POST
ÖYKÜ DERGİSİNİN ÇEVİRİLERİMLE İLGİLİ SORUSUNA CEVABIM
Zahide
Tuba Kor
Post
Öykü dergisi, Mart-Nisan 2024, sayı 57, sf. 134-135.
NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Bu
sıralar üzerinde çalıştığınız, yeni bitirdiğiniz, yeni başladığınız metin ve
yazarlardan bahseder misiniz? Her çeviri yeni bir deneyimdir, her yeni günün
olduğu gibi. Bizimle paylaşmak istediğiniz herhangi bir bilgi var mı?
Siyonist
anlatıya meydan okuyan İsrailli revizyonist tarihçilerden Avi Shlaim’in 2023’te
İngiltere’de yayımlanan Three Worlds: Memoirs of an Arab-Jew başlıklı
hatıratını çevirmeye yeni başladım. Bu kitap, aslen bir Irak Yahudi’si olan ama
1950’de henüz beş yaşındayken ailesiyle İsrail’e göç etmek zorunda kalan, daha
sonra 15 yaşında Londra’ya eğitim için giden yazarın Irak-İsrail-İngiltere’de
geçen ilk on sekiz yıllık hayat hikayesini anlatıyor. Konuyu İngiliz
sömürgeciliği, yükselen Yahudi ve Arap milliyetçilikleri, Arap-İsrail savaşları
ekseninde, siyasi argümanlarla ele alıyor. Ailesinin geçmişi üzerinden
Ortadoğu’nun çalkantılı bir dönemine ayna tutarken alternatif bir tarih
anlatısı sunuyor.
Bu
kitabı neden çevirmek istedim? 1000 sayfalık Demir Duvar: İsrail ve Arap
Dünyası başlıklı şaheserinin giriş bölümünde kitabı babasının hatırasına
adadığını vurguladığı şu satırlar merakımı celbetmişti: “Bizler Arap
Yahudileriydik, evde Arapça konuşur ve Müslüman komşularımızla daima uyum
içinde yaşardık. Ebeveynimin Siyonizm ve Siyonizm ülküsü hakkında çok az
bilgisi ve sempatisi vardı. (…) Babam, asıl vatanından sürgün edildiği bu zorlu
deneyimi asla atlatamamıştı. Irak’ta yüksek statülü varlıklı bir tüccar;
İsrail’de ise iflas etmiş ve yıkılmış bir adamdı. Derin bir iç geçirmeyle
‘Yahudiler iki bin yıl boyunca kendi devletlerine sahip olmak için dua ettiler
ve duaları beyhudeydi; İsrail devleti benim ömrüme denk gelmek zorunda mıydı?!’
demeyi adet edinmişti.”
Hatıratında
da İsrail’e birlikte gittiği ninelerinin “Cennet Bahçesi” dedikleri Irak’ı sevgili
anavatanları, İsrail Toprağını ise sürgün yeri gördüğünü vurguluyor. Çünkü
Arap-Yahudileri olarak Irak’tan İsrail’e göç, aile için mutlu ve müreffeh bir
hayattan Avrupa merkezli yeni ‘vatan’da sosyokültürel aşağılanma, marjinalleştirilme,
uyum sorunları ve güçlü kimlik duygusunu yitirme anlamına geliyor.
Kitabın
benim açımdan en güzel yönü, ezberleri bozucu olması ve aynı zamanda Avi
Shlaim’in dilinin sadeliği sayesinde çevirmenin kolaylığı.
Son
çıkan kitabıma gelince, otuz küsur Suriyeliyle yaptığım röportajlardan oluşan Tuz
ve Taş Üstünde: Suriye’de Rejim, Savaş ve Göç Ekim ayında yayımlandı. Üçte
ikisi Arapça, üçte biri de İngilizce veya Türkçe toplamda elli saatlik röportajdan
oluşuyor. Farkı, yazılı bir metni değil, sözlü röportajları çevirmiş olmam ve
bu, çok daha zor bir iş. Çünkü röportajlarda jest, mimik, ses tonu ve
duraksamaların hepsinin bir anlamı vardır. Hele de bu röportajlar savaşı, göçü
ve kimseciklere anlatılamayan acı hayat hikayelerini içeriyorsa. Zaten birçok
Suriyeli, “Dünyadaki hiçbir dil ve hiçbir kelime, yaşadıklarımızı ve şahit
olduklarımızı hakkıyla anlatmakta yeterli değildir” diye vurguladılar.
Kitabın
en önemli özelliği; Suriye’nin farklı şehirlerinden, mesleklerinden, etnik, mezhep
ve yaş gruplarından insanların hem duygu ve düşüncelerini hem de rejime,
isyana, savaşa ve göçe dair şahitliklerini içermesi. Yani devleti ve
uluslararası sistemi değil, Suriyelilerin kendisini özne kılması.
Bu arada
ilk çeviri röportaj kitaplarımı (Küresel Vicdanın Dilinden Özgürlük Filosu
ve Witnesses of the Freedom Flotilla: Interviews with Passengers)
2011’de yayınladım. Gazze’ye deniz ablukasını kırmak için yola çıkan, ancak
uluslararası sularda İsrail’in saldırısına uğrayan Mavi Marmara’nın otuz beş
yabancı ve dört Türk yolcusuyla kahir ekseriyeti İngilizce röportajlardan
oluşuyordu.
En
değerli çevirime gelince; aslen bir tıp doktoru, insan hakları aktivisti,
siyaset teorisyeni ve tam bir münevver olan Tunus’un devrim sonrası ilk
cumhurbaşkanı Munsif Merzûkî’nin el-Cezire’deki Arapça makalelerinden
derleyip çevirdiğim, Diktatörlük ile Devrim Arasında Arap Dünyasının
Krizleri başlıklı kitap 2019’da yayımlandı. Kendisiyle yaptığım iki
röportajı ve hayat hikayesini de eklediğim bu eser, son derece ufuk açıcı ve ezber
bozucu.
Merzûkî’nin
makalelerini çevirmek hiç kolay değildi. Çünkü Arap dilini ve edebiyatını enfes
bir şekilde kullanıyor. Maalesef ki kaliteli bir Arapça edebi eseri Türkçeye
kazandırabilmek kolay değil. Çünkü dilimizi on yıllar içinde fena budamışız ve
kısırlaştırmışız. Çeviri yapmaya başlamasaydım ‘öztürkçeleştirme’ adı altında
dilimize ve düşünce dünyamıza ne kadar zarar verildiğini fark edemezdim.
Çevirdiğim
diğer kitap ise jeopolitik alanında dünyaca meşhur Amerikalı yazar Robert D.
Kaplan’a ait. Coğrafyanın İntikamı: Yaklaşan Çatışmalar ve Kaderle Savaş
Hakkında Harita Bize Neler Söyler? başlıklı kitap 2022’de yayımlandı. Küreselleşmeyle
sınırların kalktığı iddia edilen bir dünyada coğrafya ve tarihin neden çok
önemli olduğunu hatırlatan, alanında otorite bir eser. Daha evvel yazarın yirmi
dokuz makalesini çevirmiş olmama rağmen bu kitap, diliyle ve muhtevasıyla beni
o kadar yordu ki artık geçmişteki gibi keyif alamıyorum çeviriden.
Kitaplarım
dışında bir de 2015-2021 yılları arasında yabancı basından ve düşünce
kuruluşlarından Türkiye, Ortadoğu ve dünya siyasetiyle ilgili çevirdiğim yedi
yüz küsur analiz ve makale var. Bütün çalışmalarıma Ortadoğu Günlüğü
blogumdan ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder