18 Mart 2018 Pazar

R.SILVERSTEIN: MIKE POMPEO’YLA BİRLİKTE TRUMP TEHLİKELİ SULARA YÖNELİYOR





Richard Silverstein (“İsrail milli güvenlik devletinin aşırılıklarını ifşa etme”yi görev edinen Tikun Olam bloğunun yazarı. Yazıları aynı zamanda Haaretz, the Forward, the Seattle Times ve the Los Angeles Times’ta yayınlanıyor)
Middle East Eye, 14.3.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.

(…)
Pompeo, İran gibi kritik milli güvenlik konularında aşırı görüşlere sahip. (…) “Dünyanın terörizmi himaye eden en büyük devletiyle yapılan bu feci anlaşmayı etkisiz hale getirmeyi iple çekiyorum” diye bir tweet atmıştı.
Pompeo, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya körü körüne bağlı pozisyonlar almasıyla tanınıyor. (…)
(…)
ABD, sadece nükleer anlaşmayı iptal etmekle kalmayıp ya doğrudan İran’a karşı ya da dolaylı olarak Suriye’de savaşan kuvvetlerine yönelik askeri bir harekâtı da destekleyebilir. ABD’nin, tıpkı Rusya gibi, Suriye’ye daha fazla güç kullanarak müdahale etmesi de mümkün.
Ne ilginç ki Netanyahu geçen hafta Washington’ı ziyaret edip Trump’la görüştü. Suriye ve İran muhtemelen ana gündem maddeleriydi. [İsrail’in] Maariv gazetesine yazan bir İsrailli gazeteci, Netanyahu’yu kuşatan büyük yolsuzluk skandallarının teşkil ettiği tehdidi ele aldı. Erken seçimlere yönelik bir başlangıç olarak Suriye üzerinden İran’la askeri bir çatışma ihtimalinin olabileceğini ima etti.
Ayriyeten İsrailli güvenilir bir kaynağım bana, Suriye’de -muhtemelen İran ve bölgesel müttefiki Hizbullah kuvvetleriyle çatışmak üzere- “büyük bir askeri harekâtı” mütalaa etmek üzere İsrail milli güvenlik kabinesinin geçtiğimiz hafta sonu toplandığını söyledi. Netanyahu’nun böyle bir saldırıya ABD’nin de katılımını sağlamaya veya en azından [kendi saldırısı için] Trump’ın onayını almaya çalıştığını varsaymak mantıklı.
Bütün bunlar, kuvvetin çok daha kolayca ve saldırganca kullanılacağı çok daha şahin ve pazılarını gösteren bir Amerikan dış politikası anlamına geliyor. Tillerson’ın görevden alınması, Trump’ın milli güvenlik ekibindeki onun “tarz”ına ayak uyduramayan HR McMaster gibi başka isimlerin de azline yol açabilir.
(…)
İslam karşıtı katı görüşleriyle bilinen John Bolton gibi diğer şahinlerin de ekibe dâhil edilmesi Amerikan dış ve milli güvenlik politikasını tehlikeli sulara sokabilir.
Bolton, özellikle küçük ama etkili bir radikal İslam karşıtı aktivistler grubu niteliğindeki “cihatla mücadele” hareketinde popüler bir isim. Bu harekete göre İslamcılar Amerikan yönetimi içine sızmış durumda ve İslam hukukunun Amerikan hukuk sistemine sessiz sedasız hâkim olduğuna inanıyorlar. Bolton, İslamofobiklerin şahı Pam Geller’la yakın işbirliği içinde olup onun uçuk kaçık fikirler içeren kitabına da bir önsöz yazmıştı. Aynı zamanda Saddam Hüseyin’in nükleer silahlara sahip olduğu yalanının borazanlığını yapan Bush yönetimi içindeki yetkililerdendi [Z.T.K. ABD’nin BM büyükelçisiydi].
Bolton da Pompeo ve Trump’ın İran konusundaki katı görüşlerini paylaşıyor. 2015’te the New York Times’a yazdığı bir yazıda İran’ın nükleer tesislerine İsrail ve/ya ABD tarafından askeri bir saldırı düzenlenmesi gerektiğini savunmuştu: “Vakit fena halde daralıyor, ama yine de bir saldırı başarılı sonuçlar doğurabilir. Böyle bir harekât, rejim değişikliğini hedefleyerek İran’da rejim muhaliflerine verilecek güçlü bir Amerikan desteği eşliğinde yürütülmeli.”
Bolton’ın diplomasiye inanmadığı aşikâr. Dünyada Amerikan çıkarlarını güvence altına almanın en iyi yolu olarak savaşı ve Amerikan gücünü saldırganca yaymayı tercih ediyor.
Pompeo ve Bolton gibi isimlerin Trump yönetiminde önemli mevkilere yükselmesiyle birlikte kabusvari bir Dr. Strangelove senaryosuyla karşılaşacağız. Hatırlayabileceğiniz üzere bu film, bir hava kuvvetleri subayının bir nükleer bombayı Rusya’daki hedefine neşe içinde atmasıyla bitiyordu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder