DIŞ POLİTİKADA AHLAK NİÇİN ÖNEMLİDİR?
Joseph S. Nye (Harvard Üniversitesi profesörü; Amerikan Savunma
Bakanlığı eski müsteşarı ve ABD Milli İstihbarat Konseyi eski başkanı)
Project Syndicate, 8 Ocak 2020
Tercüme ve editoryal katkı: Zahide Tuba Kor
NOT: Bu
özet tercüme Fikir Turu web sitesinde 16.1.2020 tarihinde
yayınlanmıştır.
İngilizcesi “Why Morals Matter in Foreign Policy”
başlığıyla yayınlanan yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ.
NOT: Blogda yer alan 800 içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Kaynak göstermeden blogdaki yazı, tercüme ve
infografikleri kullanmamanız önemle rica olunur.
Özet:
Dış politika ve ahlak ilişkisi neden önemlidir? Amaçlar araçları meşrulaştırır
mı? Dış politikada ahlaki muhakeme nasıl yapılır? Joseph Nye tartışıyor.
Siyaset
ve ahlak tartışmalarının kökü çok eskilere gider. Ancak büyük ölçüde milli
menfaatler üzerine kurulu dış politika söz konusu olduğunda, ahlakla ilişki ya
nadiren gündeme gelir ya da milli menfaatler ahlak kılıfı altında sunularak dış
politika meşrulaştırılmaya çalışılır.
Siyaset
bilimi ve uluslararası ilişkiler dendiğinde dünyada ilk akla gelen akademisyenlerden
biri olan -ve Bill Clinton’ın başkanlığı döneminde Ulusal İstihbarat Konseyi
Başkanlığı ve Savunma Bakanlığında Uluslararası Güvenlik İşlerinden sorumlu
müsteşarlık gibi kritik görevler yapan- Harvard Üniversitesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Joseph S. Nye bu netameli konuya el atıyor. 1970’lerde “asimetrik ve
karmaşık karşılıklı bağımlılık” kavramını ortaya atarak Robert Keohane ile
birlikte uluslararası ilişkilerde neoliberalizm kuramının kurucusu olan Nye,
1980’lerin sonunda “yumuşak güç” ve 2000’lerde “akıllı güç” kavramlarıyla
literatüre damgasını vurmuştu.
Önümüzdeki
aylarda piyasaya çıkacak “Ahlak Önemli Midir?
F.D.Roosevelt’ten Trump’a Başkanlar ve Dış Politika” başlıklı
kitabında, 1945’ten bugüne Amerikan başkanlarının ahlaki görüşlerinin dış
politikalarını nasıl etkilediğini, yani Amerikan dış politikasında ahlakın
rolünü ele alıyor. Yazarın 8 Ocak’ta Project Syndicate web
sitesi için kaleme aldığı “Dış Politikada Ahlak Niçin Önemlidir?” başlıklı
yazısı da bu yeni kitabının bir özeti niteliğinde.
Nye,
dış politika-ahlak ilişkisi üzerine yazılmış kitap sayısının çok az olduğunu
belirttikten sonra, siyaset biliminin saygın kuramcılarından Michael Walzer’in,
1945 sonrası Amerikan uluslararası ilişkiler eğitiminde ahlaki argümanların
disiplinin kurallarına aykırı görüldüğü tespitini paylaşıyor.
Bu
kuşkucu yaklaşımın nedenleri Nye’a göre gayet açık: “Tarihçiler Amerikan
istisnacılığı ve ahlakçılığı konusunda yazarken, Soğuk Savaş yıllarında
Amerikan ‘çevreleme’ doktrininin babası sayılan George F. Kennan gibi realist
diplomatlar, Amerikan ahlakçı-kuralcı geleneğinin dezavantajları konusunda hep
uyarılarda bulundu.”
Amaçlar
araçları meşrulaştırır mı?
Nye
bu realistlerin argümanlarını şöyle özetliyor: “Uluslararası ilişkiler anarşik
bir alan olup düzen sağlayacak hiçbir dünya hükümeti yoktur. Devletler kendi
kendilerini savunmalıdır ve beka tehlikeye girdiğinde amaçlar araçları meşrulaştırır.
Anlamlı bir seçeneğin kalmadığı yerde ahlak da olamaz.”
Nye,
bu realist mantığın ahlak konusunda ulaştığı sonucu şöyle açıklıyor: “Ahlak ile
dış politikayı birleştirmek bir kategori hatasıdır. Bir başkanın dış
politikasını değerlendirirken ‘Ahlaki mi değil mi?’ yerine ‘İşe yaradı mı
yaramadı mı?’ sorusu sorulmalı.”
Nye’a
göre, bu görüşün bir kıymeti olmakla birlikte, meseleyi aşırı basitleştirerek
zor soruları savuşturuyor. “Nitekim bir dünya hükümetinin olmaması, hiçbir
uluslararası düzenin olmadığı anlamına gelmez. Bazı dış politika meseleleri
ulus-devletin bekasıyla ilgili olmakla birlikte çoğu değildir. Mesela ABD,
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana birçok savaşa girse de bunların hiçbiri ülke
bekası için elzem değildi. Yine insan hakları, iklim değişikliği veya internet
özgürlüğü ile alakalı birçok önemli dış politika tercihi de hiçbir şekilde
savaş içermez.”
Yazara
göre, çoğu dış politika konusu, katı bir hikmet-i hükümet (raison d’état) formülünün uygulanmasını değil,
tercih gerektiren değerler arasında kâr-zarar dengesi içinde seçim yapmayı
içerir.
Bir
Fransız yetkili Nye’a demiş ki “Ben iyiyi Fransa’nın menfaatleri için iyi olan
şeklinde tanımlıyorum. Ahlak alakasızdır.” Yazar, bizzat bu sözün kendisinin
ahlaki bir yargı içerdiğini savunuyor. Zira ona göre, bütün devletlerin milli
menfaatleri doğrultusunda hareket etmeye çalıştığını söylemek bir totoloji veya
en iyi ifadeyle abestir. Önemli olan soru, liderlerin farklı şartlar altında
milli menfaati nasıl tanımlamayı ve gözetmeyi tercih ettikleridir.
Dış
politika hakkında ahlaki yargılarda bulunmak
Nye
konunun -bizim pek de dikkatimizi çekmeyen- bir başka boyutuna daha girerek
“Beğenelim beğenmeyelim Amerikan halkı, başkanlar ve dış politika hakkında
mütemadiyen ahlaki yargılarda bulunuyor” diyor. Buna örnek olarak, Suudi gazeteci Cemal
Kaşıkçı’nın 2018’de İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinden sonra -liberalinden muhafazakârına
Amerikan basınında- Trump’ın Suudi Veliaht Prens’le iyi ilişkilerini sürdürmek
uğruna vahşi bir suçun apaçık kanıtlarını görmezden gelmekle eleştirilmesini
veriyor.
Suudi
örneğinden hareketle diyor ki “Petrol, silah satışı ve bölgesel istikrar milli
menfaatlerdir; ama aynı zamanda başkalarını cezbeden değerler ve ilkeler de.
Bunlar birbiriyle nasıl bağdaştırılabilir?”
Amerikalılar
sürekli başkanlar ve dış politika hakkında ahlaki yargılarda bulunsalar da Nye
bunu oldukça sığ buluyor:
“Maalesef
ki ahlak ve günümüz Amerikan dış politikası hakkındaki birçok değerlendirme
gelişigüzel veya üzerinde doğru düzgün düşünülmemiş; mevcut tartışmaların çoğu
Trump’ın kişiliğine odaklanıyor” diyor.
Yazar,
yeni kitabında Trump’ın bazı eylemlerinin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana
Amerikan başkanları için eşi benzeri görülmemiş şeyler olmadığını göstererek bu
algıyı düzeltmeye çalışmış. Bu bağlamda sezgileri kuvvetli bir gazetecinin
kendisine söylediği şu söze de yer veriyor: “Trump nev-i şahsına münhasır (bir
başkan) değil; (sadece) uç biri.”
“Daha
da önemlisi, Amerikalılar dış politikayı yargıladığımız kriterler konusunda
nadiren nettir” diyor. Başkanların ya ifadelerinin ahlaki netliği için övgü
aldığına ya da sadece eylemlerinin sonuçları üzerinden değerlendirildiğine
dikkat çekiyor. Ve bu konuda örnekler veriyor:
“Biz
Ronald Reagan gibi bir başkanı açıklamalarındaki ahlaki netliği için övüyoruz,
sanki hoş şekilde ifade edilmiş iyi niyetler ahlaki yargılarda bulunmak için
yeterliymiş gibi… Hâlbuki Woodrow Wilson ve George W. Bush, -imza attıkları
Birinci Dünya Savaşı sonrası Versay Antlaşması ve Irak işgali örneklerinde
olduğu gibi- yeterli araçlar olmadan iyi niyetleri başarmanın ahlaken kötü
sonuçlara yol açabileceğini göstermişti.”
“Veya
biz bir başkanı sadece sonuçlara bakarak değerlendiriyoruz. Kimi gözlemciler
Richard Nixon’a Vietnam Savaşı’nı sonlandırdığı için itibar gösteriyor; ancak
o, mağlubiyet yolunda geçici bir mola olduğu sonradan ortaya çıkan, zevahiri
kurtarıcı bir ‘kabul edilebilir aralık’ yaratmak için 21 bin Amerikalıyı kurban
etmişti.”
Dış
politikada ahlaki muhakeme nasıl yapılır?
Nye
dış politikada iyi bir ahlaki muhakemenin nasıl yapılabileceğini de anlatıyor.
Buna göre “Ahlaki bir muhakeme üç boyutlu olmalı: Niyetler, alınan kararların
sonuçları ve kullanılan araçlar tartılıp dengelenmeli ve bir dış politika buna
göre değerlendirilmelidir.”
“Ayrıca
ahlaki bir dış politika, başka bir ülkede bir muhalife veya zulüm gören bir
gruba yardım etme gibi haber değeri taşıyan belirli eylemlerin yanı sıra,
ahlaki menfaatleri teşvik eden kurumsal bir düzeni sürdürme gibi sonuçları da
nazarı dikkate almalıdır.”
“Keza
-tıpkı Kore Savaşı’nda General Douglas MacArthur’un nükleer silah kullanma
önerisine uymak yerine, Başkan Harry S. Truman’ın çıkmaza girmeye ve iç siyasi
cezalandırmaya razı olması gibi- ‘eylemsizliğin’ ahlaki sonuçlarını da hesaba
katmak önemlidir. Sherlock Holmes’un meşhur sözü gibi, havlamayan köpekten çok
şey öğrenilebilir.”
Sonuç
olarak Nye diyor ki, “Dış politikayı değerlendirirken her zaman ahlaki muhakeme
yoluna gittiğimizi kabul etmeliyiz ve bunu daha iyi yapmayı öğrenmeliyiz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder