9 Mart 2018 Cuma

E.LAKE: TÜRKİYE PAKİSTAN’A DÖNÜŞÜYOR




TÜRKİYE PAKİSTAN’A DÖNÜŞÜYOR

Eli Lake (Bloomberg View köşe yazarı; daha evvel the Daily Beast’in kıdemli milli güvenlik muhabiriydi ve the Washington Times, the New York Sun ve UPI için de milli güvenlik ve istihbarat haberleri yapıyordu)
Bloomberg, 2.3.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi itibarını Batı’da daha fazla bozmak için yapabileceği pek de bir şey kalmadı. İçeride ve dışarıda barışçıl gösterileri ezmekte, gazeteleri kapatmakta, Amerikan askerlerini tehdit etmekte ve Kürtleri toplu olarak günah keçisi yapmakta. Ama geçtiğimiz hafta daha da aşağı düşmeyi başardı.
Kahramanmaraş’taki bir mitingde Türk lider, askerî kıyafet giyinmiş 6 yaşındaki tir tir titreyen bir kız çocuğunu sahneye çıkartıp şehit olarak ölürse şerefleneceğini söyledi. Bir terörist gibi konuşuyordu. Bu türden çocuk istismarlarını Hamas’taki veya Hizbullah’taki fanatiklerden bekliyoruz. Ama Erdoğan önemli bir NATO müttefikinin lideri.
Türkiye, askerî liderliği Amerikan ve Batı menfaatlerine derinden düşman bir siyasal İslam vizyonunu hoş görüp geliştiren, sürekli çöküşteki bir devlet olan Pakistan’a benzemeye başladı.
Emin olun Türkiye henüz o noktaya ulaşmadı. Türklerin hala daha çoğunluğu AB’ye katılmak istiyor. Türk ekonomisi Pakistan’ınkinden daha güçlü ve bankaları daha güvenilir. Pakistan’ın aksine, toplumu daha da İslamlaştırmanın ardındaki itici güç, ordudan değil seçilmiş bir lider olan Erdoğan’dan gelmekte. Aslında tarihsel olarak Türk ordusu, (Erdoğan’ın son dönemdeki bazı reformlarına kadar) modern Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk’ün laik geleneğini korumak için seçilmiş liderliğin altını darbelerle oyan bir kuvvetti.
Pakistan’ın eski Washington Büyükelçisi Hüseyin Hakkani’ye göre, Erdoğan tedirgin edici bir şekilde Pakistan modelini takip ediyor. Eski bir gazeteci olan Hakkani, bu gidişatı değerlendirmek için ender bir konumda; zira Pakistan ordusunun İslami fundamentalizmi nasıl benimsediğinin tarihini en iyi yazmış kişi.
Verdiği bir mülakatta Hakkani, Erdoğan’ın yaklaşımının Pakistan’ın 1978-88 dönemindeki askerî diktatörü Ziya ül Hak’ı andırdığını söyledi. Tıpkı Ziya gibi, Erdoğan da toplumu daha da İslamileştirmek için hukuki ve toplumsal reformlar yaptı. Mesela ocak ayında, İslami içerikli okullara devletten para akıtmak üzere yeni bir planı devreye soktu.
Hakkani diyor ki “Erdoğan katı milliyetçilikle dindarlığı birleştiren Pakistan formülünü aldı. Ziya, İslam hukukunu kararnamelerle dayatmış, anayasayı değiştirmiş, laik okulları ve liderleri ötekileştirmiş ve kendisinden çok daha kalıcı olacak İslamileştirme için kurumlar ihdas etmişti. Erdoğan da Türkiye’de aynısını yapmaya çalışıyor.”
Pakistan’la en net paralellik, Türkiye’nin Suriye’deki savaşa mevcut yaklaşımında görülebilir. Ocak ayında Erdoğan, ABD’nin Afrin’deki Kürt müttefiklerine karşı yeni bir saldırı başlattı. Her ne kadar Türkler, Şam’daki rejimin aleyhine çalışsalar da, harekâtın ilk haftalarında Suriye’deki eski düşmanlarıyla fiilen bir işbirliğine gittiler.
Bu, Pakistan’ın ABD öncülüğündeki Afganistan Savaşı’na yaklaşımının daha az zehirli bir versiyonu. Orada Pakistan ordusu ve istihbarat servisleri, Hakkani Ağı olarak bilinen örgütü (büyükelçiyle isim benzerliği dışında hiçbir bağlantısı yoktur), Kabil’de Amerikan birliklerine ve seçilmiş hükümete saldıran Afgan Taliban’ına ve diğer teröristlere bir cankurtaran olması için hoş görmekte ve zaman zaman da teşvik etmekteydi. Aynı zamanda Pakistanlılar, hem geçmişte Afganistan’da Sovyetlere karşı İslami isyan sürecinde hem de 2001’den bu yana el-Kaide unsurlarına karşı ABD’nin önemli bir müttefiki oldular. Tabii ki ABD’liler Usame bin Ladin’in izini sürdüklerinde en sonunda onu Pakistan’ın saygın askerî akademisinin olduğu Abbottabad şehrinde buldular.
Türkiye bu seviyeye henüz batmadı. Ama bu yolda ilerliyor. 2011’den sonra Suriye İç Savaşı’nın ilk yıllarında Türkiye’nin bu ülkeyle sınırı, Rakka’daki kısa ömürlü hilafete katılan yeni İslam Devleti mensupları için bir kalbura dönüşmüştü. Keza bugüne kadar Türkiye, 2007’den bu yana Gazze’yi yöneten terör örgütü Hamas için dostane bir ileri karakol olarak kaldı.
ABD’nin eski Ankara büyükelçisi Eric Edelman bu hafta bana dedi ki “Türkiye henüz Pakistan değil, ama Erdoğan’ın çizdiği güzergâhta devam ederse Pakistan’a dönüşme ihtimali var.”
İşte bu, hâlihazırda Washington için derin bir meydan okuma. Ancak şimdiye kadar Amerikan yönetimi Türkiye’nin kayıp gitmesini durdurmak için gerekli hizaya getirici sevgiyi (tough love) Ankara’ya göstermedi. Mesela Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın geçen ay yaptığı ABD’den son üst düzey ziyaret, Türkiye’nin Afrin harekâtını ve Erdoğan’ın ABD’ye “Osmanlı tokadı” atma tehdidini örtbas etme arayışındaydı.
Bu türden kısa vadeli mülahazalar anlaşılabilir; ama şu an Türkiye’de yaşanan ağır çekim felakete çözüm üretmez. Bu noktada, hiç olmazsa, Erdoğan için bir sınır çekmek ve bu çizgiyi aştığı takdirde ABD’yle mevcut ilişkiyi sürdüremeyeceği mesajını iletmek önemli. Erdoğan’dan Amerikan askerlerini tehdit etmeyi durdurmasını istemek iyi bir başlangıç noktası olabilir.
Bu arada Türkiye ile Pakistan’ın yakınlaştığı da söyleniyor. Geçtiğimiz hafta, kara para aklamayla uluslararası mücadele organı niteliğindeki Mali Eylem Görev Gücü toplantısında, ABD’nin Pakistan bankalarını terörün finansmanıyla ilgili izleme listesine alma hamlesine karşı konmasına yardımcı olan Türkiye’ydi. Türkiye, ilerlediği istikamet ışığında, Pakistan’ın da bir gün bu iyiliğin karşılığını verebileceğini ummuşa benziyorlar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder