçların -silaha
dönüştürüleceği bahanesiyle- içeri sokulmaması yüzünden zaten iyi değildi. Elektrik
ve yakıt kıtlığı yüzünden Gazzeliler yazları yanıyor, kışları donuyordu. Gazze’ye
giriş-çıkış hep çok zor, pahalı ve çileliydi. Çoktandır ekonomik çöküntü vardı;
işsizlik oranı %50’nin üstünde, insani yardımlara bağımlılık %80’lerdeydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 12.0pt; line-height: 150%;">2013-2014’ten
beri Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler, 2020’de Gazze yaşanamaz bir yere
dönüşecek uyarısında bulunuyordu. Özetle Gazze’de hayat zaten katlanılmaz
durumdaydı; Gazzeli gençler “Biz yaşayan ölüleriz”, “Biz yavaş yavaş ölüyoruz”
diyorlardı. Gazzeliler adeta iki tercihle yüz yüzeydi: İşgalcinin bombaları
altında hızlı bir ölüm ya da yıllardır süren abluka altında yavaş yavaş ölüm…<o:p></o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-5781959040038670512023-12-21T06:38:00.000-08:002023-12-21T06:45:15.441-08:00Z.T.KOR: İSRAİL, ABD’NİN ŞIMARIK ÇOCUĞUDUR<p> </p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İSRAİL,
ABD’NİN ŞIMARIK ÇOCUĞUDUR<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Zahide
Tuba Kor <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Lacivert dergi,
s.107, Aralık 2023, sf.85-86.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">NOT:
Lacivert derginin 4 sorudan oluşan röportajına yazılı cevap verdim.
Cevaplarım fazla uzun olduğundan ve kısaltmaya vakit bulamadığımdan istediğiniz
yerleri kesin demiştim. Kısaltılan yerleri kırmızılaştırarak aşağıda
paylaşıyorum. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguJFzXHLqIuAI7Z48J0k1i1hfrKAheEjcG2xLaOZxLruou5x0q8rCa-QXLqtXZESDNaegzgRcmZSWrs6wm5mTw92Z3NiBV_AxclCIxUOY0rlbbisqscGTuaVSXeXlH11oAKcTzarAiy1QZgAVnIpdKClwtIH9lNCekWuKWUpS_QCZ4kID9nSSSZ5ous1WC/s1600/Lacivert%201.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="945" height="458" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguJFzXHLqIuAI7Z48J0k1i1hfrKAheEjcG2xLaOZxLruou5x0q8rCa-QXLqtXZESDNaegzgRcmZSWrs6wm5mTw92Z3NiBV_AxclCIxUOY0rlbbisqscGTuaVSXeXlH11oAKcTzarAiy1QZgAVnIpdKClwtIH9lNCekWuKWUpS_QCZ4kID9nSSSZ5ous1WC/w271-h458/Lacivert%201.jpeg" width="271" /></a> <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2ZK7Prz-bo_6JAzSyhnlaAJsOL-IW47c4aG_iH12v1ld8nMnF4pS7FGvRSDaVtFolvmVmBY6jU-pYWJ2zHnMIaMqQBSXiF1oyTYjaBvbkX1O-wQzBhDknIvreg0HT-IfWJqw0GpWwS3rH5R8JVUmUIWmEScJQ0GqHf-uELgeKfzyS-X_JeVyWuUwHC_LX/s1600/Lacivert%202.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="882" height="712" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2ZK7Prz-bo_6JAzSyhnlaAJsOL-IW47c4aG_iH12v1ld8nMnF4pS7FGvRSDaVtFolvmVmBY6jU-pYWJ2zHnMIaMqQBSXiF1oyTYjaBvbkX1O-wQzBhDknIvreg0HT-IfWJqw0GpWwS3rH5R8JVUmUIWmEScJQ0GqHf-uELgeKfzyS-X_JeVyWuUwHC_LX/w392-h712/Lacivert%202.jpeg" width="392" /></a></div></span></b></div><p></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İsrail’in
kurulmasından evvel yaklaşık 20 yıl süren İngiliz işgali yaşandı. Bu dönemde
Filistinliler giderek marjinalleştirilirken Siyonist öncüler İngiliz manda
dönemini müstakbel devletin altyapısını inşa için bir fırsat olarak
değerlendirdi. İngiliz tecrübesinden bolca istifade ettiler. 1920’den itibaren
tesis ettikleri kurumlar (yasama meclisi, işçi sendikası, siyasi partiler,
silahlı çeteler, istihbarat toplayan birimler vs.) 1948’de bağımsızlık ilanının
akabinde devlet kurumlarına dönüştü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu arada Filistin topraklarına Yahudi göçleri, İngiliz işgalinden
çok önce, Rus Çarlığı’nda Yahudilere yönelik pogromla birlikte 1882’de başladı.
Ancak Rus ve Doğu Avrupa Yahudilerinin ekseriyeti nazarında kurtuluş
“özgürlükler diyarı” ABD olduğundan 1920’lere kadar Filistin topraklarında
Yahudi nüfusun oranı değişmedi (%8). </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">1920’lerden sonra, özellikle 1930’larda
Yahudi göçleri ve toprak edinmeleri arttı. Bu durum Filistinlilerin defalarca
isyanını tetikledi. Kanla bastırılan 1936-39’daki Büyük Arap İsyanı sonunda eli
silah tutan nüfusunun %10’unu yitiren Filistinliler lidersiz ve savunmasız
kaldı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İngilizler
İsrail devletinin kuruluşuna giden yolu kolaylaştırsa da, 1944-47 arasında
Siyonist çetelerin Yahudi devleti önünde en büyük engel olarak gördükleri
İngilizlere karşı kanlı terör eylemlerine giriştiğini bilmek gerekir. Sonunda
İngiltere pes ederek konuyu BM’ye havale etti ve Kasım 1947’de BM Genel
Kurulu’nda iki devletli çözüm kabul edildi. Buna göre 1880’lerden 1947’ye
kadarki süreçte bütün çabalarına rağmen Filistin topraklarının sadece %6,5’ine
sahip olan Yahudilere BM’de masa başında %56’lık toprak vaat edildi. Akabinde
Filistinliler ile Siyonistler arasında bu topraklar üzerinde 6 ay boyunca iç
çatışmalar oldu ve 1948’de Arap devletleri ile İsrail’in ilk savaşı yaşandı. Bu
savaşın sonunda İsrail Filistin topraklarının %78’ini fiili ve psikolojik
savaşla, yani kanla kontrolü altına aldı. 1,4 milyon Filistinliden 800 bini
mülteci konumuna düştü. Geri kalan %22’lik toprak (Batı Şeria, Doğu Kudüs ve
Gazze) Ürdün ile Mısır arasında paylaşıldı. 1967’ye gelindiğinde ise İsrail, 3
Arap ülkesine açtığı sürpriz savaşla 6 günde 3 kat genişlerken Filistin
topraklarının tamamını işgal etti. Bugün Filistinlilerin yarısı topraklarından
uzakta mülteci olarak yaşıyor. Kalan yarısı da kendi vatanında İsrail’in
uyguladığı türlü bastırma, yıldırma ve mülksüzleştirme politikalarıyla
boğuşuyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Şunu
da bilmek gerekir: Eğer ki I. ve II. Dünya Savaşları ve özellikle Hitler’in
Doğu Avrupa’da yaptığı soykırım olmasaydı İsrail 1948’de kurulamazdı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; tab-stops: 307.2pt;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Sorunuzun yerleşimci mi
işgalci mi kısmına gelirsek, kavram tercihleri kişinin ideolojik veya insani
duruşuna ve beslendiği kaynaklara göre değişir. İsrail’i sorunsallaştıranlar
işgalci, destekleyenler yerleşimci diyor. Son yıllarda özellikle sömürgeci
kavramı daha fazla kullanılır oldu. <span style="mso-tab-count: 1;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Filistin’de
gündelik hayat çok zor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Filistinliler farklı bölgelere dağılmışlardır ve yaşadıkları bölgeye
göre günlük hayatları da farklılaşmaktadır. O yüzden bir genelleme yapmak uygun
olmaz. Bahsettiğiniz bombardıman ve abluka şu an sadece Gazze’de yaşanıyor;
İsrail içindekiler (1948 Filistinlileri), Batı Şeria ve Doğu Kudüs’tekiler
-üzerlerindeki baskılar iyice artsa da- bunlara maruz kalmıyor. Ama geçtiğimiz
yıllarda Suriye’deki Filistinlilerin çoğu da Esed rejiminin bombardımanı ve ablukası
altında yaşadı, mülteci kamplarının ve yaşadıkları mahallelerin birçoğu yerle
bir edildi, hatta binlercesi hayatını kaybetti. 1970’lerin ikinci yarısı ve
1980’lerde de Lübnan’daki Filistinliler benzer bir kaderi paylaşmıştı. Yine </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">geçmişte
özellikle İkinci İstifada yıllarında Batı Şerialılar, Gazzelilerle birlikte,
abluka ve bombardımana maruz kalmıştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu
son Gazze’deki soykırıma kadar -1948 ve 1967’deki etnik temizlik hariç- İsrail
doğrudan Filistinlileri öldürmek yerine hayatlarını çekilmez kılarak ‘gönüllü’
olarak terke zorlamaya veyahut direniş ruhunu yok edip tamamen kendisine boyun
eğdirmeye çalışıyordu. Bunun için en fazla ekonomik ve psikolojik harp
yöntemlerini kullanıyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gazze’ye
yönelik 16 yıldır devam eden abluka da bunun bir parçasıydı. İşgal ve abluka
altında Filistin’deki hayatı anlatmak bir röportaja sığmaz. <span style="color: red;">“Filistinlilerin Gündelik Hayatı” başlıklı 4 oturumluk
seminerimi BİSAV TV YouTube kanalından izleyebilirsiniz.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Şunu
belirtmekle yetineyim. 1948 ve 1967 acı tecrübelerini yaşayan Filistinliler,
İsrail işgali altında ne yaşarlarsa yaşasınlar -<span style="color: red;">hayat
kalitesinin iyice düşmesi, bütün malını mülkünü yitirmek, hatta</span> ölüm
pahasına- topraklarını terk etmemek için aktif veya pasif muazzam bir direniş
gösteriyorlar. Direnemeyenleri de kınamamak gerekir; çünkü İsrail’in uyguladığı
yıldırma taktiklerine tahammül edebilmek her yiğidin harcı değildir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İlk Siyonistler Protestan
Hristiyanlardır<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail, ABD’nin şımarık çocuğudur,
Batılıların bölgesel hedeflerine ulaşmak için kullandıkları bir araçtır. Ama
Almanya gibi soykırımın faili ve geçmişi kirli ülkeleri bir kenara bırakırsak,
İsrail’i kuran ve bugüne kadar hayatta kalmasını sağlayan, aslında Protestan
aklı, parası ve gücüdür. İlk Siyonistler de Yahudiler değil, Protestan
Hristiyanlardır. Yahudi Siyonizmi Hristiyan Siyonizminden on yıllar sonra
ortaya çıkmıştır. Bugün de ABD’de -kahir ekseriyeti Cumhuriyetçileri
destekleyen- Evanjelik Hristiyanlar Yahudilerden daha fazla İsrailcidir.
Amerikan Yahudilerinin birçoğu İsrail’i eleştirirken Evanjelik Hristiyanlar kayıtsız
şartsız destek vermektedir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail’in kurucuları dönemin büyük gücüne
sırtını dayamayı dış politikanın temel ilkesi haline getirmiştir. ABD siyasi,
askeri ve iktisadi desteğin yanı sıra BM Güvenlik Konseyi’nde aleyhte
kararlarda veto kartını kullanarak diplomatik olarak da İsrail’i koruma altına
almış, işlediği bütün suçların cezasız kalmasını sağlamıştır. On yıllardır
ABD’nin açık ara en çok maddi yardımda bulunduğu ülkedir. İkinci Dünya
Savaşı’ndan bu yana dünyada hiçbir devlet İsrail kadar çok dış yardım
almamıştır desem herhalde yanlış olmaz. Bu arada İsrail ABD için sadece bir dış
politika değil, aynı zamanda bir iç politika meselesidir. İsrail lobisi
Amerikan iç siyasetinde önemli bir güçtür, kolay kolay hiçbir Amerikalı
siyasetçi onları göz ardı edemez ve hilafına hareket edemez. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Kısaca ABD ile İsrail
arasında simbiyotik bir ilişki biçimi vardır. Öte yandan Siyonizmin gücünü
tamamen dış himayeye de bağlamamak gerekir. Siyonist önderler kendi davaları
için uzun yıllar boyunca sistematik bir şekilde var güçleriyle çalışmışlardır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Batı’daki boykotlar İsrail için büyük
tehdit<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İsrail, imajına zannettiğimizden çok
daha fazla önem verir. Kurduğu propaganda tekeliyle kendisi hakkında ürettiği
hikâyeyi dünyaya yayar. Bu propaganda tekelinin özellikle Batı’da kırılmasını
ve psikolojik savaşta inandırıcılığını yitirmeyi sindiremez. <span style="color: red;">İsrail kanalı <i>i24</i>’u izlerken analistlerin bu noktadaki
rahatsızlıklarını her sefer yakinen görüyorum.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Geçtiğimiz yıllarda İsrail’in ilan
ettiği bir numaralı milli güvenlik tehdidi, 2005’te kurulan ve Batı’da giderek
yayılan BDS (Boykot, Tecrit ve Yaptırım) hareketiydi. Onları HAMAS’ın roketlerinden
daha tehlikeli görüyor. Donald Trump bu hareketi antisemitist diye yasaklamıştı;
ama ABD’de hala etkililer. İsrail, BDS üyelerini Yahudi bile olsa ülkeye sokmuyor.
Kısaca İsrail kendisini boykot ve tecrit eden ve yaptırım uygulamaya çalışan her
hareketten rahatsız. Bu arada size tavsiyem, Gazze’de savaş bittikten sonra da
İslam dünyasının düştüğü mevcut halde doğrudan payı olan İsrail’i ve
destekçilerini boykota devam edin. Altımızı oyan devletlere mecbur ve mahkûm
olmamalıyız. <span style="color: red;">Boykotun diğer boyutu da onlarınkinden
daha kaliteli mallar üretmek olmalı; yani alternatiflerini de insanlara
sunabilmeliyiz. Ve bu vesileyle tüketim toplumu olmayı bırakıp üretim toplumuna
geçmeyi hedeflemeliyiz. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Batı’da mitingler ve eylemler
bizdekinden çok daha profesyonelce, yaratıcı ve süreklilik içinde yürütülüyor.
Biraz oraları örnek almamız lazım. <span style="color: red;">Miting deyince, üç-beş
tanesine katılıp, saatlerce boş boş slogan atıp rahatlamış şekilde eve dönmeyi
kastetmiyorum. Mitinglere giderken yanınıza Filistin veya İsrail’le ilgili bir
kitap alıp okuyun veya kulağınıza kulaklık takıp bu konuların anlatıldığı
videoları izleyin. Bilgimiz, en büyük davamız dediğimiz Filistin konusunda bile
o kadar az ki... Bilgi ile eylemi eş zamanlı yürütmeliyiz; bilgisiz eylem de,
eylemsiz bilgi de bir problemdir. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Sosyal medyaya gelince
Filistin’i destekleyen yayınlar yapmak önemli olmakla birlikte tek başına
yeterli değil. İsrail’in bitmez tükenmez yalanlarını deşifre edici yayınlar
yapmak da çok önemli. Bunun için de yine bilgi gerekiyor. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><br /></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-26610713326778080712023-11-26T23:08:00.000-08:002023-11-28T22:55:24.508-08:00L.CERRAR: “HER FİLİSTİNLİ TOPRAĞINI KAYBETME, BİR BAŞKA ÜLKEDE YERSİZ YURTSUZ KALMA KORKUSUYLA YAŞAR”<p> </p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">LEYLA CERRAR: “HER FİLİSTİNLİ TOPRAĞINI
KAYBETME, BİR BAŞKA ÜLKEDE YERSİZ YURTSUZ KALMA KORKUSUYLA YAŞAR”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">16 Ekim 2023, İstanbul<o:p></o:p></span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Röportajı yapan: Zahide Tuba Kor</span></b></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Röportajı tercüme eden: Yasemen Toruloğlu</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe </span><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><b><br /></b></span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><b>Leyla Cerrar</b>, Batı Şeria’nın
kuzeyindeki Cenin şehrinde dünyaya geldi. Röportajda da okuyacağınız üzere çocukluktan
itibaren İsrail işgalini yaşadı. Mücadeleci, eğitimli ve köklü bir Filistinli aileden
geliyor. İsrail’in emrine direnen babası tutuklanma ihtimali karşısında Filistin’den
ayrılmak zorunda kaldı ve Leyla Hanım küçücük yaştan itibaren babasız büyüdü. Kendisi
de dahil bütün kardeşleri İsrail hapishanelerine girip çıktı. Şam Üniversitesi
Psikoloji bölümü mezunu. Gençliğinde direniş örgütlerinden Filistin Halk
Kurtuluş Cephesi’ne katıldı. Çok uzun yıllar BM çatısı altında Filistinli
mültecilere yardım programlarında görev aldı. Suriye’deki savaş yıllarını, kendi
hayatını tehlikeye atma pahasına, hem Filistinli mültecilere hem de
Suriyelilere yardım götürerek geçirdi. Emekli olunca Türkiye’ye yerleşti ve ülkemizdeki
savaş mağduru mültecilere psikolojik destek ve başka türlü yardımlar için sürekli
koşturuyor. Geçtiğimiz aylarda maalesef ki Hataylı depremzede bir Türk
tarafından iş kurup yatırım yapma vaadiyle dolandırıldı; hayat güvencesi olan on
binlerce dolarlık emeklilik ikramiyesini kaptırmanın şokunu ve üzüntüsünü yaşıyor.</span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu röportajda Ceninli bir ailenin hikâyesi
üzerinden İsrail işgali altında yaşamanın ne demek olduğunu çok farklı
boyutlarıyla öğreneceksiniz. Röportajı, Gazze savaşının başlarında yaptığımı,
ama maalesef yoğun programlarım yüzünden yayınlayamadığımı bir not olarak
düşeyim. Röportajı yayınladığım bugünlerde ise İsrail Cenin’e büyük bir saldırı
başlatmış bulunuyor. <o:p></o:p></span></i></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><br /></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İsrail’in 1967’de Batı Şeria’yı
işgalini hatırlıyor musunuz? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet, hatırlıyorum. Biz 1948’de
İsrail’le sınır şehirlerinden birine dönüşen Cenin’de yaşıyorduk. Şehrimiz İsrail’in
kontrolüne geçen Hayfa ve Nasıra’ya da yakındı. Hayfa ile aramızda sadece 27
kilometre vardı. Batı Şeria 1967’ye kadar Ürdün yönetimi altında kaldığı için bizim
Ürdün vatandaşlığımız ve pasaportumuz vardı. Gazze ise Mısır’ın yönetimindeydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">1948-1967 arasında Cenin’e bağlı
köylerin yarısı Ürdün yönetiminde, diğer yarısı İsrail işgali altında kaldı. 1967’deki
Haziran Savaşı’nda İsrail Batı Şeria’yı, Doğu Kudüs’ü, Ürdün’ün bir kısmını, Gazze’yi
ve Sina’yı işgal etti. İşgal altında öyle zorluklar ve zulümler çektik ki tasviri
mümkün değil. Sürekli tutuklamalar, bastırma, sokağa çıkma yasakları, şehir
dışına ya da ülke dışına çıkma yasakları vardı. Tek çıkış noktamız karayoluyla Ürdün’e
geçişti. Ürdün pasaportu taşımamız bir avantajdı. Bu sayede Batı Şeria’daki
erkek nüfusun çoğunluğu Körfez ülkelerinde çalışıp ailelerine para yolluyordu. Gazze’dekilere
ise seyahat belgesini Mısır verdiğinden birçok ülkeye girişleri yasaktı. Yüzölçümü
küçük ama yoğun bir nüfus barındıran Gazze, İsrail işgali altında bizden çok
daha fazla zorluk çekti.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Daha somut örnekler verebilir misiniz? Mesela
işgal altında sizin ve yakınlarınızın başlarına neler geldi? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kendi ailemle başlayayım. Mesela -Allah
rahmet eylesin- babam, işgalden bir sene sonra 1968’de çok büyük baskılara
maruz kaldı. Cenin şehrinin postane müdürüydü; babamdan direnişçilerin bütün
telefon konuşmalarının kayıtlarını teslim etmesini istediler. O dönemde gelişmiş
iletişim cihazları, cep telefonları yoktu; telefon da sınırlı şartlarda
kullanılabiliyordu. Babam tabii ki işgalcinin isteklerini kabul etmedi. Ama baskılara
direndiği için hapse atılabilirdi, mecburen bir gece vakti Ürdün’e kaçtı. Biz o
zaman küçücüktük; babamın neden bizi terk ettiğini anlayamamıştık. Babam
Ürdün’den Birleşik Arap Emirlikleri’ne geçti ve orada çalıştı. Ömrünün sonuna
kadar bir daha Filistin’e geri dönemedi, babasız kaldık.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">En büyük ağabeyim Usame (Allah rahmet
eylesin), 1969’da İsrail tarafından hapse atıldı. 16-17 yaşında Amman’da
Filistin direnişine katılmıştı; arkadaşlarıyla birlikte Ürdün’den işgal
altındaki Filistin topraklarına fedai saldırıları düzenliyordu. Çatışmalara
girdiği Ürdün-Filistin sınırındaki ormanlık arazide bir seferinde ayaklarından
ve kafasından vurularak yaralanmış. İsrail askerleri çatışma alanından onu alıp
götürmüş; bir sene boyunca İsrail tarafında tedavi görmüş ve biz bu süreçte
kendisinden hiç haber alamadık. Şehit düştüğünü zannediyorduk. Annem Ürdün’e
gidip Filistin kamplarındaki direnişçilere sordu. Ağabeyimin çatışmaya
gittiğini ve geri dönmediğini, hakkında başka bir şey bilmediklerini söylediler.
Ama annem ümidini hiç kaybetmedi ve İsrail hapishanelerinde onu aramaya devam
etti. En sonunda el-Halil’deki bir hapishanede olduğunu öğrendi. Biz o zaman
küçüktük. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ağabeyinize ne zaman kavuştunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">1969’da tutuklandı, esir takası sayesinde
1985’te hapisten çıktı. Üç kez müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Yani ölene
kadar hapiste kalacaktı. Ama Filistin gerillaların Nevras Operasyonu sayesinde
serbest kaldı. Kardeşim 16 yıl hapis yattığından çok hastalanmıştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hapishanedeyken liseyi ve Birzeit
Üniversitesi Dil Fakültesini bitirdi. Yine hapishanede İngilizce, İbranice, Fransızca,
Almanca ve Rusça öğrenmişti. Hapisten çıktıktan sonra Filistin Kurtuluş Örgütü’nün
Lübnan ve Amman’daki merkezlerinde görev aldı ve generalliğe kadar yükseldi. 8
sene önce kanserden vefat etti. Kansere yakalanma sebebi, hapse atılmadan önce
kafasına isabet eden ve çıkarılamayan kurşunmuş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Üç kez müebbet hapis cezasına
çarptırıldığına göre ağabeyiniz İsrail askerlerini öldürmüş olmalı…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İsrail askerleriyle savaştığından
onları öldürmüş veya yaralamış, ama sivilleri değil. Askerlerini öldürdüğü için
ona kin besliyorlardı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hapisteyken Uluslararası Kızılhaç
Örgütü aracılığıyla ağabeyime para ve kitap gönderiyorduk. Bizden sürekli kitap
istiyordu. Her ay ziyaret ediyorduk. Ama sık sık bir hapishaneden diğerine
naklediyorlardı. Askalan (Aşkelon), Bi’rüssebi (Beerşeba), el-Halil, Eylat ve
hatırlayamadığım başka yerlerde de hapis yattı. Bir sürü hapishane değiştirdi. Ne
zaman ziyaretine gitsek bize diyorlardı ki onu şu hapishaneye yolladık; biz de dedikleri
yere gidiyorduk. Allah rahmet eylesin annemle beraber sabah saat 3-4 gibi
kalkar, diğer esirlerin yakınlarıyla birlikte Kızılhaç’ın otobüsüne binerdik.
1985’teki esir takasına kadar hayatımız her ay hep bu şekilde devam etti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Biz iyi bir aileye mensuptuk, vatanseverdik.
Bir okulun müdürü olan annemin terbiyesinden geçmiştik. Annem mücadeleci ve
mümin bir kadındı. Filistin mücadelesine gönülden inanırdı. Bizi de öyle
eğitti. Kardeşlerimin hepsi, lise ve üniversitede okurken defalarca
tutuklandılar, İsrail hapishanelerine girdiler. Erkek kardeşlerimden Main iki
sene, Mehdi aylarca tutuklu kaldı. Abdullah da evimize baskına gelen işgal
güçlerine direnirken tutuklandı. Kardeşlerim her baskında işgal güçlerine engel
olmaya çalışır; “Yasal izniniz olmadan evimize giremezsiniz, yaptığınız uluslararası
hukuka ve sözleşmelere aykırı” diyerek direnirlerdi. Sürekli işgal güçleri eliyle
sıkıntı çekerdik. Hatta ben de Ramle’de 2 ay hapis yattım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Siz neden hapis yattınız? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ağabeyim Main’in Filistinli örgütlerle
bağı vardı. Ben ondan daha küçüktüm ama en yakın dostu ve sır ortağıydım. Onun
Filistinli direnişçilerle olduğunu itiraf etmem için beni de sorguladılar. Bir
şey bilmediğimi söylesem de inanmayıp iki ay boyunca sorgulamaya devam ettiler.
Hiçbir şey söylemeyince sonunda mecburen saldılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ama o iki ay boyunca İsrail
hapishanelerindeki zulmü kendi gözlerimle gördüm; kadın mahkûmların
yaşadıklarına, müebbet hapis cezasına çarptırılanların, işkence görenlerin
haline şahit oldum. Bunlar arasında benim ailem ve akrabalarım da vardı. Mesela
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi mensubu dayımın oğlu müebbet hapis cezasına
çarptırıldı. Teyzemin de bütün oğulları tutuklandı. Üniversitede, sokakta, her
yerde işgal kuvvetleri gençleri Filistin direniş hareketlerine destek veriyor
gerekçesiyle tutukluyordu. Komşularımızın çocuklarını da alıp gidiyorlardı. Filistin
halkı sürekli cezalandırılıyordu. Bu arada tutuklanmamız için illa bir şey
yapmamız da gerekmiyordu; sebepsiz yere evlere baskın yapıp aile fertlerini
götürüp gidiyorlardı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mesela evde ağabeylerimle oturuyorduk;
bir anda askerler kapıyı kırıp evimizin salonuna kadar ayakkabılarıyla daldılar.
Ağabeylerim onlara “Bu şekilde içeri giremezsiniz, evde hanımlar var, üst başları
uygun olmayabilir, buna hakkınız yok” dedikleri için önce kadın-erkek demeden hepimizi
darp edip sonra da ağabeylerimi tutuklayıp götürdüler. Her seferinde kefalet
ödeyerek onları hapisten çıkartıyorduk. Aynısı komşularımızın da başına
geliyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İkinci İntifada sırasında işgal
kuvvetleri, ailemi evimizden zorla çıkarttı ve biraz yüksekte olduğundan bizim
evi direniş kuvvetlerini gözlem ve takip etmek için bir askeri kışla gibi
kullandı. Annem o sırada yatalaktı, bir odada tek başına kalakaldı. Erkek
kardeşim “Bırakın yatalak annemi alıp çıkayım” diye ısrar etmesine rağmen izin
vermemişler. Üç gün boyunca annemi aç bıraktılar; arada yemesi için üzerine
kuru ekmek parçaları atmışlar sadece. Kardeşlerim, işgal kuvveleri evden ayrıldığında,
annemi tuvaletini de yapmak zorunda kaldığı yatağında pislik içerisinde ve artık
neredeyse son nefesini verecek halde bulmuşlar. Bu manzaraya dayanması çok zor.
İşgal ve işgalci işte böyle bir şey. Onların kimseye merhameti yok. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Filistin halkı on yıllardır acının da,
işkencenin de her türlüsünü yaşadı. Her gün istisnasız bombalamalar,
tutuklamaklar, işkenceler, öldürmeler devam etti. Hala da bitmiş değil. Ben
Cenin’i ne zaman ziyaret etsem aynı şeylere tekrar tekrar şahit oluyorum. Filistinli
insanları balık gibi avlamak onlar için adeta bir eğlence. Yolda yürüyen insanların
üzerine keyfi ateş açıp sebepsiz yere öldürüyorlar. Filistin halkının yaşadığı
zorlukların derecesini varın siz düşünün. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bütün bu yaşananlar sizin hayatınızı, duygu
ve düşüncelerinizi nasıl etkiledi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yaşanan zorlukların şiddeti ve vahameti
insanımızı daha güçlü kıldı. Vatan toprağına bizi daha çok bağladı. Annem hep “Arap
ülkeleri de dahil başka diyarlarda yersiz yurtsuz olacağımıza kendi
toprağımızda acı çekelim ve ölelim” derdi. Çünkü Arap rejimleri bize asla acımazdı.
Hiçbiri Filistinlilerin iyi durumda olmasını, demokratik bir idareyle
yönetilmesini istemezdi. Bilerek veya bilmeyerek İsrail’e yardım eden, işgalcinin
bize yaptığı zulmü artırmasını sağlayan bir sürü Arap ülkesi oldu. Biz de buna
karşılık bir yandan vatanımıza daha fazla bağlandık, diğer yandan eğitime ve ilme
sarıldık. Kendi kendimize biz okumak zorundayız, üniversite diploması alıp
kendi ayaklarımız üzerinde durmalıyız diyorduk. Çünkü her Filistinli toprağını
kaybetme, bir başka ülkede yersiz yurtsuz kalma korkusuyla yaşar. Bu zorluklar
karşısında elimizde eğitim gibi bir silah olmak zorundaydı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İşte tüm bu zorluklar neslimizi daha da
güçlü kıldı. Yeni nesil ölümden korkmuyor; vatanına, toprağına, milletine
inanıyor; haklarının peşinden gidiyor. Siyonist yapı tam bir gaspçıdır. Planlı
bir şekilde dünyanın dört bir yanından gelip toprağımızı gasp ettiler ve içimize
girdiler. Onlar Arap topraklarının orta yerinde eğreti duran bir topluluk. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İsrail askerleri size nasıl davranıyordu?
Filistinli algıları nasıldı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İsrail askerleriyle sürekli muhataptık.
Kullanmak zorunda olduğumuz köprülerden ve yollardan tutun başvurmamız gereken
devlet dairelerine kadar her yerde karşılaşıyorduk. İsrail işgal ordusu ve ona
bağlı istihbarat servisleri Filistin’in her yerine sızmıştı. Gençleri ve halkı
sürekli takip ediyorlardı. İsrail askerleri küçük yaştan itibaren Filistinlilere
karşı kin ve nefretle yetiştirilmişti; bizi yok edilmesi gereken bir virüs gibi
görüyorlardı. Bizi öldürmeye hakları olduğunu düşünüyor, bir Filistinli ya da
Müslüman öldürdükleri takdirde cennete gireceklerine inanıyorlardı. Keza onlara
göre Filistin, Allah tarafından kendilerine vaat edilmiş kutsal topraklardı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">1994’te Filistin Özerk Yönetimi kurulana
kadar tamamen işgal altındaydınız. O dönem devlet dairelerinde, okullarda ve
günlük hayatta size muamele nasıldı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">1967’den sonra bütün devlet daireleri
İsrail’in yönetimine geçti. Ehliyet alımı gibi resmi işlemler İsrailli yetkililerin
kontrolünde gerçekleşiyordu İsrail’le en yakın ve doğrudan temasımız
belediyeler üzerindendi. Bir de herhangi bir yere gitmek istediğimizde seyahat
izni alma mecburiyeti yüzünden muhatap oluyorduk. Biz Batı Şerialılar 1948-1967
arası Ürdün yönetimi altındayken Ürdün müfredatına göre eğitim almıştık. İsrail
işgalden sonra okul müfredatımıza karıştı, istediklerini ekleyip çıkardı. Her
şey aslında bir bakıma İsrail’in kontrolü altındaydı. En çok müdahaleleri
Ürdün’e geçişlerdeydi. Ürdün üzerinden çıkıp girmek istediğimizde önce İsrail
istihbaratının onaylaması ve yazılı izin vermesi gerekiyordu. Düşünün, vatanımıza
giriş-çıkışımız ve seyahat edebilmemiz hep İsrail kontrolündeydi. Hepimiz
İsrail’in bize verdiği kimliği taşımak zorundaydık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Eğer Filistin direnişiyle alakalıysanız
veya İsrail’e muhalifseniz asla seyahat izni alamazdınız; dolayısıyla ülkeden
çıkamaz, çıktıysanız geri giremezdiniz. Ehliyet alamazdınız. Bütün medeni
haklarınızdan mahrum bırakılırdınız. Yoksa hemen sizi tutuklarlardı, hatta evinize
el koyarlardı. Mesela bir Filistinli genç, herhangi bir fedai eylemine giriştiyse
hemen ailesi evinden çıkartılır, evin üzerine kocaman kırmızı bir X işareti
konur ve üzerinde “İçeriye askerî yönetimin izni olmadan giriş yasaktır” yazılı
bir uyarı eklenirdi. Cenin’deki evlerin birçoğuna bu şekilde el kondu. Tabii Filistin’in
her yerinde durum benzerdi. Arazilere de el kondu. Mesela işgalin başlarında
yurtdışında çalışanlar eğer ki bütün aile fertlerini yanlarında götürmüşse ve
evleri boşsa İsrail evlerini ve arazilerini gasp etti. Bu yüzden insanlar, mülklerini
bir an olsun boş bırakamadı; ne kadar zorluk yaşarlarsa yaşasınlar, ne
çekerlerse çeksinler topraklarına ve vatanına dört elle sarıldılar. Annem de
sahip olduğumuz mülkleri İsrail’e kaptırmamak için babam ülkeyi terk etmek
zorunda kaldığında onunla birlikte gidemedi. 1990’larda Oslo süreciyle Filistin
Özerk Yönetimi kuruluncaya kadar bu şekilde yaşadık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki, Filistin Özerk Yönetimi’nin
kurulmasıyla neler değişti?</span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">1994’ten sonra anlaşmalara tâbi olarak resmi
kurumlar ile Filistin pasaportu ve seyahat belgesi gibi işlemler Filistin
otoritesine devredilse de her alanda İsrail’in denetimi devam etti. İrtibat
Bürosu adlı birimler kuruldu; bu, İsrail’in her şeye müdahil olacağı anlamına
geliyordu. Filistin yönetiminin yetki alanı sınırlı ve basitti. Yine de biz ilk
başlarda işgalden kurtulduğumuzu zannettik. Artık Filistin’in kurumları ve
devlet daireleri vardı. Yaser Arafat o dönemde hayatta ve yönetimin başındaydı.
HAMAS ile işgal güçleri arasında ilk çatışmalar başlayınca İsrail Filistin
yönetimine ait tüm kurumları yıktı ve bütün ilişkileri kesti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu, 2002 yılında yaşandı, öyle değil
mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet. Bu olaylar ve Cenin’deki şiddetli
çatışmalar 2002-2003’te yaşandı. Filistin yönetimi, İsrail’in o dönem Cenin’de yaptığı
yıkımı üzerinden yirmi yıl geçtiği halde hala yeniden inşa edebilmiş değil; çünkü
yıkılanları inşa yetkisi yok. İsrail ordusunun istediği zaman Filistin
yönetimindeki topraklara girip istediği genci tutuklamaya veya öldürmeye,
istediği kişinin evine el koyup yıkmaya yetkisi var. Filistin yönetiminin ise
bu durum karşısında hiçbir yetkisi yok. Filistin yönetiminde çalışan devlet
memurları ve polisler, Oslo Anlaşması dahilinde maaşlarını alıyorlar; işgale
karşı herhangi bir eylemde bulunmaları yasak. Bulundukları konumlar ellerinden
gitmesin diye İsrail devletine karşı sessiz bir dost gibi davranıyorlar. Onlar
da -tıpkı işgal güçlerinin yaptığı gibi- ister HAMAS’lı olsun isterse olmasın
aktif gençleri tutukluyorlar. Aslen İsrail-ABD-Batı üretimi ve Oslo
Anlaşmalarının bir ürünü olan mevcut yönetim, İsrail nasıl istiyorsa öyle
davranmaktan başka bir şey yapmıyor maalesef. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yaser Arafat’ın yönetimi de Mahmud
Abbas’ınkine benzer miydi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yaser Arafat, Oslo Anlaşmalarına imza
koydu ama onun aşılmasına müsaade etmediği kırmızı çizgileri vardı. İsrail de
bunun farkındaydı; önce onu karargâhında kuşatıp kıstırdı, ardından zehirleyip
yerine Mahmud Abbas’ı geçirdi. Geçmişte hep Arap ülkelerinde yaşamış Abbas, bir
savaşçı değildi; maddi ayrıcalıkları ve imkanları vardı, devrimle alakası da yoktu.
Kendisinden beklenen görevi yerine getirdi. Kendisi savaş ve direniş istemiyor.
ABD, İsrail ve Arap ülkelerinin kendisinden beklediği rolü oynuyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Tekrar aile hikâyenize dönelim. Siz küçükken
babanız Filistin’i bırakıp gitmek zorunda kaldı. Babasız kalınca hayatınız
nasıl değişti? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gerçekten çok zordu. Çünkü biz
kalabalık bir aileydik. 6 erkek, 2 kız kardeştik. Annem bize hem annelik hem
babalık yapmak zorunda kaldı, her şeyden o sorumluydu. Annem, Ürdün’ün başkenti
Amman’da direniş kamplarında yaşayan ağabeyim Usame’yi her ay ziyarete gidiyordu.
Ağabeyim tutuklandıktan sonra bu sefer her ay hapishanede ziyaretine gitmeye
başladı. Tabii annemin annesi de bize yardım ediyordu; bazen ninemde, bazen
kendi evimizde kalıyorduk. Babam BAE’de çalışmaya başlamıştı ve ağabeylerimi
okutuyordu. Ailemde herkes liseyi bitirir bitirmez hemen üniversiteye devam etti.
Ağabeyim Mazin üniversite için Ürdün’e, Fehd de Mısır’a gitti; onları babam
okuttu. Sonra onlar mezun olup işe girince biz küçük kardeşlerini okutmaya
başladılar. Her büyük kardeş, bir ya da iki küçük kardeşin sorumluluğunu alıyor
ve onu üniversiteye gönderiyordu. Kardeşim Abdullah dışında hepimiz Filistin
dışında üniversiteyi bitirdik. Ben Suriye’de Şam Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunuyum.
Mehdi, Belarus/Minsk’te makine mühendisliği okudu. Kız kardeşim Muna Halep
Üniversitesi’nde diş hekimliğinden mezun oldu. Hepimiz birbirimize yardım ettik;
çünkü babam yaşlandı ve Ürdün’e yerleşti. Kısaca bizim için hayat gerçekten zordu.
Bu arada komşularımızın, akrabalarımızın da benzer hikâyeleri var; hatta
bazılarının hayatı bizimkinden çok daha zordu. Bizimki yine en iyilerden bir
tanesi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">[Leyla Hanım’dan daha evvel ailesinin hikâyesini
uzun uzun dinlemiştim. Bana anlattıklarından bir kısmını eklemek istiyorum.
Makine mühendisi ağabeyi Ramallah’ta bir şirkette çalışıyor; her fırsatta Kudüs’e
gidip murabıtlara destek veriyor. Dubai’de yaşayan ABD’den doktoralı diğer
ağabeyi, on yıllarca çeşitli bankaların müdürlüğünü yürütmüş ve en son Dubai’de
Bankalardan Sorumlu Müsteşar olarak görev yapmış ve özel üniversitelerde dersler
vermiş. Suudi Arabistan’da 40-50 seneye yakın Tarım Bakanlığında çalışmış diğer
ağabeyi şu an Ürdün’de yaşıyor ve emekliliğini ressamlıkla geçiriyor. Kalp
hastalığından vefat eden diğer ağabeyi, Mısır’da Arap Edebiyatı doktorası yapmış,
Libya’nın başkenti Trablus’taki üniversitede dersler vermiş; ardından Ürdün’de UNRWA
ofisinde çalışmış. Şair ve dilbilimci olan bu ağabeyinin yazdığı Arapça dilbilgisi
kitapları halen Ürdün’deki bazı okullarda ders kitabı olarak okutuluyor. Diğer erkek
kardeşi, iktisat mezunu olup Cenin’de -Osmanlı döneminden kalma tarihî- aile
evinde oturuyor. Cenin Belediyesi İtfaiye Müdürlüğünden emekli olmuş ve her
fırsatta Mescid-i Aksa’da namaz kılıp murabıtlara destek olmaya gidiyor. Kız
kardeşi ise ABD’de diş hekimliği yapmış ve emekli olmuş. Gördüğünüz üzere Leyla
Hanım’ın her kardeşi ve -burada yazmadığım- her çocuğu farklı bir ülkede yaşıyor.
Birçok Filistinli aile bu şekilde dünyaya dağılmış bir şekilde ve oradan oraya defalarca
göçerek yaşamakta ve hayatta kalmaktadır.]<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Siz Filistin, Ürdün, Suriye ve
Türkiye’de yaşadınız. Bize Filistin’de yaşamak ile Türkiye ya da başka bir
ülkede yaşamak arasındaki farkı anlatır mısınız? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Filistin’de hayat gerçekten çok zor.
Bugün hala Filistin’de yaşayan kardeşlerimin Ürdün’e gitmeye kalkışmaları adeta
bir işkenceye dönüyor. Mesela çocukları yurtdışında veya yurtiçinde okuyanlar,
eğer işgale karşı eyleme veya Gazze’ye destek protestosuna katıldılarsa, tutuklanıyorlar
ya da üniversitede okumaları engelleniyor. Filistin’dekiler, özellikle içeride bir
yerden bir yere gitmek istediğinde veya eğitim konusunda yahut yurtdışına gitmek
istediğinde büyük eziyetlere maruz kalıyorlar. Ama ne yaşarlarsa yaşasınlar
sabrediyorlar ve “Biz son nefesimize kadar, kıyamet gününe kadar bu toprakların
murabıtları, koruyucuları olacağız” diyorlar. Allah bize bunu emretti diye
düşünüyor ve bu iman gücüne sarılıyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ramallah’ta, Kudüs’te, Cenin’de yaşayan
kardeşlerim ve akrabalarım var; onlarla kendiniz röportaj yaparsanız size her
gün ne eziyetler çektiklerini daha ayrıntılı anlatabilirler. Mesela Birzeit
Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi olan yazar ve mütefekkir amcam Dr. Bessam Carrar ve
ailesi sık sık gözaltına alınıyor; bir yerden bir yere gitmeleri sürekli engelleniyor.
Ramallah’ta makine mühendis olan ağabeyim, yaşlı olmasına rağmen, türlü türlü
zulümlere maruz kalıyor. Cenin’deki kardeşlerimi ziyaret etmek istese yol boyunca
kelle koltukta gidiyor. Biliyorsunuz, yol boyu işgalci yerleşimciler var; her
an durdurup sebepsiz yere saldırıyor, kadın-erkek fark etmez öldürebiliyorlar. Dolayısıyla
biz bir yerden bir yere gitmeye korkuyoruz; her an bir işgalci gelip sebepsiz
yere tutuklayabilir, vurup öldürebilir veya yaralayabilir diye. Biz her an
işkencenin her türlüsüne hazırlıklı olarak yaşamak zorundayız. İşte biz
Filistinlilerin vatanımızdaki gündelik hayatı böyle.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ben liseyi bitirdikten sonra Suriye’ye
Şam Üniversitesi’nde okumaya gittim ve orada Gazzeli olan eşimle evlenip üç
çocuğumu büyüttüm. Suriye’de hayat, Filistin’dekinden çok daha iyiydi. Ama 2011’de
Suriye’de savaş başlayınca durum tamamen değişti. Çatışmalar dindikten sonra da
hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Öyle ki Suriye’de yaşayamadım ve birkaç sene
evvel Türkiye’ye geldim. Suriye’de durumun ne kadar kötüleştiğini tahayyül dahi
edemezsiniz. Yokluğun her türlüsü yaşanır oldu. Savaş dinse bile elektriksizlik,
susuzluk, fakirlik had safhadaydı. Hiçbir şey kalmamıştı. İnsanlar her gün acı
içinde kıvranıyordu. Son zamanlara doğru artık her şey daha da zorlaştı. Hele
son dönemlerde işimi bir an önce bitirip gitmek için dua ediyordum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Sonunda Suriye’deki işimden emekli oldum;
ama Filistin’e geri dönemedim. Çünkü annem de, babam da artık yok. Erkek
kardeşlerimin her birinin kendi sıkıntıları olduğundan Filistin’e dönüp de
onlara yük olamazdım. Üstelik çocuklarım da Suriye’de savaş başlayınca farklı
ülkelere dağıldılar; artık Filistin’den çok uzaktalar. Onların yanına Avrupa’ya
da gidemezdim. Çünkü Ürdün pasaportum olduğu için bana Avrupa ülkeleri vize ya
da oturum vermiyor. Eşim Gazzeli olduğundan çocuklarım da Gazze kayıtlı olup
Filistin Yönetimi’nin pasaportunu taşıyorlar. Hal böyle olunca ben de yaşanabilir
bir ülke olan Türkiye’ye geldim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’deki hayatınıza gelelim. Vaktinizi
nasıl geçiriyorsunuz, neler yapıyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’de tek başıma olduğum için zorlanıyorum.
Ama burada hem Arap hem de Türk arkadaşların arasına karıştım. Türkçe öğrenmek
için dil kursuna gidiyorum. Türk halkıyla kaynaşmaya çalışıyorum. Evde boş
oturmak yerine bütün sosyal imkânları değerlendiriyor, ulaşabildiğim bütün Arap
derneklerinin ve kuruluşlarının düzenlediği faaliyetlere katılıp kendi mesleğim
ve becerilerim ölçüsünde özellikle zor durumdaki kadınlara yardım etmeye
çalışıyorum. Suriyeli ve Filistinli savaş mağduru kadınlara, hapishanelerde yatmışlara
gönüllü olarak psikolojik destek veriyorum. Mavi Kalem Derneği’nde de benzer
faaliyetleri sürdürüyorum. Suriye’de UNRWA çalışanı olarak on yıllar boyunca
Filistinli mültecilere destek olmuş, kadınların toplumsal ve bireysel
problemleriyle ilgilenmiştim. Benzer çalışmaları Türkiye’de de sürdürüyorum. Çünkü
burada da mülteci ve göçmen kadınlar çok zorluklar çekiyorlar. Türk toplumuyla
kaynaşamamaktan kaynaklı sıkıntıları oluyor; buna bir de karşılaşılan ırkçı
muameleler eklenince iş daha da sarpa sarıyor. Irkçılık ve ırkçılar tabiatı
gereği birbirini besler. Dolayısıyla ırkçılık sadece Türkler değil, bazen
yabancılar, hatta Araplar tarafından da yapılabiliyor. Bu da karşılıklı
tepkileri doğuruyor. Her toplumda ırkçılar dar bir kesimdir, keza kötü insanlar
da. İyiler her yerde kötülerden kat kat fazladır. Kötüyü görüp bütün bir topluma
mâl etmemek gerekir. Bunun için de toplumsal, bireysel ve kültürel bir bilince
ihtiyaç var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bir Filistinli yabancı olarak Türkiye’de
yaşadığınız bireysel zorluklar neler? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türk halkı biz Filistinlilere karşı
daha hoşgörülü ve merhametli; sayıca daha az olduğumuz için varlığımızı kabul
ediyorsunuz. Suriyeliler ise sayıca çok olduklarından onları kabullenmeme
toplumunuzda daha fazla. Şunu bilmenizi isterim: Suriyeliler ülkelerinden zorla
çıkarıldılar;<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Türkiye’ye kendi
istekleriyle değil, başka çareleri kalmadığı için geldiler. Biz ise kendi
isteğimizle buraya geldik. Irkçılığa bağlı yaşadığımız zorluklar var tabii. Yabancılara
karşı bu ırkçılık hiç mantıklı değil. Geçmişte milyonlarca Türk de Avrupa’ya
gitti ve orada aynı ırkçılığa maruz kaldı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bir Filistinli olarak Türkiye’ye geldim
ve bugüne kadar Türk devletinden tek kuruş para veya herhangi bir destek
almadım. Kendi birikmiş paramla buradan bir ev satın aldım, yatırım yaptım. Yurtdışındaki
çocuklarım da bana destek veriyor. Türkiye’ye yük olmadığım halde sırf
yabancıyım diye beni niçin reddediyorsunuz? Parasıyla Türkiye’ye gelip burada yatırım
yapan bir insana neden karşı çıkıyorsunuz? Devletler yatırımla ayakta kalır.
Mesela Singapur çok fakir bir ülkeyken dünyaya kapılarını açması ve dış yatırım
çekmesi sayesinde inanılmaz gelişti ve zenginleşti. AK Parti’nin ilk
dönemlerinde açık kapı politikası ile aldığınız dış yatırımlar sayesinde 2001
ekonomik krizinden toparlandınız ve iktisadi olarak büyük bir kalkınma yaşadınız.
Ben 1990’larda Türkiye’yi ziyaret ettiğimde harap haldeydi. Ulaşım ve iletişim araçlarınız,
ekonominiz, her şeyiniz çarpıcı bir şekilde gelişti, güçlendiniz. Bütün bunlar
dış yatırımlar sayesinde gerçekleşti. Dış yatırımların size getirisinin ne
kadar çok olduğunun farkında değilsiniz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bundan beş-altı yıl evvel Arap ve
yabancı yatırımcılar ülkenizde iş yapmak için can atıyordu. Herkes Türkiye’yi
yeryüzündeki cennet olarak görüyordu. İnsan gibi onurlu bir şekilde yaşamak isteyen
Türkiye’ye gitsin deniyordu. Ama maalesef bugün gelinen noktada pek çok yabancı
Türkiye’den bir an önce ayrılmak istiyor. Neden biliyor musunuz? Irkçılık
yüzünden. Türkiye’nin gelirine katkı sağlayıcı bir yatırımcı bile olsa
yabancıyı kabullenmeme durumunuz yüzünden. Bu sistemli, mantık dışı,
objektiflikten uzak reddediş hali, maalesef ki Türkiye’yi başta ekonominiz
olmak üzere her alanda çok olumsuz etkileyecek.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Şunu da eklemek istiyorum: Ülkenizde
yasadışı işler çevirip yabancıları sömürenlerin, kanunlarınızı bilmemelerini
istismar ederek yabancıları dolandıranların sayısı hiç az değil ve bunlar hak
ettikleri cezalara da çarptırılmıyor. Bunlara karşı bir yaptırım ya da
cezalandırma sistemi hayata geçirilmeli. Dolandırmayı engelleyici güçlü
kanunlarınız olsa bu kadar rahat hareket edemezler, hemen cezaya çarptırılırlardı.
Irkçı ve dolandırıcı insanlarınız böyle başıboş bırakılmaya devam eder ve
cezalandırılmazlarsa, yabancılar -başlarına bu tarz şeylerin gelme korkusuyla- ülkenizden
bir an önce ayrılmaya çalışacaklardır. Şu an durum maalesef böyle. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Son olarak, Gazze’de tanıdıklarınız,
akrabalarınız vardır; onlardan haber alabiliyor musunuz, ne durumdalar?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Akrabalarım ve BM görevlisi
arkadaşlarım var. Merhum eşimin bütün ailesi ve akrabaları Gazze’de. Çok
kalabalıklar. Onlarla hep iletişim içindeydim; ama son günlerde internet
bağlantısı kesildi. En son görüştüğümde “Bir yerden diğerine sığınarak hayatta
kalmaya çalışıyoruz, durumumuz çok kötü, yardım alabileceğimiz hiçbir yer yok,
bombardıman altında herkes ölümle yüz yüze” dediler. BM’nin Gazze’deki kadın
programının müdürü olan arkadaşımla görüştüm. Kendisi Gazze’nin lüks mahallesi
Rimel’de bir villada yaşıyordu; eşinin yüzme havuzu ve lokantası vardı. Her
şeyleri yerle bir oldu. İki torunu hayatını kaybetti, biri üç yaşındaydı. Oğlu
Fransa’da evliydi; ona torunumu bize gönder demişti, gönderdiler. O üç
yaşındaki kız torunu kendisiyle kalıyordu, bombardımanda öldü. Merhum eşimin
ailesinden kaç kişi hayatını kaybetti bilmiyorum; ama çok olduğuna eminim.
Çünkü bombardıman çok fena. Küçücük bir alan olan Gazze’de 2,3 milyon
Filistinlinin sığınabileceği hiçbir yer yok. Dolayısıyla bombalar her nereye
düşse Gazzelileri katlediyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Batı Şeria ve Kudüs’teki akrabalarınız
ne durumda?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ramallah’ta yaşayan akrabalarıma ne
durumdasınız diye sorduğumda her gün şehit verildiğini anlatıyorlar. Batı
Şeria’da her gün gençler Gazze’ye destek için gösteriye çıkıyor ve işgalciye
karşı mücadele yürütüyorlar. İsrail işgal güçleri ve Yahudi yerleşimciler de
her gün Filistinli gençleri vurup şehit ediyor. 3-4 gün evvel Batı Şeria’nın
Cenin, Tulkerim, Kalkilya ve Ramallah şehirlerinde 50 genç şehit düştü
demişlerdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: left;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-27770893550349533192023-11-16T09:14:00.000-08:002023-11-16T09:16:24.248-08:00Z.T.KOR: TUZ VE TAŞ ÜSTÜNDE: SURİYE’DE REJİM, SAVAŞ VE GÖÇ<p><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></b></p><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Tuz ve Taş Üstünde: Suriye’de
Rejim, Savaş ve Göç<o:p></o:p></span></b></p><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Küre Yayınları, İstanbul, Ekim
2023<o:p></o:p></span></b></p><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><u><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://kureyayinlari.com/Kitap/11322/tuz_ve_tas_ustunde"><span color="windowtext">https://kureyayinlari.com/Kitap/11322/tuz_ve_tas_ustunde</span></a>
<o:p></o:p></span></u></p><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguVv6m-cicKNYwDQbeIVX6bxkBtE0taCqxMI4QHZuvpoz_qf087JvFi5PRkrdcLUMgy9gm6e8ozuy6XaH0PJ6SZ63YV7ZKRfqQ3YPtj8sDF08Ze6cvUIKRgpcIuk7dxLCiRQ_i5stMPlTMvdqH2YoDxtISu-eEvmqVrJBsj-zR4YE26nBNx-YmJzMSPZ3V/s1000/tuz_ve_tas_ustunde_11322_Front.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="608" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguVv6m-cicKNYwDQbeIVX6bxkBtE0taCqxMI4QHZuvpoz_qf087JvFi5PRkrdcLUMgy9gm6e8ozuy6XaH0PJ6SZ63YV7ZKRfqQ3YPtj8sDF08Ze6cvUIKRgpcIuk7dxLCiRQ_i5stMPlTMvdqH2YoDxtISu-eEvmqVrJBsj-zR4YE26nBNx-YmJzMSPZ3V/s320/tuz_ve_tas_ustunde_11322_Front.jpg" width="195" /></a> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjRL8Qxqgl2uoZCd6EAATaZVVfQ8S8SHWNUNpxFXmnOGUsNqzWlV25PEmt_eVDzuaojsoV7VJjwLPDA2GNIDxR4wf1VSi_S9JGU7lKffvc17fbsuGdBiqs15rNecO67AdsF_OGOqnacpKYv00SZXoIAlGyhP__wUiftZB7Uk8Ssx1_FwJiqSNBxizWwyXa/s1000/tuz_ve_tas_ustunde_11322_Back.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="608" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjRL8Qxqgl2uoZCd6EAATaZVVfQ8S8SHWNUNpxFXmnOGUsNqzWlV25PEmt_eVDzuaojsoV7VJjwLPDA2GNIDxR4wf1VSi_S9JGU7lKffvc17fbsuGdBiqs15rNecO67AdsF_OGOqnacpKYv00SZXoIAlGyhP__wUiftZB7Uk8Ssx1_FwJiqSNBxizWwyXa/s320/tuz_ve_tas_ustunde_11322_Back.jpg" width="195" /></a><br /><br /></div><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Savaşlara
sadece büyük güç mücadelesi, doğal kaynak paylaşımı, cephelerdeki ilerleyiş
üzerinden bakarak sahanın gerçeklerini okuyamayız. Askerî-siyasi süreç
kadar toplum ve birey, istatistikler kadar biyografiler de önemlidir. Siyasi ve
askerî şahsiyetler kadar sıradan siviller de kulak verilmeye değerdir.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu
kitapta farklı vilayetlerden, mesleklerden, mezheplerden ve ideolojilerden otuz
küsur Suriyeli hem rejim, isyan/devrim, savaş ve göçe dair kendi hikâyelerini
ve şahitliklerini anlatıyor hem de duygu ve düşüncelerini paylaşıyor.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Baas
nasıl bir rejimdir? Siyasi, iktisadi, hukuki, askeri, dini ve kültürel
politikaları nelerdir? Halk neden isyan etti? Barışçıl gösteriler savaşa nasıl
evirildi? Savaş ve kuşatma altında ne tür acılar ve yıkımlar yaşandı? Rejim
gerçekten kazandı mı? Şu an nasıl bir sosyoekonomik çöküş yaşanıyor? Mültecilik
ne demektir? Niçin kısa vadede barış ümidi yok? Yaşananlardan ne gibi dersler
çıkarılmalı? Bunlar, cevabı aranan sorulardan sadece birkaçı.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">12
yıldır Suriye ve Suriyeliler hakkında doğrusuyla yanlışıyla çokça konuştuk. Bu
kitapta sözü olayların canlı şahitlerine veriyor; Suriyeli şair Nizar
Kabbani’nin Yasaklanmış Şiirler adlı şiirinde dile getirdiği gibi “Tuz ve taş
üstünde uyuyan kentler”e misafir oluyoruz.<o:p></o:p></span></p><p>
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p style="text-align: center;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İ
Ç İ N D E K İ L E R</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Giriş <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ali
el-Kürdî (Filistinli Suriyeli eski mahkûm, belgeselci, gazeteci-yazar):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“2011’de
başlayan olaylar, Esed’in elli yıllık demir yumrukla yönetiminin sonucu” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hâşim
Kâsım (Filistinli Suriyeli UNRWA insani yardım görevlisi):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Filistinliler
tarihte ilk defa rejimin Yermük Kampı kuşatmasında açlıktan öldü” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-1
(Filistinli Suriyeli iktisatçı ve yazar): <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Halkın
yüzde 90’ı fakirlikle boğuşurken yüzde 10’luk rejim ve çevresi refah içinde” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-2
(Filistinli Suriyeli UNRWA insani yardım görevlisi):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Acayip
olayların şahidiyim; Suriye halkının yaşadığı zulümleri havsalanız almaz” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-3
(Duma’da yaşananların şahidi ve devrimin öncüsü ev hanımı):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Kimyasal
silah yüzünden insanlar boğularak korkunç şekilde can verdi” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-4
(Askerden firar eden Yebrûdlu elektrik mühendisi):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Askerlerin
halkı öldürmek ile firar edip ailesini kurban vermek ikileminde kalmaları
korkunçtu” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-5
(Filistinli Suriyeli gazeteci):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Şam
sokakları dilenen çocuklar ve çöpten yiyecek arayanlarla dolu” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-6
(2013-2015 yıllarında hapis yatmış Şam Kırsalı’ndan dul hanım):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Suriye’deki
hapis hayatım da, Türkiye’deki tutunma çabam da çok zordu” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-7
(İdlibli eski mahkûm ve hemşire):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Korkunç
işkenceleri rejime boyun eğip asla muhalif olmamamız için yaparlardı” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-8
(Savaşta yaralıları tedavi etmiş Şam Kırsalı’ndan hemşire):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Yararlılar
hiç bitmiyordu; sağlık personeli olarak çocuklarımızı bile unutuyorduk” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Hamza
el-Hatîb (Doğu Halep’te hastane kuran doktor ve aktivist):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Doktorlar,
halka ümit ve direnmeleri için cesaret veriyordu” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Vaad
el-Hatîb (For Sama belgeselinin yönetmeni ve aktivist) ve Hamza el-Hatîb:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Yaptıklarını
inkâr eden rejime karşı direniş yöntemim yaşananları filme almaktı” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Râid
es-Sâlih (İdlibli Suriye Sivil Savunma Kurumu müdürü):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Rejim
Sivil Savunma gönüllülerimizi katletse de 125.000’i aşkın Suriyeliyi kurtardık”
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-9
(Şam’da psikolojik danışmanlık yapmış Filistinli Suriyeli):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“İç
göç yaşayanlar her şeylerini yitirmiş, travma içindeydi” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Âmir
Münir Gadban (Ürdün ve Türkiye’de mültecileri tedavi etmiş, 43 yıldır ülkesine
dönemeyen psikolog):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Geleceğini
yitik hisseden mülteciler en çok güvene ve güvenliğe ihtiyaç duyuyor” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-10
(Subay eşi ordudan firar etmiş, Hamalı sınıf öğretmeni dul hanım):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Vatanımızı
terk edip mülteci konumuna düşmek kolay mıydı sanıyorsunuz?” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-11
(Hamalı, tarih alanında yüksek lisans öğrencisi):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Savaşın
hatıralarıyla yaşamak çok kötü; içimde mutluluğu engelleyen bir şey var” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-12
(Ebeveyni ve üç kardeşi bombardımanda hayatını kaybetmiş Humuslu yetim):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Uçak
sesi duyunca yere yatıp kelime-i şehadet getirmeye başlardık” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-13
(Eşi hapishanede işkenceyle hayatını kaybetmiş Şam Kırsalı’ndan dul hanım):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Hapiste
işkence altında can veren eşimin nereye gömüldüğünü bilmiyoruz” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-14
(Halepli gazeteci ve yazar):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Biz
mültecileri devletçe de, milletçe de istemediğinizi biliyoruz ama çaresiziz” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Muhammed
Akta (Türkiye doğumlu, Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu genel
müdürü):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Suriye’nin
yatırımcıları ve kültürel-entelektüel birikimi Türkiye’ye gelmişti” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Alaa
el-Hatîb (Mehcer: Göç Sanatçıları Derneği kurucusu Selemiyeli ûdî bestekâr):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“İnsanları
ferahlatmak ve onlara ümit vermek için Şam’da müzik icra ettim” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ahmed
Kebsu (Azez’de kültür merkezlerinin idarecisi Halepli entelektüel):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Kuzeybatıdaki
Suriyeliler rejimin eline düşmektense denizde boğulmayı yeğliyor” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-15
(Suriye’nin kuzeybatısında görev yapan Halepli avukat):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Suriye’de
hukuk acınası halde, hiçbir bölgede doğru düzgün uygulanmıyor” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-16
(Kamışlılı müderris ve imam):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Baas
rejimi Kürtleri marjinalleştirdi, PYD ise cahilleştirdi ve göç ettirdi” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bedir
Mulla Reşîd (Raman Araştırma ve Danışma Merkezi kurucusu, Kamışlılı
araştırmacı):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“PYD
önce İran ve Esed’den, daha sonra ABD’den gelen emirle hareket etti” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Muhammed
Sarmînî (Jusoor Araştırma Merkezi kurucusu, Kuveyt doğumlu siyasi aktivist):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Muhaliflerin
yeterli siyaset ve devlet tecrübesi yoktu, fikirleri olgunlaşmamıştı” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Abdülhakîm
Kuteyfân (Deraalı eski mahkûm ve tiyatro, televizyon ve sinema oyuncusu):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Devrimi
destekleyen sanatçıların çoğu yurtdışında maddi sıkıntı içinde” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">XX-17
(Rejimin gazetesi Tişrin’de çalışmış Selemiyeli gazeteci):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Esed,
Suriye halkının değil, bir çetenin cumhurbaşkanıdır” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bessâm
Yûsuf (Lazkiyeli eski mahkûm ve gazeteci, yazar ve siyasetçi):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Hafız
Esed, tarih boyunca mazlum bir azınlık olan Alevileri zalime dönüştürdü” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Fazl
es-Sekkâl (Şamlı eski mahkûm ve siyasi aktivist):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Hiçbir
diktatörlük, halkı bastırma konusunda Esed rejiminden daha beter olamaz” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Sâyil
Nâsîf (Süveydalı eski mahkûm ve siyasi aktivist): <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Rejim
Süveyda’yı bombayla yıkmadı, ahlaki-toplumsal olarak çökertmeye çalıştı” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Saleh
X (Halepli aşiret reisinin torunu, tercüman ve aktivist):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Rejimle
silahlı mücadelede ağabeyim dahil kırk küsur akrabamız şehit düştü” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zeliha
nine (İşgalci Fransızları öldürdüğü için Kayseri’ye sığınmak zorunda kalan
Halepli Abdurrahman’ın 1938 doğumlu kızı):<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Ailesine
hasret giden babamın vasiyeti, vatanı Suriye’ye gömülmekti” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-38999899611122688582023-11-02T13:17:00.004-07:002023-12-03T12:44:32.923-08:00Z.T.KOR: 7 EKİM’DEN BU YANA FİLİSTİN’LE İLGİLİ YAYINLANAN KONUŞMALARIM<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">7
EKİM’DEN BU YANA FİLİSTİN’LE İLGİLİ YAYINLANAN KONUŞMALARIM<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">YouTube
ve sosyal medya mecralarında önümüzdeki günlerde yayınlanacak Filistin ve İsrail’le
ilgili diğer programları da bu listeye eklemeye devam edeceğim. Geçmişte
yayınlanan Ortadoğu ve Filistin’le ilgili toplamda 90 küsur saatlik konuşmalarımı dinlemek için
<a href="https://ortadogugunlugu.blogspot.com/2022/01/ztkor-ortadogu-ile-ilgili-konusmalarim.html">TIKLAYINIZ</a>. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe
<a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a> linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=V9egELETwvw">FİLİSTİN'DE
YÜKSELEN İNSANİ VE SİYASİ KRİZ SEMİNERİ<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor, Kadriye Sınmaz, Ahmet Uysal <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Kudüs
Çalışma Grubu, 14.10.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/CyblUg3tK04/">FİLİSTİN’DE
NELER OLUYOR?<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">@ihhkadinaltindag
Instagram hesabı, 15.10.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.instagram.com/p/CyoZdgwCqrm/">GAZZE’DE
İŞGAL ALTINDA BİR GÜN<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">@meridyen.genc
Instagram hesabı, 20.10.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=POWZ-jMHSNM">1948’DEN
BU YANA FİLİSTİNLİLER<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">24
TV, Belkıs Kılıçkaya ile “Bu Ülke” programı, 18.11.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">
</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 24px; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 26px;"><a href="https://www.instagram.com/p/Cy_iLkJiz7U/">ORTADOĞU, İSRAİL, FİLİSTİN VE 100. YILINDA TÜRKİYE<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 24px; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 26px;">@nimetkeseliustabasi Instagram hesabı, 29.10.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 24px; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 26px;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=9mK9gKZmx_k&list=PLjYuiawZhjWee_yN9AHT8CBAMgR4HmcOK">DÜNDEN
BUGÜNE: “FİLİSTİN’E DAİR”<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">EDEP
Youtube Channel, 3 bölüm <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">“</span><a href="https://www.youtube.com/watch?v=eLj2wqAon94&t=3s" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">Filistinliler Topraklarını Sattılar mı?</a><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">”, 31.10.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">“</span><a href="https://www.youtube.com/watch?v=9mK9gKZmx_k&t=18s" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">Araplar Bizi Arkadan Vurdu mu?</a><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">”, 5.11.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">“</span><a href="https://www.youtube.com/watch?v=1clRCZPyKus" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">Filistin İçin Ne Yapabiliriz?</a><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">”, 12.11.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;">
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Rh6dbZIUEAA&t=878s">FİLİSTİN
MESELESİNİ ÖĞRETMENLER NASIL ANLATMALI?<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">ÖNDER
İmam Hatipliler YouTube kanalı, 9.11.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;">
</p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 24px; margin-bottom: 0cm;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=0yG7J5Y363M&t=14s" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">İSRAİL
TERÖR DEVLETİ NASIL KURULDU?</a></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">TRT
Radyo 1, Vesair Programı, 12.11.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=VzkeleUu-sA">AKSA
TUFANI VE İSRAİL’İN GAZZE’DEKİ SOYKIRIMI<o:p></o:p></a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">TRT
Radyo 1, Vesair Programı, 19.11.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://open.spotify.com/episode/3PHnfH4CbVP1NJ1c1KHNP2?si=eXZMGkRNRjOL1oFUYto9hA&nd=1&dlsi=1e94b3d71ba24c93">LÜBNAN'DAKİ FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER</a></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">LübnanPod, 44. Bölüm, 2.12.2023</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://www.youtube.com/watch?v=3diRgm7YPwM">BELKIS
KILIÇKAYA İLE “SORU-YORUM” / İSRAİL’İN ASIL HEDEFİ NE? <o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Serhan
Afacan, Zahide Tuba Kor, Mehmet Rakipoğlu<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">24
TV, 24.10.2023<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="https://twitter.com/SharqStrategic/status/1719701298583634228">GAZZE
SALDIRISI VE BÖLGESEL DENKLEM<o:p></o:p></a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor, Hakkı Uygur, Tuba Yıldız<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Al
Sharq Strategic Research, 1.11.2023<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><br /></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><a href="https://fb.watch/nZh-IfICy7/?mibextid=2JQ9oc" style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">İŞGAL ALTINDAKİ GAZZE’DE GÜNLÜK HAYAT</a></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 24px; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 26px;">Bolu İl Müftülüğü, 28.10.2023</span></p><br /><p></p><div><br /></div><div><br /></div>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-63446590267700200572023-10-17T12:26:00.001-07:002023-11-16T09:25:42.885-08:00Z.T.KOR: AKSA TUFANI YENİ BİR İNTİFADANIN AYAK SESLERİ OLABİLİR Mİ?<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">AKSA
TUFANI YENİ BİR İNTİFADANIN AYAK SESLERİ OLABİLİR Mİ?</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Röportajı
yapan: Betül Sav<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Fikriyat,
11.10.2023<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">NOT:</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">
Şahsımla yapılan bu röportaj, Fikriyat web sitesinde 11.10.2023 tarihinde
yayınlanmıştır. <a href="https://www.fikriyat.com/galeri/dunya/aksa-tufani-yeni-bir-intifadanin-ayak-sesleri-olabilir-mi/20">https://www.fikriyat.com/galeri/dunya/aksa-tufani-yeni-bir-intifadanin-ayak-sesleri-olabilir-mi/20</a></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">NOT:</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"> Blogda
yer alan 900 küsur içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Blogdaki
şahsıma ait yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri <u>kaynak göstermek
şartıyla</u> kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ülkemizde HAMAS yeteri kadar
tanınmıyor. Batı medyasında ise terör örgütü olarak geçiyor. Kısaca HAMAS, el
İzzeddin Kassam Tugayları’ndan bahseder misiniz?</span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Filistin
İslami Direniş Hareketi (HAMAS), Müslüman Kardeşler’in Filistin koludur. 1978’de
<i>el-Mucamma el-İslâmî</i> adlı bir hayır kuruluşu olarak Şeyh Ahmed Yasin
tarafından Gazze’de kuruldu. Yürüttüğü gençlik faaliyetleri sayesinde İsrail tarafından
asimile edilmeye ve dünyevileştirilmeye çalışılan Gazze gençliğinin İslami
uyanışında, Kur’an-ı Kerim’le ve camiyle yeniden buluşmasında etkili oldu. 1960’larda
kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altındaki sol veya milliyetçi hareketlere
karşı İslami bir alternatif olarak öne çıkışı, 1980’lerin sonunda işgal
altındaki topraklarda Filistin halkının topyekûn isyan ettiği Birinci İntifada
yıllarındadır. Hareketin askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları da İntifada
sırasında 1990’ların başında kuruldu. Şeyh İzzeddin Kassam kimdir? İngiliz
işgalciye karşı gizli bir direniş hareketini örgütlerken 1935’te girdiği
çatışmada şehit düşen Filistin silahlı direnişinin sembol ismi bir âlimdir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">FKÖ
içindeki en önemli hareket olan ve 1959’da kurulan Filistin direnişinin öncüsü
el-Fetih’in 1982’de İsrail işgaline uğrayan Lübnan’dan binlerce kilometre
ötedeki Tunus’a sürülmesi sonucu Filistin’le bağlantısı zayıfladı. İsrail’in
Lübnan’ı işgalinin temel nedenlerinden biri Filistin direnişini ve el-Fetih’i
bitirmekti. İslam dünyasında Lübnan İç Savaşı’nın, İran-Irak Savaşı’nın ve
Sovyetlerin Afganistan işgalinin yaşandığı 1980’ler İsrail için en rahat dönemdi.
1979’da daha evvel dört defa savaştığı Mısır’la da barışmıştı. Böyle bir
ortamda İsrail, Ortadoğu’yu dizayn etme havasındayken ve içte-dışta hamisiz
kalan Filistinlilere baskısını iyice artırmışken Gazze’de İntifada patladı ve
diğer Filistin bölgelerine yayıldı. Şeyh Ahmed Yasin liderliğindeki HAMAS,
içeriden bir aktör ve İntifada’nın öncüsü olarak bu dönemde parladı ve bir dini-toplumsal
hareketten direniş hareketine dönüştü. 1990’larda FKÖ’nün yürüttüğü Oslo Barış
Süreci’ne ve İsrail’e teslimiyete karşı çıktı ve Filistin halkının aleyhine
gördüğü bu süreci engellemeye çalıştı. 2000’de başlayan İkinci İntifada’da öncü
rol oynadı ve lider kadrosu İsrail’in suikastlarına uğradı. Batı’da neden terör
örgütü olarak görüldüğünü bundan anlayabilirsiniz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">HAMAS,
İkinci İntifada sona ererken 2005’te siyasete girme kararı aldı ve Ocak 2006’da
yapılan Filistin seçimlerinde yüzde 60 küsur oy alarak tek başına iktidar oldu.
Ancak hükümet daha ilk andan itibaren Batı’nın ve İsrail’in siyasi ve iktisadi
tecridine maruz kaldı. Çünkü kendisinden İsrail’i tanıması ve Oslo Anlaşmalarını
kabul etmesi, kısaca el-Fetihleşmesi istendi. 2007’deki başarısız darbe
girişiminin ardından zaten coğrafi bakımdan bölünmüş olan Filistin toprakları
siyaseten de bölündü; Batı Şeria’da el-Fetih/FKÖ, Gazze’de HAMAS hükümeti
kuruldu. Gazze halkı HAMAS’a oy verdiği için cezalandırıldı; açık hava
hapishanesine çevrilen Gazze 2006’dan bu yana defalarca İsrail’in çok yıkıcı
saldırılarına maruz kaldı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Öte
yandan İzzettin Kassam Tugayları ve diğer direniş örgütleri için en büyük
kazanım, 2005’te İsrail’in Gazze’den çekilmesi ve 2007’deki darbe girişimi
sırasında İsrail’le işbirliği içindeki Filistinli unsurların temizlenmesi oldu.
Bu sayede Gazze’de İsrail’i sürpriz bir baskınla felç edecek şekilde Filistin
direnişinin altyapısı tesis edilebildi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">HAMAS
neden 7 Ekim’i seçti? Bunu planladılar mı, bu husus hakkında ne düşünüyorsunuz?</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">7
Ekim tarihi planlı. 15 Eylül’den itibaren ardı ardında gelen Yahudi bayramları
vardı. 6 Ekim bir haftalık Sukkot Bayramının son günü ve 7 Ekim de hem bir
başka bayram hem de kutsal kabul edilen Şabat (Cumartesi) günüydü. Yani
İsrail’in bayram tatil sezonuydu. Sınırda görevli güvenlikçilerin sayısı
azalmıştı. Ve Mısır ile Suriye’nin sürpriz bir saldırı gerçekleştirerek
İsrail’i şok ettikleri Kefaret Günü (Yom Kippur) Savaşı’nın 50. yıldönümüydü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Yahudilerin
bayramlarda ve özel günlerde Mescid-i Aksa baskınları artar; mevcut statükoyu
bozacak şekilde daha evvel yasak olan ibadetlerini ve ritüellerini bu kutsal
mekânda yapmak için inatlaşırlar. Biz maalesef farkında değiliz ama haftalardır
Mescid-i Aksa’da gerginlikler vardı; baskınları artırmaya, daha önce yasak olan
ritüelleri yaparak statükoyu değiştirmeye ve yeni kazanımlar elde etmeye
çalışıyorlardı. Biz neden olan bitenin farkında değiliz? Çünkü Filistin’in
gündemimize girmesi için illaki kan akması ve bir de Ramazan ayı olması lazım!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
arada 2021 Ramazan’ında yine bir Yahudi bayramı sezonunda Kudüs’te yaşanan
kanlı olaylarda HAMAS İsrail’e roket yağdırarak bir anda denklemi
değiştirmişti. İsrail’in Gazze’ye başlattığı saldırı 11 günde bitti. Ama HAMAS,
o savaştan bu yana Cumartesi sabahı başlattığı saldırılar için hazırlık yapıyordu.
Çünkü aşırı sağcı Yahudilerin Mescid-i Aksa’nın bir bölümünü sinagoga çevirme
veya tamamen yıkıp MS 70’te yitirdikleri tapınaklarını yeniden inşa etme
hedefinin ve çabalarının bilincindeydi. Kısaca yine Mescid-i Aksa’nın Yahudileştirilmesi
girişimlerine karşı HAMAS devreye girdi. Bu arada Netanyahu’nun Kasım 2022’de
kurduğu aşırı sağcı hükümet Yahudi yerleşimcilere çok fazla yüz veriyor. Her
gün Yahudi yerleşimciler Kudüs’te ve Batı Şeria’da Filistinlilere saldırıyor,
hayatlarını kâbusa çeviriyor. Ev ev, arazi arazi, ağaç ağaç mücadele yürüyor.
Yerleşimci terörü de HAMAS’ı cevap vermeye iten bir faktör.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ayrıca
bu çıkışıyla HAMAS, ABD ve İsrail’in kurmakta olduğu yeni bölgesel düzene set
çekmeye çalıştı. Malumunuz, İsrail Suudi Arabistan’la barışmak üzereydi.
Netanyahu daha iki hafta evvel BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında nasıl
Filistin’i saf dışı bırakıp Körfez ve Arap ülkeleriyle barışarak yeni bir
bölgesel düzeni şekillendirdiklerini övünerek anlatmıştı. Körfez’den kara ve
demir yollarıyla İsrail’e uzanan ve Süveyş Kanalı’nı bypass eden yeni ulaşım ve
boru hatlarıyla doğu-batı ticaret rotalarını değiştirme hayali kuruyordu. HAMAS
bütün denklemi 7 Ekim’de değiştirdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aksa
Tufanı’nı bugüne kadar gerçekleşen hak ihlalleri hazırladı. Bu saatten sonra
İsrail dikkatli olacak mı yoksa bu süreç devam mı edecek?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İsrail,
şu anda ABD’den de tam destek alarak çok-cepheli bir savaş hazırlığı yapıyor. HAMAS’ı
bitirme hedefiyle Pazar günü Gazze’yi bombalamaya başladı. Birkaç gün içinde
Amerikan silahları, uçakları ve donanması da Akdeniz’e gelecek. Netahyahu
karşıtlarını da içine alan yeni bir geniş tabanlı hükümet kurulacak. İsrail’in
planı, iç ve dış cepheyi güçlendirdikten sonra bölgesel bir savaş açmak ve
yitirdiği itibarı ile caydırıcılığını şiddetli bir savaşla ve kan dökerek yeniden
tesis etmek, bu sayede halkına yeniden özgüven kazandırmak. Geçmiş tecrübelere
binaen, kısa vadede büyük bir yıkıma yol açsa da ve çok fazla kan dökse de,
hedeflerine ulaşabileceği kanaatinde değilim. Bu arada ben ilk defa bir çatışmanın
gidişatını öngöremiyorum. Çünkü şimdiye kadar bildiğimiz çatışmanın kuralları
tamamen değişti ve yeni kurallar ne olacak henüz bilmiyoruz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sizce
bu olaylar yeni bir intifadanın ayak sesleri olabilir mi?</span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Yeni
bir intifada olabilir; ama az evvel dediğim gibi ben çok daha fazlasını, çok-cepheli
bölgesel bir savaşı bekleyenlerdenim. İsrail sadece Gazze’deki değil, Batı
Şeria ve Lübnan’daki HAMAS’ı da, Hizbullah’ı da hedef alma niyetinde. Hatta
İran’a müzahir Suriye ve Irak’taki örgütleri de vurmaya kalkışabilir. Yani
cepheyi genişletecek gibi görünüyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mescid-i
Aksa’nın akıbeti ne olacak? Fanatik Yahudiler neden sürekli mabede baskıda
bulunuyor?</span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Benim
bu süreçte iki korkum var. Birincisi, HAMAS’ın İsrail içinde yüzlerce Yahudi’yi
öldürmesini veya esir almasını bahane ederek aşırı sağcı Yahudiler Batı Şeria,
Kudüs ve İsrail içindeki Filistinli nüfusa etnik temizlik yapmaya kalkışabilir.
Zaten uzunca bir süredir şiddet uygulayarak Filistinlileri tıpkı 1948 ve
1967’de olduğu gibi topraklarını terke zorlama planı yapıyorlardı. Bu arada
İsrail tarihinin en aşırı sağcı hükümetinden destek ve güç alarak Yahudi
yerleşimciler zaten bir yıldır hemen her gün Filistinlilere saldırıyorlar. Dolayısıyla
bu savaşı bir etnik temizlik kampanyasına dönüştürüp yeni bir büyük mülteci
dalgası oluşturmaya kalkışabilirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İkincisi,
daha evvel de belirttiğim gibi, yıllardır aşırı sağcılar Mescid-i Aksa’nın
statüsünü değiştirmek için uğraşıyorlar. Mevcut kaostan nemalanarak Haremü’ş-Şerif’teki
Babü’r-Rahme Mescidi’ni sinagoga dönüştürmeye kalkışabilirler. Hatta -düşük
ihtimal olarak görsem de- Mescid-i Aksa’yı yıkmaya kalkışabilirler. Burada
kritik olan nokta, Filistinlilerin ne ölçüde maharetle direnip İsrail’e geri
adım attırabilecekleri ve tabii dünya kamuoyunun ne tepki vereceği. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
süreçte ülkeler taraflarını belli etti. Büyük bir savaş çıkarsa sizce HAMAS’ın
yanında olacak ülkeler var mı? Türkiye için ne düşünüyorsunuz? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Şimdiye
kadar İran başta olmak üzere az sayıda ülke açıkça İsrail’in karşısında ve HAMAS’ın
yanında durdu. Türkiye de dahil Arap ve İslam ülkelerinin çoğu, taraf olmak
yerine itidal çağrısı yapıyor. Ama zaman içinde İsrail’e tepki giderek
artacaktır. Bölge halkı ve Filistinliler on yıllar sonra ilk defa düşmanına karşı
bu çapta bir başarı gördü, bu çok önemli. 16 yıldır abluka ve tecrit altında
hayat mücadelesinin verildiği Gazze’den çıkan HAMAS hareketi, bütün güvenlik duvarlarını
aşıp İsrail’in -daha doğru bir ifadeyle dedelerinin toprakları- içine girdi. Savaşlarını
hep düşmanın topraklarında veren İsrail’in ilk defa kendisi çatışmanın sahası
oldu. Bu, 1948-49’dan bu yana görülmemiş bir şey. HAMAS şimdiye kadar en az 700
İsrailliyi öldürdü ki bu sayı daha da artacaktır. Yüzlercesini de esir aldı.
İsrail’in imajını yerle bir etti, Mossad efsanesi yıktı. Bu, Arap halklarını derinden
etkiledi. İsrail çok sert ve kuralsız bir şekilde Gazze’ye saldırırsa, ki öyle
görünüyor, şu an İsrail’e tam destek verenler de kamuoyu baskısı karşısında geri
adım atabilirler. 1990’larda Ortadoğu Barış Süreci’nde Arap ülkeleri İsrail’i resmen
tanımasalar da kültürel ve ekonomik alanda temsilcilikler açarak ilişki kurmaya
başlamıştı. Ama 2000 yılında İkinci İntifada patlak verince Şaron’un
katliamları karşısında İsrail’in bütün ofislerini kapattılar. Dolayısıyla İsrail,
intikam hırsıyla ve caydırıcılığını geri kazanmak için fazla ileri giderse
2020’de başlayan normalleşme süreci ve bölgesel denge İsrail aleyhine değişebilir.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Telegram’da
HAMAS Tugayları’nın yayınladığı videolar var. Sizce bunlar göz korkutma mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Savaşların
en önemli ayağı propagandadır, bir diğer deyişle psikolojik savaştır.
Propaganda savaşını kazanan moral üstünlüğünü elde eder. Çok çarpıcı ve etkili bir
propaganda savaşı yürüttüler. Sınırları havadan, karadan ve denizden aşma,
savaş araçlarını kullanma, İsrail silahlarını devre dışı bırakma vs.
görüntüleri çok profesyoneldi. Ama esirlere ve ölülerin bedenlerine muamele
videoları maalesef ki dünya kamuoyunda HAMAS’ın ahlaki üstünlüğünü yitirmesine
ve IŞİD’le özdeşleştirilmesine yol açtı. Öte yandan bu propaganda videoları
İsrail tarafında ciddi bir korkuyu ve travmayı tetikledi. Zaten Yahudiler,
tarihsel tecrübelerinin de etkisiyle dünyanın en korkak milletidir. Bunu
kaldırabilecek bir toplumsal ve bireysel psikolojiye sahip değiller. Yaşadıkları
şehirlerden ve hatta ülkeden kaçmaya çalışıyorlar. Kısaca videolar önemli bir
propaganda taktiğiydi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Orada
yıkılan bir camii vardı. Han Yunus Şehrindeki Muhammed el Emin Camii, gördünüz
mü videoyu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İsrail
her savaşta camileri bombalar; çünkü buraları HAMAS’ın yuvası ve silah deposu
varsayar. Sadece camileri değil hastaneleri, okulları, küçük işletmeleri,
üretim tesislerini, altyapıyı, her şeyi vurur. Altyapı demişken, İsrail Gazze’ye
elektrik, su, yakıt dahil her şeyi kestiğini duyurdu. Biliyor musunuz, Gazze’de
kaç yıldır günde sadece birkaç saat elektrik geliyor, bazen 2-3, bazen 5-6 saat…
İsrail 15 yıldır her büyük saldırısında elektrik üretimini, su arıtma
tesislerini, kanalizasyon sistemlerini vuruyor ve tamir için teçhizat girişine
izin vermiyor. Bu yüzden Gazze kendi elektriğini üretemiyor; ihtiyacını
-kendisine abluka uygulayan- Mısır ve İsrail’den satın alarak karşılamak
zorunda kalıyor ki o da yetersiz. Gazze, Çin’in en ucuz ve sık sık bozulan
jeneratörleriyle dolu bir bölgedir. Tam da bu yüzden bakkaldan çok jeneratör
tamircisi olduğu söylenir. Keza on yıllardır Gazze’de temiz içme suyu kıtlığı,
hatta yokluğu problemi var. Nüfusun sadece yüzde 10’u temiz su içebiliyor.
Suyun kötü kalitesi yüzünden çok fazla böbrek hastası ve diyalize bağımlı
Gazzeli var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sosyal
medyada çokça kirli propaganda var. 15 Temmuz’da da olmuştu, birçok yerde
olmuştu. Sizce sosyal medya üzerinden HAMAS’a karşı bu kirli propaganda artacak
mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Artacak,
ta ki İsrail’in saldırılarının vahşiliği sosyal medyada görülene kadar... Çünkü
insanlarımız Filistin dahil Ortadoğu’da sahada neler yaşandığını bilmiyor; daha
da önemlisi, hem ideolojik gözlüklerle bakıyor hem de her şeyi Türkiye tecrübesi
üzerinden okuyor. “Ama Filistinliler de topraklarını sattı”, “Araplar bizi
arkadan vurdu” gibi ilkokul ders kitapları seviyesinde klişe cümlelere
inananlar çok. Oysa 1882’den 1947’ye kadarki dönemde Siyonistlerin bütün
çabalarına ve İngilizlerin her türlü desteğine rağmen Yahudi göçmenlerin
elindeki toprak parçası bütün Filistin mandasının sadece yüzde 6’sıydı, biliyor
musunuz? Bunların da hepsi satın alınmış değil. İsrail onca toprağı kan dökerek
aldı, parayla değil. Yine Şerif Hüseyin öncülüğünde Osmanlı’ya isyan edenlerin
sayısı da sadece birkaç bin kadar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
arada bu bilmeme hali ve arızalı bakış, sadece HAMAS’a, Filistin’e ve
dindarlara alerjik kitleye mahsus da değil, Filistinlileri çok sevenler ve “dava
dava” diyenler de aynı problemlerle malul. Okumayı, araştırmayı seven bir
millet değiliz maalesef. Sloganlar bize çok daha cazip geliyor. Filistin’le
ilgili çok az şey okunduğunu biliyor musunuz? Bunu yıllar evvel bir internet
sitesinin editörlerden öğrenmiştim. Bunun üzerine Kudüs Araştırmaları’nın internet
sitesin incelediğimde ne kadar haklı olduklarını gördüm. Çünkü Twitter’da
takipçisi sayıları 30 bindi; yayınladıkları yazılar ise sadece 30-40, en fazla
50 tıklanmıştı. Gençler bana Filistin için ne yapalım diye soruyor. Onlara
diyorum ki “Sizi İslam’ın ilk emrine davet ediyorum.” Yani ikra (oku) ayetine...
Okumadan, bilmeden gerçek anlamda bilinç sahibi olamayız. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><br /></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-18505136831475474402023-09-21T12:37:00.005-07:002023-09-21T12:42:32.119-07:00Z.T.KOR: LÜBNAN: HER ŞEYE RAĞMEN DÖNMEYEN SURİYELİ MÜLTECİLER<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">LÜBNAN:
HER ŞEYE RAĞMEN DÖNMEYEN SURİYELİ MÜLTECİLER<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Zahide
Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Ümran
Stratejik Araştırmalar Merkezi, 31.7.2023<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> Bu
rapor, Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanmıştır. Linkte
PDF’si de mevcuttur. </span></i><i><u><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-themecolor: hyperlink;"><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html">http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html</a></span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">NOT:</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> Blogda
yer alan 900 küsur içeriğe </span></i><i><u><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-themecolor: hyperlink;"><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a></span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">GİRİŞ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Suriyeliler
hem kendi ülkesinde hem de sığındıkları dünyanın neredeyse her ülkesinde türlü
türlü problemlerle karşılaşmakta, ayrımcı muamelelere maruz kalmaktadır. Ancak
mültecilerden en kötü şartlarda yaşayanlar, hem ülkenin kendi özgün şartları
hem de 2016’da başlayıp 2019’da derinleşen iktisadi ve siyasi krizlerin
etkisiyle Lübnan’dakilerdir. Mülteciler siyasi, iktisadi, toplumsal ve emniyet
baskı(sı) altında yaşamaktadır. 2022’den itibaren ‘gönüllü’ geri dönüş planı
çerçevesinde ülkelerine dönmeye zorlanmaktadır. Ancak 1,5 milyon Suriyelinin
yaşadığı Lübnan’da BM verilerine göre 2019’dan bu yana sadece 40 bin Suriyeli
geri dönmüştür. (<a name="_ftnref1"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn1"><span style="mso-bookmark: _ftnref1;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[1]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref1;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Lübnan
yönetiminin ilk baştan itibaren mülteci politikası problemlidir. Korkular, iç
siyasi rekabetler ve zayıf kurumlar yüzünden üzerinde uzlaşılan bir kamu
politikası geliştirilememiş(<a name="_ftnref2"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn2"><span style="mso-bookmark: _ftnref2;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[2]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref2;"></span>),
“siyasetsizlik siyaseti” benimsemiştir(<a name="_ftnref3"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn3"><span style="mso-bookmark: _ftnref3;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[3]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref3;"></span>).
Bu da zamanla hem Lübnan hem de Suriyeli mülteciler için ciddi problemleri
beraberinde getirmiştir. Özellikle 2019’da Lübnan halkını sokağa döken iktisadi
krizle birlikte mültecilerin hayatı dayanılmaz bir hale gelmiştir. Bugün Lübnan
nüfusunun yüzde 70’i fakirlik sınırı altında yaşarken Suriyeli ve Filistinli
mültecilerde bu oran yüzde 90’ı aşmıştır; açlık sınırında yaşayanların oranı da
oldukça yüksektir.(<a name="_ftnref4"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn4"><span style="mso-bookmark: _ftnref4;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[4]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref4;"></span>) Mültecilerin
ekseriyeti Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve
Bayındırlık Ajansı (UNRWA) gibi uluslararası kuruluşların, bölgesel veya yerel
hayır derneklerinin veya yurtdışındaki akrabalarının yardımlarıyla ayaktadır.
Ancak bu yardımlar, yaygın dezenformasyonun da etkisiyle, fakirleşen
Lübnanlılar ile mülteciler arasındaki gerginliği artırmaktadır. Mülteciler
Lübnan’daki bütün krizlerin temel kaynağıymış gibi hedef gösterilmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu
rapor, 17-22 Mayıs tarihleri arasında Lübnan’da bir saha araştırması kapsamında
yapılan ziyaretlerden ve Lübnanlı, Suriyeli ve Filistinlilerle mülakatlardan
elde edilen bilgilerle kaleme alınmıştır.(<a name="_ftnref5"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn5"><span style="mso-bookmark: _ftnref5;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[5]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref5;"></span>) Mültecilerin
hayat şartları, Lübnan yönetiminin ve halkının dışlayıcı tavırlarının
nedenleri, Suriye’ye ‘gönüllü’ geri gönderme planının akıbeti ve yaşadıkları
bütün zorluklara rağmen Suriyelilerin ülkelerine dönmek istememe nedenleri,
Lübnanlı eski bir bakandan ve bir bakanlık çalışanından tutun insani yardım
dernekleri görevlilerine ve Suriyeli dul mültecilere kadar sahada çok farklı
kesimlerle görüşmelerden elde edilen bilgiler ışığında anlatılacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Mültecilerin
zorlu hayat şartları<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Mülteci
dalgasının başladığı ve uluslararası kamuoyunun Suriye meselesine odaklandığı
ilk yıllarda Lübnan BMMYK’dan ve uluslararası ve bölgesel kuruluşlardan fazlaca
yardım almıştır. Ancak krizin uzamasının bağışçılarda yol açtığı bıkkınlık,
dünyada başka krizlerin patlak vermesi ve küresel iktisadi krizle birlikte
yardım için ayrılan bütçelerin kısılması Suriyeli mültecileri doğrudan etkilemiştir.
Bilhassa Ukrayna savaşı ve Suriye’nin kuzeyini de etkileyen Türkiye’deki
depremlerle birlikte - dahili ve harici siyasi müdahalelerin de etkisiyle -
yurtdışından gelen maddi destekler iyice azalmıştır. BMMYK Lübnan’da yaptığı
yardımların miktarını düşürmüş ve bazı Suriyelileri de yardım kapsamından
çıkarmıştır. BMMYK’ya kayıtsız olanlar - ki Mayıs 2015’ten itibaren Lübnan
hükümeti kayıtları durdurtmuştur - yardım alamamakta ve büyük sıkıntılar
çekmektedir.(<a name="_ftnref6"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn6"><span style="mso-bookmark: _ftnref6;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[6]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref6;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Suriyeli
mültecilerin birçoğu işsizliğe veya çok düşük ücretle kaçak çalışmaya mahkûm
olma, yardımların azlığı, geçim sıkıntısı, ırkçılık ve ayrımcılık (<a name="_ftnref7"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn7"><span style="mso-bookmark: _ftnref7;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[7]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref7;"></span>),
ikamet problemi, güvenlik endişesi, tutuklanma korkusu, daimi belirsizlik ve
gerginlik yaşamaktadır. Birçok Lübnanlının maaşının 100 dolara, hatta altına
düştüğü bir ortamda bir yandan mültecilere gelen cüzi ayni ve nakdi yardımlar
da eğitim ve sağlık desteği de Lübnan halkının gözüne batmakta, diğer yandan
mültecilerin çok düşük ücretlerle karın tokluğunu çalışarak istihdam
piyasasında yer almaları Lübnanlıları kızdırmaktadır. Lübnan halkı mültecilere
adeta dışarıdan dolar yağıyor da refah içinde yaşıyorlar algısına sahipken
evlerini ve kamplarını ziyarette zorlu hayat şartları hemen göze çarpmaktadır.
Röportajlarda “<i>Hayır derneklerinin yardımlarıyla hayattayız</i>”, “<i>Ev/çadır
kirasını borçlanarak ödüyoruz, ödeyemediğimizde mülk sahibi tarafından
kovuluyoruz</i>”, “<i>Elektrik fiyatı çok yüksek olduğundan artık karanlıkta
yaşıyoruz</i>”, “<i>Oğlum sabah 8’den gece 12’ye iki ayrı işte haftada 6,5 gün
çalışıyor ama kira parasını bile kazanamıyor</i>”, “<i>Kiramızı
ödeyebilmek için artık oruç tutar gibi yaşıyoruz, meyve falan yiyemiyoruz</i>” gibi
ifadeler kullanmışlardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Birçok
mülteci bir-iki odalı evlerde veya çadır kamplarda yaşamaktadır. Bir evde
birkaç aile beraber yaşayanlar da vardır. Hiçbir altyapısı olmayan kötü
şartlardaki çadır kamplarda yaşayanlardan bazıları arazi sahiplerine kira
ödemek zorundadır. Devlet, Suriyelilerin Filistinlileşmesini ve mülteci kampları
oluşmasını engellemek maksadıyla çadırdan kurtulmak isteyenlerin derme çatma da
olsa beton bir yapı inşasına izin vermemektedir. Çadır kamplarda elektrik, su
ve kanalizasyon altyapısının olmaması ve bunun yol açtığı çevre kirliliği zaman
zaman Lübnan halkı ile mülteciler arasında gerginliklere yol açmaktadır.(<a name="_ftnref8"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn8"><span style="mso-bookmark: _ftnref8;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[8]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref8;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Lübnan’daki
iktisadi krizin en şiddetli vurduğu sektörlerden biri sağlıktır. Devlet kendi
vatandaşlarının dahi sağlık masraflarını karşılayamaz hale gelmiştir. Tedavi ve
ilaç masrafları aşırı yüksek olup halk ilaç temininde zorluk çekmektedir.
Hastaneler tedavi masraflarını dolar cinsinden ödeyemeyecek hastaları geri
çevirmektedir.(<a name="_ftnref9"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn9"><span style="mso-bookmark: _ftnref9;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[9]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref9;"></span>) Lübnan’daki
önemli bir uluslararası kuruluşta üst düzey yöneticilik yapan bir Lübnanlı, 21
Mayıs’taki röportajda şunu söylemiştir: “<i>Eğer ben ve kız kardeşim
çalışmasaydık ve maaşım dolar cinsinden olmasaydı anne-babamı Lübnan
hastanelerinde tedavi ettiremezdik. Artık tedavi görebilmek için masrafları
kendimiz ödüyoruz, ailemizi sosyal güvenlik sisteminin insafına bırakamıyoruz</i>.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Tedavi
masraflarını dolarla ödeyemeyen Lübnan halkı hastanelerden geri çevrilirken
kayıtlı mültecilerin sağlık masrafının BMMYK veya UNRWA tarafından karşılanması
ve sağlık güvencelerinin olması, mültecilere duyulan husumetin diğer bir
boyutudur. Öte yandan 1,5 milyon Suriyeli mültecinin sadece 800 bini kayıtlı
olup kayıtsız mülteciler BM desteğinde sağlık hizmeti alamamaktadır. Kayıtlı
olanlar arasında da mesela bazı kanser hastaları ilaç masraflarının pahalılığı
yüzünden tedavi görememektedir. Eskiden ameliyat masraflarının dörtte üçünü
ödeyen BMMYK artık yarıya düşürmüştür.(<a name="_ftnref10"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn10"><span style="mso-bookmark: _ftnref10;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[10]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref10;"></span>) Mültecilerin
yüzde 90’dan fazlasının fakir ya da çok fakir olduğu düşünüldüğünde, geliri
veya yurtdışında akrabası bulunmayanların ameliyat masrafının kalan yarısını
denkleştirebilmesi mümkün değildir. Keza kırsalda yaşayanların sağlık
merkezlerine erişimi de sıkıntıdır. Suriyelilerin çalıştığı sağlık
kuruluşlarının birkaç ay evvel kapatılması nedeniyle önümüzdeki süreçte yeni
sıkıntılar baş gösterecektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Eğitime
gelince BM’ye bağlı kuruluşlar mülteci çocukların ve gençlerin eğitimine önem
vermektedir. Devlet okullarına sabahtan Lübnanlılar, öğleden sonra Suriyeliler
gitmektedir. Devlet okullarının eğitim seviyesi düşük olduğundan geçmişte
çocuklarını özel okullara yollayan Lübnanlılar iktisadi kriz yüzünden devlet
okullarına mecbur kalmıştır. Bu da devlet okullarında mülteci çocuklar için
ayrılan kontenjanın sınırlanması anlamına gelmektedir.(<a name="_ftnref11"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn11"><span style="mso-bookmark: _ftnref11;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[11]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref11;"></span>) Az
da olsa bazı özel okullar mülteci çocukları kabul etmektedir. Suriyeli çocuklar
için yabancı STK’ların açtığı, Lübnan Eğitim Bakanlığına bağlı olmayan özel
okulların bir kısmı birkaç ay evvel kapatılmıştır.(<a name="_ftnref12"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn12"><span style="mso-bookmark: _ftnref12;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[12]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref12;"></span>) Ayrıca
son dönemde iktisadi zorluklar ve özellikle ulaşım masrafları yüzünden birçok
Suriyeli aile çocuklarını okula gönderemez olmuştur.(<a name="_ftnref13"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn13"><span style="mso-bookmark: _ftnref13;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[13]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref13;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Öte
yandan iktisadi krizden önce de Lübnan’da Suriyeli mülteci çocukların eğitimi
önemli bir problem olup 2018’de yüzde 58’i örgün eğitimin dışındaydı.(<a name="_ftnref14"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn14"><span style="mso-bookmark: _ftnref14;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[14]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref14;"></span>) Zira
Suriyelilerin Lübnan’da doğan çocukları, mülteciler ileride ülkelerine geri
dönmeye mecbur kalsın diye dönemin Dışişleri Bakanı Cübrân Bâsil’in ısrarıyla
Lübnan makamlarınca kayıt altına alınmamış,(<a name="_ftnref15"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn15"><span style="mso-bookmark: _ftnref15;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[15]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref15;"></span>) sadece
BMMYK tarafından kaydedilmişti. Kimliksiz bu çocuklar devlet okullarında
ücretsiz eğitim hakkına sahip değildir, özel okula gidebilmektedir. İlkokul
seviyesinde okullaşma daha yüksek olmakla birlikte lise ve özellikle üniversite
düzeyinde eğitim alabilenlerin sayısı azdır. Kırsaldakilerin üniversite
okuyabilmesi ise hayaldir. Kısaca mültecilik Lübnan’daki nice mülteci genç için
geleceklerinin yitirilmesi demektedir.(<a name="_ftnref16"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn16"><span style="mso-bookmark: _ftnref16;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[16]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref16;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İstenmeyen
Suriyeli Mülteciler<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Peki,
Suriyeli mülteciler Lübnan yönetimi ve halkı tarafından neden istenmemektedir?
Bunun birçok nedeni vardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Birincisi,
mezhep dengelerine dayalı hassas siyasi sistemi, kahir ekseriyeti Sünni olan
Suriyelilerin günün birinde vatandaşlık alarak bozacağı endişesi bilhassa
Hristiyan kesimde hâkimdir. Düşük doğum ve yüksek göç oranlarıyla Lübnan’daki
Hristiyan nüfus zaten uzunca süredir azalmaktadır. Buna mukabil Suriyeli
mültecilerin mevcut doğurganlık hızıyla Lübnan’ın nüfus yapısını Sünni
Müslümanlar lehine değiştirmesinden endişe duyulmaktadır. Ülkedeki Hristiyan
nüfusun [Mülteciler hariç] %32,4 olduğu belirtilirken(<a name="_ftnref17"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn17"><span style="mso-bookmark: _ftnref17;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[17]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref17;"></span>),
son dönemdeki göçler ile Hristiyan nüfusun %19,4’e de düştüğü iddia
edilmektedir.(<a name="_ftnref18"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn18"><span style="mso-bookmark: _ftnref18;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[18]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref18;"></span>) Yüzyıl
evvel Fransızlar tarafından Maruni cemaatiyle işbirliği içinde Müslüman
Ortadoğu’da bir ‘Hristiyan vatanı’ olarak kurgulanan(<a name="_ftnref19"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn19"><span style="mso-bookmark: _ftnref19;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[19]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref19;"></span>) Lübnan’ın
bu özelliğini yitirmesi istenmemektedir. Suriyelilerin geri gönderilmesini en
hararetle savunanlar, Lübnan’daki başat konumunu yitirmek istemeyen Hristiyan
partiler ve Maruni kilisesidir. Maruni Patriği Bişare Butros er-Rai, Londra
ziyaretinde mültecilerin varlığının “gerçek bir demografik, siyasi ve güvenlik
tehdidi” olduğunu söylemiştir. Uluslararası bağışçı kuruluşlardan mültecilere
Lübnan’da değil Suriye’de yardım etmelerini istemiş; Lübnan’da tarihi Hristiyan
ve Müslüman cemaatler arasındaki çoğulcu hassas dengenin çok büyük mülteci
varlığıyla bozulduğunu vurgulamıştır.(<a name="_ftnref20"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn20"><span style="mso-bookmark: _ftnref20;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[20]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref20;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İkincisi,
Lübnan 2005’te Refik Hariri suikastından bu yana Suriye yanlısı 8 Martçılar ve
karşıtı 14 Martçılar arasında kutuplaşmıştır. Suriye’deki devrim ve savaş, her
ne kadar başlangıçta tarafsız kalma gayreti gösterilse de, özellikle Hizbullah’ın
2013’ten itibaren rejim safında bilfiil silahlı müdahalesiyle birlikte Lübnan
siyasetindeki kutuplaşmayı derinleştirmiştir. 14 Martçılar Suriye muhalefetini
ve rejime karşı mültecileri desteklerken, 8 Martçılar Suriye’deki devrimi meşru
yönetime karşı bir başkaldırı olarak görmekte ve muhalifleri hain veya terörist
saymaktadır. Lübnan’ın güvenlik yetkilileri de hem geçmişten beri Suriye
rejimiyle yakın işbirliği içinde çalıştıklarından hem de Filistinli mülteciler
tecrübesini hatırlarında tuttuklarından Suriyeli mülteciler konusunda 8 Mart
İttifakı’na yakın bir çizgidedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Öte
yandan Lübnan’daki keskin siyasi kutuplaşmaya rağmen son yıllarda
siyasetçilerin ve halkın çoğu Suriyelilerin geri gönderilmesi konusunda
hemfikir(<a name="_ftnref21"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn21"><span style="mso-bookmark: _ftnref21;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[21]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref21;"></span>) olup
yöntem konusunda farklılaşmaktadırlar. Bu değişimde üçüncü faktör olan iktisadi
boyut etkilidir. Zaten kaynakları kıt olan ülkede yüzde 25’lik ilave bir nüfus,
siyasi ve iktisadi kötü yönetimle, yaygın yolsuzluklarla, bankacılık kriziyle,
koronavirüs pandemisiyle ve Beyrut limanı patlamasıyla birleştiğinde, devleti
iflasa sürükleyen çok derin bir krizi tetiklemiştir. Bankacılık, ticaret ve
turizme dayanan ülke ekonomisinin temelleri yıkılmıştır. İşsizlik oranları
artmış, çalışan kesimin reel ücretleri aylık 100 dolara, hatta daha da altına
düşmüştür.(<a name="_ftnref22"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn22"><span style="mso-bookmark: _ftnref22;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[22]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref22;"></span>) Birikimi
olanlar dahi yıllardır bankalardan paralarını çekememektedir. 2018’de 1 dolar
1500 Lübnan lirasıyken Mayıs 2023’teki ziyaretimde 1 dolar 94.000 liraya
tekabül etmekteydi; Nisan’da ise dolar tarihi rekorunu kırıp 140.000 liraya
kadar çıkmıştı. Paranın aşırı değer kaybı karşısında Lübnan’da son birkaç aydır
dolar kullanılmaya başlanmıştır. Lübnanlılar bu kadar yıkıcı ve derin bir krizi
15 yıl süren iç savaşta dahi yaşamadıklarını ifade etmektedirler. Lübnan’ın
yönetici sınıfı baş müsebbibi oldukları bu çöküşte kendi hatalarını kabul edip
düzeltmek yerine mültecileri günah keçisi haline getirmiş, propagandalarında
sürekli hedef göstermiş, siyasi kazanç için mülteci düşmanlığını körüklemiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Dördüncüsü,
Lübnanlıların Suriyelilere karşı önyargılarını yakın geçmişin acı hatıraları
beslemektedir. 1976’da Lübnan İç Savaşı’na askeri olarak müdahale eden Suriye,
ordusu ve istihbaratıyla 29 yıl ülkede kalmış; 1990’da savaş sona ererken
Lübnan’ın hamisi rolüyle ülke siyasetini kontrolünde tutmuştur. Suriyeli istihbaratçılar,
Lübnan’da bir yandan hukuk dışı sayısız uygulamaya imza atarken diğer yandan
havalimanı ve gümrüklerden kumarhanelere kadar her alana el atarak büyük
servetler elde etmiş ve esnaftan haraç almışlardır.(<a name="_ftnref23"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn23"><span style="mso-bookmark: _ftnref23;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[23]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref23;"></span>) Çekildikten
sonra da Lübnan içindeki müttefikleri ve muhaliflere yönelik suikastlar
üzerinden siyaseti dizaynı sürdürmüştür. Hal böyleyken Lübnan halkının
azımsanmayacak bir kısmının zihninde olumsuz bir Suriye ve Suriyeli algısı
mevcut olup sıradan Lübnanlıların Suriye rejimi ile halkını birbirinden
ayırabilmesi hiç kolay değildir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Beşincisi,
demografik ve sosyal değişimin toplumsal dokuyu ve sosyokültürel hayatı
değiştireceği endişesidir. Lübnanlıların Suriyelilerle evliliği, mültecilerin
çocuk sayısının fazla oluşu, genel itibarıyla Suriye halkının daha geleneksel
veya mütedeyyin oluşu, özellikle kadına muamelede farklılıklar, yoğun yaşadıkları
bölgelerde gözlemlenen İslami canlanma vs. Lübnanlılarda hayat tarzımız
değişecek korkusunu alevlendirmiştir. Lübnan toplumunun önemli bir kısmının
şehirli karakter taşıması, buna mukabil Lübnan’a göçen veya kalan Suriyeli
mültecilerin çoğunlukla kırsal kökenli oluşu da toplumsal gerilimin diğer bir
boyutudur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Altıncısı,
hem iktisadi krizle yaşanan fakirleşmeye hem de yönetim zafiyeti, güvenlik
boşluğu ve rüşvetin yaygınlığına paralel olarak ülkede artan suç oranları ve
bunda Suriyelilerin payıdır. Lübnan devleti ve halkı mültecileri bir güvenlik
meselesi olarak görmektedir. Lübnan yetkilileri mahkûmların %42’sinin Suriyeli
olduğunu(<a name="_ftnref24"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn24"><span style="mso-bookmark: _ftnref24;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[24]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref24;"></span>) ifade
ederken, bağımsız kaynaklar gerçek oranın %27 olduğunu(<a name="_ftnref25"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn25"><span style="mso-bookmark: _ftnref25;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[25]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref25;"></span>) belirtmektedir.
Oysa suç oranları ve uyuşturucu bağımlılığı ile ticareti sadece Suriyelilerde
değil, Lübnanlılar ve Filistinliler arasında da artmıştır ve mülteciler birçok
suçu Lübnanlılarla işbirliği içinde işlemektedir.(<a name="_ftnref26"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn26"><span style="mso-bookmark: _ftnref26;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[26]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref26;"></span>) En
basit örneği, - bağımlılarda hırsızlıktan yağmaya ve adam öldürmeye kadar
birçok suçu tetikleyen - uyuşturucu üretiminin Suriye’de savaşan Lübnanlı
silahlı örgütler eliyle ülkenin doğusunda gerçekleşmesidir.(<a name="_ftnref27"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn27"><span style="mso-bookmark: _ftnref27;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[27]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref27;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bütün
bu gerçek veya algıdan ibaret olan nedenler, mültecileri geri dönüşe iknanın
veya zorlamanın gerekli olduğu fikrinin Lübnan’da yayılmasına yol açmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">“Gönüllü”
Geri Dönüş Planı<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Lübnan
yönetiminin her ay 15.000 Suriyeliyi ‘gönüllü’ geri gönderme planını ilanından
dört ay sonra 26 Ekim 2022’de ilk kafile ülkesine yollanmıştır. Mültecilerin
yoğun yaşadığı bölgelerde geri dönüş başvurusu için ofisler açarak süreci
organize eden Lübnan Emniyet Genel Müdürlüğü, geri dönmeye razı gelenlerin
listesini Suriye yönetimine yollamakta; rejim de devrim/isyan sürecindeki
geçmişlerine, haklarında arama kararı veya açılmış bir dava olup olmadığına ve
evlerinin bulunduğu bölgenin iskâna açılıp açılmadığına göre isimleri tek tek
kontrol edip ülkeye dönüp dönemeyeceklerini belirlemektedir. Rejimin onay
verdikleri, gruplar halinde ülkelerine yollanmaktadır. Geri dönüş için gönüllü
başvurular olmakla birlikte beklenen ve istenen seviyeye henüz ulaşmamıştır.(<a name="_ftnref28"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn28"><span style="mso-bookmark: _ftnref28;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[28]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref28;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Komşu
ülkeler her ne kadar Suriyelileri mülteci statüsünde kabul etmese de(<a name="_ftnref29"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn29"><span style="mso-bookmark: _ftnref29;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[29]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref29;"></span>) uluslararası
hukuka göre topraklarına girenleri korumakla yükümlü olup zorla ülkelerine geri
göndermeleri suçtur. Tam da bu yüzden son yıllarda Lübnan yönetimi hukuki
düzenlemelerle ve güvenlik güçlerinin baskısıyla Suriyelileri kendi rızalarıyla
geri dönmeye zorlamaktadır. 2023 yılı içinde Suriyelilerin hayatını eğitimden
sağlığa ve çalışma koşullarına kadar çok daha zorlaştırıcı çeşitli kararlar ve
sert tedbirler almış; bundan sonra ‘gönüllü’ geri dönüşler az da olsa artmaya
başlamıştır.(<a name="_ftnref30"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn30"><span style="mso-bookmark: _ftnref30;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[30]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref30;"></span>) Ülkenin
dört bir yanında, özellikle şehirlerin/ilçelerin ve bazı mülteci kamplarının
giriş-çıkışlarında kurulu kontrol noktalarında Lübnan güvenlik güçleri zaten
Suriyelileri takip altında tutmaktaydı. Nisan ayından itibaren Lübnan ordusu
geniş çaplı ev ve kamp baskınlarına ve tutuklamalara başlamış, 1800 Suriyeliyi
- kendi görevi kapsamında olmadığı halde - sınırdışı etmiştir.(<a name="_ftnref31"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn31"><span style="mso-bookmark: _ftnref31;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[31]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref31;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Uzun
zamandır tartışılan geri gönderme planının uygulamaya dökülmesi, tam da yönetim
boşluğunun yaşandığı bir döneme denk düşmüştür. 2022 Ekim sonundan bu yana
Lübnan’da cumhurbaşkanlığı makamı boştur ve istifa etmiş geçici hükümet görev
yapmaktadır. Son birkaç yıldır mahkemeler de kapalıdır; davalar görülmemekte,
hukuk sistemi işlememektedir.(<a name="_ftnref32"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn32"><span style="mso-bookmark: _ftnref32;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[32]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref32;"></span>) Yani
çok derin bir iktisadi krizden geçilirken yasama, yürütme ve yargı eklerinin
doğru düzgün çalışmadığı, bir bakıma devletin kalmadığı bir dönemde, Lübnanlı
bir akademisyenin deyimiyle “<i>ortada işleyen bir yönetim mevcut olmayıp
her kurum - Lübnan ordusu, Emniyet Genel Müdürlüğü, iç güvenlik birimleri ve
kendi askeri gücü olan Hizbullah - adeta bir devlet yokmuşçasına kendi başına
buyruk çalışmaktadır.</i>”(<a name="_ftnref33"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn33"><span style="mso-bookmark: _ftnref33;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[33]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref33;"></span>) Hal
böyleyken Lübnan yönetimi ‘gönüllü’ geri dönüş planını uygulayabilecek
kapasiteden yoksundur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Öte
yandan saha araştırması sırasında Suriyeli mültecilerin geri gönderilmesi
politikası konusunda görüşülen gazetecisinden akademisyenine ve insani yardım
çalışanına kadar farklı kesimlerden Lübnanlılar, aslında Lübnan yönetiminin
mültecilerin varlığından ve bu sayede dışarıdan gelen milyonlarca dolarlık
yardımdan maddi anlamda çok istifade ettiği, onların tamamını gönderme gibi bir
hedefin olamayacağı; dış devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve
bağışçılardan daha fazla para alabilmek(<a name="_ftnref34"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn34"><span style="mso-bookmark: _ftnref34;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[34]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref34;"></span>) için
mültecileri bir şantaj aracı olarak kullandığında hemfikirdiler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Benzer
şekilde Suriye rejiminin de mültecilerin geri dönüşü konusunda hevesli olduğu
düşünülemez. Üçte bire düşen kontrolü altındaki mevcut nüfusun en temel
ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan rejimin milyonla mültecinin geri dönüşüne
razı gelmesi, bunun yol açacağı ilave iktisadi ve sosyal sorunların altından
kalkabilmesi mümkün değildir. Üstelik mültecilerin önemli bir kısmının rejimin
ülke demografisini değiştirme planı çerçevesinde uyguladığı kasıtlı
politikalarla yerinden edildiği ve nüfusunu tehcir ettiği bazı bölgelerdeki
binaları tamamen yıkıp iskâna kapattığı düşünülürse, mültecileri sadece
kontrollü bir şekilde ve sembolik miktarda kabul edeceği aşikârdır. Rejimin
temel hedefi, mültecileri bir baskı ve şantaj aracı olarak kullanarak hem meşru
otorite olduğunu uluslararası alanda kabul ettirmek hem uluslararası
yaptırımları kaldırtmak ve yıktığı ülkesinin yeniden inşası için uluslararası
kuruluşlardan ve yabancı devletlerden finansman çekebilmektir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Burada
kritik nokta, sadece mültecileri geri yollamak değil, aynı zamanda dönenlerin
Suriye’de güven içinde yaşayabilecekleri ve çalışıp karınlarını
doyurabilecekleri şartları sağlamaktır. Bu da ancak ve ancak uluslararası
mutabakatla ve garantilerle gerçekleşebilir. Aksi takdirde ülkesine yollanan
Suriyeliler bir süre sonra dağ yollardan kaçak olarak Lübnan’a geri
gideceklerdir.(<a name="_ftnref35"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn35"><span style="mso-bookmark: _ftnref35;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[35]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref35;"></span>) Arsal’daki
bir yardım kuruluşu yetkilisi de geçmişte Suriye’ye gönüllü olarak dönenler
arasından kaçak yollardan Lübnan’a geri gelmek zorunda kalanlar olduğunu
belirtmiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Lübnan’da
çalışma hakkının ve hizmetlere erişimin sınırlanmasıyla hayat şartları
mülteciler için çok zorlaşsa da, baskı ve tacizler artsa da Suriye’ye geri
dönmeye rıza gösterenlerin sayısı hala fazla değildir. Şubat ayında Cambridge
University Press’ten çıkan bir araştırma raporuna göre, mültecilerin geri dönüş
kararında asıl belirleyici faktör, anavatandaki şartlar -özellikle de
güvenliğin temini - olup ev sahibi ülkede yaşadıkları husumet,
ırkçılık-ayrımcılık, şiddet, hukuki statüsüzlük, geri dönüş için yapılan baskı
ve temel haklardan mahrumiyet, işsizlik, gıda güvensizliği ve kötü hayat
şartları gibi faktörler cüzi bir rol oynamaktadır.(<a name="_ftnref36"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn36"><span style="mso-bookmark: _ftnref36;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[36]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref36;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Her
Şeye Rağmen Dönmeyen Suriyeli Mültecilerin Gerekçeleri<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">İnsanoğlunun
varoluşsal ihtiyacı ve arayışı emniyettir. Suriyeliler ülkelerinde ölümü ve
emniyetsizliği hissettikleri için mülteci konumuna düşmeye razı gelmişlerdir.
19 Mayıs’ta Arsal’da çadırında görüşülen Suriye’de yaralanıp sakat kalmış,
insani yardımlara bağımlı bir gencin sözleri emniyet arayışına iyi bir
örnektir: “<i>Burada maddi sıkıntımız çok ama en azından güvendeyiz ve
geceleri uyuyabiliyoruz, uçak ve bombardıman yok. Şu an Lübnan’da iktisadi
savaş var ama Suriye’de hem fiziki hem de iktisadi savaş sürüyor</i>.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Lübnan’da
siyasetçiler “<i>Artık savaş bitti, ülke güvenli</i>” iddiasını dillendirseler
de Suriye’de rejimin ve milislerin uygulamaları yüzünden emniyet hala
sağlanabilmiş değildir. Üstelik çatışmaların ileride tekrar alevlenmeyeceğinin
hiçbir garantisi de yoktur. Suriyeliler, rejimin geçmişten günümüze
yaptıklarını ve verdiği sözleri tutmayışını gayet iyi bildiklerinden, iki
hükümet arasında geri dönüş konusunda varılan anlaşmalara itimat etmemektedir.
Geri dönen tanıdıklarının başlarına gelenler gönüllü dönüşleri caydırıcı önemli
bir faktördür. Tutuklananlar, kaybedilenler, işkenceye uğrayanlar, öldürülenler
ve mülkiyet hakkı ihlal edilenlerle ilgili raporlar(<a name="_ftnref37"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn37"><span style="mso-bookmark: _ftnref37;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[37]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref37;"></span>) mevcuttur.
En büyük korku ise 18-42 yaş arası erkeklerin geri döndükten 10 gün sonra
zorunlu askerlik çerçevesinde en az 2,5 seneliğine silahaltına alınmasıdır. Bu,
birçok aile için geçimi sağlayan aktörün kaybı ve geleceklerinin mahvolması
demektir. 2014’te Şam Kırsalı’ndaki Cobar’dan Lübnan’a sığınmış, 4 çocuklu dul
bir hanım 19 Mayıs’taki görüşmede geri dönüş konusunda şunları
söylemiştir: “<i>Asla geri dönmem. Memleketim Cobar yerle bir oldu; evimiz
yok. Ben bir anne olarak kızımla geri dönebilirim; başka bir ilçede kiralık ev
tutup kızımla çalışarak kendime yeni bir hayat kurabilirim. Ama askerlik
çağındaki oğullarım ne olacak? Zorla askere alınacaklar. (…) Oğullarımın
geleceğini mahvedemem. İkinci oğlum üniversite okuyor; eğitimini yarım
bıraktıramam. Suriye’ye geri dönmek geleceğimizin çalınması demektir</i>.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Keza
rejim tarafından aranan aile bireyleri olanlar da geri döndüklerinde şantaj
için tutuklanmaktan korkmaktadır. 2013’te Lübnan’a sığınmış, Şamlı bir dul
hanım 19 Mayıs’taki röportajda şunları söylemiştir: “<i>En büyük kardeşim
askerliğini çoktan yapmıştı ve evliydi. İkincisi, olaylar başladığında
askerliğini yapıyordu; asker arkadaşlarıyla problem yaşayınca askeri mahkemede
yargılanmak üzere hapse atıldı. 6 ay sonunda ağır işkencelerden öldü
zannedilecek kadar sağlığı kötüleştiği için saldılar. Ailem onu hemen Lübnan’a
kaçırdı. Askerlik çağına girmek üzere olan 17 yaşındaki kardeşimi de buraya
yolladılar. Kaçan kardeşlerime eşlik eden en büyük kardeşim, askerliğini çoktan
bitirdiği için bir süre sonra Suriye’ye dönebilirim, hakkımda yakalama kararı
da yok, kimse bana bir şey yapmaz diye düşünüp ailesine döndü. Ama bir gece
aniden eve baskın düzenleyip tutukladılar; tam 7 yıl hapiste kaldı. 2 sene
evvel saldılar ve Lübnan’a geldi. İkinci kardeşim hakkında kapanmamış dava
olduğundan ben de dahil ailemizden hiç kimse geri dönemez</i>.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Öte
yandan özellikle sınıra yakın bölgelerde yaşayanlar için asıl problem, rejimden
kaynaklı değil, halkın kendi arasındaki mal-mülk anlaşmazlıklarından
kaynaklanmaktadır. Zira bazı mültecilerin evleri ve arazilerinde rejim
destekçileri veya Hizbullah ile İran’a bağlı milisler ve aileleri yaşamaktadır.
Rejimin çıkardığı kanunlar da mültecilerin mülklerini kaybetmesini
kolaylaştırmıştır. Geri dönenlerden susmayıp hakkını almaya çalışanlar mahkemelik
olmaktadır. 19 Mayıs’ta Arsallı bir yardım derneği yetkilisi röportajda şöyle
demiştir: “<i>Şu an belki de en temel problem rejimle değil, halkın kendi
arasında. Suriye’de yaşanan adam öldürme, yaralama gibi suçların büyük kısmı
insanların kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan kaynaklanıyor. Mesela biri
diğerinin evini, arazisini ele geçirmiştir; sahibi döndüğünde aralarında kavga
çıkıyor, silah çekiliyor. Mülküne el konanlar, kardeşi ölenler vd. susmayıp
haklarını almaya çalışıyorlar. Özellikle sınıra yakın bölgelerde böyle</i>.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">2019-2020
yılı itibarıyla Suriye’de sıcak çatışmalar - İdlib cephesi hariç - büyük ölçüde
dondurulurken sosyoekonomik bir varoluş savaşı başlamıştır. Sıradan Suriye
halkı aşırı enflasyonun ve mal kıtlığının olduğu bir ortamda gıdadan suya ve
elektriğe, yakıttan eğitim ve sağlığa, hatta barınmaya kadar en temel
ihtiyaçlarını dahi karşılayamamakta ve temel hizmetlere erişememektedir. Memur
maaşlarının 20-25 dolar bandında olduğu bir ortamda çoğu aile, ya içeride
yardım kuruluşlarının ya da yurtdışındaki mülteci akrabalarının ve
arkadaşlarının yolladıkları paralarla hayata tutunmaktadır. Farklı kontrol
bölgelerine ayrılan ülkenin her kısmında bir yığın sıkıntılar çekilmekle
birlikte en zor hayat şartları, Fırat’ın doğusundaki yeraltı kaynaklarını ve
tarım arazilerini SDG-ABD’ye kaptırdığından rejimin kontrolündeki bölgededir.(<a name="_ftnref38"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn38"><span style="mso-bookmark: _ftnref38;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[38]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref38;"></span>) Yani
ülkesine geri dönen mültecilerin bir kısmı, Lübnan’daki zorlu iktisadi
şartların daha ağırıyla yüzleşmektedir; Suriye kırsalındaki hiç yardım
ulaşmayan memleketine dönmektense, yardımların azalsa bile tamamen kesilmediği
Lübnan’da kalmak bazıları için daha tercihe şayandır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Suriye’deki
savaş en çok kırsalı vurmuş; rejimin ve müttefiklerinin bombardımanında birçok
yerleşim yerle bir olmuştur. Rejim geri aldığı bölgelerde yeniden inşaya
girişmemekte, sadece bombaları ve patlayıcıları temizleyip güvenli bir hale
getirdiği bölgeleri geri dönüş için açmakta, geri dönen ev sahipleri hasarlı
evlerini kendi imkânlarıyla tamir ettirmektedir. Keza altyapı tamamen çökmüş,
birçok okul ve hastane bombalanıp yerle bir edilmiştir. Hal böyleyken birçok
mültecinin diğer bir temel kaygısı, geri döndüğünde yaşayacak bir evinin,
hastalandığında gideceği bir sağlık merkezinin, çocuklarını yollayacağı bir
okulun, temel ihtiyaçlarını karşılayacağı çarşı pazarın, elektrik ve suyun
bulunmamasıdır.(<a name="_ftnref39"></a><a href="http://tr.omrandirasat.org/yay%C4%B1nlar%C4%B1m%C4%B1z/raporlar/lubnan-her-seye-ragmen-donmeyen-suriyeli-multeciler.html#_ftn39"><span style="mso-bookmark: _ftnref39;"><span color="windowtext" style="text-decoration: none; text-underline: none;">[39]</span></span></a><span style="mso-bookmark: _ftnref39;"></span>)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bazı
kişilerin savaşta ölümler ve göçler yüzünden Suriye’de akrabaları kalmamıştır.
Suriye artık onlar için bir bakıma vatan olmaktan çıkmıştır. Geri dönüş onlar
için öz yurdunda garip kalıp sıfırdan bir hayat kurmaya zorlanmak demektir.
Gurbette doğan çocukların Suriye’ye uyum sağlayabilmesi de çok zor olacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Bu
şartlar altında Lübnan’daki mülteciler Suriye’ye dönmekten imtina etmektedir.
Hayat şartları ne kadar kötüleşirse kötüleşsin Lübnan, birçok mülteci için
Suriye’nin emniyetsiz ortamında başlarına geleceklere kıyasla hala ehven-i
şerdir. Üçüncü bir ülkeye gidebilmek için BMMYK’ya başvuranlar olduğu gibi,
ölüm ihtimaline rağmen insan kaçakçıları eliyle Akdeniz’e açılanlar da az
değildir. Çünkü Akdeniz sularında boğulmayı, rejim hapishanesindeki işkence ve
tecavüze veya silahaltına alınıp askerde kendi insanını öldürüp katile
dönüşmeye tercih etmektedirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;">Lübnan’daki
Suriyeli mültecilerin kahir ekseriyetinin yaşadığı her türlü maddi-manevi
zorluğa, kötü muameleye ve sefalete rağmen ülkesine geri dönmeye razı
gelmemesi, Suriyelilere ev sahipliği yapan hem komşu ülkeler hem de Avrupa
ülkeleri için detaylıca incelenmesi ve üzerinde düşünmesi gereken önemli bir
tecrübedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-29448024806085201332023-09-21T12:16:00.002-07:002023-09-21T12:16:24.645-07:00M.FETHİ: “MURSİ’YE ‘SİSİ SENİ DEVİRECEK’ DEDİK, BİZE HEP ‘HAYIR O BİZİM ADAMIMIZ’ CEVABINI VERDİ”<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">“MURSİ’YE
‘SİSİ SENİ DEVİRECEK’ DEDİK, BİZE HEP ‘HAYIR O BİZİM ADAMIMIZ’ CEVABINI VERDİ”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mahmud
Fethi, 16.8.2023<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Röportajı
yapan: Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">NOT:</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"> Bu
röportaj Serbestiyet web sitesinde 22.8.2023 tarihinde
yayınlanmıştır. </span></i><i><u><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-themecolor: hyperlink;"><a href="https://serbestiyet.com/roportaj/roportaj-mursiye-sisi-seni-devirecek-dedik-bize-hep-hayir-o-bizim-adamimiz-cevabini-verdi-140036/">https://serbestiyet.com/roportaj/roportaj-mursiye-sisi-seni-devirecek-dedik-bize-hep-hayir-o-bizim-adamimiz-cevabini-verdi-140036/</a></span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"> </span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">NOT:</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"> Blogda
yer alan 900 küsur içeriğe </span></i><i><u><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-themecolor: hyperlink;"><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a></span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"> linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Blogdaki
şahsıma ait yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri kaynak göstermek şartıyla
kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mısır’da
3 Temmuz 2013’teki Sisi darbesinin ve 14 Ağustos 2013’de 1000 insanın
öldürüldüğü Rabia Katliamı’nın 10’uncu yıldönümü. Rabia Meydanı’ndaki
eylemlerin organizatörlerinden Mısırlı siyasetçi Mahmud Fethi o günleri
anlattı: “Mursi halka ‘ordumuz saygındır, ona direnmeyin, benim hayatımın
hiçbir önemi yoktur’ dedi. Erdoğan ise halka ‘meydanlara çıkın, bunlar bizim
ordumuz değil, orduya ve devlete isyan etmiş bir gruptur’ dedi. “Mursi güçlü ve
hükmedebilir bir görüntü verdiğinde insanlar etrafında toplandı; ama zayıflığı
ortaya çıktığı anda insanlar ona saldırdı, küfretti”. “Devlete karşı çıkıp
sonra sanki temizmiş gibi devletle işbirliği yaparsanız sonunda devlet sizi
yiyip bitirir.” “Sisi seni devirecek diye Mursi’ye çok söyledik. Bize hep
‘hayır, o bizim adamımız’ cevabını verdi. “Rabia’da 1000 insanın öldürülmesini
planlayanın bizzat Sisi olduğu söyleniyor.” “Sisi’nin 27 Temmuz’da Türkiye’ye
geleceği haberleri vardı, ama gelmedi, gelmeyecek de. Çünkü…”<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mahmud
Fethi</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">, Ayn Şems Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
mezunu oldu aynı zamanda İslami İlimler, Arap Dili ve Proje Yönetimi
alanlarında lisans eğitimi de aldı. Mimarlığın yanı sıra çeşitli camilerde imam
ve hatip olarak görev yaptı. 2011’de Mısır Devrimi’ne aktivist olarak katıldı;
ardından 2011 Mart’ında Fazilet Partisi’ni kurdu. Son dört ayında Cumhurbaşkanı
Muhammed Mursi’nin gayriresmi müsteşarı oldu. Darbeye karşı duran partilerin oluşturduğu
Meşruiyete Destek Ulusal İttifakı’nda yer aldı. Halen Türkiye’de yaşamakta olan
Fethi, Ümmet Akımı adı altında faaliyet yürüten tanınmış bir aktivist.
Kendisiyle Sisi darbesinin ve Rabia katliamının 10’uncu yıldönümü vesilesiyle
uzun bir söyleşi yaptık. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">2013’te
Mısır’da darbeye giden sürecin ve Rabia olaylarının önemli bir şahidisiniz. Ama
isterseniz önce 2011’de “Arap Baharı”nın neden patlak verdiğini konuşarak
başlayalım.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">25
Ocak 2011’de Mısır’da demokrasi ve hürriyet talebiyle halk hareketliliği
başladı. Bu, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’e ve bilhassa çok vahim
ihlallere imza atmış İçişleri Bakanlığına karşı bir devrim hareketiydi. Mısır’da
seçimler ve meclis olsa da bunların hepsi birer aldatmacadan ibaretti.
Türkiye’de de geçmişte askerî darbeler olmakla birlikte akabinde adil ve dürüst
seçimler yapılmış, yönetim el değiştirmişti. Mısır’da ise böyle bir şey söz
konusu değildi. Devrim gerçekleşirken ordu en başta tarafsız kalıp müdahale
etmedi. Ardından bu halk hareketliliğini iktidarı kontrolüne almak için bir
fırsat olarak gördü. Mübarek, orduyu tamamen olmamakla birlikte bir ölçüde
iktidardan uzaklaştırmış, polise çok geniş yetkiler tanımıştı. Çünkü kendisi
ordu kökenli olmakla birlikte iktidarı işadamı oğullarına miras bırakma
niyetindeydi. Ordu, halk hareketliliğini Mübarek’in bu planından kurtulmak ve
kendisi ülkeyi yönetmek için bir fırsat olarak gördü. Ama bunu tek başına
yapabilecek durumda değildi, bir geçiş sürecine ihtiyacı vardı. Yüksek Askerî
Konsey bir buçuk yıl [Şubat 2011-Haziran 2012] yönetimi elinde tuttu, ardından
seçimle başa gelen Muhammed Mursi’nin bir yıllık iktidarının sonunda yönetime
el koydu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mübarek
ile Mursi arasındaki bir buçuk yıllık dönemde Yüksek Askerî Konsey, siyasi
iktidar olarak değil, sahada bir güç olarak kalmaya çalıştı. Bu süreçte çok
olaylar oldu, göstericiler öldürüldü. Sokağın iktidarın sivillere devri için
yaptığı baskılar karşısında geri çekilir gibi yapıp seçimlere kontrollü olarak
izin verdi. Ama planı, iktidarı sivil yönetime teslim edip ardından medya
aracılığıyla halkın öfkesine oynayarak siyasi, iktisadi ve toplumsal alanı
sabote etmek ve sonunda bir ‘kurtarıcı’ gibi askerî darbeyle başa
geçmekti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Arap
Baharı’nın 2011’de patlak vermesinin kendi problemlerimizden kaynaklı birçok iç
sebebi olmakla birlikte önemli bir dış sebebi vardı: Araplar olarak biz,
Türkiye tecrübesini takip ediyorduk. AK Parti 9 yıldır iktidardaydı; iktisadi
atılım ve siyasi etki bakımından başarı kaydetmişti. Davos’ta Şimon Peres’e
karşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “One Minute” çıkışı zihnimize
kazınmıştı. O derece ki hem Mübarek’in hem de Yüksek Askerî
Konsey’in medyası devrimden sonra İslamcılara hep şu soruyu sordu: Siz
Türkiye’deki Erdoğan gibi bir başarı kaydedebilecek misiniz? Yani Türkiye
tecrübesi bizim açımızdan çok önemli ve faydalıydı. Türkiye o dönem hak-hukuk
mücadelesinde, iktisadi atılımda nasıl başardıysa bize de öyle başarmak
istiyorduk. Ama bu süreçte önce [2011 yılı sonu-2012 başında halkın oyuyla]
seçilen meclisler [14 Haziran 2012’de Anayasa Mahkemesi tarafından] ilga
edildi, ardından Mursi’nin seçildiği ilan edilmeden hemen evvel
cumhurbaşkanlığı yetkileri sınırlandırıldı ve böylelikle yeni sivil yönetim
başarısız kılınmaya çalışıldı. Genel olarak devrimi etkisizleştirme, özelde
Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) teşkilatına mensup Muhammed Mursi’yi
devirme eğilimi çok netti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
arada ben İslamcıyım ama İhvan’dan değildim. Biz merhum Necmeddin Erbakan
hocanın partisinden ilhamla Fazilet Partisi adıyla ayrı bir parti kurduk.
Erbakan’ın tecrübesi bizim için çok önemliydi. Darbeden evvel diğer partilerle
seçim ittifakı yapmayı düşünüyorduk. Fazilet Partisi olarak İhvan’ı sevsek ve
hürmet etsek de özellikle reformist yaklaşımını benimsemediğimiz için onunla
ittifak kurmayacaktık. Son dört ayında Cumhurbaşkanı Mursi’yle yakınlaştık ve
ben onun gayriresmi müsteşarlarından biri oldum. Onunla Ulusal Diyalog
Oturumları adı verilen oturumlara katıldım. Ayda iki-üç defa, bazen daha fazla
bir araya gelirdik. Ben darbe sürecinin başlatılmasından bir gece evvel Mursi’yle
bir araya gelen 10-12 kişiden biriydim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mursi
yönetimi daha bir yılı yeni dolarken neden askerî darbeyle devrildi? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İki
önemli dış sebep vardı. Birincisi, Cumhurbaşkanı Mursi’nin Suriye Devrimi
çizgisine girmesi ve büyük bir konferans düzenlemesiydi. Ben şahsen böyle bir
konferans düzenlemesini teklif edenlerdendim. Mısır’ın Suriye Devrimi çizgisine
girmesi İran, Hizbullah, ABD, Rusya ve mezhepçi milislerin Suriye sahasında
gerilemesi ve Mursi’den rahatsızlık duymaları anlamına geliyordu. Suriye
dosyasında Türkiye-Mısır uzlaşması kritik önemdeydi. Darbenin ikinci dış sebebi
de Türkiye’ydi. Türkiye tecrübesinin Mısır’da tekrarlanmasından korktular.
Mısır nüfusu ve yüzölçümü bakımından Türkiye’den daha büyüktür, ama jeopolitik
önem itibarıyla iki ülke birbirine benzerdir. Türkiye’yle müttefik güçlü bir
Mısır, bölgede çizilmiş bütün sınırların aşılması demekti ve bu da İsrail,
-Mısır’ın gelişmesini istemeyen- Arap ülkeleri, İran ve Batı için büyük bir
problemdi. Kısaca Mısır-Türkiye yakınlaşması darbenin ana sebeplerindendi.
Bunun da iki delili vardı. Mursi’ye darbenin arifesinde Türkiye’de de Gezi
Parkı olayları başlamış, Erdoğan devrilmeye çalışılmıştı. Erdoğan, Mısır’daki
darbeye karşı dururken bunu sadece mazlumların yanında ahlaki bir duruş olarak
yapmadı; Mısır’daki darbenin Türkiye’de tekrarlanmasından korktu ki bunu birkaç
yıl sonra 15 Temmuz’da zaten gördük.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Darbenin
iç sebepleri çok fazlaydı. Birincisi, ordu iktidarı ele geçirmek istiyordu.
İkincisi, geçmişte büyük yolsuzlukların içindeki güvenlik birimleri ve polis
teşkilatı bu alışkanlığını sürdürmek, buna ses çıkaramaması için de halkı
bastırmak istiyordu. Üçüncüsü, Cemal Abdünnasır’dan Enver Sedat’a ve Hüsnü
Mübarek’e uzanan uzun bir yolsuzluk çarkı vardı. Büyün işadamları ve sermaye
sahipleri, ister İhvanlı ister İhvansız olsun, halka dayanan bir yönetimi
kendileri için tehdit saydılar. Bu, sadece istikbaldeki menfaatlerine yönelik
bir tehdit değildi, geçmiş yolsuzluklarından yargılanmaktan da korktular.
Mısır, on yıllardır ülke kaynakları yağmalandığı ve çalındığı için fakir kalmış
bir ülkedir. Kısaca, ister güvenlik düzeyinde isterse siyasi ve iktisadi
düzeyde olsun eski rejimden nemalananların hepsi Mursi iktidarına karşıydı.
