AKSA TUFANI YENİ BİR İNTİFADANIN AYAK SESLERİ OLABİLİR Mİ?
Röportajı
yapan: Betül Sav
Fikriyat,
11.10.2023
NOT: Şahsımla yapılan bu röportaj, Fikriyat web sitesinde 11.10.2023 tarihinde yayınlanmıştır. https://www.fikriyat.com/galeri/dunya/aksa-tufani-yeni-bir-intifadanin-ayak-sesleri-olabilir-mi/20
NOT: Blogda
yer alan 900 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Blogdaki
şahsıma ait yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri kaynak göstermek
şartıyla kullanabilirsiniz.
Ülkemizde HAMAS yeteri kadar
tanınmıyor. Batı medyasında ise terör örgütü olarak geçiyor. Kısaca HAMAS, el
İzzeddin Kassam Tugayları’ndan bahseder misiniz?
Filistin
İslami Direniş Hareketi (HAMAS), Müslüman Kardeşler’in Filistin koludur. 1978’de
el-Mucamma el-İslâmî adlı bir hayır kuruluşu olarak Şeyh Ahmed Yasin
tarafından Gazze’de kuruldu. Yürüttüğü gençlik faaliyetleri sayesinde İsrail tarafından
asimile edilmeye ve dünyevileştirilmeye çalışılan Gazze gençliğinin İslami
uyanışında, Kur’an-ı Kerim’le ve camiyle yeniden buluşmasında etkili oldu. 1960’larda
kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altındaki sol veya milliyetçi hareketlere
karşı İslami bir alternatif olarak öne çıkışı, 1980’lerin sonunda işgal
altındaki topraklarda Filistin halkının topyekûn isyan ettiği Birinci İntifada
yıllarındadır. Hareketin askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları da İntifada
sırasında 1990’ların başında kuruldu. Şeyh İzzeddin Kassam kimdir? İngiliz
işgalciye karşı gizli bir direniş hareketini örgütlerken 1935’te girdiği
çatışmada şehit düşen Filistin silahlı direnişinin sembol ismi bir âlimdir.
FKÖ
içindeki en önemli hareket olan ve 1959’da kurulan Filistin direnişinin öncüsü
el-Fetih’in 1982’de İsrail işgaline uğrayan Lübnan’dan binlerce kilometre
ötedeki Tunus’a sürülmesi sonucu Filistin’le bağlantısı zayıfladı. İsrail’in
Lübnan’ı işgalinin temel nedenlerinden biri Filistin direnişini ve el-Fetih’i
bitirmekti. İslam dünyasında Lübnan İç Savaşı’nın, İran-Irak Savaşı’nın ve
Sovyetlerin Afganistan işgalinin yaşandığı 1980’ler İsrail için en rahat dönemdi.
1979’da daha evvel dört defa savaştığı Mısır’la da barışmıştı. Böyle bir
ortamda İsrail, Ortadoğu’yu dizayn etme havasındayken ve içte-dışta hamisiz
kalan Filistinlilere baskısını iyice artırmışken Gazze’de İntifada patladı ve
diğer Filistin bölgelerine yayıldı. Şeyh Ahmed Yasin liderliğindeki HAMAS,
içeriden bir aktör ve İntifada’nın öncüsü olarak bu dönemde parladı ve bir dini-toplumsal
hareketten direniş hareketine dönüştü. 1990’larda FKÖ’nün yürüttüğü Oslo Barış
Süreci’ne ve İsrail’e teslimiyete karşı çıktı ve Filistin halkının aleyhine
gördüğü bu süreci engellemeye çalıştı. 2000’de başlayan İkinci İntifada’da öncü
rol oynadı ve lider kadrosu İsrail’in suikastlarına uğradı. Batı’da neden terör
örgütü olarak görüldüğünü bundan anlayabilirsiniz.
HAMAS,
İkinci İntifada sona ererken 2005’te siyasete girme kararı aldı ve Ocak 2006’da
yapılan Filistin seçimlerinde yüzde 60 küsur oy alarak tek başına iktidar oldu.
Ancak hükümet daha ilk andan itibaren Batı’nın ve İsrail’in siyasi ve iktisadi
tecridine maruz kaldı. Çünkü kendisinden İsrail’i tanıması ve Oslo Anlaşmalarını
kabul etmesi, kısaca el-Fetihleşmesi istendi. 2007’deki başarısız darbe
girişiminin ardından zaten coğrafi bakımdan bölünmüş olan Filistin toprakları
siyaseten de bölündü; Batı Şeria’da el-Fetih/FKÖ, Gazze’de HAMAS hükümeti
kuruldu. Gazze halkı HAMAS’a oy verdiği için cezalandırıldı; açık hava
hapishanesine çevrilen Gazze 2006’dan bu yana defalarca İsrail’in çok yıkıcı
saldırılarına maruz kaldı.
Öte
yandan İzzettin Kassam Tugayları ve diğer direniş örgütleri için en büyük
kazanım, 2005’te İsrail’in Gazze’den çekilmesi ve 2007’deki darbe girişimi
sırasında İsrail’le işbirliği içindeki Filistinli unsurların temizlenmesi oldu.
Bu sayede Gazze’de İsrail’i sürpriz bir baskınla felç edecek şekilde Filistin
direnişinin altyapısı tesis edilebildi.
HAMAS neden 7 Ekim’i seçti? Bunu planladılar mı, bu husus hakkında ne düşünüyorsunuz?
7
Ekim tarihi planlı. 15 Eylül’den itibaren ardı ardında gelen Yahudi bayramları
vardı. 6 Ekim bir haftalık Sukkot Bayramının son günü ve 7 Ekim de hem bir
başka bayram hem de kutsal kabul edilen Şabat (Cumartesi) günüydü. Yani
İsrail’in bayram tatil sezonuydu. Sınırda görevli güvenlikçilerin sayısı
azalmıştı. Ve Mısır ile Suriye’nin sürpriz bir saldırı gerçekleştirerek
İsrail’i şok ettikleri Kefaret Günü (Yom Kippur) Savaşı’nın 50. yıldönümüydü.
Yahudilerin
bayramlarda ve özel günlerde Mescid-i Aksa baskınları artar; mevcut statükoyu
bozacak şekilde daha evvel yasak olan ibadetlerini ve ritüellerini bu kutsal
mekânda yapmak için inatlaşırlar. Biz maalesef farkında değiliz ama haftalardır
Mescid-i Aksa’da gerginlikler vardı; baskınları artırmaya, daha önce yasak olan
ritüelleri yaparak statükoyu değiştirmeye ve yeni kazanımlar elde etmeye
çalışıyorlardı. Biz neden olan bitenin farkında değiliz? Çünkü Filistin’in
gündemimize girmesi için illaki kan akması ve bir de Ramazan ayı olması lazım!
Bu
arada 2021 Ramazan’ında yine bir Yahudi bayramı sezonunda Kudüs’te yaşanan
kanlı olaylarda HAMAS İsrail’e roket yağdırarak bir anda denklemi
değiştirmişti. İsrail’in Gazze’ye başlattığı saldırı 11 günde bitti. Ama HAMAS,
o savaştan bu yana Cumartesi sabahı başlattığı saldırılar için hazırlık yapıyordu.
Çünkü aşırı sağcı Yahudilerin Mescid-i Aksa’nın bir bölümünü sinagoga çevirme
veya tamamen yıkıp MS 70’te yitirdikleri tapınaklarını yeniden inşa etme
hedefinin ve çabalarının bilincindeydi. Kısaca yine Mescid-i Aksa’nın Yahudileştirilmesi
girişimlerine karşı HAMAS devreye girdi. Bu arada Netanyahu’nun Kasım 2022’de
kurduğu aşırı sağcı hükümet Yahudi yerleşimcilere çok fazla yüz veriyor. Her
gün Yahudi yerleşimciler Kudüs’te ve Batı Şeria’da Filistinlilere saldırıyor,
hayatlarını kâbusa çeviriyor. Ev ev, arazi arazi, ağaç ağaç mücadele yürüyor.
Yerleşimci terörü de HAMAS’ı cevap vermeye iten bir faktör.
Ayrıca
bu çıkışıyla HAMAS, ABD ve İsrail’in kurmakta olduğu yeni bölgesel düzene set
çekmeye çalıştı. Malumunuz, İsrail Suudi Arabistan’la barışmak üzereydi.
Netanyahu daha iki hafta evvel BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında nasıl
Filistin’i saf dışı bırakıp Körfez ve Arap ülkeleriyle barışarak yeni bir
bölgesel düzeni şekillendirdiklerini övünerek anlatmıştı. Körfez’den kara ve
demir yollarıyla İsrail’e uzanan ve Süveyş Kanalı’nı bypass eden yeni ulaşım ve
boru hatlarıyla doğu-batı ticaret rotalarını değiştirme hayali kuruyordu. HAMAS
bütün denklemi 7 Ekim’de değiştirdi.
Aksa
Tufanı’nı bugüne kadar gerçekleşen hak ihlalleri hazırladı. Bu saatten sonra
İsrail dikkatli olacak mı yoksa bu süreç devam mı edecek?
İsrail,
şu anda ABD’den de tam destek alarak çok-cepheli bir savaş hazırlığı yapıyor. HAMAS’ı
bitirme hedefiyle Pazar günü Gazze’yi bombalamaya başladı. Birkaç gün içinde
Amerikan silahları, uçakları ve donanması da Akdeniz’e gelecek. Netahyahu
karşıtlarını da içine alan yeni bir geniş tabanlı hükümet kurulacak. İsrail’in
planı, iç ve dış cepheyi güçlendirdikten sonra bölgesel bir savaş açmak ve
yitirdiği itibarı ile caydırıcılığını şiddetli bir savaşla ve kan dökerek yeniden
tesis etmek, bu sayede halkına yeniden özgüven kazandırmak. Geçmiş tecrübelere
binaen, kısa vadede büyük bir yıkıma yol açsa da ve çok fazla kan dökse de,
hedeflerine ulaşabileceği kanaatinde değilim. Bu arada ben ilk defa bir çatışmanın
gidişatını öngöremiyorum. Çünkü şimdiye kadar bildiğimiz çatışmanın kuralları
tamamen değişti ve yeni kurallar ne olacak henüz bilmiyoruz.
Sizce
bu olaylar yeni bir intifadanın ayak sesleri olabilir mi?
Yeni
bir intifada olabilir; ama az evvel dediğim gibi ben çok daha fazlasını, çok-cepheli
bölgesel bir savaşı bekleyenlerdenim. İsrail sadece Gazze’deki değil, Batı
Şeria ve Lübnan’daki HAMAS’ı da, Hizbullah’ı da hedef alma niyetinde. Hatta
İran’a müzahir Suriye ve Irak’taki örgütleri de vurmaya kalkışabilir. Yani
cepheyi genişletecek gibi görünüyor.
Mescid-i
Aksa’nın akıbeti ne olacak? Fanatik Yahudiler neden sürekli mabede baskıda
bulunuyor?
Benim
bu süreçte iki korkum var. Birincisi, HAMAS’ın İsrail içinde yüzlerce Yahudi’yi
öldürmesini veya esir almasını bahane ederek aşırı sağcı Yahudiler Batı Şeria,
Kudüs ve İsrail içindeki Filistinli nüfusa etnik temizlik yapmaya kalkışabilir.
Zaten uzunca bir süredir şiddet uygulayarak Filistinlileri tıpkı 1948 ve
1967’de olduğu gibi topraklarını terke zorlama planı yapıyorlardı. Bu arada
İsrail tarihinin en aşırı sağcı hükümetinden destek ve güç alarak Yahudi
yerleşimciler zaten bir yıldır hemen her gün Filistinlilere saldırıyorlar. Dolayısıyla
bu savaşı bir etnik temizlik kampanyasına dönüştürüp yeni bir büyük mülteci
dalgası oluşturmaya kalkışabilirler.
İkincisi,
daha evvel de belirttiğim gibi, yıllardır aşırı sağcılar Mescid-i Aksa’nın
statüsünü değiştirmek için uğraşıyorlar. Mevcut kaostan nemalanarak Haremü’ş-Şerif’teki
Babü’r-Rahme Mescidi’ni sinagoga dönüştürmeye kalkışabilirler. Hatta -düşük
ihtimal olarak görsem de- Mescid-i Aksa’yı yıkmaya kalkışabilirler. Burada
kritik olan nokta, Filistinlilerin ne ölçüde maharetle direnip İsrail’e geri
adım attırabilecekleri ve tabii dünya kamuoyunun ne tepki vereceği.
Bu
süreçte ülkeler taraflarını belli etti. Büyük bir savaş çıkarsa sizce HAMAS’ın
yanında olacak ülkeler var mı? Türkiye için ne düşünüyorsunuz?
Şimdiye
kadar İran başta olmak üzere az sayıda ülke açıkça İsrail’in karşısında ve HAMAS’ın
yanında durdu. Türkiye de dahil Arap ve İslam ülkelerinin çoğu, taraf olmak
yerine itidal çağrısı yapıyor. Ama zaman içinde İsrail’e tepki giderek
artacaktır. Bölge halkı ve Filistinliler on yıllar sonra ilk defa düşmanına karşı
bu çapta bir başarı gördü, bu çok önemli. 16 yıldır abluka ve tecrit altında
hayat mücadelesinin verildiği Gazze’den çıkan HAMAS hareketi, bütün güvenlik duvarlarını
aşıp İsrail’in -daha doğru bir ifadeyle dedelerinin toprakları- içine girdi. Savaşlarını
hep düşmanın topraklarında veren İsrail’in ilk defa kendisi çatışmanın sahası
oldu. Bu, 1948-49’dan bu yana görülmemiş bir şey. HAMAS şimdiye kadar en az 700
İsrailliyi öldürdü ki bu sayı daha da artacaktır. Yüzlercesini de esir aldı.
İsrail’in imajını yerle bir etti, Mossad efsanesi yıktı. Bu, Arap halklarını derinden
etkiledi. İsrail çok sert ve kuralsız bir şekilde Gazze’ye saldırırsa, ki öyle
görünüyor, şu an İsrail’e tam destek verenler de kamuoyu baskısı karşısında geri
adım atabilirler. 1990’larda Ortadoğu Barış Süreci’nde Arap ülkeleri İsrail’i resmen
tanımasalar da kültürel ve ekonomik alanda temsilcilikler açarak ilişki kurmaya
başlamıştı. Ama 2000 yılında İkinci İntifada patlak verince Şaron’un
katliamları karşısında İsrail’in bütün ofislerini kapattılar. Dolayısıyla İsrail,
intikam hırsıyla ve caydırıcılığını geri kazanmak için fazla ileri giderse
2020’de başlayan normalleşme süreci ve bölgesel denge İsrail aleyhine değişebilir.
Telegram’da
HAMAS Tugayları’nın yayınladığı videolar var. Sizce bunlar göz korkutma mı?
Savaşların
en önemli ayağı propagandadır, bir diğer deyişle psikolojik savaştır.
Propaganda savaşını kazanan moral üstünlüğünü elde eder. Çok çarpıcı ve etkili bir
propaganda savaşı yürüttüler. Sınırları havadan, karadan ve denizden aşma,
savaş araçlarını kullanma, İsrail silahlarını devre dışı bırakma vs.
görüntüleri çok profesyoneldi. Ama esirlere ve ölülerin bedenlerine muamele
videoları maalesef ki dünya kamuoyunda HAMAS’ın ahlaki üstünlüğünü yitirmesine
ve IŞİD’le özdeşleştirilmesine yol açtı. Öte yandan bu propaganda videoları
İsrail tarafında ciddi bir korkuyu ve travmayı tetikledi. Zaten Yahudiler,
tarihsel tecrübelerinin de etkisiyle dünyanın en korkak milletidir. Bunu
kaldırabilecek bir toplumsal ve bireysel psikolojiye sahip değiller. Yaşadıkları
şehirlerden ve hatta ülkeden kaçmaya çalışıyorlar. Kısaca videolar önemli bir
propaganda taktiğiydi.
Orada
yıkılan bir camii vardı. Han Yunus Şehrindeki Muhammed el Emin Camii, gördünüz
mü videoyu?
İsrail
her savaşta camileri bombalar; çünkü buraları HAMAS’ın yuvası ve silah deposu
varsayar. Sadece camileri değil hastaneleri, okulları, küçük işletmeleri,
üretim tesislerini, altyapıyı, her şeyi vurur. Altyapı demişken, İsrail Gazze’ye
elektrik, su, yakıt dahil her şeyi kestiğini duyurdu. Biliyor musunuz, Gazze’de
kaç yıldır günde sadece birkaç saat elektrik geliyor, bazen 2-3, bazen 5-6 saat…
İsrail 15 yıldır her büyük saldırısında elektrik üretimini, su arıtma
tesislerini, kanalizasyon sistemlerini vuruyor ve tamir için teçhizat girişine
izin vermiyor. Bu yüzden Gazze kendi elektriğini üretemiyor; ihtiyacını
-kendisine abluka uygulayan- Mısır ve İsrail’den satın alarak karşılamak
zorunda kalıyor ki o da yetersiz. Gazze, Çin’in en ucuz ve sık sık bozulan
jeneratörleriyle dolu bir bölgedir. Tam da bu yüzden bakkaldan çok jeneratör
tamircisi olduğu söylenir. Keza on yıllardır Gazze’de temiz içme suyu kıtlığı,
hatta yokluğu problemi var. Nüfusun sadece yüzde 10’u temiz su içebiliyor.
Suyun kötü kalitesi yüzünden çok fazla böbrek hastası ve diyalize bağımlı
Gazzeli var.
Sosyal
medyada çokça kirli propaganda var. 15 Temmuz’da da olmuştu, birçok yerde
olmuştu. Sizce sosyal medya üzerinden HAMAS’a karşı bu kirli propaganda artacak
mı?
Artacak,
ta ki İsrail’in saldırılarının vahşiliği sosyal medyada görülene kadar... Çünkü
insanlarımız Filistin dahil Ortadoğu’da sahada neler yaşandığını bilmiyor; daha
da önemlisi, hem ideolojik gözlüklerle bakıyor hem de her şeyi Türkiye tecrübesi
üzerinden okuyor. “Ama Filistinliler de topraklarını sattı”, “Araplar bizi
arkadan vurdu” gibi ilkokul ders kitapları seviyesinde klişe cümlelere
inananlar çok. Oysa 1882’den 1947’ye kadarki dönemde Siyonistlerin bütün
çabalarına ve İngilizlerin her türlü desteğine rağmen Yahudi göçmenlerin
elindeki toprak parçası bütün Filistin mandasının sadece yüzde 6’sıydı, biliyor
musunuz? Bunların da hepsi satın alınmış değil. İsrail onca toprağı kan dökerek
aldı, parayla değil. Yine Şerif Hüseyin öncülüğünde Osmanlı’ya isyan edenlerin
sayısı da sadece birkaç bin kadar.
Bu
arada bu bilmeme hali ve arızalı bakış, sadece HAMAS’a, Filistin’e ve
dindarlara alerjik kitleye mahsus da değil, Filistinlileri çok sevenler ve “dava
dava” diyenler de aynı problemlerle malul. Okumayı, araştırmayı seven bir
millet değiliz maalesef. Sloganlar bize çok daha cazip geliyor. Filistin’le
ilgili çok az şey okunduğunu biliyor musunuz? Bunu yıllar evvel bir internet
sitesinin editörlerden öğrenmiştim. Bunun üzerine Kudüs Araştırmaları’nın internet
sitesin incelediğimde ne kadar haklı olduklarını gördüm. Çünkü Twitter’da
takipçisi sayıları 30 bindi; yayınladıkları yazılar ise sadece 30-40, en fazla
50 tıklanmıştı. Gençler bana Filistin için ne yapalım diye soruyor. Onlara
diyorum ki “Sizi İslam’ın ilk emrine davet ediyorum.” Yani ikra (oku) ayetine...
Okumadan, bilmeden gerçek anlamda bilinç sahibi olamayız.