10 Mayıs 2018 Perşembe

M.SINGER: SURİYE’DE İSRAİL VE İRAN’IN OYNAMASI GEREKEN “OYUN”





Max Singer (Hudson Enstitüsü kurucusu ve kıdemli üyesi, İsrail Bar-Ilan Üniversitesi Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi kıdemli araştırmacısı)
BESA Center Perspectives Paper No. 825, 8.5.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.

Blogda yer alan 750 küsur içeriğe http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.

Suriye’yi ve ondan ayrışan parçaları kontrol etme mücadelesinin sonuçlarını etkilemek için İsrail’in yapabileceği şeyler çok sınırlı. İsrail yönetimi, muhtemel alternatif sonuçlar arasında herhangi bir güçlü tercihe sahip değil, çünkü bunların tamamı kendisi için kötü. (İsrail insani nedenlerle sivillere yönelik kanlı saldırıların durmasını isterdi, ama güvenlik açısından düşmanlarının kendi aralarında birbirleriyle çatışıp durmasından faydalanmakta.) 
İsrail’in Suriye’de uygulanabilir nitelikteki temel çıkarları şunlar: İran’ın İsrail’e saldırma kapasitesini artıracak şekilde askeri tesisler kurulmasına mani olmak ve Golan Tepeleri yakınlarındaki toprakları kontrolü altına almasını engellemek.
İsrail, Suriye’deki çıkarlarını korumak için siyasi çabalar sarf etti, ama bu türden çabaların başarılı olabilme ihtimali pek de yok. Rusya gibi üçüncü bir taraf, herhangi bir sebeple devreye girip de Tahran’ı İsrail’i tehdit edecek bir üs inşa etmemeyi kabullenmeye teşvik etse bile İran’ın böyle bir anlaşmaya sadık kalacağına güven duyulamaz (…). İsrail dışında hiç kimsenin umursamadığı üs kurma konusunu İran önemsiyor.
Dolayısıyla İsrail, İran’ın Suriye’den kendisini tehdit edecek yeni kabiliyetler kazanmasını engellemek zorunda. Diplomatik taleplerle veya İran’la farklı türden müzakerelerle bunu yapamaz. Ama İsrail, İran’ın Suriye’de -üsler veya fabrikalar gibi- yeni askeri tesisler edinmesini bunları bombalamak suretiyle engelleyebilir.
Bu stratejik “oyun” hem İsrail hem de İran tarafından idrak ediliyor. Şimdilik her iki taraf da bir savaş istemiyor, ama her ikisi de savaş riski doğurabilecek adımlar atmakta istekli. Her ikisi de dikkatli olacak, ama pasif kalmayacaktır. “Oyun” burada sunulduğundan çok daha karmaşık ve ince ayrıntılarla dolu.
Karmaşıklığın ilk seviyesi, her iki tarafın da sırtlanmak isteyeceklerinden çok daha fazla tehditler savurması. (…) Her ikisi de yeni bir savaşı engellemek için diğerine geri adım attırmaya çalışıyor.
Her iki taraf da düşmanının tehditlerinin abartılı olduğunun farkında; ama karşısındakinin fiiliyatta neler yapacağından da emin olamıyor. İran, Suriye’nin güneyinde -İsrail’in kuzeyine küçük bir bomba yollamak için insansız hava aracı kaldırdığı- küçük bir üs inşa etmek suretiyle çoktan işe başladı bile. Bu üsteki İran tesislerini imha etmek suretiyle İsrail, kendine bu denli yakın bir yere Tahran’ın kuvvet konuşlandırmasını engelleme iradesini, gücünü ve kapasitesini gösterdi. İran daha uzak mesafede durması gerektiğini, yoksa küçük düşürücü bir askeri darbe riskiyle karşı karşıya olduğunu öğrendi.
Her iki taraf da bu ders verme/ders alma tecrübesinde bir bedel ödemek zorunda. İran bu üssü inşa etmek için her ne yatırdıysa kaybetti. Daha önemlisi, gerekli mukabele kabiliyeti olmaksızın saldırıya uğramanın utancını yaşadı, yani tehditlerinden bazılarının boş olduğu açığa çıktı. İsrail yakın hedefine erişmeyi başarmış olmakla birlikte onun da ödemek zorunda olduğu bedeller var. Her askeri saldırının maliyetleri ve riskleri vardır; her ne kadar riske atılan tehlikeler gerçekleşmese de... Ve başarılı şekilde askeri kuvvet kullanmanın siyasi faydaları yanında siyasi maliyetleri de vardır.
İran’ın Suriye-İsrail sınırdan uzakta bir tesisi güven içinde kurup kuramayacağını artık bilmesi lazım. Ne kadar uzağa kurabilir? İsrail net bir sınır çekmeyecektir, zira belirsizlik kendi işine yarıyor. (…) İran’ın İsrail yönetiminin çektiği sınırları saptayabilmesinin tek yolu, bir şeyler inşa edip İsrail’in onu imha edip etmeyeceğini görmek. İran, kırmızı çizgiyi geçerse tıpkı geçen ay insansız hava aracı kaldırdığı üssünü İsrail’in yok etmesi gibi kayıplar yaşayacaktır.
İran liderlerinin asıl umurunda olan şey, Suriye’de İsrail’i tehdit eden üsler inşa etmekten ziyade bu ülkeyi kimin kontrol edeceği. Dolayısıyla bu aşamada İsrail’le bir savaşa girmeye istekli görünmüyor. (…)
Bir zamanlar Suriye toprakları olan tüm parçaların nasıl kontrol edileceği meselesi en sonunda çözüme kavuşturulduğunda -ki bu da muhtemelen yıllar alacaktır- işte o zaman İran, Suriye’yi İsrail’e saldırmak için diğer bir üs olarak kullanma hedefine daha fazla vurgu yapabilir. O noktada, hele bir de nükleer silahlara sahip olursa, İsrail’le savaşmaktan kaçınmayı fazla umursamaz. Bu gerçekleştiği takdirde İsrail’in Tahran’ın Suriye’de askeri tesis inşasını sınırlandırma kapasitesi azalacaktır, her ne kadar bu da bir ölçüde Suriye’deki yeni rejimin veya rejimlerin doğasına bağlı olsa da.
Suriye’de savaş sona erdiğinde İran’da yeni bir rejimin var olması da son derece muhtemeldir. Burada anlattığımız “oyun”u sonlandıracak olan işte tam da budur ve [bir rejim değişikliği] şu an bölgenin başına bela olan diğer birçok problemi de çok büyük ölçüde azaltacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder