LÜBNAN/ARSAL’DAKİ
SURİYELİ MÜLTECİLERLE RÖPORTAJLAR
Zahide
Tuba Kor
NOT: Blogda yer alan 900’e yakın içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Blogdaki
şahsıma ait bütün yazı, tercüme, fotoğraf ve infografikleri kaynak göstermek
şartıyla kullanabilirsiniz.
17-22
Mayıs 2023 tarihindeki Lübnan seyahatimin bir gününü (19 Mayıs) Suriyeli mültecilere
ayırdım. Ve yıllardır çok merak ettiğim, Lübnan’ın doğusundaki Baalbek
vilayetine bağlı, Suriye sınırına yakın Arsal ilçesini ziyaret ettim. Her yerin
kontrol noktalarıyla ve güvenlik güçleriyle dolu olduğu Lübnan’da bu ilçeye
ancak bakanlıktan özel izinle girilebiliyor. İlçe aslında küçük; ama yerli nüfusu Sünni
olduğundan kapasitesinin kat kat üstünde yoğun bir mülteci nüfus barındırıyor.
Buradaki mültecilerin çoğu, sınırın öte tarafında Suriye’nin Kusayr-Kalamun
bölgesinden olup Hizbullah’ın Esed rejimi ile birlikte 2013-2014’te açtığı
savaş yüzünden ilçeye sığınanlar.
İlçenin
her yeri çadırlarla dolu; toplamda irili ufaklı 170 kadar çadır kamp olduğu
tahmin ediliyor. Bunlardan birinde 200 Suriyeli aileye gıda kolisi dağıttık. Her
kampta olduğu gibi sevimli çocuklar peşimizi bırakmadılar, bol bol fotoğraf
çekildik. Ardından birkaç aileyi çadırında ziyaret ettik. Bazı yerlerde
çadırlar arasındaki mesafenin tek kişinin geçebileceği kadar dar olması
dikkatimi çekti; bu kadar iç içe çadırlar, adeta çadır tarlası görünümündeki Suriye’nin
kuzeyindeki Azez ilçesinde bile yoktu.
***
4
çocuklu kanser hastası yaşlı bir hanımefendinin çadırını ziyaret
ettim. 2013’te Kusayr’dan gelip bu kampa yerleşmiş. Bir kızı aynı kampta
yaşıyormuş, diğerleri başka kamplarda.
Savaşta
ve göç sırasında neler yaşadınız diye sordum: “Başımıza sayısız bomba
yağıyordu. Çok korkuyorduk. Kusayr’da savaş başlayınca önce çocuklarımla
Suriye’nin Ara bölgesine kaçtık. Ama birkaç gün sonra orası da bombalanmaya
başlayınca bir adam sayesinde sınırı geçip Arsal’a sığındık. Kusayr’dan
kaçarken yolda eşimi kaybettim, aradım ama bulamadım. O günden beri hakkında
hiçbir bilgi de alamadım. Savaşta öldü herhalde.”
Kanser tedavisi olup olmadığını sordum: “Kanser ilacı 25 milyon Lübnan lirası (270 dolar). Bir kereliğine bu ilacı aldım. Ama çok pahalı olduğundan artık tedavi göremiyorum.”
***
Ardından
savaşta yaralanıp sakat kalan 30’lu yaşlarında Kusayrlı bir beyefendiyi
ziyaret ettim. Eşiyle birlikte çadırda yaşıyordu, çocuğu yoktu. Kendi ailesi
Lübnan’ın başka bir yerinde yaşıyormuş.
Savaşta
ve göç yolunda neler yaşadınız?
“Savaş
başladığında durum herkes için çok kötüydü. Üzerimizde her türlü silah
kullanıldı. Savaşta evim bombalandı, belimden yaralandım. 4 ay dümdüz yattım. Tedavi
gördükçe daha iyi hale geldim ve 2013’te ilk fırsatta Suriye’den ayrıldım. Ancak
göç yolunda tekrar bombardıman altında kalınca bu sefer sağ bacağımdan
yaralandım. Artık yürüyemiyorum ve çalışamıyorum.”
Arsal’da
ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?
“Çok
şükür, burada uçak ve bombardıman yok, güvendeyiz. En azından geceleri uyuyabiliyoruz.
Ama tabii ki sıkıntılarımız var, özellikle da maddi sıkıntılar. Aslında başlangıçta
Lübnan’da ekonomi iyiydi; ama son yıllarda çok kötüleşti. Şu an Suriye’de
fiziki savaş, Lübnan’da ise iktisadi savaş var… Burada her çadır kuran arazi
sahibine ayda 10 dolar ödemek zorunda. Eskiden 5 dolar ödüyorduk. Ben çalışamadığımdan
bu parayı ödeyebilecek durumda değilim.”
Ödeyemezseniz
ne olacak?
“Arazi
sahibi, 25 Mayıs’a kadar bu ayın kirasını ödeyemezsem 5-6 gün daha göz yumacak;
bu süreçte yine para bulamazsam beni arazisinden kovacak. Çadırı başka yere taşınacağım.
Ne yapayım? Allah’ın merhametine ve yardımına sığınıyoruz; gidecek bir yerimiz
ve yapacak bir şeyimiz yok.”
Suriye’den
buraya yanınızda bir birikimle gelmişsinizdir. Geçmişte Suriye ucuz, Lübnan ise
pahalı bir ülkeydi. Birikiminiz ne kadar yetti?
“İlk
geldiğimde Arsal’da bir dairenin tek bir odasını aylık 100 dolara kiralamıştım;
ne banyosu ne mutfağı ne de elektriği vardı. Suriye’den yanımda getirdiğim para
sadece bir sene yetti; sonra elde avuçta bir şey kalmadı. Sakatlandığım için çalışma
imkânım zaten yoktu. Yardımlara bağımlı yaşıyoruz.”
Kötü
muameleyle hiç karşılaştınız mı?
“İnsanların
kötü muamelesiyle karşılaşmadım. Ama hükümet Suriyelilerin bir yerden bir yere
gidişine birçok kısıtlama koydu. Her yerde kontrol noktası olduğunu yollarda
görmüşsünüzdür. Her bir kontrol noktasında tekrar tekrar sorgulanıyoruz. Bazılarımızın
geçişine izin veriliyor, bazılarına verilmiyor.”
Lübnan
hükümeti Suriyelileri geri yollama niyetinde. Ne düşünüyorsunuz?
“Önünde
sonunda dönmek zorundayız vatanımıza. Yapacak bir şey yok.”
***
Ziyaretlerin
ardından kamp görevlisine çadır kirası meselesini sorduk. Cevabı ilginçti: “Bu
kampta 70 çadır var. Karşıdaki kampta da aynı. Bu araziler bir amca ile amcaoğluna
ait. Eğer bu iki arazinin kirasını bir yardım derneği toplu olarak öderse her
biri için YILLIK 2000’er dolar, yani toplamda 4000 dolar kira alıyorlar. Ama
ödemezse her çadırdan AYLIK 10 dolar kira istiyorlar.” Yani her kamp için yılda
8400’er dolardan toplamda 16.800 dolar…
***
Arsal’da
yaptığım röportajlara bir ara verip 21 Mayıs’ta Beyrut’ta genellikle Şiilerin
gittiği lüks bir lokantada garsonluk yapan, Deyrezzorlu ve 3 çocuklu bir
Suriyeliyle yaptığım röportajı paylaşmak istiyorum. Filistinli ve
Suriyelilerin hikâyelerini dinlemek ve yardım dağıtmak için Türkiye’den kalkıp
Lübnan’a gelmiş olmamdan çok etkilendi. Hikâyesini uzun uzun anlatmak istediği
her halinden belliydi; ama etraftaki hem Şii lokanta görevlilerinden hem de
müşterilerden çok da korkuyordu. Lokantada kaldığımız süre boyunca yanımıza sürekli
gelip gitti, her seferinde sorularıma biraz cevap verip uzaklaştı. Zaman zaman
konuşurken gözleri doldu. Korkudan sorularıma ayrıntılı cevap veremedi. Çünkü
lokanta şeflerinin gözü onun ve bizim üzerimizdeydi.
Savaşta
neler yaşadınız?
“Savaş
tam bir trajediydi; sürekli bombardıman vardı, sürekli korku ve dehşeti
yaşıyorduk. Savaş altında hayat çok zordu. Başımıza ne gelecek bilmeden
yaşamaya çalışıyorduk. Uçakların bombardımanında evi yerle bir olan teyze oğlum
öldü; kendisi sivildi. Kendi evimiz kısmen zarar gördü, ama ayakta. Amcamın ve
bir kızının evi tamamen yıkıldı.”
Lübnan’da
hayatınız nasıl, ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?
“Hayatım
ne iyi ne de kötü. Bazı insanların ırkçı muamelesi bir sıkıntı. ‘Ülkenize geri
dönün’, ‘İşimizi alıyorsunuz’ falan diyorlar. Çok üzülüyoruz tabii. Ama
çocuklarımızın geleceği için susuyoruz, her söyleneni sineye çekip
sabrediyoruz. Burada hayatımız hiç kolay değil. Ev kiram 80 dolar, maaşım ise
65 dolar. Ama burada hayat ne kadar zor olursa olsun Suriye’dekinden daha iyi.
Suriye’de yaşamak şu an ne kadar zor tahayyül dahi edemezsiniz; en temel ihtiyaçlar
dahi karşılanamıyor. İş yok, gıda yok, elektrik yok, yakacak yok ve hayat
anormal pahalı.”
Her
Suriyeli aile darmadağınık oldu, farklı yerlere göçtü. Sizin aileniz nerelere
dağıldı?
“Ben
Lübnan’dayım. Bir kardeşim Türkiye’de, diğeri Irak’ta; daha evvel Lübnan’da
olan bir kardeşim de memleketimiz Deyrezzor’a geri döndü. Uzak akrabalarım da
Fırat’ın doğusuna, Rakka’ya, Türkiye’ye ve Lübnan’a dağılmış durumda.”
Deyrezzor’daki
ailenizin durumu nasıl?
“Deyrezzor
ikiye bölünmüş durumda; Fırat’ın doğusundaki kısım Kürtlerin ve ABD’nin,
batısındaki kısım rejimin, İran’ın ve Rusya’nın kontrolünde. Ailem batı tarafta
yaşıyor. Doğu tarafta yaşayanların hayatı ve geçimi batıdakilere kıyasla daha
iyi. Doğu tarafta emniyet, hürriyet, iş imkânı, insani yardım, elektrik ve su
var; her türlü mal da daha ucuz. Rejim tarafında hem pahalılık ve yokluk var
ham de insanlar hakkında sürekli güvenlik soruşturması açılıyor. Üç bölgeye
ayrılan Suriye’de en zor hayat rejimin kontrolündeki bölgede. Fırat’ın
doğusundakiler ve kuzeyde Türkiye’nin kontrolündekiler eğitim ve sağlık
hizmetleri, temel ihtiyaçlara erişim bakımından daha iyi durumdalar.”
Lübnan
halkı ve hükümeti artık Suriyelileri istemiyor; ne düşünüyorsunuz?
“Alternatifimiz
yok ki. Geri dönmemiz için baskı ve tacizler var. Annem ve bir kız kardeşim
geri döndü. Ama ben dönersem zorla askere alınacağım. Lübnan’dan ayrılıp üçüncü
bir ülkeye gidebilmek için BMMYK’ya başvurdum, hala cevap bekliyorum. Hangi
ülke beni kabul ederse oraya gitmeye hazırım.”
***
Suriye’nin Lübnan sınırına yakın ilçesi Yebrud’dan bir gençle uzun bir röportaj yaptım.
Suriye’de
ne yaşadınız da Lübnan’a göç etmek zorunda kaldınız?
“Memleketim
Yebrud’da olaylar 2011’in Haziran’ında başladı. Gençler olarak gösteriler
katılmamız kaçınılmazdı. Çünkü rejimin safında olursak kendi halkımızı öldürmek
zorunda kalacaktık. Çok zor bir dönemdi. Yebrud’dan ayrılmamızın ana sebebi,
rejimin Hizbullah ve İran’a bağlı kuvvetler eşliğinde ilçeye düzenlediği
baskındı. Bu baskına savaş uçaklarının attığı varil ve misket bombaları ile top
atışları eşlik etti. Merkezî konumdaki Yebrud ilçesi Kalamun bölgesindeki ilk
engeldi. 2014 itibarıyla ilçede yaşayan bütün aileler ayrılmak zorunda kaldı.
Tabii önceki 3 yıl boyunca ilçe hemen her gün bombalandı. Yebrudluların başkent
Şam’a ve rejim kontrolündeki herhangi bir yere gidebilmesi kontrol noktaları ve
tutuklamalar nedeniyle mümkün değildi.
2013
yılı sonunda ağabeyim, rejimin bombaladığı bir noktaya yaralılara yardım için
koştuğunda aynı yerin ikinci defa bombalanması sonucu şehit düştü [Rejim
uçaklarının 10 dakika arayla çifte bombardımanları çok yaygındı; ilk
bombalamanın ardından olay mahalline insanlara yardıma koşanlardan yaralananlar
veya hayatını kaybedenler çok oldu]. 2014 başında ilçede yaşayanların rejime
karşı silaha başvurmaktan başka bir çaresi kalmadı; yoksa rejim herkesi öldürüp
geçecekti. İlçeyi savunmaya çalışan küçük kardeşim de rejimin saldırısında
şehit düştü. Ben ve diğer ağabeyim sahra hastanelerinde yaralıları tedavi
etmekle görevliydik. Çok basit tıbbi aletlerle hastaları tedavi etmeye ve
ameliyat yapmaya çalışıyorduk. Bizi aşan vakaları Lübnan’ın Arsal ilçesine
tedavi için yolluyorduk. Bazı yaralıları Uluslararası Kızılhaç örgütü ve diğer
Lübnanlı tıbbi kuruluşlar tedavi için Arsal’dan Lübnan’ın diğer şehirlerine
naklettiklerinde Hizbullah bu yaralıları kaçırdı ve kendi hastanelerinde
katletti.”
Hizbullah’ın Lübnan
hastanelerinden kaçırıp öldürdüğü yaralı sayısı takriben kaçtır? Ve bunlar
savaşçı mıydı?
“Sadece
benim isim isim bildiğim vaka sayısı 15. Bilmediğim kim bilir ne kadar çok
vardır. Bunların tamamı Suriyeli sivillerdi, savaşçı falan değillerdi.”
Savaşçı değillerse örgütün sivil
yaralıları öldürmekteki gayesi neydi?
“İntikam
almaktı. Hizbullah hastanelerinde öldürülenlerden biri mesela 12 yaşında bir
çocuktu. Bir de yaralı olarak alınıp Hizbullah hastanelerinde tedavi edildikten
sonra Lübnan hapishanelerine atılanlar var. Tanıdığım bir çocuk 6 sene
Lübnan’da hapis yattı ve 18 yaşında serbest kaldı.”
Göç hikâyenizi de dinlemek
isterim.
“Yebrud’dan
Arsal’a arabayla giderken yanımda annem ve iki kız kardeşimin yanı sıra
yaralılar vardı. Yolda tam 3 defa rejimin savaş uçaklarının bombardımanına
maruz kaldık. Gözümüzün önünde şehit düşenler oldu; kimisini yaralı kurtarıp
Arsal’a tedaviye götürdük. Ama Arsal’a ulaştığımızda sığınabileceğimiz hiçbir
yer yoktu. Bazı hayır kuruluşları çadır kamplar kurmaya başladı, Suriye kökenli
bazı Arsallılar evlerinden yardımlar getirmeye veya evlerinin bazı odalarını
bize vermeye başladılar.
Bu
arada Arsal da 2014’te kısa ama şiddetli bir savaşa maruz kaldı. İlçenin Suriye
tarafında IŞİD, Lübnan tarafında Hizbullah vardı. Bu savaşta Lübnan ordusu
kendisini savunmak zorunda kaldı. IŞİD ilçeye ve mülteci kamplarına girdi.
Bunun üzerine kamplar bombalanmaya başlandı. Hem Arsallılardan hem de Suriyeli
mültecilerden hayatını kaybedenler oldu.”
IŞİD’in Arsal’da ne işi vardı?
Ve o savaşta neler yaşandı?
“Muhtemelen
dış güçlerin bir işiydi bu. Hizbullah’ın Sünnilerin yaşadığı bir ilçe olan
Arsal’a girmek için bir bahaneye ihtiyacı vardı. Suriye’nin Kalamun bölgesini
tamamen kontrol altına aldıktan sonra hedefi Arsal’daki Suriyeli mülteciler
olmuştu. Düşünün, mülteci kamplarını içindeki kadınlara, çocuklara ve yaşlılara
aldırmadan vurdular. Ben yaralıları tedavi etmekle meşgul olduğum için
biliyorum, yaralı sayısı 1000’i geçti. Ölü sayısı 40 olabilir. Hizbullah ilçeyi
kontrolü altına almayı hedeflese de hem Uluslararası Müslüman Âlimler Heyetinin
ve Lübnan Âlimler Heyetinin hem de uluslararası güçlerin devreye girmesiyle
savaş 5 günde bitti. Bundan sonra Arsal’a yönelik baskı ve şiddet iyice arttı.
Güvenlik güçlerinin mültecilere baskısı, saldırıları ve tutuklamaları yıllarca
sürdü. Bahane IŞİD, Nusra Cephesi gibi örgütlere mensubiyetti. Gerçek hedef ise
ilçeyi ve mültecileri tamamen kontrol altında tutmaktı.”
Peki, bu bahanede kısmen de olsa
bir gerçeklik payı var mıydı?
“Hayır,
kesinlikle yoktu. Çünkü insanları tamamen rastgele tutukladılar; IŞİD, Nusra
Cephesi ve benzer örgütlerle hiçbir alakaları yoktu. 2018-2019’a kadar Suriyeli
mültecilere büyük zulümler yaptılar. O kadar çok tutuklama oldu ki Lübnan
hapishaneleri Suriyeli mültecilerle doldu. Arsal özellikle Lübnan devleti için
kara bir noktaydı. 2014-2015’te ilçedeki mülteci sayısı 130.000’i aşmıştı, yani
mülteci sayısı yerli nüfusun iki katıydı. Tutuklamalar ve emniyetin baskıları
arttı. Kontrol noktaları yüzünden Suriyeliler çalışmak için Arsal’dan çıkıp
başka bir yere gidemediler. 2019’dan sonra güvenlik kontrolleri yumuşatılınca
Suriyeliler ilçe dışında çalışabilmeye başladılar. Ama tutuklamalar kesilmedi.
Lübnan devleti mültecileri Suriye Devrimi’ne katılımına göre tutuklayıp
yargılıyor. Devrime katılanlar veya destek verenler ÖSO üyeliğinden bir yıl
hapse atılabiliyorlar. ÖSO üyesi olmasa bile böyle bir suçlama tutuklanma için
yeterli oluyor.”
Lübnan yönetimi artık
Suriyelileri istemiyor ve geri dönmeye zorluyor, öyle değil mi?
“Baskılar
yıllardır sürüyordu; ama 2023 itibarıyla iyice arttı. Her defasında baskıyı
artırma sebepleri mültecileri geri dönmeye veya ülkeyi terke zorlamaktı. Dükkân
açıp çalışmalarını engelleme, yasal ikamet hakkı vermeme, tutuklama gibi
iktisadi ve maddi-manevi baskılar uygulanıyor. Şunu hiç unutmayın: Rejim
bölgesine geri dönmek tutuklanma, zorunlu askerliğe alınma, devrime destek
vermiş her gencin ve her Suriyelinin bu suçlu rejim tarafından katledilmesi
demektir.”
Suriye’ye geri dönüp de
tutuklanan veya öldürülen tanıdıklarınız var mı?
“Hem
de çok var. Kimisi geri döndükten sonra tutuklandı, kimisi doğrudan hapse
atılıp işkenceyle öldürüldü, kimisi de kayıp olup ölü mü diri mi bilinmiyor.”
Peki, geri dönenler arasından bu
bahsettiğiniz muamelelere maruz kalmayan ve normal bir hayat yaşayabilen
gençler yok mu?
“Gençlerden
geri dönen herkes doğrudan askere alınıyor. Askerlik en az 2,5 sene; bazıları
geçtiğimiz yıllarda 9-10 yıl askerde kaldı. Sadece kadınlar, çocuklar ve
yaşlılar güven içinde geri dönebilirler; onların da tamamı değil, bir kısmı.
Şunu hiç unutmayın; Suriye’ye geri dönen hiç kimsenin emniyeti garanti altında
değil. Geri dönüş için iki hükümet arasında bazı anlaşmalar imzalansa da bunun
garantisini ne rejim ne de Lübnan hükümeti veriyor. Uluslararası garanti de
yok. Uluslararası mülteci hukuku Lübnan yönetimi için bağlayıcı olmadığından
ülkesinde mülteci olduğunu kabul etmiyor, bizi ‘yerinden edilmiş’ sayıyor. Öte
yandan bize mülteci statüsü vermese de uluslararası hukuk gereği Lübnan
yönetimi topraklarına girenleri korumakla yükümlü. Biz Lübnan’a dağlardan kaçak
yollardan değil, ordunun kontrol noktalarından girdik; ama tabii burası resmî
sınır kapısı da değildi. Lübnan ordusunun kontrol noktasından girdiğimiz halde
ülkeye gizlice girdiğimizi ileri sürüp böyle muamelede bulundular.
2023’te
çok büyük bir baskı kampanyası başladı. Mültecilerin ticari işletmelerde
çalışmasına çok ciddi kısıtlamalar getirildi. Çalışma belgesi, işyeri ruhsatı,
çalışan izin belgeleri ve Lübnan’da ikamet belgesi talep ediliyor ki bunların
maliyeti bazen kişi başı 3000 doları geçiyor. Lübnan şartlarında bu o kadar
yüksek bir para ki hiçbir mülteci bunu karşılayabilecek durumda değil. Genel
olarak dükkânların kapatılması, kayıtlı veya kimlik belgesi olmayanların,
kimlik belgesi olup süresi dolanların takibatı şeklinde baskılar başladı.”
Peki, belgelerin geçerlilik
süresi ne kadar?
“Lübnanlı
bir kefili olanlar için bir sene olup her sene belgeleri yenilemeleri lazım.
Kefili olmayanlara 2-3 seneliğine Lübnan’da kalma imkânı sağlansa da ikamet
izninin her 6 ayda bir -Katar devletinin finansmanıyla- yenilenmesi gerekiyor.
Ama 2019’dan bu yana güvenlik birimlerine gidip ikameti yenilemek iyice
zorlaştırıldı. Bir de -herkes için olmamakla birlikte- seyahat zorunluluğu
getirilmeye başlandı. Yani kimlik belgesini yenilemek isteyenlerin ülke dışına
çıkıp dönmesi gerekiyor. Lübnan’daki Suriyeliler çok pahalı (1000 küsur dolar)
olduğundan Suriye pasaportu çıkarttıramıyorlar. Seyahat edilecek ülkede ikamet
izni gerektiğinden Suriyeliler hiçbir ülkeye gidemezler. Kısaca şu an Lübnan’da
kimlik çıkarttırabilmek, dolayısıyla yasal bir şekilde çalışabilmek zor.
Bazı
tutuklamalar da oluyor. En büyük tehlike altındakiler, ordudan firar etmiş
rejim tarafından aranan subaylar ve askerler. Mesela tutuklanıp Lübnan
hapishanelerinden birinde tutulan ve hakkında Suriye’ye yollama kararı
çıkartılan rejimle yollarını ayırmış bir subay var.”
Lübnan’da Suriye ordusundan
ayrılmış çok sayıda rütbeli subay ve er var mı?
“Çok
var, hem subay hem de er düzeyinde. Aslında hemen herkes tehlike altında. Ben
ne askerdim ne de subay; ama ülkeme döndüğüm anda zorla askere alınacağım.
Suriye’de zorunlu askerlik gençlerin öldürülmesi demektir.
Lübnan,
Suriyeli mültecilerden bolca istifade etse de bizi istemiyor. Arsal biz gelene
kadar tamamen unutulup kaderine terk edilmiş kıyıda bir ilçeydi. Sermaye sahibi
mülteciler buraya paralarıyla gelip üretim tesisleri açtılar. Arsal’daki ticari
işletmelerin ve üretim tesislerinin yüzde 80’i Suriyeli mültecilere ait. Ancak
şu an Lübnan genelinde, özellikle de Arsal’da mültecilerin geri dönüşü için
büyük bir baskı var. Mülteciler olarak büyük bir korku yaşıyoruz; tutuklanma,
kovulma veya çalışmamızın yasaklanması suretiyle geri dönmeye zorlanma endişesi
içindeyiz. Uluslararası himaye -veya en azından Arap ülkelerinin himayesi-
olmadan mültecilerin güvenli bir şekilde ülkelerine dönebilmesi mümkün değil.”
Suriye’ye zorla yollanan
mültecilerin sayısı takriben ne kadardır?
“400’ü
geçmez. Çünkü mültecileri zorla geri yollamak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde
yargılanmaya yol açacak uluslararası hukuku ihlal eden bir suçtur. Hatta
Başbakan Necip Mikati, açıkça ‘Mültecileri zorla yollayabilmemiz mümkün değil,
bu bizi uluslararası mahkemeye sevk eder’ dedi. Zorla göndermek suç olduğundan
baskı yaparak, hayatı çekilmez kılarak bizi kendi irademizle gitmeye
zorluyorlar.”
Baskıyla gitmeye zorlanan çok
mu?
“Kesinlikle
çok. Mesela ticari bir işletme sahibiyim diyelim. Güvenlik güçleri işyerimi
kapattığında, başka bir yerde de çalışıp ailemin geçimini sağlayamazsam ne
yapacağım? Kimlik belgesi olmayanlar -ki devlet çıkartmıyor- sürekli tutuklanma
tehlikesi altında yaşıyorlar. Bu durumdakilerin bir kısmı, boş boş oturup
evladımın rızkını kazanamadan, sürekli korku ve yarın endişesi içinde Lübnan’da
yaşamaktansa Suriye’de ölmek daha iyidir diye düşünüyor. Veya ölüm ihtimaline
rağmen bota atlayıp Akdeniz’e açılıyor.
En
önemlisi, Suriyelilerin Lübnan’da doğan çocukları Lübnan makamlarınca kayıt
altına alınmıyor, anne-babaları evliliklerini Lübnan mahkemelerinde resmen
tescil ettirseler bile. Lübnan’da doğan çocukları sadece BMMYK kayıt altına
alıyor. Burada doğmuş 100-200 bin kadar Suriyeli çocuk resmen kayıtlı ve
kimlikli olmadığından birçoğu okula gidemiyor. Lübnan hükümeti bu çocuklara
devlet okullarında ücretsiz eğitim hakkı tanımıyor. Özel okullar da çok pahalı.
Suriyeli ve Lübnanlılara ait eğitim odaklı derneklerin bu büyük ihtiyacı
karşılayabilmesi mümkün değil. Bu durumdaki öğrencilerin ancak %30’una destek
çıkabilirler; geri kalan çocuklar eğitimden mahrumlar. Bu oran da ilk ve orta
dereceli okullar için geçerli. Üniversiteye gelince, gençlerin ancak %5’i
üniversite eğitimi alabiliyor. Suriye’deyken İnşaat Mühendisliği öğrencisi olan
ağabeyim de, ben de üniversite harçları çok yüksek olduğundan Lübnan’da
eğitimimizi tamamlayamadık. Bizim gibi o kadar çok genç geleceğini yitirdi ki.
Diğer
konu da mültecilerin doğru düzgün tedavi imkânının olmaması. Lübnan
hastanelerinde hayatını kaybeden o kadar çok Suriyeli hasta var ki. Devlet
tarafından düzgün bir şekilde finanse edilen devlet hastanesi zaten yok;
olanlar da Lübnanlılar için. Suriyeliler son derece pahalı olan özel hastanelere
gitmek zorundalar.”
BM’nin sağlık desteği veya
STK’ların hastaneleri yok mu?
“BM
ameliyat masraflarının eskiden %75’ini ödüyordu, şimdi %50’ye düşürdü. Bu arada
özel kuruluşlarca ve uluslararası insani yardım kuruluşlarınca finanse edilen
klinikler de var. Yakın zamanda Lübnan devleti kliniklerde çalışan bütün
Suriyelilerin işten çıkartılması kararı aldı. Kısaca hem eğitim ve sağlık alanında
hem de güvenlik bakımından mültecilerin durumu değişken; özellikle de kimliği
olmayanların. Toplumsal açıdan mültecilerin büyük bir kısmı umutsuzluk,
çaresizlik ve hayal kırıklığı içinde. Ya savaşta rejim tarafından katledilen
evlatlarını, yakınlarını, sevdiklerini unutup rejimin kontrolündeki bölgelere
geri dönecekler ya da Lübnan’da başlarına gelen bütün musibetlere sabredip
kalacaklar. Mesela Lübnan’da başımıza her ne gelirse gelsin ben ve ailem burada
kalmak zorundayız, rejim bölgesine dönebilmemiz imkânsız. İki kötü seçenekten birini
kabullenmekten başka çaremiz yok.”
Arsal’da mültecilerin hayatı
nasıl geçiyor?
“Lübnan’ın
bazı kesimleri Suriyeli mültecilere destek verse de genel olarak ırkçılığa,
homurdanmalara, fiziki ve psikolojik saldırılara maruz kalıyoruz. Tabii
Suriye’nin Kalamun bölgesine coğrafi bakımından daha yakın olduğundan Arsal’da
bu daha az. Ama maalesef Lübnan halkı genel olarak ırkçı. Lübnan’ın başına her
ne gelse bizi sorumlu tutuyorlar; ekonomik krizlerinden, siyasi yanlışlarından,
kendi yaptıklarından bile. Bizi sorumlu tutmaları tamamen haksız ve yanlış. BM
ve bağlı kuruluşlar, sadece Suriyelilere değil, Lübnanlılara da yardım yapıyor.
Hatta Lübnan hükümeti ve belediyeleri sürekli dış yardım alıyor. Keza bütün
Lübnan hastaneleri BM’den finansman alıyor. Ama kendilerine gelen dış
yardımların büyülüğünü unutup bizimkini dillerine doluyorlar.”
***
Son olarak, Kusayrlı
50’li yaşlarında bir beyefendi ile yaptığım röportajı paylaşıyorum.
Suriye’de
ne yaşadınız da Lübnan’a göçtünüz?
“Yaşadığım
ilçe Kusayr rejimin ve Hizbullah’ın kontrolüne geçerken Lübnan’a sığındım.
Çünkü ilçemizi 25 gün boyunca kesintisiz bombaladılar. Geçmişte devlet
memuruydum. Ama 2012’de rejim tarafından ‘terörü destekleme’ gibi bir yığın
suçlamayla tutuklanıp 3 ay hapis yattım. Ardından serbest bırakılsam da
gözaltına alınmış olduğumdan işten çıkartıldım. 2013’e kadar memleketimde
yaşamaya devam ettim.”
Rüşvetle
hapisten kurtulanlardan mısınız?
“Evet.
Avukatım ödeme yapmış ama ben ne kadar olduğunu bilmiyorum. Çünkü avukatım
dayımdı. Beni hapisten çıkardıktan sonra kendisi de tutuklandı ve akıbeti
konusunda bugüne kadar hiçbir haber alabilmiş değiliz, ölü mü diri mi
bilmiyoruz.”
On
yıldır Lübnan’da hayatınız nasıl geçti?
“Çok
zorluklar yaşadık. Geçim sıkıntısı, işsizlik, yardımların azlığı, ikamet
problemi, güvenlik endişesi, tutuklanma korkusu… Kısaca başımıza ne gelecek
diye sürekli bir gerginlik içindeydik. 2014’te Arsal’a açılan savaşı da
yaşadık.”
Lübnan
yönetimi Suriyelileri geri göndermek istiyor. Buna zorlanırsanız ne
yapacaksınız?
“Geri
dönüş fikrine karşıyım, çünkü hapse girip çıktığım için arananlar
listesindeyim. Rejim kontrolündeki bölgeye dönebilmem mümkün değil.”
Tanıdıklarınızdan
dönenler var mı?
“Geri
dönüş için kayıt olanlar güvenlik kontrolünden geçiriliyorlar. Arkadaşlarımdan
haklarında herhangi bir itham olmayanlar döndüler ve Suriye’de yaşıyorlar.”
Eğer
geri dönmeniz için baskı artarsa ne yapacaksınız?
“Bilmiyorum
ki. Üçüncü bir ülkeye gitmeyi düşünürüm ama bunun maddi külfetini
karşılayabilmem çok zor. Elimde avucumda birikimim kalmadı. Başımıza ne gelecek
bilmiyoruz.”
Kamplarda
ve kamp dışında evlerde yaşayan mültecilerin hayatını kıyaslar mısınız?
“Kamp
dışında yaşayanların durumu ahlak, eğitim ve sosyal hayat bakımından kamplarda
yaşayanlardan çok daha iyi. Kamplarda çadırlar dip dibe; mahremiyet diye bir
şey yok. Toprak sahiplerinin çadırlardakilere kira baskısı var. Gelen yardımlar
sosyal sorunların çözümü noktasında çok önemliydi, ama artık yardımlar iyice
azaldı.”
Çadır
kiralarının aylık 5-10 dolar olduğunu öğrendim. Evlerin kirası ne kadar? Ve
kiracılar bu parayı nasıl ödeyebiliyorlar.
“30
ila 70 dolar arasında değişiyor. Kendisi çalışıp kirasını çıkaranlar var.
Körfez’deki, Türkiye’deki veya Avrupa’daki akrabalarından gelen yardımlar
sayesinde kirayı ödeyenler mevcut. Ödeyemeyenler de evden çıkıp kendilerine
çadır kuruyorlar.”
Lübnanlıların
Suriyeli mültecilere yönelttikleri birçok eleştiri var. Bu eleştirilerde kısmen
haklılık payı olabilir mi?
“Mesela
yardım kuruluşlarının bize dolarla yardım yaptığı söylentisi var; hâlbuki
Lübnan lirasıyla yardım alıyoruz. Sırtlarında bir yük olduğumuzu söylüyorlar;
ama biz alnımızın teriyle çalışıp ailemizin rızkını kazanma derdindeyiz.
Sırtımızı kimseye dayamıyoruz; ama çalışmamız, devletin aldığı çeşitli kararlarla
engelleniyor. Suriyeliler hangi alana el atsalar işe uygun performans
göstermeleriyle ve icat yapmalarıyla meşhurdurlar. Ama Lübnanlılar öyle değil;
tembelleri, iş beğenmeyenleri çok. Lübnan ekonomisi geçmişte turizme
dayanıyordu; Suriyeliler gelip burada fabrikalar, atölyeler, ticari işletmeler
kurup ekonomiyi canlandırdılar. Bu sefer Suriyeliler ekonomimizi ve toplumsal
hayatımızı kontrol altına almaya başladı diye yaygara kopardılar.
Suriye
halkı toplumsal açıdan Lübnanlılardan farklı. İki toplum arasındaki sürtüşme
noktalarından biri Lübnanlıların Suriyeli kadınlarla evlenmeleri. Suriyelilerin
Lübnanlıların hayat tarzını değiştireceği korkusunu taşıyorlar. Fiilen bazı
bölgelerde, özellikle köylerde değişimler oldu. Mesela Arsal ilçesi İslami açıdan
değişti; hafızlık ve hadis eğitim merkezleri açıldı, İslami bir canlanma
yaşandı.
En
büyük korku ise bizimle hiç alakası olmayan siyasi meseleler. On sene sonra bu
Suriyeliler ya Lübnan vatandaşlığı alırsa ve demografimizi değiştirirse diye
bir korku var, özellikle de Hristiyanlarda. Bunlar Suriyelilerin kendi
tartışması değil. Biz Suriyelilerin tek düşüncesi, vatanımıza özgür ve onurlu
bir şekilde nasıl dönebiliriz, o kadar. Bizim Lübnan vatandaşlığı alma gibi bir
düşüncemiz yok ki. Ama bunlar Lübnanlıların takıntısı olmuş konular.”
Lübnanlılara
neden Suriyelilerden nefret ediyorsunuz diye sorduğumda ‘Onlar geri kalmış’
diyorlar. Bu konuda ne dersiniz?
“Lübnanlılarla
bir şey yapabilmek hakikaten zor, onların ne denli kaba saba iş yaptıklarını
yaşayıp gördük. Mesela ev sahibi kiracısına gelip ‘Bugün evimden çıkmanı
istiyorum’ diyor. Kiracı ‘Şimdi nereye gideceğim? Yarın çıkayım’ dediğinde
‘Hayır, bugün dedim, bugün çıkacaksın’ diye bastırıyorlar. Buradan tartışma
veya kavga çıktığında bu sefer bize ‘Siz zaten geri kalmışsınız’ diyorlar.
Kabalıklarına tahammül etmek inanın çok zor oluyor.
Memleketimiz
Kalamun ve Kusayr bölgesinde eğitim seviyesi yüksektir. Ama Lübnanlılar bize
geri kalmış sözünü ilmî bakımdan demiyorlar; örf-âdetlerdeki farklılığı kastediyorlar.
Mesela biz kadın-erkek el sıkışmayız; ama Lübnanlılarda bu gayet normal. O
yüzden elini uzatan Lübnanlı bir kadınla tokalaşmadığımızda bize hemen geri
kalmış diyorlar. Yine mesela bizde kadınlar sigara içmezler; ama Lübnan’da
içiyorlar ve Suriyeli kadınların içmemesini geri kalmışlık olarak görüyorlar.
Tabii biz Lübnanlılardan daha mütedeyyin veya muhafazakâr bir toplumuz.
Lübnanlılar -dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi- mütedeyyinliği geri
kalmışlık olarak görüyorlar.”
2019’da
görüştüğüm, 2015’te Lübnan’dan Türkiye’ye göçmüş Suriyeli bir öğretmen hanım
bana ‘Lübnan’dan Türkiye’ye gelmek cehennemden cennete girmek gibiydi’ demişti…
“Yüzde
100 aynen dediği gibi.”
Lübnan
niçin Suriyeli mülteciler için bir cehennem?
“Biz Türkiye’ye hiç gitmedik, sizdeki durumu bilmiyoruz; ama burada cehennemde yaşadığımız kesin. Lübnanlıların bize karşı davranışlarından tutun güvenlik birimlerinin baskısına ve iktisadi baskılara kadar her şey hayatımızı cehenneme çeviriyor. Hangi işe başvursak ismimizi hemen rejime yolluyorlar. Korkuyoruz tabii ki. Yine burada üniversiteye gidebilmek ve eğitimi tamamlayabilmek neredeyse imkânsız. Bu bölgede zaten üniversite yok; en yakını Bekaa bölgesinin kuzeyindeki Zahle’de. Lübnan’da gençlerimizin geleceği sönüyor. Türkiye’de de ufak tefek ırkçılık olduğunu duyuyoruz ama buradakiyle kıyaslanmaz. Türkiye’deki mülteciler birçok alanda bizdekinden daha iyi durumda. Lübnan’daki mezheplere dayalı tuhaf siyasi sistem buna yol açıyor. Mevcut siyasi sistem her an bir iç savaşın fitilini ateşleme potansiyeline sahip ki geçmişte 15 yıl savaşmışlar. Yeni bir iç savaşın kendi içlerinde patlamasından korkuyorlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder