14 Ocak 2018 Pazar

C.PHILLIPS: SURİYE’DEKİ SAVAŞ HENÜZ BİTMEKTEN ÇOK UZAK




Christopher Phillips (Queen Mary Londra Üniversitesi Uluslararası İlişkiler okutmanı ve Chatham House Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı araştırmacısı; “The Battle for Syria: International Rivalry in the New Middle East” kitabının yazarı)
Middle East Eye, 10.1.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

2017 yılı Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed için iyi bir yıldı. İslam Devleti (İD) “Hilafet”i, bir yandan Suriye, Rusya ve İran birlikleri diğer yandan Amerikan destekli Kürtlerin hâkim olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından sıkıştırılarak büyük ölçüde bertaraf edildi.
Esed’in başlıca isyancı muhalifleri, dış destekçileri tarafından büyük ölçüde yalnız bırakıldılar ve bölünmüş ve siyaseten marjinalleşmiş halde birbirinden izole alanlara terk edilerek [dışarıdaki] müttefiklerinin yumruğunu yediler.
Ocak ayı sonunda Rusya öncülüğünde Soçi’de yapılacak “barış kongresi” ile Esed’in konumunun daha da güçlenmesi muhtemel. Moskova, nihai olarak Esed’i iktidarda bırakırken bazı Kürt ve muhalif unsurları yanına çekecek bir anlaşmaya arabuluculuk etme ümidinde.
Ancak Rusya yaşayabilir bir tür anlaşmaya varılmasını sağlasa dahi birçok muhalif grubun dışlanması muhtemel. Dahası Moskova, Tahran ve Şam son altı yılda uzlaşmacı olmaktan çok uzaktı; dolayısıyla varılacak herhangi bir anlaşmanın [Esed rejimi tarafından] altı oyulur veya göz ardı edilirse buna şaşıracak çok az kimse olur.

Savaş sona ermekten çok uzak
Aslına bakarsanız Soçi’de her ne olursa olsun Suriye savaşı sona ermekten çok uzak görünüyor. Esed koltuğunu sağlama alsa dahi yerel, bölgesel ve uluslararası dinamikler çatışmanın 2018 sonrasında da devam edecek izlenimi veriyor. [Z.T.K. Suriye’ye barışın, tıpkı Lübnan İç Savaşı’nda olduğu gibi, küresel ve bölgesel düzen netleşmeden gelemeyeceğini belirtmek isterim. Bunun için de ABD, Rusya, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan’dan birinin veya birkaçının tamamen geri adım atması veya tıpkı I. Dünya Savaşı’nda Rus Çarlığının Bolşevik Devrimi’yle yıkılması gibi kendi içinde ciddi sıkıntılara düşüp oyundan çıkmak zorunda kalması lazım… Bu öngörüde bulunurken Suriye içinde sahada yaşanan ve çözüm dendiğinde hiç gündeme dahi gelmeyen nice çözümsüz meseleyi hiç zikretmiyorum bile... IŞİD’le mücadele sona ererken 2018 itibarıyla Suriye iç savaşı sadece yeni bir evreye girecek ve bu yeni evrenin daha da tehlikeli olma ihtimali var.]
Birincisi, Esed ve müttefikleri isyancıların kalıntılarını askeri olarak yenilgiye uğratmaya kendini adamış görünüyor. Büyükçe bir orana sahip Heyet Tahrir eş-Şam (HTS)’ın da aralarında olduğu isyancılar hâlihazırda dört alanı kontrol ediyor: İdlib vilayeti, Humus yakınlarındaki Rastan, Şam kırsalında bazı bölgeler (özellikle Doğu Ğuta) ve güneyde Ürdün ile İsrail sınırı boyunca uzanan alan.
Geçen sene Moskova öncülüğündeki anlaşmalarda buralar “çatışmasızlık bölgeleri” olarak ilan edilirken aslında Esed, İran ve Rusya sık sık bu ateşkesleri ihlal edip bozdu. Ateşkesler, Esed’e sadık birliklerin bu cephelerde bir süre soluklanıp İD çökerken birliklerini doğuya kaydırmasına ve eski “hilafet” topraklarını ABD müttefiki SDG’ye kaptırmayıp geri almasına imkân verdi.
Şimdi ise İD büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda ve Esed ile müttefikleri elit birliklerini yeniden isyancılara karşı yönlendirmekte.
Ocak ayı Suriye yönetiminin İdlib’e saldırılarıyla başladı; görünür hedefleri, Ebu Zuhr çevresindeki daha az nüfuslu doğu kısmı isyancılardan koparmak. Bu, İdlib şehrine yönelik Esed yönetiminin hamlesinin bir başlangıcı olabilir; her ne kadar buradaki gidişat, Rusya’nın –hâlihazırda tahminen 2 milyonluk bir nüfusa ev sahipliği yapan ve İdlib’den birçok mülteciye kapılarını açmak zorunda kalabilecek– Türkiye’den zımni bir onay alıp alamamasına bağlı olsa da.
İdlib’deki hâkim kuvvetin Rusya, ABD ve Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü HTS olması ve diğer isyancı grupların ekseriyetinin de –gayet doğru bir şekilde Esed’e boyun eğmek olarak gördükleri– Soçi görüşmelerine dâhil olmaktaki isteksizliği nedeniyle bir noktadan sonra çatışmanın çıkması kaçınılmaz.

“Her santimetrekare”yi ele geçirmek 
Benzer bir akıbet muhtemelen isyancıların kontrolündeki diğer alanları bekliyor. Belki Rastan ve güneydeki alanlar gibi bazı bölgeler, –Soçi veyahut daha sonraki anlaşmalar üzerinden– Esed’le uzlaşmaya ikna edilebilir. Ancak konumunu sağlama alan Esed’in başkente roket saldırılarının son kaynağı olan Şam kırsalındaki Doğu Ğuta’yı askeri olarak hedef alması muhtemel.
BM İnsani İşler Eşgüdüm Ofisi (OCHA)’nin tahminlerine göre muhasara altındaki bölgelerde kalan Suriyelilerin sayısını 417 bin olarak tahmin ediyor ve bunların çoğu da Ğuta bölgesinde yaşıyor. Dolayısıyla İdlib ve Ğuta’ya yönelik herhangi bir askeri seferberliğin kanlı olması, çok can alması ve yeni yeni mülteciler yaratması muhtemel görünüyor.
İkincisi, isyancılarla devam eden çatışmanın ötesinde, Esed ile Kürtler arasındaki ilişkilerin geleceği belirsiz olup şiddete dönüşebilir. Hâlihazırda SDG ve Suriye rejim güçleri, Fırat Nehri’nin farklı yakalarındalar; ama nehrin karşı tarafında birbirlerinin alanlarında tecrit edilmiş halde kendi alanlarını da koruyorlar [Z.T.K. Daha anlaşılır olması için bir örnek verme gereği duyuyorum. Kürtler Fırat’ın doğusunu kontrolleri altında tutsalar da mesela batısındaki Menbic bölgesi de ellerinde].
ABD karadaki 3000 Amerikalı özel harekâtçı ve 10 askeri üssünün yanısıra Suriye semalarında uçaklarıyla devriye gezdiği sürece SDG kendisini –nihai olarak Suriye’nin “her santimetrekaresi”ni yeniden ele geçirme hedefini ilan etmiş– Esed’e karşı güvencede hissedecek.
Ancak [SDG] Pentagon’dan uzun süreli bir Amerikan mevcudiyetinin güvencesini alsa da Başkan Donald Trump’ın öngörülemezliği, Washington’ın daha kısa süre evvel Kerkük’ün düşmesini önlemekteki isteksizliği ve ABD’nin tarihsel Kürt çıkarlarına ihanet eğilimi birçok Suriye Kürt’ünü temkinli olmaya sevk ediyor.

Esed ve Kürtler
Netice itibarıyla bazıları, SDG’deki hâkim Kürt kuvvet olan ve Soçi’ye gayriresmi şekilde katılan PYD’nin Rusya aracılığıyla Esed’le bir anlaşmaya varmasını bekliyor. Türkiye-Suriye sınırı boyunca uzanan Kürt çoğunluklu bölgelere verilecek özerklik karşılığında Fırat boyunca uzanan Arap çoğunluklu toprakları [Kürtlerin Esed rejimine] teslim etmesi tartışılan bir seçenek.
Böyle bir senaryoda Amerikan kuvvetlerinin Suriye topraklarını tamamen terk edeceği varsayılıyor. Ancak Esed böyle bir anlaşmayı kabul etse dahi –geçmişte Rus taleplerine uymaktan çok uzak bir görüntü sergilemişken– uzun vadede buna bağlı kalır mı bu bir soru işareti.
Nitekim Kürt milliyetçisi PYD, Esed’in Suriye’nin kuzeyinde başarılı olmasına izin vermeyeceği ideolojik bir tehdit.
Suriye yönetimi, PYD’nin dış destekçilerinin tamamı ülkeden çekildiğinde çok büyük bir ihtimalle Kürt özerkliğinin altını oymaya çalışacak, ya siyasi entrikalarla ya da (muhtemelen Türkiye’nin de muvafakatiyle) şiddet yoluyla yeniden bölgeyi ele geçirerek.
Son olarak, Suriye içinden kaynaklanan şiddetin yanısıra bir de dışarıdan gelen var. İD’in hilafeti yenilgiye uğratılmış olabilir ama örgütün eski ve yeni bağlıları, Suriye ve Irak’ta kalmaya devam ediyorlar ve düşük yoğunluklu saldırıları sürdürmekte olup yeni bir savaş da başlatabilirler.
Türkiye, ayrılıkçı PKK’ya bağlı olan PYD’nin, sınırının karşı tarafındaki varlığına şüpheyle yaklaşıyor ve Suriye’nin kuzeyinde yer alan Afrin gibi kenardaki tahkimli mevzilere karşı harekete geçebilir.
Benzer şekilde İsrail de Suriye’de Lübnan Hizbullah’ının ve İranlıların varlığından korkuyor ve zaten 2017 yılında askeri konvoylara saldırılarını artırmış durumda. Uzunca bir süredir beklenen bir sonraki İsrail-Hizbullah çatışmasını bu defa Lübnan’ın yanısıra Suriye topraklarında verilebilir.
Dolayısıyla kendisini devirmek üzere başlatılan iç savaştan sağ salim kurtulan Esed’in mutlu olmak için nedenleri bulunabilir. Bu ay Soçi’de her ne olursa olsun Suriye diktatörünün cumhurbaşkanı olarak kalması muhtemel görünüyor. Ancak Suriyelilerin ızdırapları bitmiş değil; çatışma evrim geçirerek 2018 boyunca ve belki de sonrasında devam edip gidecek.

Esed kazanmış olabilir, ama barış hala ulaşılamaz görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder