10 Nisan 2018 Salı

G.FRIEDMAN: GAZZE’DEKİ ÖLÜMLER VE STRATEJİK İHTİMALLER




George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical Futures, 2.4.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
Blogda yer alan 750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.

İsrail askerî birlikleri 30 Mart’ta Gazze’de 17 Filistinliyi öldürdü. (…) Hangi tarafın iddialarında haklı olduğu akademik bir konu. İnkâr edilemez gerçek ise şu: İsrail-Gazze sınırı, nispeten sakinlikle geçen uzunca bir sürenin ardından son aylarda çok daha aktif bir hale geldi ve İsrailliler sınırı kontrol etmek için askerî varlığını ciddi bir şekilde artırdı.
Gazze’deki olaylara daha geniş stratejik bağlamda bakılmalı. Geçen hafta İsrail hava kuvvetlerinin Lübnan-Suriye sınırında faaliyet gösteren Hizbullah birliklerini bombaladığına dair teyit edilmemiş haberler var. Lübnan’ın gözetlenmesi ve Suriye içinde veya yakınlarında Hizbullah birliklerine yönelik saldırılar yeni değil, ama belli bir örüntü ortaya çıkıyor. İsrail’in tüm sınırları hareketlendi veya hareketlenme tehdidiyle karşı karşıya. İran’ın Suriye’de ciddi bir gücü ve Esed rejimi ile attığı adımları üzerinde derin bir nüfuzu var. İran’ın boyunduruğu altındaki Hizbullah Lübnan’da ciddi bir kuvvet olup örgütün Suriye İç Savaşı’nda da büyük bir rolü var. (…) İsrail’e roket ve füze atma kabiliyetini halen koruyor ve 2006’da[ki savaşta] İsrail’i durduran kara kuvvetlerini daha da iyileştiriyor.
İsrail’in kuruluşundan beri Araplar ve İsrailliler temel stratejik problemlerle yüzleştiler. Araplar hiçbir zaman kendi sayı üstünlüklerinden istifade ederek İsrail’in çevresinde uzun süre koordineli bir savaş verecek müşterek bir komutanlık oluşturamadılar. İsrailliler de -nüfuslarının azlığı ve nispeten küçük ama etkili askerî gücü dikkate alındığında- (on binlerle ifade edilen) büyük can kayıplarını sindirebilecek durumda değildi. Dolayısıyla İsrail’in stratejisi, hep ya Arap dünyası içindeki bölünmüşlüklerden istifade etmek ya da bunları körüklemek oldu. Ayrıca İsrail’in savaş stratejisi, sonuçlanmamış bir savaş anlamına gelse dahi can kayıplarını asgaride tutmak için çatışmaları hızlıca sona erdirmek olageldi.
Araplar için ideal strateji, İsrail’i kuzeyde Lübnan ve Suriye’den başlayıp doğuda Ürdün Nehri boyunca ilerleyip güneyde Eliat’a kadar ve güneybatıda Mısır’dan Sina-Necef bölgesi boyunca tüm çevresinde bir savaşa zorlamak olageldi. Araplar, İsrail’in teknolojisinin ve çok daha üstün olan askerî birliklerinin etkisini kırmak için daha fazla can kaybını kabullenerek çok daha fazla sayıda asker kullanacak ve zaman içinde İsrail askerî gücünü kırmak için bir yıpratma savaşı verecekti.
Bu türden bir girişime 1948’de kalkışıldı ama başarılı olmak için gerekli koordinasyon yetersizdi. [1969-]1970’te Mısırlılar ve İsrailliler bir yıpratma savaşı verdiler; ama bu sadece İsrail’in tek bir sınırı boyuncaydı. 1973’te Suriyeliler ve Mısırlılar başlangıçta başarı kazandıkları iki cepheli bir savaş açtılar; ama sonunda İsrailliler tarafından önleri kesildi. Araplar, bu savaşların hiçbirinde İsrail’e -uzun Ürdün Nehri hattını savunmak ve süresi belirsiz şekilde askerî birliklerini savunma pozisyonunda [farklı cephelere] yaymak zorunda bırakarak- tam bir çevre savaşı verdiremedi. İsrail’in siyasi stratejisi [yani Arap dünyasındaki bölünmüşlüklerden istifade etme ya da körükleme stratejisi], askerî birliklerinin tek bir noktada toplanıp düşmanı yenmelerine imkân verdi.

Gazze’nin rolü
Dolayısıyla Gazze olayları önemli. Tahran’ın Hamas’a uzaktan malzeme desteği verdiği önceki dönemlerin aksine, İranlılar şu an doğrudan Suriye ve Lübnan’dalar. Sina-Necef hattı cihatçılara karşı eşgüdüm içindeki İsrail ve Mısır birlikleriyle takviye edildiğinden ve Ürdün Nehri hattı da İsrail’den çok daha büyük endişelere sahip Ürdünlüler tarafından sıkı tutulduğundan tam bir çevre savaşı yine imkânsız. Bununla birlikte Lübnan ve Suriye’de cephelerin aktifleşme ve -İsrail’in hızla bertaraf edemeyeceği roketler de dâhil- Gazze’den yükselen başka bir tehdidin de buna eşlik etme ihtimali İsrail için bir risk. Arap (ve şu anda İran) bakış açısından hedef, hızlı bir zafer değil, İsrail’in savaşma kabiliyetini ve istekliliğini baltalayacak şekilde uzunca bir süre askerî ve sivil nüfusa can kayıpları verdirtmek. İran varlığından evvel bunu başarmak zordu; şu an hala zor, ama imkânsız değil.
İşte tam da bu yüzden İsrailliler Gazze’de meydana gelen herhangi bir gelişmeye karşı son derece hassaslar ve Gazze’deki Filistinliler de İsraillileri dikkatlice test ediyorlar. Hamas kısa bir süre evveline kadar köşeye sıkışmıştı; ama şimdi İran’la (Sünni ve Şii işbirliğiyle) birlikte fırsatlar doğdu. İsrail için şu an kilit çözüm siyasi. Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin Mısır’ın, Haşimilerin de Ürdün’ün başında kalmasını teminat altına almak için elinden gelen her şeyi yapması lazım. İran’ın stratejisi, başta Ürdün olmak üzere her ikisini de istikrarsızlaştırmak olmalı. Tahran’ın Irak’taki gücünü ve İran lojistiğinin yayılmasını dikkate alarak İsrail, [mevcut konuşlu] birliklerini [kaydırıp] seyrelterek ve kuvvet yığınağı stratejisini baltalayarak Ürdün Nehri hattına ciddi bir kuvvet yerleştirebilir.
İran nükleer silahlarına ilişkin tüm söylenenler bir yana, asıl İran tehdidinin, yani İsrail’e karşı yıpratma savaşının ilk aşaması bu. Tabii ki bölgedeki büyük güç ve İran’ın komşusu olan Türkiye de diğer Arap ülkeleri de Tahran’ın Arap dünyasını kontrol ettiğini görmeye meraklı değil. Arap dünyasındaki bölünmüşlükler sonunda aşılıp İsrail’e değil ama İran’a karşı bir birleşmeye yol açabilir.

Tabii ki bütün bunlar için henüz daha oldukça erken. Ancak Gazze’de son yaşananlar ve İran’ın Suriye ile Lübnan’daki gücü dikkate alındığında çatışmanın muhtemel şeklini düşünmek için erken sayılmaz. Hizbullah kuzeyden ve Hamas da güneyden roket fırlatırken İsrail askerî birliklerinin kara operasyonu için birkaç cepheye dağılması, İsrail’i batırmayacaktır ama fazlaca zorlayacak ve -İran’ın hedefi olduğu üzere- bölgede güçler dengesini yeniden şekillendirme yolunda bir adım olacaktır. Bu da İsrail’i yok etmekten ziyade Arap dünyasına hâkim olmak demektir ve İran için en ilginç sonuç olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder