20 Nisan 2010 Salı

DIŞ POLİTİKA KRİZLERİNDE MEDYANIN ROLÜ

Z. Tuba Kor, Anlayış Dergisi, Sayı: 59, Nisan 2008, sf.68-69.

NOT: Her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

BİR yı­lı aş­kın sü­re­dir de­vam eden Ku­zey Irak’a ope­ras­yon tar­tış­ma­la­rı ve Şu­bat ayın­da­ki ka­ra ha­re­ka­tı es­na­sın­da ya­pı­lan ya­yın­lar ve yo­rum­lar, kriz dö­nem­le­rin­de bil­has­sa dış po­li­ti­ka me­se­le­le­rin­de, mer­kez med­ya­nın tu­tu­mu­nu de­tay­la­rıy­la ele al­ma­yı zo­run­lu kı­lı­yor.

İç po­li­ti­ka­da nis­pe­ten fark­lı du­ruş­lar ser­gi­le­yen ve da­ha eleş­ti­rel bir tu­tum ta­kı­nan mer­kez med­ya, “mil­li men­fa­at­ler” ile “mil­li gü­ven­li­ğin” esas ol­du­ğu dış po­li­ti­ka kriz­le­rin­de si­ya­si ve ide­olo­jik fark­lı­lık­la­rı bir ke­na­ra bı­ra­kır. Dev­let po­li­ti­ka­sı doğ­rul­tu­sun­da “tek ses” olup gün­dem oluş­tu­ra­rak ve ger­çe­ği in­şa ede­rek ka­mu­oyu­nun rı­za­sı­nı al­ma­da ve yü­rü­tü­len po­li­ti­ka­la­rın meş­ru­laş­tı­rıl­ma­sın­da önem­li bir rol oy­nar. Çok ses­li­lik ise an­cak hü­kü­met po­li­ti­ka­la­rı ile dev­let po­li­ti­ka­la­rı­nın uyuş­ma­dı­ğı alan­lar­da or­ta­ya çı­kar. Bir de ta­bi­i, da­ha zi­ya­de “ok­ya­nus öte­si”nden ge­len esin­ti­ler­le med­ya pat­ron­la­rı­nın “âli men­fa­at­le­ri”nin ça­kış­tı­ğı du­rum­lar­da ge­nel çiz­gi­den sa­pı­lır. Mer­kez med­ya, kâh “öte­ki” hak­kın­da çar­pı­tıl­mış imaj­lar, bas­ma­ka­lıp yar­gı­lar ve al­çal­tı­cı ifa­de­ler­le zi­hin­le­ri kod­lar; kâh kriz dö­nem­le­rin­de ka­mu­oyu­nu mil­li­yet­çi ve mi­li­ta­rist söy­lem­ler­le kış­kır­ta­rak psi­ko­lo­jik or­ta­mı ha­zır­lar; kâh doğ­ru­dan bir kriz çı­kar­tır ve­ya onu tır­man­dı­rır; kâh kriz yö­ne­ti­mi­nin bir par­ça­sı ola­rak önem­li gö­rev­ler ic­ra eder.

Türk Med­ya­sı­nın Kur­gu­la­nan İş­le­vi ve Dö­nü­şü­mü

Cum­hu­ri­yet’in ba­şın­dan iti­ba­ren uzun­ca bir sü­re dış po­li­ti­ka, ge­le­nek­sel ka­rar alı­cı­la­rı il­gi­len­di­ren bir alan ola­rak gö­rü­lür; ba­sın­da pek yer bul­maz. Gün­de­me ge­len ko­nu­lar ise te­mel dış po­li­ti­ka il­ke­le­ri ve ka­bul­le­ri­ne mey­dan okur ni­te­lik­te de­ğil­dir. Za­ten kapatma dâhil ağır ce­za­lar içe­ren hu­ku­ki mev­zua­tın ya­nı sı­ra, bü­yük bir ye­kun tu­tan tek par­ti yö­ne­ti­mi­nin ga­ze­te­ci-mil­let­ve­kil­le­ri bu­nun önün­de bir en­gel­dir. Ba­sı­nın gö­re­vi res­mî po­li­ti­ka­nın ka­mu­oyu­na ak­ta­rı­mın­dan iba­ret­tir.

DP dö­ne­mi­nin gö­re­ce ço­ğul­cu or­ta­mın­da iç po­li­ti­ka­da çok yo­ğun tar­tış­ma­lar ya­şa­nır­ken, dış po­li­ti­ka­da ba­sın ge­le­nek­sel çiz­gi­si­ni sür­dü­rür. En önem­li is­tis­na, da­ha ön­ce dış po­li­ti­ka gün­de­min­de hiç yer al­ma­yan Kıb­rıs me­se­le­si­nin Hür­ri­yet ga­ze­te­si­nin uzun sü­re­li kam­pan­ya­sı so­nu­cun­da 1955’te hü­kü­me­tin gün­de­mi­ne gir­me­si­dir. 6-7 Ey­lül olay­la­rı ise ba­sın ara­cı­lı­ğıy­la hal­kın na­sıl in­fia­le sü­rük­le­ne­bi­le­ce­ği­nin önem­li ör­nek­le­rin­den­dir.

Türk ba­sı­nın­da ve ka­mu­oyun­da dış po­li­ti­ka­nın ger­çek an­lam­da tar­tış­ma ko­nu­su ha­li­ne gel­me­si ise 1964’te­ki Kıb­rıs kri­zi­ne da­ya­nır. Ame­ri­kan Baş­ka­nı John­son’ın teh­dit­va­ri mek­tu­bu­nun ana hat­la­rıy­la da ol­sa ba­sı­na yan­sı­ma­sıy­la ya­şa­nan ha­yal kı­rık­lı­ğı, ilk kez dış po­li­ti­ka pa­ra­met­re­le­ri­nin sor­gu­lan­ma­sı­na ne­den olur. Bun­dan son­ra dış po­li­ti­ka gün­dem­de da­ha faz­la yer tu­tar; özel­lik­le de ide­olo­jik ku­tup­laş­ma­nın de­rin­leş­ti­ği 70’li yıl­lar­da.

1980 dar­be­si­nin med­ya­ya yan­sı­ma­sı ise dra­ma­tik olur. Dev­let mer­kez­li ga­ze­te­ci­lik an­la­yı­şı eroz­yo­na uğ­rar­ken ma­ga­zin­leş­me kök sa­lar. 90’lı yıl­lar­da dış po­li­ti­ka­da med­ya­nın ko­nu­mu güç­le­nir. Bu­nun çe­şit­li se­bep­le­ri var­dır. Bi­rin­ci­si, özel te­le­viz­yon ka­nal­la­rı­nın açıl­ma­sıy­la res­mî kay­nak­lar­dan (TRT, AA) ha­ber te­ke­li so­na erer. İkin­ci­si, med­ya­nın elin­de­ki tek­no­lo­jik im­kan­la­rın art­ma­sı, özel­lik­le de 24 sa­at nak­len ya­yın im­ka­nı­na ka­vuş­ma­sıy­la, te­le­viz­yon dış po­li­ti­ka­nın ak­ta­rı­mın­da et­ki­li olur; hız­lı bil­gi akı­şı ih­ti­ya­cı, doğ­ru­lu­ğu te­yit edil­me­miş ha­ber­le­rin ya­yıl­ma­sı­nı be­ra­be­rin­de ge­ti­rir. Üçün­cü­sü ise, ge­le­nek­sel med­ya pat­ron­la­rı­nın de­ğiş­me­siy­le sek­tö­rün ti­ca­ri­leş­me­si, dı­şa açıl­ma­sı ve be­lir­li hol­ding­le­rin elin­de te­kel­leş­me­si­dir. Bu üç ge­liş­me­nin so­nu­cun­da sek­tör­de kı­ya­sı­ya re­ka­bet baş­lar. Ti­ra­ja ve rey­tin­ge bağ­lı olan rek­lam pas­ta­sın­dan pay kap­ma kav­ga­sı ma­ga­zin­leş­me sü­re­ci­ni te­tik­ler.

Bu du­rum, ka­mu­oyun­da da­ha az il­gi uyan­dı­ran dış po­li­ti­ka ko­nu­la­rın­da ma­ni­pü­las­yo­nu ka­çı­nıl­maz kı­lar. Kâ­rı ar­tır­ma kay­gı­sı­na ide­olo­jik du­ruş da ek­le­nin­ce, ge­liş­me­ler ya ka­rar­tı­la­rak yan­lış, ek­sik ve çar­pık bir şe­kil­de ya da ma­ga­zin bo­yu­tu öne çı­ka­rıl­mak su­re­tiy­le de­ğer­siz­leş­ti­ri­le­rek su­nu­lur. Böy­le­ce kon­trol bir öl­çü­de kla­sik dış po­li­ti­ka ya­pım­cı­la­rı­nın elin­den çı­kar­ken, dı­şiş­le­ri bü­rok­ra­si­si ki­mi za­man ol­duk­ça zor an­lar ya­şar. Her şe­ye rağ­men mer­kez med­ya, ge­rek iç ge­rek­se dış po­li­ti­ka­da ve­ri­le­cek psi­ko­lo­jik sa­va­şın en önem­li un­su­ru ola­rak des­tek gö­rür. Zi­ra 90’lı yıl­lar­da si­ya­set­çi­ler­den zi­ya­de as­ker-si­vil bü­rok­ra­si­nin te­ke­lin­de olan dış po­li­ti­ka­da top­lum­sal meş­ru­iye­tin sağ­lan­ma­sı el­zem­dir. Bu du­rum med­ya­nın kriz dö­nem­le­rin­de cü­ret­kar ve ak­tif rol oy­na­ma­sı­nı ko­lay­laş­tı­rır.

Bu bağ­lam­da “mer­kez med­ya” ve “dış po­li­ti­ka kri­zi” den­di­ğin­de ak­la ilk ge­len olay hiç şüp­he­siz Kar­dak Kri­zi’dir. 1995’in 24 Ara­lık ge­ce­si Kar­dak Ka­ya­lık­la­rı’nda ka­ra­ya otu­ran bir Türk ge­mi­si­nin kur­ta­rıl­ma­sı sı­ra­sın­da or­ta­ya çı­kan ege­men­lik tar­tış­ma­sı, 26-27 Ocak’ta ön­ce Yu­nan, ar­dın­dan Türk ga­ze­te­ci­le­rin ka­ya­lık­la­ra bay­rak dik­me ya­rı­şıy­la bir an­da kri­ze dö­nü­şür. Sa­va­şın eşi­ği­ne ge­li­nen sü­reç, son an­da Ame­ri­kan Baş­ka­nı’nın dev­re­ye gir­me­siy­le ya­tış­tı­rı­lır. Doğ­ru­dan med­ya eliy­le pat­lak ve­ren ve man­şet­ler­den sa­vaş çı­ğırt­kan­lı­ğıy­la tır­ma­nan bu kriz, as­li gö­re­vi ge­liş­me­le­ri iz­le­mek ve ka­mu­oyu­na ak­tar­mak olan ga­ze­te­ci­le­rin so­rum­suz­luk­la­rı­nın ne­le­re mal ola­bi­le­ce­ği­nin iyi bir ör­ne­ği­dir.

Ge­le­lim Ekim 1998’de Tür­ki­ye ile Su­ri­ye’yi sa­va­şın eşi­ği­ne ge­ti­ren Öca­lan Kri­zi’ne. Cum­hur­baş­ka­nı Sü­ley­man De­mi­rel’in TBMM’de Şam’ı teh­dit eden ko­nuş­ma­sıy­la pat­lak ve­ren bu kriz, med­ya­nın sa­vaş çı­ğırt­kan­lı­ğıy­la bir an­da tır­ma­nır. As­ke­rî ha­zır­lık­lar he­nüz ta­mam­lan­ma­mış ol­sa da “Öğ­le­ne Şam’da­yız”, “Bir uç­tan gi­rer öbür uç­tan çı­ka­rız”, “As­ker emir bek­li­yor” man­şet­le­riy­le sa­vaş san­ki bir-iki gün için­de baş­la­ya­cak­mış iz­le­ni­mi ve­ri­lir. Gü­ney sı­nı­rın­da ya­pıl­mak­ta olan NA­TO tat­bi­ka­tı ise Türk or­du­su­nun Su­ri­ye’ye sa­vaş ha­zır­lı­ğıy­mış gi­bi su­nu­lur. Her ne ka­dar Su­ri­ye’nin çok kı­sa sü­re­de ge­ri adım at­ma­sın­da, kriz yö­ne­ti­mi­nin önem­li bir par­ça­sı olan med­ya­nın pro­pa­gan­da­la­rı­nın et­ki­si ol­sa da, Şam yö­ne­ti­mi­nin teh­dit­le­re teh­dit­le kar­şı­lık ver­me­si du­ru­mun­da An­ka­ra’nın inan­dı­rı­cı­lı­ğı­nın bü­yük bir dar­be ala­ca­ğı ih­ti­ma­li­ni de göz ar­dı et­me­mek ge­re­kir.

Ku­zey Irak’a sı­nır öte­si ope­ras­yo­na dö­ne­lim. Tam bir se­ne ev­vel Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı’nın ope­ras­yo­na ih­ti­yaç ol­du­ğu­nu vur­gu­la­ma­sıy­la baş­la­yan sü­reç­te med­ya, kış­kır­tı­cı ya­yın­la­rıy­la bir yan­dan muh­te­mel bir ope­ras­yon için ka­mu­oyun­da ze­min ha­zır­lar­ken di­ğer yan­dan hükümeti bu­na zor­la­ma­ya ça­lış­tı. Se­çim­le­rin aka­bin­de te­rör sal­dı­rı­la­rı­nın art­ma­sı, Ekim ayın­da TBMM’den ope­ras­yon iz­ni­nin çık­ma­sı, ar­dın­dan ha­va ve ka­ra ope­ras­yo­nu ile de­vam eden sü­reç­te med­ya âdet ol­du­ğu üze­re olan­ca kış­kır­tı­cı­lı­ğıy­la ko­nu­yu sü­rek­li ka­şı­dı. Uzun­ca bir sü­re­dir sa­bır­sız­lık­la bek­le­dik­le­ri ka­ra ope­ras­yo­nu sı­ra­sın­da “He­def Kan­dil”, “Ör­gü­tün üst dü­zey kad­ro­su da­ğı­tıl­dı”, “Kan­dil düş­me­den dö­nüş yok” man­şet­le­riy­le -ha­va şart­la­rı­nı ve Kandil’in mesafesini da­hi dik­ka­te al­ma­dan- tam gaz Ku­zey Irak’ı fet­he gi­den med­ya­mız, bek­len­ti­le­rin zir­ve­ye ulaş­tı­ğı bir an­da ope­ras­yo­nun ani­den so­na er­me­siy­le şaş­kı­na dön­dü. İnan­dı­rı­cı­lı­ğın di­be vur­ma­sı kar­şı­sın­da bu kez de si­ya­si­le­re yük­le­ne­rek va­zi­ye­ti kur­tar­ma­ya ça­lış­tı. Hü­kü­me­tin Ame­ri­ka’dan ta­li­mat ala­rak ope­ras­yo­nu bi­tir­di­ği id­di­asıy­la Baş­ba­kan’ın ope­ras­yo­nun bi­ti­ri­le­ce­ğin­den ha­ber­dar ol­ma­dı­ğı yo­rum­la­rı ara­sın­da­ki te­na­ku­zu bi­le fark ede­me­di­ler.

As­lın­da Gü­neş Ope­ras­yo­nu sı­ra­sın­da mer­kez med­ya­nın kah­ra­man ga­ze­te­ci­le­ri­ne ya­kı­şan, Ge­nel­kur­may’ın in­ter­net si­te­sin­den ver­di­ği ha­ber­ler­le ve ma­sa ba­şı se­nar­yo­lar­la ye­tin­me­yip, he­li­kop­ter­ler­le biz­zat Kan­dil’e çı­kart­ma yap­ma­la­rıy­dı. Böy­le­ce fe­tih yap­ma­ya me­rak­lı ga­ze­te­ci­le­ri­miz, bel­ki as­ker­le­ri­mi­zi Kan­dil’e çek­me­yi “ba­şa­ra­rak” son bir dar­bey­le PKK’nın ila­ni­ha­ye te­miz­len­me­si­ni sağ­la­ya­bi­lir­ler­di! Gül­me­yin sa­kın, mer­kez med­ya­sı­nın sa­bı­ka­sın­da bu tarz olay­lar mevcut. Ni­te­kim on­la­ra gö­re, söz ko­nu­su olan va­ta­nın bü­tün­lü­ğü ve mil­li men­fa­at­ler ise ba­sın mes­lek il­ke­le­ri te­fer­ru­at­tır! Ar­tan rey­ting ve ti­raj­lar sa­ye­sin­de el­de edi­len rek­lam ge­lir­le­ri­ni ise sor­ma­yın sa­kın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder