7
EKİM’DEN ÖNCE DE GAZZELİLER YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜYORDU
Zahide
Tuba Kor
Genç
Dergi, sayı 207, Aralık 2023, sf. 10-11
NOT:
Blogda yer alan 900 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
7
Ekim’den sonra Gazze gündemden hiç düşmedi. Peki 7 Ekim öncesinde Gazze
nasıldı? Tüm sorunlar 7 Ekim’de mi başladı?
7
Ekim’den bu yana İsrail Gazze’nin yarıdan fazlasını adeta yerle bir edip halkı
tam bir sefalete sürükledi. Ama bu, bir başlangıç değil, işgalci İsrail’in on
yıllardır Filistinlilere karşı uyguladığı -ancak dünyanın gündemine pek de
girmeyen- ırkçı-ayrımcı ve sömürgeci politikaların şiddetinin intikam hırsıyla
zirveye çıktığı bir süreçtir. İsrail, 7 Ekim’den sonra bir intikam, toplu
cezalandırma ve tehcir aracı olarak Gazze’ye elektrik, su, gıda, yakıt ve her
türlü mal girişini tamamen kesti ve havadan gelişigüzel her yeri bombalıyor. Ancak
bunların hiçbiri yeni değil. Filistinli gençlerin tek silah olarak taşları
kullandıkları 1980’lerin sonunda da İsrail bir cezalandırma yöntemi olarak
elektrik-suyu kesiyor, taş atanları hapse atıyor ve ‘uslanmazsa’ evlerini
yıkıyordu.
İsrail,
2005 Eylül’ünde Gazze’den çekilip burayı karadan, havadan ve denizden kuşatarak
bir açık hava hapishanesine çevirdi. 2006 Ocak’ında yapılan seçimlerde HAMAS
Filistin halkının %60’ının oyuyla iktidar olunca bir cezalandırma yöntemi
olarak ablukayı yürürlüğe koydu. 16 yıldır Gazze’ye temel ihtiyaç
malzemelerinin girişini ya sınırlı tutuyor ya da engelliyordu. Dahası, 2006’dan
bu yana HAMAS’ı ve altyapısını yok etme hedefiyle açtığı savaşlarda Gazze’nin bütün
altyapısını, okullarını, hastanelerini, üretim tesislerini ve sivillerin evlerini
de bombalıyordu. İnşaat ve tamir için gerekli malzemelerin girişine de kolay
kolay müsaade etmediği için altyapı yıllardır haraptı.
Elektrik,
su ve kanalizasyon sistemlerinin vurulması yüzünden 7 Ekim’den evvel Gazze’de
elektrik günde 5-6 saat, su haftada birkaç gün gelebiliyordu. Nüfusun sadece
%10’u temiz içme suyuna ulaşabiliyordu. Gazze’deki hastalıkların dörtte biri
içilen sağlıksız sular yüzündendi; çok fazla böbrek ve mide hastası vardı. Sağlık
sistemi, her savaşta hastanelerin hedef alınması, yeterli tıbbi cihazın
bulunmaması, elektrik-yakıt kıtlığı ve belirli ilaçların -silaha
dönüştürüleceği bahanesiyle- içeri sokulmaması yüzünden zaten iyi değildi. Elektrik
ve yakıt kıtlığı yüzünden Gazzeliler yazları yanıyor, kışları donuyordu. Gazze’ye
giriş-çıkış hep çok zor, pahalı ve çileliydi. Çoktandır ekonomik çöküntü vardı;
işsizlik oranı %50’nin üstünde, insani yardımlara bağımlılık %80’lerdeydi.
2013-2014’ten
beri Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler, 2020’de Gazze yaşanamaz bir yere
dönüşecek uyarısında bulunuyordu. Özetle Gazze’de hayat zaten katlanılmaz
durumdaydı; Gazzeli gençler “Biz yaşayan ölüleriz”, “Biz yavaş yavaş ölüyoruz”
diyorlardı. Gazzeliler adeta iki tercihle yüz yüzeydi: İşgalcinin bombaları
altında hızlı bir ölüm ya da yıllardır süren abluka altında yavaş yavaş ölüm…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder