David D. Kirkpatrick (The New York Times’ın Londra bürosu muhabiri;
2011-2015 döneminde gazetenin Kahire büro şefiydi. Mısır’da Arap Baharı
sürecini anlattığı kitabı önümüzdeki aylarda “Into the Hands of the Soldiers”
adıyla Viking yayınevinden çıkacak)
The New York Times, 3.2.2018
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
Mısır’ın
Kuzey Sina bölgesindeki cihatçılar, İslam Devleri (İD)’ne biat ederek ve önemli
bir şehri ele geçirip burada askerî kontrol noktaları kurarak yüzlerce askeri
ve polisi öldürdü. 2015 yılı sonunda bir Rus yolcu uçağını da düşürdüler.
Mısır
bunları durduramıyor görüntüsü verince sınırının hemen öte tarafındaki tehlike
karşısında teyakkuza geçen İsrail devreye giriverdi.
Menşeini
gizleyen İsrail insansız hava araçları (İHA’lar), helikopterleri ve savaş
uçakları, tamamı Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’nin onayıyla, iki yılı aşkın
bir süredir her hafta örtülü hava operasyonları gerçekleştirmekte olup şimdiye
kadar Mısır topraklarına yönelik bu saldırıların sayısı 100’ü aştı.
Dikkat
çekici bu işbirliği, Mısır-İsrail ilişkilerinin gelişiminde yeni bir aşamaya
tekabül ediyor. Vakti zamanında birbiriyle üç [Z.T.K. doğrusu dört] defa savaşmış düşmanlar iken, daha
sonra [Z.T.K. 1979’dan itibaren] sıkıntılı
bir barış altında rakibe dönüşen Mısır ile İsrail’in ilişkileri, şimdilerde
ortak bir düşmana karşı yürütülen örtülü bir savaşta gizli bir müttefikliğe evirilmiş
durumda.
Kahire
için İsrail’in bu müdahalesi, Mısır ordusunun militanlara karşı yaklaşık beş
yıldır yürüttüğü savaşta bölgede yeniden zemin kazanmasına yardımcı bir faktör
oldu. İsrail içinse bu saldırılar, hem kendi sınırlarını güvence altına
almasını hem de komşusunun istikrara kavuşmasını sağladı.
Kuzey
Sina’daki bu işbirliği, bölge siyasetinin kapalı kapılar ardında yeniden
yapılandığının şimdiye kadarki en dramatik kanıtı. IŞİD, İran ve siyasal İslam
gibi ortak düşmanlar, birçok Arap devletinin liderini İsrail’le sessiz sedasız
gelişen bir işbirliğine/uyuma soktu; her ne kadar sözkonusu ülkelerin yetkilileri
ve basın-yayın kuruluşları kamuoyu önünde Yahudi devletine sayıp sövmeye devam
etseler de.
Amerikalı
yetkililer, İsrail’in hava operasyonlarının Mısır silahlı kuvvetlerinin
militanlara karşı üstünlük sağlayabilmesinde kesin bir rol oynadığını
söylüyorlar. Ancak İsrail’in bu rolü, Ortadoğu barış müzakereleri de dâhil
bölge için bazı beklenmedik sonuçlar doğuruyor. Nitekim bu durum, İsrailli
yetkililerde Mısır’ın hâlihazırda topraklarını kontrol etmek için dahi
kendisine bağımlı olduğu kanaatini kısmen de olsa uyandırıyor.
Hâlihazırda
veya geçmişte Ortadoğu politikasıyla görevli yedi İngiliz ve Amerikalı yetkili,
Mısır topraklarına yönelik İsrail saldırılarını -isimlerinin gizli kalması
şartıyla- anlattı. İsrail ve Mısır ordularının sözcüleri ile Mısır dışişleri
bakanlığı sözcüsü ise yorum yapmaktan kaçındı.
Her iki
komşu da Mısır içinde tepkilere ve beklenmedik kötü sonuçlara yol açabileceği
korkusuyla hava saldırılarında İsrail’in rolünü gizlemeye çalışıyor; Mısır
hükümet yetkilileri ve devlet kontrolündeki medya, İsrail’den can düşmanı
olarak bahsetmeye ve Filistin davasına bağlılık sözü vermeye devam ediyor.
İsrail İHA’larında
menşelerini bildiren işaretler bulunmazken savaş uçakları ve helikopterleri de
işaretlerini gizliyor. Bu operasyonlarla ilgili bilgi veren Amerikalı
yetkililere göre, bazıları Mısır’ın içlerinden geldikleri izlenimini uyandırmak
için dolambaçlı rotalar dahi izliyor.
İsrail’de
askerî sansür, söz konusu hava saldırılarının haber olup da kamuoyuna
yansımasını kısıtlıyor. Herhangi bir İsrailli birliğin veya özel harekâtın
Mısır sınırlarından içeriye ayak basıp basmadığı net değil; nitekim bu durum
operasyonların ifşa olma riskini artıracaktır.
Amerikalı
yetkililerin söylediğine göre Sayın Sisi, dar ve küçük bir ordu ve istihbarat
çevresi dışında bu hava saldırılarının menşeini herkesten gizlemeye çok daha
fazla itina gösteriyor. Mısır hükümeti Kuzey Sina’yı yasak askerî bölge ilân
ettiğinden buraya hiçbir gazeteci bilgi toplamak amacıyla giremiyor.
Mısır’ın
komuta kademesi, bundan 40 sene evvel 1978’de Camp David Anlaşmalarının
imzalanmasından bu yana, İsrailli mevkidaşlarıyla perde arkasında sürekli daha
da yakınlaşıyor. İsrail’in, HAMAS denetimindeki Gazze Şeridi’ne karşı
uyguladığı ablukaya Mısır güvenlik güçleri de yardım ediyor. İki ülkenin istihbarat
servisleri, uzunca bir süredir sınırın her iki tarafındaki militanlara karşı
bilgi paylaşımı içinde.
Arap
Baharı isyanının ardından Mısır’ın Müslüman Kardeşler liderlerinden birini
2012’de cumhurbaşkanı olarak seçmesi İsrailli yetkilileri endişelendirmişti.
Yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Camp David Anlaşmalarına saygı duyma sözü
verse de İsrailliler, Müslüman Kardeşler’in HAMAS’la ideolojik yakınlığından ve
Yahudi devletine tarihî husumetinden endişeliydi.
Bir sene
sonra dönemin savunma bakanı Sayın Sisi askerî bir darbeyle Sayın Mursi’yi
devirdiğinde İsrail, bu yönetim değişikliğini memnuniyetle karşıladı ve
Washington’ı bunu kabul etmeye ısrarla teşvik etti. Bu gelişme sınırın her iki
tarafındaki generaller arasında var olan ortaklığı perçinledi.
Süveyş
Kanalı ile İsrail sınırı arasında yer alan, Mısır hükümetinin [egemenliğinin] zayıf olduğu dağlık çöl
bölgesi Kuzey Sina, Sayın Sisi’nin başa geçmesinden evvelki on yılda İslamcı
militanlar için bir sığınağa dönüşmüştü [Z.T.K.
Doğrusu, 1980’ler ve 1990’larda da Sina’da durum bu şekildeydi]. Ana
cihatçı örgüt olan ve İsrail’e saldırmaya odaklanan Ensar Beytü’l-Makdis, Sisi
darbesinin ardından Mısır güvenlik güçlerine karşı ölümcül saldırılara öncülük
etmeye başladı.
İlk defa
Sisi’nin iktidarı ele geçirmesinden birkaç hafta sonra 2013’ün Ağustos’unda,
Kuzey Sina’da meydana gelen iki esrarengiz patlamada beş militan hayatını
kaybetti. Associated Press haber
ajansı, ismi açıklanmayan Mısırlı yetkililere dayandırdığı haberinde, İsrail’in
İHA’lardan attığı füzelerle militanları öldürmesinin Mısır tarafının bir İsrail
havaalanına sınır ötesi saldırı planlandığı uyarısından kaynaklanabileceğini
vurguladı. (İsrail havaalanını bir önceki gün kapatmıştı.)
Sisi’nin
sözcüsü Albay Ahmet Ali ise bunu yalanladı. O dönemde yaptığı bir açıklamada
“Mısır topraklarına yönelik herhangi bir İsrail saldırısına ilişkin iddiaların
ne şekil ne de öz itibarıyla herhangi bir gerçekliği vardır” diyerek konuyla
ilgili soruşturma açılacağı sözü verdi. “Bu konuda Mısır ile İsrail tarafı
arasında koordinasyon iddiaları tamamen gerçek dışıdır, akıl ve mantığa tümüyle
aykırıdır” diyerek sözlerine devam etti.
İsrail
ise yorum yapmaktan kaçındı ve bu sahne öylece unutulup gitti.
Ancak bu
olaydan iki sene sonra Sayın Sisi, en az yüzlerce Mısır askeri ve polisini
öldürmüş olan militanları hala daha yenilgiye uğratmaya çalışıyordu.
Ensar
Beytü’l-Makdis örgütü Kasım 2014’te resmen kendisini İD’in Sina Vilayeti olarak
ilan etti. 1 Temmuz 2015’te militanlar kısa bir süreliğine de olsa Kuzey Sina’daki
Şeyh Zuveyd bölgesinin kontrolünü ele geçirdi; ancak Mısır savaş uçakları ve
helikopterlerinin bölgeyi vurması üzerine geri çekildi. Ardından ekim ayı
sonunda militanlar bir Rus charter uçağını düşürerek 224 yolcunun ölümüne yol
açtı.
Tam da
bu meşum kilometre taşları yaşanırken İsrail, 2015 yılı sonunda hava
saldırıları dalgasına başladı. Amerikalı yetkililer bu saldırılarda militanların
uzunca bir elebaşları listesinin öldürüldüğünü düşünüyorlar. Her ne kadar
öldürülenlerin yerlerini aynı derecede acımasız halefleri almış olsa da
militanlar hedef küçültmeye zorlanmışa benziyor. Zira artık yol kesmeye,
kontrol noktaları kurmaya veya belli topraklar üzerinde hak iddia etmeye cüret
edemiyorlar. Bunun yerine Sina’da yaşayan Hristiyan topluluklar, Nil
Vadisi’ndeki kiliseler veya kâfir saydıkları diğer Müslümanlar gibi daha
yumuşak hedefleri vurmaya başladılar. Kasım 2017’de militanlar Kuzey Sina’daki
bir Sufi camiinde ibadet halindeki 311 kişiyi öldürdüler.
Amerikalı
yetkililerin belirttiğine göre İsrailliler, o zamana değin [Z.T.K. yani 2015 yılı sonuna kadar] Mısırlıların planda
kendi üzerlerine düşeni yerine getirmediği konusunda Washington’a dert yanıp
durmuşlar. Kahire’nin hava saldırılarıyla koordineli bir şekilde kara
birliklerini harekete geçirmekte başarısız olduğunu belirtmişler.
İsrail
ordusunun sansürleri İsrail medyasının bu hava saldırıları hakkında haber
yapmasını engellemiş olsa da bazı kuruluşlar, Bloomberg News kanalının ismi açıklanmayan eski bir İsrailli
yetkilinin Mısır topraklarında İHA’larla saldırılar düzenlediklerine dair 2016
yılına ait haberinden alıntılar yaparak sansürün etrafından dolandılar.
İsrail’de
çalışan Kuzey Sina uzmanı Zack Gold, bu hava saldırılarını, herkesin malumu bir
sır olan İsrail’in nükleer silah programıyla kıyasladı. Gold dedi ki “Mısır
topraklarına yönelik İsrail hava saldırıları [gizlilik bakımında nükleer silah programıyla] neredeyse aynı
seviyede. Burada kim ne zaman nükleer programdan bahsedecek olsa espriyle
karışık ‘yabancı basına göre’ diye ekler. İsrail’in Mısır’daki temel stratejik
menfaati istikrar olduğundan yetkililer, bu [sırrı]
alenen ifşa etmenin istikrarı tehdit edeceği kanaatindeler.”
Amerikan
yönetimi içinde o denli yaygın biçimde biliniyor ki diplomatlar ve
istihbaratçılar bu konuyu Capitol Hill’deki kanun koyucularla dışa kapalı
brifinglerde tartışıyorlar. Ancak Amerikan Kongresi’ndeki dışa açık komite
oturumlarında kanun koyucular, Kuzey Sina’da şaşırtıcı bir şekilde yakın
Mısır-İsrail işbirliğinin varlığını üstü kapalı şekilde onaylıyorlar.
Telefonla
yapılan bir mülakatta Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin kıdemli Demokrat senatörü
Benjamin L. Cardin, İsrail’in Mısır’daki askerî harekâtlarının ayrıntılarını
tartışmaktan kaçındı, ama dedi ki İsrail “komşusuna karşı salt iyiliğinden”
harekete geçmiş değil. “İsrail, Mısır’ın Sina’sında yaşanan kötü şeylerin kendi
içine sızmasını istemiyor” dedi ve ekledi: Mısır’ın İsrail’in rolünü
vatandaşlarından saklama çabası “yeni bir olgu değil.”
İsrail’in
bazı Amerikalı destekçileri, Mısır İsrail ordusuna bu denli bel bağlamışken
Mısırlı yetkililerin, diplomatların ve devlet kontrolündeki medyanın -özellikle
de BM gibi uluslararası toplantılarda- Yahudi devletini alenen eleştirip
kınamaktan artık vazgeçmesi gerektiğini savunuyorlar.
Hem Dış
İlişkiler Komitesi’nin kıdemli Demokrat üyesi hem de Temsilciler Meclisi üyesi olan
Eliot L. Engel, bu konuda “Sisi’yle konuştuğunuzda İsrail’le, İsraillilerle
konuştuğunuzda Mısır’la güvenlik işbirliğinden bahsediyor, ama bu ikiyüzlü oyun
devam ediyor. Bu durum kafamı allak bullak ediyor” dedi.
İsrail
Başbakanı Benyamin Netanyahu da Amerikalı diplomatlara Sina’da İsrail ordusunun
rolünü açıkça hatırlatmaktan çekinmiyor. Görüşmelere katılmış veya konuyla
ilgili brifing almış üç Amerikalı yetkiliye göre, mesela Şubat 2016’da Amerikan
Dışişleri Bakanı John Kerry Ürdün’ün Akabe şehrinde gizli bir zirve toplayarak Mısır
lideri Sayın Sisi’yi, Ürdün Kralı Abdullah’ı ve İsrail lideri Sayın Netanyahu’yu
bir araya getirmiş. Sayın Kerry, Filistin devleti pazarlığının bir parçası
olarak, Mısır ve Ürdün’ün İsrail’in güvenliğini garanti edeceği bir bölgesel
anlaşma teklif etmiş.
Sayın
Netanyahu bu teklifle dalga geçmiş. Amerikalıların anlattığına göre, Netanyahu “İsrail
ordusu zaten Mısır ordusunu destekliyor” demiş. Mısır kendi sınırları içindeki
toprakları dahi kontrol edemezken İsrail’in güvenliğini garanti edecek bir
konuma neredeyse hiç sahip değil, iddiasını öne sürmüş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder