“ESED REJİMİ IŞİD’İN GELİŞİNİ KEYİFLE İZLEDİ;
ABD GELENE KADAR IŞİD’İ VURMADI”
Rakkalı bir aile
Şanlıurfa, 23.3.2024
NOT: Blogda yer alan 900 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
2014 sonunda Şanlıurfa’ya sığınan Rakkalı bir aileyle 23 Şubat’ta röportaj yaptım. Aşağıdaki ilk röportaj hanımla, ikincisi 2013 başında ordudan firar eden ailenin reisiyle…
Devrimle birlikte Rakka’da neler yaşandı?
Bildiğiniz gibi devrim Deraa’da başladı, sonra
Suriye’nin birçok şehrine yayıldı. Rakka uzakta kaldığından yaşananları sadece
duyuyorduk. Diğer şehirlerdeki aile fertlerimiz, kardeşlerimiz ve ordudaki
gençler için korkuyorduk. Bu gençlerden biri de Deraa’da askerlik yapan eşimdi.
Çatışmalarda birçok genç ölüyordu. 2013’te bir fecir vakti bomba ve kurşun
sesleriyle uyandık. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Rakka şehir merkezinde rejimin
ordusuyla çatışmaya başladı.
Bu, 2012’de değil miydi?
Kırsalda 2012’deydi; ama benim yaşadığım Rakka
şehir merkezinde çatışmalar 2013 Mart’ında başladı. Ben o sırada kızıma
hamileydim. Çatışmaların üçüncü günü uçaklar bombardımana başladı. Hava bombardımanı
sesini ilk defa duyuyor, korkuyorduk. Binaların bodrum katlarına sığındık. O
gün hiçbir şey yiyip içemediğimi hatırlıyorum. Her uçak sesi duyduğumuzda üzerimize
iniyor sanıyorduk. Ertesi gün Rakka’dan ayrılıp ata toprağımız olan Halep’in
bir köyüne gittik ve yirmi gün kaldık. Bu süreçte Rakka’da bombardıman devam
etti ve birçok insan öldü. Ama sonra yersiz yurtsuz yaşamaktan yorulup evimize
dönmeye karar verdik, insanların ekseriyeti gibi. Ve kaderlerimize boyun eğdik,
savaşla birlikte yaşamaya başladık. Ama her uçak gelişinde istisnasız herkes
öleceğini hissediyordu. Her seferinde Allah’ın seçtiği bir aileye isabet
ediyordu. Sonra okullar da dahil her yer kapandı, sadece serbest işler devam
etti. Bu süreçte eşim ordudan firar edip Rakka’ya gelmişti. Firari asker olarak
aranıyordu. 2013 yılı sonuna kadar böyle geçti. 2014 başında IŞİD Rakka’ya
girdi.
IŞİD Rakka’ya nasıl girdi, neler yaşandı? IŞİD’li
günler nasıldı, anlatır mısınız?
ÖSO ile IŞİD arasındaki çatışmalar sonucunda ÖSO
geri çekilirken IŞİD şehri ele geçirdi. Şehre artık “İslam Devleti”nin
hükmettiği ilan edildi. Durum başta normaldi, sükûnet geldi; ama bir süre sonra
işler kötüleşmeye başladı. Şöyle ki IŞİD peçeyi zorunlu tuttu, kadınlar sokağa
çıkmaktan korktu. Büyük sıkıntılar yaşandı. İnsanların kafasını kesmeye başladıklarında
korku katlandı. Bu, tepemizden ölüm yağdıran savaş uçaklarından farklıydı.
Uçaklar üstte, IŞİD ise yerdeydi. Yer de, gök de birer korku kaynağıydı.
Eşim öğretmendi. İş olmadığından sadece evlerde
özel ders veriyordu. Ama IŞİD evde ders verirken gördüğü kişiye kısas cezası
uygulayacağını duyurdu. Dolayısıyla eşim ekmek parası için mesela
liseli bir kız öğrencinin evine ders vermeye korku içinde gidiyordu. Her şey
ama her şey çok korkunçtu. Elhamdülillah bize bir şey olmadı; ama başkalarının
başına gelenleri duyuyor, görüyorduk.
Bu arada rejim IŞİD’e
karşı Rakka’yı bombalıyoruz diyordu ama sadece sivilleri bombalayıp öldürüyordu.
Ölenler IŞİD’li değildi.
Peki, IŞİD’liler
kimlerdi? Yabancılar mı, şehir halkı mı?
Önce yabancılar geldi,
sonra özellikle Rakkalı gençlerin beynini yıkamaya başladılar. Bazı gençler
onlara katıldı. Yani IŞİD’lilerin arasında hem dünyanın her yerinden göçenler
hem de şehir halkından kimseler vardı.
IŞİD nasıl beyin
yıkıyordu? Bu kadar basit mi beyin yıkamak?
Örgüte katılanların ekseriyeti
zaten cahil cühela kimselerdi.
Fakirlik de bir diğer
katılma sebebi değil miydi? 2014 Haziran’ında Irak’ın ikinci büyük şehri Musul’u
ele geçirdikten sonra çok büyük paralara kavuştular ve bir ara Suriye’de
savaşçılarına en fazla maaş veren örgüt IŞİD haline geldi.
Doğru, fakirlik
yüzünden onlara katılan birçok genç oldu. İş gücün olmadığı bir ortamda başka ne
yapabilirlerde ki. IŞİD iyi maaş veriyordu. Örgüt mensupları çok iyi yaşıyordu.
Lokantalar, kıyafet mağazaları hep IŞİD’lilerindi. Sıradan insanlar bunlardan
mahrumdu. Tanıdığım insanların çoğu örgüte ya para için katıldı ya da din için.
Sahih din bu diyorlardı.
Türkiye’ye gelmeye ne zaman ve nasıl karar
verdiniz?
Biz aslında Suriye’den çıkmak istemedik. Ama yaşadığımız
evin yanında IŞİD mensuplarının sıkça gelip gittiği bir cami vardı. Herkes bu
caminin bombalanacağını söylüyor, ben de korkuyordum. Eşime bu evden çıkalım dedim.
Ev zaten kiralıktı. Eşim önce karşı çıkıp uçakların ne zaman ve nereden
geleceğini bilmiyoruz ki dedi. Sonra razı geldi. O evden taşındıktan iki hafta
sonra bina bombalandı. Güya camiyi hedef almışlardı! Komşularımız öldü. Bizim
daha alacak nefesimiz varmış. İşte o gün eşim Türkiye’ye gelmeye karar verdi,
2014 sonuydu. Önce o Türkiye’ye geldi, kırk gün sonra da ben iki çocuğumla
geldim.
Akrabalarınızdan Rakka’da
yaşayanlar var mı?
Kendi anne-babam
Lazkiye’deler; ama eşimin ailesi, kız kardeşim, amcalarım ve dayılarım Rakka’dalar.
Ben de yakın zamanda gidip yirmi gün kaldım.
Rakka’ya nasıl
gidebildiniz?
Türk vatandaşlığım var.
Irak üzerinden gittim. Önce Habur Sınır Kapısı’ndan Kuzey Irak’a, oradan da Semelka
Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye geçtim.
Rakka’da hayat nasıldı,
neler gördünüz?
Maddi bakımdan
akrabalarımızın hayatı iyi, paraları var. Ama şehrin %70-80’i yıkıldı. Altyapı
çok kötü. Elektrik çok az, geceleri hiç yok. Mahallelerde kurulu büyük
jeneratörlerden elektrik alıyorlar. Çamaşır makineleri elektrik azlığı yüzünden
sadece soğuk suyla çalışıyor. Sular temiz değil. Doğru düzgün park bahçe yok.
Yani insanlarda para olsa bile temel ihtiyaçları karşılanmıyor. Savaştan muzdarip
bir şehir ne durumda olabilir ki?
Yeniden inşa başlamadı
mı?
Yeniden imar ve inşa şahsi
olarak yapılıyor. SDG yönetiminin yaptığı bir imar faaliyeti yok. Yabancı bir
kuruluşun bu alana odaklandığını duydum ama çok yetersiz. Ailemin evinin de tamir
edilmesi gerekiyor.
Yıkılan evinin enkazında
yaşayan aileler var mı?
Var. Çünkü bazı
ailelerde hiç erkek yok; sadece kadın ve çocuklar olduğundan ev kiralayacak
durumda değiller. Mecburen enkazda yaşıyorlar.
Rakka’nın fotoğrafını
çektiniz mi? Son durumu görmek isterim.
Hiç fotoğraf çekmedim.
Güzel hiçbir şey yok ki neden çekeyim?
Lazkiye’deki ebeveyniniz
ile Rakka’daki akrabalarınızın durumunu kıyaslar mısınız?
Lazkiye’de de elektrik
çok az ama en azından devlet var. Mesela pasaporta ihtiyaç duyan Lazkiye’de alabiliyor;
Rakka’daki alamaz, çünkü orada devlet yok. Lazkiye’de üniversite var, Rakka’da
yok. Ama Lazkiye’de para yok. Rejim çok düşük maaş veriyor. Memur maaşı
takriben 20 dolar. İnsanların bir kısmı yurtdışından gelen paralarla ayakta.
Mesela Lazkiye’deki ailem, Dubai’deki kardeşlerimin gönderdiği parayla yaşıyor.
Rakka’da maaşlar nasıl?
Maaşlar geçinebilecek
kadar iyi. İnsanların birçoğu STK’larda çalışıyor ve dolar bazında maaş alıyor.
Bazılarının maaşı 500 dolar, bazılarının daha az. Bazıları Kürtlerle çalışıyor,
bazılarıysa serbest iş yapıyor. Kimisi iyi kazanıyor, kimisi kazanmıyor.
Devlet yapısı hiç mi yok?
SDG’nin Fırat’ın doğusunda bir yönetim kurmaya çalıştığını duyuyoruz.
Evet var, ama zayıf bir
yapı. Dışarından destek geliyor; ama bu desteği alanlar Kürtler, halk değil. Sadece
SDG ile birlikte çalışanlar yönetimin nimetlerinden faydalanabiliyor. En azından ben böyle duydum.
Rakka’nın eski
sakinlerinin birçoğu ya diğer bölgelere ya da yurtdışına gitti herhalde, öyle
değil mi?
Evet. Halihazırda bütün
fertleri Suriye’de yaşayan herhangi bir aile kalmadı. Anne-baba kalsa bile çocukları
gitti. Mesela eşimin ailesinden üç erkek Türkiye’de, geri kalanları Rakka’da.
Kendi ailem beş ülkeye dağılmış halde. Ailemin bazısı Suriye’de kaldı, bir kız
kardeşim Rakka’da, diğer kız kardeşim Umman’da, ben ve öbür kız kardeşim
Türkiye’de, erkek kardeşlerim BAE’de yaşıyor.
Rejim bölgesinde kadın,
çocuk ve yaşlıların yaşadığı, erkeklerin çok az olduğu söyleniyor. SDG
bölgesinde durum nasıl?
Evet, rejim bölgesine
genç erkek hakikaten çok az. SDG’nin hakimiyetinde olan bölgede rejim
tarafındakine kıyasla daha çok genç erkek var.
Ama oradan da dışarıya büyük bir göç yaşanıyor.
SDG bölgesindeki gençler
zorunlu askerlik yüzünden göçüyor herhalde.
Zorunlu askerlik var, duyduğuma
göre bir sene. Ama bazı insanlar rüşvet vererek askerlik görevinden kaçıyor,
hepsi yurtdışına gitmiyor.
Biz aslında Suriye’den
çıkmak istemedik demiştin. Türkiye’ye geldiğin için pişmanlık hissettin mi?
Hayır, hiç pişman değilim. Çünkü biz ölümden kaçıp Türkiye’ye sığındık. Ama bazen, özellikle bazı Türklerin Suriyelilerin varlığından rahatsızlıklarını duyduğumda, kendimi gurbette ve vatansız hissediyorum; burası benim vatanım değil diye düşünüyorum. Vatansız kalan insan kimliksiz ve kıymetsiz demekti. Beni en çok üzen şey işte bu oluyor.
***
Hanımınızla röportaj
yaptım, şimdi sizi dinlemek isterim. Devrim ve savaş sırasında neler yaşadınız?
Ben askere gittiğimde devrim
de, savaş da yoktu. Her şey askerdeyken başladı. Savaş bir dış düşmana karşı
değildi. Halk zalim yönetici yüzünden birbiriyle savaştırıldı. Ben bu süreçten
en az hasarla çıkmaya çalıştım.
Askerde göreviniz
neydi?
Masa başında bilgisayar
işiydi, idari işlerle meşguldüm. Suriye ordusunda rüşvet gayet normal bir şeydir.
Ben de aktif savaşa katılıp masum insanları öldürmek zorunda kalmamak için aylık
maaşımın tamamını amirime rüşvet olarak veriyordum. Askere gitmeden evvel devlette
kadrolu öğretmendim ve maaşım devam ediyordu. Derken durumumuz çok kötü bir hal
aldı. Allah bana bir yol açana kadar askerden kaçamadım; ama fırsatını bulduğum
anda da firar ettim.
Askerde neler yaşadınız,
nelere şahit oldunuz?
Elhamdülillah savaşa
hiç katılmadım ama halka karşı kullanılan top ve silah seslerini hep duyuyordum
ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ordudan firar ettikten sonra memleketim
Rakka’da rejim uçaklarının sivilleri vurup öldürdüğüne bizzat şahit oldum.
Askerdeyken psikolojiniz
nasıldı?
Çok kötüydü. Ordunun
halkı öldürdüğünü biliyordum ve bundan çok rahatsızdım; ama kaçana kadar da bir
şey yapamadım.
Nasıl firar ettiniz?
1,5 yıllık zorunlu askerlik
görevimi tamamlasam da tezkeremi alamadım. Çünkü askerlik süresi dolsa bile kimse
terhis edilmiyordu; bazıları 6-7 sene, bazıları daha fazla orduda kaldı. Görev
süremi tamamladıktan sonra ordunun Rakka’dan çekilişini bekledim; ardından benden
sorumlu olan subaydan ailemi görmek için izin almaya çalıştım. Evliydim ve 1,5
yaşında bir oğlum vardı. Subayı izin konusunda ikna ettim; 2013’te Rakka’ya
gittim ve bir daha geri dönmedim.
Askerlik
arkadaşlarınıza ne oldu?
Hiçbiriyle iletişimim
yok. Kim öldü, kim firar etti bilmiyorum.
Firar eden bazı
askerlerin aile bireylerinin tutuklandığını öğrendim.
Ben de işte bu yüzden
ailemin başına bir şey gelmesin diye rejimin askerlerinin memleketimden
ayrıldığından emin olana kadar kaçamadım. Eğer firar ettiğimde ordu şehrimde
olsaydı ben de, ailem de öldürülürdük ya da en iyi ihtimalle hapsedilirdik. Başımız
çok ağrırdı.
IŞİD Rakka’yı ele
geçirince neler yaşandı?
IŞİD geldikten kısa
süre sonra Rakka’dan ayrıldım. Ama başta çok garip bir şey oldu ve insanların
çoğu bunu anlatmıyor. Rakka, ÖSO’nun kontrolü altındayken rejime ait uçaklar halkı
sürekli bombalıyordu. Ama IŞİD geldiğinde sanki hiçbir şey olmamış, sanki savaş
yokmuş gibiydi. Artık o korkutucu uçakları görmez olmuştuk ve psikolojik olarak
rahatlamıştık. Esed rejimi IŞİD’in gelişini oturup keyifle izledi; ABD ve müttefikleri
gelene kadar IŞİD’i vurmadı. Arka planda neler döndü bilmiyorum.
Aynı tespiti 2013-2014’te
başkalarından da duymuştum…
Bu çok barizdi. Sanki üzerimizde
bir kara bulut vardı ve IŞİD gelince o bulut kaybolmuş, psikolojik olarak çok
rahatlamıştık. Çünkü daha evvel sürekli uçaklar gelip havadan gelişigüzel bombalıyor
ve pek çok insanı öldürüyordu. Tanıdığımız birçok insan öldü; hepsi de hiçbir
şeyle alakası olmayan sivillerdi. Ama IŞİD geldiğinde Beşşar Esed öylece kenarda
bekledi.
Geçmişte görüştüğüm IŞİD
dönemini yaşamış kişiler şunu söylemişti: ÖSO’nun ele geçirdiği yerleri rejim
bombardımanla yıktı. IŞİD gelince yıkılan yerleri imar etmeye ve ekonomiyi
canlandırıcı yatırımlar yapmaya başlayınca halk teveccüh gösterdi. Ne dersiniz,
doğru mu?
Evet, bazı insanlar IŞİD’den
çok umutlandı. Dediğim gibi ben IŞİD dönemini fazla yaşamadım, 2014 sonunda Türkiye’ye
sığındım. Ama insanlar maddi olarak umutluydu; ticari hareketlilik yaşanmış,
piyasada para artmaya başlamıştı. Ben de bu şekilde duydum.
Rakka’daki ailenizin
durumu şu an nasıl?
Oradaki durum hala çok
kötü. Hizmet yok, doğru düzgün su ve elektrik yok.
ABD’nin açtığı IŞİD’e
karşı savaş nasıldı? Aileniz nasıl hayatta kaldı?
Savaş sırasında 2017’de
Rakka’dan çıkıp başka yere sığındılar. ABD ve müttefiklerinin bombardımanı
büyük bir felaketti. Ama şunu da belirtmem gerekir: Rusya ve Esed rejiminin
silahları güdümlü değildi, gelişigüzeldi; bu yüzden istedikleri hedefi vurmada
başarılı değillerdi. Fakat büyük bombalar kullanıp bütün bir bölgeyi
mahvediyorlardı. ABD ve müttefiklerinin bombardımanı ise böyle değildi. Tam
isabet alan füzeler kullanıyorlar; bu sayede kimi isterlerse sadece onu öldürüyorlardı.
Bir binayı vurmak istediklerinde sadece o binayı vuruyorlardı ya da bazen sadece
belli bir katı vuruyorlar, bina ayakta kalıyordu. Bu sayede biz biraz
rahatladık. Akrabalarımdan 13 yaşındaki Muhammed Hammud isimli çocuk Amerikan
müttefiklerinin füze saldırısında öldü. Babası kasaptı ve çocuk, bisikletiyle evlere
siparişleri götürüyordu. Füze sokaktaki bir arabayı hedef almış; çocuk da
oradan geçtiği için canından oldu. Böyle vakalar da vardı.
Bu durumda Amerikan yıkımı
Rus yıkımından daha azdı diyebiliriz… Rus uçakları tam isabetle bombalayamıyor
muydu?
Evet, Amerikan
bombardımanı daha az yıkıma yol açıyordu. Rus bombardımanı çok daha fenaydı. Ama
daha sonra Rusya modern Suhoy uçakları
kullanmaya başlayınca füzeler daha fazla hedeflenen yere düşer oldu. Ama
Esed’in silahları çok eskiydi, işe yaramıyordu. Varil bombaları kullanmaya ve meşhur
Scud füzeleriyle vurmaya başladı. Bu füzenin yıkıcı etkisi çok büyüktü. Scudlar
sadece bir-iki binayı yıkmıyor, tüm sokağı yerle bir ediyordu. Rakka şehrinde
bu füzeyi defalarca kullandı. Bir keresinde “23 Şubat” isimli bir fırını vurdu.
[23 Şubat 1966’da Baas içi kanlı bir darbeyle Hafız Esed ve Alevi subay
arkadaşları yönetimi ele geçirmiştir.]
Rakka’yı hangi askerî
güç en fazla yıktı? Savaşta neler yaşandı?
IŞİD’den temizlendikten
sonra görmedim. Tam olarak hangi bölgelerde ne olduğunu bilmesem de çok büyük
bir yıkım yaşandığı kesin. İnsanlar çok ketumlar, konuşmuyorlar. Uzaktan
duyduklarımı size anlatayım; tabii işin aslını bilmiyorum. Müttefikler Rakka’da
IŞİD’i vurmaya başladığında bütün yolları tutup sivillerin çıkmasına izin
vermeyip canlı kalkan olarak kullandıklarını duyduk. İnsanlar Rakka’dan çıkıp canlarını
kurtarabilmek için paralarını ve altınlarını vermeye zorlanmış. Bunu kabul etmeyen
bazıları indirilip arabaları yakılmış ve hadi bakalım yola yaya devam edin denmiş.
Bombalama çok şiddetli olmasına rağmen üstelik. Bazı ailelerin de bombardıman altında
tamamen öldüğünü, hiçbir ferdinin hayatta kalmadığını duyduk.
Savaşa dair
unutamadığınız şeyler neler?
Bombardımanlar ve savaş
uçakları. Onlara yerden öylece bakıp hiçbir şey yapamıyorduk. Eğer biri
karşımıza silahıyla çıksaydı elimizden geldiğince savaşırdık; ama havadaki uçağa
karşı hiçbir gücümüz yoktu. Bundan daha iğrenci Beşşar Esed’in uçaklarıydı. Bu
uçaklar çok eskiydi, yüksekten füze atamıyordu; 1. Dünya Savaşı’nda kullanılanlar
gibi, hedeflediği yeri vurmak için önce aşağıya bize doğru yaklaşıyordu. Alçaktan
uçtukları için uçakların sesi aşırı yüksekti. Bu sırada hepimiz şehadet
getiriyorduk; çünkü neresi ve kim vurulacak bilmiyorduk. Uçak sesi geldikten
kısa bir süre sonra patlama oluyordu. O zaman ölüm sırasının henüz bize
gelmediğini anlıyorduk. Küçücük yaştaki oğlum bile çok korkuyor, rengi sapsarı
oluyordu. Dayımın oğlu artık büyüdüğü halde hala uçakların sesinden korkuyor.
Neden Türkiye’ye
geldiniz?
Rakka’da kiralık bir
evde yaşıyorduk. IŞİD’liler boş bir ev bulduğunda onu hemen sahiplendiğinden
boş evi olanlar korkup kiracı aramaya başladılar, hatta gelin bedava oturun
diyorlardı. Ben o günlerde kira ödüyordum ama çalışmıyordum. Ordudan firar
ettikten sonra maaşım da kesilmişti. Maddi durumum çok kötüydü, gelirim yoktu.
Ne iş bulsam yaparak hayatta kalmaya çalışıyordum. Yine de Türkiye’ye gelmek
istemiyorduk; bilmediğimiz bir ülkede ne yapacağız diye korkuyorduk. Savaşa
rağmen burada kalacağız diyorduk. Sonra başka bir eve taşındık. Ama eski ev
sahibine şimdilik bu evi kimseye kiraya verme, belki biz yeni evde rahat edemeyip
geri döneriz dedim ve kirasını ödemeye de devam ettim. İki hafta sonra Esed’in
uçakları eski evimizin hemen yanındaki camiyi vurmaya geldi. Camiye dört füze attılar
ve bunlardan biri bizim binanın girişine isabet etti. Biz de tam birinci katta
otuyorduk. Sokaktaki oynayan birkaç çocuğu da öldürdüler. Bunu görünce ağladım,
dayanamadım ve Türkiye’ye gelmeye karar verdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder