2. YILDÖNÜMÜNDE 6 ŞUBAT DEPREMLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Zahide Tuba Kor
6 Şubat 2025
Asrın felaketinin üzerinden iki sene geçti. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, kalanlara sabırlar diliyorum.
Kahramanmaraş merkezli 11 şehrimizi etkileyen felaket, ülkemizin bir başka yerinde de meydana gelebilirdi. Sizce sonuç değişir miydi?
Öncelikle şunu belirteyim: Hepimiz her an her yerde türlü şekillerde büyük imtihanlarla yüzleşebiliriz, yüzleşeceğiz. Çünkü insanoğlunun yeryüzüne geliş gayesi imtihan olmaktır. Ahiret notumuz, iyi gün hallerimizden ziyade, dünya imtihanlarında takındığımız tutumlara göre verilir, tıpkı okullardaki karne notları gibi…
Sizce 6 Şubat 2023 imtihanından aldığımız notlar ne olmuştur? Yıldönümleri en iyi muhasebe vaktidir. Buyurunuz...
İbretlik sahnelere ve unutulmaz acılara sahne olan o depremden bu yana hayatımızda neleri değiştirdik? Hangi hatamızla yüzleştik, bir daha yapmamaya ahdettik? Hangi iyi davranışımızı artırma noktasında titizlik gösterdik?
Dünyevi ve uhrevi hayatımızı düzenlemek için konmuş hem devletin hem de Allah’ın kanunlarına ve kurallarına uyma noktasında gayretimiz arttı mı? Peki bu kanunları ve kuralları gerçekten biliyor muyuz, bilmiyorsak öğrenip uygulamak istiyor muyuz? Kanun ve kurallarla, helal ve haramla ilişki biçimimiz nedir? Mesela öğrenci olduğum 1990’lı yıllarda sıklıkla duyduğum gibi, kanunlar çiğnenmek için midir?
Zihnimiz hâlâ kanunların bir boşluğunu bulup şahsi menfaat devşirmek için mi çalışıyor? Kanunlar ve kamu menfaati şahsi menfaatimizle çeliştiğinde hangisini önceliyoruz? Peki ya kendi görev ve sorumluluklarımızı layıkıyla ve daha önemlisi emanet bilinciyle yapıyor muyuz? İşini doğru yapan ve kurallara uyanlardan, uyulmasını bekleyenlerden, uymayanlara hesap soran ve cezalandıranlardan (hele de cezalandırılan kendimizsek) hoşlanıyor muyuz, yoksa aleyhlerine türlü tezviratlar mı yapıyoruz?
Eğer ki bu sorularla -o vakitler bir milat sayılan- 1999 Büyük Marmara Depremi’nde yeterince yüzleşsek ve kanunlara uyarak yaşamayı ve iş yapmayı kabullenebilseydik çeyrek yüzyıl sonra bu denli korkunç bir darbe almaz, bu kadar çok insanımızı yitirmezdik.
7 Ekim Aksa Tufanı’ndan bu yana Filistin’le ilgili konuşmak üzere şehir şehir gezdim; bu vesileyle Kahramanmaraş, Adana, Mersin, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa, Diyarbakır’a gittim. Sohbet imkânı bulduğum herkese, depremle birlikte insanların hayatında olumlu-olumsuz ne tür değişimler yaşandığını sordum. Hepsinden aldığım cevap aynıydı: “İyiler daha iyi, kötüler daha kötü oldu.” Yani tövbe edip kötülükten iyiliğe geçiş yapan yok denecek kadar azdı, hem de ölümü enselerinde hissettikleri halde... Üç ay evvel gittiğim bu şehirlerden birinde ise aynı soruyu sorduğumda aldığım cevap şu oldu: “Herkes daha kötüye gitti. Olumlu hiçbir şey yok.” Düşündürücü ve üzücü bir cevaptı... İlahî bir ikaz olan yıkıcı bir depremle bile iyileşemiyorsak acaba bizi ne ıslah edebilir?
2023 depremi -süresi, kapsamı, mevsimi, beraberinde getirdiği ilave felaketler bakımından- 1999’dakinden katbekat beterdi. Bir sonraki depremin veya başka türlü afetlerin 2023’tekinden beter olmaması için geçmiş tecrübelerden ibret alarak devletiyle, halkıyla hep birlikte kendimizi sorgulamalı ve zihniyetimizi, iş yapma tarzımızı, hayatımızı düzeltmeye çalışmalıyız.
Deprem, binalarımızın birçoğunun ne kadar kuralsız ve çürük inşa edildiğini gösterdi. Veya bir kısmı kuralına uygun ve sağlam inşa edildiği halde esnafın dükkanını, daire sahibinin evini “daha güzel” veya “daha kullanışlı” kılmak için yaptığı tadilatlar (kolon kesimi vs.) yüzünden çöktü gitti.
Bu depremle 11 ilin müteahhitleri, mimarları, mühendisleri, inşaat işçileri, kontrol memurları, imar izni veren belediye çalışanları, belediye başkanları, ayrıca bakanlar ve belediye seçimleri öncesi halkın talebi diye imar affı getiren hükümetlerin işini ne denli layıkıyla ve emanet bilinciyle yapıp yapmadığını ispatladı. İşin ilginci, tek bir yetkili bile sorumluluğunu yeterince yerine getir(e)memenin utancı içinde görevinden istifa etme cesareti ve yiğitliği gösteremedi.
Bütün mesele, inşaat sektöründen ve belediyecilikten mi kaynaklı? Peki ya diğer meslek sahipleri? Sizce diğer işlerimiz, ürünlerimiz, kurumlarımız, sistemlerimiz binalarımızdan daha mı sağlam? Yoksa onlar, 7-8 şiddetinde deprem gibi bir büyük imtihanla sarsılmadığı için mi sağlam görünüyor? Mesela yediğimiz-içtiğimiz gıda ürünleri yaşadığımız evlerimizden daha mı iyi ve sağlıklı? Peki eğitim sistemimiz veya aile kurumumuz, çocuk yetiştirme tarzımız? Peki ya bilgimiz? Her konuda özgüvenle(!) konuşma cesaretimiz sağlam bilgi sahibi olmamızdan ve uzmanlığımızdan mı kaynaklı? Kadın programları, dizileri, yarışmaları, haber içerikleriyle medyamız şiddetle sarsılabilseydi acaba sonuç ne olurdu?
Peki ya dünyada yaptığımız ve yapmadığımız, söylediğimiz ve söylemediğimiz her şeyden hesaba çekileceğimiz kıyamet günü için hazırlıklarımız sağlam mı? Yoksa dünyada yanlış yaptığımızda hesap sorulmaktan kurtulmak için çevirdiğimiz dolapların benzerini ahirette de yapabileceğimizi mi zannediyoruz?
6 Şubat ve müteakip depremler, sadece dünyamıza değil, ahiretimize de tutulmuş bir aynaydı. Dünyada işini hileyle hurdayla yapıp sonra da ahirette cennete konacağını zannetmek ancak bir vehimden ve kendini kandırmaktan ibarettir. Çünkü Bakara suresinde buyurulduğu gibi, "Yaptığınız işleri güzel yapın, Allah işini güzel yapanları sever". İster cehaletten isterse kasten işini dosdoğru yapmayanların, şahsi menfaatlerini kamu menfaatine önceleyenlerin on binlerce insanımızın ölümü ve sakatlanmasının vebalini taşıdığını, milli serveti de tükettiğini unutmayın.
İbret alanlardan, hatasından ders çıkaranlardan, tövbe edenlerden, âyette (Hud, 112) buyurulduğu üzere “emrolunduğu gibi dosdoğru olanlar”dan olabilmeyi Allah hepimize nasip etsin.
Son olarak, bizi yok etmeye çalışan dış güçler diye sayıklamayı bırakıp kendi kendimizi yok etmedeki payımızla yüzleşme zamanı; işimizi düzgün yapmayarak, kanunları ve kuralları çiğneyerek, hurdaya hileye başvurarak, bilgisizlikte ısrar ederek, nefislerimizi ve menfaatlerimizi önceleyerek, hesap günü unutarak…
Allah bir daha ülkemize benzer acılar yaşatmasın; bizleri işlerimiz ve eylemlerimizle böyle acıların yaşanmasının müsebbibi kılmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder