18 Mart 2018 Pazar

J.HEILBRUNN: TRUMP’IN ADIMLARI ACABA YENİ-MUHAFAZAKÂRLIĞIN BAHARI OLABİLİR Mİ?




TRUMP’IN ADIMLARI ACABA YENİ-MUHAFAZAKÂRLIĞIN BAHARI OLABİLİR Mİ?

Jacob Heilbrunn (National Interest editörü)
National Interest, 13.3.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.

Donald Trump, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ı görevinden alıp yerine şahin kanattan CIA Başkanı Mike Pompeo’yu getirerek kendisinden bekleneni yaptı. Seçim kampanyasındaki vaadi öngörülebilirlik değil kaostu ve şu an özellikle dış politikada yaptığı tam da bu. Brookings Enstitüsü, Trump yönetimi altında çalışanların genel değişim oranının %40’ın üzerinde olduğunu belirledi ki bu, modern dönemdeki başkanlar için bir rekor.
Trump’ın -sadece amirine “moron” demekle kalmayıp Amerikan tarihinin de en kötü dışişleri bakanı olan- Tillerson’ın işini bitirmesiyle birlikte, Milli Güvenlik Konseyinde de bir müsteşar değişikliği olacak gibi görünüyor. Nihayetinde McMaster da müsteşarlıkta bir fiyasko; ama halefi kendisinden daha iyi olabilir mi işte bu koskoca bir soru işareti. Onun yerine geçmesi beklenen birinci aday, İran’a karşı son derece sert bir çizgi izlenmesini tavsiye eden, eski Amerikan başkanı George W. Bush’un BM Büyükelçisi John Bolton’dan başkası değil.
ABD’nin Tahran’la savaşa girme ihtimali giderek artıyor. 2015’te imzalanan İran nükleer anlaşması esasında şu an geçersiz durumda. Bugünkü açıklamasında Trump, kendisi ile Tillerson’ın İran nükleer anlaşmasıyla ilgili çatıştığına vurgu yaptı: “Zannedersem (Tillerson) [nükleer anlaşmayı] idare eder buluyordu. Bense ya bozmayı veya bir şeyler yapmayı istedim, ama o biraz daha farklı düşündü. Yani aslında biz hemfikir değildik. Mike Pompeo’yla ise aynı düşünce biçimine sahibiz.”
Gerçekten de öyle. Pompeo her zaman İran’a ve İslam’a karşı sert bir çizgi izlemeyi tavsiye etti. 2014’te Kansas/Wichita’da bir kilise grubuna hitaben şöyle dedi: “ABD’ye yönelik bu tehdit” “İslam’ın doğru yol, ışık ve tek çözüm olduğuna derinden inanan” Müslümanlardan geliyor.
“Onlar Hristiyanlardan nefret ediyorlar” ve “onları ibadet/dua ettiğimize, dik durduğumuza ve savaştığımıza ve kurtarıcımız İsa Mesih’in dünyamız için hakikaten de tek çözüm olduğunu bildiğimize inandırana kadar bize yüklenmeye devam edecekler.” Pompeo aynı zamanda Güvenlik Politikaları Merkezi’nden Frank Gaffney’e yakın bir isim. Kongre üyesiyken onlarca defa onun radyo programına katıldı ve ondan ödül de aldı. [Z.T.K. Daha evvel tercüme ettiğim, Eli Lake’in Trump’ın Siyasal İslam’a Karşı Yaklaşan Cadı Avı” başlıklı yazısında Gaffney’den de bahsediliyordu. Tercümeyi okumak için TIKLAYINIZ.  Ayrıca Gaffney’in 15 Temmuz Kalkışması ertesinde Harold Rhode’la yaptığı röportajın tercümesini okumak için TIKLAYINIZ.]
Bu karışıma bir de Bolton eklendi mi alın size İran’a karşı bir savaş kabinesi… Savunma Bakanı James Mattis karşısında [bu ekip] sayıca baskın hale gelip onu alt edecekler. Mattis’in müttefiki Tillerson, İran’la müzakere etmek istiyordu ve anlaşmanın hızlı bir şekilde sonlandırılmasına karşıydı.
Eğer ki bu gerçekleşirse durum son derece ironik olacak. Trump, George W. Bush’u yeniden canlandırmayacak bir başkan adayı olarak seçim kampanyasını yürüttü. Güney Karolayna’daki tartışmasında Bush’u Irak Savaşı’na bahane üretmek için yalan söylemekle suçladı. Ama bu artık mazide kaldı.
Eğer ki [Trump] İran’la savaş güzergâhına girerse katmerli George W. Bush’a dönüşecektir. Bush, İran’a değil Irak’a karşı savaşa girdi; çünkü İran’ın çok daha çetin ceviz olduğunu biliyordu. Eğer ki Trump Ortadoğu’da yeni bir savaşa dalarsa başkanlığının tarihe feci bir başarısızlık dönemi olarak geçeceğine neredeyse hiç şüphe yok.
Maalesef ki bu senaryo son derece muhtemel görünüyor. 11 Eylül’den itibaren Amerikan dış politikası, gerçekliğin yerini korkunun ve aşırı kibrin/güç zehirlenmesinin almasıyla karanlık bir dönemece girdi. Cumhuriyetçi Parti’nin tek-tarafçılık geleneğinden istifade eden George W. Bush döneminde başlayan bu durum Trump yönetimi altında ivme kazanabilir. Trump’ın savunma harcamalarında muazzam bir artışa gitmesine bir de onun fıtri saldırganlığı eklendiğinde, tıpkı 1914 Ağustos’unda Alman Kayzeri Wilhelm gibi, hiç beklemediği ölçüde bir savaşa sürüklenebilir.
Dolayısıyla eğer ki Trump İran’la nükleer anlaşmayı yırtıp atma yolunda ilerlerse ve John Bolton’ı göreve getirirse savaş ihtimali ufukta ciddi ciddi belirecektir. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu bittabi mutluluktan coşmuş durumda. Acaba bu yeni-muhafazakârlığın baharı olabilir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder