TARİH BİZE KUZEY KORE KRİZİ’NİN NASIL BİR FELAKET
OLABİLECEĞİNİ GÖSTERİYOR
David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü
gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı
yazarı)
Washington Post, 5.9.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Günümüz tarihçileri, ABD ile Kuzey Kore
arasındaki karşılıklı meydan okumaya baktıklarında –çoğunlukla felaketler
doğurmuş– geçmişin çatışmalarına eşlik eden o ültimatomların, blöflerin ve
acemice mesajların yankılarını işitiyor olmalılar.
Vermont Üniversitesi diplomatik ve askerî tarih
uzmanı [emekli Profesör] Mark Stoler diyor ki “Politika olarak savaşı
tercih ettiğinizde kesin olan şey, bunun nasıl sona ereceğini bilmemenizdir”. [Z.T.K. Bu çok önemli bir tespit. 1980 Eylül'ünde Saddam Hüseyin, devrimle yıpranmış ve zayıflamış İran'a saldırırken 2-3 ayda hedeflerini gerçekleştireceğini hesaplamış; ama iki ülkenin de yıkımına yol açan bu savaş tam 8 sene sürerek Ortadoğu'nun en uzun savaşına dönüşmüş, ardından Irak'ın 1990'da Kuveyt'i işgali ve 1991 Körfez Savaşı'nın, kısaca Irak'ın bugüne kadar yaşadığı acıları tetiklemişti. Birinci Dünya Savaşı'na giren devletler de 2-3 ayda sona ereceğini zannetmişler; ama savaş tam 4 sene sürdüğü gibi sonuçları 20 yıl sonra başlayacak İkinci Dünya Savaşı'nın da ana sebepleri olmuştu.] Bu belirsizlik sisi, Kuzey Kore meselesiyle ilgili politika üretenler için bir
ikaz niteliğinde olmalı.
Tarih bize savaşların çoğunlukla
düşmanca/kavgacı söylemin ve kötü istihbaratın bir sonucu olduğunu öğretir.
Zaman zaman liderler, tıpkı 1938 Münih’inde olduğu gibi, saldırganlığı
caydırmak için yeteri kadar güçlü ve kararlı bir şekilde hareket etmekte
başarısız olurlar. Ama daha yaygın olan, tıpkı 1914 Ağustos’unda olduğu gibi,
çatışmanın hiç kimsenin istemediği bir sonuç üreten art arda hatalar yığınından
kaynaklanmasıdır.
Birinci Dünya Savaşı, hesap hatalarının nasıl
küresel bir felaket üretebildiğinin belki de en net örneği. Stolar’ın bir
mülakatında bana hatırlattığı gibi, [Birinci Dünya Savaşı arifesinde]
her oyuncu kendi ulusunun hedeflerini nispeten düşük maliyetli kısa bir savaşla
gerçekleştirebileceğine inanarak “taarruz hevesi”ne kapılmıştı.
Trajik bir silsile işledi: [Z.T.K. Bir
Sırp milliyetçisi tarafından işlenen] Arşidük Franz Ferdinand suikastının
ardından Avusturya, Sırbistan’a karşı Almanya’dan destek istedi; [Alman] Kayzer
Wilhelm akılsızca bir “açık çek” verdi. Bunun üzerine Sırbistan’ın müttefiki
olan Rusya askeri kuvvetlerini harekete geçirmeye başladı; Almanya buna kendi
askerlerini seferber ederek karşılık verdi, tıpkı Fransa ve ardından
İngiltere’nin yaptığı gibi.
Nükleer çağda hesap hatalarının maliyetleri çok
çok daha fazla; ancak şimdiye kadar aklıselim (ve şans) galip geldi. Evan
Thomas, Ike’ın Blöfü: Başkan Eisenhower’ın Dünyayı Kurtarmak İçin Gizli
Savaşı kitabında [Z.T.K. Ike, Eisenhower’ın lakabıdır] Amerikan
Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın 1953’te Kore Savaşı’nda uçurumun kenarına nasıl
yaklaştığını anlatıyor. “Eğer ki Çinliler ve Kuzey Koreliler anlaşmaya
varmasaydı Amerikalı diplomatlar en sonunda ABD’nin savaşı nükleer silahlarla
yayacağını ima edeceklerdi” diye yazıyor. Eisenhower gerçekten nükleer bomba
atar mıydı bunu kimse tahmin edemez; ancak şaşırtıcı olan şu: Onun o meşum
mesajlarının karşı tarafa gerçekten iletilip iletilmediği veya bunun anlaşılıp
anlaşılmadığı net değil.
Eisenhower, SSCB Devlet Başkanı
Nikita Kruşçev’in ABD’nin Berlin’den askeri birliklerini derhal geri
çekmesi ültimatomunu verdiği 1958’de bir kez daha tavuk oyununu oynadı. [Z.T.K.
Bir Hollywood filminden uluslararası ilişkilere uyarlanan tavuk oyunu, aynı
şeritten birbirlerine doğru son hızla ilerleyen iki genç sürücünün
cesaretlerini göstermek amacıyla oynadıkları oyundur. Direksiyonu kırıp aracını
ilk şerit dışına çıkaran “korkak tavuk” olarak anılır ve itibarını
yitirir. Eğer ikisi de durmazsa ciddi bir kazayla ağır yaralanırlar veya
ölürler. İkisi de aynı anda şerit dışına çıkarlarsa itibarlarını
kaybetme riskleri olsa da korkak tavuk olarak anılmazlar ve
yaralanma veya can kaybından da kurtulurlar.] Eisenhower, yardımcılarına bu
tehdide karşı “her şeyi yapacağı” sözünü vermiş; ama daha sonra Sovyet liderini
ziyaret için ABD’ye davet etmiş ve Gettysburg’daki çiftliğinde başkanın
torunuyla çok samimi bir hafta sonu geçirdikten sonra Kruşçev geri adım
atmıştı.
1962 Küba Füze Krizi nükleer gerilimi
tırmandırma politikasının zirve noktasıydı. (…)
Modern tarih, savaşların –bir kısmının
karşılığı olan, diğerleri ise göz ardı edilen– vaatlerle ve ültimatomlarla
nasıl iç içe geçtiğini göstertiyor. Philip Zelikow bunu açıklıyor. Örneğin
Almanya, 1916 Sussex Sözü çerçevesinde Alman denizaltılarının Amerikan
gemilerine saldırmayacağı sözünü verdi ve fakat daha sonra sözünde durmayıp [bir
Amerikan yolcu gemisini batırarak] ABD’yi savaşın içine çekti. Çin, 1965’te
Kuzey Vietnam’a yönelik bir Amerikan istilasının Pekin’in müdahalesine yol
açacağı konusunda uyardı ve Amerikan birlikleri askerden arındırılmış bölgenin
güneyinde kaldı. ABD, 1991’de Saddam Hüseyin’i Kuveyt’ten geri çekilmemesi
halinde saldıracağı konusunda uyardı. Irak birlikleri geri çekilmedi ve ABD de
saldırdı. Ardından sonuçları bugün hala devam eden bir aptallıkla ABD,
Bağdat’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu yanlış istihbaratı yüzünden
2003’te Irak’ı işgal etti.
Kuzey Kore’yle mevcut açmazı tarihe nasıl
uyarlayabiliriz? Birincisi, mesaj iletme kritik önemdedir. Tehlike bu denli
büyükken Başkan Trump’ın barış ve savaş hakkında kamuoyuna açık 140 karakterlik
tweetlerle hassas mesajlar yollaması çok dengesizce. İkincisi, kanıtlar Kuzey
Kore lideri Kim Jong Un’un gerçekten büyük riskleri göze aldığını gösteriyor.
Kim, Amerikalı yetkililerin hesaplarına göre 2011’de ülkenin başına geçtiğinden
bu yana tam 80 füze ve bomba denemesi yaptı; babası ise sadece 20 tane
yapmıştı.
Fevri hareket eden Kim acaba Trump’la
müzakereye yanaşır mı? Şimdiye kadar ABD’den gelen barış tekliflerini elinin
tersiyle itti; Washington’dan gelen sınırlandırma çağrılarına üç yeni denemeyle
karşılık verdi. Kuzey Kore, ABD’nin geçen ay Güney Kore’yle yaptığı ortak
askeri tatbikata karşı kendini savunduğu iddiasında.
Kim’in aldığı pozisyon saçma sapan mı? Bunu
ortaya çıkarmalıyız. Önümüzdeki mart ayına kadar herhangi bir yeni ABD-Güney
Kore askeri tatbikatı yok. Dolayısıyla Pyongyang’ı seçenekleri keşfetmeye sevk
etmek için altı aylık bir fırsat var. Tarihin gösterdiği gibi, savaşta bir hata
yapmanın sonuçları bir felakettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder