David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı,
ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk
romanı yazarı)
Washington Post, 15.2.2018
Tercüme: Zahide Tuba Kor
NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin
bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
İslam Devleti (İD)’ne karşı savaşı bitirmenin ve Suriye’yi
istikrara kavuşturmaya başlamanın önündeki en büyük engelin ABD’nin dostu
varsayılan NATO müttefiki Türkiye olması ne kadar da garip.
Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, perşembe günü
Ankara’daki üç saatlik buluşmada öfkeli Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ı yatıştırmak için son girişimi yaptı. Ancak bu imkânsız bir görev
olabilir. Zira Türkiye’ye taleplerini bahşetmek, Suriye’yi çok daha istikrarsız
bir hale getirecek ve radikal İslamcı terörizm tehdidini daha da uzatacaktır.
Amerikalı üst düzey bir yetkili, ABD’nin hedefinin Erdoğan’la
“boyun eğmeden [problemleri bir kenara
bırakıp ortak çıkarlara odaklanarak ve yeni seçenekler yaratarak] bir
anlaşamaya varmaya çalışmak” olduğunu söyledi. Bu amaçla ABD, Türkleri
yatıştırmak için deneme niteliğinde bir paketi ince ince işleyerek şunları
önerdi: (i) Afrin’deki Kürt cebinde bir tampon bölge kurulması, (ii)
–Erdoğan’ın eğer Amerikan birlikleri terk etmezse “Osmanlı tokadı” atmakla
tehdit ettiği– Menbic bölgesinde ortak Türk-Amerikan devriyelerinin gezmesi,
(iii) Erdoğan’ın nefret ettiği Kürtlerin önderliğindeki bir milis gücüyle [SDG’yi kastediyor] ABD’nin ilişkilerini
yavaş yavaş zayıflatma.
Amerikalı özel temsilciler, [muhataplarını] tatlı sözlerle [kandırarak]
anlaşmaya ikna etmek için bölgede Amerikan-Türk ilişkilerinin –Kürt
meselesi dışında– ne denli örtüştüğünü gösteren Venn şemasının bir benzerini
hazırlamışlar. Bu, evli bir çifte –birinin diğerini başkasıyla aşk ilişkisi
yaşamakla suçlamasına rağmen– evliliklerini sürdürmenin her iki tarafın da
hayrına olduğunu söylemeye benziyor. Tabii ki Amerikan-Türk çıkarlarının
birbirine yaklaşması gerekir; ama
durum eğer [gerçekten] öyle olsaydı,
Türkiye niçin Amerikan vatandaşlarını hapsetsin, Washington’ı bir darbeyi
kışkırtmakla suçlasın ve İran’a karşı Amerikan yaptırımlarını ihlal etsin ki?
Kimse Türkiye’yle şiddetli bir kopuş istemez. Ancak o feci
Suriye savaşında yedinci yıla girerken gözlemcilerin bazı arazi gerçeklerini
kabul etmesi lazım: Türkler, binlerce yabancı radikal İslamcının Suriye’ye
akışına ve burada Avrupa ile ABD’yi tehdit edecekleri üsler kurmalarına izin
verdi. Eğer ki ABD Türklerin aşırı derecede nefret ettiği Kürtlerin
öncülüğündeki SDG milisleriyle ortaklık kurmasaydı bu teröristler hala daha
başkentleri Rakka’da olacaklar ve saldırılar planlamaya devam edeceklerdi.
Türk taleplerini karşılamak, İD’e karşı savaşıp canlarını
vermiş SDG’yi bir başına bırakmak demektir. ABD bu gayriahlâkî adımı
realpolitik adına atmaya hazır olsaydı bile sonuç, Suriye’de kaosun azalması
değil, artması olurdu. Türkler hâlihazırda SDG’nin kontrol ettiği alanları
istikrara kavuşturacak yeterince disiplinli ve güvenilir bir askeri güce sahip
değiller. ABD[nin Türk taleplerini
karşılayıp SDG’den desteğini çekmesi] herkesin müdahil olduğu [yeni] bir sorun/kavga yaratacak ve bu
durumda [geçmişte 15 yıl sürmüş]
Lübnan [iç savaşı dahi bugün
Suriye’dekine] kıyasla daha basit kaçacaktır.
Alın size Suriye savaş alanında geçtiğimiz ayda yaşanan
çılgınlıkların bir listesi: (i) Eski bir el-Kaide iltisaklısı, Çin yapımı bir
roketle bir Rus savaş uçağını düşürdü; (ii) Kürt kuvvetleri, İran yapımı bir
roketle bir Türk helikopterini düşürdü; (iii) İran, Rusların gözetimindeki
Suriye hava sahasından geçerek İsrail semalarında insansız bir hava aracı
uçurdu; (iv) İsrail, buna bir misilleme olarak Suriye’de 12 yeri bombaladı; (v)
Deyrezzor yakınlarındaki petrol ve doğalgaz sahalarına yönelik Rus destekli
sinsi bir taarruza karşı Amerikan mukabelesinde, yerel morg dolup taşarken
belki de onlarca Rus paralı askeri hayatını kaybetti.
Üst düzey bir Pentagon yetkilisi, Suriye’nin şu an “farklılaşan
çıkarlarıyla [mesafe olarak] giderek
birbirine yaklaşan kuvvetler” ile paramparça olduğu uyarısında bulundu. BM
Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura çarşamba günü [14 Şubat] dedi ki, dört yıl evvel göreve geldiğimden bu yana
Suriye’de “en şiddetli, en endişe verici ve en tehlikeli” ana girildi.
Peki, bu zehirli karışımın çözümü nedir? Tabii ki Türkiye’nin
daha derinden müdahalesine izin vermemek. Çıkış yolu, reformdan geçecek Suriye
devletinin ve ordusunun gücünü ve yetkisini artırıp yaymak amacıyla tökezleyen
Cenevre Müzakerelerinin muntazam ve sabırlı bir şekilde ilerlemesi. ABD için
bunun anlamı, çok zor bir karar alıp her ikisi de güvenilmez ama hayati
ortaklar olan Rusya ve Suriye rejimiyle birlikte çalışmak.
Rusya, yeni bir Suriye anayasa taslağı hazırlayarak aslında
bu ay ileri bir adım attı. Buna göre adem-i merkeziyetçi yeni Suriye devletinde
Kürt bölgelerine sınırlı bir özerklik verilecek. Rus taslağı Kürt ve Arap
taleplerini uzlaştıracak nitelikte olup bazı Amerikalı yetkililer bunu ciddi
müzakerelerin bir temeli olarak görüyor. Ancak diğer bazı Amerikalı yetkililer,
Rusya’yı, ABD ve müttefikleri pahasına hem kendi çıkarlarına erişmek hem de
İran’ınkilerin önünü açmak için “sağ gösterip sol vuran” taktikler kullanan bir
yıkıcı olarak görüyor. Başkan Trump’ın hangi görüşten yana olduğu ise
belirsiz.
Suriye karmaşasının bu son aşamasında temel problem, bizi bu
noktalara getiren şeyin aslında bir benzeri: ABD en güçlü orduya sahip, ama
siyaseten ne istediğini bilmiyor. Türkiye patlamış durumda/ateş püskürtmekte ve
Amerikan desteğini istiyor, ama kontrol etmeye çalıştığı alanları istikrara
kavuşturma gücüne sahip değil. Rusya diplomatik olarak direksiyonu elinde
tutuyor, ama yolcularına hiç güvenmediği gibi yakıt deposunda da hiç benzini
yok.
İşte size bir fikir jimnastiği: Kürtlerin öncülüğündeki SDG,
Türkiye’nin istediği gibi lağvedilmeli mi? Hayır! Bu, güç boşluğuna ve daha
fazla istikrarsızlığa yol açacaktır. Bunun yerine SDG –Şam, Washington, Moskova
ve evet, hatta Türkiye’yle birlikte çalışarak– yeni Suriye milli ordusunun bir
parçası olmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder