Jonathan Marcus (BBC diplomasi muhabiri)
BBC, 2.2.2018
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
İslam
Devleti (İD)’ni yenilgiye uğratmanın Suriye’de çatışmaların sonunu getireceğini
veya bunu kolaylaştıracağını zanneden herkes yanıldı. Türkiye’nin mevcut tampon
bölgeyi genişletmeyi ve Kürt savaşçıları genişçe bir kuşaktan çıkarmayı
amaçlayan Suriye’nin kuzeyindeki Afrin’e yönelik tartışmalı saldırısına bakmak
yeterli.
Ankara
yönetimi Kürt savaşçıları Türkiye içindeki Kürt ayrılıkçıların müttefiki olarak
görüyor. Gerçekten de Suriye çatışmasına yönelik Türk dış politikasında çeşitli
değişimler yaşansa da Kürt özerkliğine muhalefet daimi ve mutlaktı.
Türkiye,
bir tehdit addettiği güney sınırında bir özerk Kürt bölgesini hoş görmeyecek. Bunu
ortadan kaldırmak için ciddi bir kuvvet kullanmaya da açıkça istekli. Ama ne ölçüde
kuvvet kullanabilir ve Suriye’nin kuzeyinde bu çatışma ne kadar ileri
gidebilir?
Kürt
savaşçılar uzunca bir süredir Amerikalılarca eğitilmekte ve desteklenmekte olup
İD’e karşı mücadelede Washington’ın en kabiliyetli müttefikleri olduklarını gerçekten
de ispatladılar.
(...) Washington
için Türk saldırganlığı zorlu problemler yaratıyor.
ABD
ordusundan bir sözcünün kuzey Suriye’de güvenliği sağlamak için bir sınır
kuvveti kurulacağını açıklamak suretiyle verdiği “kötü mesaj”, saldırıyı
başlatmak için Ankara’nın eline en büyük kozu verdi.
Rahatsız edici durum
Amerikalıların
daha sonra -mevcut düzenlemelerin sadece bir devamı olarak niteleyerek- bu
sınır güvenlik kuvveti fikrinin hiç de yeni olmadığını tekrarlamalarına karşın,
Trump yönetiminin Washington’daki sözcüleri ile bölgedeki ABD komutanları
farklı tellerden çalıyor. Askerler Kürt müttefiklerine desteğin süreceğini
vurgularken, Washington’daki yetkililer oldukça endişeli bir şekilde hem
Kürtlerle aralarına mesafe koymaya hem de Türkiye hükümetini dizginlemeye
çalışıyorlar.
Bu,
Washington açısından rahatsız edici bir durum. Zira NATO müttefiki Türkiye, [ABD’nin] Suriye’deki en önemli
müttefiki Kürtlerle şiddetli bir çatışmaya girişti ve işler daha da sarpa sarabilir.
Eğer ki Türk saldırıları doğuya, Menbic’e doğru genişlerse çatışmanın Amerikalı
eğitmenlerin ve özel harekât birliklerinin konuşlandığı alanlara uzanması gibi
son derece ciddi bir risk var ortada.
Amerikalılar
için Kürt savaşçılar Suriye’de gelişen stratejilerinin hala daha önemli bir
unsuru. İD salt askerî bakımdan çok büyük ölçüde yenilgiye uğratılmış olabilir,
ancak Washington’ın dikkati şimdilerde başka bir yöne kayıyor. Bölgedeki yeni düzenleyici
ilkesi, Esed rejimine verdiği destek sayesinde Suriye’deki mücadeleden istifade
eden birkaç aktörden biri olarak çıkan İran’ın çevrelenmesi.
ABD, hem
Suriye’nin kilit noktalarında Esed yönetiminin kontrolü sağlama kabiliyetine
ket vurmak hem de Rusya’nın diplomatik kozları elinde toplamasını
sınırlandırmak istiyor. Bütün bunları yapabilmek için de sahada Kürtler gibi
güvenilir müttefiklere muhtaç.
Suriye’nin
kuzeyindeki kriz, Amerikan politikasının öyle salt İD’i yenilgiye uğratmaya
odaklanarak bu ülkeye istikrar getiremeyeceğini gözler önüne serdi.
Gerçekten
de Suriye’nin birçok yeri, tıpkı daha önceki gibi, çok tehlikeli birer savaş
alanı olmayı sürdürüyor. Büyük toprak parçaları görünürde Esed yönetiminin
kontrolü altında olmakla birlikte fiiliyata bunların bazıları yarı özerk milis
kuvvetlerin elinde.
Kürt direnişi
İran da
sahada ciddi sayıda vekil güce sahip. Öyle veya böyle bir şekilde el-Kaide’yle
bağlantılı muhalif gruplar azımsanmayacak miktarda toprağı ellerinde tutuyor.
Hal böyleyken burası, istikrarın bir temeli olmaktan uzak olup İslami
radikalliğin bir sonraki isyanı için bir üreme alanına dönüşebilir.
Washington’ın
Suriye’de İran’ı çevrelemeye dönük yeni odak noktasının gerginlikleri
azaltacağını öngörmek zor.
Ancak
Türk askeri operasyonu da Ankara yönetimi için muazzam riskleri barındırıyor.
Sahada Türk ilerleyişi devam etse de durum karışık; zira şiddetli Kürt direnişi
ve kötü hava koşulları operasyonlara köstek oluyor.
Bu arada
çatışma bir dizi paradoks da üretiyor.
(i) Bundan
sadece iki yıl evvel sınırını ihlal ettiği gerekçesiyle bir Rus savaş uçağını
düşüren Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde hava gücünü kullanabilmek için
Moskova’yla bir anlaşma yaptığı haberleri var. (Suriye hava sahasını büyük
ölçüde kontrol eden Rusya [Türk
uçaklarına] müdahale etmedi.)
(ii) Amerikan
merkezli bir düşünce kuruluşu olan Savaş Araştırmaları Enstitüsü (ISW)’nün
belirttiğine göre, Suriye rejim kuvvetlerinin, Afrin cebindeki savaşçılara
yardım etmek üzere gelen Kürt takviye güçlerin kendi kontrolündeki topraklardan
geçişine izin verdiğine dair kanıtlar var.
(iii) Son
ISW çalışmasına göre, bu hafta başında rejim yanlısı kuvvetler, muhaliflerin
kontrolündeki topraklar üzerinden güneye, Halep’in güneydoğusundaki topraklara
doğru ilerleyen büyük bir Türk zırhlı birliğini ateş ederek durdurdu.
Niyet,
bölgede Suriye hükümet kuvvetlerinin gelecekteki operasyonlarını engelleyici
bir blokaj kurmak olabilir.
Yeni savaşlar
Şam
yönetimi Türkiye’nin operasyonunu bir bütün olarak egemenliğini ihlal olarak
görüyor. Ankara, Esed rejiminin Kürt savaşçılara hiçbir destek vermemesini
sağlamaya istekli.
Dış
güçlerin çıkarlarının baskın faktör haline geldiği yerlerde yeni yeni savaşlar
verilmekte. Ankara, ABD’nin de bir ölçüde teslim etmeye çalıştığı şekilde,
Suriye’nin kuzeyinde olan bitene dair gerçek güvenlik endişelerine sahip ve Türkiye’nin
karşı karşıya kaldığı riskler askerî olduğu kadar aynı zamanda siyasî.
Türkiye’nin
Suriye krizine yönelik politikası tereddüt içinde bir ileri bir geri salınıyor.
Esed rejimine yönelik uzun süredir var olan husumeti, Suriye’nin veya en
azından kendi sınırına en yakın toprakların geleceğini şekillendirmek üzere
diplomatik bir yol üretmek için hem Moskova’nın hem de Tahran’ın yardımını
ararken biraz yumuşadı.
Rusya’nın
Soçi’deki son barış konferansının, daha geniş bir desteğe sahip Cenevre süreci
toplantıları kadar az iş başarmasıyla diplomatik çabalar da büyük ölçüde
başarısızlığa uğradı.
Türkiye’nin
askerî operasyonlarının boyutu ve ölçeği Rusya, Suriye ve İran’la ilişkilerini
etkileyecek. Bu da Washington’la
bağlarını ve NATO’yla daha geniş çaplı ilişkileri üzerinde bir etki bırakacak.
Türk bağımsızlığı[nın tehlike altında
olduğu] hissiyatını besleyerek -NATO ittifakına mensup birçok başkentte
giderek artan bir endişe konusu olan- Türkiye’nin Batı’dan kopuşuna yol açma
riski var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder