8 Eylül 2017 Cuma

D.IGNATIUS: TARİH BİZE KUZEY KORE KRİZİ’NİN NASIL BİR FELAKET OLABİLECEĞİNİ GÖSTERİYOR



TARİH BİZE KUZEY KORE KRİZİ’NİN NASIL BİR FELAKET OLABİLECEĞİNİ GÖSTERİYOR

David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)

Washington Post, 5.9.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Günümüz tarihçileri, ABD ile Kuzey Kore arasındaki karşılıklı meydan okumaya baktıklarında –çoğunlukla felaketler doğurmuş– geçmişin çatışmalarına eşlik eden o ültimatomların, blöflerin ve acemice mesajların yankılarını işitiyor olmalılar.
Vermont Üniversitesi diplomatik ve askerî tarih uzmanı [emekli Profesör] Mark Stoler diyor ki “Politika olarak savaşı tercih ettiğinizde kesin olan şey, bunun nasıl sona ereceğini bilmemenizdir”. [Z.T.K. Bu çok önemli bir tespit. 1980 Eylül'ünde Saddam Hüseyin, devrimle yıpranmış ve zayıflamış İran'a saldırırken 2-3 ayda hedeflerini gerçekleştireceğini hesaplamış; ama iki ülkenin de yıkımına yol açan bu savaş tam 8 sene sürerek Ortadoğu'nun en uzun savaşına dönüşmüş, ardından Irak'ın 1990'da Kuveyt'i işgali ve 1991 Körfez Savaşı'nın, kısaca Irak'ın bugüne kadar yaşadığı acıları tetiklemişti. Birinci Dünya Savaşı'na giren devletler de 2-3 ayda sona ereceğini zannetmişler; ama savaş tam 4 sene sürdüğü gibi sonuçları 20 yıl sonra başlayacak İkinci Dünya Savaşı'nın da ana sebepleri olmuştu.]  Bu belirsizlik sisi, Kuzey Kore meselesiyle ilgili politika üretenler için bir ikaz niteliğinde olmalı.
Tarih bize savaşların çoğunlukla düşmanca/kavgacı söylemin ve kötü istihbaratın bir sonucu olduğunu öğretir. Zaman zaman liderler, tıpkı 1938 Münih’inde olduğu gibi, saldırganlığı caydırmak için yeteri kadar güçlü ve kararlı bir şekilde hareket etmekte başarısız olurlar. Ama daha yaygın olan, tıpkı 1914 Ağustos’unda olduğu gibi, çatışmanın hiç kimsenin istemediği bir sonuç üreten art arda hatalar yığınından kaynaklanmasıdır.
Birinci Dünya Savaşı, hesap hatalarının nasıl küresel bir felaket üretebildiğinin belki de en net örneği. Stolar’ın bir mülakatında bana hatırlattığı gibi, [Birinci Dünya Savaşı arifesinde] her oyuncu kendi ulusunun hedeflerini nispeten düşük maliyetli kısa bir savaşla gerçekleştirebileceğine inanarak “taarruz hevesi”ne kapılmıştı.
Trajik bir silsile işledi: [Z.T.K. Bir Sırp milliyetçisi tarafından işlenen] Arşidük Franz Ferdinand suikastının ardından Avusturya, Sırbistan’a karşı Almanya’dan destek istedi; [Alman] Kayzer Wilhelm akılsızca bir “açık çek” verdi. Bunun üzerine Sırbistan’ın müttefiki olan Rusya askeri kuvvetlerini harekete geçirmeye başladı; Almanya buna kendi askerlerini seferber ederek karşılık verdi, tıpkı Fransa ve ardından İngiltere’nin yaptığı gibi.
Nükleer çağda hesap hatalarının maliyetleri çok çok daha fazla; ancak şimdiye kadar aklıselim (ve şans) galip geldi. Evan Thomas, Ike’ın Blöfü: Başkan Eisenhower’ın Dünyayı Kurtarmak İçin Gizli Savaşı kitabında [Z.T.K. Ike, Eisenhower’ın lakabıdır] Amerikan Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın 1953’te Kore Savaşı’nda uçurumun kenarına nasıl yaklaştığını anlatıyor. “Eğer ki Çinliler ve Kuzey Koreliler anlaşmaya varmasaydı Amerikalı diplomatlar en sonunda ABD’nin savaşı nükleer silahlarla yayacağını ima edeceklerdi” diye yazıyor. Eisenhower gerçekten nükleer bomba atar mıydı bunu kimse tahmin edemez; ancak şaşırtıcı olan şu: Onun o meşum mesajlarının karşı tarafa gerçekten iletilip iletilmediği veya bunun anlaşılıp anlaşılmadığı net değil.
Eisenhower, SSCB Devlet Başkanı Nikita Kruşçev’in ABD’nin Berlin’den askeri birliklerini derhal geri çekmesi ültimatomunu verdiği 1958’de bir kez daha tavuk oyununu oynadı. [Z.T.K. Bir Hollywood filminden uluslararası ilişkilere uyarlanan tavuk oyunu, aynı şeritten birbirlerine doğru son hızla ilerleyen iki genç sürücünün cesaretlerini göstermek amacıyla oynadıkları oyundur. Direksiyonu kırıp aracını ilk şerit dışına çıkaran “korkak tavuk” olarak anılır ve itibarını yitirir. Eğer ikisi de durmazsa ciddi bir kazayla ağır yaralanırlar veya ölürler. İkisi de aynı anda şerit dışına çıkarlarsa itibarlarını kaybetme riskleri olsa da korkak tavuk olarak anılmazlar ve yaralanma veya can kaybından da kurtulurlar.] Eisenhower, yardımcılarına bu tehdide karşı “her şeyi yapacağı” sözünü vermiş; ama daha sonra Sovyet liderini ziyaret için ABD’ye davet etmiş ve Gettysburg’daki çiftliğinde başkanın torunuyla çok samimi bir hafta sonu geçirdikten sonra Kruşçev geri adım atmıştı.
1962 Küba Füze Krizi nükleer gerilimi tırmandırma politikasının zirve noktasıydı. (…)
Modern tarih, savaşların –bir kısmının karşılığı olan, diğerleri ise göz ardı edilen– vaatlerle ve ültimatomlarla nasıl iç içe geçtiğini göstertiyor. Philip Zelikow bunu açıklıyor. Örneğin Almanya, 1916 Sussex Sözü çerçevesinde Alman denizaltılarının Amerikan gemilerine saldırmayacağı sözünü verdi ve fakat daha sonra sözünde durmayıp [bir Amerikan yolcu gemisini batırarak] ABD’yi savaşın içine çekti. Çin, 1965’te Kuzey Vietnam’a yönelik bir Amerikan istilasının Pekin’in müdahalesine yol açacağı konusunda uyardı ve Amerikan birlikleri askerden arındırılmış bölgenin güneyinde kaldı. ABD, 1991’de Saddam Hüseyin’i Kuveyt’ten geri çekilmemesi halinde saldıracağı konusunda uyardı. Irak birlikleri geri çekilmedi ve ABD de saldırdı. Ardından sonuçları bugün hala devam eden bir aptallıkla ABD, Bağdat’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu yanlış istihbaratı yüzünden 2003’te Irak’ı işgal etti.
Kuzey Kore’yle mevcut açmazı tarihe nasıl uyarlayabiliriz? Birincisi, mesaj iletme kritik önemdedir. Tehlike bu denli büyükken Başkan Trump’ın barış ve savaş hakkında kamuoyuna açık 140 karakterlik tweetlerle hassas mesajlar yollaması çok dengesizce. İkincisi, kanıtlar Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un gerçekten büyük riskleri göze aldığını gösteriyor. Kim, Amerikalı yetkililerin hesaplarına göre 2011’de ülkenin başına geçtiğinden bu yana tam 80 füze ve bomba denemesi yaptı; babası ise sadece 20 tane yapmıştı.
Fevri hareket eden Kim acaba Trump’la müzakereye yanaşır mı? Şimdiye kadar ABD’den gelen barış tekliflerini elinin tersiyle itti; Washington’dan gelen sınırlandırma çağrılarına üç yeni denemeyle karşılık verdi. Kuzey Kore, ABD’nin geçen ay Güney Kore’yle yaptığı ortak askeri tatbikata karşı kendini savunduğu iddiasında.

Kim’in aldığı pozisyon saçma sapan mı? Bunu ortaya çıkarmalıyız. Önümüzdeki mart ayına kadar herhangi bir yeni ABD-Güney Kore askeri tatbikatı yok. Dolayısıyla Pyongyang’ı seçenekleri keşfetmeye sevk etmek için altı aylık bir fırsat var. Tarihin gösterdiği gibi, savaşta bir hata yapmanın sonuçları bir felakettir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder