David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve
kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post,
28.12.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak
göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız,
alıntılamayınız, yayınlamayınız
2017 ve 2018’e dair
görüş almak için ülkemizin en tecrübeli birçok eski askerî komutanına
başvurdum. Onlardan biri açık açık dedi ki “ABD siyaseten içeride o denli
bölünmüş halde ki artık dışarıdaki hasımlarımızın saldırılarına açık haldeyiz.”
Bu emekli komutanın
korkusu şu: Ülkemiz şu an o denli kutuplaşmış durumda ki –bir savaşa girmek
gerektiğinde– halkı seferber etmek bile zor olabilir. Öyle veya böyle barış şartlarında,
içerideki mevcut bölünmüşlüğe ve işlevsizliğe rağmen, ülkemiz hayatta kalır.
Ama eğer ki ABD yurtdışından, diyelim ki nükleer silahları olan Kuzey Kore’den
ciddi bir tehditle karşı karşıya kalırsa bu iç yarıklar bizi felç edebilir.
Yönetişim alanının
daralması yılın sonunda beni endişelendiriyor. Problem tepede başlıyor: Başkan
Trump, modern dönemlerin en beğenilmeyen başkanı. Selefi Barack Obama’ya
kıyasla daha az hayranlık uyandırıyor. Halkı da yanlış okuyor: Anketlere göre,
Trump ne kadar bölücü olursa –yani kabuk bağlayan yaraları deşerse– kamuoyunun
ona olan sevgisi o kadar azalıyor. Yine de Trump, kendi tabanına oynayarak,
ülke için zararlı sonuçlarına rağmen bölücülüğü sürdürmekte ısrarcı.
Tump, borsanın ne
kadar da iyi bir iş yaptığıyla böbürleniyor. Bu arada dil uzatmakla fayda
sağlayacağını düşündüğü FBI, Milli Futbol Ligi ve diğer gruplara saldırıyor. Ülkenin
yaraları giderek kızarırken deriler de soyuluyor. Ancak anketler kamuoyunun
bütünüyle bunu satın almadığını ortaya koyuyor. Trump’ın puanları düşük ve
Cumhuriyetçiler Virjinya ve Alabama gibi eyaletlerde kilit seçim yarışlarını
kaybediyor.
Trump seçimleri az
bir farklı kazandı; ama şubat ayından beri halkın başkanı beğenme oranı geriliyor.
(...) Başkanı beğenenler %38’in altına kadar indi.
Salı günü Pew
Araştırma Şirketi’nin yayınladığı çalışma kaygı verici manzarayı ortaya
koyuyor. Buna göre, siyasi görüşler şekillenirken parti tarafgirliğinden
kaynaklanan bölünme, din veya eğitim farklılıklarından kaynaklanan bölünmeye
kıyasla şu an çok daha önemli. Kilit meselelerde Cumhuriyetçiler ile Demokratlar
arasındaki ayrışma 1994’te %15’ken bugün %36’ya çıkmış durumda.
Keskin partizanca
bölünmeler, olgusal kanıtların önemli olması gereken konulara dahi uzanıyor.
Pew araştırmasına göre, “üst düzey” bilimsel bilgiye sahip olduğunu ifade eden
Cumhuriyetçilerin sadece %27’si, iklim değişikliğinin deniz seviyelerinin
yükselmesine yol açtığı veya yabani hayata zarar verdiğine inanıyor; aynı
rakam, bilgi düzeyi yüksek Demokratlarda %75’e (deniz seviyelerinin yükselmesi)
ve %73’e (yabani hayata zarar) çıkıyor.
Beni en çok
endişelendiren boyut, Trump’ın Amerika’sında insanların bu bölünmelerin
düzelebileceğinden giderek daha fazla şüphe duyar hale gelmesi. (…)
Trump’ın bölünmüş
Amerika’sı yabancılar nazarında nasıl görünüyor? İlkbaharda yapılan bir Pew
araştırması, Amerikan başkanlarına duyulan küresel güvenin Obama’ya %64 iken
Trump’a daha başlarda %22 olduğunu tespit etti. “Hiç güven duymadığı”nı ifade
edenlerin oranı %23’ten %74’e fırladı.
Daha evvel de
yabancı devletler ülkemizin içeriden bölündüğüne bahse girmişlerdi; ama
ekseriyetle yanıldılar. Abraham Lincoln’ün
kararlılığı Birliği korudu; her ne kadar o dönemde bazı Avrupa ülkeleri ABD’nin
bölüneceğini düşünmüş olsalar da… Bazı solcu ve sağcı provokatörler şiddete
başvururken ve yurtdışında faşizm ve komünizm geleceğin akımı gibi görünürken Franklin
Roosevelt’in ocak başı konuşmaları ABD’yi bir arada tutmakta yardımcı oldu.
Bu ülkenin manipülasyonlara ne denli açık olduğu, ABD’yi
savaşa sürüklemek için İngiltere’nin 1940’tan itibaren yürüttüğü örtülü operasyonun
değerlendirildiği İngiliz Gizli İstihbarat Servisi’nin 1945 tarihli bir
raporunda canlı bir şekilde tasvir edilmişti. Ben yaklaşık 30 sene evvel
“İngiliz Güvenlik Koordinasyonu” veya o dönem bilinen adıyla BSC tarihini haber
yapmıştım. İstihbarat şeflerinin şu kuşkucu/küçümseyici
değerlendirmesi o günden beri hiç aklımdan çıkmamıştır:
“Operasyonunu planlarken BSC’nin şu basit gerçeği hep aklında tutması
elzemdi: Görece yeni doğmuş sayılan bir egemen yapı olarak ABD’de birbiriyle
çatışan çok çeşitli ırklar, çıkarlar ve inançlar yaşamakta. Her ne kadar bu
insanlar bir araya geldiklerinde sahip oldukları zenginliklerinin ve güçlerinin
tamamen farkında olsalar da bireysel olarak kendilerinden emin değiller; milli
birliği sağladıktan sonra bile hala daha savunmadalar ve beyhude ve fakat
cüretkâr bir şekilde hala daha didinip duruyorlar.”
Trump meydan okuyan
bir milliyetçi; muhtemelen de bütünleştirici bir aktör olmayı ümit ediyor. Ama
bu sene sona ererken rakamlar bize diyor ki Trump, en tutkulu destekçilerini
dahi endişelendirmesi gereken bir düzeyde bölünmüşlük ve kargaşayı beraberinde
getirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder