Jenna McLaughlin
(Foreign
Policy dergisi istihbarat muhabiri)
Foreign Policy,
21.12.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak
göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız,
alıntılamayınız, yayınlamayınız
Batılılar, Abu
Dabi’nin kuzeydoğusundaki Zayid Limanı’ndan pek de uzak sayılmayan bir yerdeki tipik
bir modern Körfez villasında BAE’lilere modern casusluğun araçlarını
öğretiyorlar.
İstihbaratın
temel bilgilerini veren derslerle başlıyor. (…) Müteakip haftalarda (…) gibi
çok daha ileri istihbarat eğitimleri veriliyor.
(…)
(…) Tesisler ve
dersler, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin Batı’dakini model alan bir
profesyonel istihbarat kadrosu yaratma çabasının bir parçası.
Eski CIA ve hükümet yetkilileri, ilginç bir görev
ve belki çok daha önemlisi, ballı bir kariyer vaadiyle Körfez ülkelerine
çekiliyorlar.
Eski bir görevli Foreign Policy’e dedi
ki “Para şahaneydi. Günlük 1000 dolar, dahası Abu Dabi’de bir villada veya beş
yıldızlı bir otelde yaşıyorsunuz.”
Giderek büyüyen bu istihbarat eğitimi
operasyonunun ardındaki kilit isim, birçok kaynağa göre, CIA ile New York Polis
Teşkilatı (NYPD) arasında tartışmalı bir ortaklığı teşvik eden –ve böylelikle
New York çevresindeki camilerde, kitapçılarda vs. çoğunluğu Müslüman olan
insanları izleyerek ileride terörist olma ihtimali bulunanların
radikalleşmesinin önünü almaya çalışan– eski bir istihbarat görevlisi: Larry
Sanchez. Konuyu yakından bilen altı kaynaktan aldığımız bilgilere göre, CIA’in
gizli hizmetlerinde görev almış eski kurt Sanchez, son altı yıldır BAE’de Abu
Dabi Veliaht Prensi için çalışarak tepeden tırnağa geniş birer istihbarat
servisi ağı kurmakta.
Öte
yandan Sanchez, güvenlik eğitimi vermek üzere Körfez ülkelerine giden birçok
eski Batılı güvenlik uzmanından sadece biri. “Blackwater” şirketinin kurucusu
Erik Prince’in, ayrıntıları ilk kez New York Times gazetesi
tarafından ifşa edildiği üzere, Veliaht Prens’e hizmet eden yabancı bir askeri
tabur kurmak üzere BAE’ye gittiği artık herkesin malumu. Beyaz Saray’ın eski
terörle mücadele baronu Richard Clarke da “Good Harbor Security Risk Management”
şirketinin CEO’su olarak uzunca bir süredir Abu Dabi Veliaht Prensi’nin baş
danışmanı.
BAE’nin
güvenlik kurum ve kuruluşlarını inşa etmek için yabancılara bel bağlaması yeni
değil; ancak sözkonusu Körfez ülkesi, bu yardımın ayrıntılarını kamuoyundan
genellikle saklamaya çalışmıştır. Yeni oluşan istihbarat operasyonlarının
eğitimine gelince, bu konuda ayrıntılar özellikle gizlenmekte. Ancak yabancı
ülkelerin casusluk kapasitelerini inşa etmek için eski Amerikan istihbarat
görevlilerinin kullanımı epeyce yeni bir
adım.
BAE’nin
istihbarat operasyonları için bir plan-proje hazırlanmasında Sanchez’in rolü,
sözleşmeli özel şirketlerin, Amerikan ordusu ve istihbaratında geçirdikleri on
yıllar içinde kazandıkları yetenekleri para karşılığında satmakta ne denli
ileri gittiklerini ortaya döküyor. Bu türden işler şu an ABD’de (…) hukuki bir
meseleye dönüşüyor.
Sanchez,
bu konuda kendisine yolladığımız sorulara cevap vermekten kaçındı.
Altı
eski istihbarat görevlisi ve sözleşmeli eğitmen, (…) isimlerinin gizli kalması
koşuluyla eğitim operasyonunu anlattı.
(…)
Kaynaklardan
biri dedi ki “hayal edilen şey” kendi CIA’ini kurmasında BAE’ye yardım etmekti.
Larry
Sanchez’in, Virjinya/Langley’deki CIA karargâhlarından Abu Dabi’ye uzanan yolu
New York üzerinden geçmiş. CIA’deki kariyerinin çoğunu, diğer istihbarat teşkilatlarında
veya örgütlerde roller alarak bir gizli ajan olarak geçirmiş. Ancak 11 Eylül
terör saldırılarından kısa bir müddet sonra 2002 yılında dönemin CIA başkanı
George Tenet, Sanchez’i New York’a NYPD istihbarat başkan yardımcısı David
Cohen’le çalışmak üzere göndermiş.
CIA
ile NYPD arasında zaten gayriresmî bir ilişki vardı. Cohen ayrıca CIA
operasyonlar biriminin eski başkan yardımcısıydı. Sanchez, New York’ta el-Kaide
hakkında gerçek zamanlı istihbaratla emniyeti sağladı. NYPD, camilerin
ve Müslüman toplulukların yanısıra diğer muhtemel “radikalleştirici” mekânlara
sızması için casuslar yollamıştı. Hedef, 11 Eylül benzeri saldırıları
önlemekti.
Sanchez
NYPD’de görevliyken teşkilat aynı zamanda BAE’yle giderek genişleyen –ve sıradışı– bir ilişki içindeydi. 2008’de NYPD ve BAE
hükümeti bir istihbarat paylaşımı anlaşması imzaladı ve New York polisi Abu
Dabi’de kendisine bağlı bir şube açtı. Ayrıca BAE, “NYPD’nin dünyanın dört bir yanında, terörle alakalı
olaylarda yerel emniyet güçleriyle birlikte çalışacak dedektifler
görevlendirmesi” için finansman sağlamak maksadıyla, New York Şehri Polis
Vakfı’na 2012 yılında istihbarat birimi için bir milyon dolar verdi.
Eski
bir emniyet görevlisine göre, NYPD’deki görevi sırasında Sanchez, Abu Dabi
Emiri Şeyh Halife bin Zayid en-Nahyan da dâhil üst düzey BAE yetkilileriyle “ileride
de devam edecek bir ilişki” geliştirdi.
Aynı
kaynak şunları anlattı: BAE’liler “istihbarat dünyası”nı pek bilmiyorlardı ve
Sanchez onlara gidip dedi ki “Bakın ben, buraya gelen ve ardından da geri giden
diğer Amerikalı elemanlar gibi olmayacağım. Her an sizinle birlikteyim. Sabahın
3’ünde bile beni arasanız hemen çıkıp gelirim yanınıza” Böylelikle özverisiyle
onları kazanmış oldu.
Sanchez,
BAE’yle ilişki kurduğu bir sırada ABD’deki işi denetimden geçmekteydi. NYPD’ye
CIA görevlilerinin iyice yerleşmesine ilişkin yürütülen 2011’deki bir CIA genel
müfettişi soruşturması, kanunların spesifik bir ihlaline rastlamadı ama (…) bu
yakın ilişki biçiminin kamu güvenini aşındırdığı sonucuna vardı.
İfşaatlar
sivil hak ve hürriyetlerin savunucusu olan örgütlerin büyük tepkisini çekti.
(…)
(…)
Toz
bulutu dağılıp da CIA, NYPD’deki programını sonlandırma kararı aldığında
Sanchez çoktan Ortadoğu’nun yolunu tutmuştu.
2001’de
New York’ta İkiz Kuleler yıkıldığında BAE kendisini uluslararası terörizm
derdine düşmüş halde buldu. Körfez ülkeleri, hiç farkında bile olmadan
teröristler için bir transit merkezi işlevi görüyordu ve hava korsanlarının
ikisi BAE vatandaşıydı. Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Ortadoğu
Programı Direktörü Jon Alterman’a göre saldırılar BAE için bir dönüm noktası
olmuştu.
Alterman,
Foreign Policy’ye yaptığı açıklamada şunları
söyledi: “Bu, BAE’yi gerek kendi içindeki dini örgütler gerekse daha geniş
ölçekte milli güvenlik cephesinde bir dizi adım atmaya sevk etti. Milli
güvenlikle ilgili hep bir endişe vardı zaten, ama bu bence 11 Eylül sonrası
gerçekten şiddetlendi.”
BAE
kendi istihbarat altyapısını inşa etmek istedi ve yardım için Batı’ya yöneldi.
Tarihsel olarak BAE’liler, Batı’nın güvenlik yapılanmalarını olabildiğince
yakından kopyalamayı hedeflemiştir. Savunma stratejisini belirlerken
Avustralya, İngiltere, ABD ve diğer Batı ülkelerini incelemiştir.
Ancak
BAE’yi yakından tanıyanlara göre, bu yaklaşımın olumsuz tarafı, [dışarıdan] stratejiler
satın alıp düzgün yerine oturmamış yap-boz parçaları gibi bunları bir araya
getirmeleri ve çoğunlukla da merkezî bir vizyon ve plandan yoksun olmaları.
Sanchez’in
BAE’de görev yaptığı dönemde istihbarat eğitiminde Batılıların varlığı giderek artmaktaydı.
Avustralyalı ve İngiliz kıdemli askeri istihbaratçılar da oradaydı. Ancak
Sanchez, New York’ta terörle mücadelede çalıştığı yıllarda BAE’yi yöneten
aileyle geliştirdiği şahsi ilişkilerden istifade etti.
Zaman
zaman Amerikan yönetimi de doğrudan yardım etti. 2010-2011’de İranlılar siber
savaş kapasitesini inşa ederken Amerikan yönetiminden yetkililer ve özel savunma
şirketleri BAE’yi ziyaret ettiler ve BAE’lileri dijital güvenlik ve siber
saldırı operasyonları konusunda eğitmeye yardımcı oldular.
Genellikle
Amerikan yönetimi, Körfez ülkelerinin ABD’nin yardımıyla kendi kadrolarını
kurma çabalarını içtenlikle kabul etse de Amerikan vatandaşlarının siber
saldırı operasyonlarına katılmasına ise bir çizgi çekiyor/müsaade etmiyor.
2011
sonunda Amerikan yönetiminin danışmanları ve sözleşmeli şirketler, ABD’deki Ulusal
Güvenlik Teşkilatı’nın BAE’de Milli Elektronik Güvenlik Otoritesi adı altında
bir denginin kurulmasına yardım etti; şu anki adı ise Muhabere İstihbarat
Teşkilatı. Eski bir istihbarat yetkilisinin Foreign Policy’yle
paylaştığı belgelere göre ABD bu yapılanmanın oluşumunda (…) her şeyin
içindeydi.
Aynı
dönemde Sanchez ve ekibi, BAE’ye iç izleme ve gözetlemenin tekniklerini
öğretmeye başladı. Merkezi Baltimore’da bulunan düşük profilli bir istihbarat
şirketi “CAGN Global Ltd.”in başkanı olarak Sanchez, ekseriyeti eski kolluk
kuvvetleri, emekli Batılı istihbarat yetkilileri ve eski askerlerden bir ekip
oluşturarak casusluk ve paramiliter operasyonların nasıl olması gerektiği
konusunda eğitime başladı.
BAE
liderliğine basit bir akıl hocalığı olarak başlayan eğitim programı, içinde
bulunanların dahi beklemediği hızda büyüdü. Bütün istihbarat kurumlarını kurmasını
isteyecek kadar ileri bir boyutta Sanchez’e bel bağlamaya başladılar.
(…)
Dış
gözetleme dersleri, neredeyse tamamen CIA’in saha/çiftlik eğitimlerinin birebir
kopyasıydı. (…)
(…)
Sanchez’in
başlangıçta –içeriyi gözetlemeye ve BAE’nin Müslüman Kardeşler bağlantılı
İslamcı grubu olan el-Islah gibi tehditlere odaklanan– iç istihbarat dersleri
daha sonra giderek genişledi. Aşağı yukarı son altı aydır Sanchez ve ekibi, yeni
bir dış istihbarat teşkilatına şekil vermek gayesiyle, –BAE sınırları ötesindeki
Yemen, İran, Suriye, Katar, Eritre ve Libya gibi ülkelerde mevcut tehditlere
odaklanan– bir dersle dışarıya da bakmaya başladı.
Kaynaklarımızdan
biri, BAE’lilerin “kötü bir muhitte yaşadığı”na dikkat çekti: Onlar Yemen’i
“çökmüş bir devlet” olarak görüyorlar, düzenli olarak el-Kaide liderleriyle
çatışıyorlar ve Somali ile Umman’daki belirsizlikten korkuyorlar. İran’la çatışmaları
“o denli derin ki bu hep yanı başlarında sürüp gidecek.”
Aynı
kaynağın belirttiğine göre, BAE’liler, ABD’nin dostu ama günün birinde Batı’nın
kendisini terk edip gitmesine karşı teyakkuzdalar. “Kendi kendimizi korumaya
başlamamız lazım” diye düşünüyorlar.
“BAE
yeni yetme casuslar üretse de onları ülke dışında konuşlandıracağının bir
garantisi yok” diyor, eğitim programını yakinen bilen iki kaynak. BAE bu
ülkelerdeki büyükelçiliklere sürekli şekilde yatırım yapmıyor. Dolayısıyla
programın, özellikle daha büyük ve güvenlik alanında daha bilinçli İran gibi
ülkelerde tamamen hayata geçmesi için gerekli fiziksel destek yok.
(…) Sanchez BAE hükümetinin güvenlik
endişelerini paylaşıyor. İster İran olsun isterse Müslüman Kardeşler veya
el-Kaide, potansiyel düşmanlar BAE’nin muhtemel tehditler listesinde üst
sırada. Benzer şekilde Sanchez de “hep Müslüman Kardeşler’den ve İranlılardan
endişe duyuyor” ve eski emniyet görevlilerinden birine göre “[BAE’de görev
almakla] doğru bir iş yaptığını hissediyor.”
(…)
Bu
endişeleri paylaşan sadece Sanchez ve BAE de değil, Washington’daki en baş
karar alıcılar da benzer tehditlere odaklanmış durumdalar. (…)
Sanchez’in
BAE’deki görevinden endişe duymayan da yok değil. İstihbarattan bazılarının
kafasındaki soru şu: “Acaba BAE rejimi, kendisini meşru şekilde eleştirenleri
teröristler veya yabancı ajanlar diye yaftalıyor olabilir mi?” Bölgeyi bilen
bir eski istihbaratçı Foreign Policy’ye
dedi ki “BAE, kendi rejimine karşı olan herkesin ya İran veya Fars etkisinde ya
da Müslüman Kardeşler mensubu olduğu iddiasında.”
Kurumlarını
Batı’yı örnek alarak inşa etse de BAE, siyasi muhaliflerini ezmekle nam salmış
durumda. İnsan hakları örgütleri, aktivistlerin ve muhaliflerin keyfi tutuklanması
ve işkenceye maruz kalması vakalarını belgeledi. En dikkat çekeni de hükümetin
dışarıdan ithal ettiği gözetleme araçlarından bazılarını, mart ayından beri
alıkonan tanınmış aktivistlerden Ahmed Mansur’u hedef almak için kullanması.
Ancak
mülakat yaptığımız istihbarat yetkilileri ve eski eğitmenler, derslerin siyasi
muhaliflere değil dış tehditlere ve ayrıca planlama operasyonlarına değil istihbarat
becerisi kazandırmaya odaklandığını söylüyorlar. (…)
(…)
İstihbarat
işbirliği yeni olmayabilir ama özel şirketlerin istihbarat eğitimi vermek için
kullanılması yeni bir olgu sayılır ve bu konuda herkesin içi de rahat değil.
(…)
BAE’de bulunan Amerikan istihbaratından görevliler, Sanchez ve şirketiyle
doğrudan temastan kaçınıyorlar.
(…)
(…)
Üç kaynaktan aldığımız bilgiye göre, Abu Dabi’deki CIA istasyon şefi,
Sanchez’in misyonunun gayet farkında; aslında istasyon şefinin eşi bir müddet
Sanchez için çalışmış.
CIA
ise bu konuda yorum yapmaktan kaçınıyor.
(…)
Ama
artık Sanchez’den çok da endişelenmelerine gerek yok; zira liderlik düzeyinde
yaşanan iç ihtilafların ve eğitimcilerin sıklıkla değişmesiyle programın kan
kaybına uğramasının ardından yakında emekli olabilir veya geri çekilebilir (…).
(…)
İngiliz
Özel Hava Hizmetlerinde görev almış eski bir yetkili tarafından
yetiştirilenlerin istihdam edildiği bir BAE şirketi olan “LUAA LLC” geçtiğimiz
ilkbaharda göreve başlamış. BAE hükümetiyle siber güvenlik ve istihbarat
alanında iş tutan “DarkMatter” adlı şirketin bir şubesi olan üçüncü bir BAE
şirketi de şimdilerde iyice yol almış durumda.
LUAA’nın
bir BAE şirketi olması, bazı Amerikalı eğitmenleri huzursuz ediyor; zira
güvenlik soruşturmalarını zora sokup sokmayacağından emin değiller.
Bu
arada istihbarat eğitim programı şekil değiştirmeye devam ediyor. İki
kaynağımıza göre, “CAGN Global” şirketi ve sahibi Sanchez’in BAE’li
yetkililerle arası açılmış durumda ve FBI’ın hakkında soruşturma yürüttüğü DarkMatter
şirketi şimdiler bu görevi üstlenmiş bulunuyor. (…)
BAE’nin
istihbarat operasyonlarını kurmasına yardımcı olan Amerikalılara gelince, her
daim bir başka program önlerinde illa ki vardır. İki kaynağımız, benzer bir
istihbarat eğitim programını Suudi Arabistan’a taşıma konusunda yıllardır
ağırdan da alınsa bir çabanın var olduğuna dikkat çektiler.
NOT: Kasım ayı içerisinde Lübnan Başbakanı'nın Suudi Arabistan'da alıkonmasının arka planıyla ilgili önemli bazı yazıların tercümelerini yapmıştım. Bu yüzden aşağıdaki yazıda tekrar olan kısımların birçoğunu tercüme etme gereği duymadım. Atladığım kısımları merak eden ve daha kapsamlı bir bilgi isteyenler şu tercümeleri okuyabilirler:
GECENİN KARANLIĞINDA RİYAD’DA GÜMBÜRTÜLER (Middle East Eye, 5.11.2017)
David Hearst (Middle East Eye internet sitesi baş editörü; İngiliz Guardian gazetesi eski dış politika başyazarı)
SUUDİ ARABİSTAN, LÜBNAN BAŞBAKANINI ZORLA GÖZALTINDA TUTUYOR (Washington Post, 10.11.2017)
SUUDİ ARABİSTAN MODERN ORTADOĞU SİYASETİNİN İLK GÜNAHINI İŞLİYOR (Washington Post, 9.11.2017)
David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder