İSRAİL’İN SOMALİLAND’İ DEVLET OLARAK TANIMASI
Zahide Tuba Kor
26-27 Aralık 2025 (Sosyal medya paylaşımlarımın genişletilmiş
halidir.)
NOT: Blogda yer alan 950 küsur http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2018/01/bu-blogda-neler-var.html
linkinden toplu olarak ulaşabilirsiniz.
Gazze soykırımıyla yalnızlaşan İsrail’in bölünmüş Somali’nin
kuzeyindeki -Babülmendeb Boğazı’na bakan ve Yemen’in karşı kıyısındaki-
Somaliland’i (haritada mor alan) 26 Aralık 2025’te bağımsız devlet olarak
tanıması düşmanlarına tehdit, dostlarına teşvik içeren çok kritik bir adım ve
açılım. Devamı da gelecektir. Neden?
1. İsrail bu tanımayla Gazze soykırımı nedeniyle Kasım 2023’ten
beri Yemen’deki Husilerin İsrail’e giden gemilere deniz ablukası uyguladığı
bölgenin karşı kıyısına -askeri üs de kurarak- yerleşecek. Bu, hem ablukayı
kırma hem de İran’ın (haritada kahverengi alandaki) Husilere erişimini
engelleme amacı taşıyor. Öncelikli hedef İran ve Husiler.
(2009’da Somalili korsanların gemilere saldırılarını bahane
ederek BM kararıyla bölgeye bir uluslararası güç konuşlanmıştı. ABD’nin ilan etmediği
hedefi, İran’ın Gazze’ye silah sevkıyatını engellemekti. Geçmişte İsrail, düşmanlarına
silah sevkıyatını engellemek için müttefiklerini kullanıyordu, artık kendisi sahaya
inecek.)
2. hedef Türkiye. Dünyanın kaderine terk ettiği iç savaş yorgunu Somali’ye 2011’de Başbakan Erdoğan’ın yaptığı ziyaret bir dönüm noktasıydı; o tarihten beri Mogadişu merkezli Somali’yi ayağa kaldırıp kurumsallaştırmak için destek veriyoruz. Burada askeri üssümüz de var. 8 Aralık 2024’ten bu yana Suriye üzerinden İsrail’le komşuyuz. Türkiye’yle bölgesel rekabet bağlamında İsrail, her yerde hem hasımlarımıza hem de müttefiklerimizin hasımlarına destek vererek politikalarımızı baltalamaya çalışıyor. Jeopolitik ve jeostratejik önemi haiz Somali de bunun bir parçası.
(Eritre, Cibuti, Somali ve Etiyopya’nın yer aldığı “Afrika Boynuzu” da denen bu bölge o denli önemli ki dünyanın neredeyse bütün birincil ve ikincil güçlerinin burada askeri üsleri var. Hatta sahildeki ülkelerin en büyük gelir kaynağı yabancı üslerden aldıkları kiralar.)
3. İsrail, 7 Ekim sonrası Ortadoğu’yu kanla yeniden çizmeye,
kendine kafa tutan güçleri dize getirmeye, bölgede yayılıp hegemonya kurmaya
ahdetti. Bunu için bir yandan ülkeleri parçalamaya, diğer yandan fiilen
parçalanmış bölgeleri tanımaya odaklandı.
Arap coğrafyasında özerkliğini ilan etmiş yapılar da dünyada
resmen tanınabilmek uğruna soykırımcı İsrail’le işbirliğine can atıyorlar.
Çünkü İsrail’in tanıması ve özellikle İbrahim Mutabakatı’na varılması, Trump’ı
da bu özerk bölgelerin bağımsızlığını tanımaya sevk eder beklentisindeler.
Bunlardan biri de Yemen’de geçtiğimiz günlerde üç vilayeti daha ele geçirerek kontrol
alanını (haritadaki mavi alan) doğuya doğru iyice genişleten BAE’nin vekil gücü
Güney Geçiş Konseyi.
2015’te başkent Sana’yı ele geçiren Husilere karşı Suud’un
talebiyle başlayan Yemen savaşında BAE, müttefiki Suud’a büyük bir kazık atıp
kendi çıkarına yönelmiş ve Yemen’in tüm stratejik noktalarını, limanlarını,
adalarını güneyli ayrılıkçı güçler üzerinden kontrolüne geçirmişti. BAE’nin
desteklediği ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi, aylardır İsrail’i karşılıklı
tanıyarak bağımsızlığını ilan etmek için görüşmeler yapıyor.
Somaliland’den sonra sıra -hepsi de BAE destekli- Sudan ve Yemen’deki
fiili bölünmeleri resmileştirmek olacak. İsrail bu adımlarla iki yıldır süren
Husilerin deniz ablukasını kırmayı, onları izole edip İran’la bağlantısını
koparmayı ve küresel ticaret için kritik noktalara yerleşerek Hint
Okyanusu-Kızıldeniz ticaretini kontrolüne almayı hedefliyor.
İsrail’e bütün bu imkânı sağlayan, 10-15 yıldır bölgenin birçok kritik limanını geliştirme ve modernleştirme adı altında kontrolüne alan BAE. Yıllardır Eritre, Somaliland, Puntland, Yemen ve başka ülkelerde üsler kuran ve limanlar kiralayan bu ufacık ülkenin boyundan büyük oynarken arkasında zaten İsrail-Batı vardı. Daha evvel BAE paravanını kullanan İsrail artık alenen sahaya iniyor. (BAE’nin İsrail’le örtüşen bölge politikalarını öğrenmek için 31 Mayıs 2018’de Anadolu Ajansı için kaleme aldığım BAE: KÖRFEZ’İN ‘İTHAL AKIL’LA GÜÇLENEN ÜLKESİ başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.)
Siyonizmin Arap dünyasındaki temsilcisi olan BAE, İsrail’le
tamamen aynı bölgesel vizyona sahip: Arap dünyasının olabildiğince küçük parçalara
bölerek bölgenin en büyük gücü olma. (BAE’nin kendisi de 7 emirlikten oluşan
bir federasyon.) Bu, Körfez’in hâkim gücü Suud’a karşı da büyük bir meydan
okuma.
Ayrılıkçı bölgeleri tanıma furyası, Suriye’deki bütünleşme
sürecini de etkileyecektir. İsrail fiili özerk bölgeleri tanımayı sürdürürse
Suriye Dürzileri, Kürtleri ve Nusayrileri de Şam’a bağlanmak yerine bu kervana
katılmak istemezler mi?
Özetle, bugün İsrail’in Somaliland üzerinden attığı adımın hem
hasmı ve rakibi İran ile Türkiye’nin bölge politikalarına darbe vurup tecrit
etme, hem iki yıldır süren deniz ablukasını kırma ve Husileri kuşatma (bir
sonraki adımda ya boyun eğdirme ya da devirme), hem Gazze’deki soykırımını
unutturup yalnızlıktan kurtulma ve Filistin davasına dış desteği kırma, hem
önümüzdeki süreçte Filistin toprakları üzerindeki planlarını hayata geçirirken
doğacak tepkileri azaltma, hem küresel ticaretin ana damarlarından Babülmendeb
Boğazı kıyısına yerleşerek Hint Okyanusu-Kızıldeniz’de kontrol kurma, hem de 2026’da
seçime hazırlanırken bölgede bu kritik hamlelerle iç kamuoyu desteğini artırma
gibi birçok gayesi var.
İsrail’in Somaliland’i tanıması bir son olmayacak. Bu süreç
bölgedeki diğer ayrılıkçılara cesaret verecek. Özellikle -hepsi de BAE destekli-
Sudan ve Yemen’deki fiili bölünmeleri resmileştirecek. Batı Şeria’yı ilhakla Filistin’in
kâğıt üzerindeki özerkliğini ortadan kaldırmaya hazırlanan Netanyahu, bölgede Filistin’i
ve Gazze’yi umursamayan ayrılıkçı çıkarcılar cephesinin kahramanına dönüşecek.


Ellerinize sağlık Zahide hanım
YanıtlaSil