18 Şubat 2024 Pazar

XX: “SURİYE’NİN KUZEYİNDE HERKES PSİKOSOSYAL DESTEĞE MUHTAÇ”


“SURİYE’NİN KUZEYİNDE HERKES PSİKOSOSYAL DESTEĞE MUHTAÇ”

“SADECE KADINLAR DEĞİL, ÇOCUKLAR DA İNTİHARI DÜŞÜNÜYOR”

“GÜNLÜK YİYECEK YETERLİ EKMEK BİLE BULAMAYAN AİLELER VAR”

“YETERSİZ BESLENME YÜZÜNDEN ÇOCUKLAR ÖLÜYOR; ÖLMEYENLER DAVRANIŞSAL, BİLİŞSEL VE FİZİKSEL OLARAK GERİLİYOR”

XX (Suriyeli psikososyal destek uzmanı)

Azez/Suriye, 11.2.2024

 

Azez, 2016 sonundan beri Türkiye’nin ve muhaliflerin kontrolünde. Savaş, göç, fakirlik, işsizlik, deprem ve statü belirsizliği yaşayan bölgedeki Suriyelilerin, özellikle de hanımların problemlerini ve haletiruhiyesini öğrenebilmek için, yıllardır onlara bireysel veya toplu psikososyal destek hizmeti veren bir psikolojik danışmanla geçtiğimiz Pazar günü bir röportaj yaptım.

 

Suriye’nin kuzeyindeki halkın çoğu savaşı, göçü ve fakruzarureti yaşamış insanlar. Bütün bunlar kadınların psikolojisini nasıl etkiliyor?

Suriye’nin içinde yaşayanlar olarak hakikaten çok zor psikolojik etkilerle boğuşuyoruz. Buradaki istisnasız herkes daimi psikososyal desteğe muhtaç. Ayrıca emniyet, gıda gibi en temel ihtiyaçlar da karşılanamıyor. Yine kadınların, geçimlerini sağlayabilecek şekilde mesleki ve eğitim bakımından güçlendirilmesi gerekiyor.

Bu bölgede bir de deprem yaşandı. Özellikle depremden sonra depresyon, genelleştirilmiş anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklar arttı. İnsanlar duygusal katılaşma ve hissizleşmeden muzdarip. Sürekli endişe içinde yaşıyorlar, endişeyle yatıp endişeyle kalkıyorlar. Özellikle de sahip oldukları her şeyi yitirenler. Burada öyle insanlar var ki bütün malını mülkünü, sevdiklerini, eşini, çocuğunu, resmî belgelerini, kısaca bu hayatta sahip olduğu her ne varsa hepsini yitirdi.

Bizim insanlara psikososyal destek vermemiz yetmiyor; onların psikiyatristlere ve ücretsiz ilaç veren kaynaklara da ihtiyacı var. Çünkü burada psikiyatrik ilaçlar pahalı.

Psikiyatrik ilaçların fiyatları aşağı yukarı nedir?

Değişiyor. Mesela antidepresan fiyatı anksiyete ilaçlarından farklı, antipsikotikler de farklı fiyat. Deprem felaketine maruz kalıp psikolojik rahatsızlıklar çeken çocuklar epilepsi hastası olmaya başladı. Ve epilepsi ilaçları çok pahalı, yaklaşık 20 dolar, yani 650 TL.

İnsanların psikolojik desteğin yanı sıra hayatını sürdürebilmek için iki ayağı üzerinde durabilecek şekilde iş güç sahibi olması gerekiyor. Ama bölgede insanların çalışıp para kazanabileceği fabrika, üretim tesisi vs. yok. Hayat çok zor, iş imkânı çok sınırlı. Tek bir yönetim mercii yok. İnsanlar daimi korku ve endişe içinde.

Daimi korku ve endişe hissi insanların günlük hayatını nasıl etkiliyor?

Psikolojik bozuklukların yan etkileri var. Mesela bazı kadınlar kendilerine zarar verebiliyor, intiharı düşünüyor. Çocuklarına zarar verebiliyor. Eve ekmek getirmesi için çocuklarını küçük yaşta çalışmaya yolluyor; sokakta mendil, çiçek sattırıyor. Bu yüzden çocuklar eğitimsiz kalıyor. Cehalet giderek yayılıyor, özellikle kamplarda. Burada ilim sahibi olmak bir lüks. Çünkü okul ücretleri, defter-kitap fiyatları yüksek.

İntiharı düşünen kadınların sayısı çok mu?

Evet. Şiddetli depresyondan ve zorlu hayat şartlarından kaynaklanan psikolojik rahatsızlıklar yüzünden intiharı düşünüyorlar. Sadece kadınlar değil, çocuklar da. Mesela başarısızlık korkusuyla ve üniversite masraflarını nasıl karşılayacağı endişesiyle ilaç içip intihara kalkışan lise son sınıf öğrencileri var.

Mevcut durum kadınları toplumsal şiddetten sağ kurtulan kişilere dönüştürdü. Erkekler işsizlik yüzünden asli görevlerini yapamamanın huzursuzluğu içinde duygusal olarak hissizleşti. Bu sefer kadınlar çocuklarının karnını doyurabilmek için iş arayışına girdi; ama burada kadınlara uygun iş de yok. Kadınlar evladımı nasıl besleyeceğim diye daimi bir gerginlik ve kaygı içinde. İnsanlar onurlu bir hayat yaşayabilmek için en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. İnanın günlük yiyecek yeterli ekmeği bile bulamayan aileler var.

İntihar oranları nedir?

Diğer kuruluşları bilemem ama sadece bize her ay gelen vaka sayısı 5-6. Çok ciddi şekilde intihara kalkışanları söylüyorum, diğerlerini değil. Bunlara psikososyal destek verirken en azından bazı ihtiyaçlarının karşılanması veya iş sahibi olmaları için onları başka kuruluşlara yönlendirip fikirlerini değiştiriyoruz. Fikri düzeyinde on kadından dokuzu ölmek istiyor; ama buna cesaret edip fiilen intihara kalkışanlar daha az.

İntiharlara dair istatistik yok mu?

Bu bölgede damgalanma olgusu var. İnsanlar intihardan utanç duyup saklar. Aileler ölüm sebebi olarak başka şeyler söyler. Bizden psikososyal destek almaya gelenler, anlattıklarını kimseyle paylaşmayacağımızı, gizli tutacağımızı bildiklerinden konuşuyorlar. Normalde herkes yaşadıklarını anlatmaz.

Rejimin devrim sırasında halktan intikam almak için tecavüz silahını kullandığı, on binlerce genç kızın hayatını kararttığı, ama ailelerin utanç içinde bunu gizlediği de söyleniyor.

Evet. Özellikle rejimin hapishanelerine düşen kadınların kahir ekseriyeti serbest kaldıktan sonra hiçbir şey anlatmadı. Sustular hep. Damgalanmaktan korktular.

Peki, burada taciz-tecavüz vakaları var mı?

Buranın insanı Allah’tan korkar; böyle haramlara girişenlerin sayısı çok çok azdır. Bir yılda en fazla üç tane böyle vaka gelir bize.

Bu soruyu sormamın nedeni, Türkiye’de sanki Suriyeli erkekler birer tacizci-tecavüzcü gibi bir algının kasıtlı olarak halkın zihnine yerleştirilmesi. Eğer böyle bir eğilim olsa, bu suçu işlemek burada daha kolay diye düşünüyorum. Çünkü geçmiş ziyaretlerimde inşaatı tamamlanmamış binalarda kapısız evler gördüm, içinde dul hanımlar ve yetimler yaşıyordu. Keza çadırlarda zaten kapı diye bir şey yok. Böyle bir suçun işlenmesi için fiziksel olarak ortam müsait.

Burası muhafazakâr bir toplumdur. Evet, çadırların kapısı, kilidi yok; ama insanlar Allah Teala’dan korkar.

Peki, kadınları rahatsız etme oluyor mu?

Çok az gerçekten. Bize en çok gelenler, psikolojik desteğe ihtiyacı olanlar ve temel ihtiyaçlarını karşılayamayanlar. Herhangi bir şekilde cinsel taciz veya tecavüzden bahseden sayısı o kadar az ki.

İktisadi zorluklar her toplumda suç oranlarını artırır. Burada hangi suçlarda artış var? Mesela benim en çok duyduğum uyuşturucu satışı ve bağımlılığı.

Evet, en çok uyuşturucu var; ikinci sırada da hırsızlık geliyor. Çünkü burada hakikaten geçim kaynağı yok. Yine burada herkesin silahı olduğundan kasıtlı değil, yanlışlıkla adam öldürme vakaları olabiliyor.

Çocukların psikolojisi nasıl?

Çok yorgunlar. Çünkü çocuklar onurlu bir hayata sahip değiller. Bizim çocuklarımız inanın her şeyden mahrumlar. Küçük bir oran okula gidebiliyor, eğitim alıyor. Kahir ekseriyet ise ya eğitim masrafları yüksek olduğundan evde oturuyor ya da aile geçimi için çalışıyor. Ayrıca çocukların yeterli kıyafetleri de yok. Babalar işsiz. Anneler parayı nereden bulacak?

Aile içinde dayağa ve şiddete maruz kalan çocuklar var. Çünkü bu zorlu hayat şartlarında ebeveynlerin de huyu sertleşiyor, asabileşiyorlar ve bu yüzden çocuklarına tahammül edemez hale gelip hemen parlayıveriyorlar.

Aile içi sıkıntıların da arttığı söyleniyor.

Evet. Aileler parçalanıyor artık. Geçmişte bir-iki boşanma anca duyardık ve bu, hoş karşılanmazdı. Şimdi ise boşanmalar çok arttı. Erken yaşta evlilik de yaygınlaştı. Babalar çocuklarını 18’ine varmadan evlendiriyor, bir lokma yemek için. Artık evlilikte yaş denkliği de aranmıyor. Kim evlilik talebiyle geliyorsa, kimdir sorup soruşturmadan, çocuğuma uygun mudur diye araştırmadan evlendiriveriyorlar.

Size gelen hangi vakalardan en çok etkileniyorsunuz?

Biz duygularımızı bir kenara bırakıp profesyonelce işimizi yürütüyoruz. Ama tabii bazı vakalarda ister istemez üzülüyoruz. Beni en çok etkileyen, maruz kaldığı toplumsal şiddet yüzünden depresyona sürüklenen ve intiharı düşünen kadınlar. Bir de aşırı fakirlik vakaları. Öyle ki bazıları tamamen yokluk içinde.

Bu sabah bir dahiliye doktoruyla görüştüm; yetersiz beslenmenin birçok hastalığa yol açtığını anlattı.

Evet, mesela anemi (kansızlık) hastalığı. Biliyor musunuz, ileri derecede yetersiz beslenme yüzünden burada çocuklar ölüyor. Ölmeyenler zihinsel problemler yaşıyor. Davranışsal, bilişsel ve fiziksel olarak geriliyor ve yetersiz beslenme nedeniyle IQ’ları düşüyor.

İlçe merkezinde normal evlerde yaşayanlar ile kamplarda, çadırlarda kalanlar arasında psikolojik durum bakımından fark var mı?

Tabii ki var. İlçe merkezinde yaşayanların çoğu maddi bakımdan daha iyi olanlar. İşi ve aylık geliri olan aileler. Onların psikolojik durumu kamplardakilere kıyasla daha iyi. Ama ilçede ev kirasını bulmakta zorlananlar aileler de var. Kamplarda yaşayanlar ise hiçbir şeyi olmayanlar.

Bazı yaşlıların vatanına ve toprağına hasret kaldığı, dünyaya dağılan çocuklarının özlemini çektiği, bu yüzden hastalanıp öldüğü söyleniyor. Doğru mudur?

Yaşlılarda vatan hasretiyle yananlar, gurbette olmanın hüznüne gark olanlar, evinin-toprağının özlemiyle yaşayanlar var. Bu üzüntüler kalp krizlerini, felci vs. tetikleyebiliyor.

 

NOT: Azez’e güvenli bölge diye aylardır her gün Türkiye’den otobüsler dolusu Suriyeli sınırdışı ediliyor. İş imkanının çok az olması nedeniyle mevcut nüfusun bile temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığı ve bir yığın psikolojik problemler -ve önümüzdeki röportajlarda okuyacağınız üzere sağlık sorunları- yaşadığı bu bölgeye ilave nüfus yollandıkça şartların ne kadar daha kötüleştiğini varın siz düşünün.

Statü sorunu, diğer bir deyişle geleceğinin ne olacağı belirsiz bu bölgeye zaman zaman saldırılar da olduğu için ekonomiyi ayağa kaldıracak tesisler kurulamıyor. Bazen Türkiye briket evler yapıyor deniyor; evet yapıyor, insanları yıllardır yaşadıkları çadır sefaletinden kurtarmak için yapmamız da gerekir. Ama iş imkânı olmadan insanlar burada ne yiyip ne içecek, briket evin betonlarını mı kemirecek?

Öte yandan maddi durumu yerinde olanlar da belirsizlik yüzünden, yani yarın öbür gün Türkiye bölgeyi Esed rejimine teslim eder mi, başımıza ne gelir, katledilir miyiz korkusuyla psikolojik problemler yaşıyor. Zaten belirsizlik insanı içten içe kemirir.

Son olarak, Suriye’nin kuzeyinde hayat şartları ne kadar zor olursa olsun, bugüne kadar hem buradaki hem de Türkiye, Lübnan ve Avrupa’daki kiminle konuşursam konuşayım hepsi aynı tespitte bulundu: Suriye’nin kuzeyinde hayat, rejimin bölgesindekinden kat kat daha iyi. Rejim bölgesinde hem maaşlar çok daha düşük hem enflasyon ve hayat pahalılığı çok daha yüksek hem de korku çok daha fazla. Orta sınıfın kalmadığı Suriye içinde fakirliğin %90’dan daha fazla olduğunu da bir not olarak düşeyim.

NOT 2: Röportajda görüştüğüm uzman sadece kadınlara ve çocuklara danışmanlık hizmeti verdiği için onları konuştuk. Eğer erkek bir uzmanla röportaj yapsaydım, zannedersem o da benzer şeyler söylerdi. Suriye'nin kuzeyinde intihar eden erkekler de var. Hatta geçen sene Türkiye'nin sınırdışı ettiği genç erkeklerden intihar edenler de oldu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder