Metin: Z. Tuba Kor, Grafik: Salih Pulcu
NOT: Görseli büyük boyutta görebilmek için önce üzerini tıklayınız, ardından sağ alt köşedeki butona basınız.
Her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Yer darlığı nedeniyle Orta Sayfa'da yayınlanamayanlar
Mustafa Kemal Atatürk:
“Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir.” (1930)
Ahmet Necdet Sezer:
“Son günlerde laiklik, ‘din ve vicdan özgürlüğü’ olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımla laiklik, din ve vicdan özgürlüğüne indirgenmekte ve anlamsız kılınmaya çalışılmaktadır... [Oysa] Anayasa’daki tanıma göre laiklik, dinin toplumsal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını engelleyen temel ilkedir... Bireyin dinî inanç ve ibadet yaşamı, kamu düzenini korumak için sınırlanabilir.” (Cumhurbaşkanı; Harp Akademileri Konferansı, 13 Nisan 2006)
Sulhi Dönmezer:
“Laiklik devletin ilkesi, vasfıdır; ferdin değil. Fert elbette ki kendi kabul ettiği dinin icaplarını uygulayacaktır özel hayatında… Laik olan devletle din sahibi olan fert birbiriyle çatışmaz; çünkü devlet bîtaraftır, bîtaraf olunca çatışma olmaz.” (Ceza Hukukçusu; Gerger, s.58-60)
Sami Selçuk:
“Laiklik, devletin ve bütün kamusal kuruluşların dinsel inançlar karşısında yansız, eşit uzaklıkta ve hoşgörülü olmasıdır. Devlet, dinsel inançların hiçbirini kayıramaz ve onlara zarar veremez… Laik hukuk, devletin dinle ilgilenmesine ve dine yön vermesine izin vermez. Bu verilerin ışığında, Türkiye’de laikliğin yanlış algılandığı ve uygulandığı görülmektedir. Türkiye’de devlet din işleriyle uğraşan bir kurumu bağrında taşımaktadır, devletin açtığı din okulları vardır… Bunun temel nedeni dini denetim altında tutmaktır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik değil, laikçidir (laisisttir).” (Yargıtay Başkanı; Demokrasiye Doğru, 1999, s.187-188)
CHP’nin 1947 kongresinde yapılan bir laiklik tanımı: “Laiklik yalnızca din ile siyasetin arasında bir alaka kurulmaması değil, sosyal hayatın her yönü ile din arasında bir münasebet kurulmamasıdır. Binaenaleyh laiklik, sosyal hayatın her yönünü zamanın, hayatın, müspet bilimin verilerine uydurmayı tazammum eder.” (M. Türköne, Modernleşme Laiklik ve Demokrasi, 1994, s.3)
Harp Akademileri Komutanlığı: “Genel anlamda laiklik; din ve dünya, özellikle din ve devlet işlerinin ayrılması, din işlerinin ferdî sayılarak kişinin vicdanına terk edilmesi ve devletin dinler karşısında tarafsız kalarak din hürriyetini sağlaması demektir… Cumhuriyet’in en yüksek eseri laikliktir. Diğer beş ilke ancak laik bir düşüncenin temelleri üzerinde yükselebilir. Laiklik, yani düşünce ve vicdan özgürlüğü tüm devrimlerin temelinde, özünde ruhunda ve kaynağında var. Laik olmayan bir devlet demokratik olamaz… Laik olmayan milletin bağımsızlığı da anlamsızdır… Laiklikten bu itibarla ödün verilmemesi gerekir.” (Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Laiklik İlkesinin Devamlılığının Sağlanması İçin Yapılması Gereken Faaliyetler, 1998, s.29-31)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder