Rex Tillerson (ABD
Dışişleri Bakanı)
Amerikan
Dışişleri Bakanlığı/Stanford Üniversitesi, 17.1.2018
(ABD Dışişleri
Bakanı’nın Stanford Üniversitesi Hoover Enstitüsündeki konuşmasının metni)
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız
(…)
Bugün burada yapacağım konuşmanın başlığı ve konusu Suriye’de ABD’nin
ileriye dönük mülahazaları.
Bütün uluslararası güçleri endişelendiren, Suriye halkının karşı
karşıya kaldığı bazı son derece zor şartları geniş bir siyasi ve tarihi bağlam
içinde anlatarak konuya gireceğim. [Z.T.K. Bu kısmı çok önemli
görmediğimden tercüme etmedim]
Ardından Suriye’de askeri ve diplomatik varlığımızı sürdürmenin, bu
çatışmaya bir son verilmesine yardımcı olmanın ve yeni bir siyasi geleceği başarmak
için bir yola girerken Suriye halkına yardım etmenin niçin Amerikan milli
savunması açısından hayati olduğunu açıklayacağım.
Son olarak terörist tehditlerden ve kitle imha silahlarından
kurtulmuş, istikrarlı, bütüncül ve bağımsız bir Suriye’ye erişebilmek için Trump
yönetimi olarak attığımız adımları ayrıntılandıracağım.
(…)
Trump yönetiminin terörle mücadele politikası gayet basit:
Amerikalıları yurtiçinde ve yurtdışında teröristlerin saldırılarından korumak.
Bu politikanın merkezinde de teröristleri ve terör örgütlerini örgütlenme,
finansman sağlama, savaşçı devşirme ve eğitme, saldırı planlama ve düzenleme
imkânından mahrum bırakmak var.
Başkan Donald Trump göreve gelir gelmez Suriye ve Irak’ta kaydedilen
kazanımlara ivme katmak için kararlı adımlar attı. Savunma Bakanı Jim Mattis’e
30 gün içinde IŞİD’i yenilgiye uğratmak için yeni bir plan hazırlaması talimatı
verip hızlıca bu planı onayladı. Bu çerçevede sahadaki Amerikalı komutanlara
daha fazla yetki vererek hızlı bir sonuç alınacak şekilde bir dizi operasyonu
yönetti ve askerî liderlerimize IŞİD’in yenilgiye uğratılmasını sağlayacak en
iyi taktiklere karar verip uygulamaları için daha fazla serbestlik tanıdı.
Bugün Suriye ve Irak’ta IŞİD tarafından kontrol edilen toprakların yaklaşık
%98’i kurtarılmış durumda ve Rakka’daki fiziki “hilafet” de yok edildi. (…)
Biz bugün
Suriye’ye temelde şu üç faktörle şekillenen büyük resim üzerinden bakıyoruz:
— IŞİD büyük
ölçüde yenilgiye uğratılsa da tamamen bitirilmiş değil.
— Esed rejimi
Suriye toprağının ve nüfusunun yarısını kontrol ediyor.
— ABD’ye yönelik
süregelen stratejik tehditler, sadece IŞİD ve el-Kaide’den değil aynı zamanda
diğerlerinden, bilhassa İran’dan halen daha devam ediyor.
(…)
Özetle, Suriye hala ciddi stratejik tehditlerin kaynağı ve diplomasimize
yönelik temel bir meydan okuma.
(…)
ABD Suriye’de şu beş kilit sonucu arzuluyor:
— Birincisi, Suriye’de IŞİD ile el-Kaide’nin kalıcı bir yenilgiye
uğraması, vatanımıza yönelik bir tehdit teşkil etmemesi ve yeni bir formda
ortaya çıkmaması; Suriye’nin bir daha asla teröristler için bir örgütlenme,
adam devşirme, finansman, eğitim ve gerek ülkemizde gerekse dünyada Amerikan
vatandaşlarına veya müttefiklerimize karşı saldırı düzenlemede bir platform
veya güvenli liman olarak hizmet etmemesi
— İkincisi, Suriye halkı ile Esed rejimi arasındaki temel çatışmanın
Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde BM öncülüğündeki bir
siyasi süreçle çözüme kavuşturulması ve Esed sonrası [yeni bir] liderlik
altında istikrarlı, bütüncül ve bağımsız bir Suriye’nin [düzgün] bir
devlet olarak işlemesi.
— Üçüncüsü, Suriye’de İran nüfuzunun azalması ve onların kuzey hilali
hayalinden mahrum kalması ile Suriye’nin komşularının Suriye’den kaynaklı tüm
tehditlerden kurtulması.
— Dördüncüsü, mültecilerin ve yerinden edilmişlerin güven içinde ve
gönüllü olarak Suriye’ye dönüşleri için gerekli şartların yaratılması.
— Beşincisi, Suriye’nin kitle imha silahlarından arındırılması.
Trump yönetimi bu nihai hedeflere ulaşmak için yeni bir strateji
uyguluyor. Bu süreç, devam edegelen askeri başarılarımızın hemen akabinde
diplomatik adımları artırmayı büyük ölçüde gerektiriyor. Diplomatik çabalarımız,
istikrara kavuşturucu inisiyatifleri ve Suriye çatışmasının siyasi çözümü için
yeni bir vurguyu içerecek.
Açık olmak gerekirse, ABD IŞİD’in yeniden ortaya çıkamamasına
odaklanarak Suriye’deki askeri varlığını sürdürecek. Suriye’deki askeri
vizyonumuz belirli şartlara dayalı olmaya devam edecek. Irak’tan erken
ayrılmamızın el-Kaide’nin varlığını sürdürüp sonunda IŞİD’e dönüşmesine imkân
verdiği 2011’deki o hataların aynısını tekrarlayamayız. Bu boşluk IŞİD’in ve
diğer terör örgütlerinin ülkeyi mahvetmesine yol açtı. Ve Amerikalılara ve
müttefiklerimize karşı saldırılar planlaması için IŞİD’e güvenli bir liman
sundu. Suriye’de tarihin tekerrürüne izin veremeyiz. Şu an IŞİD’in bir ayağı
çukurda; örgüt bütünüyle yenilgiye uğratılana kadar Suriye’deki Amerikan askeri
varlığını koruyarak sonunda onu tamamen mezara gömeceğiz.
(…)
Birçok nedenden ötürü ABD’nin Suriye’de kalması hayati. Özellikle
çatışma bölgelerindeki yönetilemeyen alanlar IŞİD ve diğer terör örgütleri için
bir üreme alanı. IŞİD’e karşı savaş bitmedi. Çoktan silahlı isyana başlamış IŞİD
çeteleri var. Biz ve müttefiklerimiz onları avlayacağız ve öldüreceğiz veya
yakalayacağız.
Benzer şekilde, Suriye’nin kuzeybatısında hala daha operasyon üssü ve
önemli bir varlığı bulunan el-Kaide’yi engellemekte ısrarcı olmalıyız. (…) IŞİD
manşetleri doldursa da el-Kaide hala daha muazzam bir tehdit ve kendisini daha
güçlü bir şekilde yeniden yapılandırmanın yollarını arıyor.
Ayrıca bu aşamada Amerikan personelinin tamamen geri çekilmesi Esed’i
eski konumuna yükseltecek ve rejim kendi halkına karşı vahşice muamelelerini
sürdürecektir. Kendi halkının katili, ülkede uzun vadeli istikrarın tesisi için
gerekli güveni yaratamaz. İstikrarlı, bütüncül ve bağımsız bir Suriye’nin
başarılı olması nihai olarak Esed sonrası [yeni bir] liderliği
gerektiriyor. IŞİD’i kalıcı olarak yenilgiye uğratmak için Amerikan varlığını
sürdürmek, aynı zamanda meşru yerel sivil otoritelerin kurtarılmış bölgelerde
sorumlu/güvenilir bir yönetim tarzını tesis edebilmesini kolaylaştıracaktır.
(…)
ABD’nin Suriye’den geri çekilmesi İran’a Suriye’deki konumunu daha da
güçlendirme fırsatı sunacaktır. Tahran’ın resmî söylemlerinden ve yürüttüğü vekâlet
savaşlarından gördüğümüz üzere İran, Ortadoğu’da tahakküm kurma ve müttefikimiz
İsrail’i yok etme arayışında. (…)
Son olarak (…). Biz Suriyelilere evlerine geri dönme ve hayatlarını
yeniden kurma şansı vermeliyiz. Suriyelilerin güvenli bir şekilde geri dönüşü
ülkemizin, müttefiklerimizin ve ortaklarımızın da güvenlik çıkarlarına hizmet
edecektir. (…) Akdeniz’in bir ucundaki Suriye’de kaos ve adaletsizlikler devam
ederse diğer ucundaki Avrupa’da istikrarı sağlamak imkansız olacaktır.
ABD, müttefikleri ve ortaklarıyla birlikte Suriye’ye barış ve
istikrarı getirmek için aşağıdaki adımları atacaktır:
Birincisi, kurtarılan bölgeleri istikrara kavuşturucu inisiyatifler (mesela
mayınları temizlemek, hastaneleri yeniden açmak, su ve elektrik tesisatlarını
tamir etmek ve çocukların okula dönüşünü sağlamak vs.) hayatın normale dönmesi
ve IŞİD’in yeniden ortaya çıkmamasını teminat altına almak için elzem. Milyonlarca
Iraklının evlerine dönebildikleri Irak’ta bu yaklaşımın başarısı ispatlandı.
Ancak, Irak’ın aksine, Suriye’de istikrar çabalarına ortak olacak bir milli
hükümet bulunmadığından bu işi diğerleriyle yürütmek zorundayız. (…) Mayıs
ayından bu yana ABD olarak BM’yle, IŞİD’e karşı küresel koalisyon içindeki
ortaklarımızla ve çeşitli sivil toplum örgütleriyle iş tutarak Suriye’deki
etkilenen alanlara ilave diplomatlar yolladık.
Kurtarılan bölgelere hizmet götürülmesinde yerel ve bölgesel
otoritelere yardım etmemiz geri dönen yerel nüfus ile yerel liderler arasında
güven inşa edecektir. (…)
Net olmak zorundayız: “İstikrara kavuşturma” ucu açık ulus inşası
veya yeniden inşayla eşanlamlı değildir. Ama bu hayatidir. Suriye çatışmasında
hiçbir tarafın zafer kazanma veya sadece askeri yollardan ülkede istikrarı
sağlama kapasitesi yok. Bizim askeri varlığımız, –kurtarılan halkların kendi
topluluklarını istikrara kavuşturmasına yardımcı olmak için çoktandır yerel
otoritelerle birlikte iş tutan– [Amerikan] Dışişleri Bakanlığı ve USAID
ekiplerince de destekleniyor.
İstikrar çabalarıyla eşzamanlı olarak genel çatışmayı yatıştırmak,
Esed sonrası bir siyasi anlaşmanın şartlarını oluşturma noktasında da kritik önemde.
Temmuz ayından bu yana ABD, Suriye’nin güneybatısında bir çatışmasızlık bölgesi
kurmak için Rusya ve Ürdün’le birlikte çalışıyor. Ateşkesi sağlamakta başarılı
oldu (…). Buradaki anlaşma, başta Hizbullah olmak üzere İran destekli
milislerin İsrail sınırından uzaklaşmasını zorunlu kılarak İsrail’in güvenlik
ihtiyacına da hitap etti. Bu çatışmasızlığı hayata geçirmek için Rusya’nın ABD
ve Ürdün’le birlikte çalışmasına ihtiyacımız var. Eğer ki bu başarılırsa, rejim
ile muhalefetin husumetinin kesilmesi insani yardımların dağıtılmasına,
mültecilerin ve yerinden edilmişlerin güvenli bir şekilde geri dönüşünün ve
yeniden inşaya başlamak için gerekli güvenliğin sağlanmasına imkân verecektir.
Bu çabalarımız sonucunda (…) 2017’de 715 bin Suriyeli evlerine döndü. (…)
Terörle mücadele konusunda müttefiklerimiz ve ortaklarımızla
çalışmaya devam edeceğiz, özellikle de Türkiye’yle hem İdlib’deki terör
tehdidine hem de diğer yerlerde Ankara’nın PKK’lı teröristlerden endişesine bir
çözüm bulma noktasında. (…)
ABD, Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde siyasi bir
çözüm için BM çabalarını, özellikle de Cenevre sürecini güçlü bir şekilde
destekliyor. (…)
(…) ABD ve Rusya olarak, güneybatıdaki çatışmasızlık bölgesinin başarısı
için birlikte çalışmaktayız ve yine kuvvetlerimizin güvenliğini sağlamak için
Fırat Vadisi çevresinde çakışmayı önleme düzenlemeleri yaptık.
Rusya artık BM öncülüğündeki Cenevre süreciyle nihai çözüm bulma
konusunda iki başkanın [yani Trump ile Putin’in] kasım ayında
birbirlerine verdikleri taahhütleri gerçekleştirmeli. (…)
ABD, AB ve bölgesel ortaklarımız Esed yönetiminin kontrolü altındaki
hiçbir bölgeye yeniden inşa için uluslararası yardım temin etmeyecek.
Suriye’nin geleceği konusunda tüm paydaşlarımızdan aynısını yapmasını
istiyoruz. Diğer devletleri Esed rejimiyle iktisadi ilişki kurmaktan
caydıracağız. Bunun yerine küresel koalisyonun ve onun yerel ortaklarının
IŞİD’den kurtardığı alanları yeniden inşa için uluslararası yardımların
akıtmasına destek olacağız. Esed rejimi gittikten sonra, ABD olarak, Suriye’yle
iktisadi ilişkilerde normalleşmeyi memnuniyetle teşvik ederiz. (…)
2254 sayılı BMGK kararı BM denetiminde Suriye’de serbest seçimlerin
yapılmasını öngörüyor. Çatışmalardan kaçan Suriye diasporasının da katılacağı
serbest ve şeffaf seçimlerin Esed ve ailesinin iktidardan kalıcı olarak
gitmesini sağlayacağına Amerikan yönetimi olarak inanıyoruz. Ancak bu vakit
alacaktır; dolayısıyla Esed’in gidip yerine yeni bir liderliğin kurulması
konusunda sabır tavsiye ediyoruz. Sağlam bir değişim, bazılarının ümit ettiği
gibi öyle hemencecik değil, kademeli bir anayasal reform süreciyle gelebilir ve
önünde sonunda değişim meydana gelecektir.
ABD, Suriyelileri IŞİD’den kurtarmakta SDG’nin yaptığı o muazzam
fedakârlığı kabul ve takdir ediyor. Ancak onun savaş alanındaki zaferleri,
Suriye’nin doğusu ve kuzeyindeki halkların temsili ve yerel yönetimdeki meydan
okumaları çözmüyor. Suriye’nin daha geniş siyasi dönüşümünü destekleyen tüm
gruplara ve etnisitelere söz hakkı veren geçici yerel siyasi düzenlemeler
uluslararası destekle ortaya çıkmalı. Herhangi bir geçici düzenleme tamamen
temsil edici nitelikte olmalı ve fakat Suriye’nin hiçbir komşusunu da tehdit
etmemeli. Benzer şekilde bu bölgelerdeki Suriyelilerin seslerine Cenevre’de ve
Suriye’nin geleceğine ilişkin daha geniş tartışmalarda kulak verilmeli.
Bu noktada ABD olarak NATO müttefikimiz Türkiye’nin endişelerini
işitiyor ve ciddiye alıyoruz. (…) Suriye için komşularının da güvenliğini
teminat altına alacak şekilde yeni bir geleceğin başarılmasında Türkiye’nin
yakın işbirliğini sağlamak zorundayız.
Son olarak Suriye’deki kötücül İran nüfuzunu azaltmak ve def etmek
demokratik bir Suriye’nin tesisine bağlı. Yıllar yılı Esed yönetimi altındaki
Suriye İran’ın vekil gücü oldu. (…) Çatışmasızlık çabaları ve uluslararası
yardımın yeniden akışıyla birlikte, yeni bir hükümet tarafından ulusal
egemenliğin yeniden tesisi, hem şiddeti azaltacak hem istikrar için daha iyi
şartlar oluşturacak hem de yabancı savaşçıların ülkeyi terk edişini
hızlandıracaktır.
(…) Geçmişte Irak’ta ve Libya’da yaptığımız hataları
tekrarlamayacağız.
İstikrara kavuşturmaktan ve siyasi stratejilerden bağımsız salt iyi
niyetli askerî müdahaleler bir dizi aksi ve beklenmedik sonuçlara yol açar. Bu
nedenle Suriye’deki iç savaşı yatıştırma, barışın tesisi için çalışma ve tüm
tarafları müzakere masasına oturmaya teşvik etme arayışındayız. Çatışmaların
devam etmesinin insani şartları kötüleştirmesi, daha fazla kaos üretmesi ve
bölgesel askeri müdahaleyi arttırması muhtemeldir. Odaklandığımız nokta, Suriye
halkının iradesine değer veren ve Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğünü sürdüren
olumlu bir siyasi gidişatı inşa etmektir.
Hemen hemen tüm dış politika meydan okumalarında olduğu gibi, burada
da hedeflerimizi başarmanın adımlarını yalnız başımıza atamayız.
Müttefiklerimiz ve ortaklarımızla yakın çalışmaya devam edeceğiz. (…)
(…)