Dördüncüsü, İsrail meselesi olup İsrail -zannedilenin aksine- dış değil,
iç sebepti. İhvan veya Cumhurbaşkanı Mursi, tabii ki İsrail’in başına sıkıntı
çıkarmayacaktı; ama -geçmiş tüm cumhurbaşkanlarının masa altından gizlice yaptığı
gibi- İsrail’le el ele verip ihanetlere imza atmayacaktı. Darbeyle başa gelen
Sisi, artık ihanetleri gizlice değil, kamuoyunun gözü önünde alenen
yapıyor. Beşincisi, Cumhurbaşkanı Mursi ve İhvan, iktidarda bütün
tarafları memnun etmeye çalıştı ve bu da sonuçta herkesin öfkesine yol açtı.
Altıncısı ve kanaatimce en büyük hataları, Mısır’ı daha güçlü kılacak bir
atılıma odaklanıp bununla yolsuzluğa karşı koymayı düşünmeleriydi. Evet, bu
sıralama belki demokratik Türkiye için uygundu; ama bizim için yanlıştı.
Mısır’da İhvan’ı iktidara taşıyan şey -Türkiye’deki gibi- seçimler değil,
devrimdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mursi’nin
ve İhvan’ın yolsuzlukla mücadele edebilecek gücü gerçekten var mıydı? Başta
içişleri ve savunma olmak üzere hükümetteki kritik bakanlıklar eski rejimin
veya derin devletin adamlarının elindeyken yolsuzluğun ana kaynağı bu
insanlarla nasıl mücadele edecekti? Dahası, geçmişte ülkede gerçek bir siyasi
hayat olmadığından devrimci güçlerin siyasi aklı ve tecrübesi yoktu.
Dolayısıyla başa kim geçerse geçsin benzer hataları yapması kaçınılmazdı. Ne
dersiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Dedikleriniz
Mursi’nin son dönemi için doğru. Ama iktidarının başında henüz devrimci güçler
ve halk onunlayken, medya henüz aralarını bozmamışken bunları yapması mümkündü.
Hatta Mursi, [12 Ağustos 2012’de] Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi’yi [21
yıldır yürüttüğü] Savunma Bakanlığı ve Sami Anan’ı da Genelkurmay
Başkanlığı görevinden alırken İslamcı olmayanlar ve Mursi’yi desteklemeyenler
bile bundan memnun olmuştu. Bakın, Ortadoğu’da halkın muhayyilesinde lider
dediğin güçlü olmalı ve hükmedebilmelidir. Doğru veya yanlış ama böyle. Mursi
güçlü ve hükmedebilir bir görüntü verdiğinde insanlar etrafında toplandı; ama
zayıflığı ortaya çıktığı anda insanlar ona saldırdı, küfretti ve o, buna karşı
bir tavır almadı. Tabii bu bizim halkımızın ayıplarından biriydi, o da ayrı bir
mesele.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Tunus’un
devrimden sonra başa geçen eski Cumhurbaşkanı Munsif Merzuki’yle iki defa
röportaj yapıp <i>Diktatörlük ile Devrim Arasında Arap Dünyasının Krizleri</i> kitabında
yayınladım. Bana röportajda iktidara geldiğimizde devlet nedir bilmiyorduk
demişti. Hatta tam ifadeleri şöyleydi: “Meselelere kapsamlı ve iyi bir çözüm
üretebilmeniz için sistemin içinde olmanız ve onu tanımanız lazım. Biz hep
sistemin dışında kaldığımızdan neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyorduk. Ben
devlet aygıtını ve problemlerini Tunus’ta başa geçtikten sonra kavradım. Çünkü
diktatörlük altında yıllar yılı sistemin dışında tutulduğumuzdan böyle bir
tecrübe kazanabilme imkânımız yoktu.” (sf.46) Aynısı Mısır’ın bütün
devrimci güçleri için de geçerliydi…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Merzuki
benim de arkadaşımdır. Onun görüşüne katılıyorum. Evet, biz devleti
bilmiyorduk. Çünkü tamamen uzakta tutuluyorduk. Ama şunu unutmayın: Devrime
öncülük edenler, devrimden sonra bu yoldan ayrılıp devletle aynı mantıkla
hareket etmeye başladılar. Devrim ile devlet mantığı birbirinden farklıdır.
Mesela Türkiye’de siyasetçileriniz demokratik yollardan, devlet aracılığı ve
mantığıyla iktidara gelebiliyor, yolsuzlukla mücadele edebiliyor, büyük
projelere imza atabiliyor. Tunus ve Mısır’da ise biz, devlet aracılığıyla
değil, devlete karşı çıkarak devrimle iktidara geldik. Bizimki, muhtemelen tam
anlamıyla bir devrim de değildi, yüzde 30-40, belki de 50 oranında bir
devrimdi. Derin devlete veya müesses nizama teslim olmadan, siyaseten devrimin
içinden dayanaklara tutunmak mümkündü. Devlete karşı çıkıp sonra sanki temizmiş
gibi devletle işbirliği yaparsanız sonunda devlet sizi yiyip bitirir.
Kanaatimce Mursi’nin de, Merzuki’nin de hatalarından biri buydu. Her ikisi de
özünde devrimci değil reformistti, ama devrimin başına geçtiler. Eldeki bir
serçe ağaçtaki on serçeden iyidir diye Arapçada bir atasözü vardır. Ben bunu
şöyle değiştirdim: Eldeki bir devrim, ağaçtaki bin reformdan iyidir…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Hep
Türkiye ile Mısır’ı kıyasladınız ama iki ülkenin tecrübeleri birbirinden çok
farklıydı. 1952’den beri Mısır’ı askerler yönettiğinden ve ordu ülke
ekonomisinin de yarısını elinde tuttuğundan sistemdeki ağırlığı ve rolü Türk
ordusuna kıyasla çok daha fazlaydı. Ayrıca Başbakan Erdoğan, 28 Şubat
post-modern darbesi ve 2001 ekonomik krizi üzerine iktidara gelip ordunun
gücünü ve siyaset üzerindeki vesayetini AB’ye uyum reformları adı altında
budamıştı, yoksa bunu o dönem kendi başına yapamazdı. Yani Başbakan Erdoğan
başlangıçta Türkiye’de reform yaparken Batı’dan da, içerideki liberal ve sol
akımlardan da destek almıştı. Ama Mursi’nin ve İhvan’ın iç reformu dışarıyla
bağlantılı yürütme ve destek alma imkânı yoktu. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ama
içeride Mursi’ye destek dışarıdakinden daha fazlaydı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Öyle
ama o destek de Mısır toplumunun yarısından gelmişti. Çünkü seçimlerde eski
rejimin adayı Ahmet Şefik’le yarışmış ve başa baş oy almıştı. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
Mursi’nin yüzde 52, Ahmet Şefik’in yüzde 48 oy aldığı ilan edilse de bu seçim
sonuçları doğru değildi. Zaten sonuçları seçimlerden çok sonra
açıklayabildiler. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Gerçek
seçim sonuçlarını biliyor musunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Tam
değil, ama takriben biliyoruz. Yaklaşık yüzde 60’a yüzde 40’tı. Bu yüzde 40
orduyla, polisle, istihbaratla, sermayedarlarla, İsrail’le, Batı’yla, Suudi
Arabistan ve BAE’yle birlikteydi. Yine de müesses nizam başta şaşkınlık içinde
bocalıyordu ve onlar bocalarken Mursi başa geçer geçmez önemli işlere imza
atabilirdi. Maalesef fırsatlar kaçırıldı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">3
Temmuz 2013’te Sisi Darbesi’ne giden süreçte neler yaşandı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Darbeciler
sokakları harekete geçirmeye başlamıştı; özellikle ülkenin birçok noktasında
İhvan’ın Hürriyet ve Adalet Partisi merkezleri yakılmaktaydı. 21 Haziran Cuma
günü Rabia Meydanı’nda gösteri düzenlemiştik; ama bu defa Hürriyet ve Adalet
Partisi gösterileri sürekli oturma eylemine dönüştürmemizi istedi. Konuyu
görüşmek üzere 26 Haziran’da İnşa ve Kalkınma Partisi genel merkezinde
toplandık. Ben ve [İhvan’dan kopan akademisyenlerce kurulan] Vasat Partisi’nden
İsam Sultan, Rabia’da değil Tahrir Meydanı’nda oturma eylemi yapmayı teklif
ettik, ama diğerleri buna karşı çıktı. Rabia Meydanı’nı tercih etmelerinin
nedeni, buranın Cumhurbaşkanlığı (İttihadiyye) Sarayı’na, Cumhuriyet
Muhafızları’na ve başka yerlere yakınlığıydı. Ama aynı zamanda bir tuzaktı da.
Çünkü çevresi tamamen askerî birliklerle ve kışlalarla çevriliydi. Yani oturma
eylemine askerlerin arasından geçerek gidiyorduk. Bana göre devrimi biz
gerçekleştirmiştik ve bunun mekânı da Tahrir Meydanı’ydı ve dünya medyası da
sadece Tahrir’i biliyordu. Tahrir’de toplanmak devrimle birlikte olmak
demekti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Temerrüd
Hareketi o dönem Tahrir’de değil miydi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Temerrüd
Hareketi, fazla kişi toplayamadığı halde Tahrir’i bloke etmek için her Cuma
günü insanları gösteriye çağırıyordu. Bu arada Temerrüd Hareketi adı altında
her şeyi tezgâhlayan bizzat istihbarattı… 26 Haziran’daki toplantıda dedim ki
biz insanları Cuma değil, Perşembe günü Tahrir’e çağırıp orada kalalım,
meydandan ayrılmayalım. Zaten Temerrüd’ün davetleri karşılıksız kalıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ama
biz Tahrir Meydanı’nda yüz binlerce insanı gördük. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
30 Haziran’dan değil, önceki Cuma günlerinden bahsediyorum. Temerrüd Hareketi
adı altında istihbarat, darbeden üç ay evvelinden itibaren her Cuma halkı
Tahrir’e gösteriye çağırdı. 30-40 kişi ancak geliyordu. Meydan sadece 30
Haziran’da doldu. Çünkü Yüksek Askerî Konsey iki gün önce bir açıklama yaptı.
Satır aralarını dikkatlice okumayanlar bu açıklamayı insanları uzlaşmaya davet
ediyor zannetti. Ama tam aksine insanları sokağa çıkmaya davet ediyordu.
Maalesef ki Mursi ve İhvan bu açıklamayı uzlaşma metin olarak okudu. Benim de
aralarında olduğum koalisyonun çoğunluğu ise askerin halka sokağa inme çağrısı
olarak gördü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mursi
neden size inanmadı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Çünkü
Sisi’nin kendisine sadık olduğuna inanmıştı. Uyarılarımızı dikkate
almadı. Biz Sisi seni devirecek diye Mursi’ye çok söyledik. Bize hep
hayır, o bizim adamımız cevabını verdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Temerrüd
Hareketi, halkı ordunun açıklaması sayesinde sadece 30 Haziran’da sokağa dökebildi.
Ordu bu açıklamasıyla bütün muhalifleri cesaretlendirdi. Kimler sokağa çıktı?
Polislerin, askerlerin, yargı ve medya mensuplarının aileleri ve memurlar
sokağa çıktı. İşadamları ve sermayedarlar da fabrikalardaki işçileri meydanlara
döktü. Sanat dünyasından ve meşhurlardan da sokağa inmeleri istendi; “Siz
çıkarsanız halk da peşinizden çıkar” dendi. Hatta acemi erleri de ordu
taburları sokağa döktü. Ama bunlar sadece 4-5 saatliğine meydandaydılar, sonra
geri döndüler. Bunun üzerine Yüksek Askerî Konsey bir açıklama daha yaptı ve
adeta insanlara geri dönmeyin, biz darbeyi gerçekleştirene kadar meydanlarda
kalın dedi. İnanın, ben hayatımda bu kadar zayıf bir darbe görmedim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Solcular,
liberaller ve diğer laik kesimler sokaklara dökülmemiş miydi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Döküldü,
ama Mısır’da onların sayısı zaten az. Bakın kitleler 30 Haziran 2013 dışında
bugüne kadar Sisi lehine sokaklara hiç döktürülemedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Rabia
Meydanı’nda oturma eylemi kararı aldıktan sonra neler oldu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">26
Haziran’daki toplantıda Rabia Meydanı’nda oturma eylemine başlama kararı alındı
ve 28 Haziran Cuma günü oturma eylemi için resmî açıklamayı kürsüde okuyan kişi
bendim. Bakın bu bilgiyi ilk kez medyada sizinle paylaşacağım. Kürsüde
açıklamayı okurken gizli bir numara hiç durmadan telefonumu çaldırdı. Okumayı
bitirdikten sonra telefona cevap verdim. ‘Ben cumhurbaşkanlığından şu kişiyim,
Mursi şu an bir toplantı için sizi çağırıyor’ dedi. Gecenin 12’siydi. ‘Nerede’
diye sordum. ‘Kubbe Sarayı’nda’ dedi. Asıl cumhurbaşkanlığı sarayı olan
İttihadiyye değildi. Emin olamadım. Bizi tutuklama amaçlı bir istihbarat oyunu
olabilirdi. Mursi’nin yardımcılarından tanıdığım birini aradım. ‘Evet, sarayda sizi
bekliyoruz, gelin’ dedi. Hemen toplantıya gittim, Mursi’yle oturduk. Toplantıda
Mursi’yle işbirliği yapan Mısırlı siyasi liderler vardı, Selefi Nur Partisi
lideri de mevcuttu. Hatırlarsınız, Nur Partisi lideri 3 Temmuz’da askerî
darbeyi ilan ederken Sisi’nin yanında yer alacaktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
da demek oluyor ki Nur Partisi lideri, Mursi’yle o gece gizli toplantıda neler
konuştuğunuzu Sisi’ye aktardı.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
öyle… Özellikle ben sesi yüksek çıkanlardandım. Toplantıda -daha evvel
cumhurbaşkanlığı müsteşarlarından birine tembihlemem sayesinde- en son sözü
alıp şunları tavsiye ettim: Birincisi, hükümeti istifa ettirip sokakları
sakinleştirin ve hükümeti kurması için Sisi’yi başbakan olarak tayin edin. Bu
sayede hükümetle uğraşırken ordudan uzaklaşmış olur. İkincisi, Savunma Bakanı
Sisi ve İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim’den krizi idare etmek için burada
cumhurbaşkanlığı sarayında sizinle kalmalarını ve kamuoyuna açık bir toplantı
yapmalarını isteyin ki olaylar yatışabilsin. (Birçok yerde İhvan’ın merkezleri
yakılıyordu ve bunlar hep istihbaratın işiydi. Benimle burada kalacaksınız
dediği takdirde onları kendi kontrolünde tutmuş olacaktı.) Mursi, cevaben ‘yok
yok olmaz; silahlı kuvvetlerin şerefli bir konumu var’ falan dedi. Üçüncüsü,
eğer Sisi’yi buna razı edemezseniz cumhurbaşkanlığı sarayında oturmayın,
bizimle birlikte meydanlara inip askerlerden uzak durun… Bu toplantıda
söylediklerimin şahidi olan bazı kişiler şu an Türkiye’de yaşıyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Toplantıdan
ayrıldıktan sonra oturma eyleminin olduğu Rabia Meydanı’na geri döndük. 30
Haziran’da Mursi karşıtı yüz binler sokağa döküldü. Aslında sayı -devlet
kadroları ve aileleri sokağa indirildiği için- o kadar da büyük sayılmazdı; ama
liberal ve laik muhalefet için bu inanılmaz bir kalabalıktı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
arada içinde laiklerin, liberallerin, solcuların, milliyetçilerin olduğu “sivil
muhalefet” Ulusal Kurtuluş Cephesi adı altında [24 Kasım 2012’de] bir araya
gelmiş, orduyla ve güvenlik kurumlarıyla ittifak yapmıştı. Biz de Ümmet
İttifakı adı altında bir araya gelmiştik. İttifakımızın başında oldukça popüler
bir şahsiyet olan Şeyh Hazım Ebu İsmail vardı. Kendisi geçmişte İhvan
mensubuydu; ama İhvan’ın performansını beğenmeyerek kendi hareketini kurmuştu.
Ben de hem Fazilet Partisi lideriydim hem de onun Ümmet Koalisyonu’nda Şeyh
Hazım’ın yardımcısıydım. Darbeden iki hafta evvel Mursi’nin talebiyle İslami
partiler olarak bir oluşuma gittik. Darbe gecesi bu oluşum Meşruiyete Destek
Ulusal İttifakı’na dönüştü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Darbenin
ardından Rabia Meydanı’ndaki oturma eylemleri yaklaşık 1,5 ay devam etti. O
süreçte neler yaşandı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Oturma
eylemi hedef alınmaya başlandı. İki büyük olay yaşandı. İlki sahne olayı olup
bunda belki 50 kişi hayatını kaybetti. Sonra Cumhurbaşkanı Mursi’nin meydana 1
km uzaklıktaki Cumhuriyet Muhafızları kulübünde tutulduğunu öğrendik. Bir
gösteri yürüyüşü düzenledik. Helikopterden yağdırılan kurşunlar yüzünden 70’e
yakın kişi hayatını kaybetti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ne
yazık ki İhvan’ın içinde bir değil, iki yönetim vardı. Meydanın ve oturma
eyleminin medyadaki idarecisi, altı-yedi partiden müteşekkil Meşruiyete Destek
Ulusal Koalisyonu adı altında bizdik. İhvan’ın Hürriyet ve Adalet Partisi Genel
Sekreteri şu an hapisteki Muhammed Biltaci de dahil koalisyondaki partilerin
başkanları olarak sürekli toplanıyorduk. Öte yandan bizim sözlerimize önem
vermeyen İhvan’ın diğer liderliği, bizden habersiz tek başına Amerika ve
Batı’yla iletişim kurup müzakere yürütüyordu. Bu da onların hatalarından
biriydi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Darbeden
sonra oturma eylemine devam ediyorduk. İnsanlar öldürülmeye başlandığında
oturma eyleminin dağıtılmasının hedeflendiğini anladık. Ancak üç-dört gün evvel
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile
Afrika Birliği temsilcisi gelip taraflarla temaslar kurdu. Darbenin ardından
kurulan geçici yönetimin cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur,
cumhurbaşkanı yardımcısı Muhammed el-Baradey ve başbakanı Hazım el-Biblavi
olmuştu. Ashton ve Baradey çıkıp işler çözüm yoluna giriyor, orta yolda buluşup
siyasi uzlaşmaya vardık, eylemler dağıtılmayacak ve müzakerelerle çözüm yoluna
gidilecek demişti. Hatta Baradey’in ağzından bu sözü duyduğumuzda sinirlendik;
madem uzlaşmaya vardılar, müttefikimiz İhvan bunu bize neden söylemedi diye.
Ama bu noktada Sisi korktu. Çünkü herhangi bir siyasi uzlaşma, onun
cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturma hayalini baltalayacaktı. Oturma eyleminin
dağıtılıp bir yığın insanın öldürülmesini planlayanın bizzat Sisi olduğu
söyleniyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
arada Rabia’daki oturma eylemi tek bir kişinin kanı dökülmeden dağıtılabilirdi.
Veya illa silah kullanılacaksa 3-5 kişinin öldürülmesiyle de bitirilebilirdi.
Ama canlı yayında herkesin gözü önünde katliam yapıldı. Rabia Katliamı’nda
yaklaşık 1000 kişi can verdi, 4000 kişi yaralandı. Bu kadar çok Mısırlının
kanının dökülmesiyle hedeflenen, Sisi’nin cumhurbaşkanlığı koltuğuna
oturmasının yanı sıra iki şey daha vardı: Birincisi, sadece İslamcıları ve
İhvan’ı korkutmak değil, bütün bir halka ve topluma şok ve travma yaşatıp
gözdağı vermekti. Öyle ki müttefikleri bile Sisi’den korktu. İkincisi, toplumu
bölmek ve birbirine düşman kılmaktı. Ortada yaşanan bir zulüm varsa her zaman
intikam arzusu baki kalır ve yönetimle işbirliğine isteksizlik olur ki istenen
tam da buydu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sizin
için çok zor olacak biliyorum ama Rabia Katliamı’nın olduğu günü anlatabilir
misiniz? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sabah
3-4 sularında meydanda uyanıktık. Sahne ve mikrofonlar gece 11’de kapatılmıştı.
Bu sırada polis teşkilatında görevli bir arkadaşımdan telefon geldi; “Güvenlik
güçleri şu an oturma eylemini dağıtmak için hazırlık yapıyor” dedi.
Endişelendim. “Teçhizatları neler?” diye sordum. “Öldürmek için gerekli
araçlar. Planları nedir bilmiyorum. Ama hazırlıkları, kuşandıkları kıyafetler,
zırhlı araçlar ve buldozerler bunu gösteriyor. Bu saatten sonra bunları
durdurmak mümkün değil” dedi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
biraz uzakta meydandaydım. Hemen toplantı yaptığımız salona koştum. Kapıda Dr.
Muhammed Biltaci’yi gördüm. O da benim gibi endişe içindeydi, ona da aynı haber
gelmişti. Yani oturma eyleminin dağıtılacağını bir saat kala öğrendik. Mısır
rejimi, “Müdahale vaktini önceden biliyorlardı ama insanları ölüme terk
ettiler” diye söylentiler yaydı. Bu tamamen yalan. Salonda organizatörler
olarak ne yapacağımıza karar vermek için toplantı yaptık. Mısır rejiminin
metotlarını bildiğimiz için yaralanmaların olabileceğini öngörüyorduk. Mekânın
sahra hastanesine dönüştürülmesi için hazırlık yapma kararı aldık. Ama
beklentimiz onlarca yaralıydı, yoksa rejimin halkından binlercesini öldüreceği
ve yaralayacağı aklımızın kıyısından bile geçmedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Meydanın
her yerinden zırhlı araçlar ve buldozerler giriş yaptı. Tepemizde de uçaklar
uçuyordu. Binaların çatılarına keskin nişancılar yerleştirilmişti. Sürekli
siren sesleri vardı. O anların videolarını mutlaka izlemelisiniz. Bu arada
maalesef videoların birçoğunu, hakikatleri gizlemek için YouTube ve Facebook
sildi, ama hala az da olsa mevcutlar. Önde buldozerlerin, arkada askerlerin
girişiyle birlikte her yandan kurşunlar yağmaya başladı. İnsanların meydandan
ayrılması için güvenli çıkış var dediler ama buralardan çıkanları da
öldürüyorlardı. Kadınları, çocukları, yaralıları bile katlettiler. Yaralıları
almaya çalıştığımızda güvenlik güçleri müsaade etmiyor, ısrar ettiğimizde
tekrar silahla vurup “Tamam öldü gitti, gidin buradan” diyordu. Muhammed
Biltaci’nin kızı Esma’nın keskin nişancılarca öldürülmesini biliyorsunuzdur
zaten. Ahmed Abdulaziz’in kızı da öldürüldü. Bunlar gibi nice gencecik kızları
katlettiler. İlk saatlerde arkadaşlarım direnirken yaralandılar. Ben maalesef
önlerdeydim. İlk düşen kısımda olduğum için bizi gözaltına aldılar. Meydan
yaklaşık 10 saatte tamamen boşaltıldı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Meydanda
yaklaşık 1000 kişi can verdi, 4000 kişi yaralandı. Başka yerlerde şehit
düşenlerin sayısı da yaklaşık 1000 kadardı. İlk başta yüzlerce kişiyi
tutukladılar ama ilerleyen zaman diliminde tutuklu sayısı 60.000-70.000’lere
ulaştı. Kısa süreli girip çıkanları da hesaba katarsak toplamda 200.000-300.000
arası Mısırlı hapse düştü. Çoğunluk bir-iki sene hapis yatıp çıktı. Ama 50.000
kadarı hala hapiste. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">El-Cezire</span></i></b><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">’nin
“<a href="https://www.youtube.com/watch?v=8BEp3hZl69I">Massacre in Rabaa</a>” belgeselinde Rabia Meydanı’nda yaralanıp sahra
hastanesine tedavi için götürülenlerin askerler tarafından yakılarak
öldürüldüğünü izlemiştim. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">Sadece
yaralılarla dolu sahra hastanesini değil, bütün meydanı yaktılar… Normalde bir
sahra hastanesi zaten vardı. Ama oturma eyleminin dağıtılacağı haberini
aldığımızda basın toplantılarını yaptığımız ve Ulusal Koalisyon için tahsis
ettiğimiz salonu da ikinci bir sahra hastanesine çevirme kararı aldık. Salon,
daha evvel düğünlerin yapıldığı büyükçe bir mekândı. Askerler meydana girip
insanları vurmaya başladığında yaralılar bu iki sahra hastanesine nakledildi.
Bazı basit yaralılara da çadırlarda tıbbi müdahalede bulunuluyordu. Asker
geldiğinde sadece yaralılarla dolu sahra hastanesini yakmadı, kimyasallar ve benzin
püskürtüp bütün meydanı ateşe verdi. Zaten meydandaki çadırlardan tutun
insanların kıyafetlerine, yastıklara kadar her şey kolayca tutuşabilir
türdendi. Meydandaki yaralıları da, hatta ölenlerin cesetlerini de, çadırların
içindekileri de yaktılar. Camiyi bile ateşe verdiler. Ölenlerden cenazeleri
yıkanıp kenara konanları da buldozerler alıp götürmeye başladı. Bunun üzerine
yaklaşık 250 kişinin cesedi aileleri gelip alabilsin diye yakındaki İman
Camii’ne götürüldü. Bu sefer de camiye polisler geldi. Polisler geldiğinde el
koymasın diye aileler cesetleri hemen alıp götürmeye çalıştı. </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Rabia
Meydanı’nda gözaltına alınanların bazılarını, içine en fazla 10 kişi sığacak
nakil araçlarına 40 kişi doldurdular. İnsanlar birbirine yapışmış haldeydi. O
temmuz sıcağında üst üste bindirilen insanları arabaların içine göz yaşartıcı
bomba ve ısı bombaları atıp öldürdüler. Adeta Hitler’in fırınları gibi. Keskin
nişancıların kurşunlarıyla birçok insan can verdi. Buldozerleri durdurmaya
çalışan bir adamı bir buldozerin nasıl ezip geçtiğini kendi gözlerimle gördüm.
Başörtülü bir kız sadece fotoğraf çekiyordu, onu da vurdular. Anlatılacak o
kadar çok şey var ama bu şekilde özetlemiş olayım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Rabia
Meydanı’nda ve sonrasında yaşanan şok edici olaylar Mısırlı gençlerin devlete
ve orduya bakışını değiştirmiş olmalı…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Maalesef
bu olaylar insanlara şu soruları sordurdu: Ordumuz gerçekten milli bir ordu mu?
Bu ordu halkı düşmandan korumak için mi, yoksa düşmanın menfaatine kendi
halkını işgal altında tutup boyun eğdirmek için mi? Suçlular sadece katliamları
yapanlar mı, yoksa bütün emniyet aygıtları mı suçlu? Kısaca gençlerin artık
vatanına ve devlet kurumlarına güveni hiç kalmadı. Bunun beraberinde getirdiği
tepkilerden biri, bazı gençlerin IŞİD’i tek çözüm olarak görüp örgüt saflarına
katılmaları oldu. Halkını katleden ordunun ve güvenlik güçlerinin hepsi kâfir,
bunların tamamını öldürmek lazım noktasına geldiler. Sadece İslamcılar değil,
İslami veya muhafazakâr ideolojilerle hiçbir alakası olmayan, dinden uzak bir
hayat yaşayan liberal gençler bile ordudan intikam alma arzusuyla IŞİD’e
yöneldiler. Örgüt saflarına katılanların bazıları polis memurları ve
askerlerdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mısır
polisinin ve askerinin IŞİD saflarına katıldığını ilk kez sizden duyuyorum.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
bunu Mısır rejimi de itiraf etmek zorunda kaldı. IŞİD saflarına katılan
askerler ve polisler hakkında diziler bile çekildi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Peki,
IŞİD Sina bölgesinde hala etkili mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">IŞİD
iki nedenle Sina’da varlığını sürdürecektir. Birincisi, IŞİD’in varlığı
Sisi’nin menfaatine; hem kendisini teröre karşı bir kurtarıcı gibi sunarak bu
sayede içeride ve dışarıda meşrulaştırıyor hem de halkı bastırmak için
örgütü bir bahane olarak ileri sürüyor. İkincisi, Sisi’nin Sina’daki halka
yaptıkları, özellikle insanların evlerinden çıkartılıp binaların patlatılması,
Sina halkını Sisi’den intikam almak ister hale getirdi ve bunun için önlerinde
IŞİD’den başka bir seçenek yoktu. Sisi’nin yaptıkları İsrail’in Filistinlilere
yaptıklarından daha da beterdir. Ve bütün bunları Sisi kasıtlı olarak yaptı.
2013’te dedi ki eğer ki Sina’da bir silahlı isyanla karşı karşıya kalırsak bu
demektir ki Sudan’da el-Beşir’in karşı karşıya kaldığı Güney Sudan senaryosunun
aynısını yapacağız. İki gün sonra Sina’da evler patlatılmaya, kadınlar ve
çocuklar öldürülmeye, uçaklarla vurulmaya başlandı. Kısaca IŞİD’in varlığı Sisi
için önemli.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bundan
beş sene evvel Mısır ordusunun Sina’da IŞİD’le mücadelede yetersiz kaldığı,
İsrail savaş uçaklarının sanki Mısır hava kuvvetlerine aitmiş izlenimi vererek
Mısır adına bölgeyi bombaladığına dair David D. Kirkpatrick’in <i>The New York
Times</i>’ta yayınlanan bir <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com/2018/02/dkirkpatrick-israil-kahirenin-onayiyla.html">yazısını tercüme</a> etmiştim. Doğru mudur?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">Doğru,
hatta daha fazlası var. İsrail, Sina’yı kendisine ait görüyor ve hem burada
bulunan casusları ve muhbirleri sayesinde sahadan hem de İHA’lar ve uydular
aracılığıyla havadan istihbarat topluyor. Bölgeyi çok iyi bir şekilde sürekli
gözetliyor. Hava operasyonlarının neredeyse hepsini yürüten İsrail uçakları,
Mısır ordusu değil. Daha tehlikeli bir gelişme ise Etiyopya’nın Nil üzerine
inşa ettiği Rönesans Barajı. Bakın, yüzölçümü Mısır’dan daha büyük olan
Libya’nın nüfusu sadece 6 milyon, Mısır’ınki ise 106 milyon. Bu 100 milyonluk
fark Nil Nehri sayesinde. Nil suları kesilirse veya azalırsa bu 106 milyonluk
nüfus dünyanın farklı yerlerine göç etmek zorunda kalacak. Suud ve BAE
finansman sağlamakla birlikte aslen bir Etiyopya-İsrail projesi olan Rönesans
Barajı ile Mısır’ı bağlamak istiyorlar. Etiyopya Mısır’a bedavadan su
vermeyecek. Mısır Nil suyunu satın almak zorunda kaldığında İsrail sahneye
çıkacak. Mısır Nil’den İsrail’e su vermezse Etiyopya da Mısır’a su
vermeyecek. </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Rabia
Katliamı Mısır’ı başka nasıl etkiledi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Birincisi,
bir tarafta hukukun işlemesini ve kısas uygulanmasını isteyen Rabia’da
öldürülenlerin aileleri ve akrabaları var, diğer tarafta günün birinde hesap
sorulacağından korkan, kendilerini tehlikeye atacağı için ülkeye demokrasi ve
adaletin gelmesini istemeyen katillerin aileleri ve destekçileri var. Bu ikinci
grup ülkedeki her türlü değişim talebini tehdit sayıyor. İkincisi, Mısır
toplumu hakikaten bölündü. Ülkede sadece siyasi ve iktisadi krizler yok, bir de
toplumsal problemler mevcut. Gençler devlete ve kurumlarına inanmıyor,
güvenmiyor. Üçüncüsü, Rabia sadece mazlumların bir davası değil, aynı zamanda
dışarının Sisi’ye bir şantaj malzemesine dönüştü. Batı ve hatta İsrail, bizi
dinleyip istediğimizi yap, yoksa halkını öldürdüğün için seni savaş suçlusu
ilan ederiz diye Sisi’ye şantaja başladılar. Mısır’ın Akabe Körfezi’nin güney
ucundaki Tiran ve Senafir adalarını Suudi Arabistan’a vermesi de İsrail’in
talebiyle ve şantajıyla gerçekleşti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">2011’den
bu yana genelde Ortadoğu’da yaşananlar, özelde Mısır’daki devrim ve darbe
süreci ile Rabia Katliamı ibretlik derslerle dolu. Gelecek nesillerin aynı
hatalara ve tuzaklara düşmemesi için çıkardığınız en önemli dersleri bizimle paylaşır
mısınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Birincisi,
planı projesi, hikmet sahibi liderliği ve kendisini koruyan bir gücü olmayan
büyük kitlelerin Arap devletlerinde hiçbir kıymeti yoktur. Mısır’da halk
hareketliliği Türkiye’dekinden çok daha yaygın, kalabalık ve uzun süreliydi. 15
Temmuz’da Türk halkı sadece bir gece sokağa çıkıp direndi; Mısırlılar ise iki
sene boyunca sokaklardaydı ve güvenlik güçlerine karşı canları pahasına direniş
gösterdi. Ama liderliklerimiz farklıydı. Mursi halka dedi ki ordumuz saygındır,
ona direnmeyin, benim hayatımın hiçbir önemi yoktur. Erdoğan ise halka
meydanlara çıkın, bunlar bizim ordumuz değil, orduya ve devlete isyan etmiş bir
gruptur dedi. İkisinin hitabı, liderlik tarzı ve kişilikleri çok farklıydı.
Erdoğan askere yakalanmaktan kendisini korudu, kaldığı tatil yerinden Ankara’ya
cumhurbaşkanlığı külliyesine dönmek yerine İstanbul Havalimanına halkının
arasına geldi; Mursi ise halkın arasına gel dediğimiz halde razı olmayıp
cumhurbaşkanlığı sarayında kaldı ve kolayca yakalandı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İkincisi,
devrimlerden sonra eski rejimin adamlarına hiç müsamaha göstermemek lazım.
Devrimin hemen akabinde onları yargılamaya başlamak gerek; eğer bunu seçimlerin
veya reformların sonrasına ertelerseniz tıpkı Mısır’da Mursi’nin ve Tunus’ta
Merzuki’nin başına geldiği gibi toparlanıp kâh darbeyle kâh seçimle sizi
devirirler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Üçüncüsü,
Batı’nın demokrasi, insan hakları, hürriyet gibi laflarına asla inanmayın.
Bunların gerçekleşmesine ancak kendi menfaatlerine uyarsa izin
verirler. Sisi’ye demokrasi dediklerinde bunu gerçekten demokrasi
kastıyla değil, kendisinden daha fazla taviz koparmak için söylüyorlar. Bu
coğrafyaya demokrasi geldiğinde de orduları darbe yapmaya teşvik
ediyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Dördüncüsü,
neredeyse bütün Arap ülkeleri gibi Mısır da çok büyük problemlerle yüzleşiyor.
İktisadi kriz, dolar krizi, elektrik krizi, geçim ve hizmet krizi, eğitim ve
sağlık krizi, Sisi’nin giriştiği Süveyş Kanalı’nı büyütme gibi faydasız bir
yığın büyük projeyle sınırlı kaynakların israfı ve çok büyük bir borç yükü
altına girme… Son günlerde meşhur bir YouTuber olan Abdullah
eş-Şerif’in yayınladığı yeni sızıntıda 20 milyar değerindeki bir projenin nasıl
boşa gittiği anlatılıyor. Sisi’nin bütün projeleri böyle. Darbeden bu yana
Mısır’ın dış borçları katlanarak arttı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Özetle
Arap Baharı’ndan ve Mısır tecrübesinden çıkarmamız gereken en önemli ders
şudur: İnsanlara yolumuz işte bu yoldur; demokrasi, hürriyet, kalkınma ve
atılım için tedricen şunları yapmamız lazım diyecek bir kolektif liderliğe
ihtiyaç var. Gerçek bir alternatifin olmaması halkı, bilhassa gençleri ya
radikalizme, şiddete ve vandalizme sürüklüyor ya da -en hafifinden- hayat
kırıklığı ve hüsran içinde denizde ölecekleri bir yolculuğa çıkmalarına yol
açıyor. Mısır yasadışı göçte şu an dünya ikincisi. Gençleri de geçtik, artık
11-12 yaşında Mısırlı çocuklar Libya üzerinden İtalya’ya gitmeye çalışıyor,
biliyor musunuz? Ülke işte bu hale getirildi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Selefi
bir çizgiden geldiğiniz için şu soruyu sormadan geçmek istemiyorum: Selefiler
çok çeşitli olmakla birlikte birçoğu devrimden evvel siyaseti, örgütlenmeyi,
partileşmeyi, muhalefet etmeyi haram sayıyorlar, hatta demokrasiye asrın küfrü
diyorlardı. Mübarek’i müminlerin emiri olarak görüyorlardı. Ama devrimden sonra
bir anda siyasete giriverdiler, birçok Selefi parti kurdular. Hiçbir siyasi tecrübeleri
ve siyasi akılları olmadığından askerî darbeye giden süreçte de kullanıldılar.
Selefilerin partileşmesinde Suudi Arabistan ve Mısır istihbaratının etkili
olduğunu, bu şekilde örgütlü neredeyse tek siyasi yapı olan İhvan’ı zayıflatma
amacı güttüklerini düşünüyorum. Yani Selefilerin siyasi alana yönlendirilmesi
kanaatimce bir istihbarat oyunuydu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
bu konunun uzmanlarındanım. Öncelikle, Mısır’da Selefilik değil, Selefilikler
vardır; sadece fikri açıdan değil, hareket veya oluşum düzeyinde de. İkincisi,
bazı Selefiler gerçekten de siyasete veya bilhassa demokrasi oyununa girmek
haram diyorlardı. Bazılarına göre ise haram değildi ama faydasızdı. Siyaseti ve
demokrasiyi küfür olarak gören bakışa açısı Suudi Vahabiliğinden geliyordu.
Suudi rejimi bu anlayışı seviyor ve destekliyordu. Bu sayede halkın siyasete
dahil olmasını önlüyor, siyaset Suudi hanedanının ve müttefiklerinin tekelinde
kalıyordu. Ama devrimden sonra Mısır’da sadece Selefiler değil, bütün fikirler
ve yönelimler siyasete aktı. Yani daha evvel Mısırlılara yasak olan siyasi alan
açıldığında bu konuda uzmanlığı ve bilgisi olan olmayan herkes siyasette yer
alma yarışına girdi. Selefilerin kimisi kendi şahsi hevesleri doğrultusunda,
kimisi de ya Mısır ya da özellikle Suudi istihbaratının desteğiyle siyasete
girdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İstihbaratın
yönlendirmesiyle siyasete girenler kimlerdi? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Özellikle
Nur Partisi’ydi. Geçmişteki ismi Selefi Davet’ti. Nur Partisi’nin aldığı bütün
tutumlar orduya hizmet etti. Kanaatimce daha en baştan Mısır rejiminin ve
istihbaratının, özellikle de Askerî İstihbarat Başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin
onayıyla siyasete atıldılar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Selefiler
ister kendi hevesleriyle isterse istihbaratla ilişkileri sayesinde siyasete
girmiş olsunlar, fark etmez, sonuçta hepsi de siyasal alanı kirlettiler. Ama
İhvan’ın başa geçmesiyle ve Sisi darbesiyle birlikte Selefilerin bir kısmı
Mursi safında yer aldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Tabii
İhvan’ın kendi tabanında da Selefi eğilimler vardı ve bu da işini çok
zorlaştırdı.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aynen
öyle. Selefilik, Suudi Arabistan’ın petrolle zenginleşmesi akabinde dış dünyaya
dinî anlayışını ihraç etmesiyle başladı. Mısır’da İslamcılık, genel olarak
Ezher’den ve Daru’l-Ulum Fakültesinden beslenen ılımlı bir damardı. Selefi
yoldan da besleniyordu; ama bu yol, <i>selef-i salihin</i> denilen
İslam’ın ilk üç nesil imamlarının ve âlimlerinin yoluydu, yoksa Muhammed bin
Abdülvehhab’ın Vehhabi çizgisi değildi. Ama Körfez’de petrol üretimi başlayıp
da gerek Mısırlılar gerekse Araplar işçisinden mühendisine ve akademisyenine
kadar buraya çalışmaya gittiğinde Suudilerin Vehhabi-Selefi propagandasıyla
karşılaştılar. Bu şekilde Selefi itikadı Mısırlılar arasında yayıldı.
Vehhabi-Selefi imamlar kıyafetleriyle ve görüntüleriyle bir imam imajı ortaya
koydular. Kitapları basılıp bedava dağıtıldı. Bazen Mısırlı işçiler Suudi
Arabistan’da çalışırken Suudi Vehhabi imamlar tevhid ve sünneti ülkenizde
yaymak istiyoruz deyip onlara köylerinde mescit inşa etmeleri için para
verdiler; belki bu mescitlerde 5-6 kişi namaz kılıyordu ama Selefi fikirleri
yavaş yavaş yaydılar. Burada önemli olan Mısır emniyetinin bunu kabul
etmesiydi. Neden? Çünkü insanları hem bu şekilde izole edip rahatlıkla kontrol
altında tutuyor hem de siyasetten uzaklaştırıyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Devrimden
sonra Selefiler siyasete büyük oranda girdiler. Bir kısmı istihbaratın elemanı
değildi, ama yaptıkları yanlışlarla bilinçsizce siyasi sahneye çok zarar
verdiler; diğer kısım ise bilinçli bir şekilde istihbaratın emrindeydi. Bu
arada ben de eskiden bir Selefi’ydim ama İhvan’a da yakındım. Evet, Selefilerin
fazla siyasi bilinçleri yok, ama güçlü bir siyasi duruşları var. Son olarak
şunu söylemek istiyorum: Selefi fikirler -ister siyasette olsun ister normal
hayatta- genel olarak aşırılıkçıdır ve problemler doğurur. Öte yandan
fedakârdırlar ve kendilerini bağlandıkları uğurda feda etmekten çekinmezler.
Eğer ki Selefilerin fikirleri ve zihinleri ılımlı ve âkıl olana doğru
değiştirilebilirse onların Mısır’daki ve Arap dünyasındaki gücünden istifade
edilebilir. Ancak mevcut akıllarıyla, aşırılıkçı fikirleriyle Selefiler bir
problem kaynağı olup bilinçsizce siyasi alana zarar verirlerken rejimler de
onları kullanıyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">2011’deki
seçimlerde %28 oyla 127 milletvekili çıkartarak ikinci büyük siyasi güç haline
gelen ve bu başarısıyla herkesi şaşırtan Selefi Nur Partisi şu an ne durumda?
Sisi darbesini desteklemenin ‘ödül’ünü alabildi mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Artık
ciddi bir varlıkları da, herhangi bir kıymetleri de kalmadı. Şu an mecliste
sadece iki milletvekilleri var. Onların gücü geçmişte çok abartıldı. İhvan bu
partiyle zaman zaman işbirliği yaptı. Nur Partisi/Selefi Davet, Mübarek
döneminden beri Mısır emniyetiyle ve istihbaratıyla iş tutuyor diye defalarca
onları uyardım, ama inandıramadım. Bu da İhvan’ın hatalarından biriydi<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Şu
an Mısır’da gerek İslamcı gerekse laik toplumsal hareketlerin durumu nedir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Tamamı
geriledi, ama en çok gerileyen İslami hareketler oldu. Artık Mısır’da siyasal
ve toplumsal hayat da, dinî davet faaliyetleri de kalmadı. Bu bir kayıp gibi
görülebilir ama olumlu bir yönü de var. Gençleri ve sokakları ikna edebilecek, gerek
fikirleriyle gerekse örgütsel ve siyasal performanslarıyla daha âkıl yeni
şahsiyetler ve hareketler ortaya çıkabilir. Mesela şu an Ümmet Akımı adı
altında sadece Mısır’da değil, Arap dünyasında yeni bir oluşum için
çalışıyoruz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sisi’nin
şu an popülaritesi nedir?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Çok
zayıf, yüzde 5’i geçmez. Ama bu yüzde 5’le birlikte sermayedarlar, silahlı
kuvvetler ve emniyet birimleri var. Yani para ve silah onun hizmetinde. Son
dönemde Mübarek’in iki oğlu Sisi’ye karşı hareketlenmeye çalışıyor, biz
buradayız mesajı yolluyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Son
olarak, yakın dönemde başlayan Türkiye-Mısır yakınlaşması hakkında ne
düşünüyorsunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Türkiye’nin
deniz hududunun çizimi için Mısır’la yakınlaşma ihtiyacını anlıyorum. Eğer bu,
Türkiye ve Mısır halkının menfaatine olacaksa tabii ki gerçekleşmeli. Ama şunu
biliyorum ki Sisi buna yanaşmayacak. Sisi’nin 27 Temmuz’da Türkiye’ye geleceği
haberleri vardı, ama gelmedi, gelmeyecek de. Çünkü Batı’nın nazarında Sisi’nin
varlığını önemli kılan konulardan biri, Türkiye’yi devre dışı bırakması veya en
azından yükselişine set çekmesi. Bu konuda tarihten ve günümüzden iki örnek
vereceğim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Osmanlı
dış devletlerle -Avrupalılar, Ruslar, İranlılarla- birçok savaş yürüttü; kimini
kazandı kimini kaybetti, coğrafyası büyüdü veya küçüldü. Ancak bunların hiçbiri
varoluşsal tehditler değildi. Osmanlı Hilafeti’ni ortadan kaldırabilecek tek
gerçek tehdit, Mısır’da Mehmet Ali Paşa’dan geldi. Orduları Kütahya’ya kadar
ilerlemiş, onunla İstanbul’daki padişah arasında hiçbir askerî birlik
kalmamıştı. Hatta Osmanlı donanması bile Mısır donanmasınca saf dışı bırakıldı.
Mısır’ın yükselişi Osmanlı’yı ortadan kaldırabilecek varoluşsal bir
tehditti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Yakın
tarihe gelince 2009’da [Amerikalı jeopolitikçi] George Friedman, Arap Baharı
öncesinde <i>Gelecek 100 Yıl: 21. Yüzyıl İçin Öngörüler</i> başlıklı
bir kitap yayınladı. Kitapta 21. yüzyılda Türkiye yükselecek; Batı, Türkiye’nin
yükselişini ancak Mısır üzerinden önleyebilir, bunun için Mısır’ı
güçlendirmemiz gerekir diyordu. Mısır’daki darbeden sonra Sisi ordusuna
sağlanan silahların tamamı donanma silahları. Mısır’ın tarih boyunca denizden
bir düşmanı olmadı ki; bütün tehditler karadandı. Doğudan Haçlılar, Moğollar
geldi; bazen de güneyde Habeşlerden yükselen tehdit oldu, o kadar. Şimdiye
kadar hep karadan gelen düşmanlarla savaştı. Denizden gelen tek tehdit Mehmet
Ali Paşa’yla Osmanlı’nın mücadelesiydi. Şimdi de Türkiye’yi düşman sayarak
Mısır donanmasını güçlendirmeye çalışıyorlar. Mısır’a Almanya’dan, Fransa’dan,
İsrail’den donama silahları geliyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
silahlanma, Mısır’ın Akdeniz sularında muazzam miktarda doğalgazın keşfiyle
bağlantılı olamaz mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Hayır,
olamaz; çünkü Akdeniz’de henüz doğalgaz keşfedilmeden bu silahlanma başladı.
Mısır, deniz üzerinden Türkiye ile mücadele için hazırlanıyor. Bu olur mu olmaz
mı, bilmemem. Dünyada her şey değişiyor. Ama kanaatimce Sisi’nin varlık
nedenlerinden biri, Türkiye’ye pas vermemesi ve bu yüzden deniz hudutlarının
Türkiye’nin istediği şekilde çizilmesine yanaşmayacaktır. Çünkü sıçrama için
gerekli araçlara ve malzemelere sahip Türkiye’nin tek eksiği enerji kaynakları.
Eğer büyük miktarda enerji kaynağına da sahip olursa Türkiye’nin artık dışarıya
ihtiyacı ve bağımlılığı kalmaz. İşte buna izin verilmeyecektir. Sisi’nin
misyonu, Türkiye’yi durdurmayı başaramasa bile en azından sıçrama
yaptırmamaktır. Türkiye’nin Batı hâkimiyetinden çıkması istenmiyor. İşte bu
nedenle iki ülke arasında gerçek bir yakınlaşma olabileceğini zannetmiyorum.
Ama eğer ABD bunun gerçekleşmesi için bastırırsa o zaman iş değişir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-48314224855493007062023-09-21T11:59:00.007-07:002023-09-21T12:16:39.211-07:00A.S.FARAG: “MISIR'DA 2012 SEÇİMLERİNDE BİZE ‘LİMON GRUBU’ DEDİLER”<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">MISIRLI
BİR LİBERALİN GÖZÜNDEN 10 YIL SONRA MURSİ, SİSİ VE DARBE: “BİZE ‘LİMON GRUBU’
DEDİLER”</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ahmed
Samih Farag, 23.8.2023<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Röportajı
yapan: Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">NOT: Bu
röportaj Serbestiyet web sitesinde 3.9.2023 tarihinde
yayınlanmıştır. </span></i><i><u><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-themecolor: hyperlink;"><a href="https://serbestiyet.com/roportaj/roportaj-misirli-bir-liberalin-gozunden-10-yil-sonra-mursi-sisi-ve-darbe-bize-limon-grubu-dediler-141168/">https://serbestiyet.com/roportaj/roportaj-misirli-bir-liberalin-gozunden-10-yil-sonra-mursi-sisi-ve-darbe-bize-limon-grubu-dediler-141168/</a></span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"> </span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">NOT: Blogda
yer alan 900 küsur içeriğe </span></i><i><u><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-themecolor: hyperlink;"><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a> </span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Blogdaki
şahsıma ait yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri kaynak göstermek şartıyla
kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Ahmed
Samih Farag, Mısırlı liberal bir gazeteci ve sivil toplum aktivisti. Mübarek’in
devrildiği Tahrir devriminde yer aldı, Müslüman Kardeşlerin adayı Mursi’ye oy
verdi. Daha sonra Mursi’yi deviren Temerrüd Hareketi eylemlerine katıldı. Şimdi
Türkiye’de yaşayan Farag, 10 yıl sonra Mısır’daki devrim ve darbe sürecini
Serbestiyet’e değerlendirdi: “Oyumuzu Mursi’ye verdik. Bize “limon grubu”
dediler. Tadı iyi olmayan bir yemeği yemek için fazlaca limon sıkıp kolay
yenebilir hale getirirsiniz. Limon grubunun oyu olmadan Muhammed Mursi
seçimleri kazanamazdı.” “Müslüman Kardeşler en provokatif eylemi kendi kendine
anayasa yapmasıydı. Bu herkeste devrim kaybedildi izlenimini uyandırdı”. “Sisi
döneminde artık sadece tek hakkımız var, o da ülkeyi terk etme hakkı.”
“Kendinize cennet yarattığınızı zannederken başkalarına cehennemi
yaşatabilirsiniz ve gün gelir, burası sizin için de bir cehenneme dönüşür. Yeni
nesil, (bizim tecrübemize) kulak verip asla her şeyi sadece kendine
alamayacağını öğrenmeli. Ülkenizde herkese yaşayacağı bir alan açmak
zorundasınız. Ve bu durumda bir diktatörün iktidara gelip -herkese değil-
kendine vatan yaratma ihtimali çok yüksek olur.”<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Ahmed
Samih Farag</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">, Mısırlı gazeteci ve insan hakları aktivisti. Endülüs Hoşgörü ve
Şiddet Karşıtı Araştırmalar Enstitüsü kurucu ortağı ve yöneticisi; aynı zamanda
Horytna (Hürriyetimiz) radyo kanalının genel müdürü. İstanbul’da yaşayan Farag
ile Mısır’daki darbenin ve Rabia Katliamı’nın 10’uncu yıldönümü vesilesiyle, 10
yıl öncesinde olanları konuştuk.</span></i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">2011’de
Hüsnü Mübarek’in devrilmesine yol açan sürece devrim dendi. 2013’e gelindiğinde
yönetim değişikliğinin nasıl tanımlanacağı noktasında bir problem yaşandı.
Kimisi buna devrim dedi, kimisi askerî darbe. 2011’den 2013’e Mısır’da tam
olarak neler yaşandı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu,
konuyla yakından bağlantılı bir soru; çünkü bir bütün içinde konuyu anlamadan
tarihin tek bir parçasını alıp değerlendiremezsiniz. Mübarek’i iktidardan
indiren devrimin arkasındaki şey, tüm siyasi grupların Tahrir Meydanı’nda tek
yürek olmasına ilaveten orduydu. Bu yaşandığında ordu Mübarek ve rejiminin
iktidardan uzaklaşmasının önünü açtı. Günün sonunda Mübarek’i evinden alıp
hapse atan orduydu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">2011-2012’de
sivil bir hükümete sahip olabilmek için erken seçimlere gidilmesini ve bir an
evvel anayasanın yazılmasını isteyenler çoktu. Diğerleri ise farklı bir
görüşteydi. Bir değişim dönüşüm dönemindeyiz ve uzun süreli bir istikrarlı
sisteme ihtiyacımız var. Öncelikle bir-iki yıllık geçiş süreci içinde bir
anayasa yapmalıyız ve bu anayasaya dayanarak herkesi memnun edecek bir
toplumsal sözleşmeye varmalıyız. Anayasanın öncelik olup her türlü seçimden
evvel yazılması gerektiğini düşünenlerden biri de bendim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
süreçte hem toplumu hem de yönetişimi anlama fırsatı yakalayacaktık. Çünkü biz
siyaset nedir biliyorduk ama yönetişim daha farklı bir şeydi. Mısır halkına
hizmeti, siyasetçiler veya aktivistler değil, yöneticiler olarak vermek
gerekirdi ki bunun da sonuçları olacağını anlamak lazımdı. Hükümet olarak
hizmet verirken sadece kendi kesiminizi değil, Mısır halkının tamamını düşünmek
zorundasınız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ancak
kanaatimce ordu ve İslamcılar, gerek Müslüman Kardeşler gerekse Selefiler,
anayasanın olmamasından yanaydı. Çünkü anayasaya sahip olmak onların iktidara
erişiminin sınırlanması demekti. Bu yüzden önce seçimlerin yapılması için
orduyla birlikte perde arkasından bastırdılar. Seçimler önce yapıldı ve
Müslüman Kardeşler meclisin her iki kanadında (Halk ve Şura Meclisi) çoğunluk
oluşturmayı başardı. Liberaller, solcular ve diğerleri meclisin sadece üçte
birini aldılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ardından
cumhurbaşkanlığı seçimlerine gittik. Seçimlerin ikinci turunda Müslüman
Kardeşler’in adayı ile Mübarek rejiminin adayı emekli General Ahmed Şefik
yarıştı. Benim gibiler asla Ahmed Şefik’e oy veremezdi. Bu yüzden Dr. Muhammed
Mursi’ye oyumuzu verdik. Bize “limon grubu” dediler. Tadı iyi olmayan bir
yemeği yemek için fazlaca limon sıkıp kolay yenebilir hale getirirsiniz. Bize
bu yüzden limon grubu dediler. Renkli bir isim olduğundan bunu beğenmiştim.
Limon grubunun oyu olmadan Muhammed Mursi seçimleri kazanamazdı. İki aday
arasında sadece 250.000 kadar oy farkı vardı. Seçim sonuçları birbirine çok
yakındı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ama
60 yıldır ilk kez serbest ve adil bir seçim yapılmıştı. Bu, çok büyük bir
başarıydı. Uluslararası örgütlerden seçimleri gözlemlemek için gelebildiler.
Seçimler gözlemlenebilir hale gelmişti; bu çok ama çok güzeldi. İnsanlar oy
kullanabilmek için uzun kuyruklara girmişti, bunu unutmak mümkün değil. O ilk
seçim günü çok güzeldi; farklı sınıflardan, farklı siyasi arka plandan gelen,
siyaseti önemseyen veya önemsemeyen bütün Mısırlılar sadece oy kullanmak için
sıraya girmişti. Çünkü her oyun sayılacağını biliyorlardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ama
bunun hemen ardından biz siyasi bir ikileme düştük. Müslüman Kardeşler bütün
gücü eline almıştı; yürütme erki olan cumhurbaşkanlığı, kanun yapma yetkisine
sahip yasama erki olan parlamento. Devrimin bütün fikirlerini
gerçekleştirmediler. Devrim üç temel başlığa dayanıyordu: Özgürlük, onur ve
sosyal adalet. O dönem onur kavramı sorun alanlarından biriydi. Çünkü İçişleri
Bakanlığı geçmişteki alışkanlıklarıyla çalışmayı sürdürüyordu; işkence ediyor,
insanları öldürüyordu. Dolayısıyla onur problemi çok büyük bir problemdi. Biz
iyice kökleşmiş bir derin devlete sahip olduğumuzdan Müslüman Kardeşler
içişleri bakanlığını, istihbaratı ve orduyu kontrol edemiyordu. Yani
yönetimdeydiler; ama iktidarın gereğini yerine getiremediklerinden çok komik
bir konuma düştüler. Görünüşte iktidardaydılar, ama bu gerçek bir iktidar
değildi. Tahrir Meydanı’na giden birçok aktivist öldürüldü. Çünkü emniyet yetkilisi
gerçek mermi kullanalım deyip öldürüyordu. Bu yüzden birçok gösteri de yapıldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İçişleri
Bakanı eski sistemin adamıydı. Müslüman Kardeşler’den değildi.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
Müslüman Kardeşler’den değildi ve eski sistemde çalışmış bir generaldi. İlk
başta emniyet teşkilatından emekli bir generali getirdiler. Ama o da bakanlığı
kontrol edemez hale geldi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Dolayısıyla
mücadele sürdü. İnsanlar yine sokaklardaydı, kitlesel gösteriler ve değişim
çağrıları yapıldı. Eleştiriler çok büyüktü. Çünkü ilk kez medya kuruluşumuz
vardı. Herkes oradaydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Müslüman
Kardeşler en provokatif eylemi gerçekleştirdi; kendi anayasa komitesini kurdu
ve anayasayı yazmaya başladılar. Bazı gruplar temsil edildi; ama komitenin
çoğunluğu ya Müslüman Kardeşler mensuplarıydı ya onlarla bağlantılıydı ya da
arkadaşlarıydı. Ve bu da herkeste devrim kaybedildi izlenimini uyandırdı. Artık
oldukça muhafazakâr bir anayasamız var ve yeni bir Türkiye değil, yeni bir İran
kuruyoruz algısı oluştu. Türkiye ve İran iki büyük Müslüman ülke ama
birbirinden tamamen farklılar. Sonuç çok farklı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Liberaller
ve solcular niçin anayasa yazma komitesine katılmadı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İyi
bir davet almadık. Bazıları bunu nafile bir çaba olarak gördü. Bu komite en
azından iki büyük gruba ayrılmalıydı. Bir grup liberalleri ve solcuları, diğer
grup İslamcıları temsil etmeliydi. Böylesi daha adil olurdu. Komitenin başkanı
da tarafsız biri olmalıydı. Ama maalesef başkan İslamcı bir hâkimdi. Komiteyi
yönlendirenler ya eski generallerdi, yani ordu safındandı ya da bundan memnun
olmayan siyasetçilerdi. Ve bu komitedeki herkes istifa etti. Çünkü kitleler
anayasa komitesine karşı sokağa dökülmüş, cumhurbaşkanlığı sarayına
yürümüşlerdi. Müslüman Kardeşler aktivistleri ve polis, oturma eylemi yapanları
dövmeye, işkence etmeye başladı. Mübarek rejimine karşı birlikte sokağa
döküldüğümüz eski arkadaşlarımız, oturma eylemine katılan arkadaşlarımızı
dövdü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
adil değildi. Eski arkadaşlarınız tarafından ihanete uğrayınca kendinizi köşeye
sıkışmış hissediyorsunuz. Siz herkes için daha iyi bir ülke isterken eski
ortaklarınız kendileri için daha iyi bir ülke isteyince kendinizi köşeye
sıkışmış hissediyorsunuz. Bu hiç de iyi bir duygu değildi. Ve bu çok fazla
bölünme yarattı. Son derece karmaşık bir dönemdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Askeri
istihbarat Temerrüd adında bir hareket kurdu. Ama o dönem kimse bunun bir
istihbarat işi olduğunu bilmiyordu. Bu hareketin başındakiler aktivistlerin
ikinci ve üçüncü nesliydi. Benden iki nesil daha genç olanlardı. Onları
sokaklarda aktivist olarak görüyorduk. Kimisi de gazeteciydi. Haydi isyan
edelim fikriyle ortaya çıktılar. Temerrüd isyan manasına geliyor. Bize de
tamam, bu harekete yardımcı olalım dedik. Hareket, sadece Cumhurbaşkanı
Mursi’yi görevden alma çağrısı yapıyor, böylelikle erken seçimlere gitme ve
herkes için tarafsız bir anayasa yazımına başlama fırsatı sunuyordu. Fikir kötü
değildi. Bu hareket çok aktifti. Ama dürüst olmak gerekirse ben bu denli
popüler olmasını beklemiyordum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Niçin?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
hep sokaklardaydım. Bir hareketin büyüyüp gelişmesi yıllar alır. Bu hareketin
tabana bu kadar hızlıca yayılması beni şaşırttı. Hiç unutmam, bir keresinde
annemi ziyaret etmiştim ve yaşlı hanımlar evde çay-kahve içiyordu. Zannedersem
sizde de aynı gelenek var. Annemi, Temerrüd Hareketi’nin siyasi aktivisti
olarak buldum. Mahalledeki bir genç kızda (Mursi’yi istifaya zorlamak amacıyla
hazırlanan) birçok imza kâğıdı varmış. O kâğıtları anneme getirmiş. Annem de
bütün kadınları imza atmaları için eve davet etmiş. Hepsi kâğıtları
imzalıyordu. Çok komikti. Annem, bütün arkadaşlarımız, komşularımız siyasi
aktivist oluvermişlerdi. Bu çok yeni bir şeydi. Ama aynı zamanda Müslüman
Kardeşler’in her şeyi kendine almaması gerektiği konusunda toplumsal bir
mutabakat olduğunun da bir göstergesiydi. Bu tehlikeliydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">O
dönemde hangi stratejist Müslüman Kardeşler’e yardım ediyordu bilmiyorum. Ama
onların stratejisi, her şeyi çabucak kazanalım idi. Bu da ortalama bir
Mısırlıya reformist, İslamcı, iyi insanların yeni bir tarzı seçip fırsatçı bir
gruba dönüştüğünü gösterdi. Ve bu da insanları çok kızdırdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Toplumdaki
bir cereyanı çok iyi hatırlıyorum. Bu bana çok tuhaf gelmişti, tıpkı yaşlı
hanımların Temerrüd için imza atması gibi. Başörtülü kızlar, örtülerini
çıkarmaya başladı; bunlar belirli kişiler değildi, toplumsal bağlamda yaşanan
bir cereyandı. Bu arada ben başörtünün çıkarılmasına karşı değilim. Ama
nedenini sorduğumda, “Eğer İslamcılar buysa, projeleri bizim beklediğimiz şey
değil. Dış görünüş hiçbir şeyi temsil etmez” demeye başladılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu,
ne zaman yaşandı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">2012-2013
arasındaki bir yılda oldu. Eski eşimin kız kardeşini hatırlıyorum; ortaokuldan
beri örtülüydü. 11-12 yaşında örtünmüş ve ben buyum demişti. Ama bu süreçte
başörtüyü çıkardı. Sebebini sorduğumda bana “Ben bu insanlara artık güven
duymuyorum” dedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Hiç
kimse ordunun Temerrüd hareketini yüzde 100 desteklediğini bilmiyordu. 30
Haziran’dan önceki bir zaman diliminde birçok bilgiyi öğrenmiştim. Nihayetinde
ben bir gazeteciydim. Sahadaydım. Gün boyunca hep siyasetçilerle bir araya
geliyordum. Herkesle arkadaştım. Liberal olduğum için insanlardan nefret
duymam. Herkesle geçinirim; belli birkaç konuda hemfikir olmasak da bu,
birbirimize olan saygımızı yok etmez veya toplumda her birimizin temsil ettiği
değeri ortadan kaldırmaz. 30 Haziran’a gelinceye kadar pek çok insanın Müslüman
Kardeşler’e karşı daha fazla eyleme geçmek istendiğini keşfettim. Korkmadım;
ama toplumda gerilimin giderek arttığını hissetmeye başladım, keza reddedişin
de.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mısır
toplumu özünde dindar bir toplumdur. Ama dindar bir hükümete sahip
olduklarında, nasıl desem, çok kışkırtıcı olmaya başladılar. Dindar bir
hükümetin kendilerini temsil etmediğini düşündüler. Onların da bizim gibi
mahallelerden gelen, kendi içlerinden çıkmış ortalama insanlar olduğu
kanaatindeydiler. İki farklı bakış açısına sahipler ve din üzerinden siyaseti
manipüle ediyorlar algısı, sonuçta güven seviyesini her geçen gün azalttı. Bu
benim açımdan çok ilginçti. Açıkçası bunu hiç beklemiyordum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">The
Times</span></i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"> gazetesiyle konuştum. İngilizcem iyi olduğu için çok
sayıda uluslararası basından gazeteci arkadaşım var. 30 Haziran’dan önce <i>The
Times</i>’ın temsilcisiyle konuştum ve ona muhalefet liderleri ile ordu
arasında doğrudan iletişim olduğunu, çeşitli toplantılar yapıldığını, öğle
yemekleri yendiğini ve insanların bir şeylere hazırlık yaptığını söyledim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
de 30 Haziran “Devrimi”ni destekliyordum. Destekçi sayılarına gelince,
doğrusunu söylemek gerekirse, 30 Haziran’ı (2013) destekleyenlerin sayısı 25
Ocak’ı (2011) destekleyenlerden daha fazlaydı. Çünkü her şeyden evvel (2013’te)
toplum daha özgürdü, hiçbir hükümet baskısı yoktu. İnsanlarda değişim
çağındayız, her şeyi değiştirebiliriz diye bir heves ve hırs vardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">25
Ocak’a kıyasla (2013’te) daha fazla sıradan Mısırlı siyaset sahasına girmişti.
25 Ocak (Devrimi), polisin ve hapishanenin ne olduğunu bilenlerce yapılmıştı.
Onlar çok fazla acı çekmişlerdi. Siyaset oyununun nasıl oynandığını
biliyorlardı. (30 Haziran’da ise) Yeni gelenler durumu çok değiştirdi ve işler
daha da zorlaştı. Çünkü o dönemde, inanamazsınız, herkes siyaset konuşuyordu.
Herkes ekonomiyle ilgileniyordu. Kafedeki çaycı bile sizinle siyaset
konuşuyordu. Bu parti hakkında ne düşünüyorsun? ABD’de olup bitenler hakkında
fikrin ne? İsrail-Filistin konusunda ne düşünüyorsun? Yani siyaset çok popüler
hale geldi, halka indi. Adeta Mısır çayına dönüştü. İnsanlar bir yandan çayını
yudumlayıp diğer yandan uluslararası siyaseti, bölgesel siyaseti, iç siyaseti,
ekonomiyi konuşuyordu. Herkes tartışıyordu. 25 Ocak’ta durum böyle değildi;
toplumun entelektüel bir kesimi değişim için ortaya çıkmıştı. 30 Haziran’da ise
meydanda çok büyük sayıda insan olmakla birlikte, hükümeti devirecek
değişikliğin nasıl olması gerektiği konusunda azıcık bir fikirleri vardı ve
hepsi bu kadardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bir
siyasetçi ve gazeteci olarak, siyasi geçmişiniz ne olursa olsun, günün sonunda
insanların aynı bakış açısını paylaşıyor olması sizi mutlu ediyor. Muazzam
kalabalıklar aynı bakış açısını, aynı gündemi paylaşıyorsa kendinizi mutlu
hissedersiniz, daha çok desteklendiğinizi hissedersiniz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Gerçekten
aynı gündeme mi sahiplerdi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Hayır,
mesele de buydu. Halkın gündemi, Mursi’yi yürütme erkinden indirip seçimlere
gidelim idi. Yani Müslüman Kardeşler siyasette olacaktı ama daha çeşitlenmiş
bir meclis ve hükümet olacaktı. İnsanların hemfikir olduğu gündem buydu; ama
ordunun gündemi farklıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sokaklardaki
insanların bir kısmı da aslında eski rejimin adamlarıydı.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
birçoğu öyleydi. Eski nesil 25 Ocak Devrimi’ne katılmamıştı, genç nesiller
sokaklara inmişti. Eski nesil evlerinde kalıp (gençlere) siz ne yapıyorsunuz
demişti. Ama 30 Haziran’da, daha evvel anlattığım gibi, annem de dahil eski
nesilden birçokları son derece aktifti. Çünkü bu dönemin Mısır’ı daha az
istikrarlı kıldığı düşüncesindelerdi. Daha fazla insanın sokaklara çıkması,
ilginç bir tecrübe olmakla birlikte, her zaman iyi bir şey değildir. Çünkü
işçiler çalışamıyor, ekonomi çöküşe geçiyor, müşteri kalmıyor, iş olmuyor ve
herkes sıkıntı çekiyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Müslüman
Kardeşler sadece bir yıldır iktidardaydı ve hükümeti bile kontrol edemiyordu.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Birçok
şeyi yapamadılar. Evet, muhalefet birçok şeyi eleştirebilir ama hükümeti bile
kontrol edemiyorlardı. Büyük planları da yoktu. Hazır değillerdi.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Büyük
planları vardı. Buna Rönesans Planı dediler. 100 gün içinde muazzam değişimler
yapmayı vaat ettiler. Bu koca bir şakaydı. Herkes dalga geçti. Çünkü
birilerinin masaya oturup yazmaya başladığı hayaller günün sonunda yasal olarak
uygulamaya geçemez. Kanaatimce bu, her makamı almalarından kaynaklı bir
hataydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Hepsini
almayı gerçekten bekliyorlar mıydı? Başlangıçta (meclisteki bütün sandalyeler
için) yarışmayacağız demişlerdi. Kendi iç karar alma mekanizmalarında bu konuda
çokça tartışma yaşanmıştı. Hatta cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday çıkarmak
istememişlerdi. Bu, kendi içlerinde büyük tartışma konularından biriydi.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Çok
büyük bir tartışma değildi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
birçok kişiye sordum. Bu konuda Müslüman Kardeşler’in kendi iç karar alma
mekanizmasında üç oylama yapılmış. İlk iki oylamada cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde aday çıkarmama yönünde bir eğilim varken üçüncü oylamada az bir oy
farkıyla seçimlere katılma kararı çıkmış.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aynen
öyle. Ancak o dönem teşkilattaki ana oyuncu, -Allah yardımcısı olsun, şu an
hapisteki- mühendis Hayrat eş-Şatır’dı. Kanaatimce seçimlere girilmesi için çok
zorladı ve kendisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışmak istiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
ama diğerleri onun kadar zorlamadı. Başlangıçta (sürece bu denli girme) kararı
almamışlardı. Ben bütün sürecin ordunun istediği istikamette ilerlediği
kanaatindeyim. Kimlerin cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışıp yarışmayacağına
yargı karar verdi. Sahne gerisinde oyunun kurallarını belirleyen ordu ve eski
rejimdi, hiçbir devrimci grup değildi.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mübarek’in
görevi bıraktığı 18 Şubat’tan ilk meclis seçimlerine kadarki dönemde ordunun en
başarıyla yaptığı şey, siyasi grupların arasına çok fazla nifak sokmasıydı.
Böl-yönet ordunun ana stratejisiydi. Ordu, (Müslüman Kardeşler’le) kapalı
kapılar ardında konuşurken “Siz çok güçlüsünüz, sizi destekliyoruz. Neden
(yarışa girip) hepsini kazanmıyorsunuz?” dedi. Aynı şekilde liberallerle kapalı
kapılar ardında bir araya geldiğinde “Müslüman Kardeşler hepsini alacak. Ama
biz yine de sizi destekleyeceğiz, ülkeye sahip çıkmamız lazım” dedi. Solcularla
bir araya geldiğinde de aynısını yaptı; “Müslüman Kardeşler iktidarı alacak ve
belki sizi hapse atacak” diyerek.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aynı
şekilde Selefileri siyasete davet ettiler…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
“Siz büyük bir grupsunuz, niçin parlamentoya girmiyorsunuz?” dediler. Selefiler
1400 yıl öncesinin fikirlerine sahiptiler ve bu fikirler modern bir ülkede ve
toplumda uygulanabilir değildi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Demek
istediğim şu: Devrimciler ve sokağa dökülen kitleler arasında hiç kimse oyunun
kurallarını bilmiyordu. Eski rejim ve ordu bütün koşulları oluşturdu ve halk da
sahnede bunları oynadı. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Müslüman
Kardeşler’in iyi yaptığı tek şey, -ki herkes bu başarısından çok memnundu-
pirinç, yağ, şeker gibi temel gıda ürünlerinin fiyatını kontrol etmeyi
başarmasıydı. Ve bunu yapan genç bakan şu an hapiste. Müslüman Kardeşler’in tek
başarılı siyasetçisiydi. İnsanları gerçekten rahatlatacak bir şey yapmıştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ancak
ekonomi aynı zamanda ordunun alanıydı.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet.
O dönem ordu, ekonominin yüzde 30’unu elinde tutuyordu. Şu an zannedersem yüzde
70’i kontrollerinde.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mübarek,
Mursi ve Sisi dönemlerini siyasi, iktisadi, toplumsal düzeyde ve temek haklar
bakımından mukayese edebilir misiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">En
temel haklar konusunda, ister inanın ister inanmayın, Mübarek döneminde durum
iyiydi. Mursi döneminde çok iyiydi. Eğer 1 ila 10 arasında bir puanlama yapmam
gerekirse Mübarek dönemi 7 idi; Mursi döneminde 8, hatta 9’du. Sisi döneminde
ise sadece 2. Artık tek hakkımız var, o da ülkeyi terk etme hakkı. Bazen bu
hakkı bile elimizden alıyorlar. Evet, birçok insan öldü gitti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İktisaden
durum nasıl?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mübarek
döneminde yolsuzluk vardı. Bunu biliyordunuz. Ama piyasaya girerken kimse sizi
durdurmazdı. İyi fikirleriniz ve biraz paranız varsa piyasaya erişebilirdiniz.
Allah rahmet eylesin, Dr. Mursi döneminde de benzer şekilde daha fazla fırsat
vardı. Değişimin mümkün olduğunu hissettiğinde herkes gelir. Yatırımcı gelir,
işadamı gelir, yeni fikirler gelir, girişimciler gelir. Gençler, harika
fikirlerle ortaya çıkar, işi büyütmek için biraz para koyacak birini arar. Yani
(Mursi dönemi) eğer iyi fikirleriniz varsa, piyasaya girip çok kısa sürede kâr
elde edebileceğiniz bir dönemdi. Şimdi (Sisi döneminde) ise piyasaya girmenin
kendisi bile başlı başına zor. Çünkü ordu her şeyde rakibiniz, kahve ve sandviç
dükkanı da dahil. Benden küçük mesela 25 yaşında bir genç, arkadaşlarıyla
birlikte küçük bir sandviç dükkânı açmak isterse hemen yanı başında orduyu
aynısını yapmış olarak bulur. Bu, çok büyük ve imkânsız bir rekabet. Yani gelip
kolayca işi ele alıp sizi çok kısa sürede piyasadan çıkarıyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Peki
ya siyaseten?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aynı
şekilde. Mübarek döneminde iktidar tepedeydi, diğer herkes aşağıdaydı; ama
yukarı ile aşağı arasında bir bağlantı vardı. Bir bakanla veya milletvekiliyle
konuşabilirdiniz; söyledikleriniz onlara mantıklı gelirse işler daha kolay
yürürdü. Mursi döneminde herkes aynı konumdaydı; herkesle konuşabilir, herkes
birbiriyle karışabilir, hükümetle konuşabilirdiniz, hiçbir problem yoktu. Şimdi
ise (Sisi döneminde) tepede iktidar, aşağıda son derece bölünmüş bir halk var;
halkın birçoğu benim gibi yurtdışında, kalanlar da ya hapishanede ya da evinde
olup tamamen susmuş durumda. Siyaseti bıraktılar; çünkü (Mısır’da) siyaset kişiyi
hapishaneye veya mezara götürebiliyor. Ve bu bir problem.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bu
durumda üç dönemi mukayese ettiğinizde en iyisi Mursi’ninki gibi görünüyor…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mursi
dönemi ve Mübarek sonrası. Mursi’ninki sadece bir yıl sürdü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
eğer ki halk bir süre bekleyebilseydi erken seçime gidilebilecekti ve işler çok
daha iyi olabilecekti.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Kanaatimce
değişim döneminde insanlardan beklemelerini istemek akla mantığa aykırıdır.
Çünkü eğer ki her şeyin değiştiğini görüyorsam neden sabırlı olayım? Müslüman
Kardeşler oyları kazanabildi ama güveni kazanamadı. Oy aldılar. Ama ardından
halk onların sözlerini yerine getireceğine itimat etmedi. İnsanlar bir tür
aldatmacanın yaşandığını, zihinlerde ve gündemlerde bir tür değişimin olduğunu
hissetti ve bu, problemli bir durum. Halk bir siyasetçiye inanmıyorsa, kuşku
duyuyorsa istifa etmesi gerekir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Peki,
bu güvensizlikte medyanın oynadığı rol nedir? Kanaatimce medya bu güvensizlikte
önemli bir rol oynadı.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
medya önemli bir rol oynadı, toplumda çok fazla bölünme de yarattı. Halk da
Müslüman Kardeşler’e karşıydı, medya da. Bunu anlıyorum. Onlar da muhalefet
olmak istediği için bunu yaptı. İlk kez Mısır medyası serbestçe bir muhalefet
rolü oynadı ve bunu çok iyi yapmak istedi. Müslüman Kardeşler’in gündemi, son
derece somut bir metinden ve dinî kurallardan geldiğinden bu kuralları modern
bir toplumda uygulamaya çalıştığında birçok bölünme yaşandı ve bu da onlar için
büyük bir problemdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sisi’den
sonra yeniden yazılan anayasa nasıldı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Sisi
döneminde yazılan anayasa, ister inanın ister inanmayın, çok iyiydi. 2014
Anayasası son derece iyiydi. Sorun şu ki, anayasa metni gayet liberal
olduğundan Sisi 2019’da değişiklikler yapma ihtiyacı hissetti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ama
bu anayasa metni uygulanmadı da…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Uygulanmadı.
Ama metin çok iyiydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Yani
anayasa metni kendi başına bir anlam ifade etmez.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aynen
öyle.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ordu,
halkın beklentisi nedeniyle yeni bir anayasa yaptı, uygulamak için değil… On
sene evvel dünyanın gözü önünde Rabia Meydanı’nda bir katliam yaşandı. Bu
katliamı gördüğünüzde ne hissettiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Öncelikle
hayatını kaybeden herkesin ailesine ve arkadaşlarına taziyelerimi iletmek
isterim. Sadece o gün değil, o hafta boyunca… Çünkü bu, ülke çapında bir
eylemler zinciriydi. Rabia ve Nahda meydanları civarında 600-700 kişi vurularak
öldürüldü. Evler ve arabalar yakıldı. Polis memurları da hayatlarını kaybetti.
Mısır’ın güneyinde 50 kilise ateşe verildi. Mısır toplumu için çok ama çok acı
günlerdi. Herkesin kanı döküldü ve bedel ödedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Çok
çok uzun bir süre ordu komutasının niçin bu yolu tercih ettiğini anlamadım.
Yani bir grup insanı saf dışı bırakmak için niçin kanı ve silahı seçtiler? Ordu
çok daha fazla insan gücüne sahipti, daha fazla fikirleri vardı. Geçen hafta
ortaya çıkan yeni belgelere göre başka planları da tartışmışlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Rabia
Meydanı’na müdahaleden evvel ben, İçişleri Bakanlığı tarafından bir istişare
toplantısına danışman olarak davet edildim. Oturma eylemini dağıtmanın
uluslararası standardı nedir diye. Daha evvel belki hatırlarsınız, (ABD’de)
Wall Street’i İşgal Et hareketi vardı. Wall Street’i İşgal Et eylemleri New
York Polis Departmanınca dağıtılmıştı. O dönem New York’taydım ve Wall
Street’teki oturma eylemlerini görmüş, fotoğraflarını çekmiş, Facebook’ta
paylaşmıştım. Ben onların siyasi gündemine kesinlikle katılmıyordum ama olan
biteni takip etmiştim. (New York polisi) meydanı dağıtırken yaralanma ve ölüm
olmamıştı. Polisin çok profesyonelce bir işiydi. Mısır’da İçişleri Bakanlığının
da bu düzeyde iyi bir iş çıkarmak istediğini düşünmüştüm, hukuku uygulayarak.
Toplantıda şunları dedim. Öncelikle bu bir mahkeme kararına binaen olmalı,
polis kararına göre değil. İkincisi, bu sabah vakti olmalı, gece değil.
İnsanlar uykudan karşısında polisi görerek uyanıp da panikleyip birbirini
öldürmeye başlamamalı. Üçüncüsü, biz neden buradayız, amacımız ne bunu
açıklayan bir hukuki uyarı olmalı ve oturma eylemlerine katılanların meydandan
ayrılıp evlerine dönebilmesi için güvenli çıkışlar olmalı. Dünyada oturma
eylemleri dağıtılırken, New York’ta Wall Street’i İşgal Et eylemlerinde üçer
polis bir kişiyi tutup meydandan dışarıya taşıyordu, vurup öldürmüyordu. Ben
toplantıya böyle bir ruhla gelmiştim. Dört bakanlık yardımcısı karşımda
oturuyordu. Arkada da üç yaşlı emniyet yetkilisi not alıyordu. Bu onlar için
oldukça önemli bir toplantıydı. Belki de uluslararası ilişkilerimin olduğunu
bildikleri için (beni davet ettiler). Sürekli yabancı gazetecilerle konuşan
biriydim. Belki de medyaya iyi bir izlenim vereceğimi düşündüler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ancak
farklı çalışma gruplarında bulunduğum için askerî eylemler, askerin sivillerle
ilişkileri hakkında biraz okumuşluğum vardı. Ordunun veya polisin her
harekâtının yazıyla kayıt altına alınması gerektiğini biliyorlardı; harekâtlar,
şimdi şunu yapacağız, şimdi bunu yapacağız diye emniyet yetkilisinin kafasına
göre şekillenmez. Her harekâtın yazılması ve onaylanması gerekir ki her şey
hukuki hale gelsin. Harekâta kaç kişi katılacak? Kaç tane ve ne tür silahlar
alınacak? Yani önceden belli bir idari ve hukuki çalışma yapılması gerekir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Onlara
“Harekât için yazılı bir planınız var mı?” diye sordum. Kibirli bir edayla
“Evet, tabii ki var” dediler. “Eğer bu elinizde yazılı bir belge olarak varsa,
harekâttan kaynaklı can kaybı beklentiniz de olmalı. Ne kadar can kaybı
bekliyorsunuz?” diye sordum. Bana “3000” cevabını verdiler. Resmî toplantıda
bana 3000 can kaybı beklediklerini söylediler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Dedim
ki “Bu bir katliam olur. Hangi gerekçeyle olursa olsun 3000 Mısırlının
öldürülmesi bir katliamdır. 3000 kişiyi siyasi görüşü var diye öldüremezsiniz.”
Onlara bunun hükümet ile Müslüman Kardeşler arasında bir satranç oyunu olduğunu
söyledim. “Neden satranç oyununu bir boks maçına çeviriyorsunuz?” dediğimi çok
iyi hatırlıyorum. Onlar da bunun için çabalıyoruz falan filan dediler. Ancak
bunun çok büyük (bir operasyon) olacağını ve kayıpların da büyük olacağını
erken bir tarihte gayet iyi biliyordum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Emniyet
yetkilisine “Bu can kaybından kaçının birliklerinizden olmasını bekliyorsunuz?”
diye sordum. “750 kişi” dedi. yani 750 polisin ölümle yüzleşeceğini söyledi. Bu
da demekti ki polisler ve askerler oturma eylemini dağıtmaya ölebilecekleri
düşüncesiyle geleceklerdi. Yani risk çok yüksekti. O toplantıda bana çok sayıda
silahları olduğunu, orada çok sayıda eğitimli eski askerler bulunduğunu ve
çatışma beklediklerini söylediler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
zavallı bir Mısırlı aktivisttim. Benimle olan küçük bir örgütlenme vardı, o
kadar.<br />
Toplantıdan çıkışımın ikinci günü üç farklı yabancı gazeteciyle görüştüm.
Onlara katıldığım toplantıda öğrendiklerimi anlattım. Beklenen can kaybı
sayısını erkenden ifşa etmek istedim, sadece Müslüman Kardeşler liderlerini ve
dağıtılacak insanları uyarmak için değil, aynı zamanda dünyada herkesi
teyakkuza geçirmek için.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Hem <i>Foreign
Affairs</i> (dergisi) hem de <i>Wall Street Journal</i> (gazetesi)
bunu, oturma eyleminin dağıtılmasından iki gün evvel 12 Ağustos’ta yayınlayıp
uluslararası alanda yaydı. Mısır medyası tarafından İngilizceden Arapçaya
çevrilip yayıldı. Medya beni arayıp uluslararası medyada yayınlanan bilginin
doğruluğunu sordu, teyit ettim. Yani herkes kayıpların çok büyük olacağını biliyordu.
Ve Müslüman Kardeşler’in genç aktivistlerinden bir arkadaşımı arayıp
generallerin katliam yapmak istediğini söyledim. (Meydandan) uzaklaşmalısınız,
stratejinizi değiştirmelisiniz dedim. Hiç kimse dinlemedi. Herkes bunun
gerçekleşmesini istedi. Herkesin o üzücü günde öyle ya da böyle dahli var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İster
inanın ister inanmayın, uluslararası medyayla konuştuğumdan polis beni (bir
daha) davet etmedi. (Operasyonun) zamanlamasını bana kim söyledi? Genç bir
kameraman. Üniversitedeyken radyomda çalışmıştı. Mezun olduktan sonra çok
popüler bir medya kuruluşunda çalışıyordu. Gece yarısı saat 1.00’de beni aradı
ve bana “Ahmed Bey, oturma eylemi yarın şafak vakti dağıtılacak” dedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
de kendi imkânlarımla arabama atlayıp oraya gittim. Hiç de iyi bir gün değildi,
iyi bir haber de değildi. İlk andan itibaren her yerde bir eylem zincirini
görebiliyordunuz. Herkesin ya yaralandığı ya öldürüldüğü ya da hayatta kalmaya
veya karşı koymaya çalıştığı bir eylem zinciriydi. Bütün bunlar yeni bir Mısır
yaratmak için yapıldı. Yeni Mısır’ı o gün General Sisi yarattı. İki taraftan da
insanlar öldüler; çünkü Sisi çok şiddet dolu bir yeni Mısır yaratmak istiyordu.
Herkes korkmalıydı. Herkes devletten korkmalıydı, herkes birbirinden
korkmalıydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Şimdiye
kadar Sisi rejimini ayakta tutan da bu; herkes hala birbirinden korkuyor ve
herkes hala hükümetten korkuyor. Ama korkuya dayalı bu devasa rejim fazla uzun
sürmeyecek.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Beklentiniz
nedir? Herhangi bir değişim bekliyor musunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Mısır
büyük bir ülke, gayet medeni bir halkı var. Binlerce yıllık bir medeniyete
sahibiz. Bütün tarih kitaplarında yer alıyoruz. Son 10 yılda yaşadıklarımızı
Türkiye’de siz daha önce defalarca yaşadınız. Askerî darbeler, ordunun iktidar
olması…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ama
sizdeki düzeyde bir katliam olmadı.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">O
seviyede bir katliam olmadı ama siz buna karşı mücadele yürüttünüz. Ve sivil
bir hükümete sahip olmak için dünyanın gidişatını, tarihin gidişatını
değiştirdiniz. Zaman içinde Mısır’da da bu olabilir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Son
olarak, 2011’den bu yana genelde Ortadoğu’da, özelde Mısır’da yaşananlar
ibretlik derslerle dolu. Gelecek nesillerin aynı hatalarının düşmesi için bu
süreçte çıkardığınız en önemli dersleri bizimle paylaşır mısınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bir
ülke, aynı topraklarda yaşayan farklı renklerin, farklı mezheplerin, farklı
dinî görüşlerin, farklı siyasi görüşlerin, hatta hiçbir dinî görüşü olmayan
insanların paylaştığı ortak bir mekândır. Bu mekândan bir cehennem
yaratabilirsiniz. Kendinize cennet yarattığınızı zannederken başkalarına
cehennemi yaşatabilirsiniz ve gün gelir, burası sizin için de bir cehenneme
dönüşür. Yeni nesil, (bizim tecrübemize) kulak verip asla her şeyi sadece
kendine alamayacağını öğrenmeli. Başkalarının da bir parçası olacağı bir alan
her zaman bulunmalı. Diğerlerini düşünmeden, hatta çok çok küçük bir insan grubunu,
çok çok küçük bir dini, mezhebi veya iktisadi azınlığı göz ardı ederek olmaz.
Vatanınızda, ülkenizde herkese yaşayacağı bir alan açmak zorundasınız. Aksi
takdirde büyüyemezsiniz, her gün çatışma yaşarsınız. Ve bu durumda bir
diktatörün iktidara gelip -herkese değil- kendine vatan yaratma ihtimali çok
yüksek olur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Genç
devrimciler veya aktivistler şimdi ne yapıyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ya
hapishanedeler ya yurtdışında diasporadalar ya da evlerinde siyaset konuşmadan
yaşıyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Herhangi
bir pişmanlıkları var mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bazıları
geçmişten ders aldı. Bazıları hayır, geçmişten ders çıkarmadı ve bu, çok umut
kırıcı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-40950012602388427292023-09-21T11:46:00.000-07:002023-09-21T11:46:01.950-07:00Z.T.KOR: “DİNDAR ERKEKLERİN DE KENDİLERİNİ SARSACAK BİR ‘28 ŞUBAT’A İHTİYACI VAR”<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İSLAMİ
KONFERANSLARDA NEDEN KADINLAR ÇOĞUNLUKTA?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">ZAHİDE
TUBA KOR: “DİNDAR ERKEKLERİN DE KENDİLERİNİ SARSACAK BİR ‘28 ŞUBAT’A İHTİYACI
VAR”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Serbestiyet,
19 Eylül 2023 <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Röportajı
yapan: Zeynep Sena Çomoğlu<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; mso-outline-level: 1; vertical-align: baseline;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">NOT:</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"> Şahsımla
yapılan bu röportaj Serbestiyet web sitesinde 19.9.2023 tarihinde
yayınlanmıştır.</span></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;"> </span></i><i><u><span style="color: #0563c1; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-themecolor: hyperlink;"><a href="https://serbestiyet.com/ozel-haber/sorusturma-islami-konferanslarda-neden-kadinlar-cogunlukta-zahide-tuba-kor-dindar-erkeklerin-de-kendilerini-sarsacak-bir-28-subata-ihtiyaci-var-142905/">https://serbestiyet.com/ozel-haber/sorusturma-islami-konferanslarda-neden-kadinlar-cogunlukta-zahide-tuba-kor-dindar-erkeklerin-de-kendilerini-sarsacak-bir-28-subata-ihtiyaci-var-142905/</a>
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></u></i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 18.0pt;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">NOT: </span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Blogda
yer alan 900 küsur içeriğe </span></i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html"><i><span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</span></i></a></span><i><u><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> </span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.<b><o:p></o:p></b></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Blogdaki
şahsıma ait yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri <u>kaynak göstermek
şartıyla</u> kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bir
sosyal medya kullanıcısının, Taha Kılınç tarafından düzenlenen Alem-i İslam
Seminerleri’nde katılımcıların çoğunluğunun kadın olmasına dikkat çekmesiyle,
İslami konferans ve seminerlere daha çok kadınların rağbet etmesi tekrar
konuşulmaya başlandı. Birçok sivil toplum kuruluşunda gözlemlenen bu durumun
sebepleri üzerine Araştırmacı-Yazar Zahide Tuba Kor ile konuştuk.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Taha
Kılınç’ın Alem-i İslam Seminerleri’ne katılan bir kişi, katılımcıların yüzde
75’inin kadın olduğuna dikkat çekti. Yıllardır çeşitli STK’larda çalışan biri
olarak sizin gözleminiz nedir bu konuda? Konferanslara, seminerlere ağırlıklı
olarak kadınlar mı katılıyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Kendi
alanım Ortadoğu üzerinden sorunuza cevap vermem gerekirse, evet, STK’ların
faaliyetlerine genel olarak kadınların rağbeti var. Özellikle Filistin’le
ilgili programlarda dinleyiciler arasında erkekler yok denecek kadar az. Öyle
ki bazı STK’lar genç erkeklerin ilgisini Filistin’e nasıl çekebiliriz derdine
düşmüş durumda. Son yıllarda kadınlar Filistin konusunda pasif dinleyiciliği
aşıp artık sahada aktif ve bazıları çok önemli faaliyetler yürütüyorlar. Bu da
dikkat çekici bir değişim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Erkekler
salon toplantılarını, seminerleri dinlemeye pek gelmiyorlar, STK faaliyetlerini
biraz küçümsüyorlar. Ama akademide ve araştırma merkezlerinde İslam dünyasıyla,
Orta Doğu’yla ilgili çok kaliteli yayınlar yapan birçok genç akademisyen erkek
var. Yani STK’lar tek ölçüt sayılmaz. Keza STK’larda bu tür çalışmaları
yönlendiren, konuşma ve yayın yapanların çoğu da hala erkekler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ben
2000 yılında STK faaliyetlerine dinleyici olarak katılmaya başladığımda
erkekler baskındı. Bizden büyük ablalarımız 1990’larda seminerlere,
konferanslara katıldıklarında “Bu kızların burada ne işi var” diye
homurdananlar olduğunu anlatırlar hep. İlginç bir şekilde yirmi yıllık süreçte
iş tam tersine döndü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Kadınların
söz konusu faaliyetlere katılım oranı artarken erkeklerinkinin düşmesinin
sebebi ne sizce?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Genç
erkeklere bu durumun sebebi sorulduğunda ekmek peşinde koştuklarını, aile
geçindirdiklerini söylüyorlar fakat bunun bir bahane olduğunu düşünüyorum.
Çünkü 2001’de Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizi sırasında bile akranım
olan genç erkekler hem krizle boğuşuyor hem de STK’larda kendilerini
geliştirmeye çalışıyorlardı. Çünkü dini ve fikri mücadele o dönem tüm hızıyla
devam ediyordu. Uluslararası ilişkiler, Orta Doğu, İslam dünyası ile ilgili
okuma gruplarına katıldığımda erkeklerin arasında bazen tek kalıyordum, bazen
birkaç kişi oluyorduk. Yani geçmişte bu alanlar erkeklerin kontrolündeydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Kadınların
sosyal alana, STK faaliyetlerine daha aktif katılmalarında asıl kırılma noktası
28 Şubat sürecidir. Üniversiteye girmeleri engellenince alternatif mecra
arayışları başladı. Kadınlar kendilerini geliştirmek için akademi dışında
faaliyet gösteren STK’ların programlarına rağbet ettiler. 28 Şubat sürecinde
üniversite okumayı sürdürenler de akademinin baskı ortamından sıyrılıp
kendilerine alternatif bir dünya görüşü ve hayat alanı sunan STK’lardaki
faaliyetleri takip ederek kendilerini takviye etmeye çalıştılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Erkeklerin
STK faaliyetlerinden geri çekilmesinin önemli sebeplerinden biri,-Genç
Dergi’nin “Erkeksen Çık Ortaya!” başlığıyla tam da bu konuyu ele aldığı Şubat
2022 sayısında değindiği üzere-muhalefetten iktidara geçiş gibi görünüyor. AK
Parti iktidarından önce dindar çevrelerde mevcut sisteme bir alternatif üretme
çabası vardı. 90’lı yıllar STK odaklı çok büyük entelektüel tartışmaların
olduğu bir devirdi. Alternatif üretme derdindeki idealist erkekler 2000’lerle
birlikte iktidara eklemlendiler. Siyaseti hayallerini ve ideallerini
gerçekleştirecekleri bir alan olarak gördüler. Keza yeni imkânlardan istifade
ederek iktisadi alana açıldılar. Yeni nesil de daha kariyerist, makam-mevki ve
para odaklı düşünmeye ve yaşamaya başladı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Arnold
Toynbee der ki “Medeniyetleri üreten meydan okumalardır.” 70’li, 80’li, 90’lı
yıllarda İslamcı erkeklerin çok aktif olmasının sebebi, dindar kesime yönelik
bir meydan okumanın, bir ideolojik kavganın olmasıydı. Bu motivasyonla sık sık
konferanslar düzenliyor, erkekler kendilerini geliştirmeye çalışıyorlardı.
2000’lerde muhalefetten iktidara geçişle birlikte Kemalizm’le ideolojik
hesaplaşma fikrî boyuttan siyasi boyuta evirildi. Hem dünyada hem de Türkiye’de
entelektüel kavgalar ve meydan okumalar devri de Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle
çoktan kapanmıştı. Dolayısıyla erkeklerin kendilerini entelektüel anlamda
takviye etme ihtiyaçları kalmadı. Yıllardır Türkiye’deki neredeyse tek kavga,
“Erdoğan’ı yedirmeyiz” ve “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” kutupları
arasında gerçekleşiyor ve -tabii ki bir ideolojik arka planı olmakla birlikte-
şahıs odaklı yürütülen bu kavgadan ortaya hiçbir fikrî gelişme çıkmıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Nesil
değişimi de etkili bir faktör. Şu an araştırmalara göre genç erkekler daha
ziyade sanal âlemde geziyorlar, kendilerini orada ifade ediyorlar ve
vakitlerini bilgisayar oyunlarıyla öldürüyorlar. Bu da gittikçe
asosyalleşmelerine, bireyselleşmelerine ve kendi kabuklarına çekilmelerine yol
açıyor. Sivil toplum faaliyetleri, aynı zamanda bir sosyalleşme imkânı sunar ve
bu imkânı kadınlar değerlendiriyorlar. Öte yandan internet ortamını geriletici
bir unsur olarak görmek de doğru değil, birçok alternatif öğrenme imkanı
sunuyor. Yine genç erkekler fazla sabırlı değiller; kadınlar gibi uzun süreli,
istikrarlı bir şekilde kendilerini geliştirme çabası içine giremiyorlar.
Başlasalar bile bir noktada bırakıyorlar. Erkekler daha nokta atışı, sonuç
alıcı işlere odaklanmayı tercih ediyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">STK
faaliyetlerinde kadınların baskın olması da bir süre sonra erkekleri bu alandan
uzaklaştıran bir faktör oldu. Erkek öğrencilerim arasında “Kendimi geliştirmek
için STK faaliyetlerine katılmak istiyorum ama nereye gitsem kız öğrenci dolu
olduğundan tuhaf kaçıyorum” diyenler var. Yani 2000’li yılların başında benim
hissettiklerimi şimdi genç erkekler hissediyorlar. Ben her şeye rağmen devam
edebildim. Çünkü hem 28 Şubat gibi büyük bir meydan okumayla karşı karşıyaydım
hem de İslam dünyasının hali benim bir derdimdi ve bu alanda bir şeyler
yapabilmek bir idealimdi; dolayısıyla yoluma ne olursa olsun devam etmek gibi
güçlü bir motivasyonum vardı. Ama günümüz gençlerinin böyle bir meydan okuması
ve büyük idealleri yok.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Ekonomi
de erkekleri etkileyen bir faktör. Lisans öğrencisiyken bütün okuma gruplarıma
katılmış, başka STK’ların faaliyetlerinde de yer almış, İbranice öğrenmiş çok
başarılı bir erkek öğrencim vardı. İleride Türkiye’de önemli işler yapabilecek
bir kapasitedeydi. Fakat yüksek lisansa başladığı halde bitiremedi. Gerekçe
olarak bana hem para kazanmak zorunda olduğundan artık önceliğinin değiştiğini
hem de Türkiye’nin geldiği nokta itibarıyla bütün motivasyonunun kırıldığını,
herhangi bir ümit taşımadığını söyledi. Dolayısıyla motivasyon kırıcı durumlar
da bunda etkili.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bir
de ebeveynlerin çocuk yetiştirme tarzı değişti. Eskiden çocuklarını mücadeleci
bir ruhla yetiştiren dindar aileler, artık aman çocuğum yorulmasın diyor ve
kolayca bir makama gelsin istiyor. Ve bu şekilde çocuklarına çok zarar
veriyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Aslında
kadınlar için de aynı durumlar geçerli bir bakıma. Başörtüsü yasakları kalkınca
büyük bir meydan okuma ortadan kalkmış oldu fakat kadınlar aktif olmaya devam
ediyorlar bu mecralarda. Bunu neye bağlayabiliriz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Evet,
belki Kemalizm’le ve yasaklarla hesaplaşmamız çoktan bitti, hedeflerimize
ulaştık. Artık yükselebiliyoruz, çok rahat bir şekilde okuyabiliyoruz. Ama o
dışlanmışlığın etkileri hala unutulmadı. 28 Şubat sürecinde eğitimi yarım kalan
ve şu an çocuklarıyla birlikte üniversite okuyan 40’lı-50’li yaşlarında
kadınlar var. Onlar için bu mücadele bitmedi. Bu hanımlar 2000’li yıllarda STK
faaliyetlerine katıldılar, kendileri alternatif yollarla geliştirdiler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Bir
de ne kadar büyük değişimler yaşanırsa yaşansın toplumda kadını hafife alma
refleksi var. Girdiğimiz ortamlarda kendimizi kabul ettirebilmek için
-erkeklere kıyasla- çok daha fazla çaba sarf etmek, emek vermek ve kendimizi
sürekli geliştirmek zorundayız. AK Partili bir erkek milletvekili, partideki
kadın milletvekillerinin erkek milletvekillerine göre çok daha kaliteli
olduğunu söylemişti. Diğer partilerde de durum muhtemelen böyledir. Çünkü
kadınlar yükselebilmek için kendilerini çok iyi yetiştirmek zorunda. Fakat
erkekler için böyle bir zorunluluk yok; teşkilata girip bağlantılarını iyi
kurmak yeterli olabiliyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Özetle,
dindar erkeklerin de kendilerini sarsacak ve uyandıracak bir “28 Şubat”a
ihtiyacı var sanki. Çünkü konfor rehavet getirir ve geriletir. Ve maalesef
erkekler konforlarını pek bozmak istemiyorlar. Öte yandan 28 Şubat’ta dindar
erkeklerin en azından bir kısmının iyi bir imtihan veremediği de görüldü.
Aralarından hakikaten bedel ödeyenler oldu. Bununla birlikte, kadınlar başörtü
mücadelesini yürütürken birçoğu yeterince destek olmadı. Baskı ortamında -en
azından bir kısmı- üzerlerindeki dini sembollerden ve yüklerden hemen
kurtulmaya çalıştılar. Sakallarını kestiler, açık hanımlarla evliliği tercih
ettiler. Gözlemleyebildiğim kadarıyla başörtülü kadınların en azından bir kısmı
o dönemde aileleri tarafından bile nasıl yüz üstü bırakıldıklarını hala
unutabilmiş değiller. Bu travmanın etkisiyle birey olarak ayakta kalmak için
kendilerini geliştirmeye çok önem verdiler ve kızlarını da böyle yetiştirmeye
çalıştılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Önümüzdeki
dönemlerde kadınlar ve erkekler arasındaki bu fark arttıkça nasıl sonuçlar
ortaya çıkar?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">Dindar
erkekler ile dindar kadınlar arasındaki ilmi makas açıldıkça bunun sosyal
hayata ciddi birçok yansıması olacaktır ve aslında bu süreç çoktan başladı.
Kendini çok iyi yetiştirmiş kadınlar ve yetiştirememiş erkekler arasındaki bu dengesizlik
hali hiç de hayra alamet değil. Zaten bunun evliliklerden tutun aile içi
ilişkilere kadar birçok yansıması mevcut. Çalışma hayatı dahil birçok alanda
kadınlar daha hakim hale geldikçe ve erkekler kendilerini geri çektikçe bunun
psikolojik yansımaları da olacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%;">İşgaller,
iç savaşlar ve krizlerle boğuşan İslam dünyasında Türkiye uzun yıllardır ‘son
kale’ olarak görülüyor. Dünya Müslümanlarının bizden beklentisi o kadar büyük
ki. Dindar erkeklerin çoğunun -sözlü destek dışında- bu beklentiyi karşılayacak
bilgiye, donanıma ve ilgiye yeterince sahip olmaması üzücü. Yani bu meselenin
bizim dışımızı etkileyen boyutları da var.<o:p></o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-16757343792870884782023-09-17T01:32:00.005-07:002023-09-18T23:37:19.474-07:00XX: “BÜTÜN EMEĞİMİ, KAZANCIMI, HAYALLERİMİ URFA’DAKİ GERİ GÖNDERME MERKEZİNDE GEÇEN 5,5 AYDA BİTİRDİLER”<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">“BÜTÜN
EMEĞİMİ, KAZANCIMI, HAYALLERİMİ URFA’DAKİ GERİ GÖNDERME MERKEZİNDE GEÇEN 5,5
AYDA BİTİRDİLER”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">XX
</span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">(Lübnan’dan gelmiş bir Filistinli
olduğu halde Suriye’ye sınır dışı edilen bir inşaat mühendisi)<b><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">15.9.2023,
İdlib<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Röportajı
yapan: Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">NOT:
Blogda yer alan 900 içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.</span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri ancak <u>kaynak
göstermek şartıyla</u> kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yüksek
lisans yapma hayaliyle 2015’te turist vizesiyle Türkiye’ye gelip çalışmaya
başlayan Beyrut Amerikan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu 30 yaşında
Lübnanlı Filistinli bir genç, geçerli ikamet izni olmadığından 2023 yılı
başında iş çıkışı yakalanmış ve 2 ay evvel Suriye’ye sınır dışı edilmiş. Henüz 3
yaşındayken anne-babası geçirdiği bir kaza sonucu hayatını kaybetmiş; bu
hayatta tek bir kız kardeşi var. Şimdi İdlib’de işsiz güçsüz hayatta kalmaya
çalışıyor. Lübnan’da başlayan, Türkiye’de devam eden ve Suriye’de biten hayat hikâyesini,
Suriyeli olmadığı halde nasıl bu ülkeye sınır dışı edilebildiğini kendisinden
dinledim. Bu arada ilk kez yaptığım bir röportajı sansürleme gereği duydum. 5,5
ay kaldığı Şanlıurfa’daki geri gönderme merkezinde yaşadığı ve şahit olduğu şok
edici olayları ayrıntısıyla öğrensem de yayınlamıyorum. Sadece şunu bilin: Kamplarda ve geri gönderme merkezlerinde ortam ve uygulamalar -daha evvel görüştüğüm avukatlar, sığınmacılar ve habersiz denetlemeye giden kişilerin deyimiyle- hakikaten berbat. Bu kadarı da olmaz diyeceğimiz türde şeyler yaşanıyor. Bu röportajda (...) şeklindeki kısımlar da bunları içeriyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’ye
ne zaman ve niçin geldiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">2015’te
Lübnan’ın başkenti Beyrut’tan geldim. Lübnan’da doğup büyümüş bir Filistinliyim.
Beyrut Amerikan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun oldum.
Lübnan’da iş bulamayınca Türkiye’ye hem yüksek lisans yapayım hem de birkaç
sene çalışıp para biriktireyim, ardından Avrupa’ya gideyim düşüncesiyle geldim.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">2015’ten
itibaren Türkiye’de neler yaptınız? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’ye
ilk geldiğimde her şey çok güzeldi. 2018 yılı ise bir dönüm noktası oldu. Göçmenler
açısından 2018 öncesi ile sonrası arasında büyük fark var. İlk geldiğimde
uluslararası nakliyat yapan bir Türk şirketinde çalıştım. Avrupa’dan ikinci el
biçerdöver, traktör vs. alıp Irak’a, İran’a gönderiyorduk. Ardında İstanbul’da
bir İtalyan şirketinde iki yıl çalıştım. Ben parfüm işini geçmişten beri çok
iyi bilirim. Hayalim, kendi parfümlerimi üretip, markamı oluşturup açacağım bir
dükkânda satmaktı. Ama biriktirdiğim para yetmedi. Bu sefer Türk ürünlerini
Arap ülkelerine ihraç eden bir Arap şirketinde işe girdim. 2022’de kendi işim
için İspanya’dan ve başka Avrupa ülkelerinden 50 çeşit parfüm yağı alıp yavaş
yavaş üretmeye başlamıştım ki 2023 başında gözaltına alındım. 6 aya yakın geri
gönderme merkezinde tuttuktan sonra beni Suriye’ye sınır dışı ettiler. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’de
hangi statüde yaşadınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Turist
vizesiyle gelip turist ikameti aldım. Bu arada 2015’ten 2023’e kadar yüksek
lisans için üniversiteleri denedim. Gaziantep Üniversitesi’nden kabul aldım ama
gitmedim. Avrupa’ya gitmeyi hedeflediğim için tıpkı lisansım gibi yüksek lisans
diplomam da iyi bir üniversiteden olsun istedim. Bu süreçte sekiz yıl vakit
kaybettim ve sonunda kendimi Suriye’de buldum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu
süreçte hiç sıkıntı yaşadın mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hiç
kimseyle bir sıkıntım olmadı. Beni neden Suriye’ye yolladılar hala anlamıyorum.
Sıkıntı çıkarmış bir insan olsam veya yanlış en ufak bir iş yapmış olsam, tamam
anlarım. Ama neden benim gibi düzgün insanlara da bunu yapıyorsunuz ki?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Sizi
nerede, nasıl yakaladılar? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ben
bir yabancı dil kursunda İngilizce öğretmenliği yapıyordum. Kursa İngilizce
öğrenmeye gelen bazı Araplara zaman zaman Türkçe özel ders de veriyordum. Kurstan
dönerken polis beni durdurup kimlik sordu. 2021’e kadar ikamet iznimi yenilemeyi
üç defa deneyip her seferinde reddedilince başvurmayı durdurmuştum. Dolayısıyla
polis “İkamet iznin aktif değil. Bizimle gel, birkaç saat veya en geç bir gün
içinde aktifleştirip durumunu düzeltelim” dedi. Kabul ettim; çünkü yanlış bir
şey yapmamıştım. Ama beni kelepçelediler. Karakolda “Şu evraka imza at” dediler.
Türkçe okuyup yazmayı iyi biliyorum. Evrakı okudum ve beni nakledeceklerini
anladım. “Burada gerekli işlemleri yapabilecekken beni niye naklediyorsunuz?”
diye sordum. “Bizim sisteme giriş yapma hakkımız yok. Seni Göç İdaresi’nin geri
gönderme merkezine (GGM) göndereceğiz. Orada Göç İdaresi senin durumunu düzenleyecek”
cevabını verdiler. İmzaladım. Tuzla GGM’ye gittik. 1000-1200 kişi vardı, çok
kalabalıktı. Zaten oraya getirilenler diğer şehirlere naklediliyordu. Bizi de
Urfa’ya nakledeceklerdi. “Neden Urfa’ya gönderiyorsunuz?” diye sordum. Dediler
ki “Orada durumunuza tek tek bakıp düzenleyecekler.” Velhasıl bir gün diyerek
beni aldılar, ama tam altı aya yakın gözaltında tuttular. Tabii ki söylenenlerinin hiçbiri doğru değilmiş; ikametle
ilgili hiçbir şey yapılmadı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Urfa’da
ne yaptınız? GGM nasıldı, neler yaşadınız? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ooo,
çok uzun bir hikâye. Hangi birini anlatayım ki... Dört blok vardı, her blok iki
kattı, her katta toplamda 160 kişinin kaldığı 10 tane oda vardı. 160 kişi için
sadece iki tane telefon bulunuyordu. Herkesin beş dakikalık telefonla konuşma
hakkı vardı. Akşamları saat 8’den 10’a kadar 160 kişi nasıl ve ne konuşacaktı?
Tabii telefonda konuşabilmek için de düzgün bir tutuklu olmalıydın, herhangi
bir yanlışlık yapmamalıydın. Yemek azdı. Yataklar kirliydi. Temizlik yapan
kimse yoktu. [Şikayetler üzerine Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunca bazı GGM'lere yapılan ani ziyaretler ve incelemeler sonucu kaleme alınan raporların tamamında temizlik sorunu yer almaktadır. Temizlik yapanlar olmadığı gibi gözaltında tutulanlara kaldıkları odaları temizlemeleri için de hiçbir malzeme verilmemektedir. Bu da o</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 17.3333px;">dalarda ağır bir kokuya ve b</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;">aşta cilt hastalıkları olmak üzere çeşitli rahatsızlıklara yol açmaktadır.] Ayrıca güvenlikle konuşurken sesinizi hafif yükseltirseniz hemen sınır
dışı etmek için harekete geçiyorlardı. Geri göndermek için sürekli bir bahane
ve bir açık arıyorlardı. İstedikleri şey sinirlenip bağırmamızdı.</span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yani
kasıtlı olarak sizi sinirlendirmek için mi uğraşıyorlardı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ooo,
hem de ne kadar çok uğraşıyorlardı. Sadece sinirlenmekle kalmıyorduk; inanın
dövmek bile içimizden geçiyordu ama kendimizi tutuyorduk. Hastalandığımızda sağlık
görevlisinden panadol veya parol gibi bir ilaç almamıza bile izin yoktu. GGM’de
bir tane kantin/market vardı; oraya gitmek istediğimizde bizi engellemek için türlü
türlü bahaneler üretiyorlardı. Ne ihtiyacımız olsa yok diyorlardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Benim
Türkiye’deki geçmişim tertemiz olduğu için GGM’de sonuna kadar beklemeye, her
şeye sabretmeye hazırdım. Zaten başka bir çarem de yoktu. Sıkıntı çıkaranları (…)na
kapatıyorlardı. (…)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Siz
de oraya kapattılar mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet, kapattılar.
Hem de neden biliyor musunuz? 5,5 ay geçtikten sonra beni Suriye sınırına
götürdüler. Ama sınırdaki görevliler beni almadı. Çünkü dosyam tertemizdi,
hakkımda hiçbir şey yoktu; dahası Suriyeli değildim. GGM’ye geri döndüğümde
herhangi biriyle konuşup da olan biteni kimseye anlatmayayım, onlara avukat tutun gibi tavsiyeler vermeyeyim diye beni (…)
kapattılar. (…)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bakın,
yanlış anlamayın sakın. Ben Türk vatandaşlarına çok saygı duyuyorum ve
seviyorum; fakat o 5,5 ay içinde gördüğüm insanlara Türk diyemem. Bunlar Türk
değil, hatta insan bile değil. İnsan olan onları yapmaz. (…)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Suriye
sınırından sizi içeri almadılar, öyle mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet,
beni ve üç kişiyi almadılar. Bu arada beni almamaları ilk de değildi. Bizi
otobüsle İstanbul’dan Urfa’ya götürürlerken önce Harran’a uğradık. Toplamda 38 kişiydik.
36 kişiyi hemen Suriye’ye sınır dışı ettiler, hiç bekletmeden. Sadece ben ve
kalp hastası bir ihtiyar kaldık. 5,5 ay sonra beni bir daha Suriye sınırına götürdüler;
ama yine içeri alınmadım. Üçüncü seferde Filistinli olduğumu kayıtlardan
tamamen silmişler ki Suriye’ye gönderebilsinler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ben
Lübnan’dan geldim, ailem Lübnan’da demediniz mi? </span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">5,5
aydır orada bütün güvenlikler beni tanıyor, Filistinli olarak hikâyemi
biliyorlardı. Zaten herkesin dosyası var ve kim suçlu kim suçsuz belli. Ama
kimsenin bir şey yapmaya cesareti yoktu. Ben Türkiye’ye yüksek lisansı yapmaya ve
çalışmaya gelmiştim, suç işlemeye değil. Sizin hiç mi istihbaratınız yok? İstihbaratınız
kimin ne yapıp yapmadığını bilmiyor mu? Her şey ortadaydı. Fakat inisiyatif
alan yoktu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki,
beni Suriye’ye değil, Lübnan’a yollayın demediniz mi? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet,
onu da dedim. Ama “Seni Lübnan’a gönderebilmemiz için yol ve bilet parasını kendin
ödemek zorundasın” dediler. Dedim ki “Hem 5,5 aydır beni burada alıkoydunuz. Şimdi
bir de para mı vereyim? Dahası, cebimde para mı kaldı?” Ben size ne yapmıştım
ki bunları yaşattınız? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yani
bilet parası bulabilseydiniz Lübnan’a dönecektiniz, öyle mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hem
bilet hem de Türkiye içindeki yol parası gerekiyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Sınırdan
GGM’ye geri gönderildiğinizde başınıza neler geldi? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İyi
hiçbir şey olmadı. (…)na koydular. 12 saat sonra çıkardıklarında nöbet değişimi
olmuş, yeni bir şef gelmişti. Şef “Bu adam niye burada?” diye sordu. “Biz onu
Suriye’ye gönderdik. Sınırda kabul etmemişler. Hiç kimseye bir şey anlatmaması
için buraya aldık” cevabını verdiler. Şef “Sınırdan kabul edilmemişse bu, adamın
suçu mu?” dedi. Beni kimsenin tanımadığı farklı bir bloka gönderdi. Üçüncü gün beni
bir daha çağırdılar. Serbest kalacağımı zannetmiştim. Çünkü birincisi hiçbir
şey yapmamıştım, ikincisi beni Suriye sınırına gönderdikleri halde almamışlardı.
Geriye ne kalmıştı? Serbest kalmak. Dediler ki “Aşağıya inip müdürle
konuşacaksın.” Ben aşağıya inerken tesadüfen müdür yukarı çıkıyordu. Bana dedi
ki “Hayırlı olsun.” O an gerçekten inandım, serbest kaldım diye. “Nereye
gidiyorum?” diye sordum. “Vatanına gideceksin” dedi. Filistin’e gideceğimi
zannettim. Otobüse bindiğim anda film koptu. Bu sefer Suriye sınırından beni içeri
aldılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gönüllü
geri dönüş belgesine nerede imza attın? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bir
önceki sefer, yani üç gün evvel otobüste imza attırmışlardı. Tekrar imza atmaya
gerek yoktu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İmza
atmadan evvel itiraz ettin mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yok
öyle bir dünya. (…) Öyle veya böyle imzayı zorla attırıyorlar. Adamsan eğer tut kendini.</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 17.3333px;">(…)</span><span style="font-family: Garamond, serif; font-size: 13pt;"> Karşımda on tane
jandarma varken nasıl itiraz edebilirdim? Bir de benimle birlikte götürdükleri
herkes mecburen imza attı. </span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki,
hiç bu süreçte ailenle görüşüp durumunu anlattın mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yok.
Size dedim ki blok iki kat ve her katta 160 kişi var. Bu 160 kişinin aileleri farklı
farklı ülkelerde veya şehirlerde. İki saatte 160 kişinin telefon konuşması ne
demek? Bir de bütün bloklar aynı saatte telefonu çalıştırıyor. Zaten telefonlar
sabit hat. Sabit hat bunca insana nasıl yetsin? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bir
de benim ailem zaten küçücük. Annem-babam ben 3 yaşındayken kazada ölmüş,
1996’da. Bu hayatta bir tek kız kardeşim var. O da bir Suriyeliyle evlendi. Bugünlerde
Almanya yolunda.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Seni
kim büyüttü? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yaşadığımız
Ayn el-Hilve Kampı’ndaki bir teyze kız kardeşimle beni alıp büyüttü,
üniversiteye kadar. Bize anne-baba oldu. Üniversite ikinci sınıftayken o teyze de
öldü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki,
Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde bir Filistinli olarak okuman hiç kolay değildir.
Özel üniversite olduğu için pahalıdır. Seni kim okuttu? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bizi
himaye eden teyze okutmak için her şeyi yaptı. Kendisi terzi olarak
çalışıyordu, hatta yanında çalıştırdığı insanlar da vardı. Hayatta olduğu
sürece hep bana destek çıktı, sen yeter ki oku dedi. Ama tabii ben de boş
durmadım, kozmetik alanında çalıştım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kaç
yaşından beri çalışıyorsun?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">15-16
yaşından beri. Üniversitedeyken de çalıştım. Kuaförlere kozmetik malzemeleri
satıyordum. Parfüm işine başlama isteğimin nedeni de buydu. Küçüklüğümde
yaptığım işti bu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mayıs
ayında doğup büyüdüğün Ayn el-Hilve Mülteci Kampı’nı ziyaret ettim. Hem yardım dağıttım
hem de Filistinlilerin hikâyesini dinledim. Orada da hayat çok zor… <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Filistinliler
olarak bizim vatanımıza dönme imkânımız yok, gidebilmeyi çok istesek de. Lübnan’daki
Ayn el-Hilve Kampı’nda hayat şartları kötü olsa da oraya dönmeye razıyım ben. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yani
şu anda İdlib’de kalmaktansa Ayn el-Hilve Kampı’na gitmeye razıyım diyorsun. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Tabii
ki, yüzde 100. Ayn el-Hilve’de yaşadığım bir geçmişim, bir hayatım var. İdlib’de
hiçbir şeyim yok ki.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gelelim
Suriye’ye sınır dışı edildikten sonra yaşadıklarına… Ne zamandır Suriye’desin?
Sınırdan içeri girdiğin andan itibaren neler yaşadın?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Tam
iki ay oldu. Burada yaşadıklarım Urfa’da yaşadıklarımı unutturdu. Bizi ilk
olarak Tel Abyad’a yolladılar. 90 km uzunluğunda ve 30 km genişliğinde kapalı bir
toprak parçası. Hiçbir yere gidemiyorsun. Aynı açık cezaevi gibi. Bölge şu an Türkiye’nin
kontrolünde. Tel Abyadlılar daha önce IŞİD’i ve PKK’yı görmüşler. Bizi oraya
bıraktılar ama hiç kimseyi tanımıyoruz. Tek tanıdıklarım kampta birlikte
kaldığım arkadaşlar. Kalacak yerimiz olmadığından bir mescitte yattık. Mescidin
yanında eski eşyaların konduğu küçük bir ev vardı. “Sayınız çok, size orayı açalım.
Siz orayı temizleyip oturun” dediler. Tabii orası yaşamak için bir ev değildi,
depo gibiydi. Biz oraya da razıydık, yaşadık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ben
bir çözüm bulabilmek için uğraştım. Herkes bizim dilimizden anlamaz. Oradaki
Suriye askerleri gelin bize katılın, bizimle çalışın dediler. Askerlik yapmak isteseydim
Lübnan’da Ayn el-Hilve Kampı’nda Hamas veya el-Fetih’in silahlı gruplarından
birine katılırdım. Ama ben asker olmak istemedim, okuyup mühendis oldum.
Suriye’de neden askerlik yapayım? Neyse Tel Abyad’da uğraştım ve sonunda bölgenin
sorumlusu Türk validen randevu aldım. Kendisine durumumu anlattım. Vali Bey çok
şükür halden anlayan biriydi. Bana dedi ki “Sana yapılanlardan dolayı ben onlar
yerine özür dilerim. Ama bir karar alınmış artık, değiştiremeyiz.” Dedim ki “Ama
ben Suriyeli değilim ki...” Vali Bey, “Senin için yapabileceğim tek şey,
Türkiye’nin kontrolündeki Suriye’nin diğer bölgelerine göndermek olabilir. Daha
fazlasını yapamam” dedi. “Biz 90 kişiyiz, bari hepimize bu iyiliği yapın,
sadece benim için değil” dedim. Çünkü benim dışımdakiler Suriyeliydi ve onların
diğer bölgelerde en azından aileleri veya tanıdıkları vardı. Tel Abyad ise kapalı
bir yer. Etrafında PKK veya Suriye rejimi, kuzeyinde de Türkiye var. İçeridekiler
hiçbir yere gidemiyor. Vali Bey sağ olsun, kabul etti. Güvenlik güçlerinin
eşliğinde üç otobüsle Tel Abyad’dan Türkiye’ye geri döndük; Urfa, Antep, Kilis üzerinden
Azez’e girdik. Azez’e gelince etrafıma baktım, ben niye buraya geldim diye
kendi kendime sordum. Hiç kimsem yok ki. Tel Abyad’da birlikte olduğum
arkadaşların da hepsi dağılıp gittiler. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Diğer
Suriyeliler Azez’de nereye gitti? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kimisinin
ailesi veya akrabası oradaydı. Onlar yoksa da en azından aşiretinden birileri,
tanıdıkları vardı. Ben ise her şeye tamamen yabancıyım, ortada kalakaldım.
Azez’de yaşayabileceğim, yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bari Afrin’i deneyeyim
dedim; belki bir fırsat, bir şey karşıma çıkar diye ümit ettim. Ama Afrin’de de
bir şey yoktu. Tabii bu gezinme bir hafta sürdü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu
bir hafta içinde ne yaptın? Ne yedin, ne içtin? Nerede yaşadın?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Allah
biliyor halimi. Ben elhamdülillah sabırlı bir insanım, zorluklara dayanabilir
bir yapıdayım. Bir-iki gün yemek yemedim diye şikâyetçi olmam. Açlığa bir hafta
da dayanırım. Sorun şu ki Afrin’de bütün param bitti. Ne yapacağım? Mecburen yürüye
yürüye devam ettim. Yolda otostop çekiyordum, şoför nereye gidiyorsa beni de oraya
götürüyordu. Ondan sonra yeniden yola çıkıyordum; başka bir adamın aracına biniyor,
onun gittiği yeri deniyordum. Böyle böyle İdlib’e geldim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İdlib,
Heyet Tahriru’ş-Şam (HTŞ) adlı örgütün kontrolünde. Belki orada yapacak bir
şeyler bulurum veya onlar bizim için bir şey yapar diye düşündüm. Ama zerre
kadar durumdan anlayan insanlar değillermiş. Tel Abyad’a yollandığımızı, oradan
Türkiye’ye geri girip Azez’e getirildiğimizi anlattığımda buna bile inanmadılar.
“Vali seni neden dinlesin? Türklerin seni dinlemeye niyetleri olsaydı zaten
Türkiye’deyken dinlerlerdi” dediler. Neyse İdlib’de ortada kaldım. Yaşayacak bir
evim yok. Camiler birkaç gün misafir eder de sonrası olmaz. Sokakta kaldım. Bir
gün Ahmet Bey’le yolda karşılaştık. [Ahmed Bey, daha evvel kendisiyle röportaj
yaptığım, enkaz altında kalan kimliklerini yeniden çıkartmak için gittiği
Antakya’daki Göç İdaresinde gözaltına alınıp GGM’ye yollanan, eşi ve 2 küçük
çocuğu Türkiye’de kalırken kendisi sınır dışı edilen yaralı depremzede Suriyelidir.
Bu Filistinliye de onun vesilesiyle ulaştım. Röportaj için bkz. <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com/2023/07/suriyeli-bir-ailenin-hikayesi-en-zoru.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com/2023/07/suriyeli-bir-ailenin-hikayesi-en-zoru.html</a>]
Bana “Neden yolda oturuyorsun?” diye sordu. “Gidebileceğim hiçbir yerim yok”
dedim. Beni tek başına yaşayan bir akrabasının evine götürdü. Yaklaşık bir aydır
akrabasının evindeyim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İdlib’de
iş bulabildin mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İnşaat
mühendisliği mezunu ve dil bilen biri İdlib’de ne iş yapabilir ki? Buranın
kendi insanı iş bulamazken ben nasıl iş bulayım?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki,
geçimini nasıl sağlıyorsun? Ne yiyip ne içiyorsun?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bunlar
normalde benim kimseye anlatmayacağım şeyler; ama madem ısrarla soruyorsunuz
söyleyeyim. Bir gün yerim, bir gün yemem. Veya haftanın birkaç günü yiyecek
bulurum, kalanı bulamam. Sonuçta öyle veya böyle yaşıyoruz işte.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İş
bulamadım ama vaktimi de boş boş geçirmek istemedim. Ücretsiz İngilizce veya
Türkçe dersi vereyim bari diye düşündüm. Ama burada kimse dil öğrenmek
istemiyor ki. Hal böyleyken ne yapabilirim? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Her
gün sınıra gidiyorum. Türkiye’ye nereden, nasıl tekrar girebilirim diye plan
yapıyorum. Tabii maşallahınız var, o kadar büyük bir duvar inşa edilmiş ki
aşılması çok zor. Her gün duvarı dolaşıyorum, oradan mı geçsem buradan mı diye.
Ondan sonra geri eve dönüyorum. Böyle geçiyor işte günlerim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yani
duvarı aşıp Türkiye’ye girmek öyle kolay bir şey değil diyorsun…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kaçak
geçmek kolay olur mu? Hem para bulmak hem de geçmek öyle kolay değil. Buradan
Türkiye’ye geçebilmek için insan kaçakçıları 1500 dolar istiyor. İdlib’de 100 yıl
çalışırsan bu parayı biriktiremezsin ki. Tek başına geçmeye kalkışmak da bir
kader; başına ne geleceği belli olmaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">5,5
ay Urfa GGM’de kaldım, her şeye dayandım. Ama en zoru bu. Artık dayanma gücüm
kalmadı. Telefonumu satmayı düşündüm; ama ondan sonra ne satacağım, hiçbir şeyim
kalmıyor geriye. Ne yapıp edip duvardan geçmeye çalışacağım. Geçebilirsem
geçerim, geçemezsem sınırda ne istiyorlarsa yapsınlar; isterlerse dövsünler,
isterlerse öldürsünler. [Ben röportajı yayınlayana kadar elindeki son şeyi, telefonunu da satmak zorunda kalmış.]<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kaç
yaşındasın?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">30’uma
girmek üzereyim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">30
yıllık ömründe hayatının en zor dönemi ne zamandı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Urfa’ydı.
Her şeyimi mahvettiler. Bütün emeğimi, kazancımı, hayallerimi, her şeyi oradaki
5,5 ayda bitirdiler. Bakın, 5,5 ayın sonunda beni Suriye’ye yollamayıp da
serbest bıraksalardı ne olacaktı? Zaten çalıştığım işyeri İngilizce öğrettiğim
öğrencilerime başka bir hoca bulmuştur. Kazandığım para Urfa’da iyice azaldı. İnsan
sanıyor ki gözaltında fazla bir harcama olmaz. Ama ne yiyip ne içeceksin? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Nasıl
yani, GGM’de parayla mı yemek yediniz? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Verilen
yemekle yetinirsen yaşayamazsın ki. Hem çok azdı hem de kötüydü. Yemekler
kokuyordu. Her gün bakliyat. Haftada bir sabah poğaça-simit geliyordu, o kadar.
Sonrası hep aynı sırayla verilen bakliyatlar. Mecburen kantinden satın alıyorduk.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’de
maaşın ne kadardı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Şirketlerde
çalıştığım için iyiydi. Mesela 2016’da Türk şirkette 3200 TL maaş aldım. Askere
giden bir Türk gencin yerine geçici olarak beni işe almışlardı. Gelince
çıkardılar. İtalyan şirketi iyiydi, 7500 TL kazanıyordum. Arap şirketinde 5500
TL idi. 2016-2020 arasındaki maaşlarım böyleydi. 2020’de koronavirüs çıkınca 2021’de
kendi parfüm işimi kurmaya çalıştım. 2022’de İngilizce öğretmenliği yaptım.
2023 yılım da Urfa’da geçti, sonra buraya yollandım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yıllardır
Türkiye’de kazandığın parayı nerede bitirdin?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Birincisi
kız kardeşimin evlenmesi sırasında, ikincisi de Urfa’da. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kız
kardeşinin düğün masraflarına katkıda mı bulundun? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Tabii
ki ben onu asla bırakmam. O benim bu hayattaki her şeyim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki,
kız kardeşin başına gelenleri, Suriye’de olduğunu biliyor mu? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yok,
bilmiyor. Daha doğrusu, bir şeyler olduğunun farkında, ama ne oldu tam bilmiyor.
Durumumu kız kardeşime bile söylemedim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Tavsiyem,
şu sıralar Türkiye’ye girmeye çalışma. 2024 Mart’ındaki belediye seçimlerine
kadar çok sıkı kontroller devam edecek ve sınır dışılar daha da artacak. Yine
yakalanırsın.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bana
6 ay İdlib’de kal diyorsunuz. Bu, benim için ne demek biliyor musunuz? Aç susuz
yaşa yaşayabilirsen. Dayanama gücüm kalmadı. Başıma ne gelecekse gelsin artık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’de
kalmayı düşünmüyorsun artık, değil mi? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Allah’ın
izniyle dönebilirsem, kendi durumumu bir şekilde düzeltmeye çalışırım. Düzelirse
Lübnan’a veya Filistin’e geri gideceğim. Eğer durumumu düzeltemezsem yapacak
bir şey yok, Avrupa’ya gideriz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Filistin’in
neresindensin?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ramle’denim.<br />
<b>O zaman Filistin’e de giremezsin ki sen. <o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yok
olmaz. Bir kere çıkıp gitmişiz. İsrail şöyle diyor: Ya çıkarsın bir daha dönemezsin
ya da kalırsın bir daha çıkamazsın. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İdlib’de
hayat nasıl? Ne gördün?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İdlib’de
insanlar birbirinden korkuyor. Burada bir şeyler yapmaya çalışsan, bir iş
kursan HTŞ gelip kazancının yarısını alır. İnsanlar HTŞ adını söylemekten bile korkuyor.
Telefonla konuşurken bana aman sessiz konuş veya bunu bir daha söyleme falan
diyorlar. Telefonlar dinleniyormuş. Burada hayat namına bir şey yok. Sadece
marketler var, o kadar. İdlibliler, HTŞ nasıl emrediyorsa öyle yaşıyor; mesela
sakalsız yaşayamazsın. İmama ve bir aydır tanıştığım insanlara söyledim, burada
ücretsiz İngilizce kurs açmak istiyorum diye. Buna bile korkuyorlar. Diyecek ki
insanlar bu yabancı kim, nereden geldi, niye ücretsiz ders veriyor, bir şeyler
karşılığında mı, yoksa bunu aramıza Türkiye istihbaratı mı gönderdi falan… Burada
bin tane ithamda bulunurlar…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki,
insanların hayatı nasıl? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gerçekten
kötü. Burada çalışan adam en fazla 50-100 dolar kazanıyor. Herkes borçla
yaşıyor. Bütün marketlerde borçların yazıldığı koskoca defter var. İnsanlar
maaşını aldığında yarısı hemen market borcuna gidiyor; ay sonuna kadar kalan 50-25
dolarla yaşamaya çalışıyorlar. Tabii ki eğer ev kirası derdi yoksa. Ev kiran
varsa iki işte çalışmak zorundasın. İlk iş ya HTŞ ya da askerlerle oluyor. İkinci
iş de ya tarla işleri yapacaksın -ki o da mevsime göre oluyor- ya da hırsızlık,
kaçakçılık falan. Sadece İdlib değil, kuzeyin her yeri böyle. Hayat yok
buralarda. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hele
şu an yaşadığım sınıra yakın köyde hiçbir şey yok. Oturacaksın, bekleyeceksin. Canın
mı sıkıldı? Git, sabahtan akşama kadar sınırda otur, etrafı seyret, sonra geri
gel. Burada hayat öyle işte. <o:p></o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-91155048659716032552023-09-12T10:43:00.006-07:002023-09-15T01:33:19.156-07:00A.KATIE: “IRKÇI KIŞKIRTMALARIN TÜRKİYE’NİN İTİBARINA VE EKONOMİSİNE ETKİSİNİ 2024’TE ÇOK NET GÖRECEKSİNİZ”<p> </p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">“IRKÇI KIŞKIRTMALARIN TÜRKİYE’NİN
İTİBARINA VE EKONOMİSİNE ETKİSİNİ 2024’TE ÇOK NET GÖRECEKSİNİZ”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ahmed Katie </span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">(Suriyeli hukuki ve ticari danışman,
mülteci hakları aktivisti)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">8.9.2023,
İstanbul<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Röportajı
yapan: Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">NOT:
Blogda yer alan 900’e yakın içeriğe <a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</a>
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri ancak <u>kaynak
göstermek şartıyla</u> kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ahmed
Katie</span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">, Suudi
Arabistan doğumlu, yazılım mühendisi bir Suriyelidir. Esed rejiminin çıkardığı genel
affa güvenerek yasal yollardan ülkesine dönerken tutuklanmış ve 2005-2010
yılları arasında rejim muhalifi olan babasının yerine hapis yatmıştır.
2011-2012 yılları arasında halkı isyana teşvik ettiği gerekçesiyle İdlib’de yeniden
tutuklanmıştır. 2013 Ocak’ında hapisten çıkar çıkmaz Türkiye’ye sığınmış ve
kendi deyimiyle “Sıfırın altından hayata yeniden başlamıştır.” 2015’ten bu yana
kurduğu şirketlerle hem Suriyelilere ve yabancılara her alanda hukuki
danışmanlık hizmeti vermekte hem de dış ticaretle uğraşmaktadır. 2018’den bu
yana aynı zamanda mülteci hakları aktivistidir. 2022’de Mülteci Hakları Adalet
Merkezi’ni kurmuştur. 2023’te başlatılan Himaye Projesi’ne gönüllü hukuki
danışmanlık yapmaktadır.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Hâlihazırda Türkiye’deki Suriyeliler, -hem sınır dışı etmeler hem de artan
ırkçılık yüzünden- 2011’den bu yana korkunun en zirvesini hissediyor. Önleri
kapkaranlık. Başlarına ne geleceğini kestiremiyorlar. Vatandaşlık alanlar bile.
Güvenli bölge farz edilen Suriye’nin kuzeyinde çatışmalar her an yeniden
alevlenebilir. Şu an Suriyelilerin ilk hedefi, Türkiye’den bir an evvel çıkıp
dünyanın neresi olursa olsun oraya gitmek.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Zafer Partisi, şiddete çağrı yapan bir örgüt niteliğinde; Telegram
kanallarında alenen iç savaş çağrısı yapılıyor. Sadece Suriyeliler/Araplar ile
Türkler değil, mütedeyyin ile mütedeyyin olmayan Türkler arasında da. Bu
haliyle Suriyelilerden evvel Türkiye için çok büyük bir tehlike. Telegram’da Suriyelileri
ve Afganları öldürme çağrısı yapılıyor; nasıl silah kullanacakları, bıçağı
hedefe nasıl saplayacakları bile anlatılıyor.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Suriyelilere karşı
işlenen suçların Arap medyasında abartılarak yayınlanmasıyla son dönemde Türkiye
Arap ülkelerinde yavaş yavaş ırkçı bir devlet olarak algılanıyor. Bu çok
tehlikeli bir durum. Türkiye’de gelişen ırkçılığa karşı bir karşı-ırkçılık
gelişiyor. Ümit Özdağ ve avanesinin ırkçılık zehrini yayması yüzünden ülkenizin
ne kadar büyük ziyana girdiğinin farkında değilsiniz.”<b><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Irkçılık yüzünden yabancılar Türkiye’deki yatırımlarını sonlandırıyor. Ofisim
aracılığıyla gelip Türkiye’de şirket kurmuş yakından tanıdığım Arap tüccarların
tamamı bu yaz Türkiye’ye gelmeyi bıraktı ve bana dediler ki ‘Şirketi ve
hesaplarını kapat. Bir daha Türkiye’ye gelmek ve iş yapmak istemiyoruz.’ Türkiye’ye
geldiklerinde her defasında ayda en az 10.000 dolar harcıyor, bu ülkeye para
bırakıyorlardı.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Aklı yerinde hiçbir insan, hanımını ve çocuğunu yapayalnız Türkiye’de
bırakıp Suriye’de sokakta uyumak için gönüllü geri dönüş belgesine imza koymaz.
Geri gönderme merkezlerinde yaşanan ciddi ihlaller var. Bu belgenin, ya oyuna
getirilerek ya da şiddet uygulanmak suretiyle imzalatıldığı hiç de
azımsanmayacak sayıda Suriyeli var.”</span><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Avrupa yolu çok ama çok tehlikeli. Meriç Nehri’nde çok fazla Suriyeli
boğularak veya keskin nişancı ateşiyle vurularak öldürülüyor. Yunanistan’ın Müslümanlara
ve Suriyelilere karşı nefreti o kadar büyük ki sadece kaçak göçmenleri
kemiklerini kırıp nehre atmıyor, bir de yakaladığı erkekleri kadınların, kadınları
da erkeklerin karşısında çırılçıplak soyuyor.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Irkçı saikle 3 defa üst üste bıçaklanan 17 yaşındaki Suriyeli genç, mahkemenin
verdiği -caninin devlet hazinesine sadece 2400 TL para cezası ödemesi- kararıyla
psikolojik olarak yıkıldı. Bu dava Suriyelilerde şu kanaati uyandırdı: Kanımızın
akıtılması Türkiye’de mubah; başımıza gelenler için şikâyette bulunsak bile
hiçbir sonuç elde edemeyeceğiz.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Suriyeli kadınlar çok zayıf konumda olduklarından işyerinde tacize
uğruyor. Kadınların çalışma izni, sigortası ve güvencesi yok; yasal bir şekilde
çalışamadıklarından hiçbir hakları ve hukukları da yok. Dolayısıyla tacizciler,
bu kadınların şikâyetçi olamayacağını gayet iyi biliyor. Çünkü şikâyet ederlerse
kaçak çalıştıkları için sınır dışı edilebilirler.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Tuhaf olan şu ki Göç İdaresi Suriyelilerin çalışma izni alıp yasal şekilde
çalışmasını istiyor; ama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışma izni
vermiyor. Bakanlık son yıllarda o kadar çok çalışma izni başvurusunu reddetti
ki. Hele son sene başvuruların yaklaşık %90’ı reddedildi. Gönüllü geri dönüşe
zorlamak için her yolu, her yöntemi kullanıyorlar.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;">“Suriyeliler üniversiteye yabancı öğrenci statüsünde girdiğinden çok
yüksek harç ödemek zorunda. Yılda 60.000 TL harcı ödeyebilecek kaç Suriyeli var?
Türkiye’deki Suriyelilerin ekseriyeti günlük yaşıyor, karnını anca doyuruyor.
Bu sene Suriyeli öğrencilerin %40’ı üniversite harcını ödeyemediği için eğitimini
yarıda bırakmak zorunda kalacak.”<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif;">“Devrimden
sonraki hapishane hayatının öncekinden en temel farkları, işkencecilerin mahkûmlara
aşırı kin ve nefretle saldırması ve kadınların işkence altındaki çığlıkları,
çocukların ağlama sesleriydi. Ama her halükarda Suriye’de hapishaneler tam bir
cehennemdir. Bu hapishanelerde gördüklerimi ahiretteki cehennemde bile
göreceğimi hiç zannetmiyorum. Öyle korkunç yerlerdi.”<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Garamond, serif;">“Beni
hukuki alanda insan hakları aktivizmine iten iki saik vardı: Birincisi, 2018’de
hukuki danışmanlık şirketimize bizi çok şaşırtan sorunların gelmesiydi. Öyle ki
bunlar kanunlarınızda yazmayan, içeride alınan idari kararlarla uygulamaya
geçen şeylerdi. İkincisi, çocuklarımın eğitim hakkından mahrumiyetiydi. Sekiz yılda toplam 2-3 milyon lira vergi ödeyen ben bile çocuklarımı okutamıyorsam kim bilir sıradan insanlar ne durumda diye düşündüm.</span><span style="font-family: Garamond, serif;">”</span><span style="font-family: Garamond, serif;"> </span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: EN-US;"></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Öncelikle
bize kendinizi tanıtır mısınız? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Suudi
Arabistan’da doğumlu bir Suriyeliyim. Babam Esed rejiminin en eski
muhaliflerindendi. 1976’da ülkeden ayrılmış. Ömrü sürgünde geçti ve 4 ay evvel
Suudi Arabistan’da vefat etti. Ben de gözlerimi dünyaya bir mülteci olarak
açtım. Suudi Arabistan’da liseyi bitirdim. Ama devlet üniversiteleri
yabancıları kabul etmediğinden ve o dönem henüz özel üniversite de olmadığından
Suudi Arabistan’da eğitimimize devam edebilmemiz mümkün değildi. Dolayısıyla babam
hepimizi üniversite eğitimi için Sudan’a yolladı. Kardeşlerimin hepsi tıp
fakültesinde okudu, farklı branşlarda doktor oldu. Ben de iki bölümü aynı anda
okumaya başladım. Sabahtan Sudan Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde Yazılım
Mühendisliği, akşamdan sonra başka bir şehirdeki Omdurman İslam Üniversitesi’nde
Hukuk Fakültesi’nde okuyordum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mühendislik
ve hukuk, ikisi de zor bölümler. Neden böyle bir yolu seçtiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Çocukluğumdan
beri hukuk ve hukuku savunmak benim için bir tutkudur; çünkü yabancı olduğum
için küçüklükten itibaren okuduğum okullarda haksızlık ve zorbalık yaşadım. Adalet
talebi beni hukuk okumaya teşvik etti. Ancak iki bölümü aynı anda okumak çok
zor olduğundan iki sene sonra mecburen Hukuk Fakültesini bıraktım; Yazılım
Mühendisliğinden mezun oldum. Sudan’da yarım bıraksam da elhamdülillah Türkiye’ye
geldikten sonra insan hakları, uluslararası hukuk gibi hukukun çeşitli
alanlarında online akademilerden birçok dersler ve sertifikalar aldım ve hukuk
alanında kendimi geliştirdim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mezun
olunca Suudi Arabistan’a dönüp iki sene çalıştım. 2005’te Beşşar Esed
yurtdışındaki muhaliflerin ve çocuklarının “vatana geri dönebilmesi” iddiasıyla
genel af ilan etti. Hem bu af hem de babamın o dönem iktisadi krizle boğuşması beni
Suriye’yi ziyarete gitme konusunda cesaretlendirdi. Babamın Suriye’de çok fazla
malı mülkü vardı; ama devlet uzun yıllar evvel hepsine el koymuştu. Bu malları
geri alıp babama ve kardeşlerime yardımcı olmak istedim. Çünkü biz yedi erkek
kardeştik ve hepimiz Sudan’da okumuştuk veya okuyorduk; takdir edersiniz ki
bunun ciddi bir maddi külfeti olmuştu ve babam çok zor durumdaydı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Pasaport
alma talebiyle Riyad’daki Suriye büyükelçiliğine gitmeye cesaret ettim. Babam
dolayısıyla hepimiz bütün sivil haklarımızdan mahrum olduğumuz için pasaportumuz
yoktu. Sudan’a da sahte pasaportlarla gitmişiz; ama babam bunu bize
söylemediğinden farkında bile değildik. Üniversiteden mezun olduktan sonra gerçeği
öğrendik. Babamıza nasıl böyle bir tehlikeyi göze aldığını sorduğumuzda “Başka
bir seçeneğim yoktu ki” cevabını verdi. Rejim sadece babamı cezalandırmamış;
çocukları olarak hepimizi sivil haklarımızdan mahrum etmiş, bizi Suriye
vatandaşı olarak kabul etmemişti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Babanız
nereliydi ve Suriye’deyken işi neydi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İdlib
şehir merkezinden. İnşaat mühendisidir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Müslüman
Kardeşler’e mensuptu herhalde…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hayır,
babam Suriye’deyken Müslüman Kardeşler mensubu değilmiş. Çok daha sonra Suudi
Arabistan’dayken katılmış. Zaten 1976’da ülkeden ayrıldığı dönemde henüz
Müslüman Kardeşler daha yolun başındaydı. Babam askerî darbe sistemine tamamen
karşı olduğu için rejime muhalifmiş. Hiçbir yere bağlı olmayıp bağımsız bir
şekilde muhalif duruş sergilemiş. Hafız Esed’in askerî darbesini mezhepçi bir
darbe olarak görmüş. Suriye’nin bu darbe yüzünden mezhepçileşeceğini daha en
baştan fark etmiş ki gerçekten öyle oldu. Toplantılarda bu tehlikeyi
dillendirdiği için takibata alınmış. Rejim tarafından arananlar listesine
girince ülkeden ayrılmış. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Siz
aftan yararlanıp Suriye’ye dönebildiniz mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">2005’te
büyükelçiliğe gidip pasaport başvurusu yaptım. Hayatımda ilk kez bana pasaport
verdiler. Ardından ülkeme geri dönme başvuru yaptım. İki hafta sonra
büyükelçilik beni aradı; “Vatanına gönül rahatlığıyla gidebilirsin, gerekli
evrakları almak için gel” dedi. Büyükelçiliğe gittim; “Sınıra gittiğinde
görevlilere vereceksin” diyerek bana kapalı zarfta bir evrak verdiler.
Karayoluyla Suudi Arabistan’dan ayrılıp 11 Ağustos 2005’te Suriye sınırına
vardım. Sınır kapısında pasaportumu verdim; ellerimi arkadan kelepçeleyip babam
yerine, ona şantaj için beni tutukladılar. 2005 Ağustos’undan 2010 Mayıs’ına
kadar hapis yattım. Tahkikat boyunca istihbarat şubelerinde tutuklu kaldım,
daha sonra beni Sednaya Hapishanesi’ne naklettiler. O dönem Avrupa’daki insan
hakları örgütleri serbest bırakılmam için harekete geçti. Ama bu kampanyalar
işe yaramadı. 2010 Şubat’ında çıkan genel af bağlamında Mayıs ayında serbest
kaldım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Serbest
kaldıktan sonra Suudi Arabistan’a geri dönemedim; çünkü ikamet iznim ve vizem çoktan
bitmişti. Suudi Büyükelçiliğine vize talebimi ilettim, ama reddedildim.
Pasaportumun süresi de dolmuştu; Suriye yönetimi tekrar vermedi. İdlib’in şehir
merkezinde yaşayan anneannemin evinde yaklaşık 14 ay kaldım. Çok yaşlıydı. Bu
arada anneannem Türk asıllıdır. Biz İdlib’in tanınmış ve kalabalık ailelerindeniz;
büyük bir aşiretiz. Hatta ailemizin şehir merkezinde ve şehir yönetiminde sözü
geçen iyi bir konumu vardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">2011
Mart’ında Deraa’da olaylar başladı; hatta Humus başta olmak üzere başka
şehirlerin ahalisi sokağa çıktı. Ama İdlibliler hala evlerindeydi. Barışçıl
gösteriler için sokağa çıkmaya şehir halkını ilk teşvik edenlerdenim. İdlib
şehrinde devrim dört ay sonra, 2011 Temmuz’unda başladı. Ben de halkı
kışkırttığım gerekçesiyle 12 Temmuz 2011’de tutuklandım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ama
Haziran ayında Suriye ordusu İdlib’in Cisru’ş-Şuğur ilçesini kuşatmış ve
binlerce ilçe sakini korku içinde Türkiye’ye sığınmıştı. Hatta Cisru’ş-Şuğurlular
ülkemize sığınan ilk mültecilerdi. Şehir merkezi ile ilçelerin rejime isyanı
farklı dönemlerde mi başladı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Doğru,
bahsettiğiniz tarihte ordunun ilçeye baskını nedeniyle bir grup Türkiye’ye
gelmişti. Ama henüz İdlib şehir merkezi sakindi, olaylar başlamamıştı. Bununla
birlikte Devlet Güvenlik birimi evlere baskın düzenleyip insanları tutukluyordu.
Beni de halkı sokağa dökmek için kışkırtma suçlamasıyla tutukladılar. İdlib’de
Devlet Güvenlik biriminin hapishanesinde tutuldum. 2013 Ocak’ında devrimcilerin
hapishaneye baskın düzenleyip mahkûmları serbest bırakması sırasında ben de çıktım.
Akabinde Türkiye’ye sığınma kararı aldım. Çünkü İdlib’de kaldığım kısa süre
içinde gördüm ki vilayetin kuzey kırsalındaki Ma’arrat Misrin ve çevresinde
devrimci muhalif İslami gruplar arasında çatışmalar yaşanıyor ve birbirlerini
öldürüyorlar. Ben bu tür çatışmaların içinde olamazdım. Bu çatışmaların
varacağı noktayı ve devrimin başarıya ulaşamayacağını o an fark ettim. Ortada
büyük bir oyun olduğunu hissedip hemen ülkeyi terk ettim. 2013 Ocak’ından beri
Türkiye’deyim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Daha
evvel eski mahkûmlarla röportaj yaptım ve hapishane hayatının tam bir fecaat
olduğunu dinledim. Sizin hapishane tecrübenizi de merak ediyorum. Devrimden
önceki ve sonraki hapishane hayatı arasında ne gibi farklar vardı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Çok
iyi bir soru. Devrimden evvel 2005-2010 yılları arasında hapishaneler sessizdi.
Kadınların sesini, hele de işkence altındaki çığlıklarını hiç duymazdık. Belki
hapishanede kadınlar yoktu. Belki de vardı, ama sayıca azdılar ve bizim
koğuşlardan uzaktaydılar, bilmiyorum. Hasta olup revire gittiğimde de hiç kadın
görmedim. Ama devrimden sonra kadınların da, çocukların da çığlıklarını sürekli
duyar olduk. Her gece duyduğumuz çığlıklar işkencelerden miydi, tecavüzlerden
miydi bilmiyoruz. Ama çok şiddetli feryatlar ve çok şiddetli çığlıklardı.
Çocuklar da sürekli ağlıyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İkinci
fark kin ve nefretti. Geçmişte işkenceyi tutukludan bilgi almak için
yaparlardı. Ama devrimden sonra yapılan işkenceler, işkencecilerin
kalplerindeki kini ve nefreti sağaltmak içindi. Artık mahkûmdan bilgi almanın
bir önemi yoktu. Çok şiddetli bir kin ve nefret hissiyle sadece dövmek için
dövüyorlardı. Hatta ölümcül iç organları, başı ve boynu bile hedef alarak aşırı
nefretle saldırıyorlar, çok şiddetli işkenceler yapıyorlardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">En
temel farklar bunlardı. Ama her halükarda Suriye’de hapishaneler tam bir
cehennemdir. Bu hapishanelerde gördüklerimi ahiretteki cehennemde bile
göreceğimi hiç zannetmiyorum. Öyle korkunç yerlerdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hapishaneden
çıkıp Türkiye’ye geldiğinizde neler yaşadınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Buraya
tamamen iflas etmiş, beş parasız halde geldim. Kimseyi tanımıyordum. Türkçe tek
kelime bilmiyordum. Sıfırın altından hayata yeniden başladım. Büyük bir dil
engeli olduğundan yazılım mühendisliği alanında çalışamazdım. Ayrıca yazılım
mühendisliğinde uzmanlık alanım e-devlet, web sitesi tasarımı gibi konulardı;
bilgi ve iletişim alanı değildi. Geçmişte Suudi Dışişleri Bakanlığı için büyük
bir e-devlet sistemi kurulması projesinde çalışmıştım. Kurduğumuz bu sistem
hala aktif kullanılıyor… Türkiye’de iş aradım. Bazı Arap şirketleri için web
sitesi tasarlamaya başladım. O dönem Arap şirketleri daha yeni yeni İstanbul’a
gelmeye başlamıştı. Ben de İstanbul’a geldim. Aktif Arap şirketlerini tek tek
ziyaret edip web sitesi kurmanın kendileri için ne denli faydalı olacağı
konusunda ikna ettim. Sözleşme imzalayıp web sitesini yaklaşık bir hafta-on gün
içinde istedikleri şekilde kuruyor ve her defasında 800 dolar kazanıyordum. Yeni
hayatıma bu şekilde başladım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’ye
geldiğimde geçici koruma kimliği aldım. Ama bu kimlik neydi, sağladığı haklar
ve sorumluluklar nelerdi, bunu öğrenmem lazımdı. Zaten hukuki konuları çok
seviyordum, internetten araştırmaya başladım. Yabancılar ve Uluslararası Koruma
Kanunu ve Geçici Koruma Yönetmeliği’ni ince ince okudum. Geçici korumanın
tehlikeli olduğunu fark ettim. Bu kimliğe sahip olanlar her an Suriye’ye geri
yollanabilirdi, Türkiye içinde şehirler arası gidiş gelişimiz engellenebilirdi,
idari gözaltı adı altında her türlü hürriyetten alıkonabilirdik. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nı da satır satır okudum. Anayasa’nın Türk vatandaşlarına
her türlü hürriyeti çok iyi bir şekilde verdiğini, ama yabancıların bu
hürriyetlerden istisna tutulduğunu gördüm. Yabancılar Kanunu’nu okuduğumda gördüm
ki yabancıların hürriyetleri genel hürriyetlerden farklılaşıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kanunlarınızı
inceleyince statümü değiştirmem gerektiğini anladım. Zaten bir ticari şirket
kurup bunu giderek büyütmeyi arzu ediyordum. 2015’te</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"> Suriye
Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK)</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">’dan bir pasaport çıkartmaya karar
verdim. O dönem SMDK’nın pasaport çıkartma hakkı vardı ve Türkiye’de bunu tanıyordu;
ama 2018’de bu kararını değiştirdi... Pasaport aldım, sadece bir günlüğüne
Sudan’a gidip döndüm. Bu ülke bildiğim bir yerdi ve bizi de vizesiz kabul
ediyordu. İstanbul’a dönüşümde havalimanında statümü düzelttirdim. Turist
olarak gelip oturma izni aldım. Akabinde şirket kurup hemen yatırımcı olarak
çalışma izni aldım. Sekiz senedir çalışma izniyle Türkiye’de yaşıyorum. Bu
ülkeye düzenli bir şekilde vergi ödüyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Şirketim
başlangıçta küçücük bir ofisten ibaretti. Sonra giderek büyüdü ve şu an üç ayrı
ofisim var. Yazılım mühendisliği alanında iş yapmak zor olduğundan ve ticaret
yapmak için henüz sermayem de olmadığından Türkiye’deki yabancılara ve
özellikle mültecilere hukuki danışmanlık alanını seçtim. Bu aynı zamanda çok
büyük bir ihtiyaçtı. Her türlü hukuki danışmanlık hizmeti verdiğim bir hukuk
bürosu açtım. Yabancılar Kanunu’yla ilgili her konuyla ve Türk Ticaret Kanunu,
gümrük işlemleriyle vs. de ilgilendim. Yurtdışından gelen tüccarlara ve
yatırımcılara şirket kurmaya başladım. Hedefim bu tüccarları tanıyıp bir
ilişkiler ağı kurmaktı. Çünkü geçmişte kurduğum ilişkiler ağımı hapishane
yıllarında kaybetmiştim. Körfez’den ve diğer ülkelerden gelen Arap tüccarlar ve
yatırımcılarla ilişki kurmam için hukuki işler bir giriş oldu. Elhamdülillah
çok iyi ve başarılı bir iş yürüttüm. Elde ettiğim sermayeyle 2018’de bir
uluslararası ticaret şirketi kurdum. Daha evvel hukuki danışmanlık vesilesiyle
tanıştığım tüccarlara bazı ürünleri ihraç etmeye başladım ve bu şekilde
ilişkiler ağımı büyüttüm. Hayatımı ve hukuku savunma hikâyemi bu şekilde özetleyebilirim.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Siz
aynı zamanda mültecilerle ilgilenen bir insan hakları aktivistsiniz. Ne zaman
ve niçin bu işe giriştiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Beş
senedir mülteci hakları aktivistiyim. Mültecilerle alakalı bütün konulara siyasi,
hukuki, iktisadi, sosyal her boyutuyla vâkıfım. Beni bir anda hukuki alanda
insan hakları aktivizmine iten iki saik vardı: Birincisi, hukuki danışmanlık
şirketimize bizi çok şaşırtan sorunların gelmeye başlamasıydı. Öyle ki bunlar kanunlarınızda
ve mevzuatlarınızda yazmayan, içeride alınan -yazılı olmayan- idari kararlarla
uygulamaya geçen şeylerdi. Bazı Suriyelilere sürpriz kodlar konması, geçici
korumanın kaldırılması, kısıtlamalar konması gibi. Bu konu dikkatimizi çekmeye
başladı, ama henüz o dönemde bugünkü kadar çok değildi. Bu arada 2018’de mülteciler
için her şey değişmeye, daha öncesinde olmayan problemler ortaya çıkmaya
başladı. İkincisi ve benim için çok daha önemlisi, çocuklarımın eğitim
hakkından mahrumiyetiydi. Ben Türkiye’de belediyede Türk Medeni Kanunu’na göre
resmi nikâhla evlendim; tabii ki dini nikâhımız da var. Rabbim beni üç evlatla
rızıklandırdı. Şu an en büyük kızım yedi yaşında ve üç senedir bütün çabalarıma
rağmen onu anaokuluna da, ilkokula da kaydettiremiyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Niçin
çocuklarınız eğitim hakkından mahrum?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu’ndaki bir boşluktan kaynaklanıyor. Eğer ben
veya eşim geçici koruma kimliğine sahip olsaydık bu sorunu yaşamayacaktık; ama
her ikimiz de ikamet izniyle burada yaşıyoruz. Üç sene evvel bu kanuni problemi
fark ettiğimde çözülmesi için konuyu Göç İdaresi Başkanlığına götürdüm, çok
uğraştım. Ama bugüne kadar hiçbir çözüm üretilmedi. Bu sorunu kendim yaşayınca acaba
aynı sorunla yüzleşen başkaları da var mıdır diye araştırdığımda çok fazla
olduğunu fark ettim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Diğer
ülkelerden gelmiş yabancıların çocukları da aynı sorunu yaşıyor mu, yoksa
Suriyelilere mahsus bir sorun mu?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Sadece
Türkiye’de doğan Suriyeli çocuklar bu sorunu yaşıyor. Bunun da çeşitli sebepleri
var. Birincisi, eğer ki annenin geçici koruması veya ikameti yoksa, kanuna
aykırı bir şekilde Türkiye’de yaşıyorsa, çocuğunu doğurduğunda hiçbir resmî
belge verilmiyor ve dolayısıyla hiçbir eğitim ve sağlık hizmetinden
faydalanamıyor. Bundan muzdarip birçok Suriyeli var. İkincisi, sayıca daha az
kişinin muzdarip olduğu bir hukuki boşluk olup biz de bu gruptayız. Kendi hikâyemiz
üzerinden şöyle açıklayayım: Daha evvel anlattığım gibi, hukuki mevzuatınızı
inceleyip geçici korumanın tehlikeli bir statü olduğunu fark ettiğimden 2015’te
Sudan’a giriş-çıkış yapmak suretiyle geçici koruma statüsünden çıkıp çalışma izniyle
ikamet hakkı elde ettim. Eşim de 2015’te Beyrut üzerinden havayoluyla Türkiye’ye
geldiğinden o da geçici koruma statüsüyle değil, ikamet hakkıyla burada yaşıyor.
(Geçici koruma statüsü sadece sınırdan karayoluyla gelenlere veriliyor.) Yani
ben de, eşim de ikamet izniyle Türkiye’de yaşıyoruz. Dolayısıyla biz de, burada
doğan çocuklarımız da Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa tâbiyiz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu
kanuna göre Türkiye’de doğanlar, ebeveynleri gibi ikamet kanununa tâbi olup
ikamet başvurusunun en geç altı ay içerisinde yapılması gerekiyor. Bunun için
de pasaportun olması lazım. Ama benim de, çocuklarımın da pasaportu yok. Çünkü
Suriye rejimi beni hapishaneden kaçmış hükmünde görüyor. Dolayısıyla bütün
sivil haklarımdan mahrumum. Çocuklarımı Suriye’de kayıt altına aldıramadım. Kızımı
okutamamamın sıkıntısıyla, çok uzun çözüm arayışlarının ardından kısa süre
evvel simsarlar aracılığıyla Şam’daki üst rütbeli bir subay üzerinden bir yol buldum. Subay,
çocuklarıma pasaport çıkartabilmem için üzerimdeki emniyet kaydını silmek üzere
benden 5000 dolar aldı. Ardından evliliğimi ve çocuklarımı kaydetmek ve böylece
Suriye vatandaşı olabilmelerini ve pasaport alabilmelerini sağlamak için 1600
dolar daha aldı. Bunu hallettim. Ama pasaport çıkartmama rağmen mesele çözülmedi.
Göç İdaresi Başkanlığından bana “Doğumlarının ardından ilk 6 ayda bunu
yapmalıydın, vakit çoktan geçmiş. Tek yol, yurtdışına çocuklarınla çıkış yapman,
ardından vize alıp Türkiye’ye tekrar giriş yapman” dediler. En büyük sorun, dünya
üzerindeki hiçbir devletin Suriye pasaportuna eğer üçüncü bir ülkede ikamet
izni yoksa vize vermemesi. Yani sorunum çok büyük ve çözümü de yok. Bu konuda
tam 11 kere Göç İdaresi’yle görüştüm ve her defasında ret cevabı aldım. Doğrudan
İçişleri Bakanlığına başvurdum, 15 gün sonra yine olumsuz cevap geldi. “Ben
Türkiye’ye geldiğimden beri tek kuruş yardım almadım ve size bugüne kadar birkaç milyon lira vergi ödedim. İstisnai uygulamalarınız hiç mi yok?” diye
sordum. Cevaben “Valla karar karardır, muhacir muhacirdir” dediler. Bütün bu
görüşmemizin ses kaydı bende duruyor. Çok net bir ret cevabı aldım. İşte bunlar
beni çok daha fazla hukuk alanında faaliyete teşvik etti. Eğer ki benim bile
durumum buysa sıradan insanlar kim bilir ne durumdalar diye düşündüm. Durumu
tüm yönleriyle incelemeye, vakaları almaya, gönüllü olarak ve ücretsiz hukuki
danışmanlık yapmaya başladım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bugüne
kadar binlerce vaka için bize başvuruldu. Özellikle gönüllü danışmanlık
noktasında hakikaten çok büyük bir iş yükümüz var. Suriyeliler kanunlarınızı
bilmedikleri için kendilerini hukukla nasıl koruyacaklarını, ne yapacaklarını
bilmiyorlar. İşte bu yüzden 2022’de Mülteci Hakları Adalet Merkezi’ni (</span><span dir="RTL" lang="AR-SA" style="font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-ascii-font-family: Garamond; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-hansi-font-family: Garamond;">مركز
عدالة لحقوق اللاجئين</span><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><span dir="LTR"></span><span dir="LTR"></span>)
kurdum. Ardından yine gönüllülük çerçevesinde Himaye Projesi’ne hukuki danışman
olmam için talep geldi. Bu proje aynı zamanda Suriyeli mültecilere hukuki
farkındalık sağlıyor ve</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">zor
vakalarda avukat tutarak onları korumayı hedefliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p>
<p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: center;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">***<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hukuki
danışmanlık hizmetleri ve ticaretle meşguliyetin yanı sıra aynı zamanda
mültecilerle ilgilenen bir insan hakları aktivistsiniz. Mültecilerin yaşadığı
problemleri en ince ayrıntısına kadar biliyorsunuz. Bunları tek tek soracağım
ama öncelikle, ülkemizde son birkaç yıldır artan ırkçılığın Suriyeliler
üzerindeki etkisiyle başlayalım.</span></b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Irkçılığın
ve ırkçı söylemlerin yayılması ve ırkçı saldırıların artması ciddi bir sorun. Bir
yanda resmî makamların sokakta yabancıları gelişigüzel yakalayıp haklı-haksız
sınır dışı etmesi, diğer yanda Ümit Özdağ’ın Türkiye siyasetinde gündem haline
getirdiği ve bütün muhalefetin de kullandığı ırkçılık ve yabancı düşmanlığı,
Suriyelileri çok korkutuyor ve ölüm pahasına bile olsa, hangi yolla olursa
olsun, Avrupa’ya kaçma fikrini yerleştiriyor. Beni arıyorlar “Ahmed Hocam,
Avrupa’ya gideceğiz, bize dua et” diye. Diyorum ki “Bunun için dua etmek caiz
olmaz, Avrupa’ya gitmeniz intihar demek.” Yunanistan’ın sadece deniz değil kara
sınırında da o kadar çok ölüm ve öldürme vakasına şahit oluyoruz ki… Burası tam
bir intihar yolu. Bunu kendilerine anlatıyorum, yine de diyorlar ki “Ne olursa
olsun gideceğim, ölmek bu şekilde yaşamaktan daha iyidir.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Irkçılık,
Türkiye için gerçekten çok büyük bir mesele. Ümit Özdağ önce MHP’den, sonra İYİ
Parti’den kovulmuş bir siyasetçi. Sonunda kendi partisini 2021’de kurdu. Partililerin
bütün Twitter hesaplarını ve Telegram kanallarını dakika dakika, hatta saniye
saniye takip ediyorum. Bu parti kanaatimce şiddete çağrı yapan bir örgüt
niteliğinde; hatta alenen iç savaş çağrısı yapıyor. Sadece Suriyeliler/Araplar
ile Türkler değil, mütedeyyin ile mütedeyyin olmayan Türkler arasında da aynı
çağrıyı yapıyorlar. Bu haliyle Suriyelilerden evvel Türkiye için o kadar büyük
bir tehlike ki... Zafer Partisi üyelerince kurulan dışa kapalı Telegram
kanalları çok tehlikeli. Onları yakından takip ettiğim için dışa kapatmadan
evvel hızlı davranarak bu kanallara girebildim. Bu kanallarda Suriyelileri ve
Afganları öldürme çağrısı yapılıyor. Dahası, nasıl silah kullanacakları, bıçağı
hedefe nasıl saplayacakları bile anlatılıyor. Hangi bıçak daha iyi, hangi silah
daha ucuz ve nereden satın alınabilir bunu da birbirlerine öğretiyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Zaten
son bir-iki yılda epeyce çok Suriyeli ırkçı saldırıya uğradı, hatta öldürüldü. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Nefret
suçu bağlamında işlenen cinayet sayısını biliyor musunuz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bütün
istatistikler bende var. İsim isim, kim ne şekilde öldürüldü hepsinin listesini
tuttum… Sadece öldürülenler değil, bir de sokaklarda bıçaklanıp ölmeyenler var.
Fatih’te koskoca Akdeniz Caddesi’nde bıçaklanan bir Suriyeliye hukuki
danışmanlık hizmeti veriyorum. Çok tuhaf bir vaka. Çünkü Fatih ırkçı bir ilçe
değil. Cani, genci bıçakla karnından ve böbreğinin kenarından yaralarken “Sen
hala niye buralardasın? Defol git Suriye’ye” diyor. Vakalarda dikkatimizi çeken
ortak yön, ekseriyetle böbreklerin yan tarafı hedef alınarak bıçakların
saplanması. Telegram yazışmalarında da zaten “böbreğin yanını hedef alın” diye
tavsiye ediyorlar. Bu gruplardan sorumlu kişileri fark ettiğimizde ve
fotoğrafını bulduğumuzda şunu gördük ki hepsi aynı zamanda Zafer Partisi’nin
gruplarında yer alıyorlar. Bağlantılar çok net. Dolayısıyla bu parti aslında
şiddet çağrısı yapan bir örgüt. Hatta terör örgütü olarak bile
sınıflandırılabilir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Velhasıl Suriyeliler artan
ırkçılıktan çok korkuyor. Maalesef ki medya da bu korkuları artırıyor. Medyanın
her iki kesimi de insafsız. Türk medyasında bilhassa Zafer Partisi ile İYİ
Parti’nin medyası Suriyelilere gerçekten çok zulmediyor. Önce çok fazla gerçek
dışı söylentiler yaydılar, sonra insanları nefrete teşvik ettiler ve sonunda bundan
oy devşirmeye başladılar. Oy almak için yaptıkları bu kışkırtmalar
Suriyelilerin hayatını cehenneme çevirdi. İnanın ben de dahil Suriyelilerin
çoğu sokağa çıkmaya korkuyoruz. Bir yığın genci bıçakladılar. Sokakta yürürken
sürekli etrafımı kontrol ediyorum, arkama bakıyorum, acaba sırtımdan
bıçaklayacak biri var mı diye. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Suriyelilere
zarar veren diğer medya da Arap medyası. Suriyelilere karşı işlenen suçlara
olumsuz şekilde dahil oluyor. Vakaları abartarak yayınlıyorlar. Bütün Körfez
ülkelerinin halkları da bu konuya dikkat kesilmeye ve tutum belirlemeye başladı.
Son dönemde Türkiye Arap ülkelerinde yavaş yavaş ırkçı bir devlet olarak
algılanıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Türkiye’de gelişen ırkçılığa karşı bir
karşı-ırkçılık gelişiyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ümit
Özdağ ve avanesinin ırkçılık zehrini yayması yüzünden ülkenizin ne kadar büyük
ziyana girdiğinin farkında değilsiniz. Aslında son seçimlerde oylarının ne
kadar düşük olduğunu gördük. Aldıkları %2,3’lük oy, Türk halkının ırkçı
olmadığını bize gösterdi. Ama oy vermediği halde onların propagandalarına
inanan maalesef ki geniş bir kitle var.<b><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Artan
ırkçılığın Türkiye’nin ekonomisine ve itibarına verdiği zararı da soracağım. Ama
şimdi Türkiye’deki Suriyelilerin hâlihazırda yaşadığı temel problemlerle devam
edelim. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Birincisi,
kayıtsız çocuklar. Suriyeli bir hanım hastanede çocuğunu doğurduğunda orada
çocuğun doğduğuna dair bir belge veriliyor ama bu, doğum belgesi değil. Üzerinde
sadece bu çocuk şunun çocuğudur yazıyor, o kadar. Çocuğun nüfus müdürlüğünde kayıt
altına alınması gerekiyor. Ama annenin kimliği yoksa çocuk kaydedilmiyor, kayıtsız
ve uyruğu belirsiz kalıyor. Ebeveynler çocuklarının gelecekte ne gibi yasal
engellerle karşılaşacaklarının farkında değil. Bu çocuklar büyüdüğünde çok
sıkıntı çekecekler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İkincisi,
eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar. Bu liste her geçen yıl kabarıyor. Bu
konuda elimizde net bir istatistik yok; ama gerçeğe en yakın sayı 2000-2500
olmalı. İki-üç sene içinde bu sayının 25.000-30.000’e çıkacağı kanaatindeyim. Diğer
problem, okullarda ırkçı saiklerle yaşanan zorbalık. Bu, çocuklar arasında
normal olan akran zorbalığı veya davranışlardan kaynaklı bir sorun değil. Irkçı
zorbalık yüzünden okulu bırakmak zorunda kalan çok fazla çocuk var. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Üçüncüsü, geçici koruma
statüsündekilerin sınır dışı edilmesi. Hukuki çerçevenin dışına çıkan çok fazla
sınır dışı vakası var. Bunu çeşitli dedikodular üzerinden söylemiyorum;
elimizde birçok fotoğraflanmış tanıklık var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gönüllü
geri dönüş adı altında sınır dışı edilmelerle ilgili bana çok ilginç ve can
sıkıcı örnekler geliyor. Bu konuyu ayrıntılı anlatmanızı isterim.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu
konuda bize çok fazla şikâyet geliyor. Gönüllü geri dönüş belgesi, ya oyuna
getirilerek ya da şiddet uygulanmak suretiyle, yani hukuki olmayan yollarla
imzalatılan hiç de azımsanmayacak sayıda Suriyeli var. Mesela bir belgeyi diğer
belgenin altına saklayıp oyuna getiriyorlar. “Bu emanet belgesini imzala, seni
salacağız” diyorlar; hâlbuki imzalattıkları, Suriye’ye gönüllü geri dönüş
belgesi. Belge hem Arapça hem de Türkçe yazılı oluyor. Ama okumayı bilmeyen
Suriyeliler var veya okuduğu halde anlamayanlar da oluyor. Çünkü nihayetinde hukuki
bir belge bu; herkes hukuki terminolojiyi, gönüllü geri dönüşün ne anlama
geldiğini anlamaz. İmzalıyorlar ve kendilerini Suriye’de buluyorlar. Bazen
belgeyi ısrarla imzalamayanları dövüyorlar. Dayak yediği vücudundaki izlerle
belgelenen vakalar var. Dişleri kırılanlar mevcut. Tabii ki herkes bu şekilde
değil. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Geçmişte
gönüllü geri dönüş belgesi üç farklı tarafça imzalanıyordu: Göç İdaresi,
gönüllü geri dönmek isteyen kişi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği (BMMYK) temsilcisi. Ama 2018’den itibaren köklü değişiklikler oldu.
BMMYK yerine artık Türk Kızılay’ı imza koyuyor. Ama çoğu zaman Kızılay
temsilcisi imza sırasında hazır bulunmadığından yerine Göç İdaresi vekâlet
ediyor. Bu ciddi bir sorun. Yani gönüllü geri dönüş, tek bir tarafın elinde ve
bu da ilgili şahsı gözaltında tutan taraf. Dolayısıyla bu belge iç hukukunuza
uygun olsa da uluslararası hukuka uygun değil. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İçişleri
Bakanlığı diyor ki elimizde imzalanmış gönüllü geri dönüş belgeleri var. Gerçekten
de bu imzalı belgeler gönüllü geri dönüşü ispatlıyor. Ama problem, belgelerin
nasıl imzalandığında. Belgelerin imzalanma sürecinde sıkıntılar olduğunun en
önemli delili, Suriye’ye sınır dışı edilenlerin çoğunun ailelerinin Türkiye’de
kalması. Yine birçok kişi sınır kapısının Suriye tarafına gelir gelmez toplu halde
hemen fotoğraf çektirip itirazlarını ifade ederek medyada ve sosyal medyada yayınlıyorlar.
Dahası, sınır dışı edilenlerin birçoğu, kuzeyde hiçbir akrabası, tanıdığı ve
gidecek yeri olmadığından sokakta uyuyor. Takdir edersiniz ki aklı yerinde
hiçbir insan, hanımını ve çocuğunu yapayalnız Türkiye’de bırakıp Suriye’de
sokakta uyumak için gönüllü geri dönüş belgesine imza koymaz. Yani geri
gönderme merkezlerinde (GGM) yaşanan ciddi ihlaller var. Geçmişte GGM’ler Göç
İdaresi ile BMMYK’nın denetimindeydi. Ancak BMMYK 2018’den bu yana GGM’lerde
yok ve bu büyük bir sorun. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Şu
an birçok çocuk, babasız halde anneleriyle Türkiye’de yaşamaya mahkûm.
Türkiye-Suriye sınırı o kadar sıkı korunuyor ki Türkiye’ye kaçak giriş artık
neredeyse tamamen imkânsız. Dolayısıyla sınır dışı edilenlerin ekseriyeti geri
gelemiyor. En büyük sorunlardan biri de Türkiye’deki ailenin geri kalanı Suriye’ye
gönüllü olarak dönmek istediğinde yaşanıyor. Suriye sınırına gidiyorlar; ama çocukların
geçişi için babadan muvafakatname isteniyor.<span style="color: red;"> </span>Suriye’nin
kuzeyinde yönetim Türkiye’nin kontrolünde olduğu halde noter bulunmadığından babalar
bu belgeyi yollayamıyor. [Muvafakatname sadece Esed yönetiminden çıkartılabiliyor].
Kuzeyde PTT ve Ziraat Bankası şubesi var, ama noter yok. Niçin? Eğer noter olsa
birçok büyük sorun çözülecek. Bakın, insanlar sınır dışı ediliyor; ama Türkiye’de
mesela arabaları, işyerleri, dükkânları, bankadaki paraları kalıyor. Bu da
dönüşlerin gönüllü olmadığının diğer bir kanıtı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Göç
İdaresi’yle bir toplantıda dedim ki “İş böyle giderse toplumlar arası çatışmaya
yol açacak.” Aileleri burada kalırken insanların Suriye’nin kuzeyine atılmaları
o kadar büyük bir sıkıntı ki… Adam Suriye’de iş bulup, çalışıp Türkiye’de kalan
ailesine yollamak istiyor; ama kuzeyde iş namına hakikaten hiçbir şey yok. Hal
böyleyken bu adam Türkiye’de kalakalan ailesini neyle besleyecek? Ailesini kötü
insanların eline mi bırakacak? Bu işin sonunun nereye varacağını size söyleyeyim.
Zorla gönderilenlerden biri bana dedi ki “Silahlı gruplara katılacağım. Çünkü
aylık 500 dolar veriyorlar.” Sordum “Milli Ordu’ya mı katılacaksın?” diye. Bana
güldü ve dedi ki “Milli Ordu’nun verdiği maaş 1500 TL. Onunla hem kendimi hem Türkiye’deki
ailemi nasıl geçindireyim? SDG’ye katılacağım.” “Sen ne yapıyorsun öyle? Bu çok
yanlış” dediğimde cevabı şu oldu: “Türkiye bana ne yaptı peki? Hayatımı
bitirdi, mahvetti.” Yani insanlar hem ailesini geçindirebilmek gibi bir
iktisadi saikle hem de Türkiye’ye duyduğu öfkeden yavaş yavaş bu noktaya
eviriliyor. Türkiye bu şekilde düşmanın eline hediye veriyor. Bu o kadar büyük
bir yanlış ki… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Dahası,
insanların bu şekilde sınır dışı edilmesi Suriye’de çok kötü bir propaganda
aracına dönüşüyor. Çünkü dönenler, geri gönderme merkezlerinde başlarına neler
geldiğini, nasıl dayaklar yediğini ve geri yollandığını anlatıyor. Suriye’nin
kuzeyinde birçok insan aşiret mensubudur. Aşiretçilik, bir tür ırkçılık veya
milliyetçiliktir, aşiret mensupları arasında güçlü bir dayanışma duygusu ve bağ
vardır. Yaşananlar yüzünden bölgede bir kin ve nefret oluşursa Türkiye
gelecekte ne yapacak?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’deki
Suriyelilerin yaşadığı diğer problemlere dönelim. Liste uzun…<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mesela
son dönemde Gaziantep’te</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> Suriyeliler adına </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">su, elektrik ve gaz sayaçları açılması engelleniyor. Artık
sadece Türk vatandaşları sayaç açtırabiliyor. Bu da demek oluyor ki Suriyeliler,
yaşadıkları kiralık evden çıkıp başka bir kiralık eve taşınamaz. Gaziantep’te
başlayan bu uygulamanın yakında başka şehirlere de yayılmasını bekliyorum. Bu,
daha evvel İstanbul’da oldu; İGDAŞ geçici koruma kimliklilere doğalgaz sayacı
açmayacağını duyurdu. Hemen konuya el attık ve medyada konu yayılınca İGDAŞ
geri adım attı. Ama Gaziantep’te artık bu uygulanıyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gaziantep’te
bu karar depremden evvel mi, sonra mı alındı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mayıs’taki
seçimlerden sonra alındı. Ama bunun seçimlerle bağlantısı olduğunu
zannetmiyorum. Suriyelilerin ve diğer yabancıların adres değiştirmesi
istenmiyor. Çünkü eğer ki taşınıp da bir Türk’ün adına sayaçları açılırsa nüfusun
yeniden tespiti büyük bir meseleye dönüşecek. Suriyelilerin adres değiştirmesi
yasaklanacak gibi görünüyor. Eğer kiracı olduğu evden çıkmak zorunda kalırsa
adres kaydı silinecek ve bu da büyük bir problem.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Zannedersem
Türkiye bu gibi idari kararlarla Suriyelilerden ‘gönüllü’ olarak kurtulmaya çalışıyor,
ne dersiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu
konuda 2021 Ekim’inde Facebook’ta bir yazı yazdım. Başlığı “Korkunun Normalleştirilmesi”
idi. Özetle şöyle demiştim: Çok yakında Suriyeli mültecilerin yaşadığı komşu
ülkeler Ürdün, Lübnan ve Türkiye’de Suriyelilere baskıların başlamasına şahit
olacağız. Bu baskıların hedefi, Suriye halkını ülkesine geri göndermek ve
böylelikle krizi bitirmek için siyasi uzlaşma yoluna gitmek olacak. Çünkü
mülteciler geri dönmeden Esed rejimiyle normalleşme veya uzlaşma gerçekleşemez.
Yurtdışındaki mülteciler fiilen muhaliflerin elindeki en önemli güç. Esed
rejiminin Suriye’nin meşru yöneticisi olarak ülkeyi kontrolü altına alması ve
yönetmesi için kilit, mültecilerin geri dönüşü olacak.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yoksa
mültecilerin geri dönüşü, Suriye’de çatışmaların yeniden patlak vermesinin
kilidi mi olacak? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet.
Durum böyle devam ederse hiç şüphesiz sonunda çatışmalar yeniden başlayacak.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Suriyelilerin çalışma hayatında karşılaştığı
sıkıntılar neler?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Çok sıkıntılar var. Mesela Suriyeli
kadınlar işyerlerinde tacize uğruyor. Böyle birçok vaka geliyor bize. Kadınların
çalışma izni, sigortası ve güvencesi yok; yasal bir şekilde çalışamadıklarından
hiçbir hakları ve hukukları da yok. Dolayısıyla tacizciler, bu kadınların şikâyetçi
olamayacağını gayet iyi biliyor. Çünkü şikâyet ederlerse kaçak çalıştıkları
için sınır dışı edilebilirler. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu çok önemli bir konu. Suriyeli kadınlara
yönelik tacizin yaygın olduğunu yıllardır duyuyorum. Hakikaten öyle mi? Ve
özellikle hangi tür işlerde daha fazla?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">En fazla terzilerde, konfeksiyonlarda
ve fabrikalarda oluyor. Bana bu konuda çok şikâyet geliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Tacizciler genellikle patronlar mı,
yoksa işçiler mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Her ikisi de. İşçiler de olabiliyor,
patronlar da; Türkler de bunu yapıyor, Suriyeliler de. Çünkü Suriyeli kadın çalışanlar
çok zayıf konumdalar. Onları koruyan hiç kimse ve hiçbir mekanizma yok.
Buradaki en büyük zorluk kolaylıkla işten çıkartılmaları. Tuhaf olan şu ki Göç
İdaresi Suriyelilerin yasal bir şekilde çalışmasını, çalışma izni almasını
istiyor; ama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışma izni vermiyor. Bakanlık
son yıllarda o kadar çok çalışma izni başvurusunu reddetti ki. Hele son sene
başvuruların yaklaşık %90’ı reddedildi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bakanlık niçin çalışma izni vermiyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Gönüllü geri dönüşe zorlamak için
her yolu, her yöntemi kullanıyorlar. Ve bu karar siyasi olup üst makamlarca
alındı. Muhalefeti memnun etmek için mi? Hayır. Halkı memnun etmek için mi? Hayır.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Üst makamlarla kastınız Türkiye’deki
üst makamlar mı, yoksa uluslararası alan mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu, uluslararası bir karar, ama
Türkiye’nin işbirliğiyle alındı. 2018’de Türkiye’de Rusya, Fransa ve Almanya’nın
katılımıyla Suriye konulu bir dörtlü zirve toplantısı yapıldı. Bu toplantıda
konuşulan konulardan biri gönüllü geri dönüştü. Yani bunun kararı beş sene
evvel alındı. Türkiye bu işten yoruldu; fazla uzayan bu krizden kurtulmak istiyor.
Daha evvel siyasi ve askeri yolları denedi, olmadı. Sonunda bu noktaya geldi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İş alanındaki diğer probleme gelince,
Göç İdaresi 2014’te kurulduğunda vahim bir hata yaptı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>İnsanlar geçici koruma altına alınırken parmak
izi verdikleri sırada en azından mesleğin/işin ne diye sorulmalı ve mesleklerine
uygun şehirlere dağıtmalıydı. Mesela çiftçiler tarım bölgelerine, sanayiciler
veya terzilik, dikiş bilenler fabrika ve atölyelerin olduğu şehirlere,
mermerciler mermer çıkan yerlere kaydedilmeliydi. Ama maalesef ki insanlar
rastgele, şehirlere konan kotaya göre dağıtıldı. İstanbul’a mesela 500.000
kotası konduysa, insanları becerilerine ve mesleğine bakmadan bu şehre
kaydettiler; sonra kota dolduğu an, tamamen artık oraya gidemezsiniz dediler.
Bu dağıtım işi, üzerinde çalışılarak yapılmadı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Beş yıldır Göç İdaresi Başkanlığına
geçici korumayı hemen vermeyin, bu yanlış diyorum. Önce gelen kişinin kaydını
yapın; altı ay sonra entegrasyon ve dil belgesi isteyin, bu şartı yerine
getirene geçici koruma statüsünü verin. İnanın Suriyeliler Türkçeyi öğrenmiş
olsaydı birçok engel ortadan kalkacaktı. Başlangıçta birçok Suriyeli dil
öğrenmedi veya öğrenmekte gecikti. Türkiye’deki varlıklarının fazla uzun sürmeyeceğini
zannetmeleri de bunda etkili. Dil öğrenmenin önemi son yıllarda idrak edildi.
Dili vaktinde öğrenmemek Suriyelileri Türk toplumundan tecrit etti. Ayrıca
Türklerin tamamının olmamakla birlikte çoğunun Suriyelilerden nefret duymasına
yol açtı. Öyle ya, on yıldır burada yaşayıp hala dil öğrenmemek olur mu? Kısaca
birçok hatalar yapıldı. Bu hataları bu saatten sonra düzeltmek hakikaten zor.
Belki bazı şeyler düzletilebilir, ama bunun için ortada bir irade ve istek de yok.
Artık istenen tek şey, sınır dışı etmek. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İnsanlar artık en ufak bir hatasında
doğrudan sınır dışı ediliyor. Kısa süre evvel alınan bir karara göre 24 Eylül
itibarıyla başka şehre kayıtlı olduğu halde İstanbul’da yaşayanlar doğrudan
sınır dışı edilecek. Bu karar hiç adil değil. Buna bir başka karar da eşlik
etmeliydi; kayıtlı olduğun şehre dön, sana derneklerin yardımıyla iş vereceğiz
denmeliydi. Bu arada Suriyelilerin dernekleri ne iş yapar? Çoğu uyuyor. Toplantı
düzenleyip fotoğraf çektirmekten başka bir şey yapmıyor. Bunlardan 10-15 tanesi
hakikaten çok aktif, kalanının çoğu boş faaliyet. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Suriyeliler başlarına gelen olaylar
için karakola gidip şikâyette bulunduğunda bir sonuç alabiliyorlar mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bu konuda problemimiz büyük. Hukuki
danışmanlığını yaptığım, bıçakla yaralanan iki vakayı anlatayım. Birincisi 1,5
yıl, ikincisi 2 hafta evvel bıçaklandı. Her ikisi de 17 yaşındaydı. İlki Kâğıthane’deki
bir parkta sadece ve sadece Suriyeli olduğu için bıçaklandı. Fail durup
dururken yanına yaklaşıp “Sen Suriyeli misin?” diye sormuş. O da “evet” deyince
bıçağı ardı ardında tam üç defa saplamış. Yaklaşık bir ay hastanede yattı, çok
şükür hayatta kaldı. Karakola şikâyetinde ona refakat ettim. Gencin ifadesini
alan görevli, ırkçı saiklerle ve Suriyeli olduğu için bıçaklanmanın
gerçekleştiğine dair ifadeyi bilerek tutanağa geçirmedi. Yazılan tutanağı
okuyup bu kısım eksik diye itirazda bulunduğumda bana “Bu önemli değil”
cevabını verdi. “Hayır, bu en önemli nokta” diye ısrar ettim. Çok sinirlendi ve
sonunda yazdığı tutanağı yırtıp çöpe attı. Gencin ifadesini yeniden aldı. Aynı
sorunu iki hafta evvelki bıçaklama olayından sonra da yaşadık. Bıçaklanan
gencin ifadesinde söylediği caninin “Ülkene dön, senin hala burada ne işin var!”
sözleri tutanağa geçirilmemiş. İfade esnasında karakolda olmadığımdan anında
müdahale edemedik. Sonrasında Suriyeli bir kuruluşta görevli avukatla iletişime
geçip gence bir avukat tayin ettik ve yeniden şikâyette bulundu. Eğer ki
işlenen suçta ırkçı saikler tespit edilmişse, yani hassas bir boyut taşıyorsa
bunu gizlemeye, tutanağa geçirmemeye çalışıyorlar. Diğer konularda pek sıkıntı
olmuyor. Ama karşılaştığımız bazı vakalarda mesela evine hırsız giren Suriyeliler
karakola şikâyette bulunmaya gittiğinde polisler umursamamış, hatta şikâyette
bulunup ifade vermesine bile izin vermemiş. Bazen böyle şeyler olabiliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Geçici koruma statüsü bildiğim
kadarıyla hukuki korumayı içermiyor. Yanılıyor muyum? Veya şöyle sorayım:
Türkiye’nin geçici koruma altındakilere karşı yükümlülükleri neler?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Geçici koruma kimliği taşıyanlar,
sadece ücretsiz sağlık ve eğitim hakkından faydalanabiliyor. Sağlık hizmetleri ücretsiz
dedim ama her ilaç ve tedavi de bu kapsamda değil. Büyük ameliyatların
masrafları karşılanmıyor. Ücretsiz eğitim hakkı da lise sona kadar olup
üniversiteyi içermiyor. Ama yine de ilk ve orta dereceli devlet okulları
Suriyeli ebeveynlerden bir şekilde para alıyor. Suriyeliler üniversiteye
yabancı öğrenci statüsünde girebildikleri için çok yüksek harçlar ödemek
zorunda. Düşünün, Körfez ülkelerinden veya dünyanın başka yerlerinden gelen
yabancı öğrencilerle aynı miktar. Bu, Suriyeli öğrencilerin karşı karşıya
kaldığı çok büyük bir problem. Maalesef bu sene Suriyeli öğrencilerin %40’ı üniversite
harçlarını ödeyemediği için eğitimlerini yarıda bırakmak zorunda kalacak. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bir de ailede en az 5 kişi olanlara
kişi başı 350’şer TL’den -AB finansmanıyla- Kızılay Kart yardımı yapılıyor. Bu
arada ailede anne veya baba çalışma izni alırsa bu kart iptal oluyor. Yani
yasal bir şekilde çalışmak isteyenlere yardımlar kesiliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Üniversitelere ve bölümlere göre
değiştiğini biliyorum ama ortalama üniversite harcı Suriyeli öğrenciler için ne
kadar?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Evet, üniversiteden üniversiteye
değişiyor. Mesela mühendislik okuyan bir öğrenci her sene 50.000 ila 60.000 TL
civarı harç ödemek zorunda. Yılda 60.000 TL harcı ödeyebilecek kaç Suriyeli
aile var? Türkiye’deki Suriyelilerin kahir ekseriyeti günlük yaşıyor, karnını anca
doyuruyor. Lüks arabası olanlar ve müreffeh bir hayat sürenler sadece
tüccarlar. Bunların Suriye’de çok büyük malı mülkü vardı; bunları satıp Türkiye’ye
büyük paralarla geldiler, iş kurdular, büyük projelere girdiler. Bakın ben 2015’ten
bu yana hem dış ticaretle uğraşıyorum hem de hukuki danışmanlık şirketim var. Ama
refah içinde değilim; orta sınıfım. Çünkü sıfırdan hayata başlayıp çalışıp
didinerek bu noktaya geldim; geçmişten gelen maddi bir gücüm yoktu. Büyük
parayla gelip burada büyük iş kuranlar ve refah içinde yaşayanlar %5’i geçmez.
%15 maddi bakımdan orta sınıf. %80 ise fakir ve bunların önemli bir kısmı da
fakirlik sınırı altında yaşıyor. 10.000 TL’nin altında kiralık ev kalmamışken
birçok Suriyeli ne yapacağını, nereye gideceğini bilmiyor. Suriyelilerin
birçoğu, kaçak çalıştığından ucuz işçi olarak düşük ücret alıyor. Bu arada kira
sorunu, sadece Suriyeliler değil, Türkler için de ciddi bir sorun. Asgari ücret
ev kirasını bile karşılamaz hale geldi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Şu an Suriyeliler kendilerini nasıl
hissediyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Muazzam bir korku ve büyük bir
belirsizlik içindeler. Önleri kapkaranlık. Bırakın uzak geleceği, yakın
gelecekte bile başlarına ne geleceğini kestiremiyorlar. Aileler çocukları için
çok büyük bir endişe içinde. Eğer Suriye’nin kuzeyine dönerlerse çocuklarına ne
olacak? Ne yiyip ne içecekler, nasıl yaşayacaklar, eğitim alabilecekler mi? Daha
dün Suriye’nin kuzeyine bomba düştü. Suriye’nin kuzeyi güvenli bölge farz
edilse de sadece güvenlik açısından değil, iktisadi ve toplumsal açıdan da
güvenli değil. Bölge çok gergin ve diken üstünde. Çatışmalar her an yeniden
alevlenebilir. Suriye’nin kuzeyinde savaşın bir sene içinde yeniden
başlayacağına hiç şüphem yok. Dolayısıyla insanlar gerçekten korkuyor. Tam da
bu yüzden şu an Suriyelilerin ilk hedefi, Türkiye’den bir an evvel çıkıp
dünyanın neresi olursa olsun oraya gitmek. <span style="color: red;"><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Diplomalılar, Kanada’ya göçmen işçi
olarak gidebilmek için şu an İngilizcelerini geliştirmeye çalışıyor. Veya resmî
çalışma vizesiyle AB ülkelerine gitmek için uğraşıyor. Diplomasızlar,
hayatlarını tehlikeye atarak insan kaçakçıları eliyle Avrupa’ya gitmeye
çalışıyor. Türk vatandaşlığı alanların da birçoğu, AB ülkelerine girebilmek
için trenle Sırbistan’a gidiyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türk vatandaşlığı alan Suriyeliler
niçin Türkiye’den ayrılıyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Hukuki bakımdan değil ama halkın
nazarında maalesef ki üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmeye başladılar ve bunun
önümüzdeki yıllarda çok daha fazla artacağı kesin. Türkler, Türk vatandaşlığı
alan Suriyelileri gerçek vatandaş olarak görmüyor. Ev kiralamak istediklerinde
ev sahipleri “Yabancıya evimizi vermeyiz” diyorlar. T.C. kimliklerini gösterip
vatandaş olduklarını söylediklerinde “Bu kimliği alsan da sen yabancısın”
diyorlar. Bu çok yaygın. Mesela gençler veya kadınlar arasında herhangi bir
tartışma çıktığında deniyor ki “Sen Suriyelisin, vatandaşlığı sana Erdoğan
verdi. O belgenin hiçbir değeri ve karşılığı yok. O kâğıt parçasını iktidara
geldiğimizde TBMM’den karar çıkarıp geri alacağız; hepinizi ülkenize geri yollayacağayız.”
Yani vatandaşlık alanlar bile kendilerini emniyet içinde hissedemiyor. Geçici
koruma altındakilerle benzer sorunlarla yüzleşiyor. Kısaca korku her kesimde. Hâlihazırda
Türkiye’deki Suriyeliler 2011’den bu yana korkunun en zirvesini hissediyor.
Yakında göreceksiniz büyük büyük dalgalar halinde Suriyeliler ülkenizden yasal
veya yasadışı yollardan ayrılacak. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Aslında bu süreç iki sene evvel
başladı. 2021’den beri Suriyelilerin artık Türkiye’de yaşayamayacaklarını
anlayıp yollar aşırı tehlikeli olduğu halde AB’ye kaçak gitmeye çalıştığını
duyuyorum. Son iki yıldır göç yolunda ölen Suriyeli sayısı ne kadardır? Yollarda
neler yaşıyorlar?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Avrupa’ya Türkiye’den iki yol var:
kara ve deniz yolu. Türkiye’yi Bulgaristan ve Yunanistan’dan ayıran Meriç
Nehri’nde çok fazla Suriyeli boğularak öldü, hatta yüzmeyi iyi bilenler bile. Neden?
Birincisi, akıntı çok güçlü. İkincisi, Yunan sınırına ulaştıklarında feci şekilde
dövülüp nehre geri atılıyorlar. Dayak sırasında elleri ve kolları kırılanların
dünyanın en iyi yüzücüsü olsa bile kaderi boğulmak oluyor. Meriç Nehri’nde
belgelediğimiz ölümlerin sayısı çok fazla. Ayrıca sadece boğularak değil, bir
de Yunan ve Bulgar keskin nişancılarca vurularak öldürülüyorlar. Dolayısıyla
Yunanistan da, Bulgaristan da insan haklarını çiğniyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ankara’nın 2016’da AB’yle yaptığı
anlaşma, Türkiye’deki mültecilerin Avrupa’ya yerleştirilmesini, Türkiye’nin de
Yunanistan ve Bulgaristan’dan iade edilenleri kabul etmesini gerektiriyor. Ama
bu konuda 2018’de problem çıktı. Türkiye mültecilerin sınır kapılarından geri
yollanmasını kabul etmedi; çünkü AB, Türkiye’den kabul edeceği mülteci sayısını
ciddi miktarda azaltarak anlaşmaya uymadı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bulgaristan da benzerlerini yapmakla
birlikte özellikle Yunanistan’ın genelde Müslümanlara, özelde Araplara, en çok
da Suriyelilere karşı çok büyük bir kin ve nefreti olduğu belli. Sadece kaçak
göçmenlerin kemiklerini kırmıyor, bir de çırılçıplak soyuyor. Yunanistan’a
girip de yakalanan hiçbir Suriyeli yok ki çırılçıplak soyulmasın. Hem de kadınları
erkeklerin, erkekleri kadınların karşısında çırılçıplak soyuyorlar. Sadece
Suriyelileri değil, diğer kaçak göçmenleri de yakaladıklarında gözaltı
merkezlerine sefil bir şekilde kadın-erkek karışık dolduruyorlar. Erkeklere
sadece tek bir alt çamaşır veriyorlar, o kadar. Birkaç gün bu merkezlerde
tuttuktan sonra Meriç Nehri kenarına götürüp bu gençleri paralı askerlerin
eline teslim ediyorlar. Bu paralı askerler Arap, hatta Suriyeli veya İranlı. Onlar
da bu göçmenleri yeniden soyup, feci şekilde dövüp, kemiklerini kırıp, bazen
kurşunla vurup veya bıçaklayıp sonra nehre atıyorlar. Bunların hepsi
kanıtlanmış şeyler. Kısaca Avrupa yolu çok ama çok tehlikeli. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Buradaki önemli soru şu: AB bütün bu
olan bitenleri biliyor mu, bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Bildiği halde neden
Yunanistan’ı engellemiyor?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Son dönemde Türkiye’de artan nefret
ve ırkçılık yüzünden Suriyeliler Avrupa’ya gitmeye çalışıyor. Oysa Avrupa’da Arap
ve İslam nefreti ve ırkçılık çok daha fazla. Arada ne fark var ki Suriyeliler
yine de Avrupa’yı tercih ediyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Avrupa’daki kanunlar mültecileri
koruyor ve orada da geçici koruma statüsü var.</span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"> </span><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Kanunlarında hiçbir siyasi tarafın
azınlıklar dosyasını kullanmasına veya nefreti veya ırkçılığı teşvik etmesine göz
yumulmayacağı açıkça belirtiliyor. Bu kanun Avrupa’da çok güçlü ve katı. Dolayısıyla
hukuki bir güvence sunuyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Bir süre evvel Göç İdaresi’yle
toplantılarda, İçişleri Bakanlığına doğrudan ulaşan kişilerle buluşmamızda ve
yine geçmişte AK Parti’den yetkilerle görüşmemizde hep şunu söyledim: Irkçılığa
karşı bir kanun çıkarmaktan siyasi gerekçelerle korkuyorsanız, AB’nin ırkçılık
ve nefret söylemiyle mücadele kanununu kopyalayıp meclisten geçirin ve
uygulayın. Ama bu yapılmıyor. Muhtemelen hükümet, bu hassas dönemde muhalefetin
bunu hükümet Arapları ve mültecileri savunuyor şeklinde bir propagandayla
kullanmasından ve halkın tepkisinden çekiniyor. Kısaca AB ile Türkiye
arasındaki en büyük fark bu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Yeri gelmişken önemli bir noktaya
daha değinmek istiyorum. Türkiye’de yargı gerçekten çok tuhaf. Daha evvel
bahsettiğim, 1,5 sene evvel 17 yaşında üç defa üst üste ırkçı saikle bıçaklanan
çocuğun davasıyla ilgilendik. Bıçaklayan cani beş gün sonra serbest bırakıldı.
Bu durum bıçaklanan genci derinden etkiledi. “Daha ben hastanede tedavi
altındayken nasıl hemen serbest bırakılabildi” dedi. Mahkeme devam ederken
defalarca duruşmalara gidip geldik. Çıkan karar genci psikolojik olarak tamamen
yıktı geçti. Çünkü bıçaklayan caniye, suçun basit ve yaralanmanın yüzeysel
olduğu gerekçesiyle, sadece 2400 TL para cezası verildi. Bıçak darbelerinden
biri şiddetliyi ama böbreğe tam ulaşmamıştı. Dahası, bu 2400 TL’nin de
bıçaklanan gence değil, devlet hazinesine ödemesine karar verildi. Avukat
karara itiraz etti ama istinaf mahkemesi de bu kararı onayladı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Adaletin yerini bulmadığı bu dava, Suriye
medyasında geniş yankı buldu ve Suriyelilerde şu kanaati uyandırdı: Üç defa
bıçaklanmamın ve akan kanımın değeri, sadece 2400 TL olup bu da devlet
hazinesinin hakkı… Hukuk nerede? Bu nasıl bir yargı? Dava şu kanaati zihinlere yerleştirdi:
Kanımızın akıtılması bu ülkede mubah; başımıza gelen şeyler için şikâyette
bulunsak bile hiçbir sonuç elde edemeyeceğiz... <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Peki, bütün bunlar Türkiye’nin ve
Türklerin itibarını nasıl etkiliyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Ümit Özdağ ve takipçilerinin güvenlik
takibatına veya hukuki kovuşturmaya uğramadan kışkırtmalarına devam etmesi,
Türkiye’nin bütün itibarını Arap toplumları arasında yerle bir edecek diye iki
yıldır sürekli anlatıyorum. Ne kadar büyük bir problemle karşı karşıya
olduğunuzun farkında değilsiniz. Bu yaşananların Türkiye’nin itibarına ve
ekonomisine etkilerini önümüzdeki sene turizm mevsimi geldiğinde çok net
göreceksiniz. 2024’te Arap turist gelmeyecek. Bursa’da mülk satın almış
Kuveytlilerin birçoğu elindekileri kelepire de olsa satıp gidiyor. Keza Türkiye’den
ev satın almış Filistinlilerin, Ürdünlülerin, Iraklıların çoğu da aldıkları
evleri ucuza satıp bir an evvel gitmeye çalışıyor. Yatırımcılar ve şirket
sahipleri de aynı şekilde. Benim ofisim aracılığıyla gelip Türkiye’de şirket
kurmuş yakından tanıdığım Arap tüccarlar var. Bu yaz tamamı Türkiye’ye gelmeyi
bıraktı ve bana dediler ki “Bitti artık, şirketi ve hesaplarını kapat gitsin.
Bir daha Türkiye’ye gelmek ve iş yapmak istemiyoruz.” Bakın, bir-ikisi değil,
tamamı… Bu, sadece benim bizzat şahit olduğum; bunun gibi daha niceleri var. Bu
insanlar Türkiye’ye geldiklerinde her defasında bir ayda en az 10.000 dolar
harcıyor, bu ülkeye para bırakıyorlardı. Yine tanıdığım kaç tane Arap kuyumcu dükkânını
satıp Avrupa’ya gitti. Bunlar mülteci değil, maddi imkânı ve pasaportu olup
yasal yollarla girip çıkanlar. Yabancılar Türkiye’deki yatırımlarını maalesef
sonlandırıyor. Zannetmeyin ki bunun iktisadi krizle herhangi bir alakası var,
hayır. Artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı karşısında artık Türkiye’de kendilerine
bir gelecek göremiyorlar. Ve bu da maalesef ki acı bir gerçek. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Son olarak, Türk vatandaşlığı almış
Suriyelilerin sayısı tam bir spekülasyon konusu. Muhalefet çok yüksek sayılar
zikrediyor. Bunca yıldır Suriyelilerle röportaj yapıyorum, vatandaşlık almış çok
az kişiyle karşılaştım. Bu ülkede kim nasıl vatandaşlık alıyor ve vatandaşlık
almış kaç Suriyeli var?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; tab-stops: 118.0pt;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Türkiye’de yabancılara verilen dört
tür vatandaşlık var: Birincisi, geçici koruma kimliği taşıyan Suriyelilere istisnai
vatandaşlık veriliyor. Bunların sayısı 350.000’e bile ulaşmamıştır. İkincisi, mülk
satın alarak vatandaşlık elde edenler var. Geçmişte 250.000 dolara ev almak
yeterliydi, daha sonra 400.000 dolara çıktı. Suriyelilerin bu yolla vatandaşlık
elde etme hakkı zaten yok. Çünkü kanunen Suriyelilerin Türkiye’den mülk satın
alması yasak. Bu imkândan yararlananlar Filistinliler, Ürdünlüler, Mısırlılar,
Iraklılar veya Körfez ülkelerinden gelenler. Üçüncüsü, 500.000 dolarlık yatırım
yaparak vatandaşlık elde etme hakkı var. Bu parayı ya bir Türk bankasında
tutacak ya da 50 Türk işçinin çalıştırıldığı bir projesi olacak. Suriyeli
yatırımcılar işte bu yolla vatandaşlık elde ettiler. Ama bunların da sayısı
1000’i geçmez. Dördüncüsü, genel hukukunuz bağlamında, herhangi bir yabancı beş
yıl boyunca sürekli çalışma izniyle çalışırsa veya bir Türk ile evlilik yoluyla üç sene devamlı
yaşarsa vatandaşlık alabiliyor. Ama bu da geçici koruma altındaki 3,5 milyon Suriyeliye uygulanmıyor; ikamet izniyle gelip yasal şekilde yaşayanlar başvurabiliyor sadece. Dolayısıyla birinci ve üçüncü yol üzerinden vatandaşlık elde
eden Suriyeliler toplamda 350.000 kişi bile etmez. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2058384715973284500.post-88607481275991643112023-09-05T06:27:00.002-07:002023-09-05T13:50:15.114-07:00SURİYELİ İŞADAMI: “IRKÇILARIN EKONOMİNİZE NE KADAR BÜYÜK ZARAR VERDİĞİNİN FARKINDA DEĞİLSİNİZ”<p><br /></p><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">“IRKÇILARIN
EKONOMİNİZE NE KADAR BÜYÜK ZARAR VERDİĞİNİN FARKINDA DEĞİLSİNİZ”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Suriyeli
işadamı Ebu Abdülmelik, 3.9.2023<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Röportajı
yapan: Zahide Tuba Kor<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">NOT: </span></i></b><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Blogda
yer alan 900’e yakın içeriğe </span></i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%;"><a href="http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html"><i><span style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html</span></i></a></span><i><u><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> </span></u></i><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">linkinden
toplu olarak ulaşabilirsiniz.<b><o:p></o:p></b></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri <u>kaynak göstermek
şartıyla</u> kullanabilirsiniz.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Almanya
doğumlu, BAE’de Yazılım Mühendisliği okumuş ve İşletme Yönetimi (EMBA) alanında
yüksek lisans yapmış Suriyeli işadamı ve yatırımcı Ebu Abdülmelik ile bir röportaj
yaptım. Körfez’de işleri gayet iyi giderken, sırf Türkiye’ye olan sevgisinden
çok büyük ümitlerle geldiği ve hem sağlık turizmi hem de robotik ve endüstriyel
otomasyon alanında yatırımlar yaptığı ülkemizden, altı yıl sonra hayatı
yaşanmaz kılan ırkçılık yüzünden büyük bir hayal kırıklığıyla ayrılıyor. Bu
röportaj, içimizdeki ırkçılar yüzünden Türkiye olarak neleri kaybettiğimizin,
kendi kendimize nasıl darbe vurduğumuzun çarpıcı bir özetidir… <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: red; font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Öncelikle
kendinizi tanıtır mısınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">BAE’de bir
Amerikan üniversitesinde bilgisayar alanında Yazılım Mühendisliği okudum.
İşletme Yönetimi (EMBA) alanında yüksek lisans yaptım. Aslen Halepliyiz. Babam
1960’lı yıllarda Almanya’ya üniversite okumaya gitmiş. Orada evlenip iş kurmuş.
Ben ve kız kardeşim Almanya doğumluyuz. Babam bizim hem Arapçayı hem de İslam’ı
öğrenmemizi istediği için çocukluğumda ailecek Suudi Arabistan’ın başkenti
Riyad’a göçtük. Üniversiteden mezun olduktan sonra 2002’de aile işimizde çalışmaya
başladım. Hem demir üretiyorduk hem de PVC ve PTFE malzemesinden büyük gölgelik
şemsiye üretimi gibi farklı alanlarda işlerimiz vardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Türkiye’ye
ne zaman ve niçin geldiniz?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">2011’de Suriye’de
devrim başladığında Riyad’daydık. Türkiye’ye yoğun bir mülteci akını olunca
2017’de işimizin bir kısmını Türkiye’ye taşıma ve Türk ekonomisine katkıda
bulunacak yeni yatırımlar yapma kararı aldık. Böylelikle hem Suriyeli mülteci
kardeşlerimizin yanında durmak hem de Türk kardeşlerimizin mülteci yükünü
kaldırmasında onlara yardımcı olmak istedik. Yeni iş ve ticaret imkânlarıyla
Türkiye’nin ekonomisine destek olup yükünü hafifletmeye çalıştık.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Bizim Türkiye’yle
ticari ilişkilerimiz 2003’e kadar geri gidiyor. Suudi Arabistan’daki demir
işimizde çalışan Türk mühendisler vardı, bu konuda Türk şirketlerle anlaşmalar da
yapmıştık. Türk şirketlerin sahipleriyle sadece ticari ilişkilerimiz yoktu, çok
yakın dostlar da olmuştuk. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Türkiye’ye
mülteci olarak gelmedik, bir yardım talebinde de bulunmadık. Elhamdülillah aile
olarak hiçbir şeye muhtaç değiliz. Biz Türkiye’yi hep ikinci vatanımız, hatta
anavatanımız gibi gördük. Tarihimiz, kültürümüz ve medeniyetimiz bakımından coğrafyamızı
bölünmez bir bütün saydık. Benim hem baba hem anne tarafından dedelerim
Türk’tü, Osmanlı vatandaşıydı. Eşimin de ninelerinden biri Erzurumlu Türk. Hala
bazı uzak akrabaları Erzurum’da yaşıyor. 2011’in çok öncesinden beri Türkiye’yi
çok iyi tanıyor, seviyor ve sık sık gelip gidiyorduk. Bu yüzden Türkiye’de yatırım
yapmak istedik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Dahası,
o kadar çok işadamı ve tüccar arkadaşımı Türkiye’de yatırım yapmaları için
teşvik ettim ki… Çinli fabrikaları satın alacağınıza Türk fabrikaları ve
işletmeleri satın alıp kardeş ülkede bu sektörlerin gelişmesini sağlayın dedim.
Gayrimenkul sektörüne, teknoloji alanına, gıda maddeleri ve ticareti alanına
girdiler. Buraya gelmeyenleri de Türklerle ticaret yapmaya teşvik ettim. Birçok
Türk fabrika ve işletme sahibiyle irtibat kurmalarını ve ticaret yapmalarını
sağladım. Bütün bunları Türkiye’ye ve Türk halkına olan muhabbetimden yaptım.
Çünkü Türk ve Arap halkları olarak biz tek bir ümmetiz.<span style="color: red;"><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Türkiye’deki
işlerinizin bir bölümünü kapattığınızı öğrendim. Neden? Ne değişti de
Türkiye’yi bu kadar severken ve başkalarını da yatırıma teşvik ederken çekilme
kararı aldınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Son bir
senede yaşananlar bizi ne kadar üzdü anlatamam. Irkçı söylemler akıl almaz
derecede arttı. Sadece sosyal medyada değil, sokakta da, günlük hayatta da
ırkçı söylemleri sürekli duyar olduk. Dahası, ırkçılığa karşı olan Türk kardeşlerimizden
de bize destek çıkanları, ırkçılara ağzının payını verenleri göremedik. Hükümeti
de bütün bunlar olup biterken ırkçılara karşı güçlü ve kararlı bir mücadele
yürütmediği ve hak ettikleri cezalara çarptırmak suretiyle seslerini kesmediği için
sorumlu görüyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Emin olun,
bu yaşananlar Araplardan çok daha fazla Türk halkının canını yakacak. Çünkü ırkçı
söylemlerle murat edilen Türkiye’yi sindirmek, çevresinden tecrit etmek ve
komşu ülkelerden, Arap halklarından koparmak. Şunu bilin ki Türk halkının tek
gerçek dostu, kendisini karşılıksız seven Arap halklarıdır. Ne Rus ne Avrupalı
ne Amerikalı ne de diğerleri… sizi bizim kadar seven ve değer veren bir halk daha
bulamazsınız. Tam da bu yüzden bu ilişkileri kopartmak ve muhabbeti bitirmek
istiyorlar. Irkçılığı güçlendirenlerin ana hedefinin Suriye halkı veya Arap
halkları değil, Türk halkının bizzat kendisi olduğu gün gibi ortada. Türk
ekonomisine ne kadar büyük zarar verdiklerinin farkında değilsiniz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Hangi
alanlara yatırım yapmıştınız? Yatırımlarınız sırasında ırkçılık dışında herhangi
bir zorluk yaşadınız mı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Aslına
bakarsanız 2017’de Türkiye’ye geldiğimiz ilk günden beri sıkıntılarla
yüzleşiyoruz. Maalesef ki kanunlarınız hem muğlak hem de olması gerektiği gibi
uygulanmıyor. Resmî işlemler, özellikle ticari alanda çok meşakkatli.
Aldatıldığımızda veya yalan söylendiğinde şikâyet edebileceğimiz bir merci yok.
Bazı Türk tüccarlar maalesef ki Arap yatırımcıları birer av olarak görüyor. Arap
yatırımcıya fiyatı istediği gibi artırabileceğini, onları kandırabileceğini,
dolandırabileceğini düşünüyor. Şikâyetlerimizi iletebileceğimiz ve hızla sonuç
alabileceğimiz resmî mercileriniz yok. Evet, yargı kurumunuz var; ama o kadar
yavaş işliyor ki yatırımcılar ürküp kaçıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Son
ırkçı dalgadan evvel de yaşadığımız sıkıntılar hep vardı. Türkiye’ye gelip
yatırım yapmamız, bürokrasinizdeki küçük bir kesim tarafından istenmiyordu. Bunu
açıkça hissediyorduk. Bunlar işlerimizi hep yokuşa sürmeye, mesela belediyeler
işlerimizi engellemeye çalışıyordu. Bu benim de, arkadaşlarımın da başına
geldi. Ama dünya güllük gülistanlık değildir deyip bunlara hep sabrettik.
Durumları düzeltmek için arkadaşlarımızla el ele verip uğraştık. Ama son bir
yıldır işlerin daha da kötüleşmesiyle tam bir şoka uğradık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Girdiğim
işlerde Türkiye’nin ekonomisine fayda sağlamak hep önceliğim oldu. Mesela sağlık
turizmi alanında bir şirket kurdum. Hükümet de bu alana odaklanmıştı. Çünkü
ülkeye döviz çekmek için sağlık turizmi çok önemliydi. Hastaları yurtdışından
getirtip Türkiye’nin tanınmış özel hastanelerinde tedavi ettiriyorduk. Ne acı
ki şok içinde doktorların çoğunun hastalarına karşı dürüst olmadığını gördük.
Her hastaya birbirinden farklı ve hayali faturalar kesiyorlardı. Doktorlar
bazen sırf para için olmayacak tedaviler öneriyorlardı. Sabit fiyatlar ve
tedaviler söz konusu değildi. Bu problemleri iletebileceğimiz ve
çözebileceğimiz yetkili merciler bulamıyorduk.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Yine
robotik ve endüstriyel otomasyon alanında bir şirket kurdum. Almanya ve Avrupa’yla
daimi bağlantılarım olduğundan orada birçok şirketi ziyaret edip bu işe
giriştim. Hedefim, Türkiye’nin sanayisini robotik alanında ileri teknolojiyle
geliştirmekti. Kanada’dan inovasyon idaresi ve mekatronik alanında uzman bir
arkadaşımla ortaklık kurdum. Endüstriyel otomasyon alanında yaklaşık 20 yıllık
tecrübesi vardı. Bu alanda Türk sanayisini geliştirmesi için onu Türkiye’ye
getirdim. Önemli bazı Türk şirketleri ve fabrikalarla çalıştık. Ama bu alanda
bile yeterli destek göremedik. Yine de önemli değil, çalışıp didineceğiz,
elimizden geleni yapacağız dedik. Çünkü biz Türkiye’ye bir mülteci olarak veya
çaresizlikten değil, bir misyonla, bir hedefle gelmiştik. Türk toplumunun bir
parçası olacak, buradaki iyi insanlarla el ele verip bilgi, sevgi, sadakat
bağlarını yeniden kuracak ve başkalarını da Türkiye’nin kalkınması için
çalışmaya teşvik edecektik. O yüzden başımıza gelen her zorluğa sabrettik ve hatta
bunları normal karşıladık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Ama son
bir senede yaşananlar ve özellikle Türk hükümetinin ırkçı saldırılara müdahale
etmediği gibi, kendisinin de özellikle seçimlerden sonra emniyet birimlerini ve
Göç İdaresini sahaya sürüp yabancılara karşı çok sert ve kaba muameleye
başlamasıyla kendi çocuklarımın geleceğinden bile korkar hale geldim. Ki ben ve
çocuklarım Alman vatandaşlığına sahibiz. Sadece eşimin Suriye vatandaşlığı var;
ama o da Suudi Arabistan’da doğup büyümüş, okumuş biri. Eşim eczacı olup
işletme alanında yüksek lisans yaptı ve Riyad’ın en iyi hastanesinde kalite
yönetiminden sorumlu müdürdü. Biz Suudi Arabistan’da işlerimiz çok iyi olduğu
halde her şeyi bırakıp Türkiye’ye gelmiştik ve şu an Türk polisinden
korkuyoruz. Üniversite, lise ve ilkokul çağında üç çocuğum var. Çocuklarım
kendi başlarına toplu taşıma aracına binmeye bile korkuyorlar. Sadece kendi
çocuklarım da değil, herkes aynı durumda. Cüzdanlarını ya da ikamet belgelerini
evde unutanları polis durdurduğunda ya gözaltına alıyor ya da sınır dışı
ediyor. Alman vatandaşı olduğumuz halde korkuyorum. Bu, normal bir durum değil.
Düşünün diğer Suriyelilerin ve yabancıların halini… Bu, bizim bildiğimiz
Türkiye değil… <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><i><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13.0pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">[Alman vatandaşlığına rağmen korkması anlamsız gelebilir; ama geçtiğimiz haftalarda Faslı iki
turist, Cezayirli görme engelli bir hanım bile Suriye’ye sınır dışı edildi. Daha
evvel de Yemenlileri, Afganları gelişigüzel Suriye’ye yollamıştık.]<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Yeni İçişleri
Bakanı’nın yabancılara daha iyi bir şekilde, daha insanca muamele etmesini
beklerdik. Sayın Bakan geçtiğimiz günlerde <i>El-Cezire</i> kanalına çıktı ve
mülakatta bu konu sorulduğunda işlerin gayet iyi gittiğini söyledi. Hayır,
işler hiç iyi gitmiyor. O kadar çok zulüm yaşanıyor ki… Bu durum Arap halkları
arasında ciddi bir hayal kırıklığına ve dargınlığa yol açmış durumda. Türkiye’yi
ve Türk halkını çok sevenler bile şu an çok büyük bir üzüntü ve kırgınlık,
hatta kızgınlık hissediyor. Herkes gerek hükümet gerek halk bazında gördükleri kötü
muameleden etkilenmiş durumda. Tabii ki halkın tamamı değil, gayet iyi muamele
edenler de var. Ama şu an hem sokakta yaşadığımız hem de sosyal medyada şahit
olduğumuz şeyler ürkütücü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Yabancı
düşmanlığının iyice arttığı böylesi bir ırkçı ortamda bizden ne yapmamızı
beklerdiniz? Sağlık turizmi şirketimi kapattım, bu işi Dubai’ye taşımaya
çalışıyorum. Robotik teknoloji alanındaki şirketimde çalışan mühendis sayısını da
azalttım ve şirketi Suudi Arabistan’a taşıma niyetindeyim. Çocuklarım okullarını
bitirince onları belki Almanya’ya, belki de Körfez’e yollayacağım. Çünkü ben
Batı’da yaşamak istemiyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Arap
olmayan yabancı yatırımcılar da benzer olumsuzluklarla karşılaşıyor mu? Batılı,
Çinli veya başka ülkelerden yatırımcı arkadaşlarınız var mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Maalesef
Batılı veya Doğulu yatırımcıların durumunu bilmiyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Kaç kişi
çalıştırıyordunuz? Çalışanlarınızın tamamı Suriyeli miydi, Türkler de var
mıydı? İşlerinizi azalttığınız için şimdiye kadar kaç kişi işsiz kaldı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Türkiye’de
kurduğum işlerde çalışan sayısı 50-60 kadardı. Çalışanlarımın yarıdan fazlası
Türk’tü, Suriyelilerin bir kısmının Türk vatandaşlığı vardı, bir kısmı da
geçici koruma kimlikliydi. Çalışma ortamımız hakikaten çok güzeldi. Hep
birlikte yer içer, birbirimizi ziyaret ederdik. Hava güzel olduğunda birlikte
seyahate çıkar, ormana gidip mangal yapardık. Arap personelimizin hepsi Türkçe
biliyordu. Arap ve Türk personelimiz gayet iyi anlaşıyordu, kardeşçe bir
çalışma ortamı vardı… Küçülmeye gittiğimiz için şu an yaklaşık 20 çalışanımız
kaldı. İşlerimizi tamamen tasfiye edersek hepsi işsiz kalacak. En büyük zarar
da bu. Nerelerde olabilecekken şu an ne haldeyiz… Hayallerimizi
gerçekleştirebilseydik daha fazla insana iş verip ülkenizdeki işsizliğin
azalmasına katkıda bulunabilirdik.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Suriyeliler
hangi alanlarda ülkemize yatırım yapmıştı?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Yatırımlar
çok çeşitlenmişti. Neredeyse her alanda var. Sanayi, yatırımların ana
omurgalarından. Halepliler zaten geçmişten beri sanayicidir. Ama bu sanayi
kuruluşları daha çok Gaziantep, Kilis gibi sınır şehirlerinde. Benim de o
şehirlerde büyük sanayi tesisleri olan akrabalarım var. İstanbul gibi
Türkiye’nin içlerine dağılmış Suriyeliler daha ziyade hizmet sektöründe iş
kurdular. Özellikle inşaat sektöründe gayrimenkul geliştirilmesi ve
pazarlanması alanında çalışıyorlar. Türk ekonomisine bu yolla çok fazla para
girişi sağladılar. Yurtdışındakilere, özellikle Körfez’dekilere
gayrimenkullerin ve sanayi kuruluşlarının pazarlanmasında Suriyeliler aracı rol
oynuyorlar. Gayrimenkul pazarlamada çalışan Türkler geçmişte ne İngilizce ne de
Arapça biliyorlardı. Müşterilerle anlaşmakta zorluk çekiyorlardı. Suriyelilerin
hem bu alana hem de ticarete girmesi Türkiye’nin yurtdışıyla iktisadi
ilişkilerini kolaylaştırdı. Suriyelilerin çoğu zaten İngilizce biliyordu,
Türkçeyi de iyi öğrendiler. Dolayısıyla aracı halka oldular. Yine dijital
alanda, özellikle yazılımda çalışanlar çok. Mesela yatırımcı bir arkadaşım
ABD’den iki kardeş gelip burada bir yazılım şirketi kurdu. Hem Türk hem de Arap
gençleri çalıştırıyor, yazılımları pazarlıyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Peki,
sizin gibi Türkiye’deki işlerini kapatma kararı alan başka Suriyeli veya Arap
yatırımcılar ve işadamları var mı? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Benzer
durumda şu an o kadar çok işadamı ve yatırımcı arkadaşım var ki… O kadar çok
yatırımcı evini, iş yerini satıp başka ülkelere gidiyor ki… Yüzlerce insanın
çalıştığı Türkiye’deki fabrikalarını ciddi ciddi kapatıp yurtdışına taşımayı
düşünüyorlar. Ben de Türkiye’deki işlerimi azaltmak zorunda kaldığım için
hakikaten çok üzgünüm. Şunu da bilmenizi isterim: Türkiye’ye yatırım için
gelmiş Arap işadamı ve yatırımcı arkadaşlarımın tamamının Kanada, ABD,
İngiltere vs. vatandaşlıkları var. Kimse Türkiye’ye muhtaç olduğu için gelmedi.
Aksine Türkiye’yi ve halkını hakikaten sevdikleri için size yatırımcı olarak
geldiler. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Bu arada
sanıyorsunuz ki Türkiye’deki Suriyelilerin tamamı mülteci. Bu koskoca bir
yanılgı. Birçok doktor, mühendis, tüccar ve akademisyen geldi. Ama karşılaştıkları
kötü muamele yüzünden doktorlar ve mühendisler başta Almanya olmak üzere
Avrupa’ya, tüccarlar Körfez’e ve ABD’ye gidiyorlar. Korkarım ki en sonunda
ülkenizde hiçbir yere gitme imkânı olmayan çaresiz mülteciler, fakirler ve
zayıflar kalacak. Hâlbuki diplomalıların ve sermayedarların kalmasına izin
vermeniz ve bunun için kolaylıklar sağlamanız sizin için ne kadar önemliydi…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">İstanbul’da
kaçak Suriyeli, Iraklı ve Arap sayısı sınırlı. Güvenlik güçlerinizin yürüttüğü
çok sert ve aşırı politikalar sonucunda İstanbul’da belki 50 bin kadar
yabancıdan kurtulmuş olacaksınız. Ama astarı yüzünden pahalı bu hamleler,
unutulmayacak ve gelecek on yıllar boyunca Türkiye’ye zarar vermeye devam
edecek. Devlet olarak ırkçılıkla mücadele etmeniz gerekiyor. Tekrar tekrar söylüyorum,
bu ırkçılık en büyük zararı bize değil, size verecek. Hem Türk ekonomisini hem
de bölge halklarının Türklerle ilişkisini kasıtlı olarak yıkmaya, sizi tecrit
etmeye çalışıyorlar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">İş alanı
dışında Türkiye’de ne gibi sıkıntılar yaşadınız? <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Her sene
Göç İdaresine oturma iznimizi yeniletmek için gidiyoruz. İstanbul’da çok büyük
bir mülk satın almak suretiyle oturma izni alanlardanım. İkametimizin
yenilenmesi yaz mevsimine denk geliyor. Her sene yazın en sıcak günlerinde eşim
ve çocuklarımla sıraya giriyorum. Adeta ekmek ve su dağıtım kuyruğu gibi bir
sıra. İkamet işlerimizi halletmesi için bir başkasına vekâlet verme hakkımız yok.
Sıra gelip de memurun karşısına vardığımızda son derce üstenci ve çirkin bir
tonla konuşuyor. Gayet kibirli bir şekilde Türkiye’ye ne geldin gibi sözler
söylüyor, sorular soruyor. Memurun karşısında hakikaten zelil bir hale düşürüyoruz.
Allah için her sene bu çirkin muamelelere sabrettim ve sustum. Ama bu nasıl bir
düzen? Elektronik sistem neden yok? Neden bir avukatı yerime vekil tayin edip
işlerimi halledebileceğim bir sistem yok? İkametimi yenileyebilmek için her
sene iki haftadan fazla hiçbir yere gidemiyorum. Ben bir işadamıyım ve çok sık seyahat
etmek zorundayım. Altı yılın sonunda artık hata yaptığımı düşünmeye başladım. İnanın
dünyanın başka yerlerinde ikametimi yenilerken bunların hiçbirini yaşamadım.
Almanya, BAE ve Suudi Arabistan’da bu işler otomatik yürüyor, online sistemler
üzerinden. Memurların üstenci muamelesi hakikaten çok onur kırıcı. Sadece
üstenci değil, bir de kötü muamelede bulunuyorlar. Bu yüzden ben muhalefetten
evvel hükümeti suçlu görüyorum. Muhalefet muhalefetliğini yapıyor. Hükümetin
bunca yıldır bu işleri yoluna ve düzene sokması gerekmez miydi? Şu an durumun
ne kadar kötü olduğunu tahmin dahi edemezsiniz. O kadar üzgünüm ki… Tıpkı
eloğlundan değil, kendi kardeşinden yaşadığı darbeyle üzüntüye gark olanlar
gibiyim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Daha
evvel Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Federasyonu genel müdürü Muhammed
Akta ile röportaj yapmıştım. Önümüzdeki aylarda çıkacak kitabımda yayınlanacak röportajında,
Suriyeli işadamlarının hem Türkiye’deki mülteciler hem de Suriye’nin kuzeybatısındaki
yerinden edilmişler için türlü türlü projeler ve yardım faaliyetleri
yürüttüğünü anlatmıştı. Siz de bir işadamı olarak muhtemelen bu çalışmaların
içindesinizdir. Suriyeliler için şimdiye kadar neler yaptınız?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Allah’a
hamdolsun ki evet. Geçmişte bir müddet Kilis’te ev tutup Allah rahmet eylesin
babamla orada kaldım. Bölgede birçok derneğin kurulmasına katkıda bulundum.
Bunlardan biri Himmet Gençlik Derneği olup gençlere dinin temellerini ve ahlakı
öğretmeye, böylelikle topluma iyi/erdemli insanlar olarak katılmalarını
sağlamaya odaklanıyor. Sadece iyi/erdemli olmaları da değil, aynı zamanda
iyiliğe/erdeme sevk edici insanlar olmaları… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Yine
Ataa Derneği üyesiyim. Bu da Halid İsa’nın başkanlığını yaptığı bir hayır
derneği. Suriye’nin içinde mikrofinans projeleri yürütüyoruz. Küçük işletmeler
kurmak isteyenlere maddi destek sağlıyoruz. İnsanların doğru düzgün işleri
olması lazım ki alın teriyle kazanıp ailelerini geçindirebilsinler. İşsizlik ve
fakirlik yüzünden dilenmeye veya kötü işlere bulaşmaya mahkûm kalmasınlar.
Gelecekte Suriyeli mafyalar ve uyuşturucu çeteleri oluşmasını asla istemeyiz.
Ben bunun aynısını Türkiye’de de kurmaya, projesi olanlara destek sağlamaya
niyetlenmiştim. Maalesef ki bu ırkçı saldırılar yüzünden Türkiye içindeki
girişimimizi durdurmak zorunda kaldık. <span style="background: yellow; mso-highlight: yellow;"><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Bir de İstanbul’da
mekatronik, elektrik ve makine mühendisliği okuyan üniversite öğrencileri için
ileri teknoloji alanında kurslar ve staj programı başlattık. 100 küsur Türk ve
Suriyeli öğrenci bizden robotik programlama alanında eğitim aldı. Verdiğimiz
sertifika sayesinde çok iyi işlere girdiler. Bu programımız tamamen ücretsizdi
ve bir eşdeğeri Türkiye’de yoktu. Benzer bir eğitimi, yurtdışında ancak
yüzlerce değil, binlerce avro ödeyerek alabilirsiniz. Biz bu işi şirketimizin
bir sosyal sorumluluk projesi olarak yaptık. Bu gençlerin kaç tanesi işe
girdikten sonra bize gelip teşekkür etti, sizin eğitiminiz olmasaydı bu şirketlere
giremezdik diye... Bu projeyi daha da geliştirip büyütmeye çalışıyorduk ki
mevcut ortamda işlerimizi küçülmek zorunda kaldık. Proje için eğitmenlerimiz
hala var, ama az. Geçmişte ortalama 30 eğitmenimiz vardı, şimdi 5-10 tane.
Kısaca hem Suriyeli hem de Türk öğrenciler için tamamı ücretsiz böyle önemli
projelerimiz vardı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><b><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Son olarak,
Türk halkı Suriye’yi ve Suriyelileri fazla tanımıyor. Şam ve Halep’in dünyanın
en eski yerleşimlerinden ve birer medeniyet merkezi olduğunu bilmiyor.
Buraların ticari, kültürel ve ilmi bakımından öneminin farkında değil. Genel
olarak Suriyelileri geri kalmış ve hatta bedevi bir halk olarak görme eğilimi
var. Yatırımlarınız sırasında bu algıyı siz de hissettiniz mi?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;">Hissettik
tabii ki. Öte yandan bilgili insanlarınız da var. Ama onların bile birçoğu,
Arap coğrafyasının tarihiyle ve Osmanlı’yla ilişkileriyle ilgili hatalı
bilgilere sahipler. Araplar Osmanlı’ya ihanet etti diyorlar. Bu, 100 yıldan
fazladır iki halkın arasını açmak için kasten üretilen çarpıtılmış bir tarih. Dediğiniz
gibi Suriye’nin Halep ve Şam gibi şehirlerinin kültürel birikimi ve kadim
geçmişi bilinmiyor. Suriyelilerin hepsi aç, dilenci, medeniyetsiz, kültürsüz
zannediliyor. Medya, özellikle de sosyal medya bunu pazarlıyor. Öte yandan daha
evvel de dediğim gibi, devlet de entelektüel kesimimizi, diplomalıları misafir
edemedi. Bu kesim ikamet ve kimlik sorunu, mesleki alanlarında iş bulamama, büyük
bir sorun olan dil bariyeri, ırkçılık gibi sıkıntılar yüzünden burada
tutunamayıp Avrupa veya Körfez ülkelerine gitti. Maalesef ki Türkiye’de ilmi,
iktisadi ve kültürel bakımından daha az şanslı olanlar kaldı. Bu, stratejik bir
hataydı. Aksi olabilirdi. Entelektüellere, yatırımcılara, diplomalılara
yaşayabilmeleri için bazı kolaylıklar sağlansaydı burada seve seve
kalacaklardı. İnanın bundan siz de kazanacaktınız. Burası kültürlü insanların,
entelektüellerin, eğitimlilerin bir merkezi olacaktı. Velhasıl gerçekten Şam’ı,
Halep’i ve Suriye’nin birikimi Türkiye’de yeterince bilinmiyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Garamond",serif; font-size: 13pt; line-height: 150%; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-theme-font: major-bidi;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin-bottom: 0cm;"><br /></p><p></p>Zahide Tuba Korhttp://www.blogger.com/profile/04318349182079701853noreply@blogger.com0