10 Kasım 2019 Pazar

Y.FATHY: CEPHELEŞMEDEN BÖLÜNMEYE: MISIR’DA MÜSLÜMAN KARDEŞLER, 2013-2016




CEPHELEŞMEDEN BÖLÜNMEYE: MISIR’DA MÜSLÜMAN KARDEŞLER, 2013-2016

Yasser Fathy  (İslami hareketler ve demokratikleşme konularında uzmanlaşmış Mısırlı bir araştırmacıdır)

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Özeti, girişi ve sonucunu aşağıda okuyacağınız bu tercüme, Al Sharq Forum web sitesinde 16.10.2019 tarihinde yayınlanmıştır. 38 sayfalık analizin tamamının PDF’sine  https://research.sharqforum.org/tr/2019/10/16/cephelesmeden-bolunmeye-misirda-musluman-kardesler-2013-2016/ linkinden ulaşabilirsiniz.

NOT: Blogda yer alan 800 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Kaynak göstermeden blogdaki yazı, tercüme ve infografikleri kullanmamanız önemle rica olunur.

Özet:
§  Rabia Meydanı’ndaki oturma eylemlerinin dağıtılması, Müslüman Kardeşler cemaati için büyük bir şok oldu; bu durum özellikle teşkilatın lider kadrosundan ve sembol isimlerden birçoğunun tutuklanmasının ardından cemaatin liderlik yapısı üzerinde olumsuz bir etki bıraktı. Ancak teşkilat acziyete düşmedi veya çökmedi; -kendiliğinden ve merkezi olmayan bir şekilde- gösterileri ve protestoları, Şubat 2014’te örgütsel meşruiyete sahip bir liderlik olarak “Yüksek İdare Komitesi” kurulana kadar yönlendirebildi.
§  2014 Ağustos’unda “Özel Eylem Seçeneği”, yani gösterileri korumak ve polis ile idari makamları şaşırtıp sekteye uğratmak için -sadece ve sadece belirli durumlarda hedef alma vurgusuyla- şiddetin sistematik olarak kullanımı kararı alındı. Bu planın ve öncesindeki Altı Aylık Plan’ın hedefi, siyasi sahneyi değiştirmek için çalışmak ve demokratik gidişata geri dönüş ufkunu açacak şekilde dışlama ve şiddet baskısını hafifletmekti.
§  2014 yılı sonunda cemaatin nasıl yönetileceği ve stratejisi konusunda İrşat Bürosu üyeleri arasında bazı ihtilaflar baş gösterdi; ancak bu ihtilaflar başlangıçta bölücü bir nitelik taşımıyordu, ta ki örgütsel mekanizmalara ve bu mekanizmaları yönlendiren üst mercilere sirayet edene kadar.
§  2015 Mayıs’ında Genel Mürşit Vekili Dr. Mahmut İzzet’in, Dr. Muhammed Kemal başkanlığındaki Yüksek İdare Komitesini ilga kararını yayımlaması üzerine Müslüman Kardeşler içinde alenen bir çatışma patlak verdi. Dr. Muhammed Kemal, bu kararı, yetkisi olmayanlarca yayımlandığı için reddetti. Karar, içişleri bakanlığına Mecdi Abdülğaffar’ın tayin edilmesiyle güvenlik güçlerinin saldırılarını arttırdığı bir döneme denk düştü.
§  İhtilaflar güvensizlik, yoldan sapma suçlaması ve örgütün üst idari mekanizmasının kararsızlığı yüzünden tırmandı. Eski/yaşlı ekip, teşkilatta meşru en üst otoriteyi içeride Genel Mürşit Vekili Dr. Mahmut İzzet ve dışarıda Yurtdışındaki Mısırlılar Derneği başkanı İbrahim Münir Hoca olarak görüyor ve bu nedenle onun kararını anlayışla karşılayıp kabul ediyordu. Diğer taraf ise ilk adımı, Müslüman Kardeşler’in çoğunluğunun hükmüne başvurmak ve seçimlere gitmek olarak görüyor ve bu seçimlerin cemaat içinde üst otoriteye sahip liderliği belirleyebileceğini savunuyordu. Bu iki bakış açısının bir orta noktada buluşması imkânsızdı.
§  2015 Aralık’ında Dr. Mahmut İzzet’in kararını uygulamaktan sorumlu Yüksek İdare Komitesi başkanı Dr. Muhammed Abdurrahman tarafından, ikinci Yüksek İdare Komitesini feshetme ve Dr. Muhammed Kemal idaresine yakın adamlar hakkında soruşturma ve el çektirme işlemlerini başlama kararı duyuruldu. Aynı zamanda Yurtdışındaki Mısırlılar Derneği Londra şubesi Dr. Mahmut İzzet’in yönetimi altında, cemaat sözcüsü olan Muhammed Muntasır’ın görevden alındığını ve yerine Talat Fehmi’nin atandığını ilan etti. Ardından cemaati temsil eden yeni resmi internet sitesi ve sosyal medya sayfalarının açıldığı bildirildi.
§  Eski liderlik ile seçilmiş yeni liderlik arasındaki ihtilafın şiddetini arttıran ve kontrol altına alınmasını zorlaştıran üç faktör bulunuyor: (i) somut herhangi bir siyasi hedefi gerçekleştirme noktasında yeni stratejiler denemekten acziyet, (ii) cemaatin lider kadrosunun kah tutuklamalarla kah tasfiyelerle kah yurtdışına gitmek zorunda bırakılarak zayıflamasına yol açan, daha evvel eşi benzeri görülmemiş güvenlik baskılarının arttırılması, (iii) planlama ve değerlendirme konusunda stratejik bir vizyonun olmaması ve prosedürel ve operasyonel boyutla yetinme.


Giriş
Mısır’da Müslüman Kardeşler, Mübarek devrinde sınırları belirli siyasi atmosfere uygun bir şekilde, on yıllarca siyasi durgunluk hâli yaşadı. Ancak Müslüman Kardeşler’in de uzun yıllar uyum sağladığı bu siyasi ortam Ocak 2011’den itibaren değişti ve (yeni döneme) hızlı değişim, altüst oluş, muğlaklık ve “belirsizliğin” egemenliğinin yanı sıra Mübarek dönemindeki alışıldık siyasi aktörlerin ve rakiplerin değişimi damgasını vurdu.
Ortamın değişmesi cemaatin beklemediği, hazırlıksız yakalandığı ve -ister liderlik düzeyinde olsun isterse aşağı kademelerde- iç kültürün tabiatına uymayan bir durumdu. Olayları değerlendirirken geçmişten gelen korku, teyakkuz ve merkezilik mirası devam ederken ve bu da cemaati mütereddit ve değişken kılarken, kendi kendine dayattığı baskılara bağlı olarak tepkisel davrandı ve dolayısıyla daha evvel kendisine çizdiği sınırları mecburiyetler doğrultusunda bırakmak zorunda kaldı. Cemaat cumhurbaşkanlığı makamına erişmeyi başardı; ancak sadece bir sene sonra Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi görevinden uzaklaştırıldı. Kalabalıklara, çoğunluğa ve demokrasiye önem vermeyen, halkın görüşünü dönüştürmekte mahir olan, değişim isteyenleri karalayan, iç savaşla tehdit eden ve keskin kutuplaşmayı destekleyen Mübarek döneminden çok daha baskıcı bir yönetimin iktidarı eline almasıyla cemaat üzerindeki baskı görülmemiş şekilde arttı. Rabia Meydanı’ndaki eylemlerin vahşice dağıtılmasıyla, katliamların ve barışçıl gösterilere karşı şiddetli baskının sürmesiyle ihlaller daha da tırmanırken, cemaat her defasında mevcut anla nasıl baş edeceğini düşünmeye çalıştı.
Bu çalışmada cemaatin askeri darbeden bu yana içinden geçtiği aşamalar, bu süreçteki en önemli özellikler ve olaylar ele alınacak. Liderliğin bozulmasına mukabil teşkilat dinamizminin devam ettiği birinci aşamayı, cemaatin teşkilat liderliğini yeniden tesis etmeye ve darbeye karşı stratejiler aramaya çalıştığı ikinci aşama izleyecek. Üçüncü aşamada cemaat içinde ihtilafların patlak vermesi ve liderlik kadrosunda ihtilafların tırmanmasının sebepleri açıklanmaya çalışılacak.


Birinci Aşama: Teşkilatın Değil, Liderliğin Bozulması

İkinci Aşama: Strateji Arayışı

Üçüncü Aşama: Örgütsel İç İhtilafın Ortaya Çıkışı ve Bölünmeye Doğru Gidiş

Dördüncü Aşama: Liderlik İhtilafları Krizinin Tırmanma Nedenlerini ve Cemaati Yeniden Etkinleştirmenin Zorluğunu Açıklama


Sonuç
25 Ocak Devrimi’nin patlak vermesinden bu yana Mısır’da siyasi sahne değişken ve karmaşık bir hâl aldı. Müslüman Kardeşler meydan okumalar ve baskılarla karşı karşıya kaldı ve her defasında, sadece o anla nasıl baş edebileceğini düşünüp “anlık intibak” formülüyle sihirli bir çözüm bulmaya çalıştı, ama o sihirli çözümler gelmedi. Cumhurbaşkanı Mursi’ye ve bütün demokratik geçiş sürecine yönelik darbenin ve sonrasında Rabia Meydanı’ndaki oturma eylemlerinin dağıtılmasının ardından bazı cemaat liderleri, sihirli bir çözüm niteliğinde tek bir tedbir olabileceğini zannettiler: Bazı liderleri değiştirmeyi yeterli sandılar. Veya tüzüğü düzeltmeyi her derde deva zannettiler. Yahut çekişme ve çatışma ortamında tabanda seçimler yapmanın sihirli bir çözüm olabileceğini varsaydılar. Belki de tedbirlilik, gizlenme ve “hiçbir şey” yapmama sihirli bir çözüm olabilirdi... Bütün bunlar yeni değil; siyasi kriz karmaşık olup kapsamlı-titiz bir siyasi değerlendirmeye ve bu çapta bir çatışmayla başa çıkmaya uygun siyasi bir akla ihtiyaç var.
Cemaat liderliği, stratejisini değiştirip -hükümeti ve baskıcı emniyet birimlerini şaşırtan, göstericilerin desteğini alan, siyasi otoriteyi ve destekçilerini çözüm bulmak ve mevcut siyasi durumu değiştirmek için düşünmeye sevk eden- cepheleşmeye ve meşru müdafaa çerçevesinde sistematik şekilde şiddet kullanmaya karar verdiğinde, bu düşünme biçimi -baskıların, öldürmenin, kanın ve ihlallerin etkisinin gölgesinde, bütün barışçıl gösterilerin etkisizliği ve süreksizliği, maliyetin ve fedakarlıkların da yüksekliği nedeniyle- duyulan şiddetli bir öfkeden kaynaklanmıştı. Bu düşünce, cemaatin gelişmesi gerektiğine dair genel bir iç histen kaynaklanıyordu; bu yüzden yeni bir fikri veya ideolojik tasavvurdan kaynaklanan bir gelişme değil, sahadaki fiili baskılara bir intibak ve cevaptı.
Bu nedenle cemaatin krizine özünde yönetici elitin krizi denebilir. Cemaatin içinde değişim isteyenler çok fazlaydı; ancak onlar tek bir vizyona sahip değillerdi. Baskıların, tehditlerin, meydan okumaların ve başarısızlıkların artmasıyla birlikte farklı cevapların ve çeşitli vizyon ve değerlendirmelerin ortaya çıkması doğaldı. Çatışmacı ortam, bütün bunları eritip tek bir hedef etrafında birleştirmek için uygun değildi; yönetici elit birbiriyle uzlaşamadı, bu da dağılmalarını, parçalanmalarını ve enerjilerini tüketmelerini kolaylaştırdı.
İç çatışma, sadece liderliğe değil, -mensupların çoğuna da- cemaatin tecrübelerini objektif bir şekilde değerlendirme kabiliyetini yitirtti. Cemaati koruma adı altında gerek Müslüman Kardeşler’in vizyonu ve yönelimleri gerekse daha büyük tecrübelerden ve potansiyellerden istifade etme hakkındaki tartışmalar dondu kaldı. Bu yolda görevden el çektirme, soruşturma açma, ayrılma ve diğerlerinin örgütsel meşruiyetini ortadan kaldırma gibi örgüt içi mücadeleler yaşandı. Devrimci kararlılık ve devrimci seçenekler başlığı altında aşırılıklar ve hatalar ortaya çıktı ve bunun da neticesi, daha fazla örgütsel tükeniş ve zikre değer herhangi bir siyasi etkisi bulunmayan, daha pahalıya patlayan fedakarlıklar oldu.
Bu çatışmanın tırmanması, farklılıkları ve güvensizliği arttırdı; hiçbir mekanizma veya girişim bu korkuları ve endişeleri gidermekte başarılı olamadı. Dr. Muhammed Kemal’in yönetimini reddeden tarihi liderlik, cemaat içindeki kapışma fikrini tamamen yok etmek istiyordu. Cemaatin idari yapısı olan ve tüm üyelerinin bağlı bulunduğu Dr. Muhammed Kemal yönetimi acziyete düştü. 2014 Şubat’ından beri örgütsel meşruiyete sahip olan, yurtdışında cemaati temsil eden bir yapı kurmayı ve yurtiçinde de cemaati temsilen genç bir sözcü getirmeyi başaran, tüzükte düzeltme yapmaya, tabanda kapsamlı seçimlere gitmeye ve gençlerin çoğuna yaklaşmaya çalışan, 2014 Ağustos’undan itibaren yeni strateji ve vizyonlar denemeye girişen Dr. Muhammed Kemal yönetimi bütün bunlara rağmen, yüksek perdeden devrimci söylemlerine uygun siyasi hedeflerini gerçekleştirmeyi, çatışmayı doğru düzgün idare etmeyi ve cemaat içindeki gücünü korumayı, kendisine bu çatışmayı sürdürmesini sağlayacak gerekli kaynakları tasarrufuna almayı başaramadı.
Buna mukabil, Dr. Mahmut İzzet’in meşruiyetini ve kararlarını destekleyen gruptan birçokları, gelişim ve değişimin tehlikeli sonuçlar doğurduğu kanaatindeydi; tarihi liderliğin, cemaatin temposunu dizginlemek ve Ocak 2011 öncesi yaygın olan fıtri temkinliliğe, merkeziliğe ve liderlik tarzına geri dönmek için kullanmaya çalıştığı pederşahi his ağır bastı.
Dr. Muhammed Kemal’in Ekim 2016’da öldürülmesinin ardından, kendisine Genel Büro adını veren ve yine kendisini Dr. Muhammed Kemal’in meşru ve seçilmiş yönetiminin devamı sayan grupla çekişme devam etti. Grup, Mısır’ın karmaşık siyasi ve güvenlik ortamında ağır bir iç çekişme ve çatışmayı ve maliyetli bir siyasi kan kaybını miras aldı. (Dr. Muhammed Kemal yönetiminin şekillendirdiği) Yurtdışındaki Müslüman Kardeşler Ofisinin istifası sonrası yurtdışındaki sembollerin parçalanması da arttı; bazı üyeler ayrıldı, bazıları da içerideki yeni genç yönetimle ihtilafa düştü; bir kısmı bağımsız olarak çalıştı, bir kısmı da tarihi liderlikle bağlantıya geçti. (Kendisini Mısır içinde Genel Büro olarak isimlendiren) bu grup, sayıca az olmakla birlikte, üyelerini örgütsel olarak kontrol altına almaya ve ümitlerini, hayallerini ve vizyonlarını “Vizyon ve Bazı Revizyonlar” başlıklı belgelerde sunmaya çalıştı. Grup, hâlâ siyasi krizlerle, taşıdığı mirasın zorluğuyla ve -Müslüman Kardeşler’e veya siyasi sahneye somut- yeni bir şey sunamama gerçeğiyle yüzleşiyor.
Bu kriz, hangi taraftan olursa olsun, içerideki ve dışarıdaki genç-yaşlı birçok cemaat mensubunda derin bir yara bıraktı, hapishaneler ve tutukevlerinde acılara acı ekledi; cemaat, mensuplarının -kapasiteyi ve etkinliği geliştirme- ümidini rüzgâr gibi uçurdu gitti. Haziran 2017’de -sayısı 100’e ulaşan genç İhvan örneklemiyle- yaptığımız bir ankete göre, gençlerin %38’i Müslüman Kardeşler teşkilatının canlılığına ve etki gücüne yakında tekrar kavuşmasının mümkün olmadığı görüşündeydi, %36’sı kesin bir öngörüde bulunmakta müteredditti, sadece %25’lik bir kesim teşkilatın tekrardan çok daha dinamik ve etkin olabileceği kanaatindeydi.85 Bu oranlar, aynı zamanda iç örgütsel çatışmanın cemaat mensupları üzerinde bıraktığı hayal kırıklığını da gösteriyordu. Yine örneklemin %33’ü Mısır’da demokratikleşmeye doğru bir değişikliğin tekrardan yaşanabileceğini belirtirken, %39’luk bir kesim bunun gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu, %26 ise bu konuda bir tahminde bulunamayacağını söyledi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder