“IŞİD DİNDEN
NEFRET ETTİRDİ, RAKKA MAHVOLDU”
Suriye, 24.2.2024
NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
IŞİD’in kontrolüne geçen Rakka’dan 2014’te ayrılmış, Suriye’nin kuzeyinde yaşayan 30’lu yaşlarında iki hanımla röportaj:
Kendinizi
tanıtır mısınız?
AA: Ben de,
eşim de savaştan evvel Suriye eğitim bakanlığına bağlı çalışan öğretmenlerdik.
Devrimi desteklediğimiz için rejim maaşlarımızı kesti. Savaş uçakları evlerimizi
bombalamaya başladı. En sonunda Rakka’da ne ev kaldı ne de iş. IŞİD geldikten
sonra 2014’te Rakka’dan mecburen ayrıldık. Bir müddet Türkiye’ye sığındık. Isparta’da
yaşadım ve sevdim. Hatta ders verdim, bu süreçte ülkenize entegre olmaya da
başladım. Ama eşim yüzünden Suriye’ye geri döndük. Türkiye tarafından
IŞİD’den temizlenen bu bölgeye yerleştik. Burada karı-koca
çalışıyoruz.
BB: İngiliz edebiyatı mezunuyum. Eşimin psikoloji yüksek lisansı vardı. Ben 1 Nisan 2014’te evlendim. Evliliğimin ertesi günü IŞİD Rakka şehrine girdi ve kocamı alıp gitti. Benim için bu evlilik bir Nekbe (Büyük Felaket) oldu diyebilirim. Evliliğimin ikinci gününden itibaren oradan oraya yer değiştirip durdum, eşim nedeniyle çekmediğim sıkıntı kalmadı. Çünkü eşimi sadece IŞİD değil, daha evvel rejim, daha sonra Amerikan müttefikleri de hapsetti. Yani Rakka'ya kim girdiyse eşimi tutukladı. Girmediği, görmediği hapishane kalmadı.
Eşiniz neden tutuklanıp durdu?
BB: 2012’de
olayların başında rejime karşı çıkıp devrime katılmış. Dolayısıyla tutuklanıp
bir müddet hapis yatmış. IŞİD geldiğinde hakiki devrimcileri düşman sayıp hapse
atmaya veya öldürmeye başladı. Çünkü IŞİD’e göre devrim için sokağa dökülenler
dinden çıkan mürtetti. Dini dar bir yoruma hapsederek insanlara şiddet uyguladı
ve hatta onları katletti. Eşim Allah’ın rahmeti sayesinde kurtuldu. Bir de bizim
IŞİD’e katılan akrabalarımız vardı, onlar eşimi saldı.
IŞİD’ci
akrabalarınıza ne oldu?
BB: Hepsi 2016’da
Rakka’da öldürüldü.
IŞİD
dönemi nasıldı, neler yaşadınız?
AA: IŞİD,
eşim devrimcilerden olduğundan ve fikirlerine karşı çıktığından bizi evimizden
zorla çıkardı ve yıktı. Ben ve eşim sürekli IŞİD’cilere yanlış yoldasınız,
İslam böyle bir din değil diyorduk. Bir gece yarısı Fırat Nehri yakınındaki
tarım arazimize kaçtık. Çadır kurup orada yaşamaya, ziraatla uğraşmaya
başladık. Günlerimizi tarım arazisinde geçirip bazı geceler eve gidebiliyorduk
ki gözden ırak olabilelim. Çarşı pazarda kadınları kocalarının gözü önünde
dövüyorlardı. Zulüm çoktu.
Yeğenimi,
Fırat Kalkanı harekâtı sırasında Türkiye ve ÖSO safında olduğu için el-Bab
alınırken keskin nişancı ateşiyle katlettiler.
IŞİD’cilerin
çoğu Suriye halkından mıydı, yoksa yabancılar mıydı?
AA: Her
ikisi de vardı. Hatta akrabalarımızdan bile IŞİD’e katılanlar oldu.
Onlar
savaştan evvel de benzer görüşte miydi, yoksa IŞİD’le birlikte fikirleri mi
değişti?
AA: Hayır,
hiç böyle görüşleri yoktu. Onların birçoğu psikolojik hastaydı aslında. IŞİD
gelince yetki ve söz onlara geçti. Onlara göre biz dinen yanlış yoldayız; çünkü
din kolaylık değil, zorluktur. Bu yaptıklarıyla insanları dinden nefret
ettirdiler. IŞİD’in başındaki ana liderlerin çoğu Suriyeli değil, yabancıydı. Tunuslu,
Faslı, Cezayirli, Mısırlı, Fransız, Alman vs. herkes buraya aktı. Komuta
yabancılardaydı; Suriyeliler daha ziyade sahada çarpışan askerî unsurlardan
ibaretti.
Yabancı
savaşçı akını toplumsal dokuya da çok zarar verdi, öyle değil mi?
BB: Evet, çok
zarar verdi. Bazı aşiret mensubu hanımlar, gerçek isminin ne olduğunu bilmediği
yabancılarla evlendi. Adam adına mesela Ebu Ahmed Kahtani diyor. Gerçekte kimdir,
necidir bilinmez. Evlendiler, çocukları oldu; sonra bu adamlar öldürüldü ve
kadınlar çocuklarla kalakaldı. Adamın ailesi ve akrabaları kim, gerçek
memleketi/ülkesi neresi hanımları bunu bile bilmiyor.
AA: Yani çocukların soyu sopu belli değil. Düşünsenize, bu çocuklar ileride amcaları, dayıları, halaları veya teyzeleriyle evlenebilirler ki böyle bir evlilik İslam’da haramdır. Kısaca insanları ve toplumu perişan ettiler. Bütün dünya Suriye'ye aktı ve Rakka vilayeti muhacirlerle dolup taşarak mahvoldu.
BB: 2011’den itibaren ta ki 2014’te IŞİD ortaya çıkana kadar Suriye’nin %75’i muhaliflerin eline geçmişti. IŞİD geldikten sonra muhalifler sıfıra döndü. En sonunda IŞİD de ABD ve müttefiklerinin bombardımanıyla temizlendi.
Savaş
nasıldı, neler yaşadınız?
BB: Savaş
başladığında üniversite öğrencisiydim. Fakülte kapısı önünde yakınıma varil
bombası düştü, paramparça can verenler oldu, kimlikleri bile tespit edilemedi.
Gazze’deki gibi gece uyurken bile bomba yağardı. Dayanamadık, 2015-2016’da
Denizli’ye gelip bir sene kaldık. Ama vatanımı çok sevdiğim ve özlediğim için
geri döndüm. Bu süreçte evimizden, ailemizden, her şeyimizden olduk. Annemi sekiz
yıldır göremiyorum. Yanımıza sadece diplomalarımızı alabildik,
nereye gidersek onunla iş bulup çalışıyoruz.
SDG
yönetimi altında hiç yaşadınız mı?
BB: Yedi ay
yaşadım. Daha evvel de söylediğim gibi, müttefik kuvvetler eşimi tutukladı.
IŞİD’li biriyle isim benzerliği yüzünden altı ay hapis yattı. Ben hapiste ölür artık
diye düşünüyordum. Allah’ın rahmeti ve mucizesiyle salındı. Tabii hakkında
hiçbir delil de bulunamadı.
Ama hapisten
çıktıktan sonra eşim anormalleşti, tabii psikolojisi bozulmuştu. Son dönemde burada çok
fazla dul ve yetim var demeye başladı; onlardan biriyle ikinci evliliğini yapmayı
düşünüyor, sanki yeni bir aileye bakacak parası varmış gibi. Öğretmen maaşıyla
ikinci bir eşe nasıl bakacak? Burada dullar evlenmeden evvel erkeklerden hiçbir
şey istemez; ama evlendikten sonra talepleri başlar, öyle ki ilk hanımı saf
dışı bıraktırır ve evini de elinden aldırır. (Gülerek) Eşim onca hapishaneden
sağ çıktı; ama gerçekten yeni bir hanım alırsa bu sefer onu ben kendi ellerimle
öldüreceğim!
Peki, SDG yönetimi nasıl?
BB:
IŞİD yönetiminin tam aksi. IŞİD kadınları nasıl kapatmaya çalıştıysa SDG de
tamamen açmaya çalışıyor. IŞİD sürekli şiddet uyguladı ve şiddetin ölçüsünü
giderek artırdı; SDG ise gelince insanları tamamen serbest bıraktı, öyle ki kaos
çıkacak kadar.
Kaosla
kastınız nedir?
BB: Emniyet
yok. Çocuklar kaçırılıyor. Uyuşturucu kullanımı da çok.
Rakka’da
yabancı STK’lar çok. Dünyanın bütün önemli STK’ları ve kuruluşları orada.
Amerikan, Fransız, hepsi. SDG bölgesini ayağa kaldırmaya çalışıyorlar.
Rakka’da
kalan akrabalarınız var mı?
BB: Bütün
ailem ve akrabalarım Rakka’da; aşiret halinde köylerde yaşıyorlar. Malları,
ekip diktikleri arazileri ve işleri var. Rakka’nın şehir merkezi mahvoldu,
köyler etkilenmedi.
İktisadi
durum nasıl?
BB: Arazisi olanlar ziraatla uğraşıyor. STK’larda çalışan çok ve maaşları 300 ila 1000 dolar arasında değişiyor. Bizim maaşlardan çok daha yüksek yani. Diploması olmayanlar da sahte diplomayla işe giriyor. Halbuki sahte belgeyle yapılan işten kazanılan para haramdır. Kısaca maaş bakımından orada hayat daha iyi. Ama mesela kızlar, hem de aşiret kızları, ailelerinden kaçıp dağa silahlı eğitim almaya gidiyorlar ve aileleri hiçbir şey yapamıyor.
Bu kızlar Kürt mü, Arap mı?
BB:
Sadece Kürtler değil, Araplar da var.
Peki Arap kızlar neden PYD’ye katılıyor?
BB:
Mesela ağabeyinden dayak yiyor, öfkeyle dağa çıkıyor. Kendisini aşiret ve aile
geleneklerinden koruyacak bir güç olarak dağı görüyor.
Hangi dağa çıkıyorlar? Burada dağ yok. Kuzey
Irak’ta mı?
BB:
Evet, Kandil’e gidiyorlar.
SDG bölgesinde şu an hayat nasıl?
BB:
İnsanların birçoğu için artık ilkeler ve ideoloji değil, maddi durum önemli.
İşi, maaşı, arabası varsa ve iyi-kötü bir yönetim yapısı mevcutsa başka bir şey
aramıyorlar. SDG’nin ideolojisi insanların umuru değil.
Türkiye'nin kontrolündeki bu bölgede maaşlar nasıl?
AA: Polis
maaşı daha yeni 2500 TL oldu; daha önce 1050 TL idi. Doktorların 5000 TL; ama
onların kendi özel muayenehaneleri de var. Benim maaşım 2000 TL. Dört çocuğum
var. Elde avuçta hiçbir şey kalmıyor. Zam istiyoruz. Buradaki mallar Türkiye’den
geliyor; sizde fiyatlar neyse burada da benzer. 2000-3000 TL maaşla bir ay
nasıl geçinilir? Memurların mesaisi 9.00-16.00 arası olduğundan sonrasında
ikinci bir iş yapma imkânı da yok. Zaten iş imkanı burada çok kısıtlı.
BB: Burada
dört yıldır gönüllü çalışan öğretmenler var; düşünebiliyor musunuz, ayda sadece
200 TL alıyorlar. Bunlardan biri dul olup beş çocuğu var. Maaşsız eğitim
veriyor bu insanlar.
Son
olarak, IŞİD ile SDG’nin hapishanelerini kıyaslar mısınız?
BB: Eşimin
tecrübesi üzerinden şunu söyleyebilirim: PYD hapishanesinde üç-dört ay hiç gün
ışığı görmedi, daracık bir hücrede kaldı. PYD, Türkiye’ye veya ÖSO’ya bağlı olanları
on-on beş sene hapse mahkûm ediyor. En az ceza on yıl. IŞİD’de ise hapse giren
bir daha geri dönemezdi, öldürürlerdi.
AA: IŞİD ya
kırbaçlar ya da öldürürdü. Sigara içmek, namaza geç gitmek gibi hafif suçların
cezası kırbaçtı. Bu yüzden bazı insanlar camiye abdestsiz gidip korkudan namaz
kılardı. İdam ise Türklerle ve ÖSO’yla işbirliği yapanlara verilen bir cezaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